Etiket arşivi: Doğu Perinçek

E. Orgeneral Saldıray Berk Vatan Partisi Saflarında!

E. Orgeneral Saldıray Berk
Vatan Partisi Saflarında!

E.Orgeneral Saldıray Berk Vatan Partisi Saflarında!

3. Ordu ve EDOK Komutanlığı yapan
E. Orgeneral Saldıray Berk, Vatan Partisi’ne katıldı

3. Ordu ve EDOK Komutanlığı yapan  E. Orgeneral Saldıray Berk, Vatan Partisi’ne katıldı. Vatan Partisi saflarına katılan Berk, “Neden Vatan Partisi’ne katıldığını” şu satırlarla anlattı: 

Neden Vatan Partisi

Büyük Atatürk ve Kuvayi Milliye ruhu bu çatı altında bulunduğu için Vatan Partisi’ndeyim.

Cumhuriyetin temeli olan Altı Ok’a sahip çıkıldığı, Büyük Kurtarıcı’nın Cumhuriyeti
emanet ettiği, Türk Gençliği ve Mustafa Kemal’in askerleri bu çatı altında bulunduğu için Vatan Partisi’ndeyim.

Gerçek Türk milliyetçileri bu çatı altında birleştiği, deneyimli ve genç kadrosuyla
ülke yönetimine talip olduğu için Vatan Partisi’ndeyim.

Ülke bütünlüğü ve tam bağımsızlık idealine sahip çıkıldığı için Vatan Partisi’ndeyim.

Ayrıca her zaman vatan sevgisi ve özveri timsali olarak gördüğüm Genel Başkanımız
Sayın Doğu Perinçek’in bulunduğu çatı olan Vatan Partisi’ndeyim.

Vatanseverleri ve ülke geleceğinden kaygı duyanları bu çatı altına bekliyorum.

Saygılarımla. 7 Mayıs 2015

Saldıray Berk

*****

E. Orgeneral Saldıray Berk kimdir?

1968 yılında Kara Harp Okulundan, 1969 yılında Topçu ve Füze Okulu’ndan mezun olmuştur. 1976 yılına kadar Kara Kuvvetlerinin Topçu birliklerinde görev yapmıştır. 1978  yılında
Kara Harp Akademisinden mezun olmuş, 2. Kolordu Karargahı ve 39. Tümen Karargahlarında Plan Subayı ve Şube Müdürlüğü görevlerini yürütmüştür. Kara Harp Okulunda öğretim üyeliği ve Kara Kuvvetleri Karargahında Plan Subaylığı yapmıştır. Daha sonra 3 yıl Moskova
Kara Ataşeliği, Kara Kuvvetleri Komutanlığında Şube Müdürlüğü  ve 39. Topçu Alay Komutanlığı yapmıştır. 1995 yılında Tuğgeneral olarak 2. Ordu Karargahında, Bakü Silahlı Kuvvetler Ataşeliği ve 1. Piyade Tugay Komutanlığı yapmıştır. 1999’da Tümgeneralliğe yükseltilerek, Kara Kuvvetleri Denetleme Başkan Yardımcısı, Genelkurmay Personel Daire Başkanlığı ve 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı görevlerinden sonra 2003 yılında Korgeneralliğe terfi etmiştir. Bu rütbede Genelkurmay Personel Başkanı ve
4. Kolordu Komutanlığı yapmıştır. 2007 yılında Orgeneralliğe terfi ederek 3. Ordu Komutanlığı ile Kara Kuvvetleri Eğitim Komutanlığı görevlerini yapmıştır.  2011 yılında kadrosuzluk nedeniyle emekli olmuştur.

====================================

Sayın E. Org. Saldıray Berk Paşa’ya “Vatan’a hoşgeldiniz” diyor,
ülkemize hayırlı olmasını dilkiyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
9 Mayıs 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

“Ermeni Soykırımı” Yalanını Kökten Bitiriyoruz!

"Ermeni Soykırımı" Yalanını Kökten Bitiriyoruz!

“Ermeni Soykırımı” Yalanını
Kökten Bitiriyoruz!

Hiçbir güç Türkiye’yi diz üstü çökertemez!
Biz büyük Türk Milletiyiz!

 

AVRUPA PARLAMENTOSU AVRUPA HUKUKUNU ÇİĞNİYOR

AİHM’e göre 1915 olayları ‘soykırım’ kapsamında değildir.
AİHM, 1915 olaylarının Yahudi Soykırımı’na benzemediğini de vurgulamaktadır. Bilindiği gibi AİHM kararları bütün Avrupa Devletleri için bağlayıcıdır.
Avrupa Parlamentosu için de bağlayıcıdır.
Avrupa Parlamentosu, Avrupa hukukunu çiğnemektedir.

Biz gerçeklere, hukuka ve Kurtuluş Savaşımızın haklılığına dayanıyoruz.
Tehdidin kaynağını doğru saptıyoruz :

Cumhuriyetimiz ve vatan bütünlüğümüz hedef alınmıştır!

Bu karar, çürüyen emperyalist Avrupa’nın kararıdır. ABD emperyalizminin
“Büyük Kürdistan”
planına alet olmaktadırlar. Avrupa Parlamentosu’nun
bu emperyalist kararını yırtıyor ve Avrupa çöplüğüne atıyoruz.

Karslılar, Ardahanlılar, Iğdırlılar, Erzincanlılar, Vanlılar;

Ermeni Soykırımı yalanını en iyi sizler bilirsiniz. Dedeleriniz vatan savunması yaparken arkadan hançerlendik. Tüm yurttaşlarımıza çağrımızdır; Egemenliğimiz, Cumhuriyetimiz ve Vatanımız için yürüyoruz. 24 Nisan Cuma günü saat 14.00’te Beyoğlu Galatasaray Meydanı’nda toplanıyoruz. Genel Başkanımız Doğu Perinçek tüm dünyaya seslenecektir.

Hiçbir güç Türkiye’yi diz üstü çökertemez! 

Biz büyük Türk Milletiyiz! 

Soykırım yapmadık vatanımızı savunduk!

Avrupa Parlamentosu’nun “Dünyada İnsan Hakları ve Demokrasi” Raporu’nun Düşündürdükleri

 Avrupa Parlamentosu’nun
“Dünyada İnsan Hakları ve Demokrasi”
Raporu’nun Düşündürdükler
i

portresi2

 


Onur ÖYMEN

 

Avrupa Parlamentosu, 12 Mart 2015’te kabul ettiği “Dünyada İnsan Hakları ve Demokrasi” başlıklı yıllık raporunda bütün Avrupa ülkelerinin “Ermeni Soykırımını” kabul etmeleri için çağrıda bulundu.

Avrupa Parlamentosu kararında 1. Dünya Savaşı yıllarından Ermenileri saldırıları ile öldürülen yüzbinlerce Türk’ten tek kelimeyle bile söz edilmiyor.

Bu çağrı, Türkiye’ye ve Türk milletinin geçmişine ağır bir hakaret anlamı taşımaktadır.

Özellikle Doğu Perinçek’in bir İsviçre mahkemesinin soykırım savını onaylaması üzerine
açtığı davada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Perinçek’i haklı bulan ve soykırım savını
kabul etmeyen kararından sonra Avrupa Parlamentosu’nun aldığı bu karar hukuka da
açık bir saygısızlık anlamı taşımaktadır.

Bu denli haksız ve Türk milletini rencide edici bir karar karşısında ne yazık ki
TBMM’den, Hükümetten, siyasi liderlerden ve basından gerekli tepkiyi duyamadık.
Oysa siyasetçilerin de basının da en önemli görevlerinden biri milletimizin haysiyetini korumak ve ülkemizin geçmişine sahip çıkmaktır.

Öte yandan, bazı Ermeni örgütleri de sözde soykırımın 100. Yıldönümünü 24 Nisan’da İstanbul’da anmak (AS: 2015) için bir kampanya başlatmışlar. Fransa’nın eski Dışişleri Bakanı Bernard Koucher ile Avrupa Parlamentosu milletvekili Daniel Cohn Bendit
ve şarkıcı Charles Aznavour bu kampanyaya destek olanlar arasında.
İşin daha da hazin olan yanı, kimi Türk öğretim üyeleriyle gazetecilerinin de
bu kampanyaya destek vermeleri.

Acaba bu kampanyaya destek olanlar 1. Dünya Savaşında Ermenilerin öldürdüğü Türkleri
veya Hocalı’da Ermenilerce insafsızca katleden Azeri kardeşlerimizi veya
Ermeni terör örgütü ASALA’nın katlettiği diplomatlarımızı anmak için
Erivan’da bir tören düzenlemeyi önermişler midir?

Gerek Avrupa Parlamento’sunun kararı gerek İstanbul’da yapılması öngörülen sözde soykırım toplantısı girişimi karşısında sessiz ve tepkisiz kalmak mümkün müdür?
Sessiz kalanları içimize sindirebilir miyiz?

Unutulmasın ki, haksız suçlamalara ve saldırılara karşı ülkesini ve milletini savunamayanların yeri tarihin karanlık sayfalarıdır.

==================================

Çoooook teşekkürler ve yazdıklarınıza aynen katılarak Sayın Öymen…

Sevgi ve saygı ile.
12 Nisan 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Neden Vatan Partisi’nde Birleştik?

Neden Vatan Partisi’nde Birleştik?

Emekli Korgeneral Ayhan Taş

8 Mart 2015 Pazar günü Ankara’da gerçekleştirilen üye katılım töreninde 1354 kişi Vatan Partisi’ne üye oldu. Vatan Partisi’ne katılan Emekli Korgeneral Ayhan Taş’ın, katılım töreninde yaptığı konuşmanın tam metnini köşemize alıyoruz: 

Vatan Partisi teşkilatının değerli mensupları,

Yüreği vatan sevgisinin coşkusu ile yanan, Cumhuriyetimizin muhafızları,

Vatan Partisi’ne katılan değerli yurtseverler,

Gününüzü kutladığımız, gelecek sene daha başka bir coşkuyla kutlayacağımız, Cumhuriyetimizin temel taşı ve çimentosu, vefalı Türk kadınları,

Vatan Partisi’ne güvenini ve teveccühünü esirgemeyeceğini umut ettiğim, Türk milletinin asil kanlı vatandaşları,

Hepinizi Vatan Partisi’nin en yeni üyesi kimliğimle selamlıyor, saygılarımı sunuyorum.

VATAN NASIL ELDE EDİLDİYSE ÖYLE KORUNACAKTIR

Sözlerimin başında Başkomutanımız değişmez ve değiştirilemez önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü ve O’nun yakın arkadaşlarını minnet ve şükranla yad ediyorum. Atamızın mirası vatan topraklarımızın korunması ve kollanmasında canlarını feda etmiş aziz şehitlerimize Allah’tan rahmetler diliyorum.

Geçtiğimiz bir haftada 6 kahramanımızı vatan semalarından kutsal vatan toprağına şehitlik onuru ile uğurladık. Ailelerinin derin acılarını paylaşıyor, şehitlerimize vatanları ile ilgili ideallerini gerçekleştireceğimizin sözünü vererek, rahmetler diliyorum.

Biz Türkler, dünyada toprağını, yurdunu, coğrafyasını vatana dönüştürmüş ender ve önder milletlerden biriyiz. Ancak, coğrafyadan vatana giden yolun güllerle kaplı olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu yolda, Sevr’in patronları ve destekçileri ile emperyalist güçlerin ülkemin bağrına dek sokulabilmiş güçlü orduları var iken; bizim ise güçlü imanımız, azim ve kararlılığımız ile kurtuluş için filizlenmiş umutlarımız vardı.

Azim ve kararlılıkla umudunun arkasından giden yüz binlerce şehidimizin kanları ile sulanan bu coğrafya işte böylece vatan oldu. Vatan nasıl elde edildiyse öyle korunur ve korunacaktır. Bu nedenle Türk milleti vatan hizmetini kutsallaştırmıştır.

VATAN PARTİSİ’NDE BİRLEŞME NEDENLERİ

Neden ve niçin vatanda, başka bir deyişle Vatan Partisi’nde birleştik?
Sizlerin de hissiyatına tercüman olacağını zannettiğim sebeplerim şunlardır:

1. Atatürkümüzün bizlere emaneti Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Altı Ok’la simgeleştirdiği Cumhuriyet’in temel ilkelerini ilelebet muhafaza, müdafaa ve yaşatmak için Vatan’dayım.

2. Dünyada pek az ülkeye nasip olmuş ulusal devlet kimliğimizi, Türk ulusu kimliğimizi taviz vermeden sürdürmek için Vatan’dayım.

3. ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkemizin elden gitmekte olduğunu görüyoruz. Ülkemde bölünmüşlük ve iç savaş istemediğim, komşularımızla milli menfaatlerimizin korunduğu bir barış ortamında yaşamak istediğim için Vatan’dayım.

4. Bulunduğumuz coğrafyada emperyalist güçlerin oyunlarına ortak olmamak ve güzel ülkemin bir karış toprağının bu oyunun bir parçası olarak kullanılmasını istemediğim için Vatan’dayım.

