Etiket arşivi: 12. Cumhurbaşkanı Seçimi

Birgül AYMAN GÜLER : 10 AĞUSTOS DEĞERLENDİRMESİ


Dostlar,

Sayın Prof. Dr. Birgül Ayman Güler‘e, bilisel ve yürekli irdelemesi için teşekkür ederiz. Ancak sayısal verilerde biraz sıkıntı var. YSK’nın geçici sonuçları aşağıdaki
pdf dosyasında (12. Cumhurbaşkanı Seçimi). Makale okunurken bu sayıların
dikkate alınması yerinde olur..

12._CB_SECIMI_GECICI_SONUCLARI

Sevgi ve saygıyla.
11.8.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

============================================

10 AĞUSTOS DEĞERLENDİRMESİ

portresi_genc

 

Birgül AYMAN GÜLER
İzmir Milletvekili, CHP
http://baguler.blogspot.com

 

10 Ağustos 2014 günü yapılan sandıklı cumhurbaşkanı seçimi sonuçlandı.
İki turlu olan seçim, 1. turda AKP adayının geçerli oyların % 51,8’ini almasıyla sonuçlandı. CHP – MHP’nin Çatı Adayı geçerli oyların % 38,4’ünü alırken,
HDP adayı % 9,8 oy aldı.

Seçim için 53 milyon seçmen varken bunun 40 milyonu oy kullandı.
Henüz kullanılıp geçersiz olan oy miktarını bilmiyoruz.

Kabaca hesapladığımızda, toplam seçmen bakımından oy dağılımı sırasıyla şöyle: % 39, % 28, % 7,5… Bu oranlara bakarak, AKP Adayının balkon konuşmasında yapacağını söylediği şeyleri yapmasının pek de kolay olmayacağını şimdiden görmek önemlidir.

AKP Adayı için “sonun başlangıcı olan bu seçim sonuçları,
Çatı Aday’ın partileri için de bir“yeniden yapılanma” dönemi açacaktır.

Aşağıda belirtilen nedenlerle…

1. İki turlu seçim gerçeğine aykırı formül sorunu

İki turlu seçimlerde 2. güçlü adayın şansı, 1. turda birden çok aday çıkarılarak artırılır. 1. turda Çatı Aday formülü, bu basit gerçeğin atlanması anlamına gelmiştir.
1. turda tüm yumurtalar tek sepete toplanmıştır. Seçimin ilk turda rakip aday lehine sonuçlanmasında, bu stratejik hatanın etkisi büyüktür.

2. Çatı Aday için tahmini oy beklentisinde hesap yanlışı

Cumhurbaşkanlığı da dahil, ulusal genel seçimler, yerel seçimlerle karşılaştırılamaz. Çünkü yerel seçimlerde seçmen davranışı kendine özgü dinamiklere sahiptir.

Çatı Aday formülünün tercihinde ikinci hata bu noktada yapılmıştır.

Çatı Aday formülü, 30 Mart 2014’te yapılan son yerel seçimlerde alınan oylar toplanarak umut verici görüldü. Bu seçimde CHP-MHP-destek açıklayan öbür partilerin oy toplamı % 46 idi. Çatı Adaylığa AKP tabanından oy alabilecek özelliklerde biri aday gösterilerek, gerek duyulan % 4’ün kolayca toplanabileceği hesaplandı.

Oysa aynı hesap 12 Haziran 2011 genel seçimleri temel alınarak yapılsaydı;
Çatı Aday’a destek açıklaması yapan tüm partilerin toplam oylarının % 40,7 olduğu
ve ihtiyaç duyulan oyun %10 düzeyinde olduğu görülürdü.

3. Çatı Aday yeni oy getirmediği gibi önceki oyların da kaçmasına neden oldu

Çatı Aday formülüyle yeni oy kazanılamamıştır. Bunun açıklaması bellidir;
Çatı Aday AKP seçmeninde hiçbir olumlu etki yaratamamıştır.

Yeni oy çekilemediği gibi, önceki seçimlerde alınmış oylardan geriye düşülmüş;
partiler tabanlarının desteğini yitirmişlerdir.

