Yazar arşivleri: Ahmet SALTIK

Ahmet SALTIK hakkında

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın özgeçmişi için manşette tıklayınız: CV_Ahmet_SALTIK Hekim (Halk Sağlığı Profesörü), Hukukçu (Sağlık Hukuku Uzmanı) Mülkiyeli (Kamu Yönetimi - Siyaset Bilimci)

TELE 1 Programımız : 24 Temmuz 2022

Dostlar,

Güncelleme : 26.7.22, 22:31, konuşmanın ilk ve 2. yarısı için lütfen tıklayınız..
https://youtu.be/kng0t1CrPKI 

https://youtu.be/uYWn9Dbjyno
***
24 Temmuz 2022 Pazar günü, sabah saat 10:00’da TELE 1’de olacağız.

Sayın Namık Koçak bizi konuk edecek.

Duyuru – çağrı görseli aşağıda..

2 konumuz var..

1. LOZAN BARIŞ ANDLAŞMASI 100. YILINDA
2. TIRMANAN SALGIN

Saat 11:10’a dek bu 2 konuyu işleyeceğiz.

Sevgi ve saygı ile. 24 Temmuz 2022, Dikili

(Güncelleme : 26.7.22, 22:31)

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

Dikli konferansımız : Lozan Barış Andlaşması 100 Yaşında!

Dostlar,

Bu gün, 24 Temmuz 2022 Pazar günü, ADD Dikili Şubesinin konuğuyuz.

Şube Başkanımız Em. Öğretmen Sn. Hamiyet Somuncu, sabah 07:00’de bizi İzmir Adnan Menderes havalanından aldılar, Dikili’ye geldik.

Saat 10:00 – 11:10 arasında TELE 1’de Sn. Namık Koçak’ın konuğu olduk ve aşağıdaki 2 konuyu işledik.

Youtube erişkesi ulaşınca sitemizde paylaşacağız.

Dostlarımızın evinde çalışmaktayız.. Dikili’deki konferansımızın konusu Lozan Barış Andlaşması’nın 100. yılı..

Toplantıya emek veren ADD Dikili Şubemize ve destek veren Dikili Belediyesine teşekkür ederiz.

Dikili’ye daha önce de birkaç kez çağrıldık ve Aydınlanma konferanslarımızı sunduk. Bu akşam Lozan Barış Andlaşması’nın 100. yaşına girmesini konu edeceğiz. Eğer Sevr paçavrası yırtılmasa idi buralar Yunan toprağı olacaktı ve böylesi bir anma toplantısı da elbette söz konusu olmayacaktı. Pek çok bakımdan bu görkemli barış andlaşmasına sahip çıkmalıyız. Bu andlaşma ülkemizin uluslararası hukuk katında hem “tapusu” hem de tarihsel bağlamda “tabusu” dur, dokunulmazdır.

Aşağıdaki harita, gerçekte her şeyi çok çarpıcı sergiliyor değil mi?!

Konferansımızda 110 dolayında yansı paylaşacağız, 1,5 saat dolayında süreceğini düşünüyoruz. Ardından soru ve katkıları da alacağız. Kamera kaydı yapılacak ve ADD Dikili Şubemizin facebook hesabında paylaşılacak.

İlgi ve bilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 24 Temmuz 2022, Dikili

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik    

Lozan Andlaşması 100 Yaşında

Dostlar,

Bu akşam, 23 Temmuz 2022 Cumartesi akşamı, TSİ (Türkiye saati ile) 21:30’da zoom ortamında ve youtube’da bir sanal konferans vereceğiz.

Toplantıyı, Avusturya ADD Şubesinin kurucu Genel başkanı Sn. Erol Güçlü dostumuz,
POYRAZ GRUBU olarak düzenlemekte.

Duyuru ve çağrı görseli aşağıda..

Erişim bilgileri ise şöyle :

https://ataturk-at.zoom.us/j/5957545983?pwd=cDQ5UlNkTzlGdmNtamtpblZ0SXA5dz09
Oda No : 595 754 5983
Sifre : 19051919
POYRAZ YouTube kanalımızdan canlı olarak da izleyebilirsiniz.
https://www.youtube.com/channel/UCKedkTgUsEMJc 

Şu yansıları sunacağız konuşmamızda :

Lozan Andlaşması 99 yaşında, Avusturya ADD, Ahmet SALTIK, 23.07.2022

Güncelleme (24.7.22, 14.04) : Bu sunum gerçekleşti… 2 satlik kapsamlı video kaydı için lütfen tıklayınız..