  1. Milli birlik, beraberlik, kardeşlik ve toprak bütünlüğümüzün devamını temin etmek için Vatan’dayım.
  1. Atatürk ilke ve inkılapları ile yoğrulmuş milli eğitim anlayışımızın yeniden tesisi, ortaçağ için değil, gelecek aydınlık çağlar için ilim ve irfanı rehber edinmiş çağdaş Türk nesilleri yetiştirmek için Vatan’dayım.
  1. Ülkemin gözbebeği Ordusuna kurulan kumpasları ve kirli oyunları başından beri gören, Ordusunun güzide evlatlarına en çok sahip çıkan, komutanlar evlerine dönmeden Silivri zindanının önündeki çadırını terk etmeyen gerçek yurtseverlere olan gönül borcumu ödemek için Vatan’dayım.
  1. Milli ordusunu sevmeyen milletlerin, bir gün yabancı orduları beslemek mecburiyetinde kalacaklarına inandığım için, Ordusunu çok seven Vatan’dayım.
  1. Din kutsal ve gerekli bir değerimizdir. Ülkemde dindarların dinini rahatça yaşayabilmeleri için, yobazların safsata ve söylemlerinden kurtulabilmeleri için, dinimiz üzerinden ticaret ve siyaset yapılmasını istemediğim için Vatan’dayım.
  1. Ülkemde; kadın-erkek ayrımından, cinsiyet ayrımından ve ayrımcılığından, din, dil, ırk farklılığı yaratacak ve bizleri ayrışmaya götürecek düşünce ve söylemlerden; çocuk haklarının istismarından, tecavüzlerden ve cinayetlerden ve suçsuz insanlara cezaevlerinde çile çektirilmesinden bıktığım için Vatan’dayım.
  1. Alınan dış borçların yükünden ülkemin milli kaynaklarını en iyi şekilde kullanarak kurtulmak için, dış borçları kazanılmış gelir gibi göstererek kişi başına milli gelirimizi 15 bin dolar (AS: kişi başına/yılda) gösteren yalancılardan kurtulmak için Vatan’dayım.
  1. İşsizlikten kimsenin yüzüne bakamaz olmuş, 3 milyon insanımızın yüzünün gülmesi için Vatan’dayım.
  1. Emekçinin, esnafın, öğretmenin, memurun, emeklinin, sağlıkçının, zanaatkârın ve sanatkarın, madencinin, işçi ve taşeron işçisinin ve daha milyonlarca insanımızın refahı, mutluluğu için güvenli ve onurlu yaşayacağı günlere kavuşacağı ümidimi taşıdığım Vatan’dayım.
  1. Çiftçimin, köylümün, emeği ile kendi kendine yeterli ülkeden biriyken, hayvan yemini bile ithal eden ülke durumundan kurtulmak için, bahçeden 30 kuruşa yalvararak satılan portakalı ve benzeri ürünlerimizi markette 300 kuruşa (AS: Kabzımal mafyası iktidarla ortak mı??) yedirenlerden hesap sormak için Vatan’dayım.

VATAN SANCAĞINDA BİR ARI OĞULU GİBİ

Daha yüzlerce örnek vererek sebeplerimizi ifade edebiliriz. Sizler de bunları çoğaltabilirsiniz. Ancak söz konusu olan vatanın bütünlüğü, bölünmezliği, birlik ve kardeşliği ise diğerleri teferruattır.

Sözlerimi bitirirken, Vatan Partisi’ne katılımınız için sizleri kutluyorum. Vatana hayırlı uğurlu olsun.

Yüce Türk milletinden de bir kerecik olsun hiçbir şeyin etkisi altında kalmaksızın düşünmesini ve aydınlık günlerin hayalinin Vatan Partisi ile gerçekleşebileceğini bilmelerini ve Vatan Partisi saflarında, Vatan sancağında bir arı oğulu gibi çoğalmasını yürekten diliyor ve umut ediyorum. 8 Haziran 2015 günü

‘Ey vatan gözyaşların dinsin kazandık çünkü biz’,

diyebilmek için; ‘Siyasal görüşümüz ne olursa olsun, ortak kaygımız Vatan olsun.’

Ne mutlu Türküm diyene!

**********

Emekli Korgeneral Ayhan Taş kimdir?

6 Mart 1947’de Konya Akşehir’de doğdu. 1966’da Kara Harp Okulu’ndan Topçu Asteğmeni olarak mezun oldu. 1967 yılında Topçu ve Füze Okulu’nu Teğmen rütbesiyle tamamladı. Erzurum, Kandilli’deki ilk kıta görevinden sonra Kara Harp Okulu’na öğrenci takım komutanı olarak atandı. 1976 yılında Kara Harp Akademisi’ni Kurmay Yüzbaşı olarak bitirdi ve kurmay subay olarak sırası ile Genkur. KH. Kara Harp Okulu, Kara Harp Akademisi Öğretim Üyesi, ABD Kurmay Koleji eğitimi, Yeni Delhi (Hindistan) Askeri Ataşeliği ve Topçu Alay Komutanlığı’ndan sonra generalliğe terfi etti.

General olarak; 4 yıl Tugay Komutanlığı, 2 yıl 3. Ordu Kurmay Başkanlığı, 3 yıl Topçu ve Füze Okul Komutanlığı ve 4 yıl Kolordu Komutanlığı yaptı ve 2006 yılında 6. Kolordu Komutanı görevinden Korgeneral rütbesiyle emekli oldu. Evli ve 2 çocuk sahibi olup, Fransızca (orta) ve İngilizce bilmektedir.

Doğu Perinçek 
AYDINLIK, 10 Mart 2015
http://vatanpartisi.org.tr/genel-merkez/makaleler/neden-vatan-partisi-nde-birlestik-13059

Avrupa Parlamentosu’nun Sözde Ermeni Soykırımı Raporu


Avrupa Parlamentosu’nun
Sözde Ermeni Soykırımı Raporu

portresi2
Onur ÖYMEN

 

 

Avrupa Parlamentosu, 12 Mart 2015’te kabul ettiği

“Dünyada İnsan Hakları ve Demokrasi”

başlıklı yıllık raporunda bütün Avrupa ülkelerinin “Ermeni Soykırımını” kabul etmeleri için çağrıda bulundu. Avrupa Parlamentosu kararında Birinci Dünya Savaşı yıllarından Ermenileri saldırılarının sonucunda öldürülen yüzbinlerce Türk’ten tek kelimeyle bile
söz edilmiyor.

Bu çağrı, Türkiye’ye ve Türk milletinin geçmişine ağır bir hakaret anlamı taşımaktadır.

Özellikle Doğu Perinçek’in bir İsviçre mahkemesinin soykırım iddiasını onaylaması üzerine açtığı davada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Perinçek’i haklı bulan ve soykırım iddiasını kabul etmeyen kararından sonra Avrupa Parlamentosunun aldığı
bu karar hukuka da açık bir saygısızlık anlamı taşımaktadır.

Bu kadar haksız ve Türk milletini rencide edici bir karar karşısında ne yazık ki, TBMM’den, Hükümetten, siyasal önderlerden ve basından gerekli tepkiyi duyamadık. Oysa siyasetçilerin de basının da en önemli görevlerinden biri milletimizin haysiyetini korumak ve ülkemizin geçmişine sahip çıkmaktır.

Öte yandan, kimi Ermeni örgütleri de sözde soykırımın 100. Yıldönümünü 24 Nisan’da (AS: 2015) İstanbul’da anmak için bir kampanya başlatmışlar. Fransa’nın eski Dışişleri Bakanı Bernard Koucher ile Avrupa Parlamentosu milletvekili Daniel Cohn Bendit ve şarkıcı Charles Aznavour bu kampanyaya destek olanlar arasında.

İşin daha da hazin olan yanı, kimi Türk öğretim üyeleriyle gazetecilerinin de
bu kampanyaya destek vermeleri.

Acaba bu kampanyaya destek olanlar 1. Dünya (AS: Paylaşım) Savaşında
Ermenilerin öldürdüğü Türkleri veya Hocalı’da Ermenilerce insafsızca katleden
Azeri kardeşlerimizi
veya Ermeni terör örgütü ASALA’nın katlettiği diplomatlarımızı anmak için Erivan’da bir tören düzenlemeyi önermişler midir?

