Etiket arşivi: Sabahattin Önkibar

Operasyon sırası onlarda!


Operasyon sırası onlarda!

posteri_AYDINLIK_ile

 

 


 

 

AYDINLIK, 23 Temmuz 2014
sonkibar@gmail.com 

Tayyip Erdoğan‘ın ama 17 Aralık (2013) intikamı ama gündem değiştirme ama ulusalcı ve milliyetçi oylara göz kırpma adına ne olursa olsun yaptığı
F tipine operasyonu destekliyorum.

Niye mi?

Devlete sızan emperyal ve alçak bir örgütün tasfiyesi adına!

Evet her şerden bir hayır doğar misali,
AKP şerrinden F Tipi örgütün tasfiyesi hayrı doğsun istiyorum.

Başkentteki fısıltılara göre bu operasyon seçimlere dek sürecek ve kimi yargı mensupları ile bürokratlar, gazeteciler, işadamları ve
TSK mensupları tutuklanacaklar
.

Dahası, açılacak örgüt davası ile pek çoğunun devletle ilişkisi kesilecek ve Cemaatin finans kaynakları kurutulacak.

Tayyip Erdoğan, Ekmeleddin İhsanoğlu‘nun aday yapılması sonrasında küresel irade tarafından üstünün çizildiğini düşünerek emperyalizmin tabancası olan F tipi örgüte karşı harekete geçti ki, bu konuyu seçim sürecinde alanlarda yine kullanacaktır.

Benim gibi kimi okurlarımın hep ihtiyatla yaklaştığı bu operasyon,
Sulh Ceza mahkemelerindeki son düzenlemelerle (AS: Sulh Ceza Mahkemeleri kaldırılarak tek yargıçlı Sulh Ceza Yargıçlıkları kuruldu) birlikte ciddiyet arz etmeye başladı. Dileriz yanılmayız.

Tam bu noktada söyleyeceğimiz CHP ile MHP’nin F tipi örgüte
kalkan olma garabetidir
.

MHP sözcüsünün dünkü arka çıkan ifadesi, örgütle dayanışma ve
dahası hainle işbirliğidir.

Evet, F tipi örgüt bu ülke için PKK misali tehlikelidir.

Keza CHP’liler de bu rezil örgütün pisliklerini sahiplenir konuma girmemelidir.

Son satırlarım, F Tipi örgüt medyasının sahurda da gözaltı olur mu acındırmasıdır!

Bre utanmazlar; o kelepçelenenlerle türdeşleri değil miydi Ergenekon ve Balyoz tertiplerinde yaşı 80’e gelmiş kahramanlara gece yarıları zulmeden!

Bir şey daha:

Bugün cemaat yarın AKP yaptıklarının hesabını bir bir verecekler bundan emin olun!..

ZIRHLI ARABAYI SEN VERMEDİN Mİ?

Bir savcı Başbakan’ı Twitter ile nasıl tehdit edermiş!

Tayyip Erdoğan, Zekeriya Öz için bunu söylüyor!

Pardon ama aynı Zekeriya Öz Türk Ordusu’na terör örgütü, Genelkurmay Başkanı ile generallerine terörist derken O’nu kahraman ilan edip
zırhlı araba ile ödüllendiren kimdi acaba?

Devam edelim; o Zekeriya Öz 17 Aralık soruşturmasını yapmasa
Tayyip Erdoğan bugünkü noktada olur muydu?

Evet, Zekeriya Öz mutlaka ama mutlaka adaletin önüne çıkarılıp yaptığı hukuksuzlukların hesabını vermeli ama o hukuksuzluk sürecinde Zekeriya ile bizzat ortaklık yapan Tayyip Erdoğan, böylesi beyanlarla ortak olan günahlarından kendini arındıramaz. Zira beraber işlediler o günahları ki bunu itiraf eden Ali Fuat Yılmazer‘dir…

KATİL PKK’YI KAÇAKÇI DİYE GİZLİYORLAR!

PKK önceki akşam Ceylanpınar’da iki askerimizi şehit etti.

Valilikten hemen açıklama:

– “Asker kaçakçı ile çatıştı ve iki erimizi kaybettik.”

Genelkurmay dün bu açıklamaya yalan dedi ve
katilin PKK olduğunu açıkladı.

  • Evet, artık askerlerimizin kiminle çatıştığı ve kimler tarafından şehit edildiği bizzat iktidar ve onun valileri tarafından gizleniyor.

Sahi Güneydoğu’da PKK bayrağını dikip Apo posteri açanlar da
yoksa kaçakçılar mı?

Tayyip Erdoğan’a şirinlik adına PKK’yı gizleyen valiler bilsinler ki
gün gelecek, F tipi örgüt örneği bu yaptıklarının hesabını
adalet önünde verecekler.

TAYYİP, GÜL’Ü ÇÖPE ATTI!

Tayyip Erdoğan’ın havuz başyazarı Mehmet Barlas ile yaptığı
komik TV programında 
haber değeri taşıyan iki açıklamasından biri
Abdullah Gül’ü çöp tenekesine atmasıydı.

Erdoğan’a göre Gül geçiş sürecinde değil ama isterse ileride
AKP’ye katılabilirmiş!

Bu beyan ile Abdullah Gül’ün Başbakan’ın gündeminde olmadığı
kendi ifadesi ile ortaya konmuş oldu.

Evet isterse ileride katılabilir sözü, Gül ile Erdoğan’ın geleceğe ilişkin
ortak bir planlarının olmadığının kanıtıdır.

Bu durumda Gül ile 3 dönemin sonuna gelen kimi arkadaşlarının
yeni arayışlara girecekleri kesindir ki, bu da siyasetin sonbaharda
çok ısınacağını gösteriyor.

Bütün bunları hesap edecek olan Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda baskın bir seçime gitmesi, “hayır” dese bile hâlâ güçlü olasılıktır.

Danışıklı TV programında haber değeri olan 2. beyan ise Başbakan’ın Obama tarafından dışlandığı, yani adam yerine konmadığını ağzından kaçırmasıydı ki; bu Türkiye Cumhuriyeti devleti adına utanç vericidir.

Hakkari’deki yüzbaşının çığlığı!


Hakkari’deki yüzbaşının çığlığı!

portresi_AYDINLIK

SABAHATTİN ÖNKİBAR 

Adı bende saklı bir yüzbaşının çığlığı andıran mektubunun bir bölümünü yayınlıyorum:

“Sabahattin Bey;

Mektubumu size Hakkari’den değil bir yakınım aracılığı ile İstanbul’dan postaya verdirdim zira hainleri izlemesi gereken devletim ben ve benim gibi görevi bu vatan için ölmek olan subayları izlemekle meşgul…

Sabahattin Bey,

Kahırla yazıyorum Hakkari PKK’ya terk edilmiştir.

  • Türk subayı, askeri ve polisi yoğun güvenlik önlemleri olmaksızın Hakkari sokaklarında artık yürüyemez durumdadır.
  • En vahimi Hakkari esnafı örgütün baskısı ile askere-polise mal satmıyor, lokantalar yemek servis etmiyor ve bütün bunlar basına yansımıyor… Bölgede de facto olarak (fiili) yaygın ifade ile paralel Kürt devleti kurulmuş ve Kürdistan’ın ilanına gün sayılmaktadır.

 

Sabahattin Bey böyle bir durumda bize verilen emir ise “Aman örgütle karşı karşıya gelmeyin, aman onları tahrik etmeyin” şeklindedir.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin şanlı ordusu Güneydoğuda
kahırla yazıyorum mağlup ya da teslim olmuş bir ordu durumuna düşürülmüştür.

  • Bırakın PKK’ya karşı operasyona çıkma serbestisi, kışlalarımıza ve karakollarımıza yapılan taciz ateşlerine bile karşılık vermemiz yasaktır.