https://www.youtube.com/watch?v=wWQdxErATHk

***

  • Sevr’in Türkiye için öngördüğü sömürge düzenine razı olmayan Türk milleti, bağımsızlık hedefine ulaşmak İçin tam bir ölüm kalım savaşı vermiştir. Sonuçta büyük askeri zaferini, Lozan’da diplomatik zaferle taçlandırmıştır. Lozan geçmişin yüklerinden, geleceğin ipoteklerinden kurtulmanın adıdır.
  • Yalnızca siyasal bağımsızlığın değil; adli, askeri, iktisadi ve mali bağımsızlığın belgesidir.
  • Toprağı yanık, tarımı ilkel, insanı cahil ve yoksul bırakılmış bir toplumun küllerinden yeni bir ülke olarak doğuşunun adıdır.
  • Bağımsızlık savaşının son adımı, laik Cumhuriyetin ve devrimlerin ilk adımıdır.
  • Norbert von Bischoff’un dediği gibi;
  • Lozan Andlaşması Türk silahlarının kazandığı zaferi, uluslararası hukukun kütüğüne geçirmesidir.”
  • Türkiye’ye bu tapu senedini armağan eden Aziz Atatürk’ü ve İsmet İnönü’yü saygı ve şükranla anıyorum.
    Önay Alpago
    ADD Danışma Kurulu Başkanı

Bir siyaset bilimci ve hukukçu olarak konuyu işleyeceğiz..

Ayrıca, Lozan Konferansında İsmet Paşa’nın hukuk danışmanı olan Prof. Veli SALTIK,
aile büyüğümüz idi..

24 Temmuz 2022 Pazar günü sabah 10:00’da TELE1’de Sn. Namık Koçak’ın konuğu olacağız.
11:10’a dek 2 konu işleyeceğiz : Salgın ve Lozan..

Akşam ise saat 18:00’de Dikili ADD’nin konuğu olarak canlı konferans sunacağız.

Sevgi ve saygı ile. 23 Temmuz 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​

www.ahmetsaltik.net        
profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik    

 

HABERAL MEDYA Konuşmamız : Hızla Tırmanan salgın ve Sağlıkta Şiddet

Dostlar,

22 Temmuz 2022 günü, Bursa’dan yayın yapan Sayın Ece ve Burcu Arar’ın HABERAL MEDYA adlı sanal yayın kuruluşuna 2. kez konuk olduk.. Burcu hanımın sorularını yanıtladık Yaklaşık 75 dakika sürdü ve HABERAL MEDYA’nın sosyal medya hesaplarında eşzamanlı, canlı yayınlandı. Duyuru görseli aşağıda..

Hızla tırmanan salgın ve sağlıkta şiddet seçilen temalardı.

Sayın Arar’ın sıcak sorularıyla, söyleşi çok kapsamlı oldu ve 75 dakika dolayında sürdü.

Youtube, twitter ve facebook hesaplarında izlemek için erişkeler (linkler) aşağıda.

(1445) Prof. Dr. Ahmet SALTIK: AKP ve yönetimi tarihe utanç sayfalarıyla geçeceklerdir – YouTube

Gazeteciler böyledir işte..

Ağzınızdan çıkacak sözcüklerden çarpıcı başlıklar yakalar, hatta bu tür sözler edilmesi için tatlı tatlı kışkırtıcı bile olurlar… Aşağıda tipik bir örneği.. 1 saati aşkın konuşmamızda, Sağlık bakanı Dr. Koca’nın ağır, bağışlanamaz ve dur durak bilmeyen hatalarının bedeli olarak ülkemizde onbinlerce masum insanın ölümü.. İsyanımız öyle büyük ki, fantastik bir tümce ağzımızdan döküldü..

  • Ben Tanrı olsam, Bakan Koca’yı cehennemde evire çevire yakardım…

Arifler anlar ve biçime takılmadan, çarpıtmadan ne demek istediğimizi kavrar, gereğini yaparlar.

(20+) Facebook

https://twitter.com/i/broadcasts/1zqJVBPqRjwJB

Haziran başında 7 bini aşan olgu sayısı, geçtiğimiz hafta 227 bin oldu. 4-5 haftada 220 bin eklendi! Nedenleri belli.. Kurban bayramı ve denetimsiz yurda dönen 40 bine yakın hacı..

Yazıklar olsun..

Yapılan ve ısrarla sürdürülen sayısız ciddi hatayı kanıtlarıyla sergiledik.
Teker teker bilimsel çözüm yollarını gösterdik.

İzlenmesi, paylaşılması ve ülkemize yararlı olması dileğiyle.

Böyle giderse, ekonomideki çökertme ve çok ağır bunalımla ile yatay ve dikey yoksullaştırma sürdürülemez boyutlara vardığından; yeterli beslenemeyen, ısınamayan, giyinemeyen, umutsuz, işsiz, moralsiz, gelecek beklentisi kırılmış, endişeli ve kaygılı kırılgan yığınlar, kovit-19 salgınında daha çok ve daha kolay hastalanacak, daha ağır geçirecek ve daha çok öleceklerdir.

