30 Ağustos’un Anlamını da En İyi Atatürk Anlatıyor!

Dostlar,

96 yıl önce 26 Ağustos 1922 sabahı şafağında, Başkumandan Mustafa Kemal Paşa komutasında başlatılan BÜYÜK TAARUZ sürüyor.. 30 Ağustos’ta Yunan tahkimatının dağıtılmasının ardından süpürme ve denize dökme operasyonu devam ediyordu bugünlerde..

Henüz meydan savaşı bitmiş değildi..

Emperyalizmin maşası olarak Megali İdea (Büyük Yunanistan) hayalleri çerçevesinde kullanılan Yunanlar, Ege bölgesine asker çıkarmışlardı.. Polatlı’ya dek de gelmişlerdi. Hatta bu yüzden TBMM’nin Kayseri’ye taşınması düşünülmüştü.. TBMM’de bu bağlamda görüşme açıldığında, Dersim (Tunceli) mebusu Diyab Ağa silahını çekerek;

Biz buraya çekilmeye değil döğüşmeye geldik.. diye gürlemiş ve
TBMM’nin Ankara’da kalmasında belirleyici olmuştu.

Bu arada Saltanat da (Vahdettin ve Sadrazamı Damat Ferit), Yunan işgalini halka meşru gösterme ve kabul ettirme çabasında idi! Yunan birlikleri çekilirken yakıp yıkmayı sürdürüyordu. Köyler ateşe veriliyor, hayvan sürüleri taranıyor ve ölüleri su kuyularına doldurularak yaşam olanaksızlaştırılıyordu. Köprüler, yollar tahrip ediliyordu. 3,5 yıllık işgal dönemi boyunca (16 Mart 1919 – 9 Eylül 1922) sistematik insan kırımı ve ırza geçme yapılmış, insanlık suçu işlenmişti.

Frengili hastalarının (askerlerinin) battaniyeleri Ege köylüsüne dağıtılarak
salgın çıkarılmıştı..

Bu mezalim unutulmadı, unutulmamalı.. Kin ve düşmanlık gütme adına değil; tarihsel bilinç adına. Bir daha zayıf düşmeme ve barışın gerektirdiği güce sahip olma anlamında..

Zafer haftası sürerken, bu dizeleri ve Sn. Prof. Özer Ozankaya‘nın yazısını
paylaşmak istiyoruz ..

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 03.09.2018

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com
=========================================

30 Ağustos’un Anlamını da En İyi
Atatürk Anlatıyor!

portresi

Prof. Dr. Özer OZANKAYA

Mustafa Kemal, 91 yıl önce dış ve iç sömürgeciliği dize getiren
30 Ağustos Zaferini EVRENSEL DEĞERDE İLKELERE DAYALI BİR BÜYÜK DÜŞÜNCENİN KAZANDIĞINI belirtmiş ve bu DÜŞÜNCE‘nin özellikle

  • “Ey yükselen yeni kuşak! Gelecek sizindir!„

diye seslendiği yeni kuşaklarca tam olarak kavranmasının önemini vurgulamıştı.
Bu ilkeleri şu başlıklar altında toplayabiliriz:

– “Türk yurdunu ele geçirip Türk’ü tutsak etmek düşü ardında koşanlara hak ettikleri ceza verilmiştir.„

Bugün Türk ulusuna, yurduna ve devletine aynı düşmanlığı güdenlere aynı cezayı vermek istencine sahip olabilmenin özlemi içindeyiz.

– “30 Ağustos yalnız bizim değil, tüm insanlığın tarihine yeni bir yön verecek sonuçlar doğurmuştur. „

Bugün sömürgeci ABD/AB’nin BOP ile Irak’a, Libya’ya, Mısır’a, Suriye’ye .. vahşi saldırılarına, Türk ulusunun ve yurdunun bütünlüğünü de aynı ahlaksız ve kanlı yollarla bozma çabalarına karşılık olmak üzere, uygar insanlığa, Türk Devrimi’nin her ulusa özgürlük, barış, toplumsal adalet getirici niteliklerini sergilemenin özlemi içindeyiz.

Ulusun kayıtsız ve koşulsuz egemenliği önündeki engelleri,
örneğin saltanat ve halifeliği kaldırmanın,
kadın haklarını gerçekleştirmenin,
eğitim birliği ilkesi ile laik, demokratik bir toplumun yurttaşlarını yetiştirmenin yolları
bu zaferle açılmıştır.„Bugün Türk ulusunun yaşamında gerçekten bilimsel düşünüş biçimine, kadın – erkek eşitliğine, laik devlet ve toplum düzenine her özveriyi üstlenerek sahip çıkma, tarikat, cemaat, mezhep, dil ayrımcılığı .. gibi diktacı, ortaçağcıl, baskıcı ve bölücü örgütlenmelere karşı direnme anlayışının egemen duruma gelmesinin özlemi içindeyiz.

ATATÜRK 30 AĞUSTOS’U NASIL AÇIKLAMIŞTI?

