Kategori arşivi: Hekim Saltık

TTB Raporu : AİLE HEKİMLİĞİ; NE DEDİLER – NE OLDU?

AİLE HEKİMLİĞİ: NE DEDİLER,
NE OLDU?

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz Türk Tabipleri Birliği (TTB – Ankara Tabip Odası) meslek örgütümüzden çok değerli bir rapor daha yayımlandı. Bu rapor vesilesiyle, AKP’nin kökü dışarıda – güdümlü sağlık politikalarını irdelemek istiyoruz. 12 sayfalık özlü rapor şöyle başlıyor :
*****

Aile Hekimliği: Ne Dediler Ne Oldu?

Sağlıkta Dönüşüm Programının (SDP) önemli bileşenlerinden biri olan aile
hekimliği, yasal düzenlemeler yapıldıktan sonra 2005 yılında pilot uygulama
olarak Düzce’de başlatıldı. SDP’nin içerdiği sekiz bileşenden biri de “Yaygın, Erişimi Kolay ve Güler Yüzlü Sağlık Hizmet Sistemi” başlığı idi. Bu başlıkta 3 öge bulunuyordu:

1. Güçlendirilmiş Temel Sağlık Hizmetleri ve Aile Hekimliği,
2. Etkili, Kademeli Sevk Zinciri,
3. İdari ve Mali Özerkliğe Sahip Sağlık İşletmeleri.

Hastaneleri özerkleştirirken 1. Basamak sağlık kurumları olan Sağlık Ocaklarını
dönüştürmeyi de ihmal etmeyen SDP, aile hekimliği sisteminin 1. Basamakta yaşanan sorunları çözeceği iddiasındaydı. Ama beklenen olmadığı gibi varolan sorunlara yeni sorunlar eklendi.

Ne Dediler??

“Hastaların büyük çoğunluğunun sorunlarının 1. Basamakta çözülebilir olduğu ve hastane polikliniklerinin bu tür hastalarla dolu olduğunu biliyoruz. Sistemin etkili hale getirilmesi, hem hastanelerimizdeki gereksiz yığılmaları azaltacak ve tedavi hizmetlerinin kalite artışına hizmet edecek, hem de sağlık harcamalarındaki israfı azaltacaktır. Sevk sistemi tek yönlü bir yol
değildir. Tanı ve/veya tedavi için 2. veya 3. Basamak kuruluşlara sevk edilen hastaların çoğu, tedavinin devamı, izleme ve bakım için daha alt seviyedeki kurumlara geri gönderilmelidir. Hastaların kayıtlarını tutmakla sorumlu olan hekimin sevk ettiği hastasına 2. Basamakta verilen konsültasyon hizmetinin geri bildirimi tıbbi kayıt sistemini güçlendirecektir. Böylece bireylerin aile hekimlerince sürekli izlenmesi mümkün olabileceği gibi, kaliteden ödün vermeksizin daha kısa sürede ve düşük maliyetli sağlık hizmetinin sunumu mümkün olabilecektir.”
*****
NE OLDU ??

SDP’nin sevk sistemi iddiası çok kısa sürdü. “Hastanelerimizdeki gereksiz yığılmaları azaltacak ve tedavi hizmetlerinin kalite artışına hizmet edecek, hem de sağlık harcamalarındaki israfı azaltacak” sevk sistemi, 2007 yılındaki Genel Seçim öncesi kaldırıldı. 2008 yılı Kasım ayında Bayburt, Denizli, Isparta ve Gümüşhane gibi oldukça sınırlı nüfusa sahip illerde pilot olarak tekrar başlatılan sevk zinciri uygulaması, 15 gün sonra aile hekimliği birimlerine kayıtlı hasta sayısının çok fazla olması ve aile sağlığı merkezlerindeki işlerin içinden çıkılmaz hal alması nedeniyle ikinci kez tarihin tozlu raflarına kaldırılmış oldu.
*****
Koruyucu sağlık hizmetlerini güçlendireceği iddiasındaki SDP’nin aile hekimliği sistemi ile kızamık bağışıklama oranları %96-98 düzeyinde seyrettiği belirtilirken, 2013’te 7112 kızamık olgusu görüldü bu olguların 2931’inin aşısız olduğu ortaya çıktı. Sağlık Bakanlığı tarafından yapılması gereken aşı ile ilgili yasal düzenlemelerin yapılmaması nedeniyle “aşı reddi” sayısı giderek artarak tüm toplumu tehdit etmeye başladı. Yine, Sağlık Bakanlığı’nın pasif tutumu
nedeniyle önlenebilir doğuştan hastalıkların tanısı için kullanılan “topuk kanı” alınmasına karşıda dirençler başladı.
En önemli sağlık göstergelerinden biri bebek ölüm hızıdır. 2014 yılında doğan her bin bebekten Kilis’te 25.3’ü, Van’da 19’u, Şanlıurfa’da 18’i bir aylık bile olmadan yaşamını yitirdi. 2015 yılında benzer şekilde, canlı doğan her bin bebekten Kilis’te 25.3’ü, Şanlıurfa’da 20.1’i, Gaziantep’te 17.2’si ilk ayını bile doldurmadan yaşama veda etti..
*****
Rapor şöyle sonlandırılıyor                       :

“Hekim seçme özgürlüğü” herhangi bir bölge sınırlaması olmaksızın kişilerin aile hekimine kaydını olanaklı kıldı. Hizmet bütünlüğü ve hizmete erişim açısından olumsuzluklar oluşturan bu özgürlüğün sınırları duruma ve yere göre çizildi. İstanbul’da yaşayan bir hastanın aile hekimliği kaydının Trabzon’daki bir aile hekimine yapılması olanaklı hale geldi. Aile hekimliği sistemiyle 1. Basamak sağlık hizmetleri parçalı hale getirildi. Bu hizmetlerin bütüncül yaklaşımı parçalanarak bireysel ve toplumsal sağlık hizmeti birbirinden ayrıldı. Aile hekimliği sistemi ile oluşturulan kurumlar; sağlık hizmetlerinin planlanmasında kullanılacak verilerin elde edilemediği, kişiye yönelik koruyucu hizmetleri performans gereklilikleriyle sınırlandıran, “müşteri memnuniyeti” odaklı hale getirildi. Bu kurumlarda çalışan hekimlere bir tür “işletmeci” rolü verilmektedir. SDP ile aile hekimliği sistemi, piyasa yönelimli bir 1. Basamak hizmeti olmuştur. Böyle bir yönelimle hekimler, rekabet etmek ve “müşteri memnuniyeti”ni sağlamak zorunda oldukları, güvencesiz, kuralsız ve mesleksel bağımsızlığın tehlikede olduğu bir çalışma ortamında ayakta kalmaya çalışmaktadırlar.
*****
Dostlar,

Bu önemli ve ülkemiz sağlık tarihine not düşen rapor için TTB’ye ve emek veren meslektaşlarımıza teşekkür borçluyuz. Okunmasını, okutulmasını ve yaygın olarak paylaşılmasını dileriz. En önemlisi de AKP iktidarının, başta Sağlıkta Dönüşüm Programını başlatan ve yıllarca her tür eleştiriye gözünü – kulağını tıkayan ve militanca uygulayan eski Sağlık Bakanı, şimdilerde Başbakan yardımcısı. Prof. Dr. Recep AKDAĞ okumalı ve hiç olmazsa 15 yıl sonra, bir parça olsun serinkanlı ve nesnel yaklaşımla yarattığı enkazı görmelidir.

  • Erdoğan, –en iyimser safiyane değerlendirmemizle– bu alanda da “kandırılmaktan-üstelik en yakınındakiler tarafından..- kendini koruyamayan biri olarak, bu rapora dikkatle bakmalıdır.  Kandırılmaktan sakınmanın çaresi, karşıt içerikli eleştirilere AKP – Erdoğan’ın kulak kabartması; değişik kişi ve kurumları önyargısız dinlemesidir. AKP iktidarının ömrünü uzatmak isteniyorsa; hukuk – etik – siyasal ahlak dışı…seçim ittifakları gibi hastalıklı dayatmalara girişmeden, ürkünç (vahim) yanlışlardan dönmeye bakmalıdır.

    Dr. Akdağ, Artık hastalar memnun edilecek, müşteri olarak kabul edilecek.” buyurmuştu kökü dışarıda DB-IMF dayatması olan Sağlıkta Dönüşüm Programının 2. ayında..  (Milliyet, 26.07.2003). Bu söz, bir politikacı için yaşamının gafı sayılacak nitelikte bilimsel olarak yanlış ve halkın sağlığından yana değil küresel sermayeden yana oluş demektir. Son derece talihsizdir. AKP – Erdoğan’a en büyük olumsuz yük, Dr. Akdağ ve yürttüğü emperyal sağlık politikaları olmuştur, olacaktır. Ekim 2017’den bu yana Sağlıkta Dönüşüm Programının 2. aşamasına (!) geçildiğinden söz edilmektedir ki, bu da ŞEHİR HASTANELERİ’dir. Sitemizin manşetinde 1 Kasım 2017’den bu yana bir power point sunumumuz duruyor :
  • ŞEHİR HASTANELERİ TALANI!

