Etiket arşivi: Beşar Esat

DOĞU PERİNÇEK : “Kürt Koridoru’nun muhafızları”


“Kürt Koridoru’nun muhafızları”


portresi_bayrakli

 

DOĞU PERİNÇEK

AYDINLIK, 4.10.14

Bütün yurttaşlarımızın Kurban Bayramı’nı kardeşlik, barış, özgürlük dilekleriyle kutluyoruz.

Sıfır olasılık

En önemli soru: Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sınırı geçtikten sonra Suriye Ordusu ile çatışma veya Şam’a yürüme olasılığı var mıdır?

Yanıt: Sıfır olasılık!

Genelkurmay, hükümete verdiği raporda “Suriye’nin hassasiyetlerine özen gösterilmeli” uyarısında bulunuyor. Org. Necdet Özel de bu duyarlılığı yineledi.
Sınır ötesinde harekât yapacak olanların tutumu budur.

Graham Fuller ve Henry Barkey gibi ABD kurmayları, “savaşı yitirdik” diye gerçeği teslim ettiler. Beşar Esat’ı devirme siyaseti gerçekçi değildi ve yenildiler.
Şimdi “Esat’ın terörü temizlemesine ses çıkarmayalım” siyasetine yöneliyorlar.

Peki bu koşullarda TSK tamponunu Suriye’ye karşı saldırı olarak yorumlayanların yaptığı iş nedir?

“Kürt Koridoru” adı verilen İkinci İsrail Koridoru’na muhafızlık yapıyorlar,
bir.İkincisi, ama daha önemlisi: PKK’nın imdadına koşuyorlar.

TAMPONDAKİ SAFLAŞMA

Türk Ordusunun Tampon bölge kurmasına kim karşı?

– ABD emperyalizmi,
– İsrail,
– PKK, KCK, HDP ve yeni müttefikleri CHP.

Saflaşma apaçık ortada değil mi?

Genelkurmay Sözcüsü, “Tampon bölgenin Kürt koridorunu dağıtacağını” belirtiyor.

Abdullah Öcalan, TSK’nın hedefinde kendilerinin bulunduğunu belirtiyor ve
AKP’yi “sonra darbe olur” diye uyarıyor.

KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık, “Tampon bölge kurulursa savaş başlar.” diyor
(Aydınlık, 3 Ekim 2014).

Amerikancı yazarlar da Tezkere’nin PKK’yı hedef aldığını açıkça yazıyorlar
(Örneğin Cengiz Çandar, Radikal, 2 Ekim 2014).

Suriye’nin kendi topraklarında Türk Ordusunun askerî harekâtta bulunmasına karşı açıklaması olağandır, bir ilke tutumudur. Ancak Suriye yetkilileri, sınırdaki terörün temizlenmesine olumlu bakıyorlar.

Bölücü ve sözde İslamcı teröre karşı mücadele, bölge ülkelerini birleştirecektir. Süreç bu yöndedir.

TÜRK ORDUSUNA KURŞUN SIKACAKLARA MORAL VERENLER

PYD’nin silahlı güçlerini ABD’nin Özel Kuvvetleri olan Delta Force eğitiyor
(Aydınlık, 1 Ekim 2014). Niçin?

– Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kurşun sıkacaklar.

Tampon bölge karşıtları da, Türk Ordusuna kurşun sıkacaklara moral veriyorlar.

Bir kısım örgütler, Ankara’da PKK/PYD ile dayanışma yürüyüşü yapıyorlar.
Kendilerini gizlemek için emperyalizm karşıtı ve Suriye dostu sloganlar bulmuşlar.

Peki bunlar değil miydi düne dek “Katil Esat” diyenler ve ABD’nin Suriye’yi yıkma harekâtını destekleyenler. Yine aynı cephedeler!

DÜZ OVADA SAVAŞAMAYANLAR

PKK’nın morali perişan. “Rojava”daki liderleri, Finlandiya’ya değil, Danimarka’ya kaçmış! Selahattin Demirtaş’ın da moralinin bozuk olduğunu dostları yazıyor
(Ruşen Çakır, Vatan, 28 Eylül 2014). HDP yöneticileri, Washington’da ve Ankara’da yalvarma eylemlerine geçtiler.