Çatı aday 2011 genel seçimlerine göre % -2,24 oy yitirdi ve 2,1 milyon seçmenin kaçmasına yol açtı.

2014 yerel seçimlerine göre bakılırsa, kayıp % -7 düzeyindedir. Seçmen kaybı 5,1 milyon kişidir.

4. Yitirilen oylar nereye gitmiş olabilir? 

Bu seçimde yalnızca “geçerli oy”lar sayılır; dolayısıyla sandığa gidip geçersiz oy kullananların oyları, oy dağılımına dahil edilmez.
O halde geçerli oylar bakımından kaybın 3 nedeni olabilir:

a) Sandığa gitmeyen seçmen faktörü: 53 milyon seçmenden % 25’ine denk gelen 13,2 milyon seçmen sandığa gitmemiştir.

b) HDP adayına kayan seçmen faktörü: Bu partide 2011 ve 2014’e göre % 3,8 oy artışı vardır.

c) AKP’ye kayan seçmen faktörü: Yok görünmektedir. Çünkü AKP önceki iki seçimde aldığı oylardan daha az oy almıştır. AKP 2011’de 21,5 milyon; 2014’te 20,5 milyon oy almışken cumhurbaşkanlığı seçiminde oy miktarı 20,9 milyon düzeyindedir. AKP’ye kayma olasılığının MHP seçmeni için daha mümkün olduğu düşünülebilir; bu açıdan MHP seçmeninin sonuca etki edebilecek bir kayması
olmamış görünmektedir.

Seçmen kaybının, HDP’ye kayma faktörü bakımından CHP’den olduğu söylenebilir. Kamuoyuna da yansıdığı üzere HDP, bir CHP milletvekilini aday gösterme girişiminde dahi bulunmuştu.

Sandığa gitmeme faktörü, hem CHP hem MHP seçmeninden kaynaklanmış olabilir.

5. Sandığa gitmeme nedenleri

Cumhurbaşkanı seçimine katılım % 75 düzeyindedir. Sandıklı cumhurbaşkanlığı rejimini getiren 2007 Referandumu’na katılım % 67 idi. Aynı konuyla ilgili bu iki yoklamada düşük katılım, fiilen getirilen “başkanlık rejimi”ne karşı soğukluk duygusu ile ilişkilendirilebilir.

Toplam 13,2 milyon seçmenden önemli bir bölümünün sınıflandırılamayacak kadar çeşitli nedenlerle sandığa gitmemiş olduğu düşünülmelidir.

Ancak bu kütlenin bir başka önemli bölümünün de, oy kaybı yaşayan Çatı Aday’a onay vermeyen seçmen olduğu tahmin edilebilir. Bunun dayanağı, önceki seçimlere kıyasla bu seçimde oy kaybı yaşayan adayın yalnızca Çatı Aday olmasıdır.

Çatı Aday, CHP – MHP genel başkanlarının partilerinden ayrı kişisel tasarruflarıyla belirlenmesinin “dayatma” olarak algılanması ve her iki parti tabanlarının adayı kendi ilkelerine uygun bulmaması nedenleri başta olmak üzere adayın kapsamlı amaç yokluğu, strateji yanlışlıkları, kampanya yetersizlikleri gibi faktörler sonucunda onay görmemiştir.

6. Sorumluluğun adresi neresidir?

Çatı Aday’ın sahibi parti yöneticileri, izledikleri yöntemle partilerini by-pass ettikleri ve riski – bedeli üstlenmeye istekli olduklarını ilan ettikleri halde, seçim sonuçlanınca
“sandığa gitmeyen seçmen”i sorumlu tutma cesareti sergilemişlerdir.

İkinci olarak, seçimin eşit ve adil koşullarda olmadığı konusuna vurgu yapmayı yeğlemişlerdir.

Üçüncü olarak, “temiz siyaset”e destek vermeyen halk / seçmen varlığından şikayet etmişlerdir.

Parti yöneticilerinin gösterdikleri bu üç adres, parti yönetimlerinin demokratik siyasetin sorumluluğun gereğini yerine getirmek yerine bundan kaçmaktan ibaret üzüntü verici bir manzaradır.

