Etiket arşivi: Prof. Dr. D. Ali Ercan

Onur Öymen : Halkın yarısının oyunu gerçekten aldılar mı?


Dostlar
,

Sn. Onur Öymen son derece önemli bir soruna yeniden işaret etmekte :

SEÇİM GÜVENLİĞİ ya da SEÇİM HİLELERİ..

Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan da pek çok kez bu irdeledi.
Özellikle TÜİK’in sorumsuzluğunu – ciddiyetsizlğini sorguladı.
Doğallıkla sorumluluk zincirleme : YSK (Yüksek Seçim Kurulu) da bu denli anormal  seçmen sayıları dalgalanmalarını sorgulamadan seçmen kütüklerini hazırladı.

…………………….

Bu konuyu biz de ayrı bir makale olarak ele alacağız..

Teşekkürler Sayın Onur Öymen..


Sevgi ve saygı ile.
9.6.2013, Ankara


Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================

Onur Öymen

portresi2

 

Halkın yarısının oyunu gerçekten aldılar mı?

 

 

Sayın Başbakan, son seçimlerden AKP’nin halkın yarısının oyunu aldığını söyleyerek her söyleminin ve icraatının halkın çoğunluğunun desteğine sahip olduğunu
ileri sürüyor. Ayrıca seçimlerin demokrasinin kurallarına uygun olarak yapıldığını belirtiyor. Önce şunu düzeltelim: 2011 seçimlerinde AKP’nin aldığı oy oranı
% 46,66’dır. Yani halkın yarısından çoğu AKP’ye oy vermemiştir.
Sandık sonuçlarının kaydında, oy sayımının yapılmasında, bilgisayar sisteminin çalıştırılmasında bazı usulsüzlükler yapıldığı iddialarını bir an için bir tarafa bırakalım. Esas üzerinde durulması gereken nokta şudur:

Son yıllarda yapılan seçimlerde seçmen sayısında olağan dışı oynamalar olmuştur. Örneğin 1987 seçimlerinde seçmen sayısı 26.424. 868’di.
1991 seçimlerinde 30.025.531’e çıkıtı. Yani 3.600.663 kişi arttı
1995 seçimlerinde 34.243.595 oldu. Yani 4.218.064 kişi arttı.
1999 seçimlerinde 37.495.217’ye yükseldi. Yani 3.251.622 kişi arttı.
2002 seçimlerinde 41.407.027 oldu. Yani 3.911.810 kişi arttı.
2007 seçimlerinde 42.799.303’e çıktı. Yani 5 yıllık seçim dönemine karşın
artış yalnızca 1. 392.276 oldu.2011 seçimlerinde ise 50.237.343’e yükseldi. Burada seçmen sayısında birden bire olağanüstü artış var: tam 7. 448. 040 kişi. Görüldüğü gibi, 2007 yılına kadar,
nüfus artışına paralel olarak seçmen sayısında yaklaşık 3,5 ila 4 milyonluk bir artış oluyor. 2007 yılındaysa iki seçim arasındaki süre 5 yıl olmasına karşın seçmen sayısındaki artış birden bire 1,5 milyonun altına iniyor. 2011 seçiminde olağanüstü bir artışla 7,5 milyona fırlıyor. Burada dikkat çeken bir nokta da şu:

İlk kez 2011 seçimlerinde oy kullananların parmağına boya sürülmesinden
vaz geçilmiş!

Üzerinde durulması gereken önemli bir nokta da şu: 2007 seçimlerinin yapıldığı yıl
bir de nüfus sayımı yapıldı. O sayım sonuçlarına göre 18 yaşından büyük nüfusumuz 48.286.261 kişi. 18 yaşın üzerindeki vatandaşlarımızın seçmen olma hakkı bulunduğuna göre 2007 seçimlerinde ilke olarak 5.486.958 kişi seçmen olmaya hak kazandığı halde seçmen olamamış. Ben bu rakamları evvelce Meclis’te ve medyada dile getirdim. İkna edici bir açıklama veren çıkmadı. Ne yazık ki, bunun üzerine giden siyasetçi, gazeteci ve iç politika uzmanının sayısı da pek az kaldı ve onların sesini de pek duyan olmadı.Şimdi Başbakanın, halkın yarısının oyunu aldık, iddiası üzerine acaba,
gerçekten ciddi kuşkular uyandıran bu verilerin Mecliste ve basında
dile getirilmesi doğru olmaz mı?

İŞBİRLİKÇİLER…


Dostlar,

TARİHTEN BİR YAPRAK…

“Yunanistan kısa zamanda Mustafa Kemal Kuvvetleri denen Çapulcuları tamamen tepeleyecektir. Anadolu ile değil, Yunanistan ile anlaşmalıyız.” 15.10.1920

Ref’i Cevad  Ulunay

**************************

Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan‘dan bir ileti…
portresi
..Ekte Milli Mücadele yıllarında Düşmanla işbirliği içindeki hain takımının gösterisi var. Şair Attila İlhan “her Ülkede hainler vardır; fakatTürkiye’deki oran
çok fazladır.” diyordu. 

