Dostlar;
İdlib karmaşasını dürüst ve yetkin bir kalemden anlamak için biraz uzunca aşağıdaki yazıyı sabırla okumak gerekiyor.. Yazar Sn. E. Tuğg. Naim Babüroğlu’na teşekkür borçluyuz.
Sevgi ve saygı ile. 06 Eylül 2018, Datça
Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com
============================================
İdlib operasyonu, aktörler, hedefler ve ötesi…
E. Tuğg. Naim Babüroğlu
naimbaburoglu@gmail.com
SON HALKA İDLİB
İdlib, Suriye’nin kuzeybatısında Hatay’a 130 kilometre sınırı olan, Suriye rejimi muhaliflerinin ve Birleşmiş Milletler’in (BM) terörist olarak kabul ettiği grupların toplandığı bir kent. Suriye’nin Halep, Hama, Humus, Kuneytra ile Şam civarında Dera, Guta gibi kentlerinde bulunan radikal cihatçılar İdlib’e gönderilmişti. BM’ye göre İdlib ve civarında 3,9, İdlib içinde 2,4 milyon insan yaşıyor. 2,4 milyonun yarısı Suriye’nin başka yerlerinden gelen göçmenlerden oluşuyor.
İDLİB’TE BULUNAN SİLAHLI GRUPLAR
- Dünyada kendini cihatçı olarak tanımlayan ne kadar örgüt varsa, hemen hepsi Suriye’de İdlib’te bayrak gösterisi yapıyor.
İdlib, 24 Temmuz 2017’den itibaren El Kaide’nin Suriye uzantısı El Nusra’dan kopan Heyet Tahrir-el Şam (HTŞ) adlı örgüt tarafından kontrol edilmeye başlandı. HTŞ, İdlib’te en güçlü örgüt. İdlib merkezi dahil olmak üzere, İdlib’in yaklaşık % 60’ını kontrol ediyor. HTŞ’nin gücü yaklaşık 15 bin. HTŞ, El Nusra ve El Kaide gibi, BM, ABD ve Rusya’nın “terör örgütleri listesinde” yer alıyor. Türkiye, HTŞ’yi 31 Ağustos 2018 tarihinde terör örgütleri listesine aldı. (www.hurriyet.com, Uğur Ergan’ın haberi, 1 Eylül 2018)
Diğer önemli bir terör örgütü, Huraşiddin olarak biliniyor. HTŞ’nin kuruluşunu ve El-Kaide’den ayrılışını doğru bulmayan, El-Kaide’ye bağlılığını sürdüren birçok grup HTŞ’den ayrıldı. Huraşiddin, El-Kaide’ye olan bağlılığını devam ettiren, El-Kaide’nin Suriye’deki yeni yapılanmasıdır. Huraşiddin’in HTŞ’den daha az gücü bulunuyor.
Çin de İdlib’le ilgili. Çin’in ülkeye dönmelerini istemediği, Uygur’luların oluşturduğu ¨Türkistan İslam Partisi¨ elemanları da radikal cihatçı gruplardan biri. Dört bin silahlı militanı var. Çeçen ve Dağıstan’lı radikal silahlı gruplar da İdlib’te yuvalananlar arasında. Rusya, bu unsurları ülkelerine dönmeden yok etme kararlığında.
Ayrıca, gücü az olmakla beraber, tüm dünyanın terör örgütü olarak kabul ettiği IŞİD İdlib’te.
Hiçbir ülke Suriye’de, İdlib’te bulunan teröristlerin kendi topraklarına dönmelerini istemiyor.
Astana Süreci’nde, Türkiye, Rusya ve İran tarafından terör örgütü olarak kabul edilen yukarıdaki grupların içinde 600 kadar Avrupalı terörist var. Yani Suriyeli olmayan, radikal cihatçı sayısı 10 bin civarında.