 

Bir başka hadise, sizin televizyondaki ifadenizle barut kokan kahraman komutanlarımızın esir alınmasının TSK içinde yarattığı travmadır ki
pek çok subay emekliliğini düşünür durumdadır.”

Açık bir çığlık olan 5 sayfalık mektubun özeti budur.

*****

Aselsan kimin adına Çin füzesine karşı? 

Bu sütunu izleyenler Çin füze sisteminin Türkiye’ye alınmasının
Tayyip Erdoğan’ın deliğe süpürülmeme adına ABD’ye karşı şantaj kartı olduğunu haftalar öncesinde yazıldığını hatırlayacaktır.

Maalesef dediğimiz kesinleşiyor ki, bunun için yani çark etme adına Aselsan’a görev verilmiş.

Aselsan önceki gün yaptığı açıklamayla Çin Füzesi yerine Milli Füze üretelim teklifinde bulundu!

Bu muhteşem bir teklif, lakin dürüst olalım, bunun için teknolojimiz
yeterli mi?

Eğer yeterli ise Aselsan ihale sürecinde yani sonuçlanmadan ve hatta ihaleye çıkılmadan bugünkü gibi “Durun bir dakika füzeyi ben yapacağım” niye demedi de Çinliler ihaleyi alınca biz yaparız deyip kahramanlık taslıyor?

Milli Harp Sanayii bizim özlemimizdir lakin Aselsan’ın son tutumu sanki Çin füzesine tavır alan ABD adına itirazı çağrıştırıyor ve de Tayyip Erdoğan’a çark etmesi için zemin inşa ediyor

*****

CHP adaylarını böyle belirliyor

CHP’de belki de tarihinde ilk kez adaylar anketlerle belirleniyor.

İstanbul’un ilçelerinde bile nabız tutuluyor.

Ankara ise en çok kamuoyu araştırması yapılan il konumunda.

Keza banko denilen İzmir için bile halka müracaat edildi.

Aynı şekilde Adana ve Hatay’da kim çok oy alır araştırmaları
üçüncü defadır yapılıyor.

Sadece büyük iller değil CHP’nin iddialı olabileceği bütün merkezler de
halk sorgulamaları var.

Kuşkusuz bu bir artıdır ve CHP’ye çok şey katacaktır.

Kılıçdaroğlu amblem taassubunu aşıp halk eğilimlerini dikkate alıyor ki,
bu seçimde CHP dışındaki pek çok ismin aday yapılacağına işarettir.

En çok merak edilen yer ise Ankara!

Duyumlarıma göre Mansur Yavaş defteri hala kapanmadı ama O olmazsa
Muharrem İnce güçlü ihtimal.

*****

Ha PKK, ha Cemaat!

– İkisi de biat esasına göre yönetiliyor.

– İkisinde de sorgulama yok, iman etme yani körü körüne bağlanmak var.

– PKK için Apo ne ise Cemaat için Hocaefendi aynıdır.

– İkisinin de kanun dışı hedefleri var.
PKK ayrı devlet kurmak istiyor,
Cemaat ise mevcut devleti fethetme arzusunda.

– PKK da Cemaat de onlarca milyar dolara hükmediyor.

– İkisi de hem AB hem ABD’nin gözbebeği yani dış dinamiklerin oyuncağı.

PKK Kürt kardeşlerimizi, Cemaat müminleri istismar ediyor.

İkisi de devlet içinde iki ayrı paralel devlet oluşturdu.

****

Demirel’e “Ağa ne olur konuşma” diyen kim?

Hakkını teslim edelim AKP faşizmine karşı eski siyaset kadrosundan
en dik duran isim yine Sayın Demirel‘dir ki, zaman zaman tepkilerini
ortaya koyuyor.

Demirel üstelik bunu “Ağa ne olur konuşma” yakarışına rağmen yapıyor.

Kim midir Süleyman Bey’e “Ağa” diye hitap edip yakaran?

Kardeşi Şevket Demirel!

Peki Şevket Bey niye mi ağabeyinden susmasını istiyor?

AKP iktidarı daha önce yaptığı gibi Göltaş’a saldırmasın diye!

Ek olarak bir de Murat Demirel konusu var.

İşte bu sebeplerden dolayı bu aralar hastalıklarla boğuşan Şevket Bey, Süleyman Bey’e yakarış vaziyetinde ama Sayın Demirel yine susamıyor
ve her fırsatta AKP’ye haddini bildiriyor.

Hrant’ın katili Emniyet’teki çete!

Dostlar,

Sayın Ali Serdar Bolat epey emekle yine çok doyurucu ve tarihsel değeri olan
bir dosya hazırlamış.. Ellerine sağlık.. Paylaşalım..

Anımsanacağı üzere, Sayın Bolat’ın bu yazısında temel aldığı 04.12.13 günlü
AYDINLIK Gazetesi‘nin kapağını biz de aynı gün sitemizde irdelemiştik.
Ana haberlere gönderme yapmış ve kaygılarımızı dile getirerek,
Türk Ulusunu bir an önce seçimlerde gereğini yapmaya ve AKP iktidarından
kurtulmaya çağırmıştık :

http://ahmetsaltik.net/2013/12/05/aydinlik-gazetesi-4-aralik-2013-gunlu-sayisi/, 5,12.13

Sevgi ve saygı ile.
8.12.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=====================================

Hrant’ın katili Emniyet’teki çete!
++++++++++++++++++++++++++
Ali Serdar Bolat
5 Aralık 2013
Fethullahçıların kimi gazetelere gönderdiği AKP yöneticilerinden birisi ile ilgili kaset (seks kasedi?) ve Taraf gaz tenekesi yazarı Baransu eliyle yayımlanan
2004 MGK belgesi ve bu belgenin uygulanması ile ilgili belgeler yüzünden telaşa düşen Tayyip Erdoğan, dershaneler konusunda geri adım atmıştı.
Ancak kavga bitmedi. Başta Sabahattin Önkibar olmak üzere birçok yazar ve Aydınlık gazetesi, bu savaşın süreceğini ve tarafların birbirlerinin pisliklerini açıklamaya devam edeceklerini yazdı. Lağım patlamıştı bir kere.
Saldırı sırası Tayyip Bey’e gelmişti. Fethullahçı Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek tarafından muhbir olarak kullanılmış olan “Büyük Ağabey” Erhan Tuncel,
Hrant Dink suikastı davasında yaptığı savunmada Fethullahçı çete elemanlarını suçladı. En başta da, kendisini polis muhbiri olarak kullanan Ramazan Akyürek’i.
Tuncel’in, AKP cenahından bir güvence almadan gerçekleri açıklamaya
cesaret edebilmiş olması çok zor görünüyor. Tayyip Bey, kaset ve MGK belgesi darbelerine bu şekilde daha güçlü bir darbe ile karşılık vermiş oluyor.
Aydınlık, 4 Aralık 2013
Yargıtay’ın bozma kararından sonra yeniden görülmeye başlayan davanın
ikinci duruşmasında Erhan Tuncel özetle şunları anlattı:
Dink cinayetinin arkasında dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve İstihbarat Daire Başkanlığı C Masası Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer çetesi var.
Asrın operasyonu diye sunulan Ergenekon, Balyoz, Şike, Cübbeli Ahmet, odaTV operasyonlarının altında yine bu iki kişininimzası vardır.
Ben sanık değil, tanığım. Yaptığım ihbarlar sayesinde Dink cinayeti engellenebilirdi. Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer, verdiğim bilgiye karşın cinayeti önlemedi.
Jandarmanın bu işi (cinayeti) yapacak kapasitesi yoktur. Benim de cinayetle alakam yok. Beni dublör olarak kullanıyorlar. Dink cinayetini Ergenekon üstü bir şebeke işledi. Benimle ulaşabileceğiniz nokta, polislerdir. Jandarma ile hiçbir bağlantım yoktur.
Ali Fuat Yılmazer, kayıtları silerek kendisine ulaşılmasının önüne geçmiştir. Jandarma ile ilişkili olduğum yaygarasını koparıp Emniyet ile olan ilişkiyi örtbas etmeye çalışmaktadır. Ayrıca bu şahıs, son dönem yapılan birçok şaibeli sahte belge üretilen operasyonlara (Ergenekon, Balyoz gibi tertipleri kastediyor)
karar vermiş ve uygulamıştır. Bu iki kişi Akyürek ve Yılmazer) Cemaati aşan
bir konumdadırlar. AKP’li oldukları söylentisi yalandır.
Cinayetin aydınlanması için Sayın Başbakan’ın olağanüstü çabası olmuştur. Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun (BTK) bu iki kişiyi yargılamasını sağlamıştır.
Ancak bu iki kişi müfettiş görevlendirerek BTK raporunu işlevsiz kılmıştır.
Devlet otoritesini sarsacak tüm operasyonlarda bu iki kişinin imzası vardır.
Akyürek, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Oslo görüşmelerini sızdırmıştır.
MİT ile Hükümetin arasını açmaya çalışmıştır. İstihbaratta tek söz sahibi olmaya çalışıp Dink cinayetindeki rolünü örtbas etmek amacıyla görevde kalmayı başarmıştır. Kendisini ve çetesini yargılatmamıştır.
Dink cinayeti organizasyonu ne Ergenekon, ne Hükümet, ne Cemaat, ne de MİT içinnddeki bir yapıdır. Yalnızca Akyürek ve çetesinin imkan ve kabiliyetleri
buna müsaittir. Akyürek, ihtiyaç olmadığı halde guruba eleman yerleştirip (beni) daha sonradan altında çalışan çetesiyle birlikte davanın bir numaralı sanığı haline getirip kendisini ve çetesini gizlemiştir.”
***********
Dönemin İstanbul Valisi Erol Çakır, Ramazan Akyürek’in siciline kendi eli ile
şöyle yazmıştı:

