Etiket arşivi: Prof. J. Stiglitz

SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA ve TOPLUM SAĞLIĞI

SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA ve TOPLUM SAĞLIĞI


Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik 

Liberalizm’in kurucusu Adam Smith, “Sağlık hizmeti, piyasaya bırakılamayacak denli önemli, ‘kritik’ bir alandır.” görüşüne, 1776 tarihli The Welfare of Nations adlı klasik kitabında yer vermektedir.

BM Ana Sözleşmesi (1945), Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Anayasası (1947) Dünya sağlığının önemini vurgulayarak sağlığın tanımını vermektedir.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (1948) ise,

  • Herkesin, kendisi ve ailesinin sağlık ve gönenç içinde beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır.

düzenlemesi ile (md.25) sağlık hakkını pekiştirmiştir.

Ek olarak pek çok Uluslararası sözleşmede sağlık hakkı ve toplum sağlığının önemi net olarak vurgulanmıştır.

Ulusal hukukumuzda da başta 2, 41 ve 56. madde olmak üzere Anayasal güvence sağlanmıştır.

17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi (SKH) kapsamında Sağlıklı Toplum da özellikle vurgulanmaktadır.

DSÖ Genel Başkanı, G20 ülkeleri 2020 toplantısında

  • Pandemi, sağlığın, büyümenin bir yan ürünü olmadığının güçlü kanıtıdır.” 

saptamasını paylaşmıştır.

Son 40 yılda yoğunlaşan Küreselleşme sürecinde, 21. yy’da Halk Sağlığı bir yol ayrımına taşınmıştır.

DSÖ verileriyle;

* 1+ milyar insan denetimsiz hipertansiyon ile yaşamaktadır,
* küresel nüfusun en az yarısı en temel sağlık hizmetlerine erişememekte,
* her yıl yüz milyon insan, kaçınamadığı sağlık giderleri nedeniyle aşırı yoksulluğa düşmektedir!

Oysa Sağlık, temel bir insanlık hakkıdır!

Aşırı nüfus artışı, SKH önünde temel engellerdendir, pek çok gelişmekte olan ülke Demografik Fırsat Penceresini kaçırmak üzeredir.

  • Sağlık, Küresel Kalkınma Gündeminin kalbine konmalıdır.

Bu amaçla, dünya genelinde sağlık için en büyük süregelen engel olarak Yoksulluk tanımlanmalıdır.

Nobel Ekonomi ödüllü Prof. J. Stiglitz’e göre

  • Uluslararası sermaye Devleti eğitim ve sağlıktan çekmekte, bu hizmetler çökmektedir.

ILO da çalışanların sağlık – güvenlik sorunlarına dikkat çekmektedir.

Öte yandan, UNCTAD raporlarına göre IMF politikaları Sosyal çöküş reçeteleridir.

Prof. K. Nweihed,

  • İktisadi temelde PİYASACILIK ve siyasal düzlemde KÜRESELCİLİK, azgelişmiş ülkelerin iktisadi-siyasi istilası ve işgalidir. Buna karşılık memleketlerin yapabilecekleri şey açıktır:
  • İktisadi temelde PLANLAMACILIK  ve siyasal düzlemde BAĞIMSIZLIK.” vurgusu yapmaktadır.
    ****

Çevre kirliliği, sürdürülemez bir afet boyutuna erişmiştir!

Genel eğitimle yeterli çevre bilinci edinimi kaçınılmazdır. e-devlet vb. olanaklar bu amaçlarla daha yoğun ve özenli kullanılmalıdır.

Hedef; «doğaya ve emeğe saygılı hukukun üstünlüğü» dür. Halkın «demokratik hukuku» nun üstünlüğüne dayalı hukuk devleti ve toplumu yaratmanın temeli, insanların bu üstün değerlere aşık ve «erdemli» yetiştirilmesine bağlıdır.

  • HER-KE-SE eşit, nitelikli, sürekli, yaygın, kamusal KORUYUCU SAĞLIK HİZMETİ öncelikli olmalıdır!

«SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA» (Sustainable development) mottoso işlevini tamamlamıştır.

  • Küresel toplum, Gezegende bir «beka» (survival) sorunsalı ile yüz yüzedir.
  • Dolayısıyla, «SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM» tek zorunlu seçimdir.

