Etiket arşivi: Doğu Perinçek

Onur ÖYMEN : Perinçek’in yurt dışına çıkış yasağının kaldırılması


Perinçek’in yurt dışına çıkış yasağının kaldırılması ve

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde görüşülecek
davayla ilgili düşünceler

Portresi_ATA_ile

 

Onur Öymen

 

 

İlgili mahkemenin (AS: İstanbul / Anadolu 4. ACM), Strazburg’daki duruşmaya katılmasına olanak sağlamak amacıyla Sayın Doğu Perinçek‘in yurt dışına çıkma yasağını kaldırması
geç de olsa olumlu bir karardır. Bence Anayasa Mahkemesi‘nin hak ihlali kararı değerlendirilirken benzeri durumdaki başka kişilerin de yurt dışına çıkış yasağının kaldırılması doğru olurdu.

Şimdi yalnız Perinçek’e değil, başta Hükümet olmak üzere bütün siyasal kuruluşlara, partilere, basına, barolara, üniversitelere büyük bir görev düşmektedir.

Sayın Perinçek bu davayı açarak ve alt mahkemede başarılı bir sonuç alınmasına
önemli katkıda bulunarak büyük görev yapmıştır. Kendisine teşekkür borçluyuz.
Ancak davayı üst mahkemede de başarıyla sonuçlandırmak gerekmektedir.

İsviçre’nin haftalar boyunca sessiz kaldıktan sonra başvuru süresi dolarken
temyiz yoluna başvurması düşündürücüdür. Aynı şekilde Fransa’nın ve Ermenistan’ın
müdahil olarak davaya katılmaları, davaya siyasal bir nitelik kazandırılmaya çalışıldığının işaretleridir.

Üst mahkemenin de Perinçek’in başvurusunu haklı bulması, özellikle İsviçre yerel mahkemesinin soykırım iddiasını haklı bulan yaklaşımını reddetmesi, Ermenistan’a ve
onun destekleyicilerine sözde soykırımın 100. yılını kutlamaya çalıştıkları sırada büyük bir darbe vuracaktır. Bu nedenle onların ve sözü edilen ülkelerin yüksek mahkeme hakimlerini etkilemek için her yola başvuracaklarını, bu arada uluslararası kamuoyunu da kendi görüşleri doğrultusunda etkilemeye çalışacaklarını tahmin etmek güç değildir. Tarihimizde bazı ülkelerin Türkiye aleyhinde karar çıkartmak için uluslararası yargı kurumlarını nasıl siyasi baskılarla etkilemeye çalıştıklarının ve maalesef bunda başarılı olduklarının örnekleri vardır.

Geçmişin acı tecrübelerini de göz önünde bulundurarak şimdi Türkiye’nin,
bütün ilgili kurum ve kuruluşlarıyla aleyhimizdeki çabaları boşa çıkartmak için
çaba göstermesi gerekmektedir. Bu mücadele ulusal birliğimizi ve beraberliğimizi
en güçlü biçimde ortaya koymamızı gerektiren bir mücadele olmalıdır.
Türkiye bu hukuk mücadelesini kazanmak zorundadır.

Saygılar, sevgiler.
20.01.2015

=====================================

Dostlar,

Buruk da olsa sevinçli, gururlu ve umutluyuz…

Sn. Öymen’e yazısı için teşekkür ederiz.

Biz de bu bağlamda bir makalemizi birazdan sitemizde yayımlayacağız..

Başta Sn. Perinçek olmak üzere tüm Türkiye’ye kolay gelsin diyoruz..

Çoook uzun bir hafta olacak..

Şimdiden, tüm emek verenleri şükran ve saygı ile selamlıyoruz..

Sevgi ve saygıyla.
20.01.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

28 OCAK 2015 STRAZBURG; ERMENİ SOYKIRIMI YALANI BİTİRİYOR!


Talat_Pasa_Komitesi28 OCAK’TA STRAZBURG’DA 
ERMENİ SOYKIRIMI YALANINI KÖKTEN BİTİRİYORUZ

 

BAYRAĞINI AL GEL, TARİHİ OLAYA KATIL!

(27-28-29 Ocak 2015)

“Perinçek – İsviçre” davasında,
AİHM’nin 17 Aralık 2013 tarihinde Türkiye lehine verdiği karar,
Dışişleri Bakanlığı’nın ifadesiyle devrim niteliğindedir ve milattır.

AİHM bu kararı ile 1915 olaylarının soykırım tanımına uymadığına hükmetmiştir.

28 Ocak 2015’te Strazburg’da AİHM Büyük Dairesi’nde görülecek olan duruşmada
verilecek olumlu karar sonucunda “Ermeni Sorunu” kökten çözülmüş olacaktır.

Kazanılacak bu başarı sayesinde hiçbir ülke parlamentosu, “Ermeni soykırımı” yalanını tanıyan karar alamayacaktır. Alınmış olan kararlar da geçersiz hale gelecektir.
Artık hiçbir mahkeme “Ermeni soykırımı”na hükmedemeyecektir.
Hiçbir Avrupa ülkesi, “Ermeni soykırımı yoktur!” diyenlere ceza hükmü kesen
yasalar çıkaramayacaktır.

Talat Paşa Komitesi olarak,
Lozan-2005,
Berlin-2006 ve
Paris-2007 eylemlerinde yaptığımız gibi;

yüzlerce aydınımız, bilim insanımız ve kanaat önderimizle uçakla Strazburg’a gidiyoruz.

Avrupa’nın her yerinden binlerce Türk yurttaşımız da Strazburg’da olacak.

Bu tarihi eyleme katılmanızı ve güç vermenizi diler, saygılar sunarım.

İsmail Hakkı Pekin
E. Korgeneral
TALAT PAŞA KOMİTESİ BAŞKANI

Ek: Strazburg 2015 programı

*****

VİZE ALMA VE KATILIM ÜCRETİ

Katılımcılardan uçağa biniş anından Türkiye’ye dönüşe kadar bütün harcamalar için
toplam 2.000 TL alınacaktır.
Katılımcıların ödemenin tamamını aşağıdaki hesap numarasına yatırmalarını rica ederiz.

Nuran Görgünay – Türkiye İş Bankası Beyoğlu Şubesi Hesap No: 1011 – 1636503

IBAN NO: TR340006400000110111636503

Strazburg 2015’e katılacak öncülerimiz vize sorununu derhal Fransa temsilciliklerine başvurarak kendileri çözmelidir. Ayrıntılı bilgi aşağodaki dosyada verilmiştir.

Strazburg 2015 Program 

27 OCAK SALI / 1. GÜN  

İstanbul Atatürk Havalimanı’nda buluşma, toplu basın açıklaması ve
Strazburg’a hareket, Strazburg’a varış, Otele yerleşme ve akşam yemeği

28 OCAK ÇARŞAMBA / 2. GÜN  

07.00  Otelde kahvaltı
08.00  Duruşma için AİHM Büyük Dairesi’ne hareket
09.15  Duruşma
11.15  Duruşma bitiş
12.00  Öğle yemeği
14.00  Strazburg 2015 Konferansı
16.00  Serbest zaman
20.00  Otelde akşam yemeği.

29 OCAK PERŞEMBE / 3.GÜN

09.00  Kahvaltı
10.00  Strazburg şehir turu
13.00  Öğle yemeği
16.00  Havalimanına hareket
23.50  İstanbul Atatürk Havalimanı’nda basın açıklaması.

İletişim

Ankara:

Naci Beştepe
Telefon: 0505 856 19 07
e-posta: nacibestepe72@gmail.com

Sibel Koç

Telefon: 0312 230 59 48  – 0535 558 48 76
E-posta: sibelkocguven@gmail.com

İstanbul:

Nuran Görgünay

Telefon: 0212 251 50 90 – Faks: 0212 251 50 47 –  0532 728 30 09
e-Posta: talatpasa2015@gmail.comnurangorgunay@hotmail.com

Selçuk Özcan

Telefon: 0545 456 42 28
e-posta: aydinlikarsiv@gmail.com

İzmir:

Kevser Külahçıoğlu

Telefon: 0537 540 99 05
e-Posta: kevserhay@hotmail.com

Hasan Ali Kızılırmak

Telefon: 0506 909 51 48
e-Posta: kizilirmakhasanali@gmail.com

*****

Fransa Vizesi başvuruları için

ayrıntılı bilgiyi aşağıdaki linkten (internetten) edinebilirsiniz.

http://www.vfsglobal.com/france/turkey/istanbul/

İstanbul Fransa Başkonsolosluğu yetkisi alanında olan iller şunlardır :

Aydin, Balıkesir, Bilecik, Bursa (Yalova), Çanakkale (Imroz ve Gokceada adaları dahil), Denizli, Edirne, İstanbul, İzmir, Kırklareli, Kocaeli (Izmit), Kütahya, Manisa, Muğla, Sakarya, Tekirdağ ve Uşak.

