Etiket arşivi: ahmet saltık

Yılmaz Özdil : “ŞARAPNEL” / SHRAPNEL by Yilmaz Ozdil

ŞARAPNEL

portresi_kravatli

 

 

 

 

Yılmaz ÖZDİL
Hürriyet, 21.6.2012

Analar ağlamasın…
Bir “baba” göndermiş:

“Oğlum orada. Korkar mı? Bilmiyorum. Ateşlendiğinde başında nöbet tutardım, hasta olursa revire çıkabiliyor mu acaba? Akşam biraz gecikse, evhamlanırdık, gözümüz yollarda kalırdı. Şimdi, haftada bir telefon edebilirse, ne mutlu bize; kötü bir haber gelir mi korkusu ile… Sahi, neden telefon etmek yasak bu kadar? Vatan için ölmesi beklenen evlatlarımız casus mu? Sevdiği kız var mıydı… Bilmiyorum. Hiç söylemedi. Kimbilir, yüreğinde hangi fırtınalar esiyor oralarda… Babalar Günü’nde aradı en son… İyiyim dedi. Her şey güzel, merak etme dedi. Teselli etti. O mu evlat, ben mi, bilemedim. Bildiğim şu… Güle oynaya, seve seve gitti. Oğlumu gönderdiğim gibi canlı, sağ salim geri isterim.”

“Bedelliler evlat… Bizimkiler zayiat mı?”

“Bırakın bize insan muamelesi yapmalarını, tekerlekli sandalyemizi yürütecek kaldırım bile yapmıyorlar. Çarşıda, alışveriş merkezinde dolaşan… Dolaşabilen gazi gördünüz mü siz hiç?”

“Mücadele et dediler, mücadele ettik. Bize mücadele et diyenler, mücadele ediyor mu?”
Bir astsubay yazmış…

Her okuduğumda ve size aktarırken bile tüylerimi diken diken eden, mizahi kahrediciliğe, kahraman cesaretine dikkatinizi çekerim: “Bülent Arınç, teröristlerin silahları vardı diyor. Protezime bakarak endişeleniyorum: İster misin bana ateş etsinler!”

“Hava Kuvvetleri’nden emekli kurmay yarbayım. Eşimin babası, Kore gazisi…
Kendi toprakları için savaşmış gazilerin torunlarına bile sahip çıkıyorlar.
İki çocuğumuz var, Güney Kore firmasının gazi torunlarına verdiği bursla okuyorlar. Kore Hükümeti, Türk gazilerin torunlarını her sene yaz kampına götürüyor. Kore üniversitelerinde, burslu, master ve doktora imkânı tanıyorlar. Geçenlerde, Muharip Gaziler Derneği’ndeydim, Kore ve Kıbrıs gazileriyle sohbet ettim. KKTC büyükelçilerimiz bir kez bile gelmemiş.

Güney Kore Büyükelçisi ise, eşi ve askeri ataşesiyle birlikte sürekli ziyaret ediyor.”
“Eşim askerdeyken bileğini kırdı. Hastane odamızda, bacakları olmayan, yüzünde derin yaralar bulunan bir genç vardı; Cemil… Dokuz ay komada yatmış. Ölür demişler, uyanmış. Öylesine hayat doluydu ki, bileğimizdeki kırıktan utanıyorduk. Boşverin, vatan sağolsun diyordu. İş bulmuştu, çalışıyordu. Zaman zaman yaraları nüksediyor, açılıyormuş… Anacığına tedaviye gittiğini söylemiyor, eğitime gidiyorum diyormuş. ‘Anam yaşlı, üzülmesin, şekeri var’ diyordu.”

“Askeri hastanede nöbetçiydim. Gün ağarmak üzere, santral aradı, mayın vakası geliyor.
40 dakika mesafede, kan grubu A RH pozitif… Ameliyat ekibine haber verin, aynı kan grubuna sahip 10 kişi bulun dedim. Helikopter indi. Koşarken, bir er gördüm, çökmüş duvar dibine, hüngür hüngür ağlıyor. Arkadaşın mı oğlum? Değil komutanım, benim kanımı almıyorlar,

B miymiş neymiş benimki.”

“Bölgede, askerlerin tedavisinde çalışan bir annenin kızıyım ben… Onlarla büyüdüm. Hayatta kaldığına şükretmez, ölmediğine üzülmez, arkadaşlarıyla dağlarda olamadığına ağlar onlar.”

“Gelmeseler de olur, bayramda arasalar yeter.”
“Kafasına isabet eden kurşunla, iki defa kalbi duran, üç defa beyin ameliyatı geçiren,
111 gün komada kalan gazimiz Fırat’a, ev yaptırıyoruz. Kastamonu Tosya’da kampanya başlattık, iki senede 103 bin lira topladık. İnşaatta kullanmak üzere, manevi temsil için, 81 şehrimizden birer kavanoz toprak getirdik, nihayet temeli attık. Protokolümüz en öne kuruldu, bağışçılara teşekkür bile edilmedi.”