Doğa yasaları O’nu «fahişeleştirmek» için değil, barış içinde birlikte yaşam (peaceful co-existence) içindir. 21. yy şafağında karşılaştığımız 6 ardışık salgın, yeterince çarpıcıdır.

  • Sömürüsüz, BAŞKA BİR DÜNYA OLANAKLIDIR!

2030’a ertelenen Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine erişmenin başkaca akılcı yolu yoktur. Önce sağlıklı, ardından eğitimli küresel toplum!

İnsanın kendine – birbirine – emeğine yabancılaşmadığı; kendini gerçeklediği, onurlu, mutlu..

AKILDAN ÇIKARILMAMASI GEREKENLER…

“Homo sapiens” in = İNSANOĞLU / KIZI‘nın, akıl dışı kapitalist / yağmacı hırsı ile Gezegenimizden yok olması riski ile yüz yüzeyiz!

“Sürdürülebilir kalkınma” (Sustainable development) artık eski bir masaldır.. Sürdürülebilirliği” kalmamıştır; Gezegenimiz “imdat” çığlıkları içindedir.

20. yy’ın başında yaşadığımız 6. salgındır KOVİT-19 ve henüz başedemedik! Aklımızı başımıza almaz isek başedeceğimiz de yoktur.

Kurtuluş reçetesi SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM‘dır (sustainable life).

Homo sapiens (mankind), yeryüzünde sağkalım (survival) / BEKA eşiğindedir.

Dünyada tüm türler sayıca azalır / yok olurken; salt insanlar, Papa’nın deyimi ile tavşanlar gibi üremeyi daha ne denli sürdürebilir?

Dünya “sonlu” değil mi, hangi sonsuzluğa dayanması beklenebilir??

  • HER AİLEYE 1 ÇOCUK” en temel yeni yaşam yasalarından..

Doğaya, bilimsel yollarla keşfedilen yasaları üzerinden bir “fahişe” gibi davranmaya da kesinkes son..

Biz O’na mahkumuz, dahası, “zorunlu parazit” konumundayız.

Öyleyse temel yasa : BARIŞ İÇİNDE BİRLİKTE / “peaceful co-existence” !


Sevgi ve saygı ile. 05 Ocak 2021, Ankara

SEÇİM GÜVENLİĞİ ve SEÇİM HİLELERİ


SEÇİM GÜVENLİĞİ ve SEÇİM HİLELERİ

Sayın Onur Öymen’in

Halkın yarısının oyunu gerçekten aldılar mı?

başlıklı özlü ve son derece uyarıcı makalesi bu sitede 10.6.13 günü yayımlandı.
Biz de o yazı için kısa bir sunuş notu koymuş ve bu konuda bir makale yazacağımızı belirtmiştik.

Şöyle idi sunuş notumuz              :

Sn. Onur Öymen son derece önemli bir soruna yeniden işaret etmekte :

SEÇİM GÜVENLİĞİ ya da SEÇİM HİLELERİ..

Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan da pek çok kez bu irdeledi.
(örn. http://ahmetsaltik.net/seytan-ucgeninde-demokrasi/, 15.9.12)
Özellikle TÜİK’in sorumsuzluğunu – ciddiyetsizlğini sorguladı.
Bu yazılarına sitemizde yer verdik zaman zaman.
(ctrl + F tuşları birlikte basık tutulduğunda ekranda sağ üstte bir arama kutusu çıkmaktadır; oraya uygun anahtar sözcük-ler yazılarak site içi dosya araması yapılabilir..)

Doğallıkla sorumluluk zincirleme : YSK (Yüksek Seçim Kurulu) da bu denli anormal  seçmen sayıları dalgalanmalarını sorgulamadan seçmen kütüklerini hazırladı.

**************************

Oysa salt bu kabul edilemez ağır tutarsızlık, gerçekte kasıtlı saptırma ve manüplasyon karşısında seçim takvimini yeniden düzenleyerek TÜİK’ten ve Hükümetten
geçerli nüfus sayımı verilerini isteyebilirdi.