İstanbul Fransa Başkonsolosluğu için vize başvuruları VFS Global Vize Başvuru Merkezi aracılığıyla gerçekleştirilmektedir.

Her türlü bilgi talepleri ve randevu almak için: (İstanbul-Ankara-İzmir illeri dahil )

VFS Global Başvuru Merkezi tel: 0212 373 58 10-11

Çalışma saatleri: Pazartesi ile Cuma günleri, saat 8:30 – 12:00 ve 13:00 – 17:00 arasında,

VFS Global Başvuru Merkezi ile iletişime geçtikten sonra yine de desteğe ihtiyacınız olduğunda aşağıdaki numaradan iletişime geçebilirsiniz.

====================================================

Dostlar,

Konuya ilişkin ayrıntılı bir irdelememizi bu yazıdan hemen sonra sitemizde paylaştık..

Aşağıdaki erişkeden (linkten) okunması dileğiyle…

http://ahmetsaltik.net/2015/01/15/dogu-perincekin-yurtdisina-cikis-iznini-kim-neden-engelliyor/

Bizim 2 kişilik ailemizden, kura ile belirlediğimiz
Birsen İğci SALTIK bu tarihsel eyleme katılacak..

Sevgi ve saygıyla,
15.01.2015, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Bir çuval geçirme eyleminin öyküsü..


Dostlar
,

AYDINLIK‘tan Mustafa Bilgin çizdi..
Bir çuval geçirme eyleminin öyküsü..
Bizim yorumumuz ise karikatürün altında..

01-karikatur

AYDINLIK, 16.11.14

  • «Türkiye Gençlik Birliği (TGB), dün (12.11.14) ABD denizcilerinin başlarına çuvalı geçirdi.
  • ARKADAŞLARIMIZI KUTLUYORUZ!
  • Bu satırlar yazılırken, İşçi Partisi Öncü Gençlik İstanbul yöneticileri ve üyeleri olan bir grup arkadaşımız, çuval eylemi nedeniyle gözaltına alındılar.
    (AS: Ertesi gün salıverildiler; yürekli Cumhuriyetçi savcılarımıza teşekkür ederiz..)
    Gençlik yöneticilerimiz, Emniyet ifadelerinde, şiddet eyleminde bulunmadıklarını, ABD’nin Türkiye’yi bölme girişimine karşı gençliğin duruşunu gösterdiklerini belirttiler.
  • Arkadaşlarımızı kutluyoruz.
  • Gençlik, görevini yapmaktadır.
    Onlara bugün bütün milletimiz güven duymaktadır.
    ZAMANLAMA TAM YERİNDE»

    Doğu Perinçek, AYDINLIK, 12.11.14*****
    HDP’den muhterem zat Altan Tan da içinde olmak üzere,
    Atlantik ötesinin bildik ABD kurumları bu meşru eylemi kınamışlar..
    Elbette AKP ve başkaca piyon ve maşalar da..
    Biz de kınayanları kınıyoruz..

    Vatanı, büyük ATATÜRK‘ün çoook yerinde deyimiyle siz “dahili bedhahlar”a
    karşı da savunuyoruz ve savunmayı sürdüreceğiz.

Sevgi ve saygıyla.
16.11.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Cuval_gecirme_karikaturu_ve_yorumumuz

 

 

Doğu Perinçek’in yazısının tümü..

Kılıçla gelirseniz…
AYDINLIK, 13.11.14

portresi_bayrakli

DOĞU PERİNÇEK

Türkiye Gençlik Birliği (TGB), dün ABD bahriyelilerinin başlarına çuvalı geçirdi.

ARKADAŞLARIMIZI KUTLUYORUZ

Bu satırlar yazılırken, İşçi Partisi Öncü Gençlik İstanbul yöneticileri ve üyeleri olan bir grup arkadaşımız, çuval eylemi nedeniyle gözaltına alındılar. Gençlik yöneticilerimiz, Emniyet ifadelerinde, şiddet eyleminde bulunmadıklarını, ABD’nin Türkiye’yi bölme girişimine karşı gençliğin duruşunu gösterdiklerini belirttiler.

Arkadaşlarımızı kutluyoruz. Gençlik, görevini yapmaktadır. Onlara bugün bütün milletimiz güven duymaktadır.

ZAMANLAMA TAM YERİNDE

Başa geçirilen çuvala baktığımız zaman, bu eylem 4 Temmuz 2003 günü Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçirilmesine bir yanıt olarak görülebilir. O yönü de var kuşkusuz.

Ancak eylemin zamanlaması dünden çok bugünle ilgilidir. ABD askeri artık Türkiyemizle cephe cepheye gelmiştir. Ayn El Arap’ta ABD bombardımanı PKK’yı kurtarmak içindir. PKK ise, Türkiyemizi bölmeye kalkan terör örgütüdür.

Genelkurmay Başkanı, daha birkaç gün önce, dış güçlerin Türkiye’de kalkışmalar tertiplemesine karşı hazır olmak gerektiğine işaret etti. ABD yetkilileri ve uzmanları ise, artık Türkiye’yi hedef aldıklarını açık açık söylüyorlar.

KILIÇLA GELİYOR

ABD Büyükelçisinin çuval eylemi üzerine yayınladığı açıklamada, Türk halkının konukseverliğinden söz ediliyor. Doğrudur. Bizim halkımız elinde gülle gelenleri gülle karşılar. Ama kılıçla gelen, çuvala değil kılıca da hazır olmalıdır.

ABD artık Türkiye’nin üzerine kılıçla geliyor. Hem sınırdan silah gösteriyor, hem de içerden. Bu durumda çuval, tarihsel bir uyarı olmaktadır.

ABD, Suriye’de yenildi. Ayn El Arap’taki piyon savaşında bir kez daha yenildi. Üçüncü bir yenilgi daha istiyorsa, Türkiye bunu başaracak birikime fazlasıyla sahiptir. Türkiye’nin direnci bir başka olur. Bunu herkes bilmektedir kuşkusuz.

Bölücü terörü silahla ve her imkanla desteklediğini her gün ilan eden ABD’nin bu süreci güle oynaya götürebileceğini düşünmesi büyük yanılgı olur. Türkiye barışçı yoldan bölünemez, silahla da bölünemez. Bunu anlayacaklardır.

DOSTLUĞUN İKİ KOŞULU

ABD, artık başta Türkiye olmak üzere Batı Asya ülkelerinin toprak bütünlüğünü kabul etmek durumundadır.

Kabul etmezse, sonuçlarına katlanacaktır.

Biz Türk milleti olarak ABD ile düşmanlık istemiyoruz. Ancak dostluk için ABD’nin iki koşula saygı göstermesi gerekiyor:

Bir: Vatanımızı bölemezsiniz!

İki: Cumhuriyetimizi yıkamazsınız!

İŞÇİ PARTİSİNİN GEÇ KALAN UYARISI : Boykot çağrısı yanlıştır!

İŞÇİ PARTİSİ UYANDI…

İŞÇİ PARTİSİNİN GEÇ KALAN UYARISI : Boykot çağrısı yanlıştır!

  • “…Şimdi Ekmek Beye vurmak, boşluğa yumruk atmak anlamına gelir.
    Bu dönemde görev, Tayyip’in oy oranını mümkün olduğu kadar aşağı çekmek için sandığa gitmektir. Boykot çağrısı yanlıştır.…” Doğu Perinçek

Değerli arkadaşlar,

12. Cumhurbaşkanı seçimi konusunda taaa başından beri söylediğimiz şey,
eğer RTE’nin CB olmasını gerçekten istemiyorsanız, o zaman kim olursa olsun, Muhalefet Partilerinin üzerinde uzlaştıkları ortak adayın desteklenmesinin
“tek doğru seçenek” olduğudur.

  • “Sandığa gitmemek, veya boş, geçersiz oy vermek
    RTE’nin seçilmesine dolaylı yoldan katkıdır.”
    dedik..