Bu karabasan tablosu, AKP’yi, hiiiç beklemediği biçimde iktidardan edebilir; uyarmış olalım..

Sevgi ve saygı ile. 23 Temmuz 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

 

İç savaşın “şüyuu”

authorZAFER ARAPKİRLİ

SİYASET22.07.2022, BİRGÜN

En özlü deyimlerimizden biridir:

“Şüyuu vukuundan beterdir”

Yani, “Bazen, bir şeyin söylentisi ya da dedikodusu, gerçekleşmesinden bile daha kötüdür, daha arzu edilmezdir” anlamında kullanılır.

Son günlerde (kim bilir kaçıncı kez yine, yeniden) sık sık dillendirilmeye başlanan şu “İç savaş” mevzuuna getireceğim sözü.

Zaten, bugünkü iktidarla ilgili olarak “Bunlar seçimi kaybetseler de gitmememin bir yolunu arar ve maraza çıkarmayı denerler mi acaba?” kaygısının zaman zaman dillendirildiği bir ülkede yaşadığımız için, iktidarın inisiyatifi ile ya da onların iradesi dışında birtakım çevrelerin girişimi ile çıkarılabilecek bir kargaşa, zaten “ileri derecede arızalı ve her tarafı yara bere içindeki demokrasimize” büyük bir darbe indirme riski taşımaktadır.
***
Son günlerin en çok konuşulan hadiselerinden biri olan İsmailağa’nın Popüler Cüppelisi Ahmetin demeçlerine inanırsanız, birileri (Selefi – Vehhabi oluşumlar) “Bir yerlerde silah depolamışlar ve bir aşamada bunlarla bir iç savaş çıkarmaya teşebbüs edebilirler…”miş.

Cüppeli Ahmet (Ahmet Mahmut Ünlü) Habertürk’te katıldığı ve çok ses getiren programda, Fatih Altaylı’ya daha önce de dillendirdiği bu iddialarını yinelerken, “Bunların evlerini, binalarını filan bassalar, bulamazlar silahları. Depoları var oralarda saklıyorlar” diyordu.

Daha önce de başka birileri (mealen) “Bizi zorlamasınlar, ağaç altındaki silahlarımızı gömdüğümüz yerlerden çıkarırız ha!..” diye tehditlerde bulunmamış mıydı bu ülkede?

Hattâ, iktidara yakın cenahtan bir hanımefendi, yandaş bir TV kanalına çıkıp (15 Temmuz’u kastederek) “Bir dahaki sefere böyle bir şey olursa 50 kişiyi götürürüz” diye konuşurken “Listelerimiz hazır” bile diyerek katliam tehdidi savurmadı mı?

Zaman zaman, internet ortamında hatta bir ara gazetelerin ilan sayfalarında “Pompalı tüfeklerin ve av fişeklerinin nasıl kolayca temin edilebildiğine, ruhsatsız kullanılabilen ölüm makinelerinin adeta peynir etmek gibi satıldığına” dair haberleri hep okumuyor muyuz?

Sosyal medyada, bu tür bir örgütlenmenin ipuçlarını oluşturabilecek şekilde birtakım “Rambo kılıklı Koçeroların” donanmış – kuşanmış fotoğraflarla sağa sola caka sattıklarına tanık olmuyor muyuz?

Düşünsenize, iktidara yakın görüşte değil de, örneğin “Sol – Sosyalist – Marksist” düşünceye sahip örgütlenmeler ya da dernekler arasında bu tür “sergilemeler” yapan, hattâ bırakın sergilemeyi, böbürlenmeyi, “hakkında böyle en ufak bir ihbar” bile olan birilerinin “İlk şafak vakti, yedi sülalesinin evlerinden yurtlarından toplanması” söz konusu olabileceği gerçeği ortada iken, yukarıda saydıklarımıza ilişkin ne yapıldığını bilen var mı?

Hepsinden daha elîm ve daha vahim olmak suretiyle, önceki gün bu ülkenin bir eski başbakanı, üstelik de “üç vakit öncesine kadar” AKP içinde siyaset yapmış Gelecek Partisi lideri Prof. Ahmet Davutoğlu çıkıp, “Kış aylarından endişeliyim” dediyse, ciddi biçimde endişe duymamız için, sizce yeterli gerekçemiz yok mu?
***
T24’e konuşan Davutoğlu,

  • “İktidarda kalmak için kullanamayacakları şey yok” diyerek

bir nevi “iç karışıklık” imasında bulunurken, yukarıda anlattıklarımızdan biraz daha farklı olarak, (mealen) “Ekonomik ve sosyal sıkıntıların yol açabileceği yaygın hoşnutsuzluk protestolarının bastırılmaya şiddetle çalışılması olasılığından” söz ediyordu aslında.

Davutoğlu biraz da “Oyuna gelmemeli, sokağa çıkılmamalı” mesajı da veriyor gibiydi.