“Emniyetteki hizipleşme içinde – irticai akımlara (Fethulah) yakın.
Dikkat edilmelidir.”

Dikkat edilmeyinde de, Trabzon Emniyet Müdürü iken planladığı Dink cinayetini İstihbarat Daire Başkanı olunca uygulama fırsatını buldu.
Bu belge de Doğu Perinçek tarafından açıklandı ve Aydınlık dergisinde yayımlandı.
***********
Erhan Tuncel’in ifadesi, daha doğrusu itirafları, gerçek katilleri ortaya çıkarmış, Doğu Perinçek’in cinayet günü (19 Ocak 2007) ve daha sonra (31 Ocak 2007) günü yaptığı basın toplantılarındaki açıklamalar bir kez daha doğrulanmış,
“Katil Ergenekon” diye yaygara koparan, ABD elçisinin arkasında
“Hepimiz Ermeniyiz” diye yürüyen Dink’in şirret “arkadaş”ları bir kez daha
rezil olmuşlardır.
Aydınlık dergisi, 4 Şubat 2007 günlü sayısında, Perinçek’in açıkladığı
cinayet örgütü şemasını yayımladı. 
Üstteki fotoğraf: Doğu Perinçek, 2. basın toplantısında şemayı açıklıyor. 31 Ocak 2007 
Alttaki resim: İşte o şema…
Ve işte şemanın yayımlandığı Aydınlık dergisinin kapağı. 4 Şubat 2007
Doğu Perinçek ve diğer İP yöneticileri de Ergenekon (13. Ağır Ceza) Mahkemesindeki savunmalarında Dink cinayeti çetesini ayrıntılı olarak açıkladılar. Bu açıklamalar Erhan Tuncel’in itirafları ile doğrulanmış oldu.
Ancak Erhan Tuncel, yaptığı bu itiraflar yüzünden Fethullahçıların
Tayyip Erdoğan‘ı suçlamasının önüne geçebilmek amacıyla şöyle söyledi:

“Dink cinayeti organizasyonu ne Ergenekon, ne Hükümet, ne Cemaat, ne de
MİT içindeki bir yapıdır. Yalnızca Akyürek ve çetesinin imkan ve kabiliyetleri
buna müsaittir.”

Halbuki, Akyürek ve çetesi doğrudan Fethullah’ın Işık Evleri, Büyük Birlik Partisi ve Alperen Ocakları ile bağlantılı. Bu çete hakkında yapılacak bir yargılamanın Fethullah Cemaati’ne ulaşacağı apaçıktır.
Öte yandan, AKP’yi korumak için ek sözler söyledi:

“Cinayetin aydınlanması için Sayın Başbakan’ın olağanüstü çabası olmuştur.”

Halbuki, Akyürek’i 9 Mayıs 2006’da Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı, 
1 Şubat 2012’de de Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanı yapan Tayyip Erdoğan değil miydi? Dink cinayetinde suç ortağıdırlar.
Nasıl Akyürek suçu kurmuş olduğu ekibe yıkıp aradan sıyrılmış ise,
AKP de suçu Fethullah’a yıkıp aradan sıyrılmayı planlamaktadır.
AKP’nin Fethullah’ı kullandıktan sonra çöp sepetine atması mümkün değildir. Öbür tüm tertiplerde olduğu gibi, Dink cinayetinde de AKP ile Cemaat
suç ortaklığı yapmışlardır. Her iki örgüt de halkımız tarafından birlikte
çöp sepetine atılacaktır.
***********
***********
arşiv:
Rakel Dink’e ve çocuklarına çağrı
++++++++++++++++++++++++++++
Ali Serdar Bolat     
3 Şubat 2012
Hrant’ın eşi Rakel ve çocukları
Suçüstü yakalanan hırsız, kendisini yakalayanlarla birlikte bağırır:
“Hırsız kaçıyor, tutun!”

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 17 Ocak 2012 günü, sanıkları;
“Cinayette örgüt yok, suçu kendi başlarına bireysel olarak işlediler.” gerekçesiyle, örgüt suçundan beraat ettirdi.

“Bireysel eylemlerinden dolayı” dört sanığı 2 ay ile 12 yıl arasında değişen
hapis cezalarına, Yasin Hayal’i ise “adam öldürmeye azmettirmekten”
müebbet hapis cezasına çarptırdı.
Sahibin sesi “Taraf” ile bilumum F tipi (Fethullahçı) basın ve yandaşlar,
hep bir ağızdan manşetlerden bağırıyorlar:
“Cinayette örgüt gizlendi. Örgüt Ergenekon’dur.”
***********
SORUMLULAR
++++++++++++

Aslında, yakın tarihimizdeki önemli siyasal cinayetler içinde, belki de failin
kim olduğunun bu denli açık, bağıran kanıtlarla kendisini gösterdiği başka bir olgu yoktur.
Savcılık, siyasal iktidar, F tipi ve yandaş basın ve Hrant Dink’i sözüm ona savunan avukatlar elbirliği ile mahkemenin dünkü kararı almasını sağlamışlardır.
***********
1-
Savcı mütalaasında; “Elimde kanıt yok ama bu cinayeti Ergenekon’un
Trabzon hücresi işledi.”
 dedi
Elinde “kanıt” olmadan kanaat ifade eden bir kanun adamı!
Burada, gerçek faili karartma çabasının olduğunu görmemek mümkün değil.
***********
2-
AKP Hükümeti, cinayetin işlenmesine bir şekilde dahil olduğu anlaşılan Fethullahçı Emniyet görevlilerinin soruşturulmasına izin vermedi.
Tam tersine o görevlileri ödüllendirdi.