Bu söylediklerimize karşın kendilerine “Atatürkçü, Yurtsever, Aydın..” diyen küçük bir kesim, ver yansın Ekmel Bey’i, ehven-i şer edebiyatıyla yerden yere vuran eleştiri bombardımanını sürdürdüler, insanları yanılttılar.

Biz de dedik ki; bu arkadaşlar mantık dışı, duygusallıkla hareket eden,
Mustafa Kemal‘in pratiklerinden zerrece ders çıkaramamış, hayalperest arkadaşlardır… Bunun üzerine ne İP düşmanlığımız kaldı, ne de Atatürkçülüğümüzü gözden geçirmek gerektiği….

Peki şimdi ne oldu??

Çoook geç de olsa İP Genel Başkanı gerçeği gördü,

Muhalefetle aynı cephede olması gerektiğini anladı ve Boykot çağrısının yanlışlığını söylüyor… (Ekmek Bey diyerek dalga geçmeye de devam ederek..)

Ancak son 3 hafta içinde Ekmel Bey aleyhine yürütülen yoğun propagandalarla
o denli çok seçmenin aklı çelindi ki, artık yitirilen seçmenlerin geri kazanımı olanaklı değil.

Peşinen söyleyebilirim :

46 milyon seçmenden daha az sayıda katılım olursa ve/veya
Geçersiz oy oranı %3’ten büyük olursa,
Ve sonuçta Ekmel Bey seçimi 1. turda küçük bir farkla yitiririrse,
bu yitik boykotçular” nedeniyle demektir.

Bu böyle biline.

Sevgilerimle…æ

Prof. Dr. D. Ali ERCAN

Milletvekillerine açık mektup: Yirminci değil ilk olmak

Dostlar,

Türkiye nefesini tutmuş, 20 yürekli vekilini arıyor..
Rejimin biçimsel kuralları gereği “asıl” ın (Milletin!) eli kolu bağlı,
bir anlamda Vekiller asılı teslim almış!?

Sn. Doğu Perinçek 3 gün önce aşağıdaki yazıyı yazdı, çağrı yaptı vekillere..

Sonunda bu akşam ULUSAL KANAL‘da CHP Eskişehir Milletvekili.
bizim de yılların dostu Sn. Prof. Dr. Süheyl Batum, kozanın uğrursuz kabuğunu kırdı!
Bir Anayasa hukuku uzmanı olarak Cumhurbaşkanı adayı göstermeye partilerin yetkisinin olmadığını, bu yetkinin doğrudan milletvekillerinde olduğunu ya da
% 10 oy oranını birleşerek sağlayan TBMM dışı partilerin olduğunu belirtti..

Bu yapılanın kendilerine karşı “ayıp” olduğunu cesaretle, Mustafa Mutlu’nun
KRAL ÇIPLAK programında dile getirdi. Daha da öteye giderek, canlı yayında
TBMM Başkanlığı’na dilekçe yazarak ilk imzayı attı ve Yargıtay inceleme (tetkik) yargıçlarından Sayın Emine Ülker TARHAN‘ı aday gösterdi!

Ülkemize hayırlı olsun..
Demirel’in ünü deyimini mi anımsasak ??

* Demokrasilerde çare tükenmez… miş..

Sevgili Süheyl hoca, bu gece tatirihe geçtin o yürekli ve önder eyleminle.
Seni kutluyor, şükranlarımızı sunuyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
27.6.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

============================================

Milletvekillerine açık mektup: Yirminci değil ilk olmak

doguperincek

DOĞU PERİNÇEK
AYDINLIK
, 24 Haziran 2014

Sayın Milletvekili,

Cumartesi akşamı bir grup millî sanayici ile görüştüm. Dün Silivri Çadırı’nın önünde Mustafa Kemal’in askerleriyle birlikteydim. Gözlerimiz ve kulaklarımız ise
Soma’daki işçi yürüyüşü ve mitingindeydi.

İşçisinden asker ve sanayicisine kadar Cumhuriyetin yurttaşları,
Cumhuriyet Devrimine sahip çıkacak yirmi milletvekilini arıyor.

ARANANLAR BEKLEMEDE

Aranan yirmi milletvekili ise beklemededir. Sorumluluklar erteleniyor.
Devamlı toplantılar ve “istişareler” yapılıyor. Herkes birbirine bakıyor.
“Birisi öne çıksa da, ben de onu izlesem” gibi bir tavır var. Veya karamsar bir yorumla: “Aman kimse çıkmasa da sorumluluğu onların üzerine atıp rahatımı sürdürsem.”

Ve en çok söylenen şu: “Siz 19 milletvekilini bulun, ben hazırım.”
Gazetelerin yazdığına göre, Deniz Baykal,
“Siz 15 milletvekilini bulun, biz 5 milletvekili hazırız.” diyormuş.

Oysa lider, doğru eylem için öne çıkan ve yirmi milletvekilini örgütleyendir.
Lider, doğru bir iş varsa, önce kendisini ortaya koyacaktır. 
Aritmetik açıdan bakarsak, yirmiye varmak için birden başlamak zorundayız, 19’dan değil!
Yirminci milletvekili olmaya hazır olan belki de kırk milletvekili var.
Ama başkalarına bakmadan, sorumluluğunun gereğini yapan şu ana kadar
bir milletvekili çıkmadı.
Herkes birbirinin eteğinden çekiyor, “bekle” diyor, “ertele” diyor,
“biraz daha konuşalım” diyor. Ne konuşacaklarsa!

Onlar beklerken ve ertelerken, karşıdevrimin akrep ve yelkovanı beklemiyor.
Türkiye’nin takvimi, bizi beklemiyor.

KÜÇÜK ÇIKARLARIMIZIN SAATİ VE TÜRKİYE’NİN SAATİ

Sayın Milletvekili,

Türkiye’nin saati var, Türkiye’nin takvimi var.
Bir de kendi küçük çıkarlarımızın saati var, bireysel kaygılarımızın ve
korkularımızın takvimi. Türkiye’nin saati, bize vicdanımızdan sesleniyor,
“Haydi” diyor, “Korkma” diyor, “Sönmez bu şafaklarda” diye devam ediyor.
Şimdi ilkokul bahçelerinde ellerimizi bacaklarımızın yanlarına yapıştırarak söylediğimiz o dizeyi daha iyi anlıyoruz. Demek ki, eyleme geçilirken korkuluyormuş.

BİR MEHMET AKİF ÇIKSA VE…

Sayın Milletvekili,

Sizlere bir Mehmet Akif çıkıp “Korkma” diye seslense ne iyi olur.
Cumhuriyet yurttaşının gözleri, yirmi milletvekilini ararken, o yirmi milletvekili
göz ucuyla birbirine bakıyor. Vicdanlardaki birikim, bilinçlerdeki kıvılcım,
yüreklerdeki cesaret o adımı atmaya yetmiyor mu acaba?
Bu millet için sorumluluk üstlenmek gerekince, öne çıkmak bu kadar mı zor?
Gösteri ve gösteriş olduğu zaman, bu kadar zorlanmıyoruz.
Milletvekili olmak için Parti Genel Merkezine başvurularımızı bu kadar ertelemedik,
bu kadar toplantı yapmadık, bu kadar istişarede bulunmadık.

ÖZGÜR BİREY NE KADAR GEREKLİ İMİŞ

“Birey birey” deniyor, sevmediğim bir sözcük, felsefemi bozuyor.
Ama demokratik devrimin bireyine meğerse ne kadar ihtiyacımız varmış!
Özgür birey, yürekli öncüler bir ülke için ne kadar gerekli imiş!
Özel çıkar ve özel kâr için özgür birey olmak çok kolay, örnekler ortalıkta.
Peki, kamu için özgür olmak bu kadar mı zor!
Hayır, bu toprakların altındaki kemik yığınlarını düşününce,
insanlarımızın kendilerini her şeyleriyle ne kolay verdiklerini biliyoruz.

İMZA ATMAK ÖLMEKTEN ZOR İMİŞ

Sayın Milletvekili,

Bu vatan için ölmeye hazır olan en azından yüzbinler var. Gerekince ölecek milyonlar da var. Ama karşıdevrimin Çankaya planını bozmak için imza atacak yirmi milletvekili
şu anda yok, öyle deniyor. 
Bu Cumhuriyet için imza atmak, meğerse ölmekten bile zormuş! Bir an bunlar geliyor aklıma ve hemen kovuyorum bu münasebetsiz kuruntuları.