    Bu sunuşu o tarihte Mülkiyeliler Birliğinde yapmıştık. 07 Mart 2017 günü Batıkent Meydan Sahnesi’nde yineleyeceğiz (duyuru posteri sitemiz manşetinde..).

Eski Sağlık Bakanı Dr. Akdağ’ın son derece talihsiz “Artık hastalar memnun edilecek, müşteri olarak kabul edilecek.” sözündeki 2 büyük hata şöyle :

1. Bakan, “hastaları memnun etmek”ten söz ediyor. Oysa asıl sağlık hizmeti, insanlar hastalanmadan önce, kişi ve toplum sağlığını koruma amaçlı verilmesi gereken koruyucu sağlık hizmetleridir. Bu hizmetler “kâr getirmezler”, bu yüzden de dünyanın her yerinde kamusal sorumluluktadır. Tedavi hizmetleri, koruyucu sağlık hizmetlerine karşın gene de engellenemeyen hastalıkların iyileştirilmesi içindir ancak ülkemizde masa tepetaklak edilmiştir. Sağlık Bakanından beklenen, bu kurgulu ve yaygın çarpıklığı kullanmak- sömürmek değil, halkın algısı da dahil, sistemi düzeltmektir.

2. Bakan Akdağ, zincirleme bir başka hata ile, “hastaların memnun edilmesini” çok kritik bir koşula bağlamaktadır : “Müşteri olarak görülmek“.. “Memnun edilmek istenen hasta”, müşteri olarak görüldüğüne göre, küresel emperyalizmin kurallarına göre “bedelini ödeyecektir”! Müşterinin tanımı böyledir; istekli olduğu mal – hizmetin bedelini ödeyen – ödeyebilecek olan kişi ancak “müşteri” liğe terfi edebilir! Bu “müşteri” ayrıca, sağlığının neden korunmadığını sormamalıdır; hastalanmadan önce koruyucu sağlık hizmetini aklına bile getirmemelidir. Kuzu kuzu “müşterileşmeli”, bedelini ödemeli ve “memnun olmaya” bakmalıdır uslu uslu. İnsan hakları Evrensel Bildirgesi’nin 25. maddesinde, Anayasa’da (md. 56), pek çok ulusal – uluslararası hukuk metninde (Avrupa Sosyal Şartı… vd.) sağlık hizmeti TEMEL İNSAN HAKKI olarak tanınmış iken; insanlar vahşice piyasalaştırılmış sağlık hizmetlerinin sömürülen müşterilerine indirgenmektedir..

  • Hak sahibi özne olarak insanlar müşterileştirilmiş, vergi karşılığında sağlık hizmeti de verme yükümlüsü Devlet ise halkın sırtında, sermayenin sopalı tahsildarlığına koşulmuştur.. Sağlıkta Dönüşüm ihaneti işte tam da budur!

Bakan Akdağ ve çalışma arkadaşlarının, AKP yönetici kadrolarının bu süreci anlamadığı, kavrayamadığı savunulamaz. Bu, o kişileri “anlama – kavrama sorunlu” olarak nitelemek olur ki, hak ettiklerini ve böyle olduğunu düşün(e)miyoruz. O zaman 2. seçenek gündemdedir : Tüm olup bitecekleri öngörerek – bilerek – anlayarak, hukuksal deyimi ile “taammüden” yapmaktadırlar. Üstelik ülkemizin “yerli – milli” uzmanlarını görmezden gelip – karalayıp; DB – IMF’nin yabancı uzmanlarının güdümünde..

Sağlık Bakanlığındaki “yeminli” kadroya gerçekte en anlamlı katkıyı, ne yazık ki “düşman” gibi gördükleri TTB vermektedir! Dr. Akdağ, Sağlık Bakanlığının kuruluş, görev, yetki, örgütlenmesini tümüyle yeniden düzenleyen 663 sayılı KHK içine saklayarak (RG 02.11.2011 – 28103, mükerrer); 663 sayılı KHK md. 58), 6023 sayılı TTB yasasının 1. maddesinden adeta cımbızlayarak “tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamakibaresini çıkarmıştı. TBMM açıktı ama bu düzenleme Yasa ile değil, Bakanlar Kurulunca, hiç de ivedi olmamakla birlikte yapılmıştı ve o gece çıkarılan 35 KHK’den yalnızca 1’i idi. Kamu yönetiminin DNA’sı değiştirilmekte idi küresel ağaların istekleri doğrultusunda..

TTB, Anayasanın 135. maddesi uyarınca kurulmuş, kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşudur (TBB, TDHB, TEB, TMMOB, TOBB… da). TTB, meslek üyelerinin hak ve yararlarını, disiplinini, etiğini ve HALKIN SAĞLIĞINI korumak amacıyla kurulmuştur. TTB yasasından çıkarılan yukarıda verilen altı çizili ibare, ne acıdır ki Sağlık Bakanına batmaktadır. Ne var ki bu tuzaklı ve etik dışı değişiklik, 14.2.13/30 s. kararla Anayasa Mahkemesince iptal edildi! AYM’nin bu kararı hala 6023 s. TTB yasasına işlenmiş değildir Başbakanlık Kanunlar….. Gn. Müdürlüğünce!? Niçin, bu ne hazımsızlıktır ve ilgili Gn. Md. lük görevini niçin 5 yıldır kötüye kullanmaktadır??

Bakan Akdağ, daha önce de Samsun’da “heyecanına yenilerek” (!?) “.. 2 satırlık bir yasaya bakar.. TTB vs. kapatırız olur biter..” anlamında boyunu aşan sözler etmişti. Akdağ, MÜSİAD’ın Samsun Şubesi toplantısında TTB, TDB ve TEB’i kapatmakla tehdit etmişti (TTB Tıp Dünyası, 1 Mayıs 2010, sayı 174, http://www.ttb.org.tr/TD/TD174/index.pdf).

Değerli okurlar,

Bu sorunları sitemizde yeri geldikçe zaman zaman işlemekteyiz. Günümüzde TTB, TBB…. ne savaş açmış durumda AKP iktidarı. En küçük karşıt görüşe dayanç (tahammül) yok ne yazık ki!
Bunun adı FAŞİZM! Oysa toplumsal kurumsal muhalefet, iktidarları felaketlerden korumanın ve demokratik rejimin açık sigortasıdır.

Sevgi ve saygı ile. 27 Şubat 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Onur Hoca ile timsah