YSK, bu güvensiz, ilkokul çocuklarının bile kabul edemeyeceği tutarsız rakamlar karşısında seçimleri yap(a)mayacağını bildirebilirdi. Anayasal Kurum YSK hakkındaki anayasa maddesi şöyle :

Anayasa madde 79                   :

Seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır.

Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikayet ve itirazları inceleme ve
kesin karara bağlama ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarını ve Cumhurbaşkanlığı seçim tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kurulunundur. Yüksek Seçim Kurulunun kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz.

  • Dolayısıyla şimdiki AKP hükümetinin (61. Cumhuriyet Hükümeti) meşruiyeti, derinlemesine tartışmalıdır.

Koskoca Türkiye’de göz göre göre bu denli açık ve dev bir seçim hilesi yaşanmıştır.
2007 seçimlerinin sonuçları “birkaç saat içinde” açıklanmıştı (!) ve biz de o zaman bilgisayar tabanlı SEÇSİS Yazılımını ve uygulamasını yoğun olarak eleştirmiştik.
Hürriyet’ten Yalçın Bayer 19 Ağustos 2007’de köşesinde TOPLUMSAL KUŞKU başlığıyla yazımıza yer vermişti; Yalçın_Bayer_secim_sonuclari_irdelememize_yer_verdi_Hurriyet_19.08.07 ve Oktay Ekşi makalelerinde yer vermişlerdi yazdıklarımıza; Hürriyet, 24 Ağustos 2007, Kuşkudan Kurtulmak İçin..)

Sayın Bayer‘in TOPLUMSAL KUŞKU başlıklı yazısında kendisine yolladığımız mektuptan kapsamlı alıntılar yapmıştı.. İşte bir bölümü :

********************

YSK; partilerin, basının, sivil toplumun, üniversitelerin temsilcilerinden oluşan
20-25 kişilik tarafsız bir kurul oluşturur; (Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın da gözetimini dilerim) sondaj yöntemiyle 150 bini aşkın sandıktan diyelim binde 1’i olan 150 dolayında sandıkta oy pusulalarını basının gözü önünde yeniden
açıkça sayar ve dökümünü yapar.

Bu sonuçlar, YSK bilgisayarına yüklenen verilerle karşılaştırılır.

Uyum varsa sorun yoktur. Çok ufak tefek, matematiksel / istatistiksel olarak görmezden gelinmesi olanaklı sapmalar dışındaki her uyumsuzluk açıklanmaya muhtaçtır.
YSK
bundan kaçmamalıdır.

Zararın neresinden dönülürse kazançtır. Ulusun istencini şu veya bu yolla saptırmak, bağışlanmaz bir tarihsel suçtur ve hesabı er ya da geç sorulur.

Ayrıca, ilçe seçim kurullarına ulaşan sayım sonuçlarının bilgisayara yüklenmesi,
oradan il seçim kurullarına ulaştırılması ve oradan da YSK’ya aktarılarak işlenmesi
ve Türkiye genel sonuçlarının elde edilmesi, şaşılacak bir hızla gerçekleştirilmiştir. Uzun yıllardır bilinçli bir bilgisayar kullanıcısı olmamın ötesinde, konuştuğum bilgisayar uzmanları, bu tablonun çok ciddi bir altyapı ile olanaklı olduğunu söylediler.
Bu bakımdan YSK’dan, sistem ağ yapısının temel karakteristiklerini açıklamasını bekliyoruz. Kaç server kullanılmıştır, veri aktarım hızı nedir, gibi…

***************************

Sayın Ekşi ise, “Kuşkudan Kurtulmak İçin” başlıklı söz konusu makalesinde
(Hürriyet, 24 Ağustos 2007) şu dizelere yer vermişti :

  • “… arkadaşımız Yalçın Bayer, 17, 19 ve 22 Ağustos tarihlerinde
    “seçim sonuçlarının değiştirilmiş olduğuna” ilişkin önem vermeye değer belge ve bilgiler yayımladı. Keza onun sütununda Ankara Üniversitesi
    öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ahmet Saltık’ın:
    “Bilindiği gibi son derece hünerli virüs yazılımları ile veya başkaca yöntemlerle bu olağanüstü korsanlık asla olasılık dışı değildir. Yazılım, diyelim 30 saniyede bir otomatik yedekleme (back up) yapmış mıdır? Eğer yaptı ise ardışık yedeklemelerde veriler arasında bir uyumsuzluk var mıdır;
    varsa nasıl açıklanmaktadır?”

    diyen bir mektubu çıktı…”Bunlar gösteriyor ki, dönüp sonuçları irdelemek, hepimiz için rahatlatıcı olacak. Nitekim Ahmet Karahan isimli bir okuyucumuz da bilgisayar programlaması yoluyla sonuçları değiştirmenin mümkün olduğunu bize gönderdiği e-mail’inde ileri sürdü.