Biz Cumhuriyet aydınları, söylevlerimizde Namık Kemalleri, Mustafa Kemalleri
örnek alırız. Şimdi eylemlerimizde örnek almanın zamanıdır.

YİRMİ MİLLETVEKİLİ VAR BİLİYORUZ

Kuşkumuz yok, o 20 milletvekilinin olduğunu biliyoruz.
Yüreklerinde Cumhuriyetin ateşi yanan milletvekillerimiz var, onlara güveniyoruz.
Şimdi onlardan öncü tavrı bekleniyor.
Tarihi halk yazar, doğrudur. Ama bir halkın öncüleri yoksa, yazık o halkın haline.
Türk milletinin öncüleri var. Devrim tarihimiz, tanığımızdır.
Öncüler ölmez! Yarattıkları gelenek kor ateşidir, zor günler gelip çatınca alevlenir.
O öncüler, Meclis’te de var.

GÖZLERİ TÜRKİYE SAATİNDE OLAN İLK MİLLETVEKİLİ

Sayın Milletvekili,

Bugün millet, ilk adımı atacak milletvekilini arıyor.
Arkasına bakmadan, gözleri Türkiye’nin saatinde, bakışları Türkiye’nin ufkunda olan
o milletvekilini arıyor bu halk. Ödüller dağıtılırken, makamlar paylaşılırken ilk olmak insanlara mutluluk ve onur kazandırmamıştır. Ama bir milletin geleceği için,
bir Cumhuriyetin ayağa kalkması için ilk adımı atmak, ömür boyu mutluluk için yeter.

Bugün yirminci değil, ilk olmanın günüdür.

Bugün Soma’da Madenci Mitingi’ndeyiz


Bugün Soma’da Madenci Mitingi’ndeyiz

portresi

Dr. SERHAN BOLLUK
AYDINLIK
, 22.4.16

Maden-İş sendikamızın düzenlediği “Kamulaştırma” mitingi bugün Soma’da yapılıyor. Türk-İş Konfederasyonu da Başkanlar Kurulu kararıyla mitingi destekliyor.

İş güvenliği ve sağlığı madencinin büyük sorunu. Ancak şimdi daha büyüğü
130 bin nüfuslu ilçenin üstüne çöküyor: İşsizlik. Katliamın yaşandığı Karanlıkdere (Eynez), Işıklar ve Atabacası ocakları halen kapalı. Üretim yapılmıyor.
Ne zaman başlayacağını bilen de yok. Bu üç ocak 6 bin işçi demek.
Soma havzasındaki madencilerin yarısı.

PAROLA: KAMULAŞTIRMA
İŞARETİ: BARET

Büyük çözüm işte bu koşullarda parlıyor. Madenciden doğan sihirli sözcüğü,
esnafından aydınına, ziraatçısından kamyoncusuna her Somalı benimsemiş.

Yalnız Soma mı? İşsizliğe çözüm arıyorsanız, metropoller dahil Türkiye’nin irili ufaklı
her il ve ilçesi için onu ilk maddeye yazmak zorundasınız.

Maden-İş’in açıklamasında söylendiği gibi:

“İçinde kamulaştırma barındırmayan her çözüm fasa fisodur.”

MAKARNA SÖKMEZ

Havalide devletçiliğe karşı çıkan da var. Mülki amirler!
Sadece onlar ısrarlı biçimde “Devletçilikle olmaz” diyorlar.

Tuhaf gelmesin. Tayyip-Gül’lerin devlete soktuğu makarna virüsünün etkisidir. Görmüyorlar, o virüs ocaktaki yangında kavruldu gitti.

Üretim mi istiyorsunuz? Soma’da tek çareniz var.
“Madenler kamuya!” diyeceksiniz. Özelleştirme artık üretim düşmanlığıdır.

‘SON, DUR, HAYIR’ BİTTİ

ŞİMDİ ÇÖZÜM GÖSTERİLECEK

Tayyip-Gül’lerle mücadeleyi “Yapamazsın, edemezsin” demekten ibaret gören “muhalefet” kafası da maden labirentlerinde kaybolup gidiyor.

Oysa AKP iktidarı çaresiz. Devlet yönetimini üretmemeye göre kurgulamış.
Terse çevirmek ne kelime. Kendisi de gelmiş o en haksız kazancın tam üstüne oturmuş. Toplumsa üretmek hevesinde. İşte bu çelişmeyi çözecek kuvvetin
ayak seslerini bugünkü mitingde duyacaksınız.
Madenci, “Özelleştirmeye Hayır” demekle yetinmiyor, “Kamulaştırma” diyor.

Görülecektir, Soma-Yatağan’dan çıkan çözüm programı,
yakın zamanda bütün ülkeyi sarıp sarmalar.

YENİDEN KAMUCULUK ÇAĞI

12 Eylül Amerikancı darbesiyle başlayan bir devrin sonuna geldik.
Cumhuriyet yıkıcısı Özal’lar, Çiller’ler, Tayyip-Gül’ler bunun için iktidara oturtuldular.
24 Ocak (AS:1980) kararları, küresel saldırının en önemli ayağını,
özelleştirme denen belayı uygulamak için alındı.

Soma faciası hem bir son oldu hem de başlangıç.

Kamuculuk çağı kömür yüzlü madencinin elleriyle açılıyor. Ne güzel değil mi?

ŞEMSİ DENİZER DİLLERDE

Sendikacılar, yeniden Şemsi Denizer’i hatırlıyor. Dillerde o var.

İşçi Partisi’ne üye olan pırıl pırıl işçi önderlerini gördükçe kıvanıyoruz.
Umudumuz artıyor.

301 şehidin listesine bakıyoruz. Ali’ler, Davut’lar, Fazıl’lar… Ne çok Mehmet var.
Hepsi Mehmetçik. Madenci Mehmetçikler.

Şehitlerimiz, en büyük kuvvetimiz hemen arkamızda duruyor. Elleri omuzlarımızda.
Nihai çözüme varana kadar da oradan ayrılmayacaklar.

DOĞU PERİNÇEK‘in notu : Bu gün saat 15.00’te Silivri Nöbet Çadırı‘ndayız. Ergenekon ve Balyoz tutsağı dostlarımızla buluşuyoruz.

E. Alb. Atilla Uğur’un Düzmece Ergenekon Davasında Yaptığı Savunma


E. Alb. Atilla Uğur’un Düzmece Ergenekon Davasında Yaptığı Savunma

Dostlar,

“Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer…”

Bilinen bir sözdür. Acaba daha çok yaşlılar mı kullanır yoksa uzak olmasa da
geçmişe gönderme yapacaklar mı?

Sorunun yanıt bir yana; E. Albay Atilla Uğur‘un düzmece Ergenekon Davasında yaptığı savunmayı paylaşarak dün ile bugün arasında kimi çağrışımlar uyanmasını ve bunların geleceğe bağlanmasını istiyoruz. Tarih bilimi ve amacı da bu 2’li eylemin ta kendisi değil mi?

O Albay ki, Apo Kenya’dan Türkiye’ye getirildiğinde sorgusunu ustalıkla yapan ve gerçekleri konuşturan kişi idi.. Temmuz 2001 seçimlerinde Antalya’dan bağımsız milletvekili adayı olmuş ama sevgili halkımız, bağımsız adaylara iltifat etmemişti..
Bu durumda olan Doğu Perinçek, Tuncay Özkan, Çetin Doğan, Erdoğan Karakuş.. da vardı.

*****

ANTALYA BAĞIMSIZ ADAYI E. ALB. ATİLLA UĞUR’UN SAVUNMASI

Sayın Başkan,

Sözlerimi 15 dakikalık (yaklaşık) sürede bitireceğim. Bu uydurma Ergenekon davası, emir ve talimatlarla başlatıldıktan sonra burada bulunan birçok insana yapıldığı gibi bana da yalaka ve yandaş medya tarafından olmadık saldırılar, hakaretler yapıldı. İddianamede bile bulunmayan birçok konuda iftiralar atıldı.
“Nasıl olsa yönetimin, yargının ve polisin büyük kısmı bizden, vurabildiğimiz kadar vuralım..” dendi.

Türk Milleti, Anadolu insanı önce “ Vay anasını ne biçim örgütmüş bu” dedi… Psikolojik harp o kadar yoğun uygulandı ki; insanımızın kafası karmakarışık oldu. Ardından saygıdeğer heyetiniz binlerce sayfadan oluşan ve iftiraname niteliğindeki bu uydurma iddianameyi çok CİDDİ bularak kabul etti.