Yaşanan hezimetin sorumluluğu, elbette, Çatı Aday formülü yanlışını yaratıp milyonlarca seçmene dayatarak kabul ettirmeyi deneyen yetkililerin kendilerindedir.

[BAG, 11 Ağustos 2014]

Rifat Serdaroğlu : SAĞIR MISINIZ KÖR MÜSÜNÜZ??

Dostlar,

AKP kurucularından, genel başkan yardımcılarından, eski Mersin Milletvekili dışsatımcı (ihracatçı) Dengir Mir Mehmet Fırat bile sonunda “hidayete erdi” !
AKP hakkında yenilmez yutulmaz savlar ileri sürdü TV canlı yayınında..

Cumhuriyet’in Başsavcılık makamından “tık” yok..

Sayın Rifat Serdaroğlu da adeta isyan ederek bu muhterem zevata soruyor :

  • SAĞIR MISINIZ KÖR MÜSÜNÜZ??   

AKP’den yolsuzluklar nedeniyle istifa edenler yavaş yavaş da olsa artmakta.
Seçilmiş ve görevde 9 milletvekili bunlara dahil..
Basına baskılar yüzünden hepsini öğrenemiyoruz..

Ancak 12. Cumhurbaşkanı seçiminde RTE’nin ilk turda seçilme olasılığını
oldukça düşük olarak değerlendiriyoruz. 2. tur için ise “Allah kerim”!

– 10 Ağustos’ta mutlaka oy kullanalım
– Oyumuzu boş ya da geçersiz atmayalım
– RTE karşısında kazanma olasılığı olan tek adayda birleşelim..

Günümüzün 3 kalemlik kurtuluş reçetesi –biraz acı da olsa– budur..

Sevgi ve saygıyla
8.8.2014, Amasya

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

=======================================================

SAĞIR MISINIZ / KÖR MÜSÜNÜZ??

Rifat Serdaroğlu

Ey Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı,
Ey Hukuk Devleti İlkesine inandığını söyleyen Cumhuriyetin Başsavcıları,
Ey maaşını Türk Devletinden alıp çoluk çocuğunun rızkını temin eden,
Cumhuriyetin Savcıları!

Sizler gazete okumaz, televizyon seyretmez, bilgisayar kullanmaz,
haber okumaz mısınız?
Sizlerin gücü yalnızca Türkiye Cumhuriyeti’nin sade vatandaşlarına mı yeter?
Sizler hepiniz, Recep Tayyip Erdoğan’ın “suç işleme” özgürlüğü olduğuna mı inanıyorsunuz? O’nu, yasaların üzerinde mi görüyorsunuz yoksa O’ndan ve adamlarından korkuyor musunuz?

Erdoğan her gün anayasayı, siyasal partiler yasasını çiğniyor, YSK kararlarını takmıyor, “nüfuz kullanmak- nedensiz sülalece zenginleşmek- ihale verdiklerinden
pay almak- yargıya müdahale etmek” gibi Türk Ceza Yasasında ceza karşılığı olan suçları korkmadan işliyor, mezhepsel ve etnik farklılıkları kaşıyarak ülkeyi felakete götürüyor sizler hepiniz seyrediyorsunuz!
Yapılanları görmüyor, duymuyor musunuz?

Diyelim ki, 12 senedir mesleğinizi, cübbenizi astığınız askıya bıraktınız ve
hep başınız önde yaşadınız!

Peki, çocuklarınız başka bir ülkede mi yaşayacaklar?
Sizler, çocuklarınızın-torunlarınızın geleceğini IŞİD- El Kaide- El Nusra gibi ortaçağdan kalma canilerin eline mi bırakacaksınız?
Hukuktan, adaletten, çağdaşlıktan, Atatürk’ten, Türkiye’den vazgeçtiniz diyelim!
Gözlerine bakarken içinizin titrediği çocuklarınızdan, onların geleceğinden de mi vazgeçtiniz? Ahirete intikal ettiğinizde, babalarınızın- dedelerinizin-Cumhuriyetin Kurucularının yüzlerine nasıl bakabileceksiniz?

