Etiket arşivi: Mehmet Cengiz

ÇARŞAMBA İĞNELERİ : 20 Temmuz 2022

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

KOY

Mehmet Cengiz daha önce sit alanı olan Bodrum Cennet Koyu’na villalar konduracakmış.

Milletin anasını gözüne kestiren adam Koy’a villa koymaz mı?…

AĞA

Ordu Valisi Tuncay Sonel, bir milyon TL ile güreş ağası oldu.

Padişahlık, reislik, ağalık zamanı. Zaman “Nereden buldun?”a kapalı…

İTİBAR

Abdurrahman Dilipak, “Birçok FETÖ’cünün aramızda hâlâ itibarlı konumda olduklarını görüyoruz. Bunu da anlamak mümkün değil.”

İtibardan ödün vermezler…

HANIM

Kılıçdaroğlu’nun, RTE’nin özel çevirmenine “Hanım kız” demesini iktidar vekili “rezillik” olarak niteledi.

Bu nitelemede bir çürüklük var… (AS: “Sürtük” mü demeliydi!!??)

GİDİŞ

Cumhurbaşkanlığı (tek adam) sistemine geçişten bu yana dört yıl içinde 4500 esnaf kepengini, 248 bin şirket işletmesini kapattı.

Verdiler kardeşlerine / bu fakire yetkiyi, gördüler…

ÜÇÜNCÜ

İngiltere’de Dışişleri Bakanı Liz Truss, başbakan olması halinde yasa dışı göçmenleri Ruanda’nın yanı sıra Türkiye’ye de göndermeyi planladığını açıkladı.

20 yılda, Ruanda’nın yanına…

KASET

İsmailağa Cemaati, şeyhliğe oynayan Cüppeli Ahmet’i, kasetini yayımlamakla tehdit etti.

Cemaat demek işte bu demek… (AS: bereket sinmedi, hodri meydan.. dedi..)

BOYAMA

Yozgat’ta Cumhurbaşkanı Yardımcısı F. Oktay açılışa gelecek diye millet bahçesinin sararan çimlerini boyadılar.

Tepeden tırnağa yalama, yağlama, boyama, kandırma…

ASBEST

Daha önceleri AB ve ABD’nin çöplerini ülkemize yığan Çevre ve Şehircilik (AS: ve İklim Değişikliği)  Bakanlığı, Brezilya’nın 600 tonluk (AS: 9 bin ton!) asbestli gemisinin İzmir’de sökümüne de izin verdi.

Pislikler…

BAŞARI

Ekranların neşesi Bakan Nebati, 2001 ‘de bir milyon olan sosyal yardım alan hane sayısının 4.3 milyona çıkışını başarı olarak sundu.

Devletten, milletten habersiz olunca…

YÜZSÜZ

AKP’li M. Emin Akbaşoğlu, “FETÖ’nün siyasi ayağı Kılıçdaroğlu’dur, CHP’dir, CHP yönetimidir.”

Bu kadar yüzsüzlük ancak bu yüzsüzlerde olur…

HUKUKSUZ

Danıştay, İstanbul Sözleşmesi‘nin RTE tarafından iptaline karşı açılan davada 2’ye karşı 3 oyla ret kararı verdi.

Meclisi yok sayma hukuksuzluğu…

ZAFER TEPE

Kıbrıs Barış Harekatı’nın (AS:48.) yıldönümü kutlu olsun!

Vatan toprağı ve Türk milleti için şehit olanları ve başta kahraman devre arkadaşım Muzaffer Tekin olmak üzere canlarını ortaya koyan tüm gazilerimizi rahmetle ve hürmetle anıyorum.

Baba Diyalektik: Tek Adam, R. T. Erdoğan’a karşı…

Baba Diyalektik:
Tek Adam, R. T. Erdoğan’a karşı…

Korkunç bir aşırılıklar manzumesi olan Tek Adam Rejimi bir yandan Türkiye’yi perişan ederken, bir yandan da bizzat kurucusunu mahvedecek. Ne denli aşırılaşırsa, sonuna o denli yaklaşacak.

Mahv’ı, meşrebinize göre tercüme edebilirsiniz. Ben, müthiş bir başarısızlıktan başlayarak daha vahim sonuçlara kadar uzanabileceğini düşünüyorum. Çünkü 1. Meşrutiyet’ten (1876) beri uygulamak için çırpındığımız demokrasiyi bitirecek bu düzen kendi içinde bile tutarsızdır. Tutarsız sistem işlemez.

Opera-bale’den ilaç fiyatlarına kadar her şeye tek bir kişinin karar verdiği bir sistem olamaz, görülmemiştir, görülmüş olan tek tarihî örnek de hem ülkesini hem kendini mahvetmiştir.