Onur Hoca ile timsah

 Prof. Dr. Selçuk EREZ
İstanbul Tabip Odası Başkanı
Cumhuriyet, 15.02.18

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

İstanbul Tabip Odası geçen yıl Haldun Taner’in “Timsah” adlı bir oynununu İstanbul, Eskişehir ve İzmir’de sahneledi. 
Taner, 1960’ta 147 öğretim üyesinin askeri yönetim tarafından üniversitelerden gerekçesiz uzaklaştırılmasını eleştirmek için yazmıştı bu oyunu. “Timsah”ın 2017 yılındaki oyuncuları, elli küsur yıl önceki gibi üniversitelerden uluslararası hukuk kurallarına aykırı uzaklaştırılmış olan akademisyenler oldu.. 
Bu oyunda, üniversitedeki görevinden uzaklaştırılan vatandaşı, bir sirkte kayıp düştüğü çukurdaki timsahın yuttuğu İvan adlı bir karakter simgeliyordu: Görevinden, yaşadığı ortamdan böylece uzaklaşmış olan İvan, oyun boyunca timsahın içinden konuşuyor, yutulmasına değişik tepkiler sergileyen insanlar konusundaki düşüncelerini açıklıyordu. 
Oyunun sonunda timsahtan çıkan İvan şöyle diyordu: 
-Ben otuz yılını memuriyete adayan ve son on beş gününü timsahın midesinde geçiren İvan İvanoviç.. İnsanlara tuhaf bir yerden seslendim.. Koşup geldiler. Başına felaket gelmiş bir insanın neler söyleyeceğini merak ettiler. Bu yolculuk bana kırk seyahatte öğrenebileceğimden fazlasını öğretti: Timsahın içinde otururken ülkemin insanlarını, insanlarıyla beraber ülkemi tanıdım. 
Timsah oynunu yaratıcı bir şekilde yöneterek başarısını sağlamış olan Orhan Alkaya’nın başrole yani İvan rolüne en uygun oyuncuyu seçmesi gerekiyordu. Alkaya, bu rol için Onur Hamzaoğlu’nu seçmişti. Seçim isabetliydi: Onur Hoca rolünde çok başarılı oldu. 
Neden? Adaylar arasında timsahlarla en çok cebelleşmiş akademisyen Hamzaoğlu’ydu da ondan. 
Onur Hoca, çevre kirliliğinin doğmamış bebekleri bile zehirlediği Dilovası’nda, annelerin ilk sütünde ve bebeklerin dışkısında Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği sınırın üzerinde ağır metal bulunduğunu kanıtlayan bir araştırmayı yöneltmişti. 2011’den beri bu nedenle üniversitesi ve Belediye Başkanlığı tarafından adeta bir timsahın ağzına doğru itilmişti: Soruşturmalarla, yargılamalarla uğraşmakla geçti yılları: “Böyle bir kirlilik yok” deniyordu, “şarlatanlık”la suçlanıyordu. 
Onur Hoca, bir taraftan bu davalarla uğraştı, bir taraftan öğrencilerini yetiştirmeyi, bilimsel yayınlarda bulunmayı sürdürdü. Davaların tümünde aklandı, timsahın içinden çıkmasını bildi
Bir zaman sonra, Barış Bildirisi’ni imzaladığından Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden uzaklaştırılanlardan biri de Prof. Hamzaoğlu oldu: Hamzaoğlu yeniden dönmüştü timsahın midesine. Olanlara depresyona girerek değil, 2017 model timsahın içinden gerçekleri söylemeyi sürdürerek tepki gösterdi. 
Geçenlerde eşsözcüsü olduğu kuruluşun birçok üyesiyle beraber yeniden itiliverdi timsahın midesine. Timsahın onu sindiremeyeceğini iyi biliyorum. Ancak Timsah oyunun provalarına kadar insan sağlığı ve hakları mücadelesini hayranlıkla izlediğim, yakından tanıdığımda “Onun gibi daha birkaç yüz akademisyenimiz olsaydı dünya demokrasi indeksinde böyle düşük bir yerde mi olurduk?” diye düşündüğüm meslektaşımın bir an önce aramıza dönmesini istiyorum.
========================================
Dostlar,

Sevgili kardeşimiz Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu‘nu GATA Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nda asistan olduğu yıllardan beri tanırız. Genç bir teğmen… yüzbaşı…. 12 Eylül faşist yönetiminin 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği (TTB) Yasasında yaptığı bölücü – parçalayıcı değişiklik nedeniyle TTB’ye asker hekim olarak üye olamıyordu ama Halk Sağlığı çalışmalarına şevkle, iştahla, coşkuyla katılıyordu. Ad – Soyadında minik bir değişiklik yapmıştı; Hamza Onuroğulları… (diye anımsıyoruz??..)

Onur Hamzaoğlu Kimdir | Neden Tutuklandı

Zamanla akademik yükselmesi oldu.. Halk Sağlığı uzmanlık eğitimine ek olarak Epidemiyoloji alanında yandal eğitimi aldı.. Çok başarılı bir hekim akademisyen oldu. 28 Şubat sürecinde “solcu” olduğu için görevinden uzaklaştırıldı.. Birkaç yıl kamu görevi dışında kaldı. Daha sonra merhum Prof. Dr. Baki Komsuoğlu Kocaeli Üniversitesine rektör olduğunda, Doçentlik kadrosuna atanma kapısı aralandı. Ne var ki, 28 Şubat sürecinin askerlikten attığı birisi için Doçentlik kadrosuna atanmak üzere bilimsel rapor düzenleyecek profesör bulmak kolay değildi. Rektör Baki hoca, 2547 sayılı yasa uyarınca 5 profesörü kendisi belirleyip Onur hocanın bilimsel eserler dosyasını yollayabilirdi ama bunu Onur’a bırakmıştı centilmenlik göstererek. Sevgili Onur kardeşimiz o sırada Trakya Üniversitesi’nde görevli iken bizden jüri üyesi olup olamayacağımızı sordu. Hiç çekincesiz “derhal” dedik ve 2 aylık süreyi kullanmadan, bilimsel çalışmalarını zaten bildiğimizden, çok olumlu bir rapor vererek Rektörlüğe yolladık, Onur kardeşimiz Doçent kadrosuna atandı.

Başı dertten kurtulmadı siyasal görüşleri ve Halkın sağlık hakkını savunduğu için. Kocaeli’nde hakkında açılan davaları izledik, Ankara’dan gidilip geliniyor ve “Onur’umuzu koruyor – savunuyorduk”.. Tüm davalardan aklandı, hatta kendisine “şarlatan” diyen Kocaeli Belediye Başkanı cezalandırıldı.

Barış bildirisine imza ile bir darbe daha aldı Onur hoca ve kamu görevinden dışlandı..
Prof. Dr. Hamzaoğlu, Ocak 2016’da yayımlanan “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı Barış Bildirisini imzalayan 1128 akademisyenden biri olduğu gerekçesiyle, 1 Eylül 2016 Dünya Barış Gününde, Kanun Hükmünde Kararname ile Kocaeli Üniversitesi’nden ihraç edildi
Geçtiğimiz günlerde Halkların Demokratik Kongresi Eş Sözcüsü olarak kimi demeçleri nedeniyle Ankara’da gözaltına alındı ve tutuklandı, şimdilerde hapiste..

  • O’nun hapiste değil, Anabilim Dalı’nın başında olması gerek.

Son derece nitelikli bir bilim insanı olarak Halk Sağlığı bilim alanlarında yan dal uzmanı olduğu Epidemiyoloji birikimini de kullanarak araştırma yapmalı, bilim üretmeli.. Öğrenci ve asistan yetiştirmeli.

  • Türkiye, Onur hocayı hapiste tutarak gerçekte kendini mahkum etmemeli ve ülkemizi bu seçkin bilim insanının hizmetlerinden yoksun bırakmamalı.

Onur hoca ayrıca TTB’nin 40 yıldır dirençle çıkarageldiği bilimsel hakemli saygın TOPLUM VE HEKİM dergimizin çok başarılı başeditörü idi. O’nun bu hizmeti de çok değerli ve vazgeçilmez.. Onur’a reva görülen ceza kişisel kalmıyor..

Prof. Dr. Onur Hamazaoğlu‘nun serbest bırakılması ve düşünce özgürlüğü kapsamındaki söz ve eylemleri nedeniyle suçlanmaması gerektiği inancındayız. Yine de aleyhinde dava açılacaksa, hiç olmazsa yargılamanın tutuksuz sürdürülmesini, kamu görevine iadesini bekliyoruz..

Sevgi ve saygı ile. 23 Şubat 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Hekimler Şehir Hastaneleri Konusunda Kaygılı

Hekimler Şehir Hastaneleri Konusunda Kaygılı..

  • 19/02/2018, http://www.ato.org.tr/news/show/316 

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır…)

Kamu-Özel Ortaklığı modeli ile yaşama geçirilen Şehir Hastaneleri Türkiye genelinde teker teker tamamlanarak hizmet sunumuna başlıyor. Ankara özelinde ise yapımları devam eden Bilkent ve Etlik Şehir Hastanelerinden birinin içinde bulunduğumuz   yıl, öbürünün de  önümüzdeki yıl faaliyete geçeceğini biliyoruz.

Şehir Hastaneleri yüklenici firmalara bedelsiz tahsis edilen devlet arazileri, bu firmalara verilen hazine garantileri, işletme gelirleri ve 25 yıllık kira bedelleri ile çok kez gündeme geldi. Türkiye genelinde sağlık sunumunda ve halkın sağlığa erişiminde köklü değişikliklere yol açacağını da öngördüğümüz bu hastanelerde hekimlerin çalışma koşulları ve özlük haklarındaki olası değişiklikler bir bilinmeyen olarak karşımızda duruyor.

Ankara Tabip Odası olarak Şehir Hastaneleri sürecini hukuksal açıdan yakından izliyor ve meslektaşlarımızı bilgilendirmeye yönelik çeşitli araştırmalar yapıyoruz. Bu çalışmalardan biri de 22 Aralık 2017’de başlattığımız Şehir Hastaneleri Anketi oldu.

Üyelerimize gönderdiğimiz ve bilimsel olarak ölçtüğümüz bu anketin sonuçlarını paylaşmak isteriz. Ankette yöneltilen 7 soru, Ankara’nın farklı hastane ve sağlık kuruluşlarında görevli toplam 530 hekim tarafından yanıtlanmıştır.

Hekimlerin %73’ü şehir hastanelerinde çalışmak istemediklerini belirtirken, hekimlerin şehir hastaneleri konusunda yeterince bilgi sahibi olmadıkları ezici bir çoğunlukla %96 oranında ortaya çıktı. Bunun yanında, hekimlerin %86’sı şehir hastaneleri ile ilgili bilgilendirme toplantısı yapılmasını talep ediyor.