Gerek Avrupa Parlamentosunun kararı gerek İstanbul’da yapılması öngörülen
sözde soykırım toplantısı girişimi karşısında sessiz ve tepkisiz kalmak mümkün müdür? Sessiz kalanları içimize sindirebilir miyiz?

Unutulmasın ki, haksız suçlamalara ve saldırılara karşı ülkesini ve milletini savunamayanların yeri tarihin karanlık sayfalarıdır.

====================================

Dostlar,

Sayın Öymen‘e yerinde duyarlı ve özlü – öğretici yazısı için teşekkür ederken,

“Garp / Batı cephesinde yeni bir şey yok!” galatını acı acı anımsıyoruz..

Mehmet Akif’in çoook yerinde betimlemesiyle “tek dişi kalmış canavar” Batı,
geleneksel ikiyüzlülüğünden kurtulamıyor..

Ne hazin bir çelişki 21. yy. başlarında “görkemli Batı Uygarlığı” (!) için…
Devasa birikimiyle, İnsan Hakları metinleri ve kurumlarıyla, hukuku ile…

AKP Hükümetini, gerekli tüm adımları enerjik biçimde, hiç tavsatmadan,
ulusu ve örgütlenmelerini – birikimini de yanına – arkasına alarak atmasını diliyoruz.

Sevgi ve saygıyla.
17.3.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

VATAN PARTİSİ 109 Yaşında

VATAN PARTİSİ 109 Yaşında

portresi_kasketli
Soner Yalçın

SÖZCÜ, 17.2.15

 

Aralık 1904…
Mustafa Kemal Harp Akademisi’nden mezun oldu.
Arkadaşlarıyla Sirkeci’de ev kiraladı. Ev kısa sürede “aydınlanma merkezi” haline geldi. Kitaplar okunuyor ve tartışmalar yapılıyordu.
“İktisadi vaziyetimizi, askeri vaziyetimizden ve siyasi vaziyetimizden ayrı bir vaziyetmiş gibi görmek vahim bir hatadır.” diyordu Mustafa Kemal.
Çok geçmedi ev ihbar edildi. Mustafa Kemal ve arkadaşı Ali Fuat (Cebesoy) zindana atıldı.
Hücresinde ezbere bildiği Namık Kemal’in Vatan Kasidesi’ni okudu:

“Felek, her türlü esbab-ı cefasın toplasın, gelsin.
Dönersem kahpeyim millet yolundan bir azimetten…”

Kurmaylık stajını Balkanlar’da 3. Ordu’da yapmayı istiyordu.
Sürgüne gönderildi: Şam’daki 5. Ordu’ya.
Suriye’nin büyük bölümünü görüp tanıdı. Havran ve Kuneytira bölgesindeki
Dürzi ayaklanmasını bastırırken kafasındaki sorulara yanıt arıyordu. Örneğin…
1904-5 Rus-Japon Savaşı’nda, Japonların kendilerinden kat be kat üstün olan Rusya’ya karşı zafer kazanmasında geleneklerin/inancın da etkili olduğunun ortaya çıkmasıydı.
Hz. Muhammed’in ölümü ardından ilk İslam muharebeleri, Waterloo Savaşı,
Napolyon, Wellington, Blücher, Grouchy hakkında okumalar yaptı.

Edebiyattan hiç eksik kalmadı kuşkusuz; Romeo ve Jülyet’i de okudu;
Alman şair Schiller’i de…
Ve… Aralık 1906…
Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal salt düşün insanı değildi; eylem adamıydı.
Vatan ve Hürriyet adında gizli örgüt kurdu.
İsim anlamlıydı; çünkü, Namık Kemal’in yarattığı bir nesildi onlar…
Ali Fuat (Cebesoy) örgütün Beyrut şubesini kurdu. Örgüt Kudüs ve Yafa’ya genişledi.
Mustafa Kemal, şair Ömer Naci gibi arkadaşlarıyla bir araya geldi, örgütü Selanik’te de kurdu.
İki yıl sonra… Vatan ve Hürriyet, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı…
1908’de Temmuz Devrimi’ni gerçekleştirdiler…

İkinci Kuvayı Milliye

Tarih: 29 Ekim 1954
Vatan Partisi “her şeyin üstünde halk ve hak“ şiarıyla “kutsal cumhuriyet bayramı gününde” kuruldu.
Partinin amblemi; üzerinde güneş doğan Türkiye haritasıydı.
Kurucu genel başkanı 12 yıllık hapis esaretinden yeni çıkan Dr. Hikmet Kıvılcımlı idi.
Tek sayfalı Vatandaş gazetesi partinin yayın organıydı.
Parti sosyalistti; ama ne programında ne de sloganlarında-konuşmalarında sosyalist sözcüğü vardı. “Kuvayı Milliyeciliğimiz-Neden Başka Parti Lazım? Gerekçe” başlıklı kitapçıkta Kıvılcımlı şunları belirtti:

“Maksat: Birinci Kuvayi Milliye hareketinden çıkacak derslerle, ikinci bir ekonomik Kuvayi Milliye lüzumu belirtmekti. Birinci Kuvayi Milliye Seferi: Topluluğumuzu boğan iç ve dış tesirli Tefeci-Bezirgan kâbusuna karşı idi. İkinci Kuvayi Milliye Seferi: Aynı kâbusa karşı, toprak reformu ve ağır sanayi temelleri üzerinde, modern halk teşebbüs, teşkilat ve kontrolü altında, ekonomik, içtimai (sosyal) kalkınmamızı millete mal etmekti…”

Kıvılcımlı yurttaşları partiye davet ederken, Mustafa Kemal’in Nutuk’ta söylediği,

“Vazifeye atılmak için, içinde bulunduğun vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin!” sözüyle başladı ve şöyle devam etti: “Korku, hiçbir hastalığa ilaç değildir. Bilakis, her illetin başı korkudur. Vatan aşkını söylemekten korkar hale gelmektense, ölmek daha iyidir.“
Parti programının ilk hedefi, “züğürde bolluk” idi; yani yoksulluğun kaldırılmasıydı.
İkinci hedef; halka inanç özgürlüğü sağlamaktı.
Tarih: 15 Ekim 1957
Eyüp Büyük Camii Meydanı’ndaki konuşması nedeniyle Dr. Kıvılcımlı hakkında
“dini siyasete alet ederek komünizm propagandası yapmak” iddiasıyla dava açıldı!
“İslam’ın büyük prensibi: ‘Leyse lil insane illa ma sea’ (Yani: İnsan için, çalışmaktan,
emekten başka her şey yalandır.) Bugün insanlığın yarattığı değer: emek üzerine kurulur. Türkiye’de emeği, insanın çalışmasını kim temsil ediyor: Vatan Partisi…”
Bu sözleri nedeniyle Dr. Kıvılcımlı, 5 Kasım 1957’de tutuklandı.
Aynı gerekçeyle İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi, 30 Aralık 1957’de Vatan Partisi’ni kapattı.

İçinizdeki duvar

Tarih: 15 Şubat 2015

İşçi Partisi olağanüstü kongresiyle adını Vatan Partisi yaptı.

Mustafa Kemal
zindandan çıkıp Vatan ve Hürriyet’i kurdu.
Hikmet Kıvılcımlı zindandan çıkıp Vatan Partisi’ni kurdu.
Doğu Perinçek zindandan çıkıp Vatan Partisi’ni kurdu.