Ayrıca şunu da söyleyeyim: Bu imkansız “sistem” iki sonuçtan birini verir:

1) Bu kadar işe yetişmesi mümkün olmayacağı için, kararların çoğunu Erdoğan’ın yakın çevresi alır, yani Erdoğan idare ediyorum derken edilir;

2) Yetişmeye kalkarsa, bu sistem Erdoğan’ı bitirebilir. Çünkü üstlendiği işlerin sadece imzalarını atsa başka hiçbir iş yapamaz ve hiçbir vücut buna fazla dayanmaz.

Demek ki böyle “sistem” olmaz.
***
Edilen yeminden başlayalım:

Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, (…) herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, (…) aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma(…)”.

AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın bu yemine sadık kalması, özellikle de tarafsız olması çok zor.
***
“Bakan”lardan değil, secretary’lerden yani katiplerden oluşan hükümetle devam edelim:

Fehim Işık’ın dediği gibi, aynen bir “Savaş Kabinesi”. Çünkü OHAL döneminin baskısını devam ettirmek için daha “iyisi” kurulamazdı. “OHAL Kabinesi” de diyebilirsiniz. Çünkü:

Türkiye’de 3 tane önemli bakanlık vardır: İçişleri, Dışişleri, Maliye.

Birincisine S. Soylu isimli bir adamı yine getirdi, ki hakaret etmediği kurum ve kişi bırakmamış, hakkında durmadan dava açılıp suç duyurusunda bulunulan, Demokrat Parti genel başkanlığından transfer edilmiş bir mühtediden bahsediyoruz.

İkincisine, küstürmediği Batı ülkesi kalmamış M. Çavuşoğlu’nu yine getirdi, ki yemin törenine sadece azgelişmiş ülke büyükleri gelmesinden belli.

Üçüncüsüne, A. Babacan ve M. Şimşek gibi uluslararası itibar sahiplerini tasfiye ederek, Batılıların buz gibi soğuk durduğu damadını getirdi, ki dövizin ve tahvil faizlerinin derhal fırlamasından ve borsanın düşmesinden belli.

Türkiye’de savunma bakanlığı da vardır önemli, o makama da 15 Temmuz darbe teşebbüsü bağlamında çok tartışmalı bir ismi getirdi: Genkur Başkanı Org. H. Akar. Tartışmalı olduğu için biat eder ve TSK’yi zapturapt altında tutar diye herhalde, ki hoparlörden “Erdoğan” adı duyulur duyulmaz hazırol’a geçtiğinden belli.

Geri kalan katipler hakkında yandaş olmayan medya şunları yazıyor:

ETS Turizm’in sahibi Murat Ersoy, Turizm Bakanı.

Medipol Üniversitesinin Mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu Başkanı Fahrettin Koca,
Sağlık Bakanı.

Tarım ve Ormancılık Bakanı Bekir Pakdemirli büyük dondurulmuş patates üreticisi McCain Food’un Ortadoğu danışmanı.

Hakkında iyi şeyler de söylenen Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ise Maya Okulları’nın sahibi.
***
Yargı ve hukuk’a geçelim.

Bu ikisi zaten şah edilmişti, şimdi şahbaz ediliyor. OHAL döneminde olduğu gibi, hukukun en temel ilkesini ve de

  • Anayasa’yı ihlal ederek KHK’yle kanun değiştirme rezaletine devam ediliyor.

Tüm dünyada istisnasız temel kuraldır:

  • Kanun, ancak başka bir kanunla değiştirilebilir.

2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu kanunla değil, 703 s. KHK’yle değiştirildi. Artık herhangi bir 4 yıllık üniversite mezunu (ör. kimya veya Sümeroloji mezunu) idari hakim olabilecek!

Bunu getirenin de 4 yıllık üniversite mezunu olmaması tarihin bir ironisi, herhalde…

Aynı KHK’yle, 5347 sayılı YÖK Kanunu değiştirildi. Artık cumhurbaşkanı, mil pardon Başkan, istediği kişiyi profesör olmasa da rektör atayabilecek. Hani, bi de 5 yıllık devlet memuriyeti şartı olmasa, ODTÜ veya Boğaziçi için hemen önerebileceğim rektör adayları:

Meşhur işadamı Mehmet Cengiz.

Erdoğan’a aşkını ilan eden Ethem Sancak.

16 Haziran 2013’teki Kazlıçeşme mitinginde “Erdoğan’ın g…nün kılıyım” diyen ev kadını.

Veya, bir tık yukarı diyorsanız: Yabancı dil notu 55’e indirilmiş ve sözlü sınavı (kollokyum) kaldırılmış yandaş bir doçent.
***

  • Kararnameyle kanun değiştirmeyi bırakın, Anayasa değiştiriliyor!

Anayasa md. 159’da HSK’nin doğal üyesi olarak gösterilen Adalet Bakanlığı müsteşarının yerine KHK’yle bakan yardımcısı getirildi! Osmanlı Babıalisi bunu duysa, yapanı süt kabağı gibi oyardı.