Bakın Sayın Savcılar;

Sizler gibi HUKUKÇU olan Dengir Fırat adlı biri dün bir şeyler söyledi. Dedi ki:

  • CEMAATİ; EMNİYET’E, ASKER’E ve MİT’E KARŞI BİZ YERLEŞTİRDİK!

Bu sözler kendisi de sizler gibi hukukçu olan, AKP’yi kuran, yıllarca Erdoğan’ın yardımcılığını yapan biri tarafından söyleniyor.
Üstelik köy kahvesinde değil, televizyon canlı yayınında söyleniyor.
Bahsedilen Cemaat elemanları, ya Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla ilgili Bakan tarafından atanmıştır, ya da üçlü kararname dediğimiz, Bakan-Başbakan-Cumhurbaşkanı imzalarıyla görevlendirilmişlerdir!

Erdoğan’la SİYASAL SORUMLULUĞU yıllarca paylaşan Dengir Fırat bir şey daha söyledi :

  • “AKP; YOLSUZLUK ve SUÇ ÜRETEN BİR YAPI HALİNE GELDİ!”

Bir siyasal parti Genel Başkan Yardımcısının, Anayasamızın özüne-ruhuna aykırı uygulamaların yapıldığını, suç işlendiğini iddia etmesi, sizleri ilgilendirmez mi?
Böyle bir işe devletin hangi birimi bakar? Tapu-Kadastro Müdürlüğü mü,
Siirt’ten ve Maldivlerden sorumlu Jet Fadıl mı, yoksa yeni Milli Eğitim Bakanı
Bilal Oğlan mı?

Israrla ve sabırla helal süt emmiş bir CUMHURİYET SAVCISININ, Dengir Fırat’a
“Gel bakalım arkadaş, senin bu söylediklerin çok ağır ithamlardır.
Ver bakalım elindeki belgeleri, anlat bakalım bildiklerini..
” demesini bekliyorum.

Umarım boşuna beklemem. Sizler hiçbir şey yapmasanız bile “Kamu Görevlisi Başbakan’a hakaret” suçu işlediğim iddiasıyla yine bana dava açarsınız,
değil mi?

Sağlık ve başarı dileklerimle
07 Ağustos 2014

İŞÇİ PARTİSİNİN GEÇ KALAN UYARISI : Boykot çağrısı yanlıştır!

İŞÇİ PARTİSİ UYANDI…

İŞÇİ PARTİSİNİN GEÇ KALAN UYARISI : Boykot çağrısı yanlıştır!

  • “…Şimdi Ekmek Beye vurmak, boşluğa yumruk atmak anlamına gelir.
    Bu dönemde görev, Tayyip’in oy oranını mümkün olduğu kadar aşağı çekmek için sandığa gitmektir. Boykot çağrısı yanlıştır.…” Doğu Perinçek

Değerli arkadaşlar,

12. Cumhurbaşkanı seçimi konusunda taaa başından beri söylediğimiz şey,
eğer RTE’nin CB olmasını gerçekten istemiyorsanız, o zaman kim olursa olsun, Muhalefet Partilerinin üzerinde uzlaştıkları ortak adayın desteklenmesinin
“tek doğru seçenek” olduğudur.

  • “Sandığa gitmemek, veya boş, geçersiz oy vermek
    RTE’nin seçilmesine dolaylı yoldan katkıdır.”
    dedik..

Bu söylediklerimize karşın kendilerine “Atatürkçü, Yurtsever, Aydın..” diyen küçük bir kesim, ver yansın Ekmel Bey’i, ehven-i şer edebiyatıyla yerden yere vuran eleştiri bombardımanını sürdürdüler, insanları yanılttılar.

Biz de dedik ki; bu arkadaşlar mantık dışı, duygusallıkla hareket eden,
Mustafa Kemal‘in pratiklerinden zerrece ders çıkaramamış, hayalperest arkadaşlardır… Bunun üzerine ne İP düşmanlığımız kaldı, ne de Atatürkçülüğümüzü gözden geçirmek gerektiği….

Peki şimdi ne oldu??

Çoook geç de olsa İP Genel Başkanı gerçeği gördü,

Muhalefetle aynı cephede olması gerektiğini anladı ve Boykot çağrısının yanlışlığını söylüyor… (Ekmek Bey diyerek dalga geçmeye de devam ederek..)