    *********************************

Biz de 2007 seçimlerini irdeleyen kapsamlı (12 sayfa) bir makale yazmıştık :

6 yıl sonra bu kapsamlı çalışmamızın bir kez daha okunmasında yarar var sanırız.

2013 ortalarında Türkiye bir erken seçim eğik düzleminde kaymaktayken, birçok ülkenin güvenli bulmayarak vazgeçtiği elektronik sayımdan vazgeçilmesi ve klasik yolla
elle sayım – döküm yapılması yaşamsal önem kazanmaktadır.

Ayrıca her sandığın (yaklaşık 200 bin) teker teker sonuçları da YSK tarafından
web sitesinde yayınlanmalıdır ki, siyasal parti temsilcileri sandık kurulunda aldıkları fiziksel (kağıt) tutanaklarla karşılaştırabilsinler.

Bir de temsilde adalet sorunu var :

Seçim barajının düşürülmesi, seçim bölgelerinin nüfusa göre adil temsil için yeniden düzenlenmesi, 27 Mayıs Devrimcilerinin ülkemize armağanlarından
Ululsal Artık (Milli Bakiye) veya benzeri bir sayım sisteminin benimsenmesi

Ve de partilerin seçim ittifakı ile seçime girebilmeleri için yasal düzenleme..

Bu 4 temel sorun çözülmeden yapılacak seçimlerden Türkiye’yi düze çıkaracak sonuçlar beklemek hayalcilikten de ötedir.

Bunun kadar hayal ötesi bir olgu da, AKP hükümetinin bu düzenlemeleri yapmaya yanaşacağını ummaktır.

Sorunun TBMM’de olağan çözümü yok..

Muhalefetin TBMM zemini dışında çözüm araması kaçınılmaz..

TBMM çalışmalarına katılmamak işe yarar mı, bilemiyoruz..

Ama sine-i millete dönerek bir erken seçimi zorlamak, öncesinde de bu temel yasal değişiklikleri yapacak bir geçici seçim hükümeti önermek..

İşte bu işe yarayabilir..

6 yıl önce Sn. Yalçın Bayer’in yukarıda değindiğimiz ve erişimini (linkini) verdiğimiz
makalesinde yer verdiği mektubumuzu şöyle bağlamıştık :

“…VEBAL ALTINDA KALMASINLAR

Görevden kaçınmak, sonuçlarını ağırlaştırmaktan başka bir sonuç doğurmayacak ve YSK’nın ağır vebalini altından kalkılmaz düzeye tırmandıracaktır. Bu arada,
yaklaşan olası referandum ile 2009 yerel seçimleri için şimdiden, yapılan uyarıları dikkate alan son derece titiz bir hazırlığı, kamuoyunu bilgilendirerek
YSK’
dan beklemekteyiz.

Nobel Ekonomi ödüllü, Dünya Bankası eski 2. Başkanı Prof. J. Stiglitz,
Bill Clinton kabinesinde Ekonomi Bakani iken, ABD Hazinesi’nin bir ’gizli’ belgesine ulaşmış ve vicdanını baskılayamayarak açıklamıştı.

Hiçbir yalanlama almayan bu metnin ilgili paragrafı ibreti-i alem için aşağıdadır:

  • Satışlar (Rusya’da) çok güzeldi ve Boris Yeltsin’in yeniden seçilmesi istendi. Bunun hileli bir seçim olup olmadığı ise o noktada hiç önemli değildi. İşin acı yanı, tüm bunların sonunda, Rusya’nın endüstriyel varlıklarının, ABD destekli Rus oligarşisinin eline geçmesi oldu.
    Böylece Rusya’nın ulusal geliri yarı yarıya azaldı.”
    (http://www.zmag.org/Turkey/imdda.htm)
    Prof. Dr. Ahmet SALTIK / Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi

**************************************************

“22 Gün Sonra “22 Temmuz 2007 Seçimleri”nin Gerçek Anatomisi!”

başlıklı 12 .8.2007 tarihli makalemizi şöyle bağlamışız :

“…..