İçiniz bayıldıysa, şunları da okumadan geçin:

Bakan yardımcıları AYM üyesi yapılabilecek. Cumhurbaşkanı, pardon, Başkan yardımcıları Danıştay üyesi yapılabilecek. Dışişleri mensubu olmayanlar Dışişleri’nde genel müdür atanabilecek. Devlet Tiyatroları kapatıldı ve Cumhurbaşkanlığına bağlandı.

***

Bu örnekler yeterliyse, son KHK’ler rezaletine geçelim ki, aşırılıklar sonucu Baba Diyalektik nasıl fayrap ediliyor, iyice çıksın ortaya:

Ben önce anlamadım, çünkü “Son OHAL KHK’si yayınlandı” diye okumuştum gazetelerden. Ardından bilmem kaç tane daha yayınlanınca, araştırdım bu neyin nesidir diye.

Ve anlaşıldı ki, Tek Adam’ın çıkardığı KHK’ler biriktirilmiş biriktirilmiş, şimdi Tek Adam tarafından yayınlanıyormuş! Mesela, 4 Haziran’da kararlaştırılan ve darbe teşebbüsünün üstünden 2 yıl geçtikten sonra “OHAL’in gerekli kıldığı tedbir” olarak 18.632 kişiyi daha işten atıp açlığa mahkum etmek için çıkarılan KHK, 34 gün bekletilip yayınlanmış!

İnsanın içini kıyıyor bunlar ama, “OHAL’i gerektiren” kahkaha attıracak “tedbirler” de var bu KHK’lerde:

Ör. Sarı basın kartı vermeye yetkili makam Cumhurbaşkanlığı olarak ilan edilmiş. 112’yi boş yere işgal edene para cezası getiriliyor 
***
Bu arada, vatandaşı “hizaya getirme” faaliyetleri berdevam:

Erdoğan’ın açtığı davada beraat eden karikatürü ODTÜ mezuniyet töreninde pankart olarak taşıyan 3 öğrenci gözaltına alınıyor.

  • AkTroller halkı kimi gruplar aleyhine kışkırtmaya soyunuyor.

Bunların bir kısmı, kadınsız kalmanın azdırdığı rezillikleri sergilemekte. Ör. ODTÜ mezuniyet töreninde kız öğrencilerin taşıdığı “Herkesin aşkına kimse karışamaz” pankartı fotomontaja tabi tutuluyor. “AK Destanın Sancaktar Lideri Erdoğan” isimli sayfa tarafından Facebook’a yüklenen ve yaklaşık 1.000 kişi tarafından “beğenilen” görselde, “Vajina yangınına çare arıyoruz bulamadık – ODTÜ’lü çağdaş kızlar” okunuyor artık.

Ör. sosyal medyada “Şanlıurfa’da tecavüzü destekleyen pankart açıldı” diye yayınlanan ve 6.000 kişi tarafından paylaşılan haberde, “Tecavüz ediyorlarsa bize ediyorlar, size ne!” diyen montajlanmış bir fotoğraf…

Ör. boydan boya yarılmış bir kafatası resmi konuluyor ve altına bunun, “bilimsel olarak kanıtlanmış” biçimde “Osmanlı tokadına maruz kalmış bir askere” ait olduğu yazılıyor. Oysa 40.000 kullanıcı tarafından “beğenilen” bu fotoğraf Eski Mısır’da kafası uçurulmuş Nubyalı bir askere ait ve Michigan State Üniversitesi tarafından yayınlanmış.

Ör. Osmanlı’da 623 yılda yalnızca 2 tecavüz ve 27 hırsızlık olayının yaşandığını iddia eden haber 4.400’ün üzerinde “beğeni” alıyor…

  • OHAL devam ediyor ve R. T. Erdoğan bilinmez bir geleceğe Tek Adam tarafından sürükleniyor.

***

Feodal toplumda zaten var olan şiddet kültürü yukarıdan fena halde kurumsallaştırılmış vaziyette. Tek Adam’ın “İdam Meclis’ten geçerse ben onaylarım” diye ilan etmesi üzerine sürüyle “insan” kafiye tutturup hemen öldürmeye ve linçe girişiyor. Ör. küçük çocuğa tasallut iddiası üzerine yüzlerce kişi “İdam isteriz” sloganlarıyla Develi adliyesine saldırıyor.

Ör. “Çocuk kaçırmak için Fransa plakalı bir minibüs yakalandı, şüpheliler karakolda” haberi üzerine öfkeli kalabalık “Onları bize verin!” diye bağrışıyor. İçlerinden iki kişi girip nezarette kimsenin olmadığını gördüğü halde karakolu taşlıyorlar, üç tane ekip otosunun camlarını kırıyorlar.

Hürriyet’te Fatih Çekirge, idam denilen devlet cinayeti hakkında “Ben idam diyorum, siz ne diyorsunuz” diye yazılar yazıyor.