Benim kestirimim bu oranın
Çan eğrisi kuralıyla uyum içinde olduğudur;
yani % 16 doğrudan veya dolaylı (potansiyel – 
bilinçsiz) haindir.
Bilmeden Ülkenin aleyhine  çalışanlar. æ
*********************

Eski Dışişleri Bakanlarımızdan Kürt kökenli Bitlisli Kamran İnan’ın 

Türkiye Gerçeği adlı kitabından :

Kamran_Inan_portresi

Çok acı saptamalarım var         :
1. Yabancıların en rahat at koşturduğu memleket Türkiye’dir.
2. Dışardan uzatılan ellerin en kolay karşı el bulduğu memleketlerden biri Türkiye’dir.
3. Kendi içinde en büyük sayıda hain yetiştiren memleket Türkiye’dir.
4. Avrupa’da 407 Türk derneği, kendi devleti aleyhine faaliyet gösteriyor.
Devlet aleyhine faaliyet gösteren insan sayısı 205 bin. Maalesef dış menfaat çevreleri, büyük güçler Türkiye’yi içinden manuple etmekte çok zorlanmıyorlar. (www.cumhuriyet.com.tr, 14.12.2004)

***************************

Attila ilhan; “%10 hain kontenjanımız var..” tümcesini kurmuştu.

portresi_siyah-beyaz

 

 

 

 

 

Sayın Prof. Ercan biraz daha artırmış.. Genel toplamı % 16 dolayında veriyor..

Her 6-7 kişiden 1’i!

Buna hangi ülke dayanır??

Sonumuz hayrola diyelim ve Ali hocabın hazırladığı İŞBİRLİKÇİLER dosyasını sunalım.. Power point yansıları olarak izlenebilecek değerli bir tarihse..

Prof. Ercan’a emeği ve paylaşımı için teşekkür ederiz..

Dünü bilmeden günümüzü değerlendirmek ve de geleceği yordamak olanaksız..

işbirlikçiler. æ

Sevgi ve saygı ile.
11.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

ABD Yellowstone Ulusal Parkı


Dostlar
,

Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan hocamızdan gelen ileti şöyle :
(Arı Türkçeleştirmeyi biz yaptık..)

Değerli arkadaşlar,
İnsan-Doğa ortak yaşamında, insanınki kadar öbür canlıların da yaşam alanlarına saygı duymak, İnsansal Gelişmişlik Düzeyini (HDI – Human Development Index) belirleyen ölçütlerden bence en önemlisidir.
Bunun somut anlatımı doğal yaşamın korunduğu uulusal (milli) parklardır. Ülkelerin Ulusal Parklara ayırdıkları alanlar bakımından Avrupa ülkeleri dikkati çekiyor. Yaklaşık 500 milyon nüfuslu AB topluluğunun coğrafya alanı 4,4 milyon 
km2 dir. Avrupalılar bu alanın ortalama % 5′ini yani 220 bin km2 lik bölümünü Ulusal Park olarak ayırmışlar. (Fransa %10, İngiltere %8, Norveç %6, İtalya %5, Almanya %3…)   
 
Türkiye’de 40 ulusal Parkımız var; toplam alanları 3 bin km2, yani Türkiye topraklarının yalnızca % 0,4′ü. Avrupa’daki oranın 12’de biri! Avrupa-Türkiye gelişmişlik farkı burada da kendini kendini gösteriyor.
(İlginçtir, kişi başına kitap ve Kütüphane konusunda da benzer oran var..) 
 
Ulusal Park oranı ABD’de % 2,25′tir. Toplam 9,6 milyon km2 lik ABD’nin 216 bin km2 lik topğrağı Ulusal Park olarak ayrılmış durumdadır ki, bunun da yaklaşık yarısı (~100 bin km2) Alaska topraklarıdır. Topraklarından Ulusal Park olarak ayrılan alan orantısı bakımından Dünya rekoru Venezuela’da. Venezuela, topraklarının % 22’si Ulusal Park durumunda..
Değerli arkadaşlar,
Bu gün sizlere Dünyanın ilk (1872) Ulusal Parkı olan ünlü Yellowstone (Sarıtaş)
Ulusal Parkından (Wyoming – ABD) görüntüler ekliyorum; (yine oylumlu bir dosya, umarım elinize geçer, keyifle izlersiniz) Yaklaşık 3 bin km2 lik Çanağı (Kaldera) ile Dünyanın en büyük volkanlarından biri olan Yellowstone, en son 174 bin yıl önce patlamış, ~ bin km3  lav püskürtmüş… Bu püskürme sonrası havadaki kül ve dumanlar uzunca süre güneş ışınlarını engelleyerek iklimin allak bullak olmasına yol açmış olabilir;
(Anadolu’nun en büyük Volkanı Nemrut’un kalderasının çapı ~ 7 km’dir
Sevgilerimle.. æ
====================================================
Ali hocanın özgün dosyası 8+ MB idi. Ne yazık ki sitemize en çok 7 MB oylumlu (hacımlı) dosya koyabiliyoruz. Sayın Ercan zahmet buyurdu, ricamızı kırmayarak
biraz küçülttü ve bize yolladı..Bu arada Türkiye’nin, 36 OECD ülkesi içinde halkı en az mutlu olan ülke olduğuna ilişkin veriler basında yer aldı.. (http://haber.mynet.com/oecd-endeksi-turkiye-en-mutsuz-avustralya-en-mutlu-ulke-698948-dunya/, 29.5.13)Ayrıntıları sitemize koyduk..
(http://ahmetsaltik.net/oecd-endeksi-turkiye-en-mutsuz-avustralya-en-mutlu-ulke/)
Bu çok etkileyici görüntüleri izlemek içim lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

Sevgi ve saygı ile.
28.5.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramınız Kutlu Olsun

Dostlar,

Mustafa Kemal Paşa öncülüğünde 19 Mayıs şanlı kalkışmasının 94. yılında,
Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan, kapsamlı bir derleme göndermiş.
ATATÜRK’ün GENÇLİĞE SESLENİŞİ (HİTABI) odaklı, çok öğretici..