Bütün bunları alt alta koyduğumuzda, önümüzdeki seçimlerde (hem parlamento hem de cumhurbaşkanlığı) bugünkü iktidar ve “Şahsım İradesi”nden kurtulmayı amaçlayarak sandığa gitmeye hazırlanan geniş ve son derece hoşnutsuz kitlelerin önünde ciddi bir sınav var demektir.

Yazının başından beri hatırlattığım ciddi tehlikeye karşı müteyakkız olmanın ve bu “Şayia”dan asla ürkmeden, korkmadan örgütlü demokrasi mücadelesini yükseltmenin hazırlıklarını yapmanın gerekliliği ortadadır.

Evrensel bir ilke olarak, demokrasi ve genel anlamda lâyık olduğumuz tüm hakların kazanımı için “bedel ödemek gerektiğinde” bunu çekinmeden ödememiz gerektiğini hatırlamalıyız.

İtin – kopuğun, talimatlı ya da başıbozuk demokrasi düşmanlarının tehditlerine ve hattâ provokatif girişimlerine taviz vermeden, seçim öncesinde ezilen – mağdur emekçi kitlelerin demokratik örgütlü mücadelesi yolunda, herkesin üzerine düşen görevi yerine getirmesi hayati önem taşımaktadır.

Meşru zeminde ve provokasyona gelmeden, halkın gücünün her türlü eşkıyadan “orantısız biçimde daha fazla” olduğunu unutmadan, bu tehditlere ve belki de fiili tehlikelere karşı koyabiliriz.

Unutmayın.

  • Tarih, örgütlü bir halkı kimsenin mağlup edemeyeceği gerçeğinin, yüzlerce kez kanıtlandığı örneklerle doludur.

Kisvesi ve rengi ne olursa olsun, halkın, emekçi kitlelerin karşısına bu tür pis, kanlı senaryolarla çıkmaya çalışacak olanlar, ağır bir yenilgiyi tadacaklarını ve o kanlı elleriyle birlikte tarihe gömüleceklerini bilmelidirler.

Demokrasi ve sosyal adalet ideali, barışçıl – kitlesel mücadelenin gücü, her türlü zorbalığın üstesinden gelmeyi becerecektir.

Silahlı – külahlı faşistler ve onların “kuklacıları” bunu bir an önce kavrasa, iyi olur.

Sizden korkan sizin gibi olsun!

COVID-19, Halk Sağlığı ve Türkiye

Dostlar,

21 Temmuz 2022 günü saat 17:30’da, aşağıdaki görselde sunulan konuyu işledik.

İzmir Karşıyaka Belediyesi Basın ve Halkla İlişkiler sorumlusu Sn. Haluk Işık, bizi sanal ortamda konuk etti, 2. kez. (İlki 20Mayıs 2020).

Yaklaşık 45 dakika, Kovit-19 salgınının tırmanışını, aradalandaki ülkesel ve küresel etmenleri irdeledik. Özellikle AKP iktidarının yapageldiği ciddi yanlışlar sergiledik ve hızla atılması gereken Epidemiyolojik adımları sunduk.

Durum ciddi ve salgın yönetimi için tam bir fiyasko. Ama masum insanlar ölmekte! İktidar. Haziran 2021’de olduğu gibi, 2022 Haziran sonunda da TÜİK’in yıllık ölüm istatistiklerini yayınlamasına izin vermedi. Salgına verdiğimiz kurban, açıklananın 3 katı dolayında, 100 bin değil, 300 bin (üç yüz bin!). Dert büyük.

İzlenmesini, paylaşılmasını ve gereğinin yapılmasını, yararlı olmasını dileriz. Lütfen tıklayınız..

Sevgi ve saygı ile. 22 Temmuz 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

‘Siyasal ayak‘ için koruyucu üçlü kalkan

GÜNCEL21.07.2022 BİRGÜN

15 Temmuz başarısız darbe girişiminin 6’ncı yılı üzerine çok konuşuldu; kahramanlık nutukları çekildi: Demokrasi kazandı!

Bu gün, 20 Temmuz’da ilan edilen ve 21 Temmuz sabahı yürürlüğe konan OHAL’in 6’ncı yılı:

Hukuk kaybetti. Nasıl yok edildi hukuk? Kısaca, OHAL KHK uygulamaları ve OHAL sonrasına ilişkin düzenlemeler yoluyla. Şöyle ki; OHAL, 15 Temmuz kanlı darbe girişimi ile bozulan anayasal düzeni ve kamu düzenini yeniden sağlamak amacıyla ilan edildi (Any., md.120, şimdi 119).

Ne var ki;

OHAL KHK’ler yoluyla tümüyle Anayasa dışı bir uygulama sonucu, ‘hukuki kılıf‘ altında en acımasız toplu kıyımlar yapıldı.