Bilmiyorum gazetecinin, bizzat kendi gazetesinde çıkan, sevgilisiyle yakalanan kadının mahalleli tarafından linç edilmek istendiği haberini okuyunca ne düşündüğünü

Bilmiyorum, böyle gazeteciler hesaplıyor mu, idam geri getirilirse ne olur, şu anda ağırlaştırılmış müebbet’e çarptırılmış gazeteci arkadaşları idam edilir mi, başka muhalifler bu arada idam edilecek suçlarla itham ediliverirler mi, gazeteci bunları düşünüyor mu, bilmiyorum…

***

Daha önce de yazmıştım: Tek Adam Rejimi’nde ekonominin düzelmesine imkan olmadığı içinbu kaos ve mezalim korkunç artacak.

Arttıkça, Baba Diyalektik icabı, Tek Adam Rejimi R. T. Erdoğan’ı İzmir tabiriyle “çok çikin” edecek. “Aldatıldım” vs. diyerek de kurtaramaz artık, çünkü bizzat kendisi söyledi:

  • “Ne bizim ne de bizden sonra gelecek olan cumhurbaşkanlarının; yürütme görevi konusundaki aksaklıklar, eksiklikler hususunda milletimize karşı öne sürebilecekleri bahaneleri kalmamıştır”.

Ve bekleyin, KHK’lerin “bir daha kamu görevine dönmemek üzere” diyen “kalıcı” hükümleri var ya, onlar OHAL bitince kendiliğinden sona erecek. Çünkü Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 07.12.1989 gün ve E. 1988/6, K. 198904 sayılı kararı var, siz o zaman seyreyleyin gümbürtüyü.

Tek Adam Rejimi fena halde gözü kara gidiyor. Baba Diyalektik’i çok fena fayrap ediyor.

R. T. Erdoğan’ın buna dayanması bilmiyorum ne kadar mümkün.

Kimseler değil, R. T. Erdoğan’ın başını Tek Adam Rejimi yiyecek.

=======================================
Dostlar,

2 gün önce biz de bu CB Kararnamelerini yazdık.. “Zamane fetvası” nitelemesini kullandık :

HUKUKSUZ CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMELERİ ÜZERİNDEN YAPILMAK İSTENEN NEDİR??

Okunmasını dileriz.. Baskın hoca ile değindiğimiz – örtüştüğümüz ortak noktalar var..

Sevgi ve saygı ile. 15 Temmuz 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Başbakan Erdoğan’ın sağlık durumu

Başbakan Erdoğan’ın sağlık durumu 

Mert Ali Başarır
Odatv.com

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, grupta, Başbakan Erdoğan’a 11 soru sormuştu. Piyasaya çıkması olası yeni tapelerle, soru sayısı mutlaka artacaktır ama
‘Takip Bey’ buna da karşılık vermeden duramazdı tabii!

“5 Ocak 1978’de, ‘paralel yapı’ sayesinde ‘11’ler Hükümeti’ni’ kurmadınız mı?
Siz önce kendi 
11’inize bakın. Onu da söyleyeyim. ‘Ce Ha Pe’ budur işte kardeşlerim! Oysa bu süreçler ve gerisi, Fethullah Hoca Efendinin,
ilk önce Nur Cemaati’yle olan yakın temasları, İzmir Bornova Camisi’nde mutat,
‘kasete alınan’(!) cuma vaazları, sonra Yeni Asyacılarla diyalogu, Sızıntı Dergisi’ni çıkarması, Necmettin Erbakan ve MSP ile flört etmesi gibi dönemleriydi.
Hoca, henüz, yargıya, emniyete, bakanlıklara karışacak kadar palazlanmamış,
kendi ifadesiyle, ‘huruç eyleyecek’ (başkaldıracak) duruma gelmemişti.
Erdoğan için kronik, ‘anakronik’ (tarihlerde yanılgı) hiç fark etmiyor.
Fethullah Hoca
, emniyet derken, önceki akşam ‘polis telsizine’ de sızmış oldu.


İNTERNET KESİKTİ

Kemal Bey de ‘emirlerinizle ne yazayım, bâş üstüne ne sorayım medyasından’
nasiplenmiş olacak ki O da, Başbakana soruları ‘önceden’ veriyor!
İnternet bizde de kesikti, çalışamadım hocam’
 tarzı bir mazereti olmazsa,
‘Recop Takip Bey’den, Kılıçdaroğlu’nun yanıt beklediği, 11 sorudan bazıları şöyleydi :
(Kemal Bey, daha çok bekler ama neyse!)

* “Kul hakkı yemiyorsan cevap ver…
Bakana 700 bin liralık saati ‘paralel devlet mi’ verdi?”,
* “Ayakkabı kutusundaki 4,5 milyon doları ‘paralel devlet’ mi koydu?”,
* “Bakanların çocuklarının yatak odalarındaki kasalar, bu kasalardaki milyon dolarlar, yolsuzluğa bulaşan bakanların istifa ettirilmesi, ihale alanların rüşvetini verdiği,
oğlun Bilal’in kurduğu TÜRGEV Vakfı, hep ‘paralel devletin’ işi mi?