“Apo’yu eve çıkarmaya çalışanlar, lütfedip önce bize birer tek göz oda versinler,
Apo’nun villasını bahçesini sonra düşünsünler.”

“Eşim ve kızımla beraber, Bodrum’daki kampa gittik, emekli hekim asker arkadaşlarımızı ziyarete… Tekerlekli sandalyeyle gazileri gezdiriyorlardı. Rehabilitasyon için getirilmişlerdi. Fiziki görünümlerini anlatmama dilim varmaz ama… Bana en çok dokunan, çok istememe rağmen, onlarla iki kelime konuşamamak oldu. Konuşmuyorlardı. Günaydın’larımıza bile cevap vermiyorlardı. Onları gezdiren arkadaşları, üstelemeyin lütfen diyorlardı, bizimle bile konuşmazlar. Bir insanın, konuşmayarak bu kadar çok şey anlatabildiğini o gün, orada anladım.”

“Vatani görevimi mayın arama dedektörü kullanarak yaptım. Mayına basmadım.
Çatışmaya girmedim. Hiç yara almadım ama… Sivil hayatıma normal insan gibi devam edemediğimi söyleyebilirim. Aradan üç sene geçti. Yürürken yerinden oynayan bir kaldırım taşının, yüreğimdeki anlamını size tarif edemem.”

“Kuş sesleri, hatta sinek vızıltıları bir anda kesilir, makasın kâğıdı kestiği gibi, bir anda… Sırtüstü yapışırsın yere, uğultuların arasında mayın kelimesini ayırt edersin sadece…

Masmavi gökyüzüne bakarken bulursun kendini, arkadaşların bi şeyin yok diye bağırır,
bilirsin ki, bacağın yok… Hep o soru çınlar aklında, tekrar tekrar, neden ben,
neden ben?”

“Bastım… Bayılmışım. Helikopterde ayıldığımda dedim ki kendime,
kızıma nasıl söyleyeceğim?”

Faturayı ödeyemediği için elektriği kesilen mi ararsın, üç kuruş kredi borcundan icralık olan, eşyaları haczedilen mi?

Şarapnel gibi yağıyor mesajlar, sağanak şarapnel gibi…
Bilmiyorum artık, vicdanımızın neresine denk gelirse..

======================================================

Bizim yorumumuz-katkımız..

Dostlar,

Yılmaz Özdil’in bu yazısı bizi hüngür hüngür ağlattı..
Birkaç gün gecikme ile de olsa paylaşmak istedik.

Halkımız / Ulusumuz, PKK maşa örgütünün 1979’da Abdullah Öcalan’a emperyalistlerce kurdurulmasından 5 yıl sonra 1984 Eruh-Şemdinli baskını yaptırılarak gündeme sürüldü.

28 yılda yaklaşık 40 bin cana neden oldu. Birkaç yüz milyar dolar da yitiğe..

Orta yoğunluklu bir savaştan beter.

Halkımız-ulusumuz bağrına taş basarak sabretti; kınalı kuzular parçalanmış bedenleri ile toprağa verilirken,

Aşk olsun ki,

O anababalar “VATAN SAĞOLSUN!”

demeyi sürdürdüler.

Bu denli yüksek bir vatan sevgisi dünyanın hangi ulusunda var??

Bunlar bir iç savaşa ve dolayısıla ülkemizin-halkımızın bölünmesine yetmedi!
Emperyalizm başaramadı, halkımızın vatan sevgisine, sabrına ve sağduyusuna yenildi..

Şimdi başka provokasyonlarda sıra..

Yetmedi, şimdi Suriye’ye bizi saldırtmak istiyorlar..

Uçak düşmesi / düşürülmesi olayı böylesine iğrenç bir tezgah olabilir..

Aman dikkat..

Serinkanlılığı elden bırakmayalım, oyuna gelmeyelim..

Türk ve Kürt kardeştir..

Kürt kardeşlerimizin “kürtçülük” yapanlara destek vermediklerini, vermeyeceklerini biiyoruz..

Sormak isteriz :

1. Emperyalizm ile işbirliği yapılarak özgürlük savaşımı verilebilir mi?

2. Emperyalizmin insanlık tarihinde özgürlüğüne kavuşturduğu bir halk var mıdır?

Sevgi ve saygı ile.
23.6.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

22 Haziran 1919 Amasya Genelgesi-Tamimi’nin 93. Yılı.. / Amasya Circular by Mustafa Kemal Pasha; 93rd Year

Amasya_Genelgesi_93_Yil_Sonra_Geriye_Donuk_Tarih_Irdelemesi.22.6.12docx

İlhan Selçuk : ŞAŞIP KALIYORUM ! / I’m stupefied, by Ilhan Selcuk

ilhan_selcuk_sasip_kaliyorum_2006

CIA Sınırdan Suriye’ye Silah Sokuyor / CIA passing weapon to Syria through Turkey’s border

Cumhuriyet 22.06.2012

Ajanlar Türkiye’nin güneyinde

CIA sınırdan silah sokuyor!