Tesadüf mü? Yoksa bir asrı geçen uzun yürüyüşün inadına devam etmesi mi?

Dr. Hikmet Kıvılcımlı şöyle yazdı:

“Vatan Partisi savaşı şu veya bu iç nedenlerle açılmış gediklerden hür boşalış değil;
bütün tıkanık bentlerin üstünden atılış oldu. ‘Susuş Kumkuması’ sağı solu kaplamıştı.
Ömrü hep zılgıt ve susuş kumkuması ortamında geçenler için işçi sınıfı cephesinde
yeni bir şey yok idi. Görev var!”

Önceki gün… Vatan’a karşı görevi olduğunu düşünen her görüşten 15 bin yurtsever
Ankara Arena Salonu’nu doldurdu.

Bakınız… Bir siyasal hareket için iki önemli unsur vardır:

Bir, heyecan.

İki, umut.
Bunlar yoksa bir partinin siyasal ölümü yakındır!

Vatan Partisi 109 yıldır heyecanını ve umudunu kaybetmiyor.
Vatan Partisi, 109 yıldır kendine güveniyor.
Vatan Partisi, 109 yıldır hiçbir kafa karışıklığı yaşamıyor.
Vatan Partisi 109 yıldır Bağımsızlık Savaşı’nın ancak ittifaklarla kazanılacağını belirtiyor.
Dr. Kıvılcımlı’nın Vatan Partisi tüzüğüne göre;
“kariyerizm gütmek partiden çıkarılma nedeni” idi.
Bugün, ittifaklar önünde tek duvar; makama-koltuğa köle olmaktır!
Hadi yıkın artık şu içinizdeki duvarı…

Milliyetçiler ile sosyalistleri ne birleştiriyor?


Milliyetçiler ile sosyalistleri
ne birleştiriyor?

portesi
SONER YALÇIN
SÖZCÜ, 18.2.15

“Milliyetçiler, halkçılar, sosyalistler…”
Vatan Partisi böyle bir çağrı yapınca “Cihangir solcuları” ayağa kalktı:
“Faşistler..!”
Soğuk Savaş’ın zehirlediği kafalardan başka türlüsü düşünülemez. Bunlar…
“Türk’üm”diyene ırkçı diyor.
“Ulusalcıyım” diyene faşist diyor.
Bu neoliberalizm yetiştirmeleri her yanda var. Öyle ki…
Dünyadaki gelir dağılımı adaletsizliğini gözler önüne seren “Kapital” adlı kitabın etkisini azaltmak için yazarı Thomas Piketty‘ye “ulusalcısı” dediler.
Küreselleşme taraftarları “ulusalcılığı” küçümseme aracı yaptı! Sadece bu olsa…
Türkiye’de “ulusalcılık” Ergenekon Soruşturması’nın temel sebebi sayıldı! İnsanlar yıllarca Silivri zindanında yatırıldı.
Oysa:
Milliyetçiler, halkçılar, sosyalistler bu topraklarda dün iç içeydi.
Üç kavram da Osmanlı dönemi ürünü.
Veled Çelebi, Necib Asım, Bursalı Mehmet Tahir, Yusuf Akçura, Sadri Maksudi, Mehmet Emin Resulzade, Ömer Seyfettin bilinmeden Türkçülüğün kökeni anlaşılabilir mi?
Ziya Gökalp’i Türkçülüğe yönelten Ahmet Vefik Paşa’nın “Lehçe-i Osmani” ya da
Mustafa Kemal’i derinden sarsmış Askeri Mektepler Nazırı Süleyman Hüsnü Paşa’nın yazdığı “Tarih-i Alem” bilinmeden Türkçülük hakkında söz edilebilir mi?
“Türk Yurdu” ve “Halka Doğru” dergilerinde milliyetçiler, halkçılar, sosyalistler birlikte çalışmadı mı?
“Köycü Doktorlar” Dr. Reşit Galip, Dr. Hasan Ferit (Cansever), Dr. Fazıl (Doğan) bilinmeden Türkçüler’in halkçılık kökü anlaşılabilir mi?
Hepsi…. Avrupa sermayesinin Osmanlı pazarını yok etmesine karşı mücadele vermediler mi? Hanedan‘ın yerini vatan‘ın alması için mücadele vermediler mi?
Bu nedenle:
Emperyalizme karşı savaşmak için Müdafa-i Vatan Cemiyeti‘ni kurmaları,
Ankara’ya gitmeleri tesadüf mü?
Dün olduğu gibi….
Bugün de “Milliyetçiler, halkçılar, sosyalistler“ yan yana geliyor.

Ayrılık nedeni

Bir araya gelmek hiç kolay değil. Çünkü…
İkinci Dünya Savaşı ve ardından Soğuk Savaş, milliyetçileri-sosyalistleri karşı karşıya getirdi.
Önce Almanya ve ardından ABD-NATO, Türkiye’deki düşünsel hayatı “kanlı bıçakla”
ikiye böldü. Örneğin…
Çok yakın arkadaş Sabahattin Ali ile Nihal Atsız‘ın yolları ayrıldı. Görünürdeki neden; Sabahattin Ali’nin yazdığı “İçimizdeki Şeytan” romanıydı! Atsız’a göre “şeytan” dediği milliyetçiler idi. Ardından yazdığı “Dalkavuklar Gecesi” kitabında herkese saldırdı.
Keza Atsız’ın sınıf arkadaşı Pertev Naili Boratav da “Atsız Mecmuası”ndaki yazılarına
son verdi. Hasan Ali Yücel, “Filiz”de yazdığı “Ülkü ve Hayat” makalesine övgüler dizdiği öğrencisi Reha Oğuz Türkkan ile karşı karşıya geldi.
“Görünmez El” birbirine “yoldaş” diyenleri düşman yaptı. “Gök Börü”, “Çınaraltı” ya da “Akbaba” gibi yayın organlarında birlikte çalışanlar gün geldi, birbirleri hakkında yapmadıkları hakaret kalmadı.
Kimi ırkçılığa kadar savruldu.
Kimi istihbarat örgütlerin maşası haline geldi.
Kimi Washington veya Moskova’nın emir eri oldu.
Ayrılıklar her kesimin içinde de yaşanmaya başladı.
Turancı Pantürkçüler ile vatancı Türkçüler bile ayrıldı.
Herkes birbirine düşman yapıldı.
Kimine göre, Sovyetler Birliği sayesinde Türkiye sosyalist olacaktı.
Kimine göre, Almanya ya da ABD sayesinde “Büyük Turan” gerçekleşecekti.
Kimine göre, Türkiye için en büyük tehlike “komünizm” idi.
Kimine göre, Türkiye için en büyük tehlike “faşistler” idi.
Türkiye gerçeklerinden koptular/koparıldılar.
Soğuk savaş ürünü Gladio‘nun tetikçileri kan dökmeye başladı.
Ve gün geldi: 12 Eylül 1980 askeri darbesi hepsini cezaevine tıktı. Doğu Perinçek ile
Yaşar Okuyan Mamak Cezaevi’nde birbiriyle konuşma olanağı buldu.
Ve, Vatan Partisi çatısı altında birleşerek ezberleri bozdular…

Halkçılık birleştiriyor

Hadi “Cihangir solcularını” anladık!
Kendini “milliyetçi” sananlar bu ittifaka niye karşı?
Milliyetçilik 1789 Fransız İhtilali’yle dünyaya yayıldı. Türkiye’de her siyasal çevrenin kendi milliyetçilik tanımı olsa da, terminolojik anlamı net: “Ulusal pazarını/piyasanı korumak.”
Peki…
Adında “Milliyetçi” kavramı bulunan parti bu güne kadar, ulusal pazarını korumak için
ne “Hareket” yaptı?