PARAKETE

Kemal Bey, boşu boşuna ‘paralıyor’ kendini. Sayın Başbakan, niye durmadan sellemehüsselam ‘paralel yapı’, ‘paralel devlet’ diyor iki lafın başı:

‘İçinde ‘para’ geçiyor da ondan! Bir açılışta, alıyor ahaliyi karşısına…
Milletin kafasına‘kakar’ gibi “Burayı” diyor, “Bilmem kaç milyon dolara mâl ettik.” Arkasından ‘pariteyi’ veriyor: “Bu da bilmem kaç milyon lira eder.”
Aslında hükümet, ‘paratoner’ gibi bütün ‘lobileri’ üzerine çekiyor!
“Taksim, artık gösteri yapılacak yer değildir” diyen başbakan, tedbirini de
çoktan almıştır. Çevik kuvvetin ‘cephaneliğine’‘parakete’ takviyesi de yapılacaktır!

BAĞDAT SEFERİ

Paraketeye takılmayan direnişçileri de ‘paramiliter güçler’ etkisiz hale getirecektir!
Vakti geldiğinde de ‘17 Aralık Darbesi’(!) ile ilgili, ne kadar ‘parametre’ varsa,
illaki ortaya konacaktır! Örneğin ‘parabolik aynalar’ da sözüm meclisten dışarı,
Deniz Feneri’nde kullanılır. Ama bu aynayı kırarsanız, misillemesi, ‘kara feneri’

olan Fenerbahçe’ye uzanır. ‘Aziz taraftar’ da ‘Bağdat Seferi’ne’ çıkar.
‘Kumpara’ niyetine ‘ayakkabı kutusu’ tercih eden Halkbank bile, başbakandan esinlenerek ‘Ayrıcalıklar bu Paraf’ta’ sloganıyla saçtığı  kredi kartı ‘Paraf’ın yanına, seyahat harcamaları için ‘Parafly’ı da kondurmuştu. ‘Parayla Saadet Partisi’ olmaz ama, siyasi örgütlerin bir ‘parolosu’ vardır mutlaka, kimilerimize ‘paralojik’ (mantık dışı)
gelse de. ‘A Ke Pe’ yerine, niye ‘AK Parti’ denilmesini istiyorlar?
Çünkü ‘Ak akça, kara gün içindir!’

HAVUZUN A…

Osmanlı’da, Mahpeyker Kösem Sultan’ın oğlu 18. Padişah İbrahim’in de, amcası
1. Mustafa gibi ‘çatlak’ olduğu, sarayın havuzuna ‘sultanileri’ (altın paraları) attığı söylenir. Hatta bir keresinde şehzade Mehmed’i (Avcı Memed’i) de ‘dirhem’, ‘akça’, ‘beşlik’ niyetine, havuza fırlattığı, kimi kaynaklarda geçer. ‘Osmanlı ruhunu’ her daim yaşatmak isteyen 61. Divân-ı Hümâyun (Kabine), Sabah ve atv’nin alınması için açtığı ‘havuza’ , 8 ‘cengâver’ işadamının, toplam 630 milyon dolar atmasını’ sağlamıştı.

Bu ‘ince iş’ adamlarından Mehmet Cengiz, hızını alamayarak,
Bu havuzun altına da dolarları koyacağız şeklinde, duygularını dile getirmişti! Havuzun ‘cankurtaranı’ da eski ‘ulaştırmacı’, şimdilerde İzmir’e ‘efe namzeti’ olan
Binali Yıldırım’dı.‘Binali şükür’(!) ‘Ne ben parayı kandırabildim, ne de para beni.’

BAŞBAKAN’IN (AKİF) SAĞBEKİ

Eski ‘santrafor’ Başbakan’ın, (Akif) SağBeki, ‘Güya milllete küfretmiş’ (15.2.2014) başlıklı köşesinde ne diyordu:

“ …. Havuz soruşturmasında adı geçiyor diye işadamı Mehmet Cengiz’i ibretiâlem için recm etmek mi istiyorsunuz? …‘Bu milletin a… koyacağız.’… Telekulakçılar bile… muhatabının millet olmadığını belirtiyor… Ama elinizi vicdanınıza koyun, milletin anasına kasten sövmüş de değil…”

Takip Bey
’in medyadaki‘Goebbelslerinden SağBeki, şimdi de 
‘esracengiz’ işadamına ‘müdafi’ olmuş. Neredeyse “Müvekkilim, ‘Bu milleti,
adam yerine koyacağız’anlamında bu sözü sarfetmiştir” diye açıklama yapacak!