Yüce Atatürk yine yol gösteriyor :

‘Ülkenin ve Devrimin, içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunabilmesi için bütün Ulusçu ve Cumhuriyetçi güçlerin bir yerde toplanması gerekir.’

Yine O’nun dediği gibi olacaktır : Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır, yaşatılacaktır. Zira:

–  ‘ Vatan kesinlikle esenliğe kavuşacak, ulus kesinlikle mutlu olacaktır. Çünkü kendi esenliğini, kendi mutluluğunu ülkenin ve ulusun esenliği için feda edebilecek vatan evlatları çoktur.’

Ülke ve ulusun içine sokulduğu bu lanetli gidiş ya verili koşullarda kendini düzeltecek
ya da büyük olasılıkla tarihsel zaman sıfırlanacak (re-set), her şey yeniden başlayacaktır.

Çünkü Türkiye Cumhuriyeti, her koşulda sonsuza dek özgür ve bağımsız yaşamaya kurguludur. Ve de söz konusu Vatan olunca her şey, ama her şey teferruattır..”

***************

27 Mayıs 2013’ten beri de 14. gününde, Türkiye kendisini AKP’nin içine sürüklediği “LANETLİ GİDİŞ” ten kurtarmaya çabalıyor..
ATATÜRK’te BİR-LE-ŞE-REK..
İktidarın polisi dünyada görülmemiş vahşetle halkın üstüne sürmesine karşın!
Bu yazının yazıldığı gün de Atatürk Orman Çiftliği’nin yağma ve talan edilerek rantçı yandaşlara ve emperyalist ortaklara peş keş çekilmesine karşı yollarda Ulusumuz, yurtsever Ankara halkımız..

Büyük Atatürk’ün halka örnek olmak üzere bataklık arazinin düzeltilmesi (ıslahı) ile ülkemize kazandırdığı örnek ve modern çiftlik olan ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ
eşsiz bir modeldir, halka iletidir. Bu arazi zaten son 10 yılda AKP eliyle epey tırtıklandı. Şimdi ise “Beyaz Saray” benzeri bir inşaat sürmekte.. Yetmiyor, bir bölüm arazisi de ABD Büyükelçiliğine veriliyor. Bu davranışa uygun sıfatı kullansak suç işlemiş oluruz!
Sanki Ankara’da arazi kalmadı.. Resmen yurtsever-Atatürkçü kesimleri tahrik ve aşağılama amaçlı, Cumhuriyetle hesaplaşma kin ve nefretinin ürünü. Oysa gerçek Müslüman kin ve nefret taşır mı? Emperyalizmle işbirliği ile, onun taşeronu olarak
kendi köklerine saldırma.. Ne hazin değil mi?? Psikolojik çökertme savaşı!

Bu siyasal kadroların kesinkes ve olanaklı en hızlı takvimle iktidardan uzaklaştırılması Türkiye’miz için bir varlık yokluk (beka) sorunu durumuna geldi..

Ankara AOÇ talanına karşı yürüyor

Ankara, böylesine coşkulu ve kararlı kitlelerin eylemlerinin hep sonuç aldığını iyi bilir.

Bir küme bindirilmiş kıtalar ise Ankara Belediyesi’nin (İ. Melih Gökçek’in) ve AKP örgütünün zorlamalarıyla, ücreti karşılığında (Ulusal Kanal genelgeyi yayımladı; arabasıyla havalanına gidene yüz TL!) Esenboğa havalanı yolunda, “askeri oldukları”nı haykırdıkları RT Erdoğan’ı, apaçık aşağılandığı Afrika ziyareti dönüşü karşılamaya çabalamakta..

Dostlar;

Gelecek seçimler (2015) yaşamsal önemde.. Öncesinde (2014) Yerel seçimler de..
Bu siyasal kadro bir kez daha iktidar olursa, “HEDEF 2023” gizli gündemi bağlamında artık ATATÜRK’ün TÜRKİYE CUMHURİYETİ’nden söz etme olanağı kalmayabilir.