  • OHAL yönetimi baskısı altında anayasal düzen kaldırıldı.

OHAL KHK

OHAL KHK’ler, ‘yargısız infaz‘ için kullanıldı. KHK ek listelerinde adları yazılan onbinlerce kişi, -başvuru hakkı dahil- bütün özgürlük ve haklarından yoksun kılındı. 2018 seçimleri sonrası da süren bu uygulama, hukuk tarihinin en büyük toplu kıyımı.

ANAYASA İLGASI

OHAL keyfi yönetiminde, biçimsel kurallarına bile uyulmadan yapılan Anayasa değişikliği ile 6 ayda, ‘siyasal iktidarı sınırlayıcı düzeneklerin bütünü‘ kaldırıldı. Böylece, çağdaş anayasacılık gerekleri bir yana, Osmanlı-Cumhuriyet anayasal ve siyasal kazanımları da bir çırpıda silindi.

OHAL SONA ERMEDİ!

OHAL, iki yılın sonunda kalkmadı. 2018‘de OHAL önlemleri, üç yıl daha uzatılarak (7145 sy. Y.), KHK yoluyla muhalifleri kıyım yetkisi, valilere ve ilgili kurumlara aktarıldı. Bu süre, 2021’de bir yıl daha uzatıldı (7333 sy.Y.); kayyum olarak TMSF işlemleri için ise 3 yıl daha…

Belirtilen iki yasa ve öteki yasalara serpiştirilen yasaklayıcı yetkiler yanı sıra, yasal ‘sorumsuzluk zırhı’, OHAL yönetimi keyfi işlemlerini sürekli kıldığı gibi ’siyasal ayak‘ güvencesi olma özelliği de taşıyor.

TOPTAN KORUMA

OHAL KHK imzacıları başta gelmek üzere, suç oluşturan işlem ve eylem sahipleri koruma altına alındı: “…Hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz“ (2016-2020).

Beş yasada yer alan bu ortak kayıt, OHAL dönemi resmi işlemleri ve olası yaptırımları arasındaki sorumluluk halkalarını koparmaya yönelik. OHAL dönemi ve sonrası karar alıcı ve uygulayıcılarını her türlü sorumluluktan bağışık tutmak, FETÖ ile doğrudan veya dolaylı ilişkisi bir yana, yaşamı, dinsel cemaatler dahil, hukuk dışı bütün oluşumlara karşı mücadele ile geçen insanlara ’yargısız infaz’ uygulayan kişileri –başta, Cemaat’in eski müttefiki siyasiler- korumayı amaçlıyor.

Böylece, failler ömür boyu korunurken, onların mağdur ettiği suçsuzlar, kuşaklar boyu lekeli (!) kalacak. Nasıl?

BAK VE OHAL İİK

Barış Akademisyenleri (BAK) dosyaları tipik örnek:
– Dönemin Başbakanı, “Hata düzeltilecek” dedi.
– Anayasa Mahkemesi, Barış Bildirisi’ni ifade özgürlüğü güvencesinde saydı.
– Ağır Ceza Mahkemeleri, “Barış Bildirisi’ne rıza gösteren öğretim üyeleri ile terör örgütleri arasında irtibat ve iltisak yoktur” dedi.

Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu (OHAL İİK) ise, “Ben hiç birini tanımam” dedi. BAK dosyalarına ilişkin açıkça keyfi kararlar verme cüreti gösteren OHAL İİK’in, başka dosyalarda ne denli keyfi kararlar verdiği, kolayca tahmin edilebilir.

SİYASİ AYAK

TBMM Darbe Komisyonu Raporu’nun nasıl karartıldığı, beşinci yılında günışığına çıkarken, FETÖ darbe girişiminin siyasi ayak kalkanı da tamamlanmış oluyor: Darbe raporu, koruma yasaları ve OHAL İİK. Bu sac ayak kırılmadığı veya yok edilmediği sürece siyasal ayak arayışı, ‘Saray hukukçuları‘ gölgesinde bir avuntu olmanın ötesine geçemez.

Danıştay’ın, hukuku dolanarak verdiği Ayasofya kararından sonra

  • Anayasa’yı katlederek verdiği İstanbul Sözleşmesi Kararı,

-siyasal denetim düzeneklerini kaldıran 2017 Anayasal kurgu sürecinde- yargısal denetim düzeneklerinin yargıçlar eliyle elenmesinin ibret verici bir göstergesi.

Kuşkusuz bütün bunlar, Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme kurgusunun sonunu hazırlayan süreçler; yeter ki doğru okunablsin!

Demokratik Cumhuriyeti savunan CHP ve öteki partilerin dikkatine…

ÇARŞAMBA İĞNELERİ : 20 Temmuz 2022

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

KOY

Mehmet Cengiz daha önce sit alanı olan Bodrum Cennet Koyu’na villalar konduracakmış.

