Yazar arşivleri: Ahmet SALTIK

Ahmet SALTIK hakkında

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın özgeçmişi için manşette tıklayınız: CV_Ahmet_SALTIK Hekim (Halk Sağlığı Profesörü), Hukukçu (Sağlık Hukuku Uzmanı) Mülkiyeli (Kamu Yönetimi - Siyaset Bilimci)

Çifte yıkım ve kitlesel ölümler

SİYASET16.02.2023, BİRGÜN

 

İlk yıkım tarihi, 16 Nisan 2017: Kurumlar, kurallar ve ilkeler kaldırıldı. Beş asırlık kurum olarak hükümet lağvedildi. (İlga için saha temizliği adına, OHAL KHK’zede onbinlerce ‘sivil ölü’ için reva görülen, ‘ağaç kabuğu’ oldu. ).

İkinci yıkım, 6 Şubat 2023 saat 04.17’de 7,7 (ve izleyen saatlerde 7,6) şiddetindeki Kahramanmaraş merkezli depremler, on binlerce (belki de yüz bin!) insanın (tasavvuru güç acılar içinde) fiziksel ölümüne neden oldu.

Karşılaştırılabilirlik sınırları bulunsa da, ‘hukuk ve politika’ kullanımında ortak paydalar belirgin: Öncesi, esnası ve sonrası aşamaları bakımından.

2016: SİVİL ÖLÜLER

Öncesi: Anayasasızlaştırma ve “anayasa suçları”.

Esnası: Darbe girişimi, ‘Allahın lütfu’ olarak görüldü.

Sonrası: Darbe girişimcilerini cezalandırmak için -suç ortaklığını kamufle edici- laik Cumhuriyet’e kasteden cemaatlere karşı durmuş demokratlar için ‘gaz odaları’ (OHALİİK) kuruldu.

2023: FİZİKİ ÖLÜMLER

Öncesi: Düzenleme, denetleme ve yaptırım düzeneklerini işletmek yerine, imar barışı adı altında ‘kente karşı suçlar affedildi. Etki analizi bir yana, imardan kamu ihalesine kadar insan yerleşimleri (habitat) ile ilgili yasalar yalnızca 27. Yasama döneminde onlarca kez, konuyla hiç ilgisi bulunmayan torba yasalara adeta tepiştirilerek ‘mevzuat enkazı’ yaratıldı. Anayasa, kamu yararı, ekosistem ve kentsel kamu düzeni kavramları ile dalga geçen AKP ve MHP’li vekiller için sayısal üstünlük, haklılık ölçütü oldu. Yürütme için, liyakat yerine partizan kadrolaşma yolunu açan düzenlemelerde sınır tanınmadı.

Esnası: Deprem, ’kader planı’ olarak görüldü. Enkaz altındaki mağdurları kurtarmak için doğrudan müdahale görev ve sorumluluğunda olan Yürütme, TSK desteğiyle çok hızlı ve seri davranmak, yerel yönetimlerin ve sivil toplum örgütlerinin yardımlarını kolaylaştırmak yerine, geciktirici ve dışlayıcı eylemleri öne çıkardı. Böyle bir ortamda, uluslararası insancıl hukukun katkısı da gölgelendi.

OHAL –gerekliliği bir yana- ilanı bile gecikmeli oldu.

Birçok kamu kuruluşunda olduğu üzere AFAD’ın, liyakat ve uzmanlık dışında yapılandırıldığı teşhir edildi. Ekiplerin bir kenara itilmesi ve kurtarma anında “tekbir” sloganları karşısında, eğer bunlar kendisinden kaynaklanmadı ise, AFAD ne yaptı?

Ensar Vakfı’na milyonlar aktaran Kızılay, ne ölçüde etkili oldu? (8 milyon $!)

Bu enkazın altında Devlet yatıyor” çığlıkları, “Bu enkazın altında kişi + parti + devlet (k+p+d) birleşmesi yatıyor” şeklinde okunmalı.

Can kurtarma müdahalesinde gecikmeye karşın, enkaz kaldırmak için ivecenlik arasındaki çelişki, bazı yabancı ekiplerin erkenden ayrılmasına neden olmadı mı?

Sonrası: Bu soru, sonrasına ilişkin öncelikte yanıtını buluyor: Bir yıl içinde konut inşası; yani seri ve hızlı inşaat. Konut yapımına ilişkin projeler, yine tek kişi iradesi ile ortaya konulmaya başlandı; gündemde ne afet mevzuatı ne de idari yapılanma var. Konut inşaat vaadi var, ama standartlar yok ortada.

Şu da sorgulanmıyor: Düzenleme-denetim ve sorumluluk (yaptırım) zincirinde ne tür zaaflar meydana geldi?

Yurtları tahliye ve üniversiteleri tatil eylem ve işlemleri de hukuksal dayanaktan yoksun.

YASA/YAPI/YARGI

Özetle, çifte yıkım eşliğinde “siyaset-din-ticaret” üçgeni, yüzbinleri enkazlar altında bıraktı. Oysa yaşama öncelik, liyakat-uzmanlık ve bilim üçgeninde mümkün. Bunun için ivedilik taşıyan düzenlemeler:

Afet Yasası: Yeterli birikim var ve bunda, güçlü bir saha deneyimi de olan CHP’nin,
‘hak-hukuk-adalet’ ekseninde öncülüğü belirleyici olacak.

Afet siyasal/idari yapılanması: Bakanlık veya uzmanlık ilkesine dayalı güçlü bir özerk yapı,
TBMM’de Afetler Komisyonu,
Özel yetkili uzmanlık mahkemeleri.
Deprem sonrası bu hızlı adımlar, şu üçlü inşa ana hedefi pekiştirici olmalı:

-Anayasa ve hukuk,
-Siyasal rejim ve kurumlar,
-Türkiye.

  • Gerçekte, enkaz altında kalan Türkiye Cumhuriyeti değil,
  • Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adıyla dayatmanın ürünü olan k+p+d birleşmesi/füzyonu.

Bu nedenle, demokratik hukuk devleti yanlıları, toplumun bireysel ve kolektif yaşam hakkını güvencelemek için Türkiye Cumhuriyeti tüzel kişiliğini inşa görev ve sorumluluğu ile de karşı karşıya.

Alınmayan önlemlerin itirafları ve belgeleri

Mehmet Ali Güller
Mehmet Ali Güller
16 Şubat 2023, Cumhuriyet

Soru basit: 20 yıldır toplanan deprem vergileri tedbirlere harcansa, imar afları çıkarılmasa, bilim insanlarının uyarıları dinlenilse ve ona göre önlemler alınsa, can kaybımız daha az olur muydu?

Bu basit sorunun yanıtından ilk kaçan Erdoğan oldu, Hatay’da şöyle dedi: “Böylesine büyük bir felakete hazırlıklı olabilmek mümkün değildir.” (tccb.gov.tr, 8.2.2023).

Evet, felaket büyük ama hazırlıklı olabilmek mümkündü: Örneğin AKP iktidarı döneminde (2003-2022) toplanan 86 milyar TL tutarındaki deprem vergileri, 96 metrekarelik tam 1.3 milyon yeni TOKİ konutuna ayrılabilirdi. Örneğin AKP iktidarı döneminde 6 kez çıkarılan “imar affı” çıkarılmayıp projