İşte Erdoğan gerçeği
Soner YALÇIN
SÖZCÜ, 22 Haziran 2018
(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)
Diyorlar ki:
Erdoğan’a-AKP’ye önyargılısınız.
Hiç önyargım olmadı.
Sadece, güvenmedim.
Sadece, Erdoğan’ın 16 yıl önce seçmeni kandıracağını öngördüm.
Haklı çıktım! Nasıl mı?
Bu soruyu Erdoğan yanıtlasın!
Tarih: 26 Eylül 2002.
Perşembe. Saat11:00.
Erdoğan, İstanbul Grand Cevahir Otel’de “AK Parti 3 Kasım 2002 Seçim Beyannamesi”ni açıkladı. Mikrofonu eline aldı bakın -16 yıl önce- neler dedi:
Dedi ki: Dünyada köklü dönüşümler yaşanırken Türkiye, zamanını ve enerjisini iç meseleleriyle uğraşarak tüketmektedir. Artık, kendi içine dönük böyle bir sistemle toplumun talepleri karşılanamayacağı gibi, uluslararası camianın saygın üyesi de olunamaz…
Dedi ki: DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetinin uyguladığı ekonomik istikrar programları ve acı reçeteler halkı canından bezdirdi. Üretim gücü zayıflatıldı, istihdam azaltıldı ve kaynakların üretimi yerine rant gelirlerine yönelindi…
Dedi ki: Ülke, iç ve dış yatırımcılar açısından cazibesini kaybetti; Türkiye ürkütücü boyutlarda mali ve beşeri sermaye kaybına uğradı. İyi yetişmiş nitelikli insanlarımız arasında bile işsizlik had safhaya ulaştı; yetenekli genç beyinler geleceklerini yurt dışında iş aramanın telaşına düştü…
Bugüne ne kadar benziyor değil mi?
Durun yeni başladık; daha neler dedi neler…
YOLSUZLUKLA MÜCADELE
Dedi ki: Kamu açıklarına dayalı ve sadece sıcak para girişiyle desteklenen büyüme modelinin sürdürülemeyeceği açıktır. Kamu açıkları, harcamalarda tasarruf ve verimliliğin artırılması yoluyla azaltılacaktır…
Dedi ki: Ekonomik ve sosyal altyapı yatırımlarına öncelik verilecek; taşıt alımı, lojman ve sosyal tesis gibi verimsiz harcamalar yapılmayacaktır…
Dedi ki: Siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanmasına paralel olarak döviz kurlarında da istikrar sağlayacağız…
Dedi ki: Yoksulluğun ve gelir dağılımındaki dengesizliğin temelinde yolsuzlukların yattığı, son yıllarda açıkça görülmüştür. Kamu kesimi rant dağıtma mekanizması olmaktan çıkarılacaktır
Dedi ki: Yolsuzluğun önlenmesinde temel öncelik, siyasetin ve kamu yönetiminin yolsuzluktan arındırılması olmalıdır. Ülkemizin uluslararası imajını zedeleyen yolsuzluk olaylarının ortaya çıkarılması ve suçluların cezalandırılması için gerekli idari ve hukuki önlemler alınacaktır…
Dedi ki: Kamu rant dağıtma mekanizması olmaktan çıkarılacak. Kamu otoritesini kullanan siyasetçilerin ve kamu yöneticilerinin mal varlıkları şeffaf hale getirilecektir…
Dedi ki: Kamu yöneticilerinin atanmasında teknik yeterliliğin yanı sıra, dürüstlük temel bir ölçüt olarak dikkate alınacak. Personel alımında objektif kriterler getirilecek, terfilerde liyakat ve fırsat eşitliği esas alınacaktır…
Dedi ki: Partimiz, hükümetin ve kamu yöneticilerinin hesap verme sorumluluğunu açıkça kabul etmektedir. Yolsuzluklara imkan vermeyen şeffaf devlet anlayışını yerleştirecektir…
Dedi ki: Parti çıkarlarını ülke çıkarlarının üstünde tutan “negatif siyaset” değil, ülke çıkarlarını parti çıkarlarından önde tutan “pozitif siyaset” takip edeceğiz…
Gülmeyiniz!
Daha ne komikleri var!
ÖZGÜRLÜKÇÜ ERDOĞAN
Dedi ki: Önyargılardan ve saplantılardan arınmış gerçekçi bir dış politika izleyeceğiz. Dış politikada karar verme ve uygulama sürecine parlamento ve toplumun çeşitli kesimlerinin katılımı sağlanacaktır…
Dedi ki: Partimiz, siyasi alanın daralmasına, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına, kamuda göreve alınmada eşitsizliklere neden olan düzenlemelere ve uygulamalara son verecektir…
Dedi ki: Partimiz, düşünce ve ifade özgürlüğünün tam olarak sağlanmasını sınırlayan engelleri kaldıracaktır. Devlet yönetimini şeffaf hale getirecektir…
Dedi ki: Temel yasal düzenlemelerin ve anayasal değişikliklerin yapılmasında partimizin Meclis’teki sayısal üstünlüğü yeterli olsa bile, mümkün olabilecek en geniş toplumsal mutabakat aranacaktır…
Dedi ki: Hukuku, korkutmanın ve cezalandırmanın değil, adaleti sağlamanın aracı olarak görüyoruz. Hukukun siyasallaşmasını engelleyen önlemler alınacaktır..
Dedi ki: Eğitimde önyargılı ve ezbere dayanan yaklaşım terk edilecek; evrensel değerleri öne alan çağdaş yaklaşım benimsenecektir. Üniversiteler, her çeşit düşüncenin demokratik bir ortamda, hoşgörü içinde öğretilip tartışıldığı, yasakların ve sınırlamaların olmadığı özgür foruma dönüştürülecek. Rektör, dekan, bölüm başkanı gibi her kademedeki yöneticininseçimle işbaşına gelmesi sağlanacaktır…
Dedi ki: Ülkemizin temel gıda ürünleri açısından kendi kendine yeterli olması sebebiyle, tarım arazilerinin sürekli işlenir halde tutulması, tarımsal üretimde verimliliğin artırılması amacındayız. Hayvancılığı mutlak geliştirmek zorundayız…
Dedi ki: Çevrenin korunması amacıyla yenilenebilir-temiz enerji kaynaklarından yararlanacağız…
Dedi ki: İşçilerden alınan gelir vergisi ve sigorta primlerini mutlak azaltacağız…
Dedi ki: Partimiz, siyaseti ahlaki bir çizgiye yerleştirecektir..
Uzatmayayım… Neler dedi Erdoğan biliyorsunuz.
Peki, 16 yılda ne yaptı?
24 Haziran’da kandırılmaktan hoşlananlar hala varsa ne diyebiliriz?
Böyle bir sonuç; siyasetin değil, psikolojinin alanına girer!
=============================================
Dostlar,
AKP = Erdoğan SEÇİMİ YİTİRMEYİ BİNLERCE KEZ HAK ETTİLER!
Değerli yazar Sayın Soner Yalçın’ın yazdıklarına ne eklemeli ki?? Sitemizin manşetine koyduk Erdoğan’ın 2002 sonrasında iktidar oluşundan 2010’a dek söylediklerini..
file:///G:/ST3%20DOCS/Ki%C5%9Filer/RTE/RTE%20z%C4%B1rvalar%C4%B1.htm
2010 sonrası ise iyice kantarın topuzunun kaçırıldığını dünya alem görüyor. Ülkemiz tam bir TEK ADAM rejimine, despotizme ve dinci faşizme sürüklendi.
21. yy’ın şafağında gerek küresel gerekse kadim Anadolu’nun birikimi – gelenekleri ve bir bütün olarak konjonktürü böylesi bir dayatmaya asla izin vermez, vermeyecektir.
Dolayısıyla Erdoğan ve AKP’si, kendilerine cömertçe sunulan siyasal kredileri tükettiler.
Halkı bezdirdiler, can – mal ve iş – hukuk – aş güvenliğini yok ettiler, gelecek umudunu ellerinden aldılar. Makro-ekonomik ölçekte Türkiye borçlarını döndüremez duruma, iflasın eşiğine sürüklendi. Halkın karnını doyuracak tarımsal – hayvansal üretim bile yapılamıyor. Adalet, sağlık, eğitim, iç – dış güvenlik başta olmak üzere 4 temel – vazgeçilmez kamu hizmeti verilemiyor.
Listeyi uzatmak olanaklı..
Dahası, yarın yapılacak baskın çifte seçimde milyonlarca insan SEÇİM GÜVENLİĞİ için çırpınıyor. Müslümanlıklarına toz kondurmayan, sözde herkesten daha müslüman ve dahası başkalarının müslümanlıklarını sorgulama hakkını bile kendinde gören AKP = RTE cenahından halk “oy” namusunu korumak için seferber.. Bu ne hazin tecellidir!
Bu nasıl Müslümanlıktır!? Müslümanlık her şeyden önce DÜRÜSTLÜK – İYİ AHLAK demek değil midir??
Neden AKP = RTE karşıtı onmilyonlarca halkta bu kaygı – endişe oluşmuştur? Yersiz midir? Hayır, yerindedir. AKP = RTE bu bakımdan sabıkalıdır, 16 Nisan 2017 halkoylamasında yapılan hileler – yasa dışı işler gün gibi ortadadır. Oylar sayılırken, YSK ne yazık ki açık yasa hükümlerini çiğneyerek “mühürsüz oyları” (!?) da geçerli saymış ve kıl payı, halkoylaması sonucu tersine çevrilmiştir. Ardından da günümüze sürüklenen eğik düzlem AKP = RTE tarafından ülkemize -ve de kendilerine- dayatılmıştır.
Gelinen yerde EKONOMİK İFLAS tamtamları AKP = RTE‘nin kulaklarını sağır etmeye başladığında da seçimler 16 ay öne çekilmek zorunda kalınmıştır.
TEK ADAM, ülkeyi bir anonim şirket gibi yönetmek istediğini pervasızca söylemektedir.
Ne var ki, Türkiye bir şirket olmadığı gibi, kimsenin babasının malı da değildir!
Bu devlet, Türk Ulusuna aittir ve EGEMENLİK BAĞSIZ KOŞULSUZ HALKINDIR!.
Erdoğan’ın 16 yıl kadar önce söylediklerinin TÜMÜYLE TERSİ yapılmıştır.
file:///G:/ST3%20DOCS/Ki%C5%9Filer/RTE/RTE%20z%C4%B1rvalar%C4%B1.htm
3 Y hedefi Yoksulluk – Yolsuzluk – Yasakları gidermeye dönüktü, yerindeydi.
Şimdilerde ise “3 Y”, tam zıddıyla, ülkede genelgeçer ve kopkoyu egemen kılınmıştır.,
-
Halk yoksullaştırılmış, yandaşlar çooooook zengin edilmiştir.
-
Yolsuzluklar, yoksullaşTIRmanın temel nedeni ve aracı olmuştur.
Ülke neredeyse 2 yıldır OHAL altında yasaklarla – hak ihlalleriyle inletilmektedir. FETÖ bağırlarında yetişmiş ama siyasal ayağı ısrarla örtülmüştür. FETÖ kalkışması bahane edilerek, haber alındığı halde darbe girişimine “önlem alınarak” yol verilmiş, 250 insanımız feda edilmiş ve 5 gün sonra AKP = ERDOĞAN‘ın kurgulu sivil darbesi ile ülke – halk demir yumrukla ezilmiştir.
Bu senaryoyu bu halkın yutması ve daha fazla katlanması olanaksızdır.
AKP = RTE gemileri yakmış ama kendilerince emin limanlara da erişememişlerdir; açıkçası bir İSLAMİ FAŞİST DEVLET’i hala tam olarak inşa edememişlerdir. Bütün çırpınmalarına karşın halkın en az, en az yarısı hala ve şiddetle direnmekte, Cumhuriyetin temel değerlerini sahiplenmektedir
Dileriz yarın seçimler güvenlik içinde ve dürüstçe yapılır. Bunu sağlamak iktidarın baş görevidir.
Sonra da, AKP = RTE seçimi yitirirse, paşa paşa sonucunu kabul edip muhalefete geçmelidir. Bu dünyanın sonu değildir. AKP = RTE için pek çok “hayırlı” yönü de olabilir. Bir kez iflas eşiğindeki ekonomiyi çok acı reçetelerle toparlamak muhalefetin iktidarına kalır.. İkincisi AKP = RTE kadroları olağanüstü yorgun – bitkin tükenme tablosunda olduklarından, biraz dinlenir, muhalefeti tadar ve demokratik olarak olgunlaşırlar.. Dünyanın sonu değil, demokratik siyasal yaşamın olağan sonucudur seçim kazanmak ve de yitirmek.. Buna herkes hazır olmalıdır.
-
Kaldı ki Erdoğan, kişi – yer- zaman – olaylar bakımından yönelimini yer yer yitirmiş, belleğinde ciddi boşluklar oluşmuş ve düşünce akışında net kopukluklar belirmiştir. Durum kameralar önünde açık, net ve sabittir. Bu tıbben ciddi bir tablodur ve bu durumdaki insanların uzun süre dinlenmesi, hatta sağaltım alması gereklidir. Tersi durumda değindiğimiz bilişsel bozukluklar (cognitive disorder) derinleşebilir ve kalıcılaşabilir. Söz konusu olan, 81 milyonluk dev bir ülkenin yönetimidir ve en küçük bir zaafiyet asla kabul edilemeyeceği gibi, hiç kimse ama hiç kimse Türkiye’den daha önemli ve değerli de değildir!
Yineleyelim; 2 olgu akut olarak son derece önemli :
1. Seçim güvenliği ve dürüst – hilesiz – saydam sayım – döküm
2. Seçimlerde asla şiddet kullanılmaması ve kimsenin burnunun kanamaması…
Herkesten, herkesten ama özellikle iktidardan – hükümetten özel ricamız, beklentimizdir.
Sevgi ve saygı ile. 23 Haziran 2018, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com