Örneğin… Özelleştirme adı altında ülkenin değerleri peş keş edilirken hiç sesini duydunuz mu?
Aksine… Hükümet oldukları dönemde; Petrol Ofisi, Zirai Donatım Kurumu, Et- Balık Kurumu, Sek, Petkim, Turban, Seka, Sümer Holding, Kbi, Çantaş, Tungaş, Ankara Halk Ekmek, Öbitaş, Pancar Ekicileri Birliği, Maksan, Man Kamyon, Dosan Konserve, Balıkesir Pamuklu Dokuma, Aydın Tekstil, Güven Sigorta, Türk Otomotiv, Ankara Sigorta, Deniz Nakliyatı TAŞ, Metal Kapak, Ege Et, Tüstaş, Asil Çelik, Köy Tür, Toros Gübre vs. sattılar.

IMF yasaları adı altında çıkarılan pancar ve tütün kanunlarıyla yüz binlerce köylüyü
perişan ettiler.
Tarımın yok edilmesine dayanamayan Tarım Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp
partisinden istifa etmedi mi?

Ulaştırma Bakanı Prof. Enis Öksüz yolsuzluklara karşı çıktığı için görevinden alınmadı mı? 1960’lardan beri partili olan Sadi Somuncuoğlu ve Abdulhaluk Çay’ı bakanlıktan ve partiden kovarken, ülkeyi 50 milyar dolar zarara uğratan hortumcular neden korundu?
Kemal Derviş politikalarıyla milliyetçilik nasıl yan yana geldi?
Hangi anti emperyalist mücadelenin içinde oldular? Soru çok…

Meselenin özüne bakın; kim milliyetçi, kim sosyalist anlarsınız.

Halkçı olmayan
 ne milliyetçidir ne de sosyalist!

Bugün… Milliyetçiler ile sosyalistleri halkçılık birleştiriyor.

Umarım…
6 Ok‘undan biri halkçılık olan parti;
umut ve heyecan dolu bu birlikteliği seyretmekle kalmaz; el uzatır.

Selam olsun önce ‘VATAN’ diyenlere!

 Selam olsun önce ‘VATAN’ diyenlere!

Selam olsun önce ‘VATAN’ diyenlere!


Ufuk Söylemez
ufuksoylemez@aydinlikgazete.com

AYDINLIK Gazetesi, 14 Şubat 2015

15 Şubat 2015 Pazar günü Ankara-Arena Spor Salonunda yapılacak olan İşçi Partisi’nin Olağanüstü Genel Kurultayına çağıran Genel Başkan Sn. Doğu Perinçek imzalı davetiyenin temel sloganı “Milli Hükümet için Birlik”.

Bu cümle ülkemizde yaşanan karanlık karşı devrim sürecinden kurtuluşun yolunu arayan milyonlarca vatansever-millici ve Cumhuriyetçi vatan evladının da özlemi ve hedefini yansıtıyor.

Sn. Doğu Perinçek ve onun vasıtasıyla İşçi Partisi ve bileşenleriyle ilk tanışmam 2006-2007 yıllarında, yine Cumhuriyet sevdalılarının sağ-sol demeden biraraya geldikleri demokratik
milli birliktelik ve seçenek oluşturmaya çalıştıkları süreçte oldu. Değerli siyaset ve devlet adamı E. Dışişleri Bakanı Sn. Kamran İnan beyefendinin başkanlığında ve Prof. Dr. Sn. Mehmet Haberal’ın ev sahipliğinde Patalya Otelinde yapılan Milli Egemenlik Hareketi toplantılarında
el sıkıştık ve tanıştık ilk kez.

Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu ağır ve vahim bölücülük ve yobazlık kalkışması ve emperyalizmin Türk milli devletine karşı başlattığı asimetrik psikolojik savaşa karşı, Cumhuriyetçi, millici, demokrat ve yurtseverlerin bir ve beraber olarak, sağ-sol demeden, mezhep-köken ayırmadan, partilerüstü bir demokratik kuvayı milliye anlayışı ile
saf tutmalarının kaçınılmaz ve ertelenemez bir milli görev olduğu fikrinde birleştik
orada hep beraber.

Ardından, Cemaat görünümlü-CIA destekli, F tipi örgütün, iktidarın himaye ve izniyle, asker-sivil tüm milli unsurlara, aydınlara ve öncülere yönelik kumpaslarına hep birlikte direndik.

Sn. Doğu Perinçek’in ağır tutukluluk koşullarına rağmen, TBMM E. Başkanı Sn. Hüsamettin Cindoruk’la beraber, büyük destekleri ve çabaları ile ortaya çıkan ve tarihimizde bir ilk olan, büyük demokratik milli ittifakın, yani “Milli Anayasa Forumlarının” içinde ve önünde yine Sn. Perinçek ve arkadaşlarıyla birlikte, “bölücü Anayasa” masasını devirdik.

Türkiye’de bir zihniyet devrimine öncülük ettik. Yıllarca sağ-sol, Alevi-Sünni, Türk-Kürt diye bölünüp vuruşturulan milletimizi kucakladık. Bölücü teröre- yobaz gericiliğe- yağma ve talana karşı, Cumhuriyetin kurucu değerlerini, ulus devleti, güzel dilimiz Türkçemizi, milletin birliğini ve bütünlüğünü hep birlikte savunduk ve koruduk. Şimdi 15 Şubat 2015 Pazar günü yapılacak olan Olağanüstü Kurultayda İşçi Partisi’nin “Vatan” Partisi” adını alacağı
memnuniyetle öğrendik.

Önce “Vatan” diyenleri tebrik ediyorum. “Vatan mevzubahisse gerisi teferruattır” diyen kurucu Atamız’ın bu düşüncesini, hayata geçiren bu isim değişikliğini alkışlıyorum.
Gün sınıf kavgası ve sağ-sol kamplaşmasının yapılacağı gün değildir.
Sağda da, solda da bugün ayrışma ve saflaşma “milli-gayrı milli” temelindedir.

Vatansız-bayraksız “sözde” solcular ve ırkçı-bölücü terörün sivil uzantılarının “sol” maskeli emperyalizmin maşalığına karşı, adeta bir panzehir olarak, bağımsız-milli devleti ve
ulusal çıkarları savunan Sn. Perinçek ve arkadaşları bana göre son derecede doğru yoldadırlar.

Pazar günü, çeşitli saygın ve önemli isimlerin de katılımıyla daha da güçlenecekleri ve büyüyeceklerinden memnuniyet duyuyor ve başarılar diliyorum.

