Kategori arşivi: Hekim Saltık

ABC Gazetesinde Yer Alan Açıklamamız..

Başarısızlığın nedeni ekonomi, “14 günlük kapatmaya zorunlu kalacağız”!

06 Ağustos 2020, ABC Gazetesi
Cumhuriyet gazetesinden Sibel Bahçetepe’nin haberine göre, test sayılarının yetersizliğine dikkat çeken Saltık, “Örneğin Rusya 198 bin, İngiltere 246 bin test yapmış her 1 milyon nüfus için. Ölüm sayıları olarak bakıldığında ise Türkiye’nin 5,748’e ulaştığını görüyoruz. Açıklanan rakamların Türkiye gerçeğini hiç yansıtmadığı gerçeği ile karşı karşıyayız. Çok değişik verilerle, kanıtlarla ortaya kondu bu. Örneğin Erzurum Valiliği günlük 200, Malatya Valiliği ise günlük 100’ün altına inmeyen olgu sayılarını açıkladı. Ancak Sağlık Bakanlığı’nın verilerine baktığımızda, Erzurum ve Malatya’yı içine alan, her biri 6-7 ili içeren 2 ayrı bölge için 45 dolayında olgu bildirildiğini gördük. Bu durum güven bunalımı yaratıyor.” dedi.

“İKTİDAR EKONOMİYİ DURDURMAK İSTEMİYOR”

“MÜCADELE ALATURKA YÖNTEMLERLE YAPILDI”

Saltık, “Türkiye’nin salgınla ilgili açık başarısızlığındaki temel neden ekonomik yetersizlikleridir. 2-3 günlük piknik ya da bayram karantinaları denebilecek alaturka yöntemlerle iktidar bu mücadeleyi götürmeye çalıştı, olmadı… Korkarım ki, eylül ortalarında ya da sonlarına doğru okullar da açılırsa, ayrıca 11 Mayıs’tan bu yana AVM’leri açarak geldiğimiz ölçüsüz açılım – saçılım politikaları, Kurban Bayramı ve tatil yerlerinin açılması olgu sayılarında bir patlamayla yansıyacak. Belki eylül sonlarına doğru kaçındığımız, ötelediğimiz 14 günlük kapatmaya zorunlu kalacağız. Kaçındığımız 50 milyar dolara yakın harcamayı da fazlasıyla yapmış olduk. Salgın ülkemizde 5. ayını bitiriyor. Maliyeti korkunç boyutlara ulaştı. Olgu ve ölüm sayılarını da en az 2-3 ile çarpmak gerekiyor.” ifadesini kullandı.

Artı TV Programımız – 04.08.2020

Dostlar,

Artı TV‘den Sayın Nazım ALPMAN’ın konuğu olduk önceki gün; 05 Ağustos 2020 günü.. Yaklaşık 45 dk. kapsamlı bir irdeleme yaptık..
Kurban Bayramı sonrası COVID-19 olgu sayıları  PATLADI!..

Türkiye’nin bu ciddi sorunu mutlaka akla ve bilime dayalı olarak çözmesi gerek..
Hem de olanaklı en büyük hızla..
Epidemiyoloji bilim dalının ilkeleri, kuralları temel rota.
Bu yoldan asla sapılmamalı..

İzlenmesi, paylaşılması ve gereğinin yapılması dileğiyle ilgi ve bilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 06 Ağustos 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

İNSANCA YAŞAMAK İÇİN GÜVENCELİ TEMEL GELİR

Ankara Tabip OdasıANKARA TABİP ODASI

İNSANCA YAŞAMAK İÇİN GÜVENCELİ TEMEL GELİR

Pandemi süresince halkın sağlığını korumak için mücadele eden sağlık çalışanları, Haziran ayında gelirlerinde %40-60 oranında kayıp yaşadılar.

Sağlık meslek örgütü olarak; yoksulluk sınırı 7900 TL olan bir ülkede her çalışanın, bu sınırın üzerinde, güvenceli ve emekliliklerine yansıyan temel ücretlendirme ile gelir almaları gerektiğini savunmaktayız.

Sağlıkta dönüşüm programı 2003 yılında uygulanmaya başladıktan sonra da her açıklamamızda insanca yaşam için gerekli temel ücretlendirmeden yana olduğumuzu vurguladık.

Sağlık iş kolunda performansa dayalı, güvenceli olmayan, çalışma barışını bozan ve sağlık hizmetinin bütünselliğine zarar veren ödeme şekline karşı durduk. Parça başı ödeme ve ücretlendirmenin nitelikli sağlık hizmeti sunumunun önündeki önemli engellerden biri olduğunu da vurguladık.

Sağlık Bakanının pandemi sürecinde özveriyle çalışan ve yaşamlarını tehlikeye atarak mesleksel faaliyetlerini yapan her kademedeki sağlık çalışanına tavandan ek ödeme yapılacağı açıklamasının ardından; Mart, Nisan ve Mayıs aylarında sağlık çalışanları arasında eşitsiz bir şekilde ek ödeme dağıtımı yapıldı. Yine Bakan tarafından 1. Basamak sağlık çalışanlarına da ek ödeme yapılacağının duyurulmasına rağmen, ASM’de hiçbir sağlık çalışanına bu dönemde ek ödeme yapılmadı.

Yeniden açılma ile birlikte Haziran ayında ise Ankara’daki pandemi hastanelerinin hiçbirinde ek ödeme yapılmadığı gibi, normal sağlık hizmeti sunan; yeniden açılan hastanelerin önemli bir kısmında da hiçbir sağlık çalışanına ek ödeme yapılmamıştır. Pandemi olmayan 4 hastanede bir miktar ek ödeme yine eşitsizlikler içerecek şekilde dağıtılmıştır.

Bu konuda İl Sağlık Müdürlüğü yetkilileri ve hastane yöneticileri ile yaptığımız görüşmelerde hastane gelirlerinin yetersizliği ve Maliye Bakanlığından ek bir ödeme yapılmamasından ötürü döner sermaye dağıtamayacakları bilgisini aldık.

Her kriz döneminde olduğu gibi bu krizin bedelini de yine emekçiler ödemektedirler.

Pandemi sürecinde yoğun çalışma temposunun yol açtığı fiziksel ve ruhsal yorgunlukların yanı sıra, evlerine bile gidememek sağlık çalışanlarını sosyal açıdan da mağdur etmiş olup; tüm yoğun çabalarına rağmen krizin bedelini hem yaşamları hem de ekonomik kayıplarla ödemeye mahkum edilmişlerdir. Kaldı ki, enfekte olmaları durumunda Covid-19 meslek hastalığı olarak kabul edilmediğinden hak kayıplarına uğramakta, ücretler kesilmekte ve adeta mağduriyetleri cezaya dönüştürülmektedir.