Hekimlerin yarıdan fazlası özlük haklarında kayıp olacağını düşünürken, %64’ü ise iş yüklerinin artacağı fikrine sahip.

Şehir hastanelerine ulaşımın büyük zorluk yaratacağı endişesinin haklılığı hekimlerin bu soruya verdikleri %86 evet cevabıyla kanıtlanırken, hekimlerin %66’sı Şehir hastanesinde göreve başladıktan sonra, hastalara şu anda verilen hizmete kıyasla, daha nitelikli bir sağlık hizmeti verilemeyeceğini düşünüyor.

Şehir hastaneleri anketinin sonuçlarını incelemek için tıklayınız :
ATO’nun_hekimlere_SEHIR_HASTANELERI_Anketi

=============================================
Dostlar,

Biz de bu anketi yanıtlayan “kaygılı” hekimlerden biriyiz..
Hatta çooooooooooook kaygılıyız çooooooooooooook…
Sözde “kamu – özel ortaklığı / işbirliği” ile yürütülüyor bu proje..
Emperyalizmin küreselleştiği günümüzde, “yepyeni” (!) bir postmodern sömürü aracıdır!

Devletin bu hastanelerin binalarını yapacak parası yok – muş!
Bunca adaletsiz vergi alınıyor, VERGİMİZ NEREDE??? (2018 bütçesinde 599 milyar TL)
Hem maddi gücün yok bu 5 yıldızlı otel standardında hastaneleri yapmaya, hem kefil oluyorsun yerli – yabancı sermaye ortaklıklarının dış borcuna Kur garantisi bile vererek!
(SAĞLIK BAKANLIĞINCA KAMU ÖZEL İŞ BİRLİĞİ MODELİ İLE TESİS YAPTIRILMASI, YENİLENMESİ VE HİZMET ALINMASI İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN (6428 sayılı yasa; RG 28582, 09 Mart 2013)

Üstelik bu binalarda sağlık hizmetinden de çekiliyorsun büyük ölçüde; satın alacaksın..
SGK her yıl genel bütçe açığının yaklaşık yarısı düzeyinde açık verirken nasıl öder bu bedeli?

Yandaş yerli – yabancı sermaye ileriye dönük 25-30 yıl halkın sırtından zengin edilecek, halkımızın ise salt yaşayanları değil, çocukları – torunları bile iktidar eliyle sermayeye borçlandırılacak… Küreselleşen vahşi kapitalizm artık günü kurtarmakla yetinmiyor; sermaye birikimi ve maksimum kâr “tunç yasaları” nı geleceğe yayıp uzatıyor..

  • Gelişmekte olan ülkelerde başa getirdiği siyasal kadroları da bu acımasız, kalleş
    TALAN DÜZENİNE taşeron olarak memur ediyor!

Ayrıntılı bilgi için tıklayınız : ŞEHİR HASTANELERİ TALANI

Uyan eyyyyyy necip millet, uyan artık bu ölümcül gaflet uykusundan…

Sevgi ve saygı ile. 23 Şubat 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Tabip Odası Üyesi
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

ACİL SAĞLIK HİZMETLERİ “ULAŞILABİLİR” OLMAKTAN ÇIKARTILIYOR!

ACİL SAĞLIK HİZMETLERİ “ULAŞILABİLİR” OLMAKTAN ÇIKARTILIYOR!

(AS: Bizim “hazin” katkımız yazının altındadır..)

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, Sosyal Güvenlik Kurumu’nca (SGK) Sağlık Uygulama Tebliği‘nde 4 Şubat 2018 tarihinde yapılan acil sağlık hizmetleri ve ilave ücrete ilişkin değişiklikler konusunda bir bilgi notu hazırladı. Söz konusu değişikliklerle acil sağlık hizmetlerinin “ulaşılabilir” olmaktan çıkartıldığına dikkat çekilen bilgi notunda, düzenlemelerin hiçbirinin acil servise gereksiz başvurulara yol açan etmenleri ortadan kaldırmaya yönelik olmadığı ve acillerde yaşanan sorunları çözmeye yetmeyeceği vurgulandı. Bilgi notu aşağıdadır:

ACİL SAĞLIK HİZMETLERİ “ULAŞILABİLİR” OLMAKTAN ÇIKARTILIYOR!

Sosyal Güvenlik Kurumu, Sağlık Uygulama Tebliği’nde 4 Şubat 2018 tarihinde acil sağlık hizmetleri ve ek (ilave) ücrete ilişkin kurallarda değişiklik yapmıştır:

  1. Tebliğde acil sağlık hizmeti nedeniyle özel hastaneye başvuran hastalardan taburcu edilinceye kadar sunulan tüm sağlık hizmetleri için hiçbir ek ücret alınmayacağı yönündeki düzenleme değiştirilmiştir. Değişiklik sonucu acil servise başvurudan başlayarak 24 saat içinde hastanın stabilize edilerek ilgili kliniğe yatışı veya başka bir hastaneye sevk edilmesiyle acil halin sona ereceği,  24 saat dolduktan sonra ise ek ücret alınacağı düzenlenmiştir. Bu ücretin alınabilmesi için acil halin sona erdiği ve devam eden işlemlerin ek ücrete tabi olduğuna ilişkin hasta/yakınına yazılı bilgi verileceği, özel hastanelerin acil servisindeki ek ücreti ödeyemeyecek yoksul hastaların kamu hastanelerine sevk edilecekleri anlaşılmaktadır.
  2. Tebliğde Vakıf hastaneleri ve özel hastaneler tarafından ayakta ya da yataklı tedavi hizmeti sırasında hastalardan alacakları ek ücretleri gösterir belge verme zorunluluğuna ilişkin kural da değiştirilmiştir. Buna göre SGK ile sözleşmeli/protokollü vakıf üniversiteleri ile özel sağlık kurum ve kuruluşları, yatarak tedavilerde yapılan Kurumca karşılanan sağlık hizmeti bedellerinin toplamının 100 (yüz) TL’yi aşması halinde, bu hizmetleri ve varsa ek ücret tutarını gösterir belgeyi en geç hastanın taburcu olduğu tarihte hastaya vermekle yükümlü tutulmuştur.

    Ayakta tedavilerde ise bu belgenin verilmesi zorunluluğu kaldırılarak bu hastaların, alınan ek ücretleri görme olanağı ortadan kaldırılmıştır. (AS: Neye ve kime hizmet? Sermayeye mi, halka mı? Kayıtdışılık ve vergi yitiği?? Akıl alır gibi değil.. Tipik turnusol kağıdı!)

Aynı tarihte Sağlık Bakanlığı tarafından hasta sayısı fazla olan kamu hastanelerinde acillerdeki yoğunluğu azaltma gerekçesi ile saat 23.00’e kadar vardiyalı poliklinik uygulaması başlatılacağı açıklanmıştır. Geldiğimiz durumda “Sağlıkta Dönüşüm Programı” ülkemizde sunulan sağlık hizmetlerini içinden çıkılmaz bir kaosa dönüştürmüştür.

Sağlık hizmetine erişim engelleri yüzünden acil sağlık hizmetlerinin amaç dışı kullanımı artmış, gerçekten acil olarak sağlık hizmeti alması gereken hastaların acil sağlık hizmetlerinden yararlanması zorlaşmış; hem acil hastalar, hem yoksul hastalar, hem de uzun saatler yoğun olarak çalışan sağlık emekçileri aleyhine düzenlemeler peş peşe gelmeye başlamıştır.

  • Bu düzenlemelerin hiçbirisi acil servise gereksiz başvurulara yol açan etmenleri ortadan kaldırmaya yönelik olmadığı için, acillerde yaşanan sorunları çözmeye yetmeyecektir.

TTB olarak sorunun nedenlerine değil sonuçlarına odaklı bu hatalı düzenlemelerin düzeltilmesi için gerekli girişimler yapılacaktır. Saygılarımızla. (12.02.2018)

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi
=======================================
Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz Türk Tabipleri Birliği‘nin (TTB Ankara Tabip Odası) bu açıklaması ve girişimi bütünüyle yerindedir. Metin içinde ilgili yere yukarıda not düştük :

  • Ayakta tedavilerde ise bu belgenin verilmesi zorunluluğu kaldırılarak bu hastaların, alınan ek ücretleri görme olanağı ortadan kaldırılmıştır. (AS: Neye ve kime hizmet? Sermayeye mi, halka mı? Kayıtdışılık ve vergi yitiği?? Akıl alır gibi değil.. Tipik turnusol kağıdı!)