ÇOBAN MASALI

Kabataş’ta tacize uğradığı yalanına, ‘süzmece raporlar’ alan Z. D’nin, olay sonrası,
eve kapandığı, nutku tutulduğu, ‘hükümet bunalımına’ (!) girdiği yolundaki ‘palavracı çoban masalı’‘iktidarın vuvuzelası’ olan ‘pandispanya gazetelerinin’(uydurukçu) sayfalarına ‘çarşaf, çarşaf’(!) serilmişti. Karşı Gazetesi, bu yalancı gelinin,
Kabataş sonrası fellek fellek dolaştığını ortaya koydu. Ertesi gün, Facebook’ta, ‘Boğaz’da çektiği fotoğraflarını’, Gezi Direnişçileri’ne hakaretlerini,
Başbakan’ı karşıladığı havalanında, yer bildirimi yaptığını, paylaşımlar ortaya çıkınca da hesabını kapattığını belgeledi

EDEP DANIŞMANLIĞI

“Sizler, Adli Tıp Raporları’nı nerenize koyacaksınız?”diyen Başbakan Erdoğan’ın, SağBeki, biraz da ‘edep danışmanlığı’(!) yapsa ya!
Maalesef Sayın Başbakan da “Yolsuzlukları yapan CHP’dir” 
ifadesiyle ‘projeksiyon’ (suçu karşı tarafa atma), “Başörtülü kızlarımıza, bacılarımıza saldırdılar” iddiasına, ‘gözünün önünden sürekli, gezi eylemcilerinin geçmesinin’
eşlik ettiği ‘halisinatuar durum’ (hayal dünyası), ‘camideki göstericilerin tokuşturdukları ‘bira şişelerini’(!), bu kez başörtülü yengemize, tacizde bulunan(!) Kabataşlı punkçıların eline ‘ekspres servis’ tutuşturmasıyla’ tezahür eden, ‘disminezi’ (yanlış hatırlama) ‘bulguları’ saptanıyor.
Süleyman Demirel’e ‘Çoban Sülü’ dedikleri gibiTakip Bey’e de ‘yalancı çoban’ lakabını takarlarsa, hiç içerlemesin valla. Eğer ‘Redhack’ işletmediyse,
Başbakan Erdoğan’ı Obama aramış! ABD Başkanı, bizimkine,
‘beyZbolda’ yaptığı‘sayıları’ anlatmış!

ŞEHZADE MUSTAFA

Köşke gönderilen ‘İnterneti Dümdüzleme(!) Yasası’ nı, noktası, virgülüne dokunmadan, ‘14 kısım (madde)  tekmili birden’ onaylayan, Abdullah Gül’ün, bu duyuruyu

‘twitter’a yazmasıyla, Cumhurbaşkanı olarak, o da bir ‘paradoksa’(ikilem)
imza attı.. ‘İnternet Sansür Yasası’ için söylediği sanılan,“Bir, iki sıkıntı var”
açıklamasıyla da, aslında, ‘önce sol, sonra da sağ kulağındaki’ rahatsızlığı kastetiği tahmin ediliyor! Muhteşem Yüzyıl’da gösterilmiş, Şehzade Mustafa’nın ‘kirişi kıramadığı’ sahneden, Takip Bey de çok etkilenmiş olacak ki,
  • “Medya, attığı manşetlerde boğulacaktır” temennisini dile getiriyor! 
Manşete’ karşılık ‘vahşet’ yani! ‘3 bizden, 3 sizden’ rövanşizmi misali.
Basın, o kadar ‘tek başına’ değil, arkasında milyonlar var be usta!
Tepemizde olduğun sürece de ‘kelle-koltuk’ devam edeceğiz evellallah.
“Artık ‘şapkasını’ alıp gidecek bir hükümet yok. Zaten benim ‘şapkam’ da yok” 
diyen RTE’nin her hâlükârda da, gitmeye niyeti yok.

Şapkan yoksa,‘takkeni’ de, ‘tekkeni’ de al da git! (22.02.2014)

Eski Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz tutuklandı!

Dostlar,

Profesör. Dr. Muzaffer Eryılmaz, 2004-2009 arasında 5 yıl Çankaya belediye başkanlığı yaptı.
Hakkında sayısız adli soruşturmalar açıldı.
Bana bir ara bunların sayısının 255 dolayında olduğunu söylemişti.

“Ahmet can” demişti (bana böyle seslenirdi..);

“..Bunlarla uğraşmaktan başka hiçbir şey yapamıyoruz. İnanılmaz bir psikolojik savaş uyguluyorlar..”

Hacettepe Tıp Fakültesinden 70’li yıllardan arkadaşım, dostum “Muzaffer’ciğim” (ben de O’na böyle derdim..)
son derece temiz, üretken, dürüst, insan-dost canlısı, yardımsever, çalışkan, yurtsever bir CHP’li idi.

Konuşmalarımızda söz konusu davaların hepsini temizleyeceğini bana aktarmıştı.

Zaten önemli bir bölümü de takipsizlik / aklanma gibi sonuçlara bağlanmıştı..