Önümüzdeki süreçte sağlık hizmeti sunumunun, sağlık çalışanlarının motivasyon eksikliği ve tükenmişliği ile birlikte sürdürülebilir olmadığını vurgularken buna yönelik çalışma koşulları ve maddi koşulların düzeltilmesi konusundaki girişimlerin acilen yapılması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyoruz.

Ankara Tabip Odası

BUGÜN ÇOK KIZGINIM!

BUGÜN ÇOK KIZGINIM!

Dr. Ceyhun BALCI
https://cumhuriyetciyorum.wordpress.com/2020/08/04/bugun-cok-kizginim/ 05.08.2020

Hemen her gün kızmamızı gerektiren şeyler yaşıyoruz. Bugünkü kızgınlığımın nedeni iki meslektaşımın pisi pisine yaşamını yitirmesi. Korona salgınına başından bu yana ön cephedeki hekimlerden ve sağlık çalışanlarından kurbanlar verdik.

Kuşkusuz hekimlik riskli ve tehlikeli bir meslek. Yine de, hekimliğin görev tanımında yok yere ölmek yok! Sözü eğip bükmeye gerek yok! Birisi Kahramanmaraş’tan diğeri Diyarbakır’dan gelen iki hekim ölümünden ülkemizi yönetenler sorumludur. Salgının ilk dönemini şu ya da bu şekilde geride bırakan ülkemizin 1 Haziran’dan bu yana yaşanan “normalleşme” sürecini iyi yönetmediği hemen her gün örnekleriyle dile getiriliyor..

Her akşam sosyal medya ya da diğer ortamlar yoluyla çığlık çığlığa olan bir sağlık bakanı izler olduk. Kimi zaman yalvaran bir biçemle de seslendi yurttaşlara.

Sürecin adını “normalleşme” koymak hataların en büyüğüydü. Normalleşme dedikten sonra toplumdaki gevşemenin önüne geçmek hiç de kolay değildi.  Oysa asıl tehlike “normalleşme” ile birlikte kendini gösterecekti. Göstermeye başladığını Ankara başta olmak üzere Anadolu kentlerinden gelen olumsuz haberler kanıtlıyor.

Son günlerde özellikle plajları konu alan haberler ürpertici görüntüler oluşturdu. Maske ve sosyal mesafeden iz yoktu çoğunda. Diğer yandan, pazar yerleri, kurban satış alanları ve aklınıza gelebilecek hemen her sosyal ortam koronaya meydan okur gibiydi. Tam da burada sormak gerekir! Devlet ne için var?

Hak arayanları biber gazıyla dağıtmak, haber yapanları sabaha karşı derdest etmek ya da aklınıza gelebilecek her türden masum toplumsal olayı şiddetle bastırmak için mi? Yoksa, kural ve sınır tanımayan, kendi sağlığıyla birlikte karşısındakinin ve dolayısı ile toplumun sağlığını hiçe sayanları her akşam yalvaran sosyal medya iletileriyle umarsızca izlemek için mi?

Plajlarda mı kurallar hiçe sayıldı! Devletin gücü orada kendisini göstermeli! Pazar yeri ya da başka bir ortamda mı duyarsızlık sergilendi! Oralarda da gücünü gösterip, kuraltanımazları yaptıklarına pişman edersin!

Kuşkusuz yurttaşlar arasında duyarsızlar, aymazlar ve kuraltanımazlar eksik değildir. İşte devlet dediğimiz düzenek tam da burada gereklidir. Salgında sıçrama yaşadığımız bugünlerde işlerin daha da kötüye gitmesi olasıdır. Bir hekim olarak hem yurttaşlara hem de onları yola getirmekten uzak tutumuyla devletimizin başındakilere kızgınım!


Yurttaşların ve devletin korona salgınındaki hataları insanların yanı sıra ön cephedeki hekimlerin ve sağlık çalışanlarının ölümüne neden oluyor. Yurttaşlar ve devlet sorumlu ve özenli olmalı!

Hiç kimse ve özellikle de hiçbir hekim ve sağlık çalışanı yurttaşların ve devletin başındakilerin sorumsuzluğu nedeniyle ölmek durumunda değildir.

Kahramanmaraş’ta yaşamını yitiren meslektaşım 1985 doğumluymuş. Tıp fakültesini bitirdiğim yıl dünyaya gözlerini açmış. Meslek yaşamımla yaşıtmış! Ölmemeliydi! Yanlışlar bu denli yaşamımıza girmemiş olsa, bu yanlışları önlemekle yükümlü devlet yöneticileri yanlışların giderilmesi için bir şeyler yapmış olsa yaşıyor olacaktı.

Bugün çok kızgınım!

Bir çift söz de SGK denen patron dostu emekçi düşmanı kuruma! Korona nedeniyle yaşamını yitiren sağlık çalışanlarını meslek hastalığına bağlı ölmüş saymak için daha ne kadar bekleyeceksiniz?

Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının da bir dayanma gücü var! Aylardır süren salgın, toplum kadar onları da yordu. Bu yoğunlukta çalışmanın daha fazla sürdürülmesi olası değildir.  Yurttaşlarımızın ve devletin başındakilerin sağlık çalışanlarını artık alkışla güdüleyemeyeceği iyice algılanmalı!

İNSAN DEDİĞİN…

İNSAN DEDİĞİN…

...

Konuk yazar :
Naki Selmanpakoğlu
E. Tabip Profesör Albay

Haberlere bakılırsa pek çok ölü ve yaralı var, yaralıların çoğu da yanık. Canları yakmışlar.
Türkü yakanları ateşle yakmışlar! Onlarla yanmak, acımı acılarına katmak, ya da derman olmak vardı .
Geç bunları şimdi. Bakalım kimler gelecek yanık servisine.
Kültür Bakanı, bakmayanı, önde gideni, arkada kalanı kısacası alayı hastanedeydi o gün.
Bağdat değil Sivas yanmıştı bu kez, gayrısı boştu.
On – on beş yanıklı acil servise alınmış, bizi bekliyor.
Aklım Cafer’le Lütfiye’de. Bensiz gittiler. Götürmediler beni “Askersin gelme” dediler.
İlkin duvara yakın bir yatakta Lütfiye’yi gördüm. Sarıp sarmalamışlar, kolunda serum, gözlerinde kocaman bir soru işareti, şaşkın bekliyor. Bana ve hiçbir yere baka baka. Lütfiye’nin uzağında bir başka yatakta Cafer,
bir gözü eşi Lütfiye’de bir gözü bende, bir şeyler anlatmak istiyor.