Ancak son 3 hafta içinde Ekmel Bey aleyhine yürütülen yoğun propagandalarla
o denli çok seçmenin aklı çelindi ki, artık yitirilen seçmenlerin geri kazanımı olanaklı değil.

Peşinen söyleyebilirim :

46 milyon seçmenden daha az sayıda katılım olursa ve/veya
Geçersiz oy oranı %3’ten büyük olursa,
Ve sonuçta Ekmel Bey seçimi 1. turda küçük bir farkla yitiririrse,
bu yitik boykotçular” nedeniyle demektir.

Bu böyle biline.

Sevgilerimle…æ

Prof. Dr. D. Ali ERCAN

Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığına Başbakan R.T. Erdoğan’ın İstifa Etmiş Sayılması İçin Dilekçemiz


Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığına
Başbakan R.T. Erdoğan’ın İstifa Etmiş Sayılması İçin Dilekçemiz


Dostlar
,

09 Temmuz 2014 günü, Cumhurbaşkanı (Cumhurbaşkanlığı DEĞİL!) seçimi için SANDIK SEÇMEN LİSTELERİNİN askıdan indirileceği son gün..

Bu bakımdan, www.ysk.gov.tr adresinden seçmen sorgulama yapmak gerekiyor.

Adı bu sorgulamada çıkmayan yurttaşların hemen İlçe Seçim Kurullarına başvurusu gerek.

Başkalarının adına sorgulama yapmak için nüfus cüzdanındaki bilgilere gerek var.

Bu arada, Başbakan R.T. Erdoğan‘ın Cumhurbaşkanı adayı olması nedeniyle
bu görevinden ÇEKİLMİŞ SAYILMASI GEREKTİĞİ son derece açık bir
hukuksal gerçekliktir.

Sn. Mustafa Nevruz SINACI‘nın bu bağlamdaki dilekçe metnine web sitemizde
yer vermiştik.

Bu metin tarafımızdan biraz daha geliştirilerek ve dili arılaştırılarak Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı’na bu gün (09.07.2014) saat 12:22’de 0312 419 53 08 numaralı faksa gönderilmiştir. Öğleden sonra da elden ayrıca sunulmuş ve 20686 kayıt no ile
gelen evraka teslim edilmiştir.

Bu metin aşağıdadır :

************************

YÜKSEK SEÇİM KURULU BAŞKANLIĞINA,

Bilindiği üzere 10 Ağustos 2014′te Cumhurbaşkanı seçiminin 1. turu yapılacaktır. Kurulunuzca belirlenen seçim takvimine göre, “Kamu Görevlisi adaylar; adaylıklarının kesinleştiği 11 Temmuz 2014 Cuma günü görevlerinden istifa etmiş sayılırlar.” denilmektedir. Oysa 01 Temmuz 2014’te aday olduğunu açıklayan Başbakan Recep Tayip Erdoğan ve AKP yetkilileri, 61. Hükümetin Başbakanı Erdoğan’ın istifa etmesinin gerekmediğini iddia ve ifade etmiş bulunuyorlar. (01/02 Temmuz 2014 ve sonrasında, kamuoyuna, kezlerce…)

Bu duruma göre : Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı sıfatıyla “kamu ita ve icra amirliği” makamında oturan biri, kamu görevlisi midir? Görev, yetki ve sorumluluğu gereği,
tüm kamu dairelerine, memur, işçi ve çalışanlarına emir veren birinin “kamu görevlisi” olmaması olanaklı değildir. Böyle bir çelişki ileri sürülemez, tasavvur bile edilemez…

Kaldı ki; 59., 60. ve 61. hükümetlerin başı namı ve “kamu görevlisi” sıfatıyla Recep Tayip Erdoğan’ın bu sıfatı, kezlerce Türkiye Cumhuriyeti Mahkemelerince kabul ve karara bağlanıp buna göre; “Başbakan’a, yayın yoluyla hakaret edildiği gerekçesiyle TCK 125/3.a maddesine göre kezlerce para cezası hükmedilmiş”olmakla;

(1)- Adıyaman-Gölbaşı Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2013/229 Karar ve 2014/78 Esas No ile
(2)- İzmir-Tire Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2014/82 Karar ve 2014/279 Esas sayılı kararları ile sabit bu husus; Adli Yargı tarafından hiçbir kuşkuya yer vermeyecek açıklıkla kabul, ilân, ikrar, tescil ve ispat edilmiştir.