Aşağıdaki gibi giriş yapılıyor derlemeye :

========================================

Büyük Nutkunu okurken. (1927)

19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramınız Kutlu Olsun

I

ATATÜRK’ÜN TÜRK GENÇLİĞİNE HİTABI

Atatürk Büyük Nutuk’unu, 15 Ekim 1927 – 20 Ekim 1927 tarihleri arasında 6 gün
(otuz altı buçuk saat) süre ile okumuş, eserini Türk gençliğine hitap ile bitirmiştir.

“Muhterem Efendiler, sizi günlerce işgal eden uzun ve teferruatlı beyanatım, en nihayet, mazi olmuş bir devrin hikâyesidir. Bunda, milletim için ve müstakbel evlâtlarımız için dikkat ve teyakkuzu davet edebilecek bazı noktalar tebarüz ettirebilmiş isem,
kendimi bahtiyar addedeceğim.

Efendiler, bu beyanatımla millî hayatı hitam bulmuş farz edilen büyük bir milletin, istiklâlini nasıl kazandığını ve ilim ve fennin en son esaslarına müstenit millî ve asrî bir devleti nasıl kurduğunu ifadeye çalıştım.

Bugün vasıl olduğumuz netice, asırlardan beri çekilen millî musibetlerin intibahı ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.

Bu neticeyi Türk gençliğine emanet ediyorum.”

“Ey Türk gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir, istikbalde dahi, seni, bu hazineden, mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî, bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.

Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.
Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle
tevhid edebilirler. Millet, fakru zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte; bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen;
Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır!

Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!”

                                                       Mustafa Kemal Atatürk
                                                       20 Ekim 1927 

============================================

Sonra, Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu‘nun güncel Türkçeye uyarlaması ile

bu tarihsel Sesleniş veriliyor :

“Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi”nin Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu tarafından günümüz Türkçe’sine uyarlanmış hali:

Ey Türk gençliği!

Birinci ödevin Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini, sonsuza dek korumak ve savunmaktır.

Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. Bu temel, senin en değerli (güven) kaynağındır. Gelecekte de, yurt içinde ve dışında, seni bu kaynaktan yoksun etmek isteyecek kötüler bulunacaktır. Bir gün, bağımsızlığını ve cumhuriyetini savunmak zorunda kalırsan, göreve atılmak için içinde bulunacağın ortamın olanak ve koşullarını düşünmeyeceksin! Bu olanak ve koşullar çok elverişsiz olabilir. Bağımsızlığına ve cumhuriyetine kıymak isteyecek düşmanlar, bütün dünyada benzeri görülmedik bir yenginin temsilcisi olabilirler. Zorla ya da aldatıcı düzenlerle, sevgili yurdunun bütün kaleleri alınmış, bütün gemi yapım yerleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesine eylemli olarak girilmiş olabilir.

Bütün bu durumlardan daha acı ve daha korkunç olmak üzere, yurdun içinde yönetim başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık ve üstelik hayinlik içinde bulunabilirler. Dahası, yönetim başında bulunan böyleleri, kişisel çıkarlarını, yurduna girip yayılmış olan (dış) düşmanların siyasal amaçlarıyla birleştirebilirler.Ulus, yoksulluk ve darlık içinde ezgin ve bitkin düşmüş olabilir.

Ey Türk geleceğinin genç kuşakları! İşte bu ortam ve koşullarda bile ödevin,
Türk bağımsızlığını ve cumhuriyetini kurtarmaktır.

Gereksindiğin güç, damarlarındaki soylu kanda vardır.”

                                                      Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927

==============================================

2. Bölümde bu Sesleniş’in kapsamlı irdelemesi yer almakta..

Toplam 11 sayfalık bu değerli çalışmanın tümünü pdf olarak veriyoruz.

Okumak için lütfen tıklar mısınız??

Ataturk’un_TURK_GENCLIGINE_HITABI_kapsamli_irdeleme

Sevgi ve saygı ile.
17.5.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Türkiye’nin Nüfusu..


Dostlar
,

Yetkin ve seçkin bilim insanı Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan‘ın

portresi

TÜRKİYE’nin NÜFUSU..

başlıklı kapsamlı makalesini okumalısınız..

Özllikle TÜİK yetkilileri okumalı..

Ve Ali hoca ile tartışarak, O’ndan öğrenerek açık matematiksel – yöntemsel hatalarını gidermeliler..