O kadar kısa süre içinde tamamını inceleme olanağınız olmadığı gibi, sizi bu iddianameyi kabule zorlayan bir mevzuat hükmü de bulunmuyordu. Sonra usulsüzlükler, digital katliamlar, sehven yüklemeler, uydurmalar, gizli ve açık tanık komedileri yaşanmaya başladı. Önceleri bu davaya “evet, bir şeyler vardır” diyen vatandaş sayısı hızla düşmeye başladı. Son anketlerde bu davayı inandırıcı ve yargılamayı hukuka uygun bulanların oranı %29 çıktı. Yani millet uyanmaya başladı…!

İDDİANAMEDEKİ YALANLARIN HEPSİNİ BELGELERLE KANITLADIM..!

Sayın Başkan;

Genel görünüm ve gidişatı kısaca özetledikten sonra şahsımla ilgili trajikomik durumlardan örnekler vermek istiyorum. Hakkımda malum çete tarafından uygulamaya konulan karalama kampanyası sırasında gazeteci ve köşe yazarı olduklarını iddia eden yirmiye yakın şahıs ve gazeteleri hakkında suç duyurusunda bulundum. Gerçek savcılar suç duyurularımı ciddi bulup dava açtılar ve yine gerçek hakimler kovuşturmaya başladılar. Bunlardan en belirgin örnek Ayşe Nazlı ILICAK adlı kişinin İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesince şahsıma hakaret ettiğinin sabit görülmesi ile daha sonra paraya çevrilen bir cezaya mahkum edilmesidir. Burada cezanın miktarı veya niteliği önemli değildir. Aslolan benim haklılığımın bağımsız Türk Mahkemesince TESCİL edilmiş olmasıdır.

Diğer bir önemli husus ise emrinde çalışmaktan onur duyduğum, terörle mücadeledeki başarımdan dolayı defalarca ödülünü aldığım şehit Albay Rıdvan ÖZDEN’in benim tarafımdan öldürüldüğü iddiasıdır. Bu iddia alçaklıktan öte şerefsizlik ve iğrençlik abidesidir..! Yalaka, tetikçi ve yandaş medyada günlerce bu hususta yayın yapılmıştır. Hepsi ile ilgili yaptığım suç duyuruları kabul edilmiş ve dava açılmıştır. Heyetiniz Mardin Başsavcılığından ilgili belgeleri istemiş ve bana ulaşmıştır.

İddianame adı verilen iftiralar manzumesi kabarık olsun diye, kamuoyunu ve kovuşturmayı yapan heyetinizi şahsım hakkında olumsuz etkilesin diye konulan Gizli Tanık Aydos ve Gizli Tanık Kıskaç’ın benimle ilgili iftiralarının yine tarafınızdan çeşitli makamlardan istenen resmi belgelerle YALAN olduğu anlaşılmıştır.

Bu husus heyetinizce de görülmüştür. Hatırlatmak için söylüyorum,
“Ben bir köylü kadına uyku hapı vermişim, teröristlerin yemeklerine koymuş sonra teröristler sarhoş gibi dağda dolaşırken ben de bunları yakalayıp öldürmüşüm(?).”
“Bir başka terörist grubu da caminin altında yakalayıp aynı şeyi yapmışım(?)”
Mardin C. Başsavcılığı’ndan gelen cevabi yazıda bu canilerin nerede, ne zaman güvenlik güçleri ile girdikleri çatışmalarda etkisiz hale getirildikleri açıkça belirtilmiştir. Heyetiniz bu konuya da vakıf olmuşlardır. Keza Kütahya’da Alay Kom.lığı yaptığım, ADD’ye üye olduğum iddialarının da doğru olmadığını sizlere gelen yanıt yazılarından anladınız. Ayrıca eşime ait şirketin askeri ihalelere girdiği ve aldığı iddiası ile ilgili iddia makamı salt eşime ait şirketin değil arkadaşım
“Dr. B. G.’nın M.” adlı şirketinin de ihalelere girip girmediğini, ihale alıp almadığının sorulmasını istedi. Sordunuz, yanıt geldi, zaten bunu da siz okudunuz, tek bir ihaleye girilmemiş ve de alınmamış olduğu ortaya çıktı. (Sayın Yetkili, Köksal&Partners olarak, müvekkillerimiz
B. G. ve M. I. şirketi adına sizinle iletişime geçmekteyiz.” içerikli e-iletinin bize 06.05.2015 günü ulaşması üzerine açık adlar tarafımızdan, biz Dr. Ahmet Saltık olarak kısaltılmıştır.)

Sayın Başkan;

Bir yıl kadar önce 4 No’lu da iken adsız ve imzasız mektuplar gelmeye başladı.
Bir kadın kocasının benim yüzümden battığını, perişan olduğunu, çocuklarının özel okul paralarını ödeyemediğini yazıyor, ilgili ilgisiz, saçma sapan hususlara vurgu yapıyordu. Kurum Müdürlüğü imzasız, adsız mektupları kabul etmeme kararı aldı. Şimdi öğrendim, yaklaşık bir aydır avukatlarım Sn. Celal Ülgen, Sn. Hüseyin Ersöz ve Sn. Serkan Günel’in bürolarına aynı doğrultuda telefonlar gelmeye başlamış. Anlıyorum ki artık her şeyi açığa çıkmış bir çete yeni numara ve düzmece senaryoların peşinde. Bana daha önce iftira atan, buradaki bütün insanları itibarsızlaştırmaya çalışan çete, iş bu çetedir.

Sayın Başkan,

Size de iğrenç iftiralar atan çete aynı çetedir.
Polis ve Yargı içine ustalıkla sızmış olan bu çetenin yemeyeceği herze yoktur.

ÇETENİN YENİ HEDEFİ 11. AĞIR CEZA HAKİMİ’DİR..!

Çok yakın bir gelecekte 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı’na aynı iğrençlikleri uygulayacaklardır. Türk Milleti adına karar verdiğinin bilincinde olan bu hakim hem Balyoz düzmece davasında hem de Hanefi Avcı ile ilgili konuda korkmadan hukuk adamlığının gereğini yapmıştır. Bu yüzden çetenin hedefidir… Şimdi elimdeki bir başka resmi belgeden söz etmek istiyorum.

Heyetiniz üyesi hakimlerden duymadım ama Sayın Başkan, sizin tecrübeli bir hukukçu olarak sanıklara “Neden sen” “Neden bunlar sana yapılmış da bir başkasına yapılmamış” anlamında sorular sorduğunuza tanık oldum.
Aynı şeyi savunmamda bana da sordunuz.

EVET, NİYE BEN?
Bunun cevabı son derece açıktır;

EVET BEN, Çünkü; Bebek katilini İmralı’da sorgulamış Türk subayıyım..!
EVET BEN, Çünkü; PKK, DHKP-C ve Hizbullah terör örgütleri ile mücadelede hasbelkader başarılı olmuş bir Türk subayıyım..!
EVET BEN, Çünkü; Hizbullah Terör Örgütü üst düzey yöneticilerinin yakalanması operasyonuna katılmış bir Türk subayıyım…!
EVET BEN, Çünkü; Allah’ını, milletini bilen Mustafa Kemal’in yolundan giden bir Türk Subayıyım…!

İŞTE “NEDEN” SORUSUNUN CEVABI KISACA BUDUR…!

Bana “Darbecisin, Teröristsin” deniyor. Darbeci de, terörist de şerefsizdir.

“Falanca milletvekili ile görüşüp onu AKP’den koparmaya çalışıyorsunuz” deniyor.
Darbe olduğunda milletvekilinin, rektörün, partinin hükmü mü kalır?
Darbe böyle mi yapılır?

Sayın Heyet,

Beni sevmiyor, hatta nefret ediyor olabilirsiniz… Hatta bu teröriste bir an önce ağırlaştırılmış müebbet verelim de gününü görsün diye düşünebilirsiniz…
Ama heyetiniz Türk Milleti adına karar veren bağımsız bir mahkemedir. “İddianamede bu sanık için şunlar şunlar yazılı ama gelen yanıt yazılarında
birçok konunun gerçek dışı olduğunu gördük, bu şüphelidir ve
şüpheden sanık yararlanır.” diye hiç mi düşünmüyorsunuz?

ABD, PKK’ya YARDIM GÖNDERDİ…!