Yakıcı temel sorunu, SEÇİM GÜVENLİĞİNİ – ADALETİNİ
gecikmeden gündeme almanın ve planlamanın zamanıdır..

Sevgi ve saygı ile.
10.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

2012 NOBEL EKONOMİ ÖDÜLÜ


Dostlar
;

ABD yine Nobel ödüllerini silip süpürdü deyim yerinde ise.

Bu arada 2012 Nobel Barış Ödülü’nün AB’ye verilmiş olmasını mutlaka kaydedelim. Böylelikle İsveç Karolinska Enstitüsü’nün poliiize oluşunun doruk bir örneğini daha gördük. Kestirimi zor olmayan birtakım ulusal lobilerin etkinliği tepelerde.
Yazık oluyor, bu ödül saygınlığını korumalı. “Rahmetli” Alfred Nobel‘in vasiyeti çiğnenmemeli. Orada konan ilkeler günün gerekleri ışığında güncellenerek korunmalı.

2012 NOBEL Ekonomi ödülüne gelince                   :

Lloyd S. Shapley ve Alvin E. Rothun çok değerli, nitelikli ve iyi niyetli olduklarından kuşkumuz yok. Kendileini içtenlikle kutlar ve emeklerini saygı ile selamlarız.

Ancak; bilim ve türevlerinden bu tür ödüller başlıbaşına bir soncul amaç / mit / fetiş değillerdir. Tüm insan çabaları gibi son çözümlemede araçtırlar..

İnsanın kişisel mutluluğunun, giderek barış içinde sağlıklı, üretken ve mutlu bir toplumsal yaşamın araçlarıdır. Başkaca bir yükümlemeye / işlevlendirmeye gerek yoktur. Bilimciler de kişisel doyumlarını insanları ve kollektif özne insan topluluklarını “sağlıklı, üretken ve mutlu” kılan katkıları üzerinden kendi profesyonel-bireysel doyumlarını sağlamalıdırlar.

Durum böyle olunca, bunca seçkin beyinin kuramsal düzlemde gerçekten çok değerli çalışmalarının somut yaşama yansımalarının sorgulanması kaçınılmaz oluyor.

Küreselleşen kapitalizm = Yeni emperyalizm neden içsel (doğasından kaynaklanan) dönemsel ve giderek sıklaşan-ağırlaşan bunalımlarından (krizlerinden) kurtul(a)mıyor?!

Küresel gelir dağılımı neden sınır (marjnal) düzeyde de olsa daha adil kılınamıyor?

Bu sorunsala koşut olarak yoksulluk (gerçekte YoksullaşTIRma!) neden hala 2 boyutta da yakıcılığını sürdürüyor? Dikey ve yatay düzlemde yayılan yoksullaşTIRma niçin denetim altına alınamıyor?

DB (Dünya Bankası) “yoksulluk sınırı” için

Mutlak (absolute) Yoksuluk < 1 $ / gün gelir

– Göreli (relative) Yoksuluk < 2 $ / gün gelir

lanetli denklemleri / tanımlarını sürdürecek mi?

Bu maskaralığa artık bir son vermek gerekmiyor mu?

IMF-DB İkilisi 1944’te Bretton-Woods Kurumları olarak yaratıldılar.
Dünyaya sunuş (Prömiyer) çok albenili idi : İkiz Kızkardeşler (Tween Sisters)..

2. Büyük Dünya Paylaşım Savaşı ardından acı dersler çıkarılmıştı ve uzun dönemli “istikrar” için sıkı yapılanmalara gidiliyordu. Ancak İkiz Kızkardeşler çok yaşlandı ve yıprandılar.. 68 yaşını bitiriyorlar bu yıl!

Dünya yangın yeri..  Üstelik seçkin IMF uzmanı Davidson Budhoo 30 yıl önce  haykırmıştı tüm dünyaya açık istifa mektubu ile..

Sonuç olarak; IMF-DB vb. türev kurum ve yapılanmalar güdümünde üretilenler büyük ölçüde pür / namuslu bilim olmayıp “postmodern bilim” karabasanıdır. Bu konuda yazdığımız kapsamlı makaleye  sitemizde aşağıdaki erişkeden (link) ulaşılabilir.

http://ahmetsaltik.net/postmodern-bilim-karabasani-nasil-basetmeli/

Çözüm   :  Büyük Atatürk‘ün gösterdiği hedeftir..