Acilin her yanına sinmiş yanık kokusu, Alışık olmayanın dayanması zor. Lütfiye’de kül rengi bir öksürük. Sorular soruyor, yanıtlayamıyoruz. Cafer, yüzü hariç tüm bedeni sarılı. O kendi derdini unutmuş, Lütfiye için perişan. Ben her ikisi ve diğerleri için telaştayım.
Hepsini yanık servisine yatırdık. Hızla yapılanları gözden geçirip tedavilerine başladık.
Yanık acısına katlanıyor insan ancak böylesi yürek yakan bir acıya katlanmak güç.
Ne ameliyatlar ne pansumanlar gideremedi o yanık kokusunu ve yakılmak duygusunu.
Cafer en çetin ameliyat acılarını sızıldanmadan geçirdi. Tanrıya değil acemaşirana inanırdı. Lütfiye’nin can yoldaşı, kendi yanığı değil onun yarasıydı tek tasası.
“Yetti artık doktor, ben de bittim ezberimdeki şiir de.” “Yetti be… Boş kaldığınızda Cafer gel ameliyata.” Pansuman uzayınca Ketamin bile acılarını dindiremiyordu artık.
Kırk ömür yaşasa Madımak’ı unutmayacaktı.
Gülerdi sıcak sıcak, millet Bodrum’a gitti, O Sivas’a yanmaya. Her pansumanda acıyı unutturmak adına geçmiş günleri andık:

Kafa çekmişiz ucuz Tekel şarabıyla, balık köftesi yapmışız. Cafer bu işte uzman. “Ellerini yıkadın mı?” diye takılıyorum, zaten köfte sonu elleri bembeyaz. Lütfiye’nin Antep yemekleri nefis. Kızlarımızın adı Ceren.
Geldikleri gün koğuş kapısında göründü Nurullah, “Siye sauk gazuz getirem mi?”
Diğer hastalar gibi o da sevmişti Madımakçıları. Onlarla göz temasından hiç kaçınmıyordu.
Tek katlı, daire şeklinde ortada bir bahçeye bakan serviste ziyaretçiler ancak dış camdan perdeler açıkken içerisini görebiliyordu. Tüm odaların açıldığı yuvarlak bir koridor. Görevliler ve diğer hastalar dışında kimseyle konuşmak mümkün değil.

Nurullah sekiz yaşında Mardinli, dolaşabiliyor koğuşları.
Küçük yaşta yanmış. Yedi çocuklu bir aileden. Tek kilimle döşeli çoğu zaman döşeksiz bir tandır evinde yanmış. Nurullah’ı tandırdan kurtaran anası döşünü dövmekten bir hal olmuş. Tandıra lanet etmiş. Yezit koymuş tandırın adını. “Anam diyer bunları.”
Nurullah’ın çenesi göğsüne yapışık kalmış. İnsana hep alttan bakar gibiydi. Korkarak içer bir bardak suyu, gökyüzüne bakamaz yatmadan. Boynunun açılmasını en çok uçurtma uçurabilmek için isterdi.
Yedinci ameliyatta tam olarak açıldı boynu. O da yanık merkezinin kıdemlisi oldu.
Sonradan Lütfiye bir kitabında bahsetti Nurullah’tan.
Yanık, burun kanatlarını çekmiş, havalanacak bir tay gibi.
Yaşı daha küçük amma kelam-ı kadim dili, az konuşuyor.
Çevirir arabeske radyonun düğmesini.
Yanık yarasını kapatmak için vermeye razı oldu sünnet derisini.
Nurullah âşık olmuş dediler. Kabullenmedi.
“Ben hiç âşık olmadım olmayacağım.”
“Neden?”
“Ablam var o zaman başkaları da ablama âşık olur.”
Yüreğinde ve sesinde kavak yapraklarının pırpırı ile Lütfiye ona aşkın kötü bir şey olmadığını anlatırdı. Birinin taze yanığı diğerinin eski yanığına yoldaş oldu.

                          İnsan dediğin saçaktaki
                         Güvercinin farkında olacak
                         Ve bir çiçek açacak kendince.
                         Bu aşk var ya bu aşk;
Dikkat!
Yangında ilk kurtarılacak.

Lütfiye şiiri okurken şairi Metin Altıok’un yan koğuşta hâlâ yaşadığını sanıyordu.

Aylar sürdü acılı yanık pansumanları tek acısavar Nurullah’ın soğuk gazozlarıydı.
Dışardan yiyecek yasak.
Nice sonra odasına girdiğimde Lütfiye okuduğu kitabı ters çevirip yatağa bıraktı:
“Doktor bana ne oldu?”
“Trafik kazası geçirdiniz.”
“Yok mu haber yapan bir gazete baksak”
“Vardır buluruz, boş ver şimdi, sen nasılsın?
Seversin, Tamburi Cemil Bey’in Ninni’sini, çalalım mı ?”
“He valla sevinirim. Cefo da mı kaza geçirdi?
“Onunki hafif. Tek derdi sen, gerisi iyilik güzellik.” Güldü. Güldüm.
Lütfiye’de çiçek açmayan gülüşüm, Cafer’de soluyordu.
“Niye devamlı odamızı değiştiriyorsunuz?”
“Kim bu aynadaki kadın?”
“Gençler neden ellerinde mumla nöbet tutuyorlar?”
Halüsinasyon nöbetlerinde, Cafer’e sorulan yanıtı olmayan sorular.
Cafer ne zaman sorularla bunalsa Nurullah’ı çağırırdı. O da,
“Görürem sen düşünisen, senin diyacağın budur” deyip yolu açardı.
Sonunda Lütfiye’nin gazete yasağı kalktı. Spor ve magazin sayfaları verildi.
Elindeki sayfalarda barış arıyor bulamıyor, sıkılıyordu. Sayfalar filmlerdeki tren penceresi.
“Hiç olmazsa sağ kolumu sarmayın ki kalem tutsun ellerim.”
Ziyaretçileri gelip telefonla konuşmaya başlayınca dışardaki bir dünyanın hala var oluşu yansıdı gözlerine. Her şeyin yasak olduğu Kerbelâ günlerinden çıkmaya insanları tanımaya başladı.
“Geldik biraz, kaldık bir yaz.” diyerek taburcu olmak istedi, İyi o zaman çıkartalım. Merkezin masrafı azalsın. Servisin orta bahçesindeki sedir ağaçlarını, dışardaki akasyaları seyretmekten bıktı anlaşılan.
“Nurulaaah… “
Cafer’in sesi odasından geliyor, yarı kısık ama gür.