Yıllarca farklı siyasi kulvarlarda ve partilerde olmamıza rağmen, bugün
Atatürk Cumhuriyetinin kurucu değerlerinden yana
, Ulus devlet ve üniter yapımıza
sahip çıkan, laik ve modern Cumhuriyetimizin ilelebet payidar kalması mücadelesini
birlikte verdiğimiz Sn. Perinçek ve arkadaşlarının, diğer millici-Cumhuriyetçi kişi, parti ve oluşumlarla diyalog, güçbirliği, işbirliği çabalarını ve bu konudaki samimi gayretlerini
bu vesileyle bir kez daha takdirle anmak istiyorum.

Seçimlere doğru, bölünme anayasasını dayatmak isteyen gayrı-milli iktidara, emperyalizme, bölücülüğe ve yobazlığa karşı, Cumhuriyet cephesinin seçim işbirliği, güçbirliği ve dayanışması yapması ve seçime doğru, millici güçlerin sandığa beraber gitmeleri için çabalarımızı artırarak sürdüreceğimizi de belirtmek istiyorum.

Bu satırları, hem kendi adıma, hem de, sağ-sol demeden, köken-mezhep ayırmadan
Atatürk’te Birleştik şiarıyla biraraya gelen, partilerüstü demokratik bir kuvayı milliye hareketi olan, Milli Merkez’i temsilen kaleme alıyorum. Şahsım ve Başkanlığını TBMM
E. Başkanımız Sn. Hüsamettin Cindoruk’un yaptığı Milli Merkez olarak, 15 Şubat 2015 Pazar günü Olağanüstü Kurultayında “Vatan Partisi” ismi alacak ve büyüyecek olan Sn. Perinçek ve arkadaşlarına üstün başarı-dostluk ve iyilik dileklerimizi iletmek istiyorum.

Önce “Vatan” diyenleri gönülden kutluyorum. “Millicilerin Milli takımını” bir araya getirecek Cumhuriyetçi-Milli cephe ve ittifak çabalarına her türlü katkıyı geçmişte olduğu gibi
gelecekte de aynı şevk ve kararlılıkla vereceğimizi bir kez daha vurgulamak istiyorum.

“Vatanseverlerin” yolu açık olsun!

NOT: 15 Şubat 2015 Pazar günü saat 10:00’da yapılacak olan Kurultay davetine dostlarımızla birlikte icabet edeceğiz, hepinizi bekleriz…

===================================

Dostlar,

Sayın Ufuk Söylemez‘in makalesini özde biz de paylaşıyoruz..
Zaman, ana kritik hedeflerde bieleşme zamanıdır.

Devrim Şehidi Ahmet Taner Kışlalı hocamızın hep yazdığı – uyardığı gibi ayrılıklarımızı – farklılıklarımızı değil ortaklıklarımızı – benzerliklerimizi öne çıkarma ve ortak payda kılma zamanıdır.

İvedi sorun ülkemizin birliği bütünlüğüdür.
Ülkemizin ve halkımızın bölünmemesi – bir iç savaşın önlenmesi
ve içinde bulunduğumuz ağır ekonomik bunalımdan üretim ekonomisine geçerek çıkmak..

Yakıcı ve acil sorunlar bunlardır.
Unutulmasın; Anadolu Aydınlanma Devriminin önderi Gazi Mustafa Kemal Paşa
pusulayı eilimize vermişti :

Bizi yok etmek isteyen emperyalizm ve kapitalizme karşı ulusça savaşmayı caiz gören içtimai bir meslek izleyen insanlarız.

Bir kez daha başaracağız… hiç kimsenin ama hiç kimsenin en küçük bir kuşkusu olmasın…

Sevgi ve saygı ile,
15.02.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Kaçaznuni’nin raporu Ermenistan’da bilinmiyor


Kaçaznuni’nin raporu

Ermenistan’da bilinmiyor

portresi_bayrakla

 

Doğu PERİNÇEK
AYDINLIK, 25.1.15

 

Astrik İgityan (Astghik İgityan), Ermenistan Ajansı’nın muhabiri, genç bir hanımefendi. Erzurum kökenli bir ailenin çocuğu. Oradan Ermenistan’a göç etmişler.
Soyadı Türkçe: Yiğityan, yani Yiğitoğlu.

Habercilikte özellikle “Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde normalleşme süreci ve Türkiye’de yaşayan Ermeniler” üzerinde çalıştığını belirtiyor. Hrant Dink Vakfı’nın Türkiye-Ermenistan Burs Programı’ndan yararlanan 18 kişiden biri olarak dört ay için İstanbul’a gelmiş. CNN Türk’te çalışmaya başlamış bile.

Ermeni Haber Ajansı “Panorama” adına İşçi Partisi Genel Başkanı’yla söyleşi yapmak istedi. Seve seve kabul ettik.

Cuma akşamı CNN Türk’te, Şirin Payzın’ın programından sonra görüştük. Özellikle AİHM’deki dava üzerinde yoğunlaşan sorular sordu. Ermenistan basınında yayınlanınca bize ulaştıracak, Türkiye kamuoyuna da duyuracağız elbette.

KİTAP ARMAĞANI

Astrik İgityan hanıma söyleşinin sonunda Kaçaznuni, Karinyan, Lalayan, Pirumyan gibi Ermeni devlet adamlarının ve tarihçilerin Kaynak Yayınları tarafından basılmış kitaplarını armağan ettim.

Özellikle Ermenistan’ın ilk Başbakanı Ovanes Kaçaznuni’nin
“Taşnak Partisi’nin Yapacağı Bir Şey Yok” başlıklı kitabı
nın Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca, İsveççe ve İspanyolca basımlarını verdim. Ermenicesi 1923 yılında basılmış. Mehmet Perinçek, arşivlerde izini bulmuş. Türk Tarih Kurumu Arşivi’nde de var.

TAŞNAK PARTİSİ’NE KURULTAY RAPORU

Kaçaznuni, 1923 yılında Taşnaksütyun Partisi’nin Bükreş’te yapılan Kurultayına bir rapor sunmuş. O raporda, Birinci Dünya Savaşı ve sonrası gerçeklerini cesaretle anlatıyor.

Özeti şöyle                :

‘Çarlık Rusyası, İngiltere ve Fransa, biz Ermenileri kandırdılar, ‘Size denizden denize devlet vereceğiz’ dediler ve bizi silahlandırıp ateşe sürdüler. Türkler, savunma amacıyla hareket ettiler. Karşılıklı kırımlar oldu. Müslüman nüfusu katlettik.
Taşnak Partisi dışında suçlu aranmamalıdır.
Bu durumda Taşnak Partisi’nin yapacağı bir şey kalmamıştır. Parti kendisini dağıtmalıdır.’

Diğer Ermeni devlet adamları ve tarihçilerin yazdıkları da böyle.

ERMENİ GENÇLERİNE ÖĞRETMEMİŞLER

Görüşmemizin sonunda ben de Astrik İgityan hanım ile söyleşi yaptım. İlk sorum şöyle: “Kaçaznuni’nin raporu acaba Ermenistan’da yayınlandı mı, biliniyor mu?”

“Kaçaznuni bizim Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük devlet adamımız, çok saygın. Ama bu raporu bilinmiyor. Bizlere bunları öğretmediler” diye yanıtladı.

Okumasını özellikle rica ettim.