1999 – 2000 döneminde CHP’ye Sağlık Politikaları üreten çalışma kümesinin içinde olduk.
Haluk Koç dostumuz da başkanımızdı. Muzaffer hoca, kendisi de Hacettepe Tıp Fakültesi’nde yetkin bir radyolog olduğu halde, bu alanda sözü Halk Sağlığı Uzmanı olduğumuz için hep bize bırakırdı. Bu tıp uzmanlık alanı sağlık hizmetlerinin planlanması, yönetimi, ekonomisi, sosyolojisi, antropolojisi, politakaları ile doğrudan ilgili daldı çünkü. Özveriyle çalışırdı(k).. Kapsamlı dosyalar sunmuştuk Adıyaman Milletvekili Celal Topkan’ın gözetiminde. Sonra Kemal Derviş partiye çağrılınca, bir küme arkadaş çalışmalardan çekilmiştik.

Sn. Prof. Muzaffer Eryılmaz’ın aklanacağına, aklanması gerektiğine adım gibi inanıyorum.

Şöyle söyleyeyim : Ben yolsuzluk yapabilirim (!) ama O yapmaz, yapmamıştır, yapmaz!

Adalet gerçekleşecek ama hızlı olsun..

Tutuksuz olsun.. Geç kalınca fiili ceza oluyor, telafisi olanaksız zararlar doğuruyor.

İstenen bu olmamalıdır.

Adalet herkese gereklidir ve en üstün insanlık duygusudur.

Hele hele insan onurunda ağır yaralar açacak işlemler yapılmasın..

Kelepçe gibi..

Kelepçe’nin koşulları mevzuatında belli :

Kendisine ve / veya çevresine zarar verme, kaçma olasılığı?

Hangi olasılık geçerlidir de 60 yaşını geçmiş bir tıp Profesörü yanındaki kişiye kelepçelenmiştir?

Profesör Eryılmaz yıllardır Ankara’da yaşamaktadır? O anda nereye kaçacaktır?
Yıllardır hakkındaki suçlamalarla yiğitçe ve berraklıkla boğuşmaktadır.
Bir yere kaçmamıştır; tersine mücadele ile aklanmayı seçmiştir.
Belediye başkanı da değildir artık. Hiçbir dosys elinde değildir, neyi karartacaktır??

Aksine, Hacettepe’deki görevine dönebilmek için 3 yıldır uğraş vermektedir.
Herkes, seçimle geldiği görevi yapar ve kamudaki görevine kolaylıkla geri döner..
Profesör Eryılmaz, 40 yıllık yuvası Hacettepe’ye döndürülmemiştir.
Burnundan getirilmektedir açıkça..

3 yıldır aylık da alamamaktadır!

Emekliliğini de hak edememiştir. 1 yıl dolayında bir hizmet eksiği vardır.

Hiç olmazsa bunu tamamlasa da emeklilik güvencesi elde edebilse..

Böylesine mağdur edilmiş bir insan, hangi kanıtları hangi güçle karartacak, yok edebilecektir?

Deniz Feneri davasında Alman mahkemelerince çok net biçimde adları verilerek suçlananlar birkaç ay ancak tutuklu kalmıştır. Soruşturma savcıları sanık surumuna getirilerek davanın seyri değiştirilmiştir.
Davaya bakacak mahkeme bulunamamaktadır! İP Genel Başkan Yrd. Av. Mehmet Cengiz uğraşmasa dosya kapatılacak! Sayın Cengiz’in insanüstü çabalarıyla, mahkeme 2013’e gün verdi..

Türkiye’nin adaleti bu işte..

Adalet ülkenin temelidir.. derler. Ne haldeyiz görüyoruz..

Hiç olmazsa çifte standartlı olmayalım.

Yargılamanın hızla yürütülmesini ve hızla verilecek ilk duruşma gününde Sayın Eryılmaz’ın tutuksuz yargılanmasını -yargıyı etkilemek, yönlendirmek, tavsiye, telkin vb. anlama asla gelMEmek üzere-
içtenlikle diliyorum.

Muzaffer bey kadeşime sabır ve kolaylık diliyorum.
O zor zamanların insanıdır, mücadele adamıdır.
Sabredecek ve dayanacaktır masumluğundan ve dostlarından güç alarak…
Hiç kuşkum yok aklanacaktır da er ya da geç..

Sonra da tüm yasal haklarını elbette arayacaktır.

Savcı izin verirse, kendisini ziyarete gideceğim Sincan zindanına..

Bu arada CHP de elbette tüm kurumsal olanaklarını gecikmeden kullanacaktır, kullanmak zorundadır.

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 12.9.12 (Tatil için)

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================================================================

Eski Çankaya Belediye Başkanı tutuklandı

“İhaleye fesat karıştırıldığı” iddiasıyla gözaltına alınan, aralarında eski Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz’ın da bulunduğu 8 kişi tutuklandı.