Denizden geçen tekneye kıyıdan sesleniyormuş gibi bağırıyor: “Nurulaaaaah!” İçeri girdim.
“ Hayrola Cafer? Nurullah taburcu olalı haftalar oldu.”
Geldiğinden beri unuttuğu o gevrek kahkahalarından birini attı.
Acılardan yepyeni bir kahkaha yaratıyordu, ya da kırmızı bir karanfil.
“Yahu hoca, Nurullah Mardin’den telefon edip beni istemiş. Pansumandan yeni çıktı gelemez deyince hemşire, o da bağırsın, hiç olmazsa sesini duyayım demiş. Hadise bu.”
Aldım ahizeyi elime, Cafer’in umuduna sesleniyordu:

“Cafo Babey gökyüzünü seyrediyem.”
****
https://www.bulutyazardergisi.com.tr/dergi-insan-dedigin-166
Bulut Yazar Dergisi “MADIMAK” Özel Sayısı

Kuşkular artıyor! Bakanlık toplam 1083 dedi, salt “Ankara’da 1400 olgu var!”

Kuşkular artıyor! Bakanlık toplam 1083 dedi, salt “Ankara’da 1400 olgu var!”

İYİ Parti Milletvekili Dr. Aylin Cesur, Sağlık Bakanlığı‘nın açıkladığı verilerin gerçekleri yansıtmadığını ifade ederek Ankara’da günlük vaka sayısının 1400’ün üzerinde olduğunu söyledi. Cesur, Bilim Kurulu üyelerinin de uyarıları nedeniyle TV kanallarına açıklama yapmasının engellendiğini dile getirdi.

İYİ Parti Isparta Milletvekili Dr. Aylin Cesur, son zamanlarda artan koronavirüs verilerindeki kuşkuları bir kez daha kamuoyuyla paylaşarak tepki gösterdi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın ‘Endişeliyiz’ açıklamalarına da değinen İYİ Parti’li Cesur, “Biz 8 aydan beri endişeliyiz, Bakan Bey geç kalmış” dedi.

“HEP GEÇ KALARAK…”

Hükümetin Covid-19’a müdahale aşamasında geç kaldığını ifade eden Aylin Cesur,

  • “Bir de, hükümetler endişe duymaz, çözüm üretir. Covid-19 işinde hep geç kalarak hareket ettiğimiz için halen 1. dalgada boğulan az sayıda ülkeden biriyiz..”
    sözleriyle izlenen politkaları eleştirdi.

“YALNIZCA ANKARA’DA 1450 GÜNLÜK VAKA”

Açıklanan resmi verilerin inandırıcı olmadığını ifade eden İYİ Parti Milletvekili Cesur, “Resmi Covid-19 ölü 5700’lerde, vaka: 233 binlerde, günlük vaka 1000’lerde açıklanıyor. Sağlık Bakanı endişelenmekte haklı; sadece Ankara’da dünkü vaka sayısı 1450’ymiş çünkü. Asıl doktorlar endişeli ve bize ulaşıp bilgi veriyorlar. Daha ne kadar saklanırdı ki; ucunda ölüm var” diyerek Sağlık Bakanlığı’na tepki gösterdi.

BİLİM KURULU ÜYELERİNE SESLENDİ

Bilim Kurulu üyelerinin yaptıkları uyarılar neticesinden TV kanallarında açıklama yapmalarının engellendiğini de vurgulayan Dr. Aylin Cesur, şu soruları yöneltti:

“Değerli Bilim Kurulu üyeleri: Sadece Ankara’da dünkü vaka 1400’ün üstünde midir? Her gün TV’lerdeki bilim kurulu üyeleri, gerçekte sayılar en az 3 kat fazla olduğu için mi artık TV’lerde değiller? Temaslılara bile test yapılmama talimatı ne tür bir normalleşmedir?”

KRT TV Programımız – 4 Ağustos 2020

Dostlar,

4 Ağustos 2020 günü katıldığımız KRT TV programında Sn. Çiğdem AKDEMİR’in konuğu olduk..

Kurban bayramını izleyen ilk günde KORONAVİRÜS SALGINI PATLADI!

Ankara dahil, ülkemizin pek çok yerinde kamu hastanelerinde ve yoğun bakım birimlerinde yer kalmadı!

Hazin tabloyu irdeleyen 12,5 dakikalık özlü değerlendirmeyi izlemek için lütfen tıklayınız..

İzlenmesi ve paylaşılması dileğiyle..

https://www.youtube.com/watch?v=4O1UvsNF3X8
****

Geçelim niteliklisini, standart bir filyasyon çalışması ile Ayasofya kökenli hastaların teker teker kaynakları bulunur.. Çok kötü de yapsalar kimi ipuçlarına Sağlık Bakanlığı ulaşır, ulaşmıştır.
Bilimsel Danışma Kurulu üyelerine ne denli veri “koklatılır” bilemiyorum..
**
Sağlık Bakanı da önceki gün “ön almak” için “endişeliyim” buyurdular..
Bal gibi göze aldılar bu sonuçları..
Turizm sektörü, hayvancılık pazarı..
**
İşte hendek, işte deve..

İşte CEO / RTE işte AŞ / Türkiye..

*
Ankara’da ve Türkiye genelinde bir hastalık patlaması yaşanıyor..
Yataklar doldu..
Söylemedik mi; bayramdan önce en az 4 gün KAPATIN!
Demedik mi??
Çok yönlü kurban “bayramı” !!??
Masum hayvanları boğazla kurban sanarak.. derin dondurucu satışları patlasın;
Karayollarında trafik canavarı ve kurbanı ol..
Koronaya da kurban ver ve koronaya bayram ettir..
*
Tüm bunların aktörü / öznesi şu “insan” denen, zekasıyla aptalca şişinen yaratık mı?

Sevgi ve saygı ile. 05 Ağustos 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

Ankara Tabip Odası Yeniden Açılma (“Normalleşme” Haziran-Temmuz 2020) Süreci Değerlendirme ve Anket Analizi Sonuçları

Ankara Tabip Odası Yeniden Açılma (“Normalleşme” Haziran-Temmuz 2020) Süreci Değerlendirme ve Anket Analizi Sonuçları

Ankara Tabip Odası Yeniden Açılma (“Normalleşme” Haziran-Temmuz 2020) Süreci Değerlendirme ve Anket Analizi SonuçlarıCOVID-19 pandemisi sürerken ve salgın tam olarak denetim altına alınmadan 1 Haziran’da başlatılan yeniden açılma süreci ardından Haziran ortasında başlayan Türkiye genelindeki vaka artışları Temmuz ayı boyunca da sürerek bu gün bulunduğumuz vahim noktaya kadar geldi. 1-7 Haziran 2020 tarihlerinde, “yeni normal dönem”in ilk haftasında, günlük doğrulanmış yeni hasta sayısı ortalama 884 iken, 20-26 Temmuz 2020 arasında 923’e yükselmiştir. Benzer biçimde 1-7 Haziran 2020 tarihlerinde yapılan on bin PCR testi başına 207 yeni hasta belirlenirken, bu sayı 20-26 Temmuz 2020 haftasında %36 bir artışla on bin PCR testi başına 282 yeni hastaya yükselmiştir. Bu süreçte en çok vaka artışının yaşandığı iller arasında Ankara; Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca‘nın da basın açıklamalarında dikkat çektiği gibi sürekli olarak ilk 5 il arasında yer aldı.