 New York Times gazetesi, CIA’nın Suriye’deki rejim karşıtlarına Türkiye üzerinden gizlice silah sevkiyatı yaptığını yazdı.

Gazete haberini Amerikan yetkilileri ve Arap istihbaratına dayandırırken silahların parasının Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar tarafından ödendiği belirtildi.

Suriyeli sığınmacıların bulunduğu Öncüpınar kampı küçük bir kasaba görünümünde. Kamp için Türkiye’nin harcadığı para tam 84 trilyon lira.

Kampta kalan bazı grupların Suriye’de eylem yapıp geri döndükleri belirtiliyor.

ÖNCÜPINAR KAMPI’NDAN İZLENİMLERİ

Sığınmacıların kampı küçük bir kasaba olmuş

KİLİS – Suriye’de yaşanan gelişmeler, AKP hükümetinin dış politikada öncelikli konu başlıklarından bir tanesi. Beşşar Esad rejimini gözden çıkaran hükümet, bir yandan Şam’da Müslüman Kardeşler’in ağırlıklı olduğu bir yönetimin gelmesi için uluslararası alanda çabalarını yürütürken diğer yandan da bu ülkeden gelen sığınmacılara kapılarını sonuna kadar açmış durumda.

Türkiye’ye gelen Suriyeli sığınmacıların bulunduğu Öncüpınar kampı 10 bin 506 kişinin yaşadığı küçük bir kasabaya dönüşmüş. Kamp, AB Bakanı Egemen Bağış ve AB’nin insani yardımdan sorumlu komiseriKristaline Geogieva ile birlikle kapılarını basına da açtı. Kamp daha önce hac konaklama tesisi olarak kullanılırken, Suriye’den gelenlerin sayısı artmaya başlayınca sığınmacılar için bir konteynır kasaba inşa edilmiş. Kamp yetkililerinin,

Suriyeli sığınmacıların ne kadar iyi koşullarda ağırlandığını anlatma çabalarına karşın, “konteynır kasaba”nın çok büyük sorunları barındırdığı da hemen göze çarpıyor. Kampta görev yapan polisler çok ciddi bir asayiş sorunu olduğundan yakınıyor:

“Kendi ülkelerinde bir polis bunların yüz tanesini önüne katıp götürürken sesleri çıkmıyor, burada yüz polis bir tane Suriye ile baş edemiyoruz.”

Yetkililerin çizdiği olumlu tabloya karşın, kamptaki görevlilerin çekine çekine anlattıkları, yaşanan sıkıntılara ışık tutacak nitelikle…

Kampta kalanlardan bazıları haftanın belli günlerinde sınırın diğer yanındaki muhaliflerle haberleşip karşı tarafa geçiyor ve eylemlere katılıp geri dönüyor.
Bu gerçeği kampta bilmeyen yok gibi. Yetkililer, böyle bir durumu yalanlasalar da kampta kalanların dışarı çıktıktan sonra nereye gittiklerini kontrol etmenin mümkün olmadığını da söylüyorlar. Kampta kalanların parmak izi alınıyor, böylece kimin kaldığı kimin gitti öğrenilebiliyor. Ancak giriş çıkışlar ne kadar denetim altında olsa da duvarların üstünden kaçak girenlerin önü kolay kolay kesilemiyor.“Peki, nasıl haberleşiyorlar” diye soruyoruz, gelen yanıt çok basit:

“Ellerinde cep telefonları var, konteynırlarında
internetleri var.”

Kampta kalanların tamamı Sünni. Görevlilerin deyimiyle “dindar, mutaassıp insanlar”.

Başı açık tek bir kadın sığınmacı görmek mümkün değil, hatta kadınların önemli bir bölümü peçeli…

Not : Bizim yorumumuz aşağıda, “yorum” bölümünde…

Mele Ordusu Görevde.. / A Mob of 1000 “Mele” (Molla) is on march!

Mele_ordusu_gorevde

Konuk Yazar Oktay Akbal : Haziran’da İlhan Selçuk’la / Going through with İlhan Selçuk in June 2012

ilhan_selcuk’la_haziran’da_Cumhuriyet_21.06.2012

İlhan Selçuk.. (Ölümünün 2. yılında Emre Kongar’dan..) / İlhan Selçuk, 2nd Commeroration Year

AYDINLANMA BİLGESİ İlhan Selçuk üstadımız.. Seni çok özlüyoruz. Özellikle yazılarınla, eyleminle yaşama kattıkların, bizi hep AYDINLATTIĞIN için derinden borçluyuz..

ilhan_selcuk’a_21.6.12

Konuk Yazar Prof. Dr. Ali Ercan : İNANÇ KONUSUNDA UYGAR BİR TARTIŞMANIN ASGARİ TEMELİ / A minimal basis for a religious debate

inanc_kumeleri_inanc_KONUSUNDA_UYGAR_tartisma_kosullari