Ankara- Cumhuriyet savcısının tutuklama talebiyle sevk ettiği 10 kişi, Ankara 13. Sulh Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıktı. Mahkeme, aralarında Muzaffer Eryılmaz‘ın da bulunduğu 8 kişiyi tutukladı, 2 kişiyi ise serbest bıraktı.

İhaleye fesat karıştırma” ve “Devleti zarara uğratma” gibi bir dizi suçla suçlanan söz konusu 8 kişinin, Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 100/1 kapsamında tutuklandığı belirtildi.

Eski Çankaya Belediye Başkanı Eryılmaz, Emniyet’ten tartışma yaratacak bir yöntemle çıkarıldı

Eryılmaz ve 7 kişi tutuklandı

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, “ihaleye fesat karıştırıldığı” iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilen şüphelilerden, aralarında eski Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz’ın da bulunduğu 8 kişi tutuklandı.

Cumhuriyet savcısının tutuklama istemiyle sevk ettiği 10 kişi, Ankara 13. Sulh Ceza Mahkemesi’nde yargıç karşısına çıktı. Mahkeme, Muzaffer Eryılmaz’ın yanı sıra Fikret Aydın, Doğan Nedim Altay, Fatih Çelik,
Mustafa Erkan, Zeki Özkanoğlu, Seyid Ufuk Karademir ve Nuri Felek’i tutukladı, 2 kişiyi ise serbest bıraktı.

“İhaleye fesat karıştırma” ve “Devleti zarara uğratma” ile suçlanan söz konusu 8 kişinin tutuklanmasına gerekçe olarak “yoğun suç şüphesi, delil karartma ve kaçma ihtimali” gösterildi.

Muzaffer Eryılmaz mahkemede yaptığı savunmada, bütün işlemleri yasalara uygun olarak yaptığını belirterek şunları kaydetti:

“2004’te belediye başkanı seçilmem üzerine göreve başladım. 5393 sayılı yasa çıkana kadar, 1580 sayılı yasa uyarınca, ihalelerde harcamaya tek yetkili kişi belediye başkanı olarak bendim. Burada da ihaleye olur vermekten ibaret yetki kullanıyordum. Bunun dışındaki ihalelere herhangi bir dahlim olmamıştır. 5393 sayılı yasa çıktıktan sonra yetkilerimi belediye başkan yardımcılarına dağıtmıştım. Dolayısıyla ihaleye çıkmak ve sonraki süreçle ilgili olarak yetki o zamanki belediye başkan yardımcılarından Duran Yönel’e aittir.
Bu yetkimi devretmiştim. Dolayısıyla ihaleye her ne kadar olur vererek gerçekleştirilmesini sağlamışsam da sonraki ihaleler yetki verdiğim kişiler tarafındıan yapılmıştır. 2006’daki ihale de benim tarafımdan değil yetkilendirdiğim başka kişiler tarafından gerçekleştirilmiştir. İhale içeriğinin muğlak ifadelerle belirsizleştirilmesi, başka katılımcıların engellenmesi konusunda bilgi sahibi değilim. Yine fazla ödeme iddiaları konusunu da bilmiyorum.”

Muzaffer Eryılmaz, Sincan Cezaevi’ne konuldu.

‘Yerel seçim hazırlığı’

Cumhuriyet’e konuşan Muzaffer Eryılmaz’ın avukatı Muzaffer Yılmaz, müvekkilinin 2006, 2007 ve 2008’de yapılan ihalelere ilişkin sorgulandığını kaydetti. Müvekkilinin bu ihalelerle ilgili yetkisinin olmadığını
dile getiren Yılmaz, yerel seçimlerin hükümet tarafından öne alınacağına dikkat çekti. Yılmaz, “Belediye Yasası kapsamında, hiçbir harcama yetkisi bulunmayan ve ihalede yetkili olmayan belediye başkanının
gözaltına alınması siyasi saikle hareket edildiğinin göstergesidir.” dedi.

Muzaffer Eryılmaz ve diğer şüpheliler, çift sıra halinde Emniyet’ten çıkartılırken,
yanlarındaki kişiye kelepçelendikleri gözlendi.

    Emniyetin kelepçe takma yetkisi bu denli mutlak mı? Profesör Eryılmaz’a hangi gerekçe ile ??

    Eryılmaz’a kelepçe takan Ankara Emniyeti, Deniz Feneri soruşturmasında gözaltına alınan
    Zahid Akman ve Zekeriya Karaman’ın arasında bulunduğu sanıkların hiçbiri için bu uygulamaya gitmemişti.
    (Cumhuriyet, 12.9.12)

    RTÜK eski başkanı Zahid Akman ve arkadaşları, milyonlarca avro tutarında yolsuzluk suçlamasıyla tutuksuz yargılanıyor.. Kelepçe de takılmadı..
    http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/deniz-feneri-davasi-16-ocakta-baslayacak-h5375.html