Milletin anasını gözüne kestiren adam Koy’a villa koymaz mı?…

AĞA

Ordu Valisi Tuncay Sonel, bir milyon TL ile güreş ağası oldu.

Padişahlık, reislik, ağalık zamanı. Zaman “Nereden buldun?”a kapalı…

İTİBAR

Abdurrahman Dilipak, “Birçok FETÖ’cünün aramızda hâlâ itibarlı konumda olduklarını görüyoruz. Bunu da anlamak mümkün değil.”

İtibardan ödün vermezler…

HANIM

Kılıçdaroğlu’nun, RTE’nin özel çevirmenine “Hanım kız” demesini iktidar vekili “rezillik” olarak niteledi.

Bu nitelemede bir çürüklük var… (AS: “Sürtük” mü demeliydi!!??)

GİDİŞ

Cumhurbaşkanlığı (tek adam) sistemine geçişten bu yana dört yıl içinde 4500 esnaf kepengini, 248 bin şirket işletmesini kapattı.

Verdiler kardeşlerine / bu fakire yetkiyi, gördüler…

ÜÇÜNCÜ

İngiltere’de Dışişleri Bakanı Liz Truss, başbakan olması halinde yasa dışı göçmenleri Ruanda’nın yanı sıra Türkiye’ye de göndermeyi planladığını açıkladı.

20 yılda, Ruanda’nın yanına…

KASET

İsmailağa Cemaati, şeyhliğe oynayan Cüppeli Ahmet’i, kasetini yayımlamakla tehdit etti.

Cemaat demek işte bu demek… (AS: bereket sinmedi, hodri meydan.. dedi..)

BOYAMA

Yozgat’ta Cumhurbaşkanı Yardımcısı F. Oktay açılışa gelecek diye millet bahçesinin sararan çimlerini boyadılar.

Tepeden tırnağa yalama, yağlama, boyama, kandırma…

ASBEST

Daha önceleri AB ve ABD’nin çöplerini ülkemize yığan Çevre ve Şehircilik (AS: ve İklim Değişikliği)  Bakanlığı, Brezilya’nın 600 tonluk (AS: 9 bin ton!) asbestli gemisinin İzmir’de sökümüne de izin verdi.

Pislikler…

BAŞARI

Ekranların neşesi Bakan Nebati, 2001 ‘de bir milyon olan sosyal yardım alan hane sayısının 4.3 milyona çıkışını başarı olarak sundu.

Devletten, milletten habersiz olunca…

YÜZSÜZ

AKP’li M. Emin Akbaşoğlu, “FETÖ’nün siyasi ayağı Kılıçdaroğlu’dur, CHP’dir, CHP yönetimidir.”

Bu kadar yüzsüzlük ancak bu yüzsüzlerde olur…

HUKUKSUZ

Danıştay, İstanbul Sözleşmesi‘nin RTE tarafından iptaline karşı açılan davada 2’ye karşı 3 oyla ret kararı verdi.

Meclisi yok sayma hukuksuzluğu…

ZAFER TEPE

Kıbrıs Barış Harekatı’nın (AS:48.) yıldönümü kutlu olsun!

Vatan toprağı ve Türk milleti için şehit olanları ve başta kahraman devre arkadaşım Muzaffer Tekin olmak üzere canlarını ortaya koyan tüm gazilerimizi rahmetle ve hürmetle anıyorum.

AŞIRI (HİPER) ENFLASYONUN TÜKETİCİ ve ÜRETİCİ DAVRANIŞLARI : PSİKOLOJİK EKONOMİ KURAMININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

AŞIRI (HİPER) ENFLASYONUN TÜKETİCİ ve ÜRETİCİ DAVRANIŞLARI :
PSİKOLOJİK EKONOMİ KURAMININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Türkiye’de 2022 Haziran ayına göre açıklanan resmi ve resmi olmayan enflasyon verileri :
1- TÜİK, (Türkiye İstatistik Kurumu) resmi verileri
– Tüketici Fiyatları % 78.62
– Üretici Fiyatları % 138.8
– Gıda fiyatları % 93.92
– Aylık ortalama % 4.95 puan.
2- İstanbul Ticaret Odası (İTO) Verileri
Yıllık. %94.19
3- ENAG (Enflasyon Araştırma Grubu) verileri : Yıllık % 175.55.
Aylık ortalama % 8.6 puan.