Geçen duruşmada İbrahim Şahin, Amerikan helikopterinden teröristlere yardım malzemesi atıldığını söyledi. Siz de “Rapor yazdın mı, bildirdin mi?” diye sordunuz. İşin aslı şudur :

1992 yılında Şırnak ile Beytüşşebap arasındaki Hezil Çayı’nın batısındaki bölgede kalabalık bir terörist grubu ile çatışma çıkmıştı.

Ben de o sırada Pervari Kalmetepe ve Konisor sırtlarında başka bir terörist grup ile çatışmada idim. Hezil Çayı kenarındaki terörist grup güvenlik güçlerince tümüyle sarıldığında birçok yaralılarının olduğu bir zamanda, akşama doğru bir Amerikan Sikorsky helikopteri gelip teröristlerin bulunduğu alana 10-12 balya atıyor. Bu durum Şırnak Tugay Kom.lığınca üst makamlara arzediliyor, C. Başkanı’na kadar sunuluyor ve Amerikalılardan yanıt isteniyor. Çekiç Güç cevap veriyor ve yanlışlıkla atıldığını, Peşmerge sandıklarını söylüyor.

Ayrıca teröristlerle girdiğimiz birçok çatışma sonucunda bulduğumuz sığınak ve de sonucunda, bulduğumuz sığınak ve depolarında ABD Ordusuna ait çok sayıda matara, ilaç, harp paketi vs. gibi malzemeler bulup rapor ettik. Ele geçen malzeme dökümleri aynı zamanda ilgili savcılıklara da bildirildi. Yani bu husus tümüyle DOĞRUdur…!

Öbür önemli konu, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Bursa Nutku,
Yurttaşlar İçin Medeni Bilgiler Kitabı ve Nutuk adlı eseridir.

Ben burada ”Bursa Nutku vardır, yoktur tartışmasına birkaç kez tanık oldum.
Ayrıca Ulu Önderin el yazısı ile notlar düşerek hazırladığı ve okullarda okutulması amacıyla ile 1930 yılında basılmış olan Medeni Bilgiler adlı kitabın 7 nci sayfasının suç kanıtı olarak 3. iddianame ek klasörlerine konulduğunu gördüm.

Sn. Başkan,

06 Şubat 1933 günü İzmir’den Bursa’ya gelen Ulu Önder, Çelik Palas’ta kalırken akşam Balıkesir Kolordu Kom., Bursa Valisi, İçişleri Bakanı ve Adliye Bakanı’nın olduğu toplantıda bu nutku irade buyurmuştur. Bu toplantıda ulusal ve yerel gazeteciler de bulunmaktadır. Bursa ilinde bazı Cumhuriyet düşmanlarının faaliyetlerinden söz edilirken, Bursa belediye başkanı ”Efendim Bursa gençliği bu olayı hemen bastıracaktı ama polis ve adliyeye olan güveninden ötürü …” diyor.

Ulu Önder, Başkanın sözünü keserek patlıyor ve ”Bursa gençliği de ne demek? Ülkede yer yer, parça parça gençlik yoktur, yalnızca ve yalnızca Türk gençliği vardır!” diyor ve hepinizin bildiği nutku söylüyor.

Bu söylevde özetle Türk Gençliğinin devrimlerin ve rejimin sahibi olduğunu,
bunlara saldırı olduğunda Cumhuriyetin polisi var, askeri var, adliyesi var demeden mücadele etmesi gerektiğini öğütlüyor Dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya‘nın anılarında ve Hasan İzzettin Dinamo’nun Kutsal Barış adlı eserinde bu husus vardır.

Sayın Başkan; Halen yürürlükte bulunan Anayasamızın 23 Temmuz 1995 gün ve 4121/ 1 sayılı yasa ile yapılan değişiklikle başlangıç maddesinde aynen şöyle denilmektedir.

Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve yüce Türk Milletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu anayasa; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusundadır.” denilmiş, 03.10.2001 gün ve 4709 / 1 sayılı yasanın değişik ibaresinde ise; “Hiçbir faaliyetin Türk Milleti menfaatlerinin, Türk varlığının Devlet ve Ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk’ün ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında koruma göremeyeceği..” hususu AÇIK ve NET OLARAK ORTAYA KONULMUŞTUR.
Ve en sonunda da şöyle denilmiştir:

”Bu Anayasa Türk Milleti tarafından demokrasiye aşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.”

Sn. Başkan;

Nur içinde yatsın, rahmetli babam Ulu ÖNDERİN dönemine yetişmiş bir Türk genci idi. Hep Mustafa Kemal’in in yolundan gitti. Kardeşlerim ve bana ilk öğrettikleri Yüce Allah ve sevgili peygamberimizin sevgisinden sonra Atatürk ve Vatan aşkı idi. Ben de Atatürk’ün yolundan gittim ve gidiyorum, çocuklarım da aynı çizgiyi izleyecekler.

Artık tüm dünya alem tarafından bilinen malum çetenin de bütün korkusu Atatürkçüler ve Türk gençliğidir….

Çete, korkusunda haklıdır. Çünkü Mustafa Kemal’in yolundan giden bizler milyonlarız ve Cumhuriyet’i, Vatanı, Allah’ın izni ile bu çete ve yandaşlarına yedirmeyeceğiz.

Sözlerimi bitirirken çok küçük bir anımı nakletmek istiyorum :
2007 yılında 5.000 Mehmetçiğe emir komuta ederken icra ettiğimiz yemin töreninde
binlerce aileye seslenen bir konuşma yapmış ve Ulu Önderin Gençliğe Hitabe’ sinden söz etmiştim. Konuşma sonunda herkes heyecanla alkışladı.
Evimi bastıklarında aldıkları CD’lerden birinde bu da vardı. Tören sonunda verdiğim resepsiyonda Sn. Vali, Ağır ceza reisi ve Başsavcı ayakta sohbet ederken
Ağır ceza reisi arkadaşım ”Komutan güzel konuştun, hepimizi duygulandırdın ama Mustafa Kemal‘den o kadar sıklıkla söz ettin ki; bu kimilerini rahatsız etmiştir, maazallah başına bir şey gelir.” diye laf etti, gülüştük…

Aradan bir yıl geçmeden, “terörist” diye tutukladılar …

Ulu Önderin izinden gidip Silivri Zulümhanesi’ne atılmak benim için şereftir.

Teşekkür ederim.

Em. Albay Atilla Uğur
Silivri Esiri

———- Yönlendirilmiş ileti ———-
Kimden: Ömer Öztürkmen <alb.ozturkmen@gmail.com>
Tarih: 14 Nisan 2011 12:03
Konu: TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR..

TAHLİYELERİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

 
TAHLİYELERİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Çok birikimli, Türkiye'nin yüzakı aydınlarından, seçkin diplomatlarından Sn. Dr. Onur Öymen'i izlemek gerek.. Kitaplarını okumak gerek.. Çıkış Yolu / Ulusal Çıkarlar / Türkiye'nin Gücü / Silahsız Savaş / Geleceği Yakalamak.. basılmış 5 kitabı..  Web sitesi de çok dolu dolui öğretici    http://www.onuroymen.com/

Onur Öymen

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tahliyesi sevinçle karşılandı. Cumhurbaşkanı, ikitidar ve muhalefet liderleri duydukları memnunluğu dile getirdiler. Ancak Türkiye’deki en küçük bir olayda bile görüşlerini, tepkilerini dile getiren büyük devletlerin, Avrupa Birliği’nin ve NATO’nun sözcülerinden nedense pek ses duymadık!

Dün de Doğu Perinçek, Tuncay Özkan ve Hasan Iğsız‘la birlikte 20 kişinin tahliye edilmesi ülkede sevinçle karşılandı. Kendilerine geçmiş olsun diyor, ailelerinin ve yakınlarının sevincini paylaşıyoruz. Ama onların sevinci hala acı çekmeye devam edenlerin ıstırabını unutturmamalı.

Dün tahliye edilenler kin ve intikam duyguları içinde olmadıklarını açıkladılar. Yıllarca onlara karşı en ağır ve kırıcı suçlamalarda bulunanlar da artık başkalarının haysiyesine saygılı olma basiretini göstermelidirler.