Olayın içindeki Erhan Tuncel, zamanın Trabzon Emniyet Müdürü
Fethullah sicilli Ramazan Akyürek
’in istihbarat elemanı.
Ali Fuat Yılmazer, İstanbul’da yetkili konumda.
Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporu‘na göre, İstanbul İstihbarat C Şubesi Müdürü Ali Fuat Yılmazer, kendisine gelen “Yasin Hayal Hrant Dink’i ne pahasına olursa olsun öldürecek.” şeklindeki istihbaratı İstanbul Emniyeti’ne “Hrant Dink’e karşı eylem yapılacak” şeklinde sulandırarak vermiş, suikast bilgisini saklamış,
İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’a bile bildirmemiş.
Emniyet Genel Müdür Vekili Necati Altuntaş‘ın 2008 yılı başında hazırlayıp 5 önemli devlet kurumuna verdiği “Emniyet içindeki 57 Fethullahçı Polisler Listesi”nde Akyürek ve Yılmazer ön sıralarda…
Ve diğerleri…
AKP iktidarı bütün bu devlet görevlileri hakkında soruşturma açılmasına
izin vermiyor, aksine terfi ettiriyor Kısacası örgütü gizliyor.
***********
3-
F tipi ve yandaş basın son beş yıldır elbirliği ile büyük bir karartma ve yanıltma kampanyası yürütüyorlar.
Hrant Dink cinayeti, Danıştay cinayeti, Zirve Kitabevi katliamı ve Rahip Santoro cinayeti failleri, Fethullah destekli  Büyük Birlik Partisi (BBP) ile bağlantılı ve Fethullah’ın ışık evleri ile ilişkili.

Ama bu kadar açık gerçeği, bu “basın” görmedi.
Savcılık görmedi!
İktidar görmedi
ve sözüm ona Hrant Dink’i savunan avukatlar da görmedi.
 
***********
4-
Sözde Hrant Dink’i savunmakla yükümlü avukatlar beş yıl boyunca gerçek failleri bulmak için çaba göstermek bir yana, tam tersine olayı karartmak için deyim yerindeyse ellerinden geleni yaptılar.

Kendilerinin istediği telefon dinleme kayıtlarının ortaya koyduğu bağlantıların adını bile söylemekten aciz avukat olabilir mi?

Savcının, “Elimde delil yok ama bu cinayeti Ergenekon’un Trabzon hücresi işledi” sözüne, hukuksal bir değer ve cinayeti aydınlatacak bir saptama diye sarılan
mağdur avukatı olabilir mi?
Fethullah’ın Işık evlerini, BBP’yi ve “Alperenler Ocağı”nı gösteren onca kanıta karşın, “Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz, Oktay Yıldırım isimleri araştırılsın” diyen avukatlar, gerçekte kimin avukatlarıdır?

Genelkurmaydan başlayarak akla gelebilecek hemen herkesi sorumlu ilan eden avukatlar, cinayet faillerinin Fethullah destekli Büyük Birlik Partisi’yle bağlantısını ve Fethullah’ın ışık evleriyle ilişkisini görmemişlerdir.
Ramazan Akyürek’in ve Ali Fuat Yılmazer’in Fethullah ilişkisini görmemişlerdir.


Avukatların bu yaptığı, gerçeği açığa çıkarma çabası mıdır yoksa bütün kanıtlarıyla
orta yerde duran gerçek failleri gizlemek midir?
***********
RAKEL DİNK’E ve HRANT’IN ÇOCUKLARINA AÇIK ÇAĞRI
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++

Hrant Dink cinayeti, faili meçhul bir cinayet değil. Fail belli. İrtibatlı olduğu kişiler belli. Koruyanlar belli.
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, cinayetten bir müddet sonra yaptığı basın toplantısında sorumluları tek tek açıkladı. Ve Doğu Perinçek o zamandan beri hapiste..
Hrant’ın katledilişinden bu yana beş yıl geçti.
“Hrant’ın arkadaşları” etiketi ile beş yıldır ortalıkta dolaşanlar, timsah gözyaşları dökenler, tetikçilerin arkasındaki örgüte ulaşmak için ne yaptılar?
“Ne yaptılar” demeyelim, çok şey yaptılar. Hrant’ın katili olan F tipi Gladyo’yu gizlemek için canla başla çalıştılar.
***********
TÜRKİYE’NİN AYDINI
++++++++++++++++++

Hrant’a gelince, o Türkiye’ye ait bir aydındı. Kayseri’de katıldığı panelde yaptığı konuşma, yurtsever bir aydın olarak O’nun, büyük sorumluluk bilincini göstermektedir:


  • “Kürtler, Ermenilerin yüzyıl önce yaşadıklarından ders almalıdır.
    Emperyalistler gelir, çıkarlarını düşünür, bizi birbirimize düşürür,
    sonra da çekip giderler. Olan burada kalan bizlere olur”.
  • “Geçmişte İngiliz, Fransız, Alman ve Rusların şu topraklar üzerinde oynamış oldukları rol ne ise bugün başta ABD olmak üzere aynısı tekrarlanıyor. Ermeni halkı onlara güvendi. Kendilerine, ‘Osmanlı’nın zulmünden’ kurtaracakları vaat edildi. Ama öyle olmadı. Yanıldılar.
    Çünkü onlar geldiler, kendi işlerini,
    kendi hesaplarını yaptılar, çekip gittiler. Burada kardeşi kardeşe kırdırdılar. Kürtlerin yaşadığı aynı şey. ABD, Irak’ta bir Kürt devleti oluşturmak üzere geldi. Bu çok tehlikeli…” HRANT DİNK

Bu anlayışa uygun davranmayanlar “Hrant’ın arkadaşları” olamazlar..
***********
İşçi Partisi Genel Başkanvekili Mehmet Bedri Gültekin
Silivri Esir Kampı’ndan yazdı
Tarafımdan eklemeler ve kısaltmalar yapılmıştır ASB
***********
arşiv:
Hrant’ın “arkadaş”ları Fethullah’a siper oldular 3 Şubat 2012
Hrant: “Bu yasayı Fransa’da çiğneyeceğim”     31 Ocak 2012
Hrant da değilsiniz, Ermeni de. Sadece Amerikancısınız    29 Ocak 2012
Sosyalizmle yetişmiş yoksul Ermeni çocuğu    22 Ocak 2012
Doğu Perinçek Dink cinayetinin faillerini 2007’de açıklamıştı    22 Ocak 2012
Hrant Dink cinayetinin izleri Fethullah’a ulaşıyor    22 Ocak 2012

Seks cihadının pezevengi / Sebahattin ÖNKİBAR

Dostlar,

Sabahattin Önkibar‘ın, 27 Eylül 2013 günlü Aydınlık’ta çıkan bu konudaki
köşe yazısının başlığı: “Seks cihadının pezevengi”

Sayın Ali Serdar Bolat kaynaklı müthiş bir e-ileti..

Tunus’tan gencecik kadınlar, Cennet – para vaadi ile kandırılarak Suriye’deki isyancıların cinsel gereksinimlerini karşılamak üzere, Tunus’un sözde Arap Baharı ile başa gelen gerici yönetimi Nahda‘ya göre “seks cihadı” kapsamında gerçekte ise “fahişe” olarak gönderildi !?

İslam dini hiç bu denli kötüye kullanılmamıştı 1300 yıl içinde.

İnsanın kanı donuyor!

Dün de Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı acı gerçeği açıkladı :

  • İslam Dünyası Batı’dan 300 yıl geride!

Yazıklar olsun aydın müslümanlara, yazıklar olsun içten dindarlara..
Dini bu yobazların elinden kurtaramıyorlar mı??