PKK bütün iddiasını yitirdi. Kandil’dekiler, “Düz ovada savaşamayacaklarını”
ilan ettiler. O zaman sormazlar mı,

  • “Siz Kürt devletini Kaf Dağı’nın tepesinde mi kuracaktınız?”

Düz ovada savaşamayanlar, halkın güvenliğini sağlayamayanlar devlet kurabilir mi, özerklik yürütebilir mi?

PKK’nın koruyamadığı Kürtler, T.C.’ye sığınıp Türk askerine sarılıyor.

Hani T.C. düşmandı, Türk Ordusu düşmandı!

Kürdün can güvenliğini Türk Silahlı Kuvvetleri sağlıyor.

Yalnız Ayn el- Arap’taki Kürtler değil, Güneydoğu Kürtleri de bunu görüyor.
Halk, artık farkındadır: Güvenliği PKK sağlayamaz, Türk Ordusu sağlar.

BU VATAN KİMİN VATANI ?

Bölücü teröre kol kanat gerenler şu soruyu kendisine sormalı:

– Bu vatan benim vatanım değil mi?
– Bölücü terörün temizlenmesi beni ilgilendirmiyor mu?

Bu sorular özellikle CHP’nin önündedir, ama PKK kuyrukçusu sözde Solcuların
ve onların cephesinde yer alan başkalarının da önündedir.

TSK’NIN AYAĞINA DOLAŞMAK KİMİN GÖREVİ ?

Bugün bir vatan savaşının eşiğindeyiz.

Türk Silahlı Kuvvetleri, valilere verilen operasyon yetkisini geri istedi
(Aydınlık, 3 Ekim 2014). Demek ki, harekâtın iç cephesi var.

Bu haber, vatanını sevenleri uyarmaya yetmiyor mu?
CHP’nin aklını başına getirmeye yetmiyor mu?

Bölge ülkeleri ve Türkiye’nin vatanseverleri sürece katkıda bulunmak durumundadırlar. Bu katkı, bölücü teröre karşı mücadelenin karşısına dikilerek yapılmaz.
CHP ve PKK kuyrukçuları bunu yapıyor.

Türkiye’nin bütünlüğünü ve barışı sağlamak istiyorsak, bölücü teröre karşı
vatan mücadelesine katkıda bulunacağız. Mücadelenin tutarlı olarak yürütülmesine yönelik yapıcı eleştiriler getireceğiz. Ama hakem ve yargıç konumundan değil,
savaş mevziisinden.

BİR ÜLKEDE İKİ SİLAHLI GÜÇ OLUR MU

Türk Ordusu, Türkiye vatanı içinde kime karşı harekât yürütecek, Suriye’ye karşı mı?

Bir ülkede iki silahlı güç olmaz.

  • PKK’nın silahlı örgütleri önünde sonunda dağıtılacaktır.

Türkiye’de vatanın bütünlüğü görevi bütün görevlerin önündedir.
Bağımsız ve Demokratik Türkiye için mücadelede öncelik,
şimdi bu görevin başarısında düğümleniyor.

CHP dahil PKK’nın dostları, AKP’ye karşı mücadele etmiyorlar, Türkiye’ye karşı mücadele ediyorlar ve AKP’ye “vatanseverlik rolünü” ikram ederek, AKP’ye karşı mücadeleye de zarar veriyorlar.

‘KOMÜNİST HİLMİ’NİN ÇOCUKLARI

Bugün Kürt Koridorunun muhafızlığına soyunmak,
ABD cephesinde mevzilenmek anlamına geliyor.

İstiklâl Savaşı’nda düşman ordusuna destek olmak hangi anlama geliyorsa,
Kürt Koridoruna kalkan olmak da aynı anlama geliyor.

Mustafa Kemal Paşa savaşırken, O’nu beğenmeyen ukalâlar vardı.
Hatta bunların bir kesimi İstanbul’da “Komünistcilik” oynuyorlardı. Adları İştirakçi Hilmi, yani “Komünist Hilmi” idi, ama yaptıkları iş İngiliz işbirlikçiliği idi.

Şefik Hüsnü ve Hikmet Kıvılcımlı gibi gerçek devrimciler ise
Mustafa Kemal Paşa’yla birlikteydi ve Parti Pehlivanlar cephelerde savaşıyorlardı.