Umar ve dileriz ki halkımız da gerçekleri görür ve bu SGK tarafından yapılan Tebliğ (Sağlık Uygulama Tebliği – SUT) değişikliğinin kendi yararına olmadığını algılar. Bu düzenlemenin sorumlusunun hekimler – sağlık çalışanları olmadığını kavrar ve ŞİDDETE başvurmaz.. Necip milletimizin 20 milyonu aşkın oy vererek 16 yıldır tek başına iktidarda tuttuğu AKP; halkın değil sermayenin yararını gözetiyor, sermayenin isteklerini yerine getiriyor..

Alınan para (ek ücret!) için belge verme yükümünü kaldırmak akıl işi değil!
Apaçık kayıtdışılığı teşvik ettiği gibi Devleti vergi yitiğine uğratacak, özel sağlık sektöründe vergisiz kazanç olanağı sağlayacak ve yurttaşın sömürülmesine kapı aralayacak bir düzenleme!?

Varsa yoksa yerel – küresel sermayenin çıkarlarına hizmet.. İşte AKP!

Öte yandan SGK, mali dengesini hep ama hep parasal (moneter) önlemlerle ve yurttaşın aleyhine – sermayenin lehine sağlama çabasında. Fakat gene de dikiş tutmuyor ve 2017’de 20 milyar TL dolayında açık verdi. Bu rakam toplam bütçe açığının yarısına yakın..

Çare; sağlığı piyasa hizmeti değil, KAMU HİZMETİ olarak görmekte.. 

  • SGK, koruyucu sağlık hizmetlerini teşvik ederek tedavi giderlerini azaltabilir gerçekte.

Ne var ki, özel sektör öylesine büyütüldü ki teşviklerle; “müşteri azalmasına” yol açacak hiçbir uygulamaya, başta kamusal koruyucu sağlık hizmetlerine, bu hizmetlerin herkese ETKİN – YAYGIN – NİTELİKLİ – ERİŞİLEBİLİR… biçimde sunulmasına izin vermeyecektir, vermemektedir.

  • Sermaye sözcüsü iktidarlara da halka koruyucu sağlık hizmeti veriyor “muşçasına” davranmak, algı yönetimi ve beyin yıkama kalmaktadır.. İllüzyon ve şizofrenik topluma sürüklenme!

    Türkiye, AKP ve necipler necibi milletimiz tam da bu durumdadır..

    Yediğin ve yiyeceğin daha nice kazıklar afiyet olsun gariban halkımız..

Gerçekleri görme ama senin gibi çaresiz sağlık çalışanlarına – doktorlara öfke kusmaya devam et e mi sayın milletimiz?

  • Bağır – çağır, hakaret et, küfür et, döv, yumruk at, bıçakla, olmadı kurşunla.. Derdine deva olur belki!?
  • Sağlık hakkını gaspeden iktidar; hekimler değil! Tersine, hekimler senin müttefikin ey halkım.. Onlarla dayanışma içinde evrensel sağlık hakkın için uğraş vermelisin..
  • Örn. Sağlık Kooperatiflerini anımsamalısın.. Anayasa md. 56 ve 60’ı, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi‘nin 25. maddesini, Avrupa Sosyal Şartı‘nın 3. maddesini.. ve daha pek çok hukuksal dayanağı..
  • ŞEHİR HASTANELERİ ile sağlık hizmetine erişimin, balayı dönemi sonrasında şimdikine göre çoooook daha güçleşeceğini de aklından hiç çıkarmadan..
    (Tıklayınız; ŞEHİR HASTANELERİ TALANI)

Sevgi ve saygı ile. 19 Şubat 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Parası olmayanlar özel hastanelerin aciline bile gidemeyecek

Parası olmayanlar özel hastanelerin aciline bile gidemeyecek

Sağlık Uygulama Tebliği’nde (SUT) değişiklik yapılması,
Resmi Gazete’de önceki gün yayınlandı.
SUT’taki bu değişiklikler dikkat çekti…

Sağlık Uygulama Tebliği’nde (SUT) değişiklik yapılması, Resmi Gazete’de önceki gün yayınlandı. SUT’taki bu değişiklikler dikkat çekti.

ACİL HİZMETLER 24 SAATLE SINIRLANDIRILDI

Emekli Mülkiye Başmüfettişi Mahmut Esen konuyla ilgili olarak, “Tebliğin 4’üncü md. ile yapılmış düzenlemelerle özel hastanelere acil sağlık hizmetlerinde de hastadan ilave ücret alınması olanağı getirilmiştir. Diğer yandan ayakta yapılan tedavilerde 5510 sayılı Yasa kuralına karşın %200’ün de üzerinde ilave ücret almalarının önü açılmıştır” diye belirtti.

Düzenlemeyle beraber, iki değişikliğe dikkat çeken Esen, “Acil hizmetlerden ücretsiz yararlanılması 24 saatle sınırlandırılmaktadır” derken, diğer bir değişiklikle de, “Özel hastanelerin ayakta yapılan tedaviler için hastadan aldıkları ilave ücretleri gösterir belge verme zorunluğu kaldırılmıştır” dedi.

VARDİYALI POLİKLİNİK DÖNEMİ

Mahmut Esen, sağlık hizmetlerinde yapılan değişiklikle ilgili şunları kaydetti:

“Hastanın taburcu edilmesi yerine acil servislerde 24 saat içinde stabilizasyonu (denge/istikrara kavuşturulması) esası getirilmiştir. Hastanın başvurudan itibaren 24 saat içinde stabilize edilerek ilgili kliniğe yatışı veya başka bir hastaneye sevk edilmesiyle acil hal sona erecektir.

Acil servislerdeki acil girişimsel işlemler ile 24 saat içinde acil gözlem ünitelerinde uygulanan tüm sağlık hizmetleri için ek ücret alınmayacaktır. 24 saat dolduktan sonra ek ücret alınabilecektir. Bu ücretin alınabilmesi için acil halin sona erdiği ve devam eden işlemlerin ek ücrete tabi olduğuna ilişkin hasta/yakınına yazılı bilgi verilmesi gerekmektedir.

Diğer yandan hasta sayısı fazla olan kamu hastanelerinde acillerdeki yoğunluğu azaltmak için saat 23.00’e kadar ‘vardiyalı poliklinik’ uygulaması başlatılacağı açıklanmıştır.

SUT’ta yapılan değişiklik ve Sağlık Bakanlığı yetkililerinin yukarıdaki açıklamaları birlikte değerlendirildiğinde, özel hastanelerin acil servisindeki ek ücret ödeme durumu olmayan hastaların da 24 saat sonra kamu hastanelerine sevk edilecekleri anlaşılmaktadır.

Acil servislerdeki başvuru sayısının çokluğunun; acil durumların yanı sıra, acil dışındaki muayeneler için vatandaşların 6- 15 TL arasında değişen muayene katkı ödemelerini gerektiren ekonomik nedenlerden kaynaklandığı gözardı edildiği anlaşılmaktadır”

AYAKTA TEDAVİLERDE BELGE KALDIRILDI

Sözleşmeli özel sağlık kuruluşlarınca verilmiş olan sağlık hizmet bedellerinin; SGK’ya, ek ücretleri de sigortalıya fatura edildiğini hatırlatan Esen, yapılan bir diğer değişikliğe de şu şekilde değindi:

“Özel sağlık kurum ve kuruluşlarına; ek ücret aldıkları durumlarda, sigortalının talebi üzerine, hastaya sunulmuş hizmetleri, SGK ve sigortalıdan tahsil edilen bedelleri gösteren SUT eki, (EK-1/B) ‘Hastaya Sunulmuş Olan Hizmetleri ve İlave Ücreti Gösterir Belge’yi düzenlenerek, aynı gün hastaya verme zorunluğu vardı.

SUT’ ta yapılan son değişiklik ile özel hastaneler, sözü edilen belgeyi, sadece yataklı tedavi sonucu taburcu olan hastalara verilebilecektir. Ayakta tedavilerde bu belgenin verilmesi zorunluluğu kaldırılmıştır.

Bu suretle ayakta tedavilerde hastaların, kendilerinden alınmış fazladan alınmış ek ücretleri görme/kanıtlama, özel sağlık kurumu yetkililerine yaptırım uygulanmasını isteme olanağı ortadan kaldırılmıştır. SUT’ta belirlenmiş ve yer yer sembolik sayılabilecek rakamlarda kalmış sağlık hizmet bedellerini güncellemekten (fazla tedavi ücreti ödemekten kaçınan) SGK; özel sağlık kurumlarının yasaya aykırı bir şekilde fazla ilave ücret almalarını olağan hale getirdiği anlaşılmaktadır. Bu yazının sahibinin TBMM Kamu Denetçiliğine (Ombusdmanlık) kadar uzanan ısrarlı şikayetlerinin sonucunda olduğu gibi özel hastanelere, sözleşmelerinin feshi bir yana, para cezası dahi uygulanması olanağı kalmamıştır.