Diyanet İşleri Bakanlığı bu olayı neden lanetlemez??

Soylu halkımız ve AKP’ye oy verenler de görsünler; RT Erdoğan hükümeti
bu anlayıştan insan müsvetteleri ile işbirliği içinde Suriye’nin meşru hükümetine
isyan eden kan içicilere her türlü desteği vermekte.. El Nusra ve yandaşları Allahu ekber diye bağırarak kafa kesmekteler, öldürdükleri insanların göğüslerini yararrak ciğerlerini yemekteler, diledikleri kadının omuzuna el koyarak sözde nikahlarına alarak “elkoymakta” dırlar..

Ey AKP’liler, partinizin bu anlayışa vargücüyle destek olduğundan haberl misiniz??

  • Hatta kimyasal silahlar bile Türkiye’den isyancılara yollandı,
    bizzat bir bölüm isyancılara karşı kulanıldı ve Esat hükümetine iftira atıldı.. Haberler bu yönde.. Bu durum kanıtlanırsa Türkiye ne duruma düşer??
    BM ülkemiz hakkında ne karar alır??

Tunuslu bakanın itirafı :

  • “Bu kadınlar Libya üzerinden Türkiye’ye gönderiliyor ve Suriye’ye geçişte Türkiye köprü ülke olarak kullanılıyor.”

AKP’yi durduracak olanlaraın / durdurması gerekenlerin başında elbete namuslu – vicdanlı – gerçek müslüman AKP’liler geliyor..

Gereğini yapmazlarsa bu iğrenç ve yüz kızartıcı suçlamaların ortağı olacaklardır.

  • Tek ve de biricik çare : İSLAMDA REFORM ve SEKÜLER – LAİK DÜZENE GEÇİŞ.. Başka hiçbir yol -yolak yok! Herkes bu gerçeği kafasına iyice koysun..

Atatürk‘ün yüceliği bir kez daha gözler önünde..

Sevgi ve saygı ile.
30.9.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

Seks cihadının pezevengi
Ali Serdar Bolat   
29 Eylül 2013
İslam dünyasında din maskesi altında emperyalistlerin tetikçiliğini yapanlara,
işlenen vahşi cinayetlere ve yapılan ahlaksızlıklara karşı çıkan çok sayıda din adamı vardır. Atatürk‘ün etrafında toplanan ve Vahdettin’in ihanetine ortak olmayan, Şeyhülislamın fetvalarını dinlemeyen din adamları gibi. Sürgün edilmeyi göze alarak: “Ben yalan söyleyemem, camide içki içilmedi” diyen Dolmabahçe’deki Bezm-i Alem Camisi’nin Müezzini Fuat Yıldırım gibi.
Şeyh Osman Batih
Bunlardan biri olan Tunus Müftüsü Şeyh Osman Batih19 Nisan 2013 günü
şu açıklamayı yaptı:
  • “Yaşları 16 ile 20 arasında değişen 16 Tunuslu kadın nikah cihadı adı altında Suriye’ye gönderildi. Orada isyancıların cinsel ihtiyaçlarının giderilmesi için kullanılıyorlar. Bu bir nevi fahişeliktir.”
Çok sayıda Tunuslu kadının gittiği biliniyor, bunlardan 16’sının kimliği Müftülükçe öğrenilebilmiş.

Şeyh, devamla, Suriye’de savaşmaya götürülen Tunuslu gençlerin Cennet ve para vaadleri ile kandırıldıklarını, cihadın sadece sömürgeciler ve işgal karşısında geçerli olduğunu, Suriye’deki savaşın cihad olmadığını söyledi.
Tunus’taki “Arap Baharı” ayaklanmasından sonra iktidarı gasp eden Nahda Partisi, Müslüman Kardeşler (El İhvan el-Müslimin) Örgütü’nün Tunus kolu. Şeriatçı Nahda Hükümeti’nin İçişleri Bakanı Lutfi bin Ceddu, Müftü Batih’i anında görevinden aldı. Bizim müezzinin sürgün edilmesi örneğinde olduğu gibi.
Nahda kafasındaki bazı Selefi (Suudilerin Vahhabi mezhebi taraftarı) müftüler ise seks cihadının “helal” olduğuna dair fetva vermekteler.
Aynı günlerde, Yurt Dışındaki Tunuslulara Yardım Derneği Başkanı Avukat Badis Kubakci, “Bu kızlar dinci dernekler tarafından büyük şehirlerin varoşlarından toplanıp Suriye’deki cihatçılara sunuluyor”  diye açıklama yaptı ve Tunuslu ailelere “Kızlarınıza sahip çıkın” uyarısında  bulundu.
Lutfi bin Ceddu
Ancak mızrak çuvala sığmadı. Hem Suriye’den, hem Tunus içinden bu konuda
çok sayıda haber ajanslara düştü.

Bakan Ceddu, Tunuslu genç kızların Suriye’ye götürülerek “nikah cihadı” (cihad el-nikah) adı altında El Nusra canilerine sunulduğunu hem de Meclis kürsüsünden
itiraf etmek zorunda kaldı.

Muhalefetin katılmadığı 17 Eylül 2013 günlü Meclis oturumunda Bakan Ceddu kürsüye çıkarak şu konuşmayı yaptı:
“Onlarca hatta yüzlerce savaşçı bu kadınlarla nikah cihadı adı altında ilişkiye giriyor.
Bu kızlar ülkeye hamile olarak geri dönüyorlar. Ve biz, eli kolu bağlı bir şekilde sadece izlemekle yetiniyoruz.”
Ne oldu şimdi? Madem bunlar doğru idi, Müftüyü niye görevden almıştın öyle ise? Sebebi şu. Olayı örtbas edebileceğini sanmıştı. Ancak patlayan lağımın kokuları
tüm dünyayı sarınca sanki karşı çıkıyormuş gibi numara yapmak zorunda kaldı.
Nahda, tek başına iktidar partisi. AKP Hükümeti gibi yani. Ve “eli kolu bağlı”.
Kime karşı eli kolu bağlı? Dinci sözde “sivil toplum” kuruluşları karşısında eli kolu bağlı.
Şeriatçı iktidar partisi, dinci örgütlerin Tunuslu kızları yurt dışına çıkarıp geri getirmesini önleyemiyor. İnandınız mı? Böyle “eli kolu bağlı” iktidar olur mu? Görüntüyü kurtarmak için konuşurken, partisini aciz göstermekte olduğunun farkında bile değil.
***********
Şeriatçı Bakan Ceddu devamla seks cihadı ahlaksızlığında
Türkiye’nin rolünü
 açıkladı:
  • “Bu kadınlar Libya üzerinden Türkiye’ye gönderiliyor ve
    Suriye’ye geçişte 
    Türkiye köprü ülke olarak kullanılıyor.
Sabahattin Önkibar‘ın, 27 Eylül 2013 günlü Aydınlık’ta çıkan bu konudaki köşe yazısının başlığı: “Seks cihadının pezevengi”
***********
Bakan Ceddu, Meclis kürsüsündeki konuşmasında bir itiraf daha yaptı:

“Gençlerimiz Suriye’deki cephelerde ön saflara gönderiliyor, onlara şehirlere ve köylere nasıl saldırılacağı ve nasıl yağma yapılacağı konusunda eğitim veriliyor.”
Kızlar yatağa, erkekler yağma uğruna ölüme gönderiliyor. Şeriatçı Nahda Hükümeti, sözde acz içinde eli kolu bağlı seyrederek, ama aslında el altından destek vererek süreci devam ettiriyor.” 
“Bakanlığa başladığım Mart ayından bu yana 6,000 gencimizin Suriye’ye gitmesini engelledim.” diye de övündü. Yalan tabii. Suriye’de en az 2,000 Tunuslunun öldüğü tahmin ediliyor.
Bakan Ceddu’nun bu konuşmayı yapmaktaki diğer amacı ise laik muhalefeti yatıştırmak.
Geçen sene Lutfi Necad öldürüldü.
Demokrat Yurtseverler Partisi Genel Sekreteri Şükrü Belayid bu sene 6 Şubat’ta öldürüldü.
Halk Cephesi Koordinatörü ve Kurucu Ulusal Meclis Üyesi Muhammed İbrahimi de
25 Temmuz’da öldürüldü.
Laik muhalefet infial halinde. Bordo Meydanı sabahlara kadar onbinlerce insanla dolup taşıyor. Tunus bayrakları ve Tunus’un Atatürk’ü sayılan Habib Burgiba‘nın resimleri taşınıyor.
Nahda Partisi de hükümete destek için taraftarlarını Kasbah Meydanı’nda toplanmaya çağırmıştı ama iddia ettikleri gibi 1 milyon kişi değil, ancak 100 bin kişi toplayabildiler,
o  da bir seferliğine.
İşçi ve işveren sendikaları da Nahda’ya karşı birleşmiş durumda.
  • Halk “Mursi gitti, sıra Nahda ve AKP’de” diyor.
Muhalif Kurucu Ulusal Meclis üyeleri toplantılara katılmıyorlar,
Bordo Meydanı’nda göstericilerle birlikte hareket ediyorlar.
Nahda Hükümeti korku içinde. Mursi gibi gitmemek için yobazlığa karşı sözde önlem aldıklarını göstermek suretiyle laik, yurtsever, Arap milliyetçisi güçleri yatıştırmak istiyor.
***********
Suudi Fetva Şeyhi Muhammed Orayfi seks cihadı için şu fetvayı vermişti:

Özetle:

— Cihat için cinsel ilişkiye girecek kadın 14 yaşından büyük olmalı,
— Dul olmalı, evli ise kocasının bu iş için rızasını almış olmalı
— Bu kutsal görevi yerine getiren mümin kadınlar Cennete girer.
— Kadın, bir günde 3 veya 4 mücahitle birlikte olabilir.
— Kadınlar, cinsel ilişki sırasında yüzlerindeki peçeyi kaldırabilirler.
Cihad evliliği hakkındaki ilk belgeler, Suriye Ordusu’nun teröristlerden geri aldığı Kuseyr’de ele geçmişti.
Kuseyr kentinde ele geçen belgelerde, ilişkiye giren kadınların listesi ve
hangi kadının kaç erkekle ilişki yaşadığı, en çok ilişki yaşayan kadına verilen ödüller düzenli olarak kaydedilmiş
***********

Zorla mücahit yapılan kadınlar da var.

Terörist komutan tarafından zorla mücahit yapılan bayan muhabir:

El-Cezire televizyonunun bayan muhabiri, Halep’in kuzeyinde El Nusra tarafından kurulan sözde “yerel demokratik” yönetimleri incelemek için Türkiye üzerinden bölgeye gider. El Nusra komutanı, bayan muhabire tecavüz eder ve onu uzun süre cariyesi olarak kullanır. Katarlı yetkililerin müdahalesi ile serbest kalan muhabir, basına yaşadığı dehşeti anlatır. El Nusra önce haberi yalanlar, daha sonra bayan muhabirin komutanla isteyerek cinsel ilişkiye girdiğini açıklar.

Babası tarafından zorla mücahit yapılan Suriyeli kız:

“Babam beni bir odaya hapsetti. Ardından Suriyeli isyancıları eve çağırdı. İsyancılar bana vahşice dönüşümlü ve tekrar tekrar tecavüz ediyordu. Bu konuyu babama şikayet ettiğimde babam bunun bir çeşit cihat olduğunu ve beni cennete götüreceğini söylüyordu. Bir ay boyunca bu şekilde yaşadım. Defalarca kaçmayı ama düşündüm, ama isyancılar tarafından öldürülmekten korktum. Hatta annem bile bu konuyu başkalarına anlatırsam beni öldüreceğini söyledi. Annemin kendisi de cihat nikahı için yakın köylere gidiyordu.”

http://www.turkishnews.com/tr/content/2013/09/28/seks-cihadi/

Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber, senin karın artık benimdir

Kuzey Suriye’den kaçıp İstanbul Bağcılar’a yerleşen Halil’in Vatan gazetesi muhabirine anlattıkları:

“Muhalifler geliyor, elini karının başına koyup 3 defa ‘Allahu Ekber’ dedikten sonra, ‘Senin karın artık benimdir’ diyor. Bir saat sonra da gelip, ‘Tamam yine senindir’ deyip karını veriyorlar. Hatta bazen hiç geri getirmedikleri de oluyor. Onlar için Kürt, Türkmen hiç fark etmiyor. Tek önemli olan kimi beğendikleri… Benim komşumun da başına geldi.” (http://haber.gazetevatan.com/senin-esin-artik-benimdir/571211/7/yasam)

Üç Tekbir ve: Artık bu benim karım

Gaziantep kamplarındaki mülteciler CHP Milletvekili Ali Serindağ’a anlattılar:

Bu gru­bun (Nahda) üye­le­ri, göz­le­ri­ne kes­tir­dik­le­ri ka­dın­la­rı da, yan­la­rın­da ko­ca­sı
ya da bir ya­kı­nı olup ol­ma­dı­ğı­na al­dır­ma­dan so­kak­ta dur­du­ru­yor. Bir eli­ni ka­dı­nın om­zu­na ko­yu­yor, ar­dın­dan üç de­fa tek­bir ge­ti­ri­yor ve “Ar­tık bu be­nim ka­rı­m”
di­ye­rek alıp gö­tü­rü­yor. Bu­na kar­şı çı­kan­la­rı da, he­men ora­da ya vu­ru­yor
ya da ka­fa­sı­nı ke­si­yor. (
http://sozcu.com.tr/2013/gundem/el-nusracilar-kadinlari-kocalarindan-zorla-aliyor-372010/)

***********
Aydınlık, 22 Eylül 2013. Ali Rıza Taşdelen Tunus’tan bildiriyor.

***********
http://aliserdarbolat.blogspot.com/2013/09/seks-cihadnn-pezevengi.html

Sabahattin Önkibar : Bilgisayarıma esrarengiz dosyalar yükleniyor!

Sabahattin Önkibar : Bilgisayarıma esrarengiz dosyalar yükleniyor!

Aydınlık gazetesi yazarı Sabahattin Önkibar bugünkü köşesinde
çarpıcı bir not yazdı.

Buna göre; gazeteci Önkibar’ın bilgisayarına da tıpkı Odatv davasında olduğu gibi dosya yüklemeleri yapıldı.

Aydınlık yazarı Önkibar şöyle yazdı:

“ÖNEMLİ NOT: Tertibi bozma adına yazıyorum.

Burnuma yeni bir ODATV tezgahı kokuları geliyor ki,
benim de bilgisayarıma birkaç gün önce esrarengiz yüklemeler oldu.
Kayıtlara geçiriyorum”

Odatv bilgisayarlarına da virüs yoluyla uzaktan bağlantı kurulmuş ve içlerine sahte word dosyaları yüklenmişti.
Odatv davası bu sahte word dosyaları üzerinden açıldı.

Odatv.com

(http://www.odatv.com/n.php?n=bilgisayarima-esrarengiz-dosyalar-yukleniyor-1709131200, 17.9.13)

Tayyip Erdoğan “ya ölecek, ya ölecek”!

Tayyip Erdoğan “ya ölecek, ya ölecek”!

Sabahattin Önkibar
POLİTİKA GÜNLÜĞÜ
Aydınlık, 19 Temmuz 2013
sonkibar@gmail.com

portresi_AYDINLIK

  • “Tayyip Erdoğan için iktidardan düşmek ölmek demek.”