Cephe Tahrir Suriye (Suriye Özgürlük Cephesi), HTŞ’nin saldırılarına karşı, Ahrar’uş Şam ve Nureddin Zengi Hareketi tarafından kuruldu. Diğer bir örgüt, İdlib’te 11 muhalif grubu içine alan, 28 Mayıs 2018’de kurulan ve Türkiye’nin desteklediği ¨Ulusal Özgürlük Cephesi¨ (UÖC). 1 Ağustos 2018’de, Suriye Özgürlük Cephesi ile Ulusal Özgürlük Cephesi güçlerini birleştirdiler. İki grup, yaklaşık 40 bin kişilik bir kuvvete sahip.
ÜLKELER NE İSTİYOR?
Rusya
1- Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanmasından yana,
2- Suriye’de yer alan deniz ve hava üssünün güvenliğini sağlamak için İdlib’in teröristlerden arındırılması gerektiğini inanıyor,
3- İdlib’te Suriye ordusuyla işbirliği yapabilecek silahlı muhaliflerle, teröristlerin ayrılması çabasında. El Nusra, El Kaide, HTŞ türevi terör gruplarının elimine edilmesi için görüşmeleri sürdürüyor,
4- Radikal gruplara karşı öncelik nokta operasyonu, mümkün olmadığı takdirde kış mevsimi gelmeden teröristleri etkisiz duruma getirecek operasyonda Suriye’yi havadan destekleyecek,
5- Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmesini istiyor,
6- Suriye’nin yeniden inşasında etkin rolü üstlenmekte ısrarlı.
Rusya, bu amaçlarını gerçekleştirme sürecinde;
1- PYD/PKK’ya özerk yapı için Esad’ı ikna ediyor,
2- Türkiye’yi, AB’yi ve mümkün olduğu takdirde ABD’yi Esad’la masaya oturmaya zorluyor,
3- Fakat bu süreçte Türkiye’yle kopukluk ya da ilişkileri bozmak istemiyor.
İran
1- Suriye’de varlığını sürdürmek istiyor,
2- İran – Lübnan Hizbullah’ı arasındaki koridoru kurmayı hedefliyor,
3- Suriye’den sonra sıranın kendisinde olduğunu ve yok olan Suriye’nin İran’ın parçalanışını hızlandıracağını düşünüyor.
Çin
Çin Halk Cumhuriyeti, İdlib’te bulunan ¨Türkistan İslam Partisi¨ savaşçılarının, Çin’e dönerek özgürlük hareketi başlatmalarından endişeli. Bu nedenle, sayıları dört bini bulan İdlib’teki bu unsurları yok etmek için Suriye’ye operasyonda destek vereceğini açıkladı.
Suriye
1- Ülkesinin toprak bütünlüğünü korumayı ve egemenliğini tekrar kurmayı hedefliyor,
2- İdlib’te toplanan muhalif unsurları yok etmek istiyor,
3- İdlib’ten geçen, muhaliflerin kontrolündeki Lazkiye-Halep ve Halep-Şam yolunun kontrolünü ele geçirerek stratejik üstünlük sağlama çabasında,
4- Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmelerinden yana,
5- İdlib’in ele geçirilmesinin ardından, ABD’nin/PYD/PKK terör örgütünün işgalindeki Fırat’ın doğusuna el atmak ve ardından Türkiye’nin kontrolündeki Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgesini tekrar kendi egemenliği alanına almayı amaçlıyor.
ABD, İsrail, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve destekçileri
1- İsrail’in güvenliği açısından, Suriye’nin Libya gibi parçalanmasını tercih ediyor. Bu nedenle, İdlib’e yapılması öngörülen operasyona karşı çıkıyor, teröristlerin hakimiyetinin sürmesinden yana,
2- İran’ın Suriye’deki varlığını sıfıra indirmeği amaçlıyor,
3- Rusya, İran ve Suriye’nin iç savaşı bitirerek bir zafer kazanmalarını istemiyor,
4- Suriye’nin kuzeyinde Fırat’ın doğusunu da kapsayacak şekilde önce ¨uçuşa yasak bölge¨, ardından ¨güvenlik bölgesi¨ kurmayı hedefliyor.
Türkiye
1- 12 gözlem noktasında birlikleri var. İdlib-Türkiye sınırı yaklaşık 130 kilometre. Yeni bir sığınmacı ve göç akını konusunda endişeli,
2- İdlib’te operasyon yerine siyasi çözümden yana, bunun için ikna yoluyla terörist unsurların muhalif gruplara katılmalarını sağlama çabasında,
3- İkna edilemeyen radikal cihatçı gruplara karşı, geniş çaplı operasyon yerine nokta operasyonunu tercih ediyor,
4- Suriye’de PYD/PKK Bölücü Terör Örgütü oluşumunu istemiyor.
Tatbikat alanı
Başta ABD, Rusya olmak üzere, Suriye ülkeler için bir savaş laboratuvarına dönüşmüş durumda. ABD ve Rusya yeni silah sistemlerini, geliştirmekte olduğu askeri donatımlarını Suriye coğrafyasında, gerçek ortamda ve gerçek cephane ile deneme olanağı buluyorlar. Ekolojik ve çevre gibi nedenlerle kendi ülkelerinde deneyemedikleri silah sistemlerini, hiçbir maliyete katlanmadan Suriye’nin sunduğu topraklarda deneme fırsatına sahipler. Şehir/sokak savaşı taktik ve tekniklerinin geliştirilmesi, asimetrik savaş deneyimi, askerlerinin gerçek savaş ortamında eğitimi bu ülkeler için, Suriye coğrafyası bulunmaz bir fırsat sunmakta. Suriye, bu ülkeler için bir gerçek mermilerin kullanıldığı, gerçek düşmanın konuşlandığı maliyetsiz bir tatbikat alanına dönüşmüş durumda. İç savaşlar yüzünden ABD’nin silah ticareti %50’yi buldu, Rusya’nın bu pastadan payı ise %20’ye çıktı. Savaşın perde gerisindeki gerçek yüzü bu aslında… Ülkede, milyarlarca dolara mal olacak tatbikat alanı oluşturulacağına, askeri unsurların dönüşümlü olarak Suriye’de gerçek savaş alanında eğitilmesi orduların arayıp da bulamadığı bir fırsat.
Silah sitemlerinin denenmesi ve alıcılara pazarlanması için olmazsa olmaz iki koşul gerekli. Birincisi, ülkede iç savaş/çatışma ortamının var olması. İkincisi, iç savaşı yaşayan ülkede, daima rejime karşı silahlı bir iç muhalefetin varlığı. İç muhalefet, iç savaşın tetiklenmesi ve şiddetin derecesinin düzenlenmesi için vazgeçilmez bir dinamik.
PAKİSTAN ÖRNEĞİ
1979’da Sovyetlerin Afganistan’ı işgalinin ardından, Pakistan üç milyona yakın Afgan sığınmacıyı kabul etti. Pakistan medreseleri, kutsal cihada adam bulma işine girişti ve sığınmacılar, mücahit yetiştirme kaynağına dönüştü. ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA), Pakistan üzerinden mücahitleri Sovyet işgaline karşı yetiştirdi. Radikal eylemcileri, Pakistan ordusu ve İstihbarat Teşkilatı (ISI) eğitti. Sonunda Pakistan, sınırı geçen binlerce radikal cihatçının yuvalandığı ülke durumuna geldi. Silah ve para kaynağı; ABD, Suudi Arabistan ve bazı Arap ülkeleriydi. El Kaide ve Taliban Afgan sınırında, Pakistan’ın Peşaver bölgesine yerleşti ve dünyanın başına bela oldu.