Sahada aktif çalışan sağlık emekçilerinden (filyasyon ekibinde görevli, poliklinik hizmeti veren ve yoğun bakımda görevli sağlık çalışanlarına kadar) aldığımız bilgiler doğrultusunda Ankara’da günlük pozitif Covid-19 vaka sayısının bine yaklaştığını belirtmek istiyoruz. Son günlerde vaka sayısındaki artışla birlikte Ankara’da salt COVID-19 hastalarına sağlık hizmeti sunan pandemi hastanelerin servis ve yoğun bakım üniteleri %100 doluluk oranlarıyla hizmet vermektedir. Pandemi hastaneleri dışındaki kamu sağlık kuruluşlarının yoğun bakımlarında da ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır.

Özellikle pandemi hastanelerinde anlık olarak değişmekle birlikte doluluktan dolayı servis ve yoğun bakım birimleri COVID-19 hastası kabul edemez hale gelmiştir. Klinik olarak semptomu olan ve akciğer tomografisinde yaygın pnömonik infiltrasyonu bulunan hastalara yer bulunmamaktadır. Yoğun bakım ünitesinde yatması gereken hastalar acil servislerde sedyeler üzerinde takip edilmektedir. Bu hastanelere başvuran hastalar zaman zaman diğer hastanelere yönlendirilirken, pandemi dışındaki hastaneler,  normal sağlık hizmeti sunan sağlık kuruluşlarında da yer bulunamayınca hastalar evlerine gönderilmektedir. Yeniden açılma döneminde yani 1 Haziran’dan bu yana normal sağlık hizmeti sunumu için planlanan ve pandemi hastanesi olmayan birçok hastane vaka sayılarındaki artış nedeniyle COVID-19 hastası dışında hastaya hizmet verememektedir.

Pandemi hastanelerinde salgının en yoğun olduğu Nisan Mayıs aylarında bile her odaya 1 (+) hasta kabul edilirken, şimdilerde bu odalara 2^’şer hasta yatırılmaktadır. Ankara’da kamu özel işbirliği ile işletilen bir hastane de COVID-19 hastalarının kabul edildiği her biri yoğun bakım biriminin hasta kapasitesi normal koşullarda 16 iken, 8’er hasta eklenmiş, 16 hasta kapasiteli yoğun bakım birimlerinde 24 hastaya hizmet verilmeye başlanmıştır.

Öte yandan sadece COVID-19 hastası kabul etmesi gereken pandemi hastaneleri sağlık kurulu hizmetine de açılarak günlük 100’ün üzerinde Sağlık Kurulu hastasına hizmet verilmeye başlanmıştır. Yaşlı ve kronik rahatsızlığı bulunan hastaların, COVID-19 hastalarıyla aynı ortamda sağlık hizmeti almaları büyük bir risk oluşturmaktadır.

Söz konusu yoğunluk, pandemi hastanelerinde fiziksel mesafe ve hijyen önlemlerinin de geri plana itilmesine ve uzayan kuyruklarda bulaş riskinin çok fazla artmasına neden olmuştur.

Yeniden açılma döneminde yaşanan vaka artışları ve hükümetin saydamlıktan uzak politikaları sağlık personeli üzerinde tedirginlik, kaygı artışı, tükenmeye dek varan etkilere yol açmıştır. Pandemi sürecinde 51 sağlık çalışanı, 1 Haziran’dan bu yana ise 8 sağlık çalışanı daha yaşamını yimirş olup, sağlık çalışanları enfekte olmaya devam etmektedir. Ne yazık ki gelinen noktada salgın denetimsiz bir biçimde, gayri ciddi ve bilimsel veriler dışındaki yönetsel kararlarla bastırılmaya çalışılırken, tüm sorumluluk bireylere yüklenmektedir.

Sonuç olarak; salgın döneminde ancak bulaş kaynağına ulaşarak, karantina ve izolasyon sağlanarak bulaş engellenebilir. Temel koruyucu sağlık hizmetinin; epidemiyoloji bilimine uygun yapılmadığı ve hastaların tedavi kurumlarında karşılandığı durumlarda sağlık kuruluşları yetersiz kalabilir ve toplum ve elbette sağlık çalışanları ağır bedeller ödemeyle karşı karşıya kalabilir.

Ankara Tabip Odası olarak anket sonuçlarını açıklarken amacımız sağlık çalışanlarının yeniden açılma dönemine ilişkin görüşlerini alarak durum tespiti yapmak ve sorunların çözümü konusunda sağlık yöneticileri ile iletişime geçerek sağlık çalışanlarının fiziksel, ruhsal, sosyal yönden sağlıklı kalmalarına katkıda bulunabilmektir.

Yasal Meslek örgütü olmanın sorumluluğuyla; sağlık çalışanlarına düzenli tarama testi, çalışma koşullarının pandemiye uygun düzenlenmesi, eksiksiz kişisel koruyucu sağlanması.. başlıca istemlerimizdir.

Sürecin izleyicisi olmaya devam edeceğiz.

Yeniden Açılma Süreci Anket Analizini incelemek için tıklayınız.

Ankara Tabip Odası

Dünya Sağlık Örgütü’ndan koronavirüs aşısı açıklaması

Dünya Sağlık Örgütü’ndan koronavirüs aşısı açıklaması

Dünya Sağlık Örgütü – DSÖ’den koronavirüs salgınında umut ışığı olan aşı çalışmaları ile ilgili flaş bir açıklama geldi. Peki dünya aşıyı bulmaya ne kadar yakın.

DSÖ, Covid-19 aşısı için umut olduğunu söyledi. Kurumun başkanı Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, basın toplantısında konuyla ilgili “sorunu çözecek sihirli anahtar henüz yok belki de hiçbir zaman olmayacak” ifadelerini kullandı.

Dr. Tedros, tüm dünyadaki insanların sosyal mesafe başta olmak üzere önlemlere uymasını, elleri yıkayarak, maske takmaya devam etmesini istedi. Küresel çapta Covid 19 tanısı konanların sayısı 18 milyona çıktı. Can kaybı sayısı ise 700 bine yaklaşmış durumda.

Kurumun Cenevre’deki merkezinde konuşan Ghebreyesus, bağışıklık sistemi üzerindeki çalışmalara ilişkin şunları söyledi:”Birden fazla aşı çalışması şu anda klinik testlerdeki üçüncü aşamaya geçmiş durumda. Hepimiz, enfeksiyonları önleyecek birden fazla aşıya sahip olmayı umuyoruz. Ancak sihirli bir anahtar henüz bulunmuş değil, belki de hiçbir zaman bulunmayacak.”

Dr. Tedros, koronavirüs tanısı konan annelerin de çocuklarını emzirmeye devam etmeye cesaretlendirilmeleri gerektiğini de savundu.

Toplam 165 aşı çalışması devam ediyor

Dünyada şu anda temel olarak iki farklı aşı çalışması yürütülüyor. Birinci kategoride, virüsün genetik kodu üzerinden aşı üretilmesi amaçlanıyor. Diğerinde ise Uzmanlar farklı aşı çalışmalarının başarılı olmasının da önemini vurguluyor. Olası aşıların, farklı insan grupları üzerinde enfeksiyon oluşumunu önleme görevi görebileceği değerlendiriliyor. DSÖ verilerine göre Covid-19 için 24 Temmuz 2020’de aralarında Türkiye’nin de olduğu 10’dan çok ülkede toplam 165 aşı çalışması sürüyor. Türkiye’den Boğaziçi, Ege, Ankara, Ortadoğu Teknik, 9 Eylül, Selçuk, Acıbadem, Erciyes ve Bezmialem Vakıf üniversiteleri de aşı geliştirme yarışına dahil.

Dünyada 3. faza geçen salt 5 aşı adayı var 

Henüz klinik araştırma aşamasında olan bu aşıların bir kısmı DNA bazlı, bir kısmı da öldürülmüş ya da zayıflatılmış virüs kullanıyor. Çalışmalarda sağlıklı gönüllülere ilk fazda onlarca, 2 fazda yüzlerce, 3. fazda ise binlerce kişi üzerinde testler yapılıyor. Özellikle üçüncü faz, nüfustaki çeşitliliği temsil edebilmesi için çeşitli yaş gruplarını, sağlık sorunu olan insanları, hamileleri ve bebekleri de kapsıyor. Aşının muhtemel etkilerinin gözlemlendiği bu fazlar aşı çalışmalarında en kritik bölüm. Tümüyle sağlıklı kişilerin bu test süreci boyunca enfekte olması beklendiği için bu fazlar uzun sürüyor. Etik nedenlerle bu insanlara kasıtlı olarak hastalık bulaştırılmıyor. Dünyadaki aşı çalışmaları arasında, binlerce gönüllü ile gerçekleştirilen 3. faza geçen yalnızca 5 aşı adayı var:

Oxford/Astrazeneca: Viral vektör türünde geliştirilen bu aşı virüsteki ‘Spike Protein’ diye adlandırılan bölgeyi hedef alarak virüsün hücreye tutunma ve kendini çoğaltma yetisini kırma.

Daha önceki SARS ve MERS salgınlarında öğrenilen ve bir yere kadar geliştirilen bu teknik, Covid-19 aşı çalışmalarına başlandığında epeyce vakit kazandırdı ve daha şimdiden yüzlerce milyon doz sipariş aldı.

Astra-Zeneca ile ortak yürütülen aşı çalışmasıyla ilgili 20 Temmuz’da yayınlanan makalede 2. faz sonuçlarının umut verici olduğu ve istenen bağışıklığı sağladığı duyuruldu.

CanSino: Çin merkezli bir başka aşı çalışması olan Cansino da viral vektör türünde aşı geliştiriyor. Çin ordusunda 3. Faz denemelerine başlanan aşının da daha önceki fazlardaki etkisi The Lancet dergisinde incelenmişti.

Sinovac: Eski bir yöntem olan ‘inaktif virüs’ tekniğine göre hazırlanan bu aşıda, enfekte etme özelliğini yitirmiş olan virüs vücuda verilerek, vücudun hastalığa bağışıklık kazanması hedefleniyor. Haziran ayında 1. ve 2. fazda kritik bir yan etki gözlemlenmediğini açıklayan şirket, 3. faz çalışmalarına Brezilya’da süreceğini duyurdu. Bu yöntemin dezavantajı, üretiminin uzun ve maliyetli olması. Zayıflatılmış ya da öldürülmüş virüs ile üretilen aşılarda bu virüslerin çoğaltılması için milyarlarca tavuk yumurtası gerekli.

Sinopharm: Çin merkezli bir başka aşı çalışması olan Sinopharm da ‘inaktif virüs’ yöntemini kullanıyor. Şirket 3. faz çalışmalarını Abu Dabi’de yürütüyor.

Moderna: ABD’de geliştirilen bu aşı, daha önceki aşılardan farklı olarak virüsün kendisinin değil, genetik materyalinin (RNA) vücuda enjekte edilerek bağışıklık oluşturmayı amaçlayan bir yöntemi kullanıyor. Üretimde büyük avantajlar sağlayacak bu yöntemin başarılı olması halinde aşı teknolojisinde çığır açabileceği bilim çevrelerince öngörülüyor. Moderna şirketi de 3.faz çalışmalarına geçtiğini duyurdu.

Covid-19 aşısında nasıl zaman kazanıldı? 

Dünyada Covid-19 salgınını daha hızlı sürede kontrol altına almak için bazı aşamalar eş zamanlı yürütülüyor. Bazı şirketler ise henüz klinik araştırma sürecinin başındayken bile üretim ve lojistik için ön çalışmalara başlamış durumda.

Covid-19 aşısı çalışmaları başladığında bazı kurumlar daha önceki çalışmalarını (SARS, MERS) bu yeni tipteki Koronavirüs (SARS-CoV-2) için uyarlayabildi ve araştırma aşamalarını rekor sürede geçebildi. Çünkü COVID-19 , daha önce aşı çalışmaları başlayan diğer koronavirüslerle aynı aileden.

Kazanılan zamana karşın aşının tüm dünyaya ulaşabilmesi için biraz daha beklemek gerekecek. Bu aşı adayları insanlar üzerindeki deneyleri başarıyla tamamlasalar bile onay ve üretim sürecinin de belli bir süre alabileceği düşünülüyor.

Bunun yanında, salgın tüm dünyaya yayıldığı için tarihte ilk kez bu ölçekte bir lojistiğe ihtiyaç duyulacağı için, aşı için gerekli hammadde temini ve aşının dünyaya dağıtımı da şimdilik soru işaretleri ile dolu.

Aşılar nasıl üretiliyor? 

Günümüzde modern aşıların geliştirilmesi için iki temel kriter var; güvenlik ve etkinlik. Bir aşının tehlikeli bir yan etkisinin olmadığını ve hedeflenen hastalığa karşı bağışıklık sağladığını gösteren bu iki kriterin sağlanabilmesi için çok titiz ve uzun bir çalışma süreci gerekiyor.

Akademik araştırma ile başlayan bu süreç, laboratuvar ortamında yapılan araştırma ve deneylerle devam ediyor. Klinik deneyler ve ardından onay ve üretim aşamaları, en nihayetinde dağıtım ve aşılama aşamaları ile son buluyor. Uzun ve zahmetli olan bu süreç ortalama 10-15 yıl olarak kabul ediliyor.

Tarihte daha önce geliştirilen aşılara bakıldığında en hızlı üretilen aşının 4 yılda geliştirilen kabakulak aşısı olduğunu görüyoruz. Bazı aşıların geliştirilme süreci devam ediyor. Örneğin HIV’e karşı 40 yılı aşkın süredir etkili bir aşı henüz bulunamadı.

Salgın gibi olağanüstü durumlarda aşı üretim sürecinin kısaltılması için çok ciddi maddi kaynağa ve araştırmacıya ihtiyaç duyuluyor. Maddi yetersizlik ya da salgının yavaşlaması süreyi uzatıyor.

Covid-19 salgınının, kullanılan yeni tekniklerle, tarihte daha önce görülmemiş bir araştırma ve üretim sürecinin yaşanmasına neden olduğu ve aşı üretiminde yeni bir çığır açacağı bilim çevrelerince öngörülüyor. (https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/koronavirus, 4.8.20)

İçişleri Bakanlığı: Salgınla mücadelede yeni bir uygulamaya geçildi

İçişleri Bakanlığı: Salgınla mücadelede yeni bir uygulamaya geçildi

İçişleri Bakanlığı 81 il valiliğine  “Covid-19  Tedbirleri” konulu ek genelge gönderdi. İllerde vali yardımcısı ve ilçelerde kaymakamlar başkanlığında “Filyasyon çalışmaları takip kurulları” oluşturulacak, bu kurullarca her gün saat 16.00’da değerlendirme toplantısı yapılacak. Salgınla mücadelede yeni bir uygulamaya geçildi ve Kırıkkale pilot il oldu.

Buna göre 81 ilde uygulanacak tedbirler şu şekilde:

>> Evlerinde izolasyona tabi tutulan kişilerin, özellikle ilk 7 gün boyunca izolasyon şartlarına uyup uymadıkları, vali/kaymakam ve kolluk birimlerince her gün takip edilecek, denetlenecek.

>> İllerde vali yardımcısı ve ilçelerde kaymakamlar başkanlığında “Filyasyon çalışmaları takip kurulları” oluşturulacak, bu kurullarca her gün saat 16.00’da değerlendirme toplantısı yapılacak.

>> Valilikelerce il bazında hasta, yatan hasta, ağır hasta ve izolasyondaki kişi sayısındaki değişim bizzat takip edilerek artış ve azalışlara göre gerekli tedbirler alınacak.

>> Günlük ve haftalık artış oranları yüksek seyreden illerde valiliklerce ilave tedbirler ve denetim faaliyetleri en üst seviyede uygulanacak.

>> Düğün, nişan, sünnet vb. organizasyonlarda gerçekleştirilecek denetimlerde, birinci ihlalde uyarı, ikinci ihlalde idari para cezası, üçüncü ihlalde 1 gün süreyle faaliyet durdurma, dördüncü ihlalde 3 gün süreyle faaliyet durdurma cezaları uygulanacak.

>> Taziye evlerinde, evlerde, açık alanlarda, taziye yapılmaması hususunda tüm il/ilçe hıfzıssıhha kurullarında karar alınacak.

KIRIKKALE PİLOT İL OLDU

Salgınla mücadelede yeni bir uygulamaya geçildi ve Kırıkkale pilot il oldu. Kırıkkale özelinde;

>> Valilik bünyesinde salgın denetim faaliyetlerinin tek elden yönetildiği “il salgın denetim merkezi (İSDEM)” oluşturulacak.

>> Koronavirüs tedbirlerini ihlal edenlere yönelik her türlü şikâyet ve ihbarların yapılabileceği bir çağrı sistemi kurulacak.

>> Denetlenen işletmelerin ve kişilerin isim, adres, zaman, varsa ihlalin mahiyeti ve diğer bilgilerin kaydedileceği merkezi bir veri tabanı oluşturulacak.

Art arda yapılan üç denetimde korovanirüs tedbirlerine uyduğu tespit edilen işyerleri, şehir içi toplu taşıma araçları ve ticari taksiler ödüllendirilecek, denetimlerden başarıyla çıkan iş yerlerine, şehir içi toplu taşıma araçlarına ve ticari taksilere “güvenli alan” logosu verilecek.

>> Pilot olarak Kırıkkale’de başlatılan “koronavirüs il denetim uygulaması modeli” elde edilecek sonuçlara göre diğer illerde de yaygınlaştırılacak.

EVDE TEDAVİ ÖN PLANA ÇIKTI

Genelgede, içerisinde bulunulan kontrollü sosyal hayat döneminde koronavirüs salgınıyla mücadelenin etkin olarak sürdürülebilmesi için tedbirlere riayet edilmesi elzem olduğu belirtildi. Gelinen aşamada erken tespit, evde izolasyon ve evde tedavi süreçlerinin ön plana çıktığı ve alınacak tedbirlerin de bu önceliklere göre şekillendirileceği yeni bir döneme girildiğine dikkat çekildi. Bu yeni dönemde yürütülecek faaliyetlerde rehberlik, ikna edicilik ve caydırıcılık ilkeleri önem kazandığı vurgulandı.

Kontrollü sosyal hayat sürecine uygun olarak salgınla mücadelenin temel prensipleri olan temizlik, maske ve fiziki mesafe kuralları doğrultusunda valilikler/kaymakamlıklarca; hastalığın ağır seyrettiği vakalar hariç olmak üzere; hastalık belirtisi gösteren kişiler ile temaslı oldukları kişilerin numunelerinin evlerinde alınmasına, izolasyon süreçlerinin evlerinde izlenmesine, tedavilerinin evlerinde yapılmasına, sağlık birimlerine ihtiyaç duyulan araç ve personel desteğinin ivedilikle verilmesine yönelik tedbir alınacak.