Diğer yandan milletvekilleri ve bakmakla yükümlü oldukları kişilere yapılan tedavi yardımı ödemelerinde ise, herhangi yasal bir sınırlama olmadığı, sağlık hizmeti bedellerinin piyasa fiyatları üzerinden TBMM Başkanlık Divanınca belirlendiği bilinmektedir. [i]

Odatv.com (05.02.2018)

Yeni acil servis düzenlemesi : Paran yoksa 24 saatin var

Yeni acil servis düzenlemesi    :
Paran yoksa 24 saatin var

Yeni düzenleme ile özel hastanelerin acil servisinde 24 saatin ardından ek ücret alınacak. Parası olmayan yurttaşlar devlet hastanesine sevkini isteyecek.
* Ayakta tedaviler için “ilave ücretleri gösterir belge verme” zorunluluğu da kaldırıldı.
SGK Sağlık Uygulama Tebliği’nde yapılan değişikliğe göre; acile başvuru yapan hastalar, 24 saat içinde “acil hali sona ererek” ya ilgili kliniğe yatırılacak ya da başka bir hastaneye sevk edilecek. İlk 24 saat tamamlandığı anda hastalardan ek ücret alınacak. Böylelikle parası olmayan yurttaşlar, devlet hastanesine sevkini isteyecek. Resmi Gazetede yayımlanan düzenlemeyle birlikte özel hastanelerin ayakta yapılan tedaviler için hastadan aldıkları “ilave ücretleri gösterir belge verme” zorunluluğu da kaldırıldı. Bu durumda kendilerinden fazla ücret alınan hastaların bu ücreti kanıtlama olanağı da kalmadı.

Değişiklikle acil durumdaki hastalardan özel hastaneye başvurudan taburcu olması için yapılan işlemlere kadar sunulan tüm sağlık hizmetleri için hiçbir ücret alınmaması düzenlenmesinde değişikliğe gidildi.

Ek ücret alınacak

Başvuru yapan hastanın taburcu edilmesi yerine acil servislerde “24 saat içinde stabilizasyon” esası getirildi. Başvurudan itibaren 24 saat içinde ilgili kliniğe yatışı veya başka bir hastaneye sevk edilmesiyle “acil hali sona eren” hastalar, bu 24 saat için ilave ücret ödemeyecek. Ancak ilk 24 saat tamamlandığı anda hasta veya yakınına acil halin sona erdiği ile ilgili yazılı bilgi verilerek ek ücret alınacak. Böylelikle ek ücret ödeme durumu olmayan yurttaşlar, 24 saat sonra devlet hastanelerine sevk edilecek.

  • Özel sağlık kurum ve kuruluşları, ek ücret aldıkları durumlarda “Hastaya Sunulmuş Olan Hizmetleri ve İlave Ücreti Gösterir Belge” de tarihe karıştı. Özel hastanelerin ayakta yapılan tedaviler için hastadan aldıkları “ilave ücretleri gösterir belge verme” zorunluluğu yeni düzenleme ile kaldırıldı. Bu durumda ayakta tedavi gören hastalar, kendilerinden fazla ücret alındığı takdirde bu ücreti görme veya kanıtlama olanağı da kalmadı.

Parası olmayana hizmet yok

Parası olmayanlar özel hastanelerin aciline bile gidemeyeceğini belirten E. Mülkiye Başmüfettişi Mahmut Esen, “Acil servislerdeki başvuru sayısının çokluğunun; acil durumların yanı sıra, acil dışındaki muayeneler için vatandaşların 6- 15 TL arasında değişen muayene katkı bedeli ödemelerini gerektiren ekonomik nedenlerden kaynaklandığı göz ardı edildiği anlaşılmaktadır.” dedi. (http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/921323/Yeni_acil_servis_duzenlemesi__Paran_yoksa_24_saatin_var.html, 9.2.18)

Uluslararası Hekim Örgütlerinin Yöneticilerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Mektup

Uluslararası Hekim Örgütlerinin Yöneticilerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Mektup

Sayın Recep Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi
06560 Beştepe Ankara
Faks: (+90 312) 525 58 31
mail: contact@tccb.gov.tr
(30 Ocak 2018, https://www.istabip.org.tr/site_icerik/2018/subat/uluslararas%C4%B1-orgutlerden-mektup-son.pdf)

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan,

24 Ocak 2018 tarihinde yapılan ve savaşın çevreye zarar verip genel anlamda toplumun
yaşamını tehdit eden bir halk sağlığı sorunu olduğunu vurgulayan basın açıklamasından bu
yana Türk Tabipler Birliği’ni (TTB) hedef alan ve sürmekte olan kampanya nedeniyle
duyduğumuz derin kaygıları size iletmek istiyoruz. TTB, tıp mesleği mensuplarının uluslararası saygınlığa sahip kuruluşları olan Dünya Tabipler Birliği’nin ve Avrupa Hekimler Daimi Komitesi’nin üyesidir.

  • TTB’yi hedef alan sindirme kampanyasını şiddetle kınıyoruz.

Ankara Cumhuriyet Savcılığı 29 Ocak’ta TTB için soruşturma başlatmış, TTB merkezi aranmıştır. Ayrıca, TTB yöneticileri hakkında açılan bir başka davada kuruluşun görev alanı dışına çıktığı gerekçesiyle yöneticilerin görevden alınmaları istenmektedir. Bilebildiğimiz kadarıyla bu mektup yazılırken 11 TTB yöneticisi gözaltında tutulmaktaydı.

TTB’nin barış çağrısına verilen böylesine bir tepki bizi tam anlamda dehşete düşürmüştür.
Kuruluşlarımız tüm dünyada milyonlarca hekimi temsil etmektedir ve üyelerimiz mesleksel
açıdan tıp etiğine, insan haklarına ve barışa bağlılık içindedir. Şiddeti kınama,
hükümetlerimizi ve öbür karar vericileri savaşın ve silahlı çatışmaların sağlık üzerindeki kısa
ve uzun dönemli ağır sonuçlarına karşı uyarma, Türkiyeli meslektaşlarımız gibi, temsil
ettiğimiz tüm hekimlerin görevidir.

Türk Tabipleri Birliği, insan haklarını ve barışı destekleyen görüşünü açıklamak dışında başka bir şey yapmamıştır. Bu, suç oluşturan bir fiil değildir. Dahası, ifade özgürlüğünün barışçı biçimde kullanılması üzerine TTB hakkında soruşturma başlatılması, Türkiye tarafından 2003 yılında onaylanan, dolayısıyla hükümlerinin bağlayıcılığı kabul edilmiş olan Uluslararası Sivil ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nde belirtildiği gibi insan haklarının ağır ihlali niteliğindedir. Dolayısıyla Türk makamlarına aşağıdaki konularda çağrıda bulunuyoruz:

 Türk Tabipleri Birliği yöneticilerinin hemen serbest bırakılması
 Yargı alanındakiler dahil, Türk Tabipleri Birliği’ne yönelik her tür taciz edici ve
sindirmeye yönelik fiillere derhal son verilmesi
 Türkiye tarafından da benimsenen uluslararası insan hakları standartları ve belgelerine
uygun olarak insan haklarına ve temel özgürlüklere her durum ve koşulda saygının
sağlanması.

Söz konusu temel evrensel insan hakları ve değerleri doğrultusunda acilen gerekli girişimlerde
bulunacağınıza inanıyoruz.

Saygılarımızla

Dr. Yoshitake Yokokura, Başkan, Dünya Tabipler Birliği (WMA)
Donna McKay, Genel Direktör, İnsan Hakları İçin Hekimler (PHR)
Dr. Jacques de Haller, Başkan, Avrupa Hekimler Daimi Komitesi (CPME)
Danışman Leah Wapner, Genel Sekreter Avrupa Tabip Birlikleri Forumu (EFMA)
Victor Madrigal, Genel Sekreter, Uluslararası İşkence Mağdurları Rehabilitasyon Konseyi
(IRCT)

Bilgi için
Başbakan Sayın Binali Yıldırım, Vekâletler Caddesi Başbakanlık Merkez Bina, 06573
Kızılay / Ankara; Tel: (0312) 422 10 00; Faks: +90 312 403 62 82; Email
ozelkalem@basbakanlik.gov.tr
Dışişleri Bakanı Sayın Mevlut Çavuşoğlu, Dr. Sadık Ahmet Cad, No: 8 Balgat / Ankara
– Türkiye 06100; Tel : +90 (312) 292 10 00
Adalet Bakanı Sayın Abdülhamit Gül, 06659 Kızılay, Ankara; Tel: +90 (312) 417 77 70
Faks: +90 (0312) 419 33 70; E mail:info@adalet.gov.t
İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu, Ankara; Tel: +90 (312) 422 40 00; Fax: 90 312
418 1795; Email: mustesarlik@icisleri.gov.tr // ozelkalem@icisleri.gov.tr
Sağlık Bakanı Sayın Ahmet Demircan; +90(312) 585 67 33, eposta@saglik.gov.tr
Büyükelçi Sayın Faruk Kaymakçı, Türkiye Avrupa Birliği Brüksel Diplomatik Misyonu,
Avenue des Arts 36 38, 1000 Bruxelles, Belgium; Fax: + 32 2 511 04 50
Büyükelçi Sayın Naci Koru, Türkiye Birleşmiş Milletler Cenevre Daimi Misyonu
Chemin du Petit Saconnex 28B 1211 Geneva 19, Tel: +41 22 918 50 80; Fax: +41 22 734
0859; Email: mission.turkey@ties.itu.int
==============================================
Dostlar, değerli meslektaşlarımız;

Çağrı içeriğine ve istemlerine biz de katılarak metni paylaşıyoruz..