Bu açıklamanın sahibi olan
PKK Kandil önderlerinden
Duran Kalkan
şöyle devam ediyor:

-“AKP’nin planı PKK ateşkes ilan etsin biz de buna karşılık operasyonları durduralım. Böylece demokratikleşme oluyor-olmuyor tartışmaları içinde 2014’e 2015’e ulaşmak ve seçimi kazanma hesabında!”

Şimdi gelin hep beraber Duran Kalkan ne söylemek istedi onu açıklığa kavuşturalım.

1) PKK, seçim kazanmanın Tayyip Erdoğan için olmak ya da olmamak olduğunun farkında!

2) PKK, AKP’nin seçimleri ancak PKK’yı dizginlediği yani terör yapmadığı taktirde kazanabileceğini düşündüğünün de farkında!

3) PKK’nın farkında olduğu bir başka şey, AKP’nin vaad ya da taahhütlerini yerine getirmek yerine oyalama taktiği içinde olduğu ya da olacağı!

Soruyorum tablo bu ise Tayyip Erdoğan PKK’ya hiçbir şey vermeden
mevcut statükoyu ya da muğlaklığı sürdürebilir mi?

Duran Kalkan’ın açıklamalarını bakarsak bu mümkün değil.

Şu halde AKP seçim öncesi yani bir kaç ay içinde PKK talepleri ya da verilen sözler doğrultusunda somut adımlar atmak zorunda ki en acil adım Apo’nun affıdır.

Nitekim Cemil Bayık bu bağlamda İmralı’ya acil sağlık heyeti teklifini yinelemiştir.

Peki üç önemli seçimin arefesinde Öcalan’ı serbest bırakmak ne mi demek?

Erdoğan’ın seçimi kaybedip siyaseten ölmesi demek!

Bunu bilen Tayyip Erdoğan böyle bir adımı atamayacağına göre olacak olan
Selahattin Demirtaş’a göre şudur:

-”Süreç şayet tıkanırsa sonrası savaş-ölüm ve kandır!

Lütfen söyleyin böylesi bir kıskaç tablosunda Tayyip Erdoğan her şartta siyaseten “ya ölecek ya ölecek” dersek yanlış bir yorum mu yapmış oluruz?

Önce Kuzey Irak, şimdi Kuzey Suriye

Kuzey Irak nedir? Barzanistan’dır…

O ne demek?

Bağımsızlık ilanı eşikte olan ilk fiili Kürt Devleti!

Peki bu devleti kim mi ihya etmiştir?

Neo-Osmanlı saplantıları ile Irak Merkezi Hükümetini Şia diye dışlayıp Barzani’ye kucak açan AKP ile Tayyip Erdoğan!

Kuzey Irak’tan sonra ikinci rezillik Kuzey Suriye’dir!

Üstelik Suriye’den kopma aşamasında olan bu yeni Kürdistan,
PKK’nın denetiminde!

Peki bu devletin kurucusu kim mi?

Stratejik derin Ahmet Davutoğlu!

  • Evet Türkiye’nin yanlış politikaları sonucu Kuzey Irak’ın yanı sıra
    Kuzey Suriye’de de ikinci Kürdistan ilan sürecindedir
    .

Sahi içerdeki PKK teslimiyetine paralel olarak dışarıdaki bu gelişmeler
birbirinden bağımsız olabilir mi?

AKP’nin on yıllık iktidar bilançosu görüldüğü gibi eşittir Büyük Kürdistan zeminlerinin inşasıdır…

****************

Seçim işbirliği seçmen yapacak

Seçimde ittifak’ı partiler yapar, işbirliğini ise seçmenler!

Dolayısı ile yapılması gereken ittifak değil işbirliği olmalıdır.

Aslında MHP’nin kurumsal kimliği ile CHP’ye angaje olması yanlış olur zira AKP bunu “MHP CHP’ye payanda oldu” diye istismar eder ve bütün Sağ’ın temsilcisi biziz pozlarına girer.

Şu halde görev seçmenlere düşüyor.

Peki seçmen illere göre işareti nereden mi alacak?

Tayyip Erdoğan’ı ve AKP’yi ülke yönetiminden uzaklaştırmak için bedel ödeyen ve her türlü riske girenlerden!

Mesela Aydınlık Gazetesi ile Ulusal Kanal bu konuda en iyi iki adres ki,

  • zaten seçmen İstanbul ve İzmir’de CHP, Ankara’da MHP adaylarının destekleyeceğini biliyor.

Adana’da ise CHP listesinden eski MHP’li Başkan mağdur Aytaç Durak gösterilebilir.

Antalya’da CHP; Balıkesir, Kütahya, Bilecik, Afyon ve Manisa’da MHP;
Aydın, Denizli, Muğla, Çanakkale, Eskişehir’de CHP; Samsun, Kırıkkale, Yozgat, Çankırı, Adapazarı’nda MHP; Kocaeli, Zonguldak, Bolu, Trabzon, Tekirdağ ve Edirne’de CHP adayları tercih edilebilir. 
Ki süreç içinde il ve ilçeler bazında ayrıntılı işaretleri vereceğiz.

*****************************

Babacan’dan Başbakan’a: Faciaya ramak var! 

Şehit ailelerine verilen iftar yemeğinde Başbakan’ın “Kredi kartı kullanmayın” çağrısını nereye mi oturtmak gerekiyor?

Önüne konan rakamlara!

Evet, Tayyip Erdoğan Dolmabahçe toplantısında Ali Babacan tarafından önüne konan “Kredi Kartları faciasına ramak kaldı” raporunun etkisini üzerinden atamamış olsa gerek ki, paniğini şehitlere verilen iftara taşıdı ve hemen eşikteki facianın müsebbibi olarak bankaları hedefi oturttu.

Gelelim tablonun vehametine:

BDDK rakamlarına göre 2002’de 6.5 milyar TL (eski parayla 6.5 katrilyon) olan tüketici kredisi ve kredi kartı borcu toplamı 2013 Mart ayı rakamlarına göre
38 kat artarak 253 milyar TL
‘ye (eski parayla 253 katrilyon) çıktı ki şu gün itibarı ile 2 milyon 677 bin kart sahibi yasal takibata muhatap!

Bir valiz Dolar ve Beyefendi ile Baransu!

SABAHATTİN ÖNKİBAR

Bir valiz Dolar ve Beyefendi ile Baransu!

Mehmet Baransu’yu biliyorsunuz.

Taraf Gazetesi’nde yazan F tipine olan aşkı ve ilişkisi ile tanınan biri…
Balyoz tezgahında başrolde olan oydu çünkü çuvallar dolusu sözde belgeleri savcılara  o teslim etmişti.
Keza Şike olayında da o vardı.
Baransu gazeteci ambalajlı olmasına rağmen kimileri ona operasyon müridi diyor.
İşte bu Mehmet Baransu hatırlayın bir süre önce köşesinde bir AKP’linin İsviçre’den getirdiği bir valiz dolusu doların nerelere dağıtıldığını sormuştu.
O konu ile alakalı olarak daha sonra ne Baransu bir şey yazdı ne de genel medya olayın üstüne gidebildi.
Kimileri Baransu’nun bu konuyu deşmemesine, o dosya ile kendini korumaya aldı bile dedi.
Ve önceki gün:
Baransu, Beyefendi tarifi  ile Başbakan’ın MİT’e kendini izlettiğini söyledi ve bunu şikayetçi olduğu iki MİT görevlisi için soruşturma izninin verilmemesine bağladı.
İddia vahim, çünkü kapalı telefonların bile dinlenebildiği bir ortamda Başbakan iki ajanı Baransu’nun peşine niye taksın?
Yoksa Mehmet Baransu gerçekten çok şey biliyor da her ihtimal dikkate alınıp onu enterne  etme adına teyakkuza mı geçildi?
Baransu bu arada MİT’in kendini izleme kararını önceden öğrendiğini ve
MİT’çileri yakalatma adına iki kez tuzak kurduğunu bizzat kendisi anlatıyor.
Peki Baransu bütün bu bilgileri nereden öğrendi?
Muhtemelen Emniyet istihbarattan!
MİT ile Emniyet istihbarat arasında yaşanan çatışma değil midir bu ?