Bu hatalar konusunda biz de sitemizde daha önce bir makalemizi yayımlamış,
TÜİK’in Hüfus Artış Hızımızı, kendi verilerine dayanarak %1,68 olarak hesaplaması gerekirken neden % 1,33 olarak verdiğini sormuştuk. Yanıt veren yok..
(TÜİK’in Tehlikeli Hataları.. Başbakan da Yanıltılıyor..; 3 Ocak 2013..
http://ahmetsaltik.net/tuikin-tehlikeli-hatalari-basbakan-da-yaniltiliyor/)

Söz konusu bu yazımızda şu saptamada bulunuyor ve soruyorduk :

  • TÜİK, 2011 için Türkiye’nin nüfus artış hızını %25 düzeyinde hata ile
    eksik kestirmiş ya da göstermiş ya da hesaplamıştır
    ..

    Ama fazla değil!?
  • TÜİK’in artık kendisine gelmesi gereklidir.

*****

Ali hocanın makalesi çizim ve tablolar da içeriyor.

Formatını korumak adına pdf olarak veriyoruz..

Okumak için lütfen tıklatınız..

Turkiyenin_Nufusu_6.5.13

7_milyar_nufus_2011_ortasi

Sevgi ve saygı ile.
6.5.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

ANADOLU ALEVİLİĞİ

Dostlar,

ADD Bilim Kurulu Başkanı Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan,

ANADOLU ALEVİLİĞİ konulu görel sunusunu paylaştı.

Hacıbektaş Eğitim ve Kültür Derneği‘nde (HEKDER eski HAYOKDER)
daha önce konferans olarak verilen, çok kapsamlı ve öğretici bir görsel sunu.

21 Mart 1937 de çok özel bir tarih..

İzlemek için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısnız?

Herkesin çoook dikkatli olması gereken dönemlerden geçiyoruz..

Anadolu Aleviliği..æ –

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 21.3.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Kutlu Olsun


Dostlar
,

Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan hocamızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için hazırladığı değerli derleme, yoğun e-ileti yükümüz içinde gözümüzden kaçmış.
Birkaç gün gecikme ile de olsa, sizlerle paylaşmadan edemedik.
Kendisine teşekkür ederiz.

Yazının sonundaki “bulmaca” da acı acı tebessüme neden oluyor..

Ama ülkemiz bu AKP cenderesini de aşacak; çağdaş uygarlık doğrultusunda
yoluna devam edecek.

Kadın arkadaşlarımız da, Kurtuluş Savaşımızda olduğu gibi belirleyici katkılar koyacaklar. Bu “türban” modası rüzgarı da aşılacak.
Aydın kadınlarımız konunun ardalanını görecek ve bu dayatmayı reddedecekler.
Anlaşılan o ki, bir süre bu deneyimi Türkiye yaşayacak..

Onlar ki, o zarif elleriyle top mermileri üretmişlerdi yeraltındaki işleklerde (atelyelerde).

Bununla da kalmamış, İnebolu’dan Afyon cephesine geceleri kağnılarla taşımışlardı.

Onlar ki, öküzün biri çatlayıp öldüğünde kendilerini koşmuşlardı onun yerine..

Onlar ki, Anadolu’nun dondurucu gece çiğinde mermiler ıslanmasın diye bebelerinin üstündeki örtüyü mermilere kaydırmış, bir süre sonra bebelerini donmuş bulmuş kadınlarımızdı..

ELİF’in Kağnısı” adlı şiirde (Fazıl Hüsnü Dağlarca) ne de yürek yakıcı bir biçemle (üslupla) işlenir bu kahrmanlık destanı..
Özüyle İnsanlık tarihine, biçemiyle şiir sanatına taçtır..

Bu görkemli şiiri daha önce web sitemize koymuştuk..

Okumak isteyenler aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklayabilirler..

Fazıl Hüsnü Dağlarca : Mustafa Kemal’in Kağnısı 

http://ahmetsaltik.net/fazil-husnu-daglarca-mustafa-kemalin-kagnisi-poem-by-fazil-husnu-daglarca/

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 12.3.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==================================

Emekçi Kadınlar Günü Kutlu Olsun !

Değerli arkadaşlar,

Dünya Emekçi Kadınlar Günü 1905 yılından bu yana kutlanıyor.
Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmasını savunan toplumcu hareket Avrupa’dan Amerika’ya tüm Dünyaya yayılmıştı. Başlangıçta “eşit işe eşit ücret” sloganıyla başlayan hareket, giderek hemen her alanda yalnızca ekonomik değil; sosyal, kültürel, hukuksal her alanda eşit haklara sahip olmak mücadelesine dönüştü..

Emansipasyon” kavramı 2. Dünya savaşı sonrasında Avrupa’da çok kullanılan bir kavram oldu.

Bugün Dünyada Kadınlarının hak ve özgürlüklerini adil bir şekilde gerçekleştirmiş ülkeler aynı zamanda gelişmişlik merdiveninin en üst basamaklarında olan Ülkelerdir. Örneğin Türkiye Nüfusu ve Ekonomik büyüklüğü bakımından Dünya nüfusunun % 85’ini oluşturan ilk 20 Ülke arasında bulunuyor; ancak Kadın hak ve Özgürlükleri sıralamasında bu 20 ülke içinde 12. sıradadır (%60). Bu orantıyı nüfusu 5 milyonun üzerindeki 145 ülkeyi kapsayan büyük listeye uyguladığımızda,  87. sırada olduğunu görüyoruz. Türkiye, Dünya İnsani Gelişmişlik İndeksi (HDI) sıralamasında da
92. sıradadır.