(Son Güncelleme: Cumartesi, 04 Ekim 2014 10:39)

CIA Sınırdan Suriye’ye Silah Sokuyor / CIA passing weapon to Syria through Turkey’s border

Cumhuriyet 22.06.2012

Ajanlar Türkiye’nin güneyinde

CIA sınırdan silah sokuyor!

 New York Times gazetesi, CIA’nın Suriye’deki rejim karşıtlarına Türkiye üzerinden gizlice silah sevkiyatı yaptığını yazdı.

Gazete haberini Amerikan yetkilileri ve Arap istihbaratına dayandırırken silahların parasının Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar tarafından ödendiği belirtildi.

Suriyeli sığınmacıların bulunduğu Öncüpınar kampı küçük bir kasaba görünümünde. Kamp için Türkiye’nin harcadığı para tam 84 trilyon lira.

Kampta kalan bazı grupların Suriye’de eylem yapıp geri döndükleri belirtiliyor.

ÖNCÜPINAR KAMPI’NDAN İZLENİMLERİ

Sığınmacıların kampı küçük bir kasaba olmuş

KİLİS – Suriye’de yaşanan gelişmeler, AKP hükümetinin dış politikada öncelikli konu başlıklarından bir tanesi. Beşşar Esad rejimini gözden çıkaran hükümet, bir yandan Şam’da Müslüman Kardeşler’in ağırlıklı olduğu bir yönetimin gelmesi için uluslararası alanda çabalarını yürütürken diğer yandan da bu ülkeden gelen sığınmacılara kapılarını sonuna kadar açmış durumda.

Türkiye’ye gelen Suriyeli sığınmacıların bulunduğu Öncüpınar kampı 10 bin 506 kişinin yaşadığı küçük bir kasabaya dönüşmüş. Kamp, AB Bakanı Egemen Bağış ve AB’nin insani yardımdan sorumlu komiseriKristaline Geogieva ile birlikle kapılarını basına da açtı. Kamp daha önce hac konaklama tesisi olarak kullanılırken, Suriye’den gelenlerin sayısı artmaya başlayınca sığınmacılar için bir konteynır kasaba inşa edilmiş. Kamp yetkililerinin,

Suriyeli sığınmacıların ne kadar iyi koşullarda ağırlandığını anlatma çabalarına karşın, “konteynır kasaba”nın çok büyük sorunları barındırdığı da hemen göze çarpıyor. Kampta görev yapan polisler çok ciddi bir asayiş sorunu olduğundan yakınıyor:

“Kendi ülkelerinde bir polis bunların yüz tanesini önüne katıp götürürken sesleri çıkmıyor, burada yüz polis bir tane Suriye ile baş edemiyoruz.”

Yetkililerin çizdiği olumlu tabloya karşın, kamptaki görevlilerin çekine çekine anlattıkları, yaşanan sıkıntılara ışık tutacak nitelikle…

Kampta kalanlardan bazıları haftanın belli günlerinde sınırın diğer yanındaki muhaliflerle haberleşip karşı tarafa geçiyor ve eylemlere katılıp geri dönüyor.
Bu gerçeği kampta bilmeyen yok gibi. Yetkililer, böyle bir durumu yalanlasalar da kampta kalanların dışarı çıktıktan sonra nereye gittiklerini kontrol etmenin mümkün olmadığını da söylüyorlar. Kampta kalanların parmak izi alınıyor, böylece kimin kaldığı kimin gitti öğrenilebiliyor. Ancak giriş çıkışlar ne kadar denetim altında olsa da duvarların üstünden kaçak girenlerin önü kolay kolay kesilemiyor.“Peki, nasıl haberleşiyorlar” diye soruyoruz, gelen yanıt çok basit:

“Ellerinde cep telefonları var, konteynırlarında
internetleri var.”

Kampta kalanların tamamı Sünni. Görevlilerin deyimiyle “dindar, mutaassıp insanlar”.

Başı açık tek bir kadın sığınmacı görmek mümkün değil, hatta kadınların önemli bir bölümü peçeli…

Not : Bizim yorumumuz aşağıda, “yorum” bölümünde…