Sevgi ve saygı ile. 03 Şubat 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
TTB Ankara Tabip Odası Üyesi  –  Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

TIBBIN ALTERNATİFİ OLMAZ ! GELENEKSEL, ALTERNATİF VE TAMAMLAYICI TIP UYGULAMALARI…

TIBBIN ALTERNATİFİ OLMAZ !
GELENEKSEL, ALTERNATİF VE TAMAMLAYICI TIP UYGULAMALARI…

Meslek örgütümüz TTB’nin (Türk Tabipleri Birliği) son derece önemli bilimsel hizmetlerinden biri daha somut ürüne dönüştürülerek basıldı..

Başlık yukarıdaki gibi ve 303 sayfa. Çok değerli meslektaşlarımız Dr. Serpil Tütüncü (Trakya Üniv. Tıp Fak. den öğrencimizdir, aynı zamanda Eczacıdır) ve Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Nilay Etiler (Doçentlik jürisinde idik; Barış için imza atan aydınlardan olup kamu görevine son verilmiştir..) yayına hazırladı bu önemli kongrenin bildirilerini, makalelerini, tartışmalarını.. Kendilerine, meslek örgütümüz TTB’ye ve bilimsel katkı verenlere şükran doluyuz..

Küresel sermaye, en temel insan hakkı olan SAĞLIKLI YAŞAM hakkının içini ha bire boşaltıyor. Tunç yasa “en çok kâr” ve sermaye birikiminin ne pahasına olursa olsun sürdürülmesi. Dolayısıyla bilimsel – nitelikli sağlık hizmetleri yerine daha ucuz ve uygulamak için diploma – eğitim gerekmeyen bilim – akıl dışı yöntemleri ve hurafe temelli uygulamaları yoksul insanlara reva görebilecek ölçüde etik – ahlak – hukuk dışı, yüzsüz..

Kimi basını ve sözde kimi uzmanları ve bu alanda insanların çaresizliklerini – yoksulluklarını – inançlarını sömürerek para kazanmayı içlerine sindirebilenleri yanına alarak ya da sonkilerin dürtüklemesi ile masum halkı kurban ve piyon edebilen siyasal iktidarlar..

Öyle ki, Hacamatçılar Dernek kurup örgütleniyor, cin çıkaran hastaneler (!) açılıyor, sülük vb. ilkel – bilim dışı yöntemler için Peygamber adına zaman – gün bile veren ayrıntılı Hadisler uyduruluyor ve SGK geriödemeleri SUT’a (Sağlık Uygulama Tebliği) alırken, prim = ek vergiye ek, sağlık hizmeti için 10-12 kalemde ayrıca katkı payı = haraç almayı sürdürüyor. Prim = ek vergi karşılığı verilen sağlık hizmetlerinin kapsamı sürekli daraltılırken, azgın enflasyona karşın geriödeme bedellerini 7-8 yıldır güncellemeyerek özellikle Devletin üniversite hastaneleri olmak kamu sağlık kurumlarının döner sermayelerinin iflası adeta hedeflenirken; alternatif tıp adı altında bilim dışı uygulamalar için SGK keseyi açabiliyor.. Buna ne ad konabilir? Hem terbiyemiz izin vermiyor hem söylesek “suçtur” diyecekler.. Kamu ve özel sağlık kurumları ayakta kalabilmek için SKG zorlamasıyla hakkın cebine el atıyor ve yer yer illegal – etik dışı uygulamalara yönlendirilmiş oluyor.. Bu politika toplumu ahlakını bozuyor!

Eski Maliye Bakanı ve ÖZELLEŞTİRME şampiyonu“BABALAR GİBİ SATARIM” sözlerinin sahibi Kemal Unakıtan için koroner by pass cerrahisi gerektiğinde eşi istihareye yatmış (!) ve sabah kalktığında “.. Rabbim Cleveland dedi..” gibisinden saçmalamıştı. Demek ki, seçkinlere – elitlere – egemenlere en üst bilimsel teknoloji; geri kalanlara ise sülük, hacamat, ot karışımları (anımsatalım; Dünya Sağlık Örgütü bitkisel ürünlerin ilaç olmadığını bildirmiştir), kocakarı ilaçları vb.. süslü adlarla sunulacak.. Yerseniz!

Apaçık söyleyelim; biz Tıp denilince tek bir şey anlıyoruz : MODERN BİLİMSEL TIP!
Bunun seçeneği (alternatifi) var mıdır? Evet, vardır.. diyerek sizi şaşırtalım.. Peki nedir?

  • Tıbbın tek 1 alternatifi / seçeneği vardır; o da gene MODERN BİLİMSEL TIP’tır!

*****
Kongrenin sonuç bildirisini aşağıya alıyoruz (28-29 Mayıs 2016, İstanbul) :

Kamusal hizmetlerin daralması, sağlık hizmetlerinde piyasalaşma ve özelleştirmeler toplumu alternatif arayışlara yöneltmiştir. Piyasalaşma sürecinde kamusal hizmetlerle ilgili olumsuz söylemler, modern tıbba olan güveni zedelemiştir. Diğer yandan son 30-40 yıldır sağlık algısında değişme, bedenin fetişleştirilmesi, sağlığın bireyselleşmesi alternatif arayışlarla ilişkilidir. Günümüzde dünyada her üç kişiden biri GATT uygulamaları kullanmakta ve son 20 yılda kullanımın arttığı gözlenmektedir. Bu haliyle GATT bir ‘pazar’ haline dönüşmüştür ve artık devasa bir ekonomik TIBBIN ALTERNATİFİ OLMAZ !

GATT – GELENEKSEL ALTERNATİF VE TAMAMLAYICI TIP UYGULAMALARI

• Sağlık Bakanlığı GATT ile ilgili alanı düzenlemeli ve denetlemelidir. Konuyla ilgili oluşturulan mevzuat kanıta dayalı bilgilere dayanarak gözden geçirilmeli ve temel yaklaşım olarak tedbir ilkesi (AS : Precautinary principle) esas alınmalıdır.
GATT uygulamalarından çok azının sınırlı endikasyonlarda etkililik ve güvenliliği kanıtlanmıştır. Bu gerçeğin hekimlerle ve toplumla güçlü bir şekilde paylaşılması önemlidir.
• Etkililiği ve güvenliliği bilimsel yöntemlerle gösterilmemiş ya da etkili ve güvenli olmadığı gösterilmiş GATT uygulamaları yasaklanmalı, Yönetmelik dahil ilgili düzenlemeler revize edilmeli, bu tür ürünler piyasadan çekilmelidir.
• Bitkisel ürünlerin ruhsat izin sürecinde Sağlık Bakanlığı’nın ağırlığı artırılmalıdır.
Dünya Sağlık Örgütü bitkisel ürünlerin ilaç olmadığını, güvenlik sorunu olduğu konusunda sürekli bültenler yayınlamaktadır; Sağlık Bakanlığı’nın da bu yönde bir bakış açısı ve uygulaması olmalıdır.
• Türkiye’de aktarlar yeterince denetlenmemektedir; aktarlar ile ilgili geniş kapsamlı mevzuat hayata geçirilmelidir.
• GATT reklamlarındaki yasaklar sıkı bir biçimde denetlenmelidir. Medya bu konuda sorumlu davranmalıdır.
• Sağlığı tehdit eden GATT uygulamalarının yetkililere bildirilmesi için farkındalık oluşturulmalı, bu bildirim sağlık çalışanları için mesleki bir yükümlülük olarak görülmelidir. Meslek örgütü bilimsel olmayan ya da bilimselliği gösterilmemiş uygulamalarda bulunan hekimlere yaptırım uygulayarak kendisine verilen toplum sağlığını koruma görevini yerine getirmelidir.
• Hekimler, tıbbi öykü alırken GATT konusunu özel olarak sorgulamalıdır. Bu sorgulamada hastada yargılanma ya da suçlanma gibi bir algı oluşmamasına özen gösterilmelidir.
• GATT konusunda pek çok tıp disiplinin yer aldığı bağımsız ve özerk bilimsel bir yapı oluşturulmalıdır. Bu yapı;
– GATT uygulamalarının bilimselliğinin araştırılması için bir politika oluşturulması,
– GATT uygulamalarının bilimselliğine dair, özellikle de sık kullanılan fitoterapi ürünlerinin ilaçlarla etkileşimi konusunda kılavuz oluşturulması,
– Toplumun bilgilendirilmesi,
– İlgili düzenlemelere yön verilmesi ve benzeri konularda yetki sahibi kılınmalıdır.