El Kaide ile IŞİD çizgisi arasında hareket edebilen silahlı radikal unsurlar temizlenmediği sürece, Hatay sınırı İdlib, Türkiye için şiddeti gittikçe artan bir tehdit konumuna gelebilir. ABD ve destekçilerinin, Suriye’de yeni bir Peşaver oluşturma özleminde oldukları bilinmeli. Bu açıdan
- Türkiye, İdlib’te ve Suriye kuzeyinde radikal unsurların yuvalanmalarına fırsat verecek her türlü girişime karşı çıkmalı. İdlib’e olası bir operasyonu, bu tarihi gerçek doğrultusunda dikkate almalı.
TÜRKİYE İKİ KÜRESEL GÜÇ ARASINDA
En kötü senaryo, ABD ile Rusya arasında sıkışmış bir Türkiye. Özellikle Suriye/Ortadoğu politikasında, Türkiye’nin ABD veya Rusya’yı zorunlu olarak tercih etmesi durumu, arzu edilmeyen bir hareket tarzı. ABD-Rusya arasında sıkışmışlık, eldeki kartları zayıflatır, inisiyatifin karşı tarafa geçmesine neden olur. Türkiye ne Rusya’ya ne de ABD’ye mecbur kalmalıdır. Bir ülkeye mecbur kalınması, ABD yönünden ¨S-400 alırsan¨; Rusya açısından ¨S-400 almazsan¨ türü kartların masaya konulması anlamında. Bu yönüyle, tarih solmayan bir ayna…
ABD Suriye’de kalıcı. Fırat’ın doğusunda, Suriye coğrafyasının % 30’unu PYD/PKK’ya işgal ettirdi. Bu alanda, 70-80 BİN PYD/PKK’lı teröristin varlığından söz ediliyor. ABD’nin hedefi, İdlib dinamiklerinden yararlanarak Suriye’nin kuzeyi ve Fırat’ın doğusunda bir ¨Uçuşa Yasak Bölge¨ ve ardından ¨Güvenlik Bölgesi¨ oluşturma. Bu durum, Türkiye için var olan tehditleri iki kata çıkarır ve gerçekten bir BEKA sorunuyla yüz yüze bırakır.
Türkiye, kendisi için BEKA sorunu olan Fırat’ın doğusundaki PYD/PKK oluşumuna karşı, gelecekte ABD’ye rağmen bir operasyonla yüzleşebilir. Böyle bir senaryoda, Rusya, İran ve Suriye rejimiyle işbirliği yapma zorunluluğu ortaya çıkar. Bir yanda, İdlib’le Rusya’yla uzlaşma zorunluluğu öte yanda, Menbiç’te ABD’yle işbirliği yapma ihtiyacı… Türkiye için oldukça çetin bir süreç… Bu açıdan, İdlib’te öngörülen çözümlerde Rusya’yı dışlama seçeneğinin masada yer alması pek mümkün görülmüyor…
Ve en kritik soru: İdlib Esad’ın eline geçerse, dünyanın başına bela olan silahlı El Kaide türevi unsurları nereye gidecek? İdlib kuzeyinde, Türkiye’nin kontrolündeki bölgelere mi? Yoksa Suriye dışında, Libya, Yemen gibi başka ülkelere mi?
- Türkiye, İdlib operasyonu ya da çözümünde Rusya’yla birlikte hareket etmeli.
Sığınmacıları sınırının ötesinde, Suriye’de geçici barındırma merkezlerinde kabul etmeli. Özetle, bugün çözüm olarak görülen, yarın bir problem olarak karşımıza çıkmamalı…
Kitapta, stratejinin hükmü:
¨Savaşın başında yaptığınız hata, savaşın sonuna kadar peşinizi bırakmaz.¨
Altın kural: ¨Hedef stratejinin anahtarıdır, mantıklı ve tutarlı olmayan bir hedefe hiçbir strateji ile ulaşılamaz.