Amacımız hukukun üstünlüğünü çağdaş demokrasilerdeki düzeye çıkartmak olmalıdır. Oysa benzeri davaların çağdaş ülkelerde nasıl görüldüğünü, nasıl sonuçlandığını tartışanlara pek rastlamıyoruz. Televizyon programlarına katılanların çoğu bu davaların “siyasi dava” olduğunu söylüyor. Siyasi davala ise buna sadece yasa maddelerini dile getirerek çözüm bulunabilir mi? Ergenekon davasında bir hakimin “üzerimde kurumsal baskı var” diyerek istifa ettiği unutuldu mu? Hükümet yetkilileri bile bu davalardan söz ederken “kumpas” yapıldığını, “katakulli oynnandığını”, insanların haksız yere ıstırap çektiğini söylüyor.

Çare nasıl bulunacak? Yeniden yargılama yolunun açılmasını savunanlar var. Hukukun üstünlüğü mutlak olarak sağlanabilirse, zaman alıcı da olsa belki bu yol düşünülebilir. Yargılananların çoğu Meclisin çıkarabileceği af yasasından yararlanmak istemediklerini söylüyorlar.

İzmir Suikastı (1926) davasında İstiklal Mahkemesince mahkum edilen Rauf Orbay da 1933’te çıkan af kanunundan yararlanmayı “…benim asla ve hiçbir suretle en ufak bir cürümle dahi suçlu olmadığım için, ilan edilen aftan katiller ve şakiler gibi faydalanmayı düşünmem mümkün değildir” diyerek reddetmişti. Eski mahkumiyeti ile ilgili olarak Milli Müdafaa Vekaleti aleyhine dava açtı. Gayesi mahkumiyetin haksızlığının tescil edilmesi idi. Askeri Temyiz Mahkemesi 23 Temmuz 1941 tarihinde bunu kabul etti. Şahin Mengü’nün hatırlattığı gibi daha sonra o devrin üst düzeydeki yetkilileri bir beyanname yayınlayarak Rauf Orbay’ın itibarını iade ettiler ve yeniden yüksek devlet görevlerinde bulunmasını sağladılar.

Bence şimdi yapılması gereken şey, hukuk ve siyaset yoluyla geçmişin acılarını dindirecek, ülkemizi yeniden çağdaş hukuk devletleri düzeyine yükseltecek, yıllarca acı çekenlerin itibarını koruyacak bir çareyi zaman geçirmeden bulmaktır. Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması ve Anayasa Mahkemesinin kararları bu yolu açmıştır. Şimdi yapılması gereken, bu acı sayfayı, iç politika malzemesi yapmadan kapatmak ve temiz bir sayfa açmaktır.

Saygılar, sevgiler.

Cumhurbaşkanı ve TBMM Başkanına Mehmet Perinçek için çağrı..


Cumhurbaşkanı ve TBMM Başkanına Mehmet Perinçek için çağrı

Dostlar,

Sayın Naci Kaptan‘ın aşağıdaki iletisini paylaşalım..
Önemlidir..

Biz her 2 makama da yolladık iletiyi..

Teşekkürler duyarlı insan Naci Kaptan

Sevgi ve saygı ile.
05 Ocak 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net 

*****

Değerli Vatandaşım, 

Aşağıdaki mektup Cumhurbaşkanı ve
TBMM Başkanına gönderilmiştir.
Onaylarsanız siz de gönderiniz.
e – posta adresleri
Saygılarımla
Naci Kaptan
***
Sayın Abdullah Gül
Cumhurbaşkanı,
Sayın Cemil Çiçek,
TBMM Başkanı,
Sayın Cemil Çiçek’in 04.Ocak.2013 tarihinde basına yansıyan açıklamasına göre
AİHM’in Ermeni meselesi kararının çok önemli olduğu belirterek,
“Bu kararın 2015’e giderken Türkiye’nin gücüne güç katacaktır.”

diyerek bu konuda katkısı  olanlara teşekkür ettiğini öğrendim ve mutlu oldum.
Sayın Cumhurbaşkanı,
Sayın TBMM Başkanı,
Sayın Doğu Perinçek‘in de önderlerinden birisi olduğu Talat Paşa komitesiyle birlikte Ülkemizin sırtında
ağır bir kambur olan ERMENİ SORUNU konusunda Devletimizin yapamadığını yaparak  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden ülkemiz lehine çok önemli bir karar çıkartılmasını sağlamış ve Ülkemizin elini Ermeni sorunu konusunda Uluslararası arenada, hukuk ve siyasi tarih bağlamında güçlendirmiştir..
2005 yılında kurulan ve ‘Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır’ diyen Talat Paşa Komitesi 2005 yılından başlayarak Fransa’da, Almanya’da ve İsviçre’de büyük çaplı çalışmalarla  bu konuda demokratik eylemler yapmıştır.
Üzülerek belirtmeliyim ki, bu çalışmalar Hükümet tarafından gereken desteği görmemiştir..
Ermeni Sorunu konusunda Devletimize ve Milletimize çalışmalarıyla büyük yarar sağlamış olan ;
Talat Paşa Komitesi üyelerine, başta Doğu Perinçek ve bu konuda büyük arşiv çalışmaları yaparak Ulusal tezlerimize alt yapı kaynakları sağlamış olan  değerli araştırmacımız Mehmet Perinçek dahil olmak üzere Devletimizin
toplum adına teşekkür borcu olduğunu düşünüyorum. Ayrıca üniversitede akademik çalışmalar yapan Mehmet Perinçek’in çalışmaları engellemektedir.Yurt dışına çıkış yasağı da konmuş olup arşiv çalışmaları için Yurtdışına gitmesi de engellendiğini de hatırlatmak isterim.
Sayın Cumhurbaşkanı ,
Sayın TBMM Başkanı,
Var olan şartlar altında Ülkemizde toplumsal barış ve huzur zorlu bir süreç içindedir.
Toplumsal barışa hizmet ve Devletimize sunulmuş olan Uluslararası bir başarıyı
manevi bağlamda  ödüllendirmek adına ;
Başta sayın Doğu Perinçek , Talat Paşa Komitesi üyeleriyle birlikte araştırmacı Mehmet Perinçek’in Devlet katında teşekkürle ödüllendirilmelerini ve ayrıca akademik çalışmalar yapmakta olan Mehmet Perinçek’in üniversitede
ve Yurt dışında arşiv çalışmalarına tekrar olanak sağlanması hususunu bir Yurttaş olarak sizlerden saygıyla
talep ediyorum.
Sade Vatandaş

Naci Kaptan

Doç. Dr. Barış DOSTER : ABD’den Teşhisler, Tespitler, Tehditler..


ARŞİVİMİZDEN….

ABD’den Teşhisler, Tespitler, Tehditler..

PORTRESİ

 

Doç. Dr. Barış DOSTER

 

Zbigniew Brzezinski, ABD dış politikasının değişmez akıl hocalarındandır.
Türkiye’de de özellikle “Büyük Satranç Tahtası” adlı kitabıyla, yakından tanınır. Bülent Ecevit’in, TÜSİAD’ın 1980 öncesinde CHP iktidarı aleyhine verdiği gazete ilanlarının arkasında, Brzezinski’nin TÜSİAD’a yaptığı telkinlerin olduğunu düşündüğü bilinir. Kısa süre önce “Stratejik Vizyon” (Timaş Yayınları, 2012, İstanbul) adlı kitabı çıkan Brzezinski’nin ABD’de verdiği bir konferansı izleyen iktisatçı, Milliyet yazarı
Prof. Dr. Güngör Uras, onun ABD’nin ve dünya siyasetinin geleceği hakkındaki saptamalarını birkaç gün boyunca köşesine taşımıştı. Kitabı ve bu saptamaları
Doğu Perinçek ve Mehmet Ali Güller de Aydınlık’taki köşelerinde işlemişlerdi.
Hem “Stratejik Vizyon” kitabından, hem de Brzezinski’nin Sabancı Holding’in davetiyle verdiği konferanstan izlenimlerini aktaran Güngör Uras’ın yazılarından
özet yapacak olursak, Brzezinski şöyle düşünüyor:

Brzezinski’nin saptamaları 
 
“Batı, dünyadaki politik dinamikleri belirlemede birkaç 10 yıldır giderek düşüşe geçmiştir. Güç doğuya kaymaktadır. Batıdaki çöküşün işaretleri güçlüdür. Önlem alınmazsa çöküş kaçınılmazdır. Ama şu an için çökmemiştir. Politik ve ekonomik sorunları vardır, ancak çözümsüz değildir.
ABD’nin dünya liderliği biterse, onun yerini alabilecek bir süper güç henüz yoktur.
ABD liderliğinden yoksun bir dünya, çok daha kaotik olabilir. Çatışmalar yaygınlaşabilir. Bunu önlemek için ABD yeniden toparlanmalı, Avrupa’nın güvenliğini sağlamalı, Avrupa da canlanıp, etkili hale gelmelidir. ABD Çin başta olmak üzere yükselen Asyalı güçlerle hem onları dengeleyecek, hem de karşılıklı anlayışı geliştirecek sürdürülebilir bir ilişki kurmalı, Çin, Japonya ve Hindistan arasında uzlaştırıcı rol oynamalıdır. Özellikle de Çin ile olan bağlarını güçlendirmeli, dengeli bir ilişki kurmalıdır. 
 