İster resmi, ister resmi olmayan verilere bakılsın.. Bu sayılar gösteriyor ki, Türkiye Ekonomisi hızlı bir enfl

ortalamalarının epeyce üzerindedir. Ayrıca resmi Üretici Fiyat İndeksi Tüketici Fiyat İndeksinden 59.16 puan daha yüksektir. Başta, enerji-petrol, teknoloji, aramallar, gübre ve son yıllarda gıda maddeleri de dahil olmak üzere Türkiye Ekonomisinin dışa bağımlılık oranı giderek artmıştır. Söz konusu malların fiyatları arttıkça bu ürünleri Türkiye’ de girdi olarak kullanan üreticilerin ürün fiyatları da katlanarak artmaktadır…

Yukarıda anlatılan girdi faktörlerinin etkileri nedeniyle Türkiye’deki enflasyon, maliyet itişlidir. Bir üretim dönemi kadar gecikmeli de olsa, Üretici tedarik fiyatlarındaki artışlar önünde sonunda tüketici fiyatlarına yansıyacaktır. Yani enflasyon ekonominin bagajiındadır. Ambalajından çıkmayı beklemektedir. Ancak zorunlu tüketim mallarındaki aşırı fiyat artışları talep çekişli bir fiyat sarmalını da beraber getirmektedir. Kaldı ki, Türkiye de toplumun omurgası olan orta sınıf yok denecek kadar azdır. Ülke, varsıllar ve yoksullar olarak ikiye bölünmüş gibidir. Toplumun büyük çoğunluğu düşük gelir kesimindedir. Asgari ücretler, memur aylıkları ve emekli ödeneklerindeki artışlar, doğrudan zorunlu gıda talebini artırır niteliktedir.

Yüksek gelir dilimindeki kazanç sahipleri ise, görünür resmi faiz yolu tıkalı olduğu için, tasarruflarını emlak ve döviz piyasasında değerlendirmektedir. Bu durum döviz kurlarını, emlak fiyatlarını ve hatta kiraları yukarı çekmektedir.

Faizin çok küçük ve sabit tutulup kur korumalı mevduat hesaplarının devreye sokulması, yani Dolar talebini azaltmak ve Dolar kurunu yükseltmemek için, tasarruf sahiplerine dolaylı gizli faiz verilmesi, finans kurumlarının kârlarını, kamunun ise zararlarını ve halkın vergi yükünü artırır niteliktedir. Geleceği sorunlu bir politikadır…

ENFLASYONUN PSİKOLOJİK ETKİLERİNE GELİNCE.

Albert Afftalion (1874- 956) yapmış olduğu finansal analizlerde enflasyon ve deflasyon ortamlarında, üretici ve tüketicilerin psikolojik davranışların mevcut krizleri daha da derinleştirdiğini fark ederek PSİKOLOJİK PARA KURAMI’ndan söz etmiştir. 1970’li yıllardan sonra da yeni (neo) klasik liberal iktisatçılar RASYONEL BEKLENTİLER KURAMI adıyla yeni bir para politikası KURAMI geliştirmişlerdir. Bu ikinci kuram, Aftalion’un psikolojik para kuramının daha genelleştirilmiş biçimidir.

Bu kurama göre insanlar (tüketiciler ve üreticiler) ekonomik çıkarlarını korumak için akılcı- rasyonel (akılcı) davranırlar. Piyasalar ve piyasaların geleceği konusundaki bilgileri yeterli, tutarlı-rasyoneldir. Tutum ve davranışlarında ekonomik akılcılıktan ve kendi çıkarlarından vaz geçmezler. Tüketiciler yararlarını, üreticiler de kârlarını en çoğa çıkarmak için çaba harcarlar.

A- DEFLASYONİST PSİKOLOJİ

Eğer piyasadaki eğilim deflasyonist yönde, gelecekte fiyatların daha da düşeceği yönünde
ise tüketiciler mal ve hizmet alımlarını ertelerler. Çünkü gelecekte fiyatlar daha da düşecek beklentisi talebi azaltır, satışları düşürür. Üreticiler ise gelecekte fiyatların daha düşeceği beklentisi ile ellerindeki mal ve hizmetleri hemen satmak isterler. Sonuçta üretim ve ithalattan bir ölçüde bağımsız olarak stoklar çözülür, böylece arz artmış, talepse daralmış olur. Fiyatlar daha hızlı düşer. Kriz daha çok derinleşir.

B- ENFLASYONİST PSİKOLOJİ

Enflayonist ve özellikle de hızlı fiyat artışlarının olduğu ekonomilerde tüketici ve üreticilerin piyasa ile ilgili psikolojileri deflasyonist durumun tersine döner. Tüketiciler, gelecekte fiyat artışlarının daha da hızlanacağı beklentisi ile ileride gereksinme duyulacak mal ve hizmetleri hemen satın alma yoluna giderler. Bu durum toplam talebi gereğinden çok artırır. Üreticiler ise, mal ve hizmetlerini gelecekte daha yüksek fiyatlarla satabilme umuduyla stoklarını çözmeye pek yanaşmazlar. Stoklar artar. Böylece yapay olarak arz da azalmış olur. Piyasadaki talep artıp arz azalınca da fiyatlar daha hızlı yükselme eğilimine girer. Enflasyon kemikleşmeye ve kurumsallaşmaya başlar. Fiyatlar hızla yükselmeyi sürdürür.