Bu özlemlerin anlam ve şiddetini kavramak üzere, 30 Ağustos’u Atatürk’ün yorumundan öğrenelim:

“Efendiler, bu pek büyük yenginin türlü etkenlerinin üstünde en önemlisi ve yücesi, Türk ulusunun kayıtsız ve koşulsuz olarak egemenliğini eline almış olmasıdır. Bu olayın tarihimizde ve bütün cihanda ne büyük, ne verimli bir devrim olduğunu açıklamağa gerek görmem. Ulusumuzun uzun yüzyıllardanberi hanlar, hakanlar, sultanlar, halifeler elinde, onların baskı ve ezinci altında ne denli ezildiğini, onların açgözlülüklerini doyurma yolunda ne denli büyük yıkımlara ve yitiklere uğradığını düşünürsek, ulusumuzun egemenliğini eline almış olması olayının tüm yücelik ve önemi gözlerimizin önünde belirir.. .”

“Saraylarının içinde Türk’ten başka ögelere dayanarak, düşmanlarla birleşerek Anadolu’nun, Türklüğün aleyhine yürüyen çürümüş gölge adamların Türk yurdundan kovulması, düşmanların denize dökülmesinden daha kurtarıcı bir devinimdir.
Türk ulusunun (yurdunda) tam anlamıyla efendi olarak yaşaması, ancak o gereksiz ve anlamsız olduktan başka, varlıkları yalnızca zarar ve yıkım getiren o makamların
ortadan kaldırılmasıyla olanaklı olabilirdi.”

“.. .Efendiler, artık yurt bayındırlık istiyor, zenginlik ve gönenç istiyor. Bilim ve beceri, yüksek uygarlık, özgür düşünce ve özgür düşünüş istiyor.”

“Efendiler, ulusumuzun ereği, ulusumuzun ülküsü, bütün cihanda tam anlamıyla uygar bir toplumsal kurul olmaktır. Bilirsiniz ki dünyada her ulusun varlığı, değeri, özgürlük ve bağımsızlık hakkı, sahip olduğu ve yapacağı uygar yapıtlarla orantılıdır. Uygar yapıt ortaya koyma yeteneğinden yoksun olan topluluklar, özgürlük ve bağımsızlıklarından yoksun kılınmağa yazgılıdırlar… Uygarlık yolunda yürümek ve başarılı olmak yaşamanın koşuludur.. Efendiler, uygarlık yolunda başarı yenileşmeğe bağlıdır. Toplumsal yaşamda, ekonomik yaşamda, bilim ve uygulayım alanında başarılı olmak için tam gelişme ve ilerleme yolu budur.”
“Yaşam ve geçime egemen olan kuralların zamanla değişmesi, gelişmesi ve yenilenmesi zorunludur… Uygarlığın temeli, ilerlemenin ve güçlü olmanın dayanağı, aile yaşamındadır… Aileyi oluşturan kadın ve erkeğin doğal haklarına sahip olmaları, aile görevlerini yürütmeğe yeterli bulunmaları zorunludur.”
“Efendiler, ulusumuz burada kazandığımız zaferden daha önemli bir görevin arkasındadır. O zaferin sonuçlarının tam olarak kazanılması ulusumuzun ekonomi alanındaki başarılarıyla olanaklı olacaktır. .. Hiç bir uygar devlet yoktur ki, ordu ve donanmasından önce ekonomisini düşünmüş olmasın”.

“… Çağın savaşımlarında ulusumuzu başarılı kılacak bir ekonomik yaşam sağlanmasını amaçlayan genel eğitim ve öğretim düzenlerimiz, her gün daha çok temellenecek
ve kuşkusuz başarılı olacaktır.

“Efendiler, artık bugün yaşam ve insanlık gerekleri bütün gerçeğiyle belirmiştir.
Bunlara aykırı söylentiler ahlak ve inanca temel olamaz… Uydurmalar, boş inançlar kafalardan çıkmalıdır. Her türlü yükselme ve yetkinleşmeğe yetenekli olan ulusumuzun toplumsal ve düşünsel devrim atılımlarını kısaltmak isteyen engeller kesinlikle
ortadan kaldırılmalıdır”.

  • Efendiler, kendilerine bir ulusun geleceği (talihi) güvenilip bırakılan adamlar, ulusun güç ve yeteneğini yalnız ve ancak yine ulusun gerçek ve elde edilebilir yararları yolunda kullanmakla yükümlü olduklarını bir an düşüncelerinden çıkarmamalıdırlar.”

“Efendiler, son sözlerimi yalnızca ülkemizin gençliğine yöneltmek istiyorum.

Gençler!
Yürekliliğimizi arttıran ve sürdüren sizsiniz. Siz, almakta olduğunuz eğitim ve kültür ile insanlık niteliğinin, yurt sevgisinin, düşünce özgürlüğünün en değerli simgesi olacaksınız.

  • “Ey yükselen yeni kuşak! Gelecek sizindir.
    Cumhuriyeti biz kurduk, onu yüceltecek ve yaşatacak sizsiniz.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir