Etiket arşivi: ekonomik demokrasi

ÖLÇÜ BİRİMİ DEMOKRASİ

ÖLÇÜ BİRİMİ DEMOKRASİ

Mustafa AYDINLI

İdlip’te 5’i asker, 8 kişinin şehit olduğu haberlerini alıyoruz. Yine içimiz dağlandı, yine yüreğimiz yandı. Tüm yurda şehit ateşi düştü, şehitin evine acı haber ulaştı… haberleri ile dolu gazete sayfaları, TV ekranları

Ortadoğu bataklığına düşeli beri (AS: 2011 ilkbaharı), anlamsız ve yanlış dış politikalar yüzünden, sabah kalkınca içimizi ısıtan, sıcak bir habere hasret kaldık. Körpecik vatan evlatları, bıyıkları yeni terlemiş, gencecik insanlarımız bir bir gidiyor. Bu anlamsızlık, bu kargaşa, bu kör dövüşü içinde masum askerlerimizin ve insanlarımızın sürgit telef olması kimin içini dağlamaz ki? (AS: AKP’nin Suriye’ye İhvancı anlayışla savaş ilanından bu yana 9 yılda toplam kaç insanımızı son derece gereksiz kurban verdik, kaydı var mı? Bunun hesabını kim verecek?! Elbette AKP = RTE!)

Türkiye halkının, Mehmetçiğin başına bunlar mı gelmeliydi? Bu yıkımlar (felaketler) neden yaşanıyor? Oturup sorgulayabiliyor muyuz? Meclisin hiçbir işlevi kaldı mı? Muhalefetin sesini duyuyor mu, “tek adam iktidarı“, “Ben yaptım oldu” politikası nereye dek sürdürülebilir?

Değerli okuyucular,

Tek adam iktidarı işte böyle bir şey. Tüm kararları “tek adam” veriyor. Doğru – yanlış tüm sonuçlarına koskoca bir ülke katlanıyor. Bu içinden çıkılmaz acı ve gözyaşı, yokluk – yoksulluk, yolsuzluk dayatan ceberrut düzene birden gelmedik.

Önce TBMM işlevsiz duruma getirildi, Parlamento var da, yok! Zaten çok sınırlı olan demokrasimizin altını oya oya, tüm yetkiler “tek adama” verildi. Ortaya dünyada benzeri görülmemiş, sürdürülebilirliği asla olmayan, ucube bir sistem çıktı. Bu “sistem” (!) ne deveye, ne kuşa benziyor.

Büyük ATATÜRK‘ün ‘“Yurtta barış dünyada barış” ilkesinin Türk Dış Politikasında geçerli olduğu dönemde, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Atilla Ateş Paşanın Suriye sınırında, Hatay’da 14 Kasım 1998’de verdiği göz dağı ile Suriye, PKK terörünün başı Apo’yu hemen sınır dışı etmiş, Apo uçaktan inecek ülke bulamamış havada asılı kalmıştı! Şimdi Suriye, askerlerimizi öldürüyor. (AS: Türk askerlerinin oradaki varlığı uluslararası hukuka uygun mu??)

Ülke içinde birlik – beraberlik sağlanmış ise, ülkenizde barış ve demokrasi varsa, dış dünya sizi ciddiye alıyor. Türkiye’nin önemli ölçüde uluslararası saygınlığı vardı AKP iktidarı öncesinde. Uluslararası toplumda ağırlığı belirgindi. O zamanlar, örneğin İsrail Kudüs’ü başkent ilan edemiyordu. “Türkiye ne der acaba?” hesabı yapılıyordu.

Son zamanlarda büyük devletler arasında neredeyse pimpon topuna dönüştük!

Uygar dünya size, ülkenizdeki demokrasi düzeyine göre değer veriyor, ciddiye alıyor. Onlarca Müslüman ülkenin (AS. 57 İslam ülkesi..) günümüz dünyasındaki politik, diplomatik, finansal, askeri, kültürel.. ağırlığı nedir? (AS: Tümünün dışsatımı Almanya’ya zor erişiyor..)
Önce ülkenizde demokrasiyi – insan haklarına dayalı hukuk devletini tüm kurum ve kurallarıyla kurup işletmeniz gerek., yoksa uygar dünyanın şamar oğlanına dönersiniz.

Uygar dünyanın “ölçü birimi demokrasi“dir. Kendi ülkenizde insanınıza duyduğunuz saygı, sevgidir, birlik – beraberliktir, ortak akıldır, barış ve kardeşlik duygularıdır. (AS: Dahası; sıra artık politik – siyasal demokrasinin de ötesine geçerek ekonomik demokrasiyi yaşama geçirmek; kağıt üstündeki anayasal hakların kullanılabilmesi için gerekli ekonomik gücü insanlara kazandırmak, sömürüyü bitirmek, yoksulluğu – işsizliği gidermek ve gelir dağılımını adilleştirerek toplumun gönencini sağlamaktadır..)

Demokrasinin olmadığı ama “tek adam iktidarı“nın başarılı olduğu, ülkenin kalkındığı, uluslararası saygınlığı olan bir tek devlet günümüz dünyasında yoktur, olamaz… (AS: Türkiye bu akıl tutulması çıkmazdan bir an önce kurtarılmalı ve demokratik parlamenter düzene, güçler ayrılığı rejimine mutlaka geri dönülmelidir..)

 

 

ANLI ŞANLI 15 TEMMUZ 2016 DARBE GİRİŞİMİ

ANLI ŞANLI
15 TEMMUZ 2016 DARBE GİRİŞİMİ 

Anlı şanlı 15 Temmuz 2016 darbe girişimi gündeme lök gibi oturmuşken / oturtulmuşken,
biz geçmişe giderek belleğimizi ve arşivimizi yokladık.. Neden??

“15 Temmuz”
 öncesine, onu hazırlayan ortam ve koşullara dikkat çekmek için..
Yakın tarihte güdülen dinci – gerici – dış güdümlü uydu politikalar ve vahşi kapitalizm değil midir ki; ülkemizin bataklık ortamını hazırlamış, insanımızı deyimi yerinde ise tam anlamıyla “çürütmüş” ve yozlaştırmıştır..

1950’lerden beri tarikat ve cemaatlar, sağ iktidarların kucağında beslenip büyütülmüşlerdir. Darbe girişiminden sorumlu tutulan dinci – gerici – maşa FETÖ cemaat yapılanması, özellikle son 14 yılda AKP şemsiyesi altında olabildiğince korunup kollanmıştır. Dahası, iktidara birkaç Bakanlık bile verilerek ortak edilmişlerdir! Erdoğan, 17/25 Aralık 2013’te Cemaatın kendisini ve AKP’yi tasfiye ederek iktidara tek başına el koymak istediğinde, oyun, sanırız dış güdümlü olarak bozulmuştur. O günlerde Erdoğan,

“Ne istediler de vermedik?”

diye kamuoyu önünde Cemaat’e serzenişte (!) bulunmuştur. Daha da açık ederek, 18 üniversiteyi kendilerine verdiklerini itiraf etmiştir! Bu gün (23 Temmuz 2016) RG’de yayımlanan AKP OHAL’inin ilk Yasa Gücünde Kararnamesi ile (667 sayılı) Cemaatin kapatılan 15 üniversitesinin listesini görüyoruz!

*****
Şu haberi arşivlerden çekip anımsayalım :

Erdoğan’dan bir büyük çelişki daha!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Belediye Başkanları ile yaptığı toplantıda yine büyük bir çelişkiye imza attı. Başbakan Erdoğan Daha önce “Beraber yürüdük biz bu yollarda” dediği Cemaat için, “İnsan yetiştirdiklerini söyleyenler nasıl bu kadar siyasetin içine girebilir?” dedi. Ancak Erdoğan Cemaate yakın olduğu bilinen kişileri kendi partisine sokmuş, 17 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonu sonrasında bu vekiller istifa etmişti. Erdoğan Belediye Başkanlarından, Cemaate verilen binaların da geri alınmasını istedi. Erdoğan’ın ‘Ne istediler de vermedik?’ sözleri de bu konuşmayla gerçeklik kazanmış oldu. (http://www.cumhuriyet.com.tr/video/video/81635/Erdogan_dan_bir_buyuk_celiski_daha_.html, 11 Haziran 2014, Cumhuriyet haber kapısı – portalı)

*****

Dolayısıyla, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin faturasının son 60 yılın zaman bakımından oransal olarak en azından 1/4’ü AKP – RTE’nin sorumluluğundadır. Ancak geçmiş hiçbir iktidar döneminde bu Cemaata destek kapsam ve düzey olarak AKP – RTE’nin desteğine ulaşmamıştır! Şimdi suret-i haktan geçinmeye çalışmak, mağduru oynamak yüz kızartıcı, mide bulandırıcıdır.

Saptanabildiği kadarıyla 246 masum insanımız telef olmuştur (darbecilerden ölenler dışında).
PKK ile savaşımın başlatıldığı 24 Temmuz 2015’ten bu yana 600’e varan şehidimiz vardır.
AKP’nin de beslediği IŞİD saldırıları ile yüzlerce insanımız kitlesel terör eylemleriyle yaşamdan koparılmıştır.

14 yıla varan AKP yönetiminde yüzlerce faili meçhul cinayet vardır..

Ülkemizde hiçbir iktidar döneminde bunca çok insanımız ölmemiştir.
Toplum, bilinçli politikalarla adeta sersemleştirilmiş, alıklaştırılmıştır; şiddetle teslim alınmaya çalışılmıştır.

Özellikle Milli Eğitimde gençleri dincileştirici yobaz – batak eğitim belirleyicidir.

O tarikat – cemaat senin, bu tarikat – cemaat benim sefil politikasının ürünüdür 15 Temmuz!

Oysa insanımızı insanlaştıran laik – bilimsel – sorgulayıcı – kamusal – karma – uygulamalı, çağdaş eğitim programları izlenseydi bu bataklık ortamı oluşabilir miydi? En büyük yatırım 2 zıt anlamıyla da insana değil mi??

Yineleyelim, Büyük ATATÜRK‘ün en önemli sözlerindendir :

– En gerçek tarikat (yol) UYGARLIK yoludur..

*****

Nedense bize her şey şu acı ibretleri anımsatıyor                        :

– 1933; Almanya’da Hitler’in Alman Parlamentosu Reichstag’ı yaktırması ve
ertesi sabah büyük gözaltı ile ne denli karşıtı varsa derdest etmesi..

– 1955, 6-7 Eylül rezaletinde Menderes ve DP’nin İstanbul’daki Rum azınlığa kanlı tezgahı..
– 12 Mart 1971 öncesinde Marmara araba vapurunun batırılması ve olayın solculara yıkılması..
– 12 Mart 1971 darbesini yapan dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Memduh Tağmaç’ın
“Sosyal gelişmeler ekonomik gelişmenin önüne geçti.. Bu 1961 anayasası ülkeye bol geliyor..”
deyişini ve dünyaya örnek 1961 Anayasası’nın güzelim 35 maddesinin sıkıyönetim altında değiştirilerek bu Anayasanın iğdişleştirilmesini..
– 12 Mart 1971 darbesinde yapılan, binlerce insanı içeren Balyoz Harekatı ve
BÜYÜK GÖZALTI‘nı… ki merhum Çetin Altan bu yakıcı sorunu önemli bir kitabına konu etmişti :

Cetin_ALTAN_BUYUK_GOZALTI
– 12 Mart’ın Anayasa hukuku profesörü Nihat Erim’in “Makable şamil kanun çıkaracağız..” sözü ile hukuk biliminin evrensel ilkelerini ve kendi hukukçu kimliğini ayaklar altına atışını..
12 Mart döneminde yüzlerce Kemalist subayın tasfiye edilişini..
– 12 Eylül 1980’e koşar adım sürüklenişimizi ve darbe lideri
Kenan Evren’in koşulların olgunlaşmasını beklediklerini itiraf eden tüyler ürpertici sözlerini..
– 12 Eylülcülerin 50’yi aşkın insanın idam edişini (17 yaşındaki
Erdal Eren’in yaşını büyütüp, bekletip asmalarını!),
Evren’in “Asmayıp da besleyelim mi??” kepazeliğini..
– 12 Eylül döneminde yüzlerce Kemalist subayın 10 yıl sonra
bir kez daha tasfiye edilişini..

……

Bu arada geçelim siyasal demokrasiyi, ekonomik demokrasinin de ülkeye uğratılmamasını; hızla artırılan nüfusun işsiz – yoksul – eğitimsiz -konutsuz – yurtsuz – burssuz – umutsuz… bırakılarak cemaatlerin tuzağına itilmesini ve Batı güdümünde dinci siyasete (Ilımlı İslam!) biat ettirilerek ümmetleştirilmesini, bunların kölesi, kurbanı, fedaisi, militanı kılınmasını…. nasıl unutacak,
hoş görecek ya da bağışlayacağız??

Saymakla biter mi bu ağır ihmaller ve günahlar?? ……

Bunca yoğun ve ağır İNSAN HAKLARI İHLALİ dünyanın başka neresinde ve hangi döneminde yaşanmıştır??

Artık herkesin aklını başına alması gerek..
Yaşı bizim gibi 60’ı geçenler kaaaç “darbe” geçirdiler..
Deyim yerinde ise artık “darbekeş” olduk, kolay kolay zoka yutacak halimiz kalmadı.. Özetle;

– Türkiye’nin hızla dinci – gerici iktidarlardan kurtularak 
– Cumhuriyet’in kurucu ayarlarına dönmesi gerek..

Timsah gözyaşlarına asla ve asla kanmayarak.. 21. yy. başlarında, daha fazla gecikmeden..

Sevgi, saygı ve kaygı ile.
23 Temmuz 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Makalenin pdf biçimi : ANLI_SANLI_15_TEMMUZ_2016_DARBE_GIRISIMI

Asker halkı güvenli bölgeye taşıdı

Asker halkı güvenli bölgeye taşıdı

Diyarbakır Sur’da başlatılan operasyonların ardından askere sığınan yurttaşlar,
Türk Silahlı Kuvvetleri personeli tarafından güvenli bir bölgeye tahliye edildi.

Asker halkı güvenli bölgeye taşıdı
Diyarbakır Sur’da başlatılan operasyonların ardından askere sığınan yurttaşlar,
Türk Silahlı Kuvvetleri personeli tarafından güvenli bir bölgeye tahliye edildi.
Yurttaşlar, “Allah rızası için operasyonu sonuna kadar devam ettirin, bizi bu pislikten kurtarın” diyerek operasyona destek verdi.

Güvenlik kaynaklarından alınan bilgiye göre, Diyarbakır’ın Sur ilçesinde yaşayan ve operasyon bölgesinde askere sığınan yurttaşlar önceki gün Türk Silahlı Kuvvetleri personeli tarafından güvenli bir bölgeye tahliye edildi.

TSK personelinin kontrol ettiği evlerde yaşayan yurttaşlar,

  • “Yüzleri maskeli 14-15 yaşlarındaki çocuklardan tokat yiyorduk.
    Bugüne kadar neredeydiniz? Geç de olsa geldiniz. Allah rızası için operasyonu sonuna kadar devam ettirin, bizi bu pislikten kurtarın.”diyerek, terörle mücadele kapsamında yürütülen operasyonlara destek verdiler.

    ‘BURANIN ÇOCUKLARI OLAMAZLAR’

    Yaşlı bir vatandaş güvenlik güçlerine derdini şöyle anlattı:

  • “59 yıldır burada yaşıyorum. Bu son 5 senedir yaşadıklarımı keşke ölseydim de yaşamasaydım. Kim bu adamlar? Bunlar, buraların çocukları olamaz. Buranın çocukları çok temizdi. Nereden geldi bunlar? Bunlar Kürt değil. Camilerimizi, evlerimizi yaktılar.”Askerlerin, kendilerine sığınan ailelerin küçük kız çocuklarını kucaklarına alarak
    engebeli yollardan geçirmeleri güvenlik birimleri tarafından paylaşılan fotoğraf karelerine yansıdı.

    =====================================

    Dostlar,

    Ülkemize ve halkımıza bu acıları yaşatanları biliyoruz ve lanetliyoruz!
    Dışarıdakileri ve içerideki uzantılarını, etkilileri – yetkilileri.. hem de uzuun onyıllardır.

    Bu dramatik – trajedik tablonun 1 numaralı politik sorumlusu AKP iktidarıdır ve
    onun ihanetle eşdeğer kökü dışarıda hatta dış güdümlü AÇILIM politikaları saçmalığıdır.

    Şimdilerde ise çooook ağır maddi – manevi bedellerle, bu fahiş – bağışlanamaz hataların onarımına çabalamaktayız. Bedel çooook ağır.. Bunun vebalinin altından kalkılabilir mi?
    Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti ise sorumluların yakasına yapış(a)mayacak mıdır?

    AKP, TSK’ye teslim ve mahkum olmuş durumda, ülkeyi ve kendisini batakılıktan,
    yarattığı enkazdan kurtarmasını dilemektedir. Gene kandırılmıştır galiba..
    Önüne gelen AKP – RTE’yi kandırıyor..

    Habire kandırılmakla malul bir politik aklın ülkemizi yönetme ehliyeti olabilir mi??

    Umalım ki birkaç ay içinde sorunun güvenlik operasyonları boyutu çözümlenmiş olsun.
    Batı kaynaklı Bölücü terörün yalnızca vitrindeki görünümü olan PKK ve kökleri ile bütüncül bir savaşım amansız olarak sürdürülsün..
    Başta mali, diplomatik.. kaynaklar ve Kandil’in mutlaka askeri temizliği..

    Şehitlemiz, gazilerimiz, sivil can yitiklerimiz, çok ağır ekonomik fatura,
    uzun zamanlar yaşanabilecek olan sosyal psikolojik ciddi travma… boşuna gitmesin..

    Ardında da AÇILIM ihaneti buzdolabından asla çıkarılmasın;
    tersine Türkiye’nin bir bütün olarak tüm kurum ve kurallarıyla demokratikleşmesi sağlansın..
    Hem siyasal hem ekonomik demokrasi. AB’deki ulus devletler gibi..

    Dileyelim Türkiye bu ağır sınavını da kendine yaraşan en akıllı biçimde geride bıraksın.
    Sözde Batılı trajik müttefikler çanak tutar ve iğrenç bir genetik sadizmle el oğuştururken..
    Önce bu yalın olguyu kavramak gerek “yeniden kurtuluş(Re-exodus!) için..

    Kulaklara küpe olmalı ;

    “Bizi yutmak isteyen kapitalizm ve mahvetmek isteyen emperyalizmle savaşımı
    MESLEK edinmiş insanlarız…”
    Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK..

    Sevgi ve saygı ile.
    26 Aralık 2015, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com

Ertuğrul ÖZKÖK : Bu derin dip dalga nedir?

Bu derin dip dalga nedir?

PORTRESI
Ertuğrul ÖZKÖK
Hürriyet, 02.11.2015
-BİR: Şurası kesin…

Hiçbirimiz böyle bir sonucu beklemiyorduk… Konuştuğum AKP’liler de beklemiyordu.
Kamuoyu anketi yapanlar da beklemiyordu…
Demek ki bu sessizlik, toplumdaki derin bir dalganın kamuflajıymış…
* * *
-İKİ: Bu kadar kısa sürede bu kadar büyük bir artış ne anlama geliyor?
Bence anlamak o kadar kolay değil…
Ne benim, ne de bizzat AKP’lilerin bu derin dalganın ne anlama geldiğini bugünden
çok sağlıklı tahlilini yapmalarının mümkün olmadığını düşünüyorum.
* * *
-ÜÇ: Ancak bu sonucun matematiksel ve apaçık bir gerçeği var.
AKP, kendisinden sonra gelen bütün partiler kadar oy aldı.
Kendisinde sonra gelen CHP’nin oyunu ise ikiye katladı.
CHP ise kendisinden sonra gelen iki partinin toplamından fazla oy aldı.
Bu tablonun matematiksel anlamı da şu:
Biri Türk, öteki Kürt milliyetçiliği temelinde siyaset yapan iki parti ciddi oy kaybetti.
Merkezde muhafazakâr siyaset yapan AKP oylarını 9 puan arttırdı, sosyal demokrat temelde siyaset yapan CHP ise az da olsa oyunu artırdı.
* * *
-DÖRT: Bu durumda önümüzdeki tablo şudur:
Türkiye siyaseti, 1990’lı yıllarda merkezini kaybetmişti.
Şimdi oyların %75 gibi çok geniş bir bölümü merkezde toplanıyor.
* * *
-BEŞ: İşte bu noktadan başlayarak Türkiye’nin önündeki en büyük soru şudur:
Acaba “merkez” denilen bu iki parti, kendini ne ölçüde merkez hissetmektedir.
* * *
-ALTI: İyimser yanım bana şunu söylüyor : Eğer iki parti de kendini merkez sorumluluğu içinde hissederse, başımıza bela olan bu kutuplaşmayı da aşabiliriz.

Mevlânâ türbesinde söylenenin sembolik bir anlamı var mı ? 

BAŞBAKAN Davutoğlu, ilk mesajlarını Mevlânâ türbesinden verdi. Mevlânâ’nın hepimize verdiği evrensel mesaj bellidir. Sevgi, kardeşlik, hangi düşünceden olursan ol, birlikte olabilme duygusu… Başbakan’ın konuşmasını dinlerken kendi kendime bunu sordum. Bizleri şaşırtmasına karşın acaba bu seçim, böyle evrensel bir duygunun siyasete egemen olmasına vesile olabilir mi?
Bence en büyük görev iktidar ve ana muhalefet partilerinin…

17-25 stresi kalktı dediğim için Twitter’cılar bana çok kızdı

DÜN akşam hem Kanal D’de, hem CNN Türk’te şunu söyledimn : “Umarım %49 oy, AKP’ye bundan böyle çok daha özgüvenle davranma duygusu verir. Çünkü onlar açısından stres yaratan 17-25 Aralık gibi soruşturmaların Meclis’e gelme ihtimali fiilen ortadan kalktı.”
Daha program sırasında arkadaşlarım aradılar ve büyük tepki olduğunu söylediler.
İyi de niye tepki duyduklarını anlamadım. Meclis’in %60’ına sahipken bu konuyu gündeme getirmemişsin, şimdi hangi güçle getireceksin? Bana kızacağınıza, işin bu tarafına bakın.
Ayrıca halk, bu olayı ilk sıraya koymadığını da verdiği oyla gösterdi.

İki taraf da trollerine hâkim olabilecek mi ?

ÇOK yorulduk… Çok da acılı günler geçirdik. Stres ve korkular hepimizin içine küçük trolleri yerleştirdi. Mevzilerden durmadan ateş ettik. Peki bu kutuplaşma hep böyle devam edecek mi…
Bence iyi bir trol dezenfektesi yapma zamanı geldi. Huzurlu bir 4 yıl geçirmek, büyük sorunlarımızı barış içinde birlikte çözmek istiyorsak, her kesimin içindeki trollerden arınma zamanı geldi.

Karşı mahalleye konuşma kararım daha da kesinleşti

SEÇİM sonuçlarını değerlendirirken aldığım ilk kararlar şunlar:
-İçimdeki öfkeyi bastırmak için daha da çok çaba harcayacağım.
-Beyaz TV’ye çıktığımda çok eleştiri almıştım.
-O zaman dediğim gibi, karşı mahalleyle daha çok konuşmak için elimden geleni yapacağım.
Bu sonuç hoşuma gitmese de samimi olarak içime sindirmek için elimden geleni yapacağım.
-Kendime dönüp, “Nerede yanlışım, nerede doğruyum?” değerlendirmesini yapıp,
doğru bildiğimde yürüyeceğim.
-Yaşadığım sürece, muhalefet etmenin de iktidar olmak kadar hak olduğunu
anlatmaya devam edeceğim.
-Elimden geldiğince, çevremdekilere, bunun yaşamın sonu olmadığını,
bildiğimiz yaşamı yaşamayı sürdüreceğimizi anlatmaya devam edeceğim.

===========================

Dostlar,

Ne diyelim, üstad gazeteci – yazar Ertuğru Özkök böyle düşünüyor..

Biz de “SÜKUNET HER ZAMAN İYİDİR…” diyoruz..

Başbakan Davutoğlu’nun Balkon konuşmasını çok dengeli ve ılımlı bulduk..
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yazılı demecini de..
Ancak geçmişte de başlangıç demeçleri çoook sakin ve barışçı idi..  Sonra fırtına!
Bu kez gereğini yaparlarsa Türkiye de kendileri de biraz nefes alır, gerilimi düşürebiliriz.
En önemlisi toplumdaki tehlikeli boyutte etnik – dinsel kutuplaşma
Bu eksenlerde gerilimi mutlaka ve hızla indirgemek zorundayız..

Bölücü örgüt terörünü anladığı dilden mücadele ile kararlılıkla tasfiye etmek zorunlu.

Sonra DEMOKRASİMİZİ HERKES İÇİN 1. SINIF KILMAK..
Sonra mutlaka ekonomik demokrasi... Bölgesel dengeli – hakça kalkınma

Batı’ya da “İÇİŞLERİMİZE KARIŞMA!” çıkışı..
Bölgede barışçı politika, kimsenin içişlerine karışmama, sınırlara saygı..
Sonra Kürt sorunu kalır mı? Kürtçülük yapmak isteyene izin vermezseniz elbette..

Haydi Türkiye, kolay gele…
Her yeni durumun sunabileceği – barındırabileceği fırsatları görmeli, çekip çıkarmalı.

Sevgi ve saygı ile.
02 Kasım 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Görsellerle Türkiye… 21 Haziran 2015..

Görsellerle Türkiye… 21 Haziran 2015..


Yılın en uzun günü 21 Haziran…

21 Haziran 2015 ayrıca uzun bir gün olacak Türkiye için..
Güneydoğu sınırlarımızda son derece ciddi gelişmeler yaşanmakta..

Ülkemiz adım adım, göz göre göre bölünüp parçalanmaya sürüklenmekte..

Siyasal iktidar hem göz yummakta hem de “AÇILIM” adlı tuzak sözcük ve süreçle
bu ürkünç (vahim) gelişmeye ne yazık ki çanak tutmakta..

BOP Eşbaşkanlığı süreciyle ve BOP Eşbaşkanı’nın onlarca kez TV’lerde itiraf ettiği üzere..

Feryadımızdır… Tarihe not düşüyoruz..

AÇILIM ABD – AB dayatmasıdır; taşeronu AKP’dir!

Apaçık hedefi Birleşik Büyük Kürdistandır!

HDP de bu sürecin emperyalizm güdümündeki silahlı terör örgütü PKK‘nın
“yasal” (!?) uzantısıdır. Çıkıp apaçık ülkemizin ve ulusumuzun bölünmez bütünlüğüne
sahip çıkabiliyorlar mı? Turnusol kağıdı budur..

Etnik temelde siyaset utanç vericidir, çağdışıdır..

Tüm insanlarımız için, asla halk ve ülke olarak bölünmeden,
tekil (üniter) yapımızı kesinkes koruyarak demokrasimizi en üst uluslararası standartala kavuşturmak başlıca hedefimiz olmalıdır.

Salt siyasal değil, ekonomik demokrasiyi de…
Hızla kalkınıp varsıl ve güçlü bir ülke olmak ve ekonomik büyümenin nimetlerini
yurttaşlara, bölgelere adil olarak dağıtmak..

Bunun nasıl yapılacağının politik programları yarışmalıdır seçimlerde..

Düşündürcü görseller aşağıda..

Sevgi ve saygı ile.
21 Haziran 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Slide1 Slide2 Slide3 Slide4 Slide5 Slide6 Slide7 Slide8 Slide9 Slide10 Slide11 Slide12 Slide13

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2011 Başında Türkiye ve Geleceğe Bakış / Looking at Turkey and The Future in Early 2011

Corlu_konf_2011_Basinda_Turkiye_ve_Gelecege_Bakis_4.2.11