C- SORUNUN TEMEL KAYNAKLARI

1-Türkiye’ de, makro ekonominin planlanması, eğitim, bilim, teknoloji, üretim, sanayileşme, ulusal ekonomik kaynakların ve yetişmiş insan sermayesinin (beşeri sermaye) akılcı ve etkin kullanımı, hukuk güvencesi, vergi yükü, gelir dağılımı, orta sınıfın güçlendirilmesi toplumsal gönenç (refah) artışı… vb. önemli yapısal politikalar geri plana itilmiştir.

2- Türkiye’deki siyasal iktidarın yapısal sorunları giderek azaltma ve enflasyonun nirengi, direnç noktaları kırabilme ve ekonomiyi yeniden rayına alabilme konusunda halka, üretici ve tüketicilere yönelik üretimi artırmaya, yapısal, parasal, mali politikalar yeterli ve inandırıcı, ikna edici değildir. Güven azalması vardır.

3- Halk, siyasilerden ve özellikle de siyasal iktidardan soyut vaadler değil, neden ve sonuç bağlantıları ile bilimsel, ikna edici ve umut verici somutlaşmış reçeteler beklemektedir…

Son söz                 :

Türkiye toplumunun resmi söylemler ve uygulamalar dışındaki eğitim, bilgi ve kültür kaynakları çoğalmıştır. Sosyal medya genişlemiştir. Görüntülü medya, yazılı basın az da olsa çeşitlenmiştir. Halkın çoğunun dinsel etnik, geleneksel, hamasi söylemlerle ikna edilme dönemi büyük oranda geride kalmıştır. Halk, ayrıştırıcı politikalar, hamasi nutuklar yerine somut ve ikna edici ekonomik ve sosyal, reçeteleri görmek peşindedir. Ekonomik yoksulluk ve refahtan yoksunluk halkın bilinçlenme düzeyini hızlandırmaya başlamıştır.

Bu açıdan, yaşadığımız zaman dilimi içindeki toplumun, her konudaki bilgilenme, gelişme, dönüşme ve bireyselleşme hızı Türkiye’deki yönetici kadrolardan daha ileri bir düzeydedir. Halk, hukukun üstünlüğüne,
anayasal güvenceye
dayalı, demokratik,
idari, yargısal ve parlamentoca hesap sorulabilir ve denetlenebilir bir siyasal iktidar istiyor.

Dr. Serdar Koç şiiri : Benimle Yeniden Tanış

Dr. Serdar Koç

 

Benimle Yeniden Tanış

Bir gün bir yerde tekrar karşılaşırsak eğer
Benimle yeniden tanış
Bıraktığın gibi olmayabilir birçok şey
Yaşım, aklım, başım yufka yüreğim
Belki de biraz daha zalim, belki de medeni halim

Bir gün bir yerde tekrar karşılaşırsak eğer benimle
Yeniden tanış
Ama kimse anlamasın bu tanışıklığın evvelini
Gözün bile ısırmasın beni bir yerden
Çıkaramadım değil de tanıştığımıza memnun oldum cevabını
Almak istersen
Sarılarak değil ancak el sıkışarak karşılayabilirim seni
Ve önce sen uzat elini
Çünkü öğrendim artık
Önce kadınların elini uzatması gerektiğini
Ve daha nicesini
Çünkü öğrendim artık daha nicesini

Bir gün bir yerde tekrar karşılaşırsak eğer
Benimle tanış
Ve gün bir yerde tekrar karşılaşırsak eğer
Benimle yeniden barış
Hani darılmıştın ya ayrılırken sorumsuzluğuma
Çocukluğuma, dağınık olmama
Ve kot pantolonuma yırtık

Bir yerde karşılaşırsak eğer benimle barış
O çocuk büyüdü artık
Benimle tanış, benimle barış
Bitsin bu anlamsız inat, bitsin bu yarış

Ben onuruma tutsak, sen bağışlayan yanlarına inat
Neye ve neden kızdığını dahi hatırlayamazken artık
Beni de unutursan eğer aldırmam inan
Çünkü özgür bıraktım artık
Tüm bağışlayamadığın yanlarımı
Kimseye verilecek hesabı olmayan taraflarım
Şehrin arka sokaklarında kaybolup gitti
Ve şu zamana kadar yaptıklarım hep
Çocukça bir oyundan ibaretti
Ben unuttum artık o adamı
Kim bilir nerde şimdi
Günahlarım veresiye ama
Güzel yanlarım peşin
Hani darılmıştın ya ayrılırken sorumsuzluğuma
Çocukluğuma, dağınık olmama
Ve kot pantolonuma yırtık

Bir yerde karşılaşırsak eğer
Benimle barış
O çocuk büyüdü artık…

Pablo Neruda
(Destina)