*    Sömürgecilik ve yayılmacılık (emperyalizm) yeryüzünden yok olacak ve yerlerine uluslararasında hiçbir renk, din ve ırk ayrıcalığı gözetmeyen yeni bir işbirliği ve uyum çağı egemen olacaktır.

“Bilgi  Asimetrisi” kuramı ile 2001 Nobel Ekonomi ödülü sahibi Prof. J. Stiglitz‘in Türkiye’de bir programda (NTV’de Mithat Bereket’e) kaydettikleri çok önemlidir :

Adam Smith’in Liberalizm kuramı doğrulanmamıştır..

Uğruna aklıcı ve örgütlü, uzun soluklu bir çaba gerekir. Prof. M. Chossudovsky ve
Prof. N. Chomsky’nin ortak söylemiyle,

DİRENİŞ KÜRESELLEŞTİRİLMELİDİR!

Sevgi ve saygı ile.
20.10.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net


2012 NOBEL EKONOMİ ÖDÜLÜ
Ödül, istikrarlı dağılım kuramına

Nobel Ekonomi Ödülü bu yıl istikrarlı dağılım kuramını geliştiren Lloyd Shapley ve piyasa tasarımı uygulamalarında verim artırıcı yöntemler geliştiren Alvin E. Roth arasında paylaşıldı.Lloyd S. Shapley: ABD vatandaşı. 1932’de ABD’de doğdu. Kaliforniya Üniversitesi’nde öğretim görevlisi.

 

Bu yılın (2012) Ekonomi Ödülü ekonominin şu temel sorularına yanıt veren çalışmalara verildi:

Farklı ögeleri birbirleriyle olabildiğince uyumlu bir duruma nasıl getirebilirsiniz? Örneğin öğrenciler nasıl bir dağılım ile giderecekleri okullara yerleştirilir?

Organ naklinde vericiler (donör), organa gereksinim duyan alıcılarla nasıl eşleşir?
Böyle bir eşleşme verimli bir hale nasıl getirilir? Hangi yöntemler hangi gruplar için yararlı olur? İşte Shapley ve Roth, istikrarlı dağılım konusunda soyut kuramdan
pratik tasarıma uzanan yolda bu sorulara yanıt oluşturdular.

Lloyd Shapley işbirliği ile ilgili oyun kuramından yararlanarak farklı uyum yöntemlerini inceledi ve karşılaştırdı. Uyumun istikrarlı olması için yeni yöntemler geliştiren Shapley ve ekibi Gale-Shapley algoritması adı verilen yöntemle ekonomiye yeni bir kavram kazandırdı. Shapley, belirli bir yöntem tasarımının, sistematik olarak piyasa kurumlarındaki taraflara nasıl yararlı olabileceğini ortaya koydu.

Alvin Roth, Shapley’in kuramsal sonuçlarının, önemli piyasaların işlerliğini etkileyebileceğini fark etti. Bir dizi deneysel çalışma sonucunda Roth ve ekibi, belirli bir piyasa kurumunun başarısının, istikrarlı olup olmamasına bağlı olduğunu kanıtladı. Roth daha sonra bu sonuçları sistematik laboratuvar deneyleriyle somut bir temele oturttu. Var olan kurumları yeniden tasarlayarak yeni doktorları hastaneleriyle, öğrencileri okullarıyla, organ bağışçılarını hastalarla buluşturdu. Bütün bu reformlar Gale-Shapley algoritması üzerine dayanıyordu.

 Alvin E. Roth: ABD vatandaşı. 1951’de ABD’de doğdu. Harvard Üniversitesi’nde öğretim görevlisi

Bu iki bilim insanı birbirlerinden bağımsız çalışmalarına karşın, Shapley’in temel kuramı ve Roth’un deneysel araştırmalarının bileşimi pek çok piyasada verimi arttırdı.

Özet olarak bu yıl ödül, ekonomi mühendisliğinin sıra dışı bir uygulamasına verilmiş oldu. (Cumhuriyet Bilim Teknik eki, 20.10.12)