Geçmişte ABD, dünya liderliğini sürdürmek için Avrasya’ya, Ortadoğu’ya şekil vermek zorunda kalmıştır. Dünya nüfusunun ve enerji kaynaklarının dörtte üçüne, dünyada yaratılan gelirin yüzde 60’ına sahip olan bölgede ABD’nin küresel liderliği, Avrasya ve Ortadoğu’daki hakimiyetini ne zamana dek, ne ölçüde güçlü biçimde sürdüreceğine bağlıdır. Küresel süper güç olarak ABD’nin görevi, Avrupa, Asya, Ortadoğu’daki anlaşmazlıkları, başka güçlerin ortaya çıkarak ABD’nin çıkarlarını zorlaştırmasına izin vermeden çözmektir.

ABD, Büyük Ortadoğu Projesi’nin uygulamasında dirençle karşılaşmıştır. Irak’ı işgal etmesi de hatadır. Çözüm AB’nin parası ve ABD’nin silahıyla BOP’un sürmesidir. ABD’nin küresel rakibi yoktur, yakın vadede de olmayacaktır. Ama yine de düşmanlarından gelen tehditlere fazlasıyla açıktır. Bu rakipsizlik, ABD’ye yönelik nefreti körüklemektedir. Bu durum ABD’yi daha endişeli, daha içe kapalı hale getirebilir.

Temel soru ABD’nin dünya hakimi mi yoksa dünya lideri mi olacağıdır. ABD Batılı güçleri bir araya getirip, daha büyük bir Batı yaratırsa ancak Çin’i dengeleyebilir. Daha büyük Batı, Türkiye ve Rusya’yı da içerir ve bu iki ülkeyle yakın işbirliği şarttır. Onların Batının parçası olması Batıya katkı yapar. Çünkü Türkiye NATO’da ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’dan sonra en önemli ülkedir. İran’a model olabilir. Ortadoğu için denge unsurudur. Avrupa’nın güvenliği açısından önemi büyüktür. Soğuk Savaş ve sonrasında Türkiye NATO üyesi olarak önemli rol üstlenmiştir. Günümüzde de enerji güvenliği açısından önemi artmıştır. Rusya ise çelişkiler ülkesidir ve temel sorunu demokrasi eksikliğidir.

ABD’siz bir dünya kargaşaya sürüklenir..

Ekonomik bunalım, ABD’nin iktisadi ve siyasi konularda sağlıklı karar alma ve uygulama gücünü zayıflatmıştır. Bu durum ABD’yi daha milliyetçi, içe dönük, paranoyak, başka ülkelere karşı duyarsız, onları korumada isteksiz kılabilir. Dünya ABD sonrasına hazır değildir. Hiçbir ülke onun boşluğunu tek başına dolduramaz. ABD tökezlerse, dünya yeni bir paylaşım sürecine girer. ABD’nin yerini kimin alacağı arayışları başlar. Küresel ve bölgesel rekabet, ülkelerin kendi aralarında cepheleşmesi, milliyetçilik, köktendincilik, demokratik yapıdan otoriter yapıya geçişin önünü açar. Büyük bölgesel güçler, çevrelerindeki zayıf ülkeleri kendi sınırları içine alırlar.

Örneğin; Rusya, bağımsızlığına kavuşan eski cumhuriyetleri şemsiyesi altına alır. Brezilya Güney Amerika’da, Türkiye eski Osmanlı coğrafyasında siyasal yapıyı şekillendirme arayışına girerler. Bugünkü dünya düzeni altüst olur. Onun liderliğini devralabilecek en güçlü aday olan Çin bile henüz dünya liderliğine hazır değildir…”

Gelelim bizim saptamalarımıza…

Brzezinski’nin, ABD’ye ilişkin saptamalar yaparken, aba altından sopa göstermesi, dünyayı diplomatik bir dille tehdit etmesi, ABD’nin içine düştüğü durumu açıklamaktadır. ABD, Çin’i şimdilik dünya liderliği için hazır bulmasa bile, hazırlandığını bilmektedir.Brzezinski’nin Çin’in,
“ABD’nin hızla çökmemesi için dua ettiğini” yazması bile,
bunun kanıtlarından biridir. 
Afganistan’a, Irak’a, geçmişte Kore’ye, Vietnam’a saldırırken kimseye hesap vermeyen ABD, Rusya’nın, eski Sovyet coğrafyasına yerleşeceğinden endişe etmektedir. Bu endişesini de, kendisini “
özgürlüğün koruyucusu” olarak konumlandırıp, tanıtırken ortaya koymaktadır.

Belli ki Washington, AB’nin geleceğinden pek umutlu değildir. Öyle ki hızla zemin kaybeden AB’yi toparlamak işini, Avrupa’nın dinamiklerinin değil de, kendisini toparlamakta zorlanan ABD’nin kotaracağını düşünmektedir. Avrupa’nın büyük güçlerinin, özellikle de İngiltere ve Almanya’nın, farklı nedenlerle de olsa, AB’ye ilişkin ortak bir gelecek tasarımından hızla uzaklaşmaları, birliğin geleceği açısından ABD’yi hayli endişelendirmektedir. Almanya’nın Rusya ile yakınlaşmasından rahatsızdır. İngiltere’nin ABD ile olan yakınlığına karşılık, Fransa’nın dünyaya daha bir AB merkezli bakması (hele de ABD güdümlü Sarkozy’yi yenip cumhurbaşkanı olan solcu Hollande’ın bu konudaki tutumu dikkate alınırsa), birliğin geleceğini kurtarmada yetersizdir.

Brzezinski’nin, “yükselen güçlerin bölgesel liderliğe oynayacağı” yönündeki saptaması, Türkiye açısından eksiktir ve çarpıtılmıştır. Çünkü Türkiye’nin, bölgesinde yükselen bir güç olduğu iddiası yanlıştır. Tersine Türkiye, komşularıyla sorunlu ve hızla yalnızlaşmakta olan bir ülkedir. Bu durumun kaynağında da ABD başta olmak üzere Batı adına kalkıştığı işler yatmaktadır.Ekonomik açıdan dışarıdan gelen sıcak paraya bağımlıdır. Artan cari açık tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Bu nedenle Türkiye’nin, eski Osmanlı coğrafyasında öne çıkma çabaları, ABD’nin BOP çerçevesinde Ankara’ya verdiği rolden ibarettir.

Nitekim bu kapsamda Türkiye ABD’nin de isteği ve desteğiyle, Sünni İslam ülkelerinin, hatta Arap devletlerinin liderliğine oynamış, ama başaramamıştır. “Komşularla sıfır sorun” politikası iflas etmiştir. Rusya ve İran’la ilişkilerinin gerginleşmesinin temel nedeni NATO kapsamında Malatya’nın Kürecik ilçesine yerleştirilen, ama asıl amacı İran’a karşı İsrail’i korumak olan füze kalkanı radarıdır. Suriye ile ilişkilerinin gerginleşmesinin nedeni, bu ülkedeki rejim muhaliflerine her türlü desteği vermesidir. Irak merkezi hükümetiyle ilişkilerinin gerginleşmesinin temel nedeni bu ülkenin iç siyasetine müdahil olması, ülkeden kaçan bir yöneticiye kucak açması, özellikle de kuzeyde bağımsızlık ilanına hazırlanan yönetimle yakın ilişki kurmasıdır. Tüm bu nedenlerle 

  • Türkiye yükselen bir bölgesel güç değil,
    tersine yalnızlaşan bir bölge gücüdür.
    (14 Haziran 2012 – İlk Kurşun )

===============================

Dostlar;

Yetenekli ve birikimli, yurtsever genç akademisyen Doç. Dr. Barış Doster’den çok değerli bir yazı..

Arşivimizden aktardık.. Yeniyıl armağanı gibi..
Yarın devamı var..

Teşekkürler sevgili Barış..

Sevgi ve saygı ile.
01.01.14, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net