Hadisenin özeti şudur:

Malum Başbakan ile F Tipi arasında bir süredir birinci belirleyici olma bağlamında
ciddi bir sürtüşme var.
Başbakan, Hakan Fidan olayında rest çekmesine rağmen, F Tipinin örgütlendiği Emniyet ile yargının fazla üstüne gidemiyor çünkü F Tipinde kendisi ya da yakınlarına ait bazı dosyaların olabileceğinden korkuyor ki Baransu’nun bir valiz dolar yazısı aslında onun işareti gibidir.

Çankaya yolunda olan Erdoğan sürpriz bir vurgun yememek için açık bir savaş yerine  kendini öne atan Baransu’yu etkisiz kılmak istemiş olabilir.
Burada altı çizilmesi gereken, perde gerisinde dehşet şeylerin dolduğunun
artık saklanamaz noktada olmasıdır.

Öcalan önce villaya sonra Kürdistan’a!

Bir şey artık nettir ki bunu Adalet Bakanı bile saklamıyor.

  • AKP’nin Kürt meselesinde bundan sonra yegane ve
    mutlak muhatabı Öcalan’dır.

Açlık grevi olayında ona verilen insiyatif bu kararın kamuoyuna ilanıdır.
Dürüst olalım siz Öcalan’ın yerinde olsanız böyle bir tabloyu fırsata çevirmez miydiniz?
Öyle ya adam müebbetlik yani ölene kadar hapiste kalacak.
Soruyorum böyle birinin ilk ve temel şartı kendi özgürlüğü yani affı olmaz mı?

  • Hiç kuşkunuz olmasın çok sürmez,
    Öcalan önce kendisi için inşa edilen villa’ya çıkacak!
    Akabinde de af ve ver elini Kürdistan!

Olmaz demeyin böyle bir anlaşma olmasaydı Öcalan PKK, KCK ve BDP’ye
mektup yazıp açlık grevini bitirin der miydi?
Ama millet böyle bir affa karşı çıkar mı dediniz!
Hangi milletten bahsediyorsunuz!
Yahu Başbakan çok değil bir buçuk yıl önce “Kim bizim için Öcalan ile görüşüyor diyorsa şerefsiz ve alçaktır” demedi mi ve sonrasında “Evet müsteşar yardımcım benim emrimle gidip görüştü ve benim mesajımı götürdü” açıklamasını yapmadı mı?
Peki bunları duyan millet ne yaptı Erdoğan’ı taşa mı tuttu!
Göreceksiniz Öcalan’ı terörü bitirecek ve barışı yaratacak diye adam sunup salıverecekler ve bir de üstüne teşekkür edecekler.

Maliki ordusunun taaruzu ve Kürdistan’ın ilan günü

Dün Anadolu Ajansı aktarması bir haber.
Kaynak: Kürdistan Demokrat Parti Sözcüsü Havrami.
Şunu söylüyor:
“Maliki 100 bin kişilik ordu ile üzerimize geliyor.”
Açıklamanın hemen akabinde çatışma ve ölüm haberleri.
Peki bütün bunların okuması ne midir?
Kuzey Irak’taki federe Kürt Devletinin resmen bağımsızlık  ilanının eşiğinde olmasıdır zira bundan böyle Irak’ta birlik olamaz.
Bu gelişmelere paralel Türkiye’deki son tabloya bakalım:
Tayyip Erdoğan Başkanlık  teklifini TBMM’ye sundu ki, Başkanlık demek Federasyon demek.
Yeni Anayasa  görüşülüyor.
Öcalan tam da bugünlerde toplu ölümleri engelleyen kahraman imajında!
Kürtçe ise resmen Türk mahkemelerinde!
Ve Belediyeler yasası tamam!
Irak’ta olanlarla Türkiye’deki son gelişmelerini zamanlama  olarak örtüşmesi harita ve rejim değişikliklerinin habercisi değil midir?

Palavrayı bırak, Kürecik Radar Üssü’nü kapat!

Adam sanki Türkiye’nin değil de Gazze’nin Başbakan’ı!
Dünkü grup konuşmasına Gazze ile başladı Hamas ile bitirdi.
Bir saat boyunca PKK ve onun iki gün önce şehit ettiği 5 kahraman ile ilgili tek bir sözü yok.
Ne bir  minnet ifadesi ne de rahmet gönderme!
Türkiye bölünüyor onun derdi ve gündemi Gazze !
Vatanı sanki Türkiye değil de Arap çölleri!
Ariel Şaron’a savaş suçlusu derken Öcalan’ı ağzına almıyor.
Belli ki O’nu farklı görüyor.
Düşünün elin Arabı için Obamalara telefonlar açarken PKK terörü için 10 yıldır böyle bir teşebbüse bile girmedi.
Peki Gazze söyleminde samimi mi?
Değil, Gazze’yi de istismar edip kullanıyor zira samimi olsa İsrail’i koruma adına Malatya’da dikilen radar üssünü kapatmaz mıydı!
(AYDINLIK, 21 Kasım 2012)

==========================================

Teşekkürler yürekli ve yurtsever gazeteci Sabahattin Önkibar..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 23.11.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Erdoğan’ın koltuğuna kim oturacak?

Erdoğan’ın koltuğuna kim oturacak?

Ankara’da en çok konuşulan soru;

Erdoğan’ın koltuğuna kim oturacak?

Aydınlık Gazetesi yazarı Sabahattin Önkibar’a göre o isim çoktan belli.
Peki, Abdullah Gül ne der o isme? İşte yanıtı…

Tayyip Erdoğan’ın yerine geçecek isim belli

Yok biz papatya falı açmayacağız.
Temennimizi de yazmayacağız. 30 yıla yaklaşan siyasi gazetecilik ve yazarlığımıza binaen analiz yapacağız.

Tayyip Erdoğan bir şeyin farkında.
Devran döndüğü saat paspas yapılacağını biliyor.

Onun için da var olmak adına başarı en olmazsa olmazıdır.
Dolayısı ile Tayyip Erdoğan seçeceği isimde şu özellikler arayacak:
Önce karizma, akabinde kendine biat ve sonra yıpranmamışlık!
Devlette tecrübeli olmak Erdoğan’ın aradığı en son şeydir zira böyle biri Tayyip bey’i takmayabilir. Mesela Abdulah Gül böyle biridir. Oysa Erdoğan içerde ve dış dünyada kendine muhtaç birini ister.

Gelelim bu ismin kim olacağına?
Gül ile Arınç’ı kafadan geçin!
Binali Yıldırım en sadık olan ama karizması yok!
Ömer Dinçer, Nihat Ergün, Faruk Çelik dillendiriliyor ama mümkün değil.
Yalçın Akdoğan milyonda bir bile ihtimal değil.
Peki kim mi?

Yazın bir kenara Numan Kurtulmuş!
Öyle çünkü ekonomi profesörü olan karizma sahibi Kurtulmuş tam Erdoğan’ın aradığı isim!
Yahu, Numan Bey’e AKP için nikah kıyıldığı gün Abdullah Gül nasıl çıldırdı görmediniz mi?

(AYDINLIK, 13 Eylül 2012)