Türkiye’de kadınlarımız Cumhuriyetin kuruluşundan sonra, 1930’lu yıllarda, o zamana dek Müslüman topluluklarda düşünülmesi bile olanaksız erkek-kadın eşitliğini
Yüce Atatürk‘ün devrimleri sayesinde elde ettiler ve en azından yasal olarak hemen tüm sosyal haklarına kavuştular. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı, miras ve ailede hukuksal eşitlik, eğitim ve iş alanında fırsat eşitliği; Laik Cumhuriyetin kadınlarımıza bahşettiği nimetlerdir.

“Bahşettiği” diyorum, çünkü kadınlarımız öbür ülkelerde olduğu gibi bu sosyal hakları mücadele ederek kazanmadılar. Bu nedenle de çoğunlukla değerini anlamadıkları
bu hak ve özgürlükleri korumanın önemini, ciddiyetini maalesef kavrayamadılar.
Büyük Atatürk, Ulusal Kurtuluş Savaşını birlikte yürüten Türk kadınından övgüyle sözeder ve şöyle der:

  • “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil,
    omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın.”

Değerli arkadaşlar,

Sıcakkanlı, memeli canlı türlerinin çok büyük bir bölümünde türün güvenli sürmesini sağlayan sosyal örgünün kuruluşunda en belirgin rol dişilerin üzerindedir. Bu doğal kuralı, ‘Homo Sapiens’ lerde son 10 bin yıllık süreçte din olgusunu icat eden erkekler büyük ölçüde bozmuş ve küçük istisnalar dışında, insan toplumu “erkek egemen toplum” biçimine doğru evrilmiştir.

Düşüncem o dur ki; dinlerin baskıcı, dayatmacı cenderesinden kurtulamadıkça kadınlar gerçek anlamda özgürlüklerine kavuşamayacaklardır. Dolayısıyla gerçek anlamıyla barış içinde bir arada yaşayan insan toplum yapısı oluşamayacaktır. İnsanlığın yazgısı kadınların her alanda erkeklerle eşit düzeyde hak ve özgürlüklerine kavuşmalarına indekslidir. Bu bakımdan toplumdaki aydın kadınlara, hemcinslerinin prangalarını kırmak için özverili görevler düşüyor. æ

Kadınlarımızın  Genel durumu rakamlarla              :   

  • Türkiye’de ortalama yaşam süresi, kadınlarda 66 erkeklerde 64 yıl olmasına karşın nüfusun % 49,5 i kadınlar %50,5 i erkeklerden oluşuyor. (Her 100 kadına 102 erkek düşüyor)
  • Toplamda kadın başına çocuk sayısı 2,95. Doğum yapabilecek yaş aralığında olanların ortalama doğurganlıkları 2,2’dir.
  • Türkiye’de gelinlerin dörtte biri 16-19 yaş arasında…
  • Çalışabilecek durumda olan kadınların dörtte üçü işsiz.
  • 15 yaş üzeri kadınların % 20’si okuma-yazma bilmiyor. Erkeklerde bu oran %7
  • Meclis’teki milletvekillerinin % 14’ü kadın. 1935’te %5’le başlayan bu oran
    ne yazık ki 80 yılda ancak %14 düzeyine gelebildi.
  • İlginç bir istisna, akademik görevlerde kadınların payı Avrupa ülkelerinin çok üzerinde. Türkiye’deki Profesör ve Doçentlerin %30’u kadın. Avrupa’da bu oran % 15 kadar.
  • Türkiye’de Devlet memurlarının da %40 kadarı kadın, ancak 3 bin üst düzey kadronun 600 kadarı kadınların elinde, yani %20 dolayında. Oysa üst düzey Devlet yönetim kadrolarına  bakıldığında Avrupa’da kadınların oranı %40’ın üzerinde.
  • Türkiye’de Üniversite yönetimine bakıldığında iş değişiyor.
    165 Rektörden yalnızca 9’u kadın (%5).
  • Türk Silahlı Kuvvetlerindeki 40 bin subay içinde 1400 kadın subay var (% 3,5)
    ancak kadın general yok.
  • İş alanında kadınlarımızın etkisi Dünya ortalaması (%10) düzeyinde.
    35 Dolar milyarderinin 4’ü (%10) kadın. İşgücünde kadın oranı % 25.
  •  Veee…. kadınlarımızın % 65’i “türban” takıyor (Konda). Ev kadınlarının %75’i,
    Üniversite mezunu kadınların %15’i türbanlı.

****

Günün bulmacası

Aşağıdaki 14 kadın tiplemesinin her biri öbürlerinden bir biçimde farklı; ama 1 tanesi öbürlerinden o denli farklı ki ! Kim olduğunu  bulabilir misiniz? (süre 1 saniye) 

Kadin_tiplemeleri

Prof. Dr. D. Ali Ercan
08 Mart 2013

BAŞBAKAN’IN YARATTIĞI KAVRAM KARGAŞASI

Dostlar,

Türklüğün bir ırktan gelme ve bir kan bağı sorunu olmadığı; tersine bir millete
mensup olma ve bir kültür sorunu olduğu gerçeğinden kalkılarak,
Mustafa Kemal‘in Türk milletini tanımlayan özlü ve somut anlatımı yaşama geçirildi :

  • Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.”

Dikkat buyurulsun, Anayasadan “Türk milleti” kavramını silmeye kalkışan
dış güdümlü AKP-BDP ortaklığı da iyi okusun : Bu tanım kimseyi dışlıyor mu?

Bu tanım ABD’de 52 “millet” dikkat buyuruslsun gene, “etnisite” değil, 52 milletten bir AMERİKAN MİLLETİ/ULUSU yaratılmamış mıdır? Bu sayede ABD Dünyanın en büyük ve güçlü ulus devleti olmamış mıdır? Bu 52 millet kendisini “Amerika’lı” değil, “AMERİKAN” -milleti- olarak tanımlamaktadır.

O halde bu hayın tuzak halkımıza neden kurulmaktadır ??

Başbakan RT Erdoğan neyin sözcülüğünü ve ne adına yapmaktadır ??

Sevgi ve saygı ile.
24.2.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

================

BAŞBAKAN’IN YARATTIĞI KAVRAM KARGAŞASI

Değerli arkadaşlar,

Mardin Midyat’ta “Etnik milliyetçiliği kim yaparsa o sapkınlığın, fesatın ve
fitnenin peşindedir.” diyen Başbakan Erdoğan sözlerine şöyle devam ediyor:

  • “Kim ki kendi ırkının, kavminin, kendi kabilesinin diğerlerinden üstün olduğunu iddia ediyorsa o kişi şeytanın izindedir. Biz, Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde tek milletiz, bu millet kavramının içinde Türk’ü var, Kürt’ü var, Arap’ı var, Laz’ı var, Çerkez’i var. Etnik milliyetçiliği kim yaparsa yapsın o sapkınlığın içindedir, fesat içindedir, fitne peşindedir. Yine bir, diri olacak, bu topraklar üzerinde iri ve güçlü olacağız. Ayrımcılığa, bölgesel, etnik ve dinsel milliyetçiliğe karşıyız. Bunun için de bir sürecin içindeyiz. Bu süreç bir çözüm sürecidir. Bu süreçte kimse bizim karşımıza Kürtlükle çıkmasın, kimse bizim karşımıza Türklükle de çıkmasın. 
  • Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına almış bir iktidarız.

Değerli arkadaşlar,

Bu çok vahim bir kafa karışıklığıdır. Anadolu’da binlerce yıllık kültürler ve kavimler karışımı nedeniyle bugün, bu topraklar üzerinde yaşayan hemen hiç kimse “genetik bağlamda” kendisinin şu veya bu etnik kökenden olduğunu söyleyebilecek durumda değildir. Yine de etnik-kültürel kalıntılara bağlı olduğunu düşünen ve kendilerini şu veya bu şekilde, Arap, Kürt, Laz, Çerkez, Türkmen, Boşnak, Pomak, Yörük, Tatar, Rum, Roman vs. şeklinde betimleyen yurttaşlarımızın tümü, Anayasa ve yasalar karşısında Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit ve özgür yurttaşlarıdır. Bu liste içine bilerek ya da bilmeyerek  “Türk” kavramını sokmak tehlikeli sonuçları olan mantıksal bir hatadır. Çünkü “Türk” kavramı, diğerleri gibi, bir etnik grubun, bir halkın adı değil, tüm bu varsayılan halk guruplarını, (etnisiteleri ?) kapsayan üst kimlik olarak bir milletin adıdır.

Dolayısıyla, bir cümle içinde, “Türkü var, Kürdü var…” demek gerçekten ayrımcılıktır. Türklük bir ırka aidiyet ve bir kan sorunu değil, bir millete mensubiyet ve
bir kültür sorunudur.

Biz bu Ülkenin Başbakanından;

  • “Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde tek milletiz.
    Bu milletin adı Türk milletidir.”

Ne mutlu Türküm diyene!” demesini beklerdik.

  • Milliyetçilik, daha doğrusu milletçilik,
    ulusçuluk her şeyden önce Yurtseverliktir.

Milliyetçiliği ayaklar altına almak…” demek Yurak demektir.

Yazık, çok yazık!  æ

Prof. Dr. D. Ali ERCAN
23.2.13

BESİN KRİZİ KAPIDA MI?!

 

Dostlar,

Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan hocamızı yakından tanıyor bu site okuyucuları.

Sayın Ercan Nükleer enerji uzmanı ve bu konulara haliyle çok duyarlı.

“Çevre ve Enerji” başlıklı konferansının yansılarını bu sitede 22.1.13 günü yayımlamıştık. Bu yansıların özenle, bir kez daha izlenmesinde yarar görüyoruz.

Aşağıda yer verdiğimiz Sayın Ercan’ın yolladığı yazı da bu tezleri desteklemekte..

  • Nüfus artışı ve Küresel İklim Değişikliği artık alarm vermekte..
  • Böyle giderse AÇLIK KRİZİ felaketi kapımızı çalıyor..

Türkiye buğday bile ithal eder durumda!

Bilgiye sunalım :

Dünya Felaketler Raporu / BBC                                :

Ø1 milyar insan yetersiz besleniyor (AÇ!).
ØBu sayıyı aşkın insan aşırı kilolu.
ØUluslararası Kızıl Haç ve Kızıl Aylar Federasyonu’nca yayımlanan raporda,
Dünya nüfusunun yaklaşık % 15’inin (1040 milyon!) açlıkla karşı karşıya oldukları belirtildi.
ØBu sorunu oluşturan nedenler :     * Aşırı nüfus artışı

     * yükselen gıda fiyatları
     * israf
     * dağıtım sorunları…
ØRaporda, Dünyada tüketilen gıdaların yarısını üreten köylülerin ciddi bölümünün açlık çektiğinin altı çizildi.
ØObesite (şişmanlık), pek çok gelişmiş ülkenin sağlık sistemine ciddi yük.
Øİngiltere’de yetişkinlerin ¼’ü, çocukların 1/10’u obez (şişman).
ØHer şey şimdiki gibi sürerse, 2030’da ABD’lilerin yaklaşık yarısının, İngilizlerin ise %40’ının obes olacağı kestiriliyor.
(BBC, 25.9.11)

Başbakan RT Erdoğan ise hala, hiç hesap kitap yapmadan,
hangi akla hizmet ettiği anlaşılmaz biçimde 4-5 çocuk yapılsın istiyor..

Bu düşüncesinin gerekçelerini içtenlikle söylese de biz de öğrensek.

Ya da bu konuda ulusal Demografi Kurultayı düzenlese de enine boyuna tartışsak.

Salt danışmanları ile yetinmese.. karşıt görüşleri de dinlese..

Ülkemize çok yazık oluyor, RT Erdoğan çok ağır tarihsel vebal alıyor..

Bir kez daha uyaralım : HER AİLEYE 1 ÇOCUK..

Ve de özyeterlik hedefli ulusal tarım politikaları!

Başka yolu yok!

Bir kez daha yüksek tonla anımsatalım :

DÜNYAYI KORKUTAN 10 TEHLİKE + Küresel Terör

§OZON KATMANININ DELİNMESİ..
§DÜNYANIN ISINMASI (KÜRESEL ISINMA – İklim değişikliği)
§NÜFUSUN HIZLI ARTIŞI ve DENGESİZ DAĞILIMI
§TEMİZ SU KAYNAKLARININ AZALMASI
§TOPRAK EROZYONU
§ASİT YAĞMURLARI
§NÜKLEER ATIKLAR ve KİRLENME
§ZEHİRLİ KİMYASAL MADDE ATIKLARI
§BALIK POPÜLASYONUNDA AZALMA
§E K O L O J İ K   G E R İ L E M E ! + T e r ö r !

Sevgi ve saygı ile.
17.3.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=======================================

BESİN KRİZİ KAPIDA MI?!


Değerli arkadaşlar, 

Küresel iklim değişikliğinin neden olduğu olumsuz koşullar karşısında, denetimsiz biçimde artmakta olan nüfusunu doyuramayan geri kalmış ülkeler büyük panik içinde.

  • Dünyada nüfus her gün 210 bin kişi artıyor!

  • Türkiye’de de nüfus her gün 3 bin kişi artıyor.

Su ve Toprak yönetimini beceremeyen ülkeler Buğday, Pirinç ve Mısır yetiştirmek için
öbür ülkelerde “toprak kiralamak” yoluna gidiyorlar. Bizde de Anadolu gittikçe kuraklaşıyor.(Küresel ısınım sonucu nornal termodinamik denge sıcaklığı 6,2 derece olan Gezegenimizin ortalama sıcaklığı 15 C dereceye yükselmiş durumdadır) Zaten çok az olan su kaynaklarımız gittikçe azalıyor. (Türkiye’de su 1000 m3/kişi/yıl düzeyindedir; yani dünya ortalamasının yarısından da az!) Afrika ülkelerinde kiralayacağımız topraklara bel bağlıyoruz. Buna karşın hala 3-5 çocuk doğumunu teşvik eden aklıevveller var bu ülkede..

Son zamanlarda değişik dernek ve kurumlarda yaptığım “Enerji ve Çevre” başlıklı  söyleşilerimde  bu konuları (Enerji, su, besin, toprak, nüfus, kriz ve kaos ve öneriler..)  işliyorum.

İngiliz gazetesi The Guardian’ın bu konudaki bir haberi aşağıdadır. æ

________________________
 

The world is closer to a food crisis than most people realise

Unless we move quickly to adopt new population, energy, and water policies, the goal of eradicating hunger will remain just that

  • Lester Brown
    • Lester R. Brown
      president of the Earth Policy Institute and author of Full Planet, Empty Plates: The New Geopolitics of Food Scarcity
    • guardian.co.uk, Tuesday 24 July 2012 12.21 BST
Algeria food riots

Food riots in Algeria in 2008. Photograph: Fayez Nureldine/AFP/Getty Images

In the early spring this year, US farmers were on their way to planting some 96 million  acres in corn, the most in 75 years. A warm early spring got the crop off to a great start. Analysts were predicting the largest corn harvest on record.

The United States is the leading producer and exporter of corn, the world’s feedgrain.
At home, corn accounts for four-fifths of the US grain harvest. Internationally, the US corn crop exceeds China’s rice and wheat harvests combined. Among the big three grains – corn, wheat, and rice – corn is now the leader, with production well above that of wheat and nearly double that of rice.

The corn plant is as sensitive as it is productive. Thirsty and fast-growing,
it is vulnerable to both extreme heat and drought. At elevated temperatures, the corn plant, which is normally so productive, goes into thermal shock.