İZOLASYONA TABİ TUTULAN KİŞİLER DENETLENECEK

Evlerinde izolasyona tabi tutulan kişi bilgilerinin İl Sağlık Müdürlüklerinden temin edilerek özellikle ilk 7 günlük süre içerisinde izolasyon şartlarına uyulup uyulmadığının vali/kaymakam ve kolluk birimlerince birebir takip edilecek ve bu kişiler sıklıkla denetlenecek.

FİLYASYON ÇALIŞMALARI TAKİP KURULLARI OLUŞTURULACAK

İllerde vali yardımcısı ve ilçelerde kaymakamlar başkanlığında “Filyasyon Çalışmaları Takip Kurulları” oluşturulacak. Bu kurullarca hasta, yatan hasta, ağır hasta ve izolasyondaki kişi sayısındaki değişimin bire bir takip edilerek her gün saat 16:00’da sağlık, kolluk ve uygun görülen diğer birim temsilcileriyle bir araya gelinecek. Alınması gerekli önlemlerin belirlenmesi ve hasta, yatan hasta, ağır hasta ve izolasyondaki kişinin temaslılarına daha hızlı ve etkili ulaşabilmek amacıyla oluşturulan filyasyon ekiplerine kolluk birimleri ile köylerde/mahallelerde muhtar, öğretmen ve imamlarca gerektiğinde destek verilecek ve bu kişiler bilgilendirilerek izolasyonda kalmalarının sağlanacak.

Hastalığın erken dönemde tespiti ve izolasyon sürecinin başlatılabilmesi için vatandaşlarımızın kendilerinde ilk belirtileri hissettikleri anda sağlık kuruluşlarına başvurmaları yönünde bilgilendirilecek.

TEMİZLİK, MASKE, MESAFE VURGUSU YAPILACAK

Basın açıklamalarında, konuşmalarda ve diğer iletişim platformlarındaki paylaşımlarda temizlik, maske ve mesafe vurgusunun yapılacak. Maske kullanımı ile fiziki mesafeye uyulmasının hastalığın yayılım hızını azalttığı göz önünde bulundurularak denetimde bulunan personelin örnek olmasına yönelik gerekli uyarılar yapılacak.

İl bazında hasta, yatan hasta, ağır hasta ve izolasyondaki kişi sayısındaki değişimin bizzat takip edilerek artış ve azalışlara göre gerekli tedbirler alınacak. Günlük ve haftalık artış oranları yüksek seyreden illerde ilave tedbirler ve denetim faaliyetleri en üst seviyede uygulanacak. Covid-19 denetim faaliyetlerinin etkinliği ve görünürlüğü artırılacak.

DÜĞÜN VE ORGANİZASYONLARDA TAVİZ VERİLMEYECEK

>> Düğün, nişan, sünnet vb. organizasyonlarda; maske kullanımı ile fiziki mesafeye uyulması kurallarına aykırı durumlara kesinlikle müsaade edilmeyecek.

>> Uyulması zorunlu kurallara ilişkin sektör temsilcileri/işletmeciler/organizatörler ve esnaf odaları temsilcileri ile toplantılar düzenlenecek. İl/İlçe Hıfzıssıhha Kurulu kararlarının ilgililere tebliğ edilecek, tedbirlere riayet etmeleri hususunda uyarılacak.

>> Uyarıcı ve uzman denetim ekipleri marifetiyle denetimler gerçekleştirilecek. Birinci ihlalde uyarı, ikinci ihlalde idari para cezası, üçüncü ihlalde 1 gün süreyle faaliyet durdurma, dördüncü ihlalde 3 gün süreyle faaliyet durdurma cezaları uygulanacak.

>> Uyarıcı ve uzman denetim ekipleri dışında ayrıca, tedbirlere riayet edilip edilmediğini tespit etmek üzere sivil personel veya resmi görevliler (sivil kıyafetli) marifetiyle denetim yapılacak.

>> Denetimlerin uyarıcı, rehberlik edici ve caydırıcı bir anlayışla nezaketle yapılacak.

TAZİYELER KISITLANACAK

Toplu taziye uygulamasının olduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki illerimiz başta olmak üzere tüm illerde;

>> Taziye evlerinde, Evlerde,

>> Açık alanlarda, taziye yapılmaması hususunda tekraren İl/İlçe Hıfzıssıhha Kurullarında karar alınacak. Ayrıca bu hususa ilişkin aşağıdaki metnin cami ve belediye hoparlörleri ile kolluk araçlarından özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki illerde günde en az 1 kez anons edilecek.

SALGINLA MÜCADELEDE YENİ DÖNEM

Salgınla mücadelede gelinen bu yeni dönemde Kırıkkale pilot il oldu.

>> Valilik bünyesinde salgın denetim faaliyetlerinin tek elden eşgüdümünü ve yönetimini sağlayan İl Salgın Denetim Merkezi oluşturulacak.

>> İhlallere dair her türlü şikâyet ve ihbarların yapılabileceği bir çağrı sistemi kurulacak.

>> Denetlenen işyerleri, şehir içi toplu taşıma araçları, ticari taksiler ve kişilerin isim, adres, zaman, varsa ihlalin mahiyeti ve diğer bilgilerin kaydedileceği merkezi bir veri tabanı oluşturulacak.

>> Tüm kurumların personel ve araç desteği ile yetkilendirilmiş uyarıcı ve uzman denetim ekipleri oluşturulacak.

İşyerleri, şehir içi toplu taşıma araçları ve ticari taksilerde Hayat Eve Sığar “Güvenli Alan” sisteminin kullanımının yaygınlaştırılması ve vatandaşların sistem üzerinden gelen salgın kurallarına uyumu değerlendiren geri bildirimlerine göre denetimler yoğunlaştırılacak. Bu süreç sonunda tedbirlere uyan işyerlerinin ödüllendirilmesi ve diğer işyerlerinin teşvik edilmesi amacıyla art arda yapılan üç denetim sonucunda Sağlık Bakanlığı “Covid-19 Salgın Yönetimi ve Çalışma Rehberi” ile İçişleri Bakanlığı denetim formlarında belirtilen kurallara uyduğu tespit edilen işyerleri, şehir içi toplu taşıma araçları ve ticari taksilere “Güvenli Alan” logosu verilecek.

Koronavirüs İl Denetim Uygulaması Modeli”nin pilot olarak Kırıkkale ilinde başlatılması ve elde edilecek sonuçlara göre öbür illerde de yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalara başlanacak.