Sevgi ve saygı ile. 03 Şubat 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Sigara ömrü 15 yıl kısaltıyor

Sigara ömrü 15 yıl kısaltıyorSigara ömrü 15 yıl kısaltıyor

3.2.2018, Aydınlık

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Sağlık Bakanlığı, Dünya Sigara Bırakma Günü’ne özel rapor yayınladı. Rapor, sigaranın neden olduğu hastalıkları ve ekonomik yükü çarpıcı şekilde ortaya koyuyor

Dünya Sigara Bırakma Günü’ne özel bir rapor hazırlayan Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Nazmi Bilir, sigaranın başta akciğer kanseri olmak üzere, gırtlak, mide, bağırsak, böbrek, kadınlarda meme ve rahim kanserinin aralarında bulunduğu en az 10 çeşit kansere neden olduğunu söyledi. Prof. Dr. Bilir, sigara içenlerin %50’sinin kalp krizi, akciğer kanseri ve kronik bronşit nedeni ile yaşamını yitirdiğine dikkat çekti.

Günde bir paket sigara içenlerin, içmeyenlere oranla 15 yıl daha erken yaşamını yitirdiğini belirten Prof. Dr. Nazmi Bilir, zararın sadece sağlık değil ekonomik boyutunun da olduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Nazmi Bilir, sigaranın neden olduğu hastalıkları şöyle sıraladı:

“Kalp-damar hastalıkları olarak kalp krizinden başka kalp yetmezliği, kalbin çalışma düzenindeki bozukluklar (aritmi), damar sertliği ve damar tıkanmaları da önemlidir. Akciğer hastalıkları arasında kronik bronşitten başka amfizem ve astım önemlidir. Bu hastalıklar sonucunda nefes alma güçleşir, yeteri kadar oksijen alınamaz, vücudun ihtiyacı kadar oksijen alınamayınca nefes darlığı ve hava açlığı olur. Saydığımız hastalıklar erken yaşta ölümlere neden olur. Sigara içmeyenlerle karşılaştırıldığında günde bir paket sigara içen kişiler ortalama olarak 15 yıl kadar daha erken olarak yaşamını kaybetmektedir.”

‘YILLIK MASRAFLARI 4 BİN 500 LİRA’

Her gün bir paket sigara içen kişinin aylık sigara masrafının 350 ila 400 TL, yıllık ise 4 bin 500 ile 5 bin TL olduğu kaydeden Prof. Dr. Nazmi Bilir, sigara nedeniyle hastalığa yakalanmanın hem bireylere hem de ülkeye ekonomik yük olduğuna işaret ederek şöyle devam etti:

“Yaşamı boyunca günde bir paket sigara içen bir kişi örneğin 20-30 yıl içinde sigara satın almak için toplam olarak 100 bin TL harcar. Bu kadar sigara içen bir kişi kanser veya kalp-solunum sorunları gibi bir hastalığa yakalandığı takdirde bu hastalığın tedavisi için de yıllar boyunca harcama yapılması gerekecektir. Bu durumda sosyal güvenlik sistemi üzerine de maddi yönden yük gelmektedir. Sonuç olarak hem sigara satın almak için yapılan harcamalar, hem de hastalanan kişiler için yapılacak sağlık harcamaları ülkemiz açısından önemli bir maddi yük oluşturmaktadır.”

EN ETKİN YOL KARARLI OLMAK

Sigaranın zorla bıraktırılmasının etkili bir yöntem olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Bilir, “Bu tür yaklaşım başarılı olmamaktadır. Sigara bırakma konusunda başarı için kişinin bu konuda kararlı olması önemlidir. Kişiye sigaranın zararlarını ve bırakılması halinde ortaya çıkacak olumlu yanlarını anlatmak suretiyle kişilerin bu yönde karar vermeleri desteklenebilir. Sigarayı bırakmak isteyenler 24 saat boyunca ulaşabilecekleri Sağlık Bakanlığı Sigara Bırakma Danışma Hattı ALO 171’i arayabilirler” diye konuştu.
=====================================
Dostlar,

Nazmi Ağabey gerçek bir Halk Sağlıkçı ve yetkin bir bilim insanıdır.
Biz HÜTF’de (Hacettepe Üniv. Tıp Fakültesi) Toplum Hekimliği / Halk Sağlığı uzmanlık eğitimi alırken (ihtisas yaparken), kendisi hem bu eğitimlerini hem de İç Hastalıkları uzmanlık eğitimini tamamlamıştı. Uzun yıllar bu Fakültede Toplum Hekimliği (1982 sonrasında Halk Sağlığı) son derece değerli hizmetler verdi, akademik çalışmalar yaptı ve birkaç yıl önce emekli oldu. Ama O, özellikle halkımızın sağlığının korunması için başta kanser ve kronik hastalıklar, çalışma yaşamı olmak üzere çalışmalarını ara vermeksizin sürdürüyor.

Nazmi ağabey, 1990’da bizim Doçentlik sınavımızda jüri üyesi idi.
Hem Nami ağabey nitelikli emeğini Halk Sağlığı için sürdürmeli hem de ülkemiz sağlık sistemi, Sağlık Bakanlığıu ve YÖK O’nun çok ciddi ve çok değerli birikimini mutlaka değerlendirmeli.

Bu arada Sağlık Bakanlığını SİGARA İLE SAVAŞ bağlamında 15 yılı aşan bir süredir kararlılıkla, içtenlikle uğraşından dolayı kutlamak istiyoruz. Belki özlenen başarıya hala ulaşıl(a)mamıştır ama alınan yol son derece ciddidir. Kapalı mekanlarda, ulaşım araçlarında tütün ürünlerinin kullanımının engellenmesi son derece önemli bir aşamadır ve kesinlikle korunmalıdır.

Özellikle gençlerin tütün ürünleri kullanımına başlamasının önlenmesi büyük önem taşımaktadır. Uzun süreli kullanımın ardından bırak(tır)mak kolay olamıyor.

ALO 171 hattının ve www.birakabilirsin.org web sitesinin etkinliğini artırarak sürdürmesi gerekir. SGK bu süreçte geriödeme desteği vermelidir. Birtakım ödül çalışmaları, teşvikler, basının daha etkin katılımının sağlanması, okullarda yaygın eğitim… önemli adımlardır.

Öte yandan, nimet – külfet dengesi/adaleti bağlamında tütün ürünleri üzerine akılcı bir risk payı eklenmesi uygun olur. Genel anlamda her riskin bir karşılığı olmak gerekir. Sağlık Ekonomisi çalışmaları kapsamında ayrıntılı aktüaryal hesaplar elde vardır. O nedenle sigarada paket başına 50 kuruş gibi bir rakam ilke olarak kesinlikle doğru ve adildir. Başkalarına da mali yük getirecek bir davranışın – riskin özneleri, maliyeti bütünüyle başkalarına yansıtmayı savun(a)mazlar. Eşitlik mekanik bir anlayışla dayatılırsa gerçek anlamda Adalet sağlanamaz. Hakkaniyet temelli bir dinamik Adalet anlayışı ile, taaa Aristo’dan öğrendiğimiz “Herkese hakkını vermek” üzerinden hakkaniyet temelli adalet sağlanabilir. Başkalarına zarar veren bir davranış, özgürlük alanında sınırsız tutulamaz. Böyle bir özgürlük olamaz..

Dolayısıyla sigara vb. tütün ürünlerini kullananlar, tehlikeli davranışları nedeniyle yüksek olasılıkla risk gerçekleşerek belli hastalıklara yakalanacağı için, SGK’nın yükleneceği giderleri bunda sorumluluğu olmayan insanlara yükleyemezler. Bu riskli davranışlarının bedelini üstlenmek zorundadırlar. Bu bağlamda hızla yeni ve etkin araçlar geliştirilmelidir.

Sevgi ve saygı ile. 03 Şubat 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları – 2017

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları – 2017

http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=27587  01 Şubat 2018
(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)
Sevgi ve saygı ile. 02 Şubat 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com