As spring turned into summer, the thermometer began to rise across the
corn belt. In St Louis, Missouri, in the southern corn belt, the temperature in late June and early July climbed to 100F (32C) or higher 10 days in a row. For the past several weeks, the corn belt has been blanketed with dehydrating heat.

Weekly drought maps published by the University of Nebraska show the drought-stricken area spreading across more and more of the country until, by mid-July, it engulfed virtually the entire corn belt. Soil moisture readings in the corn belt are now among the lowest ever recorded.

While temperature, rainfall, and drought serve as indirect indicators of crop growing conditions, each week the US Department of Agriculture releases a report on the actual state of the corn crop. This year the early reports were promising. On 21 May, 77% of the US corn crop was rated as good to excellent. The following week the share of the crop in this category dropped to 72%. Over the next eight weeks, it dropped to 26%, one of the lowest ratings on record. The other 74% is rated very poor to fair. And the crop is still deteriorating.

Over a span of weeks, we have seen how the more extreme weather events that come with climate change can affect food security. Since the beginning of June, corn prices have increased by nearly one half, reaching an all-time high on 19 July.

Although the world was hoping for a good US harvest to replenish dangerously low grain stocks, this is no longer on the cards. World carryover stocks of grain will fall further at the end of this crop year, making the food situation even more precarious. Food prices, already elevated, will follow the price of corn upward, quite possibly to record highs.

Not only is the current food situation deteriorating, but so is the global food system itself. We saw early signs of the unraveling in 2008 following an abrupt doubling of world grain prices. As world food prices climbed, exporting countries began restricting grain exports to keep their domestic food prices down. In response, governments of importing countries panicked. Some of them turned to buying or leasing land in other countries on which to produce food for themselves.

Welcome to the new geopolitics of food scarcity. As food supplies tighten, we are moving into a new food era, one in which it is every country for itself.

  • The world is in serious trouble on the food front.

But there is little evidence that political leaders have yet grasped the magnitude of what is happening. The progress in reducing hunger in recent decades has been reversed. Unless we move quickly to adopt new population, energy, and water policies, the goal of eradicating hunger will remain just that.

Time is running out.

The world may be much closer to an unmanageable food shortage – replete with soaring food prices, spreading food unrest, and ultimately political instability– than most people realise.

UZAY İSTASYONU ve MEKİKLER..


Dostlar
,

Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan Hocamız nefis bir sunu paylaştı..
Kendilerine teşekkür borçluyuz..

Size de sunuyoruz.

  • UZAY İSTASYONU ve MEKİKLER.. tam anlamıyla bir BİLİM harikası.

Eşlik eden müzik de öyle..

NASA; yeryüzünün en başarılı uygulamalı bilim kurumlarının başında..

İzlemelisiniz.. Erişke (link) yazımızın sonunda..

Türk Hava Kurumu, Cumhuriyet’in ilanından 16 ay sonra, 16 Şubat 1925’te Atatürk’ün emriyle “Türk Tayyare Cemiyeti” adıyla kurulmuştur. 1935’te alınan kongre kararı ile adı Türk Hava Kurumu olarak değiştirilmiştir.

Atatürk; “İstikbal göklerdedir..” demekteydi.

Hatta ilk kadın pilot olarak Sabiha Gökçen‘i de Türk kadını için bir rol modeli olarak yetiştirmişti.

NASA‘nın uzaydaki başarıları bir insan olarak kıvanç veriyor.
Ama bizim ülkemizde daha açlık, işsizlik, iç barış, adalet gibi en temel sorunlar bile çözüme ulaşmamış durumda.. Zaten bilim de böylesi kurak ortamlarda
boy salmıyor..

  • Türkiye BİLİM TOPUMU olmak durumunda.

 Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve Cumhuriyetin öbür kurucuları,
Türk modernleşmesindeki temel rolü Bilime vermişlerdir.
Bu gerçeği,
ATATÜRK’ün çeşitli gerekçelerle yaptığı konuşmalarda çok açık olarak görüyoruz. İsmet İnönü’nün de, bir bilim toplumu yaratma ülküsüne yönelik olduğu çok açık olan sözleri vardır.

ATATÜRK ve İsmet Paşa, yeni Türk toplumunun temel yöneliminde bilimi esas almakta ve toplum ve tüm yaşam için bilim ilkesine
sahip çıkmaktadırlar.

•Ülkemizde bilimde uzmanlaşma esas olarak gerek yönetsel, gerekse bilimsel bakımdan 1923-33 döneminde “10 Yılda” sağlanmıştır.
•Bu nedenle bu dönemi, bilimde uzmanlaşmanın hemen hemen bulunmadığı bir noktadan, hemen hemen gerçekleşmiş olduğu bir noktaya geçiş dönemi olarak nitelendirebiliriz.
•Uzmanlaşma eğitiminin gelişmesi ve uzmanlık statüsünün oluşmasına bağlı olarak ülkemizdeki bilimsel araştırma çabaları da gelişmiş ve hızlanmıştır.
Bunları ATATÜRK’e borçluyuz..

(http://www.tuba.gov.tr/habergoster.php?haber=bdgorus_04, 18.09.05,
Osman Bahadır)

Uzay İstasyonu ve Mekikler. æ

Sevgi ve saygı ile.
25.1.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net