YÜZLEŞME BELGESİ

O raporu niçin gizliyorlar Ermeni gençliğinden ve halkından?
1915 olaylarının yüzüncü yılında Ermenistan devlet kurucusunun raporundan daha güvenilir bir aydınlatma aracı bulunabilir mi?

Ondan daha iyi kim bilebilir:

Ermenistan’ın ilk başbakanı, saygın devlet adamı.

1915-1923 olaylarını yaşamış.

Mayıs 1919’da kurulan Ermenistan’ın başbakanı olmuş. O tarihlerde devleti yönetmiş.

Ve en sonunda o tarihsel süreci bir rapor haline getirmiş ve Parti Kongresine sunmuş. Resmî belge!

Madem ki geçmişimizle yüzleşmek istiyoruz. Kaçaznuni’nin raporunda belirttiği olgularla yüzleşelim. Hep birlikte yüzleşelim!

KAÇAZNUNİ’Yİ ERMENİCE OKUMAK İSTİYORUZ KAMPANYASI

Buradan Ermenistan kamuoyuna ve yayın organlarına sesleniyoruz. Kaçaznuni’nin raporunu Ermenice yayımlayalım. Tıpkı basım olmalı. İlk basımında ne yazıyorsa olduğu gibi sunalım insanlarımıza.

Kaçaznuni’yi umarım yayımlarlar. Ama o zamana kadar beklemeyelim. Ermeni dostlara tanıtma kampanyası yürütelim. Yalnız İstanbul’daki dostlara değil, Ermenistan’a da ulaştıralım. Türkçe bilenlere Türkçesini verelim. İngilizce, Fransızca, Almanca ve İspanyolca bilenler
için de kitaplar hazır.

Ama en önemlisi, Kaçaznuni’nin raporunu kendi anadilinden yayınlamak.

“Kaçaznuni’yi Ermenice okumak istiyoruz” diye bir kampanya açılamaz mı?
Ermenistan_Basbakani_Kacaznuni'nin_kitabinin_kapagi

 

 

SOYKIRIM YALANI

SOYKIRIM YALANI

portresi_adiyla

 

Türker ERTÜRK

 

 

Doğu Perinçek’i sevmeyebilir, fikirlerini beğenmeyebilir ve analizlerini yanlış bulabilirsiniz. Ama ülkemizi bölüp parçalamaya yönelik büyük planın fikirsel alt yapısını oluşturan iddialardan biri olan Ermeni soykırımı konusunda cesaretli ve yurtseverce bir duruş göstermiştir.
Bu tavır takdire şayandır.

Bazen bu yurtseverce duruşu küçümseyenleri, hatta esas nedenin geniş kitleleri kazanmak için yapıldığı suçlamasını duyuyorum. Bu konuda verilecek yanıt çok net;
siz de böyle duruş gösterin, sizi de takdir edelim.

Bu gün size sözde Ermeni soykırımı konusunda bir şeyler anlatmaya çalışacağım.
Bu yazıyı yazmamı tetikleyen nedenler;

  1. Ermeni teröristler tarafından Amerika’da Santa Barbara’da Los Angeles Başkonsolosumuz Mehmet Baydar ve Konsolosumuz Bahadır Demir’in katledilmesinin 41. yıldönümünü
    27 Ocak’ta anacak olmamız,
  2. “Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır” dediği için Doğu Perinçek’i yargılayan İsviçre’yi mahkum eden AİHM’de 28 Ocak’ta temyiz duruşmasının yapılacak olması,

ŞÜKRÜ SERVER AYA

  1. Geçen hafta başında Aydınlık Gazetesi’nde değerli büyüğüm ve dostum Şükrü Server Aya’nın iki gün üst üste çıkan sözde Ermeni soykırımı konusunu aydınlatan yazılarıdır.

“Ermeni soykırımı” iddialarının nasıl bir yalan olduğunu, bu iddianın arkasındaki delillerin nasıl uyduruk ve düzmece olduğunu öğrenmek istiyorsanız Şükrü Server Aya’nın kitaplarını mutlaka okumalısınız. Sayın Aya hem de yabancı belgelere dayanarak bu düzmece delilleri bir bir çürütüyor.

Bu yıl sözde Ermeni soykırımı iddialarının 100. yılı… Emperyalizmi arkasına alan
Ermeni diyasporası ve Ermenistan, dört koldan Türkiye’ye karşı saldırılarını artırmış durumda. Uluslararası kamuoyunu da arkalarına alarak ülkemize baş eğdirmek ve bu yalanı kabullenmemizi istiyorlar. Saldırıların ve baskıların şiddeti 24 Nisan’a doğru daha da artacak. Hedefleri   3 T, yani sorgusuz sualsiz “soykırımın” olduğunun Tanınması, arkasından Tazminat ve Toprak talepleri.

STRAZBURG

Bu konuyu okumuş, incelemiş ve araştırmış birisi olarak söylüyorum;

  • “Ermeni soykırımı” iddiaları tümüyle asılsızdır
    ve yer kürenin gelmiş geçmiş en büyük yalanıdır.

Esas soykırım 18. ve 19. yüzyılda Türklere ve Müslümanlara karşı yapılmıştır.
Bugün Balkanlarda homojen sayılabilecek devletler bu soykırım sayesinde yaratılmıştır.
Hal böyleyken bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı eğer “Ermeni soykırımı” savını bir şekilde destekliyorsa bunun nedenini cibilliyetinde, emperyalist işbirlikçiliğinde, çıkarcılığında
veya bilgisizliğinde aramak gerekir.

Strazburg’da 28 Ocak 2015’te görülecek temyiz duruşması Doğu Perinçek’in değil Türkiye’nin davasıdır. Destek vermek, arkasında durmak vatanseverlik borcu,
atalarımıza ve geleceğimize saygının ifadesidir.

BAŞARININ SIRRI!

Dünyanın her yerinde etkin olan Yahudi diyasporası gerçekte kendi içinde “kedi köpek” gibi birbirini yer ve anlaşamaz. Ama Yahudi cemaatinin ve İsrail’in çıkarları söz konusu oldu mu, kavgayı bırakır, birleşir ve ortak davanın arkasında olur.  2 bin yıllık başarının sırrı budur!

Öte yandan 28 Ocak’ta (AS: 2015) başarılı olursak, hukuken öyle olması gerekiyor,
soykırım yalanı biter mi? Asla! Biteceğine inanmak emperyalizmi ve onun uzun soluklu planlarını anlamamak demektir.

Anadolu’nun kadim halklarından olan Ermeniler; 100 yıl önce emperyalizm tarafından kandırıldılar, vaatlerle aldatıldılar ve bin yıldır barış içinde birlikte yaşadıkları Türkleri ve Müslümanları arkadan vurdular ve sonrasında istenmeyen şeyler oldu. Bu yüzden Ermeniler travmalı ve tarihsel gerçeklik peşinde değiller. Şimdi Ermeniler emperyalizmden pisliklerini temizlemesini, destek vermesini istiyor. İşte bunun için daima güçlü olmak daha uzunca bir süre bu sorunla birlikte yaşamak zorundayız. Bu sorunun kısa dönemde tarihsel araştırmalarla ve mahkemelerle biteceğini sanmak saflık olur.

Saygılar sunarım. (24.1.15)