Ayrıca, 657 Sayılı Devlet Memurları Yasası md. 4. Devlet Memuru (kamu görevlisini) şöyle tanımlamakta :

     “Mevcut kuruluş biçimine bakılmaksızın, Devlet ve diğer kamu (kurum ve kuruluş) tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen aslî ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilenler, bu kanunun uygulamasında memur sayılır.”

Başbakan ve Bakanlar Kurulu üyeleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 8, 10, 40, 104 ve 109. madde hükümleri kapsamında Cumhurbaşkanı tarafından “atama yoluyla” yetkili ve görevli kılınarak görev verilir. Bu görevlerin seçilmişlikle doğrudan ilgisi yoktur. Çünkü seçilmemiş olanlar da aynı usul ve esaslara göre atanmak yoluyla görevlendirilebilirler.

Dahası: (1) Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 25.11.1985 tarih 410/595 sayılı kararında;
“TCK’nın 279. maddesine göre memur, Devlete ait bir iktidar ve yetkiyi kullanarak hukuksal işlem veya eylemin uygulanmasını gerçekleştirenlerle, bu hukuksal işlem ve eylemin (şahsen) uygulanmasına kamu hukuku usulüne uygun bir şekilde katılan ve yardım edenlerdir.”

(2) 6136 Sayılı Kanuna dayanılarak 21.03.1991 yıl ve 91/1779 sayı ile çıkartılan Bakanlar Kurulu Kararına göre: Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Yönetmeliğin (a) bendi; “Kanunun 7. maddesinin 1. fıkrasının (1), (2) numaralı bentlerinde sayılanlar ile (3) numaralı bendi uyarınca “silah taşımalarına karar verilen Kamu Görevlileri”:

“Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar ve Yasama Organı Üyeleri ve bu görevlerde bulunmuş olanlar…” denilmektedir. Dolayısıyla, “Kamu Görevlileri” sıfatı; nerede, hangi anlam, bağlam ve kapsamda kullanılırsa kullanılsın, sonuçta çeşitli kamu kuruluşlarında çalıştırılan ve hukuksal durumları birbirinden farklı olan tüm görevlileri içine almaktadır. Yani “Kamu Görevlileri” tanımı ve kapsamına Cumhurbaşkanından,
kamuya ait herhangi bir kurum, kuruluş ya da fabrikada işçi olarak çalışan kimseye dek herkes girmektedir.

    Nihayet: Anayasamızın 39, 40, 71 ve 137. maddelerinde açıklanan Kamu görev ve hizmetlerinde bulunanlar”, “Resmi Görevliler”, “Kamu hizmetine girenler”, “Kamu (kurumu) hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse” nitelemeleri de, bu anlam ve kapsamda “KAMU GÖREVLİLERİNİ” tanımlar.

     Sonuç olarak : Seçimlerin tartışılmaz; Demokrasi, Adalet ve Hukukun vazgeçilmez mutlak ilkesi olan yasa önünde eşitlik (AY md. 10), dürüstlük ve saydamlık, hukukun öngörülebilirliği ilkeleri…  gereği, Başbakan Erdoğan’ın, Cumhuraşkanı adaylığının kesinleşeceği 11 Temmuz 2014’ten başlayarak, görevinden istifa etmiş sayılacağının gereken ivedilikle, zamanında karara bağlanmasını; Anayasal dilekçe hakkı (md. 74) bağlamında;

Saygılarımla arz eder; adalet, eşitlik ve hukukun gereğinin yerine getirilmesini dilerim. 09 Temmuz 2014.

Prof. Dr. Ahmet SALTIK

Dilekçenin pdf formu için : YUKSEK_SECIM_KURULU_BASKANLIGINA_RTE_hk

Sevgi ve saygı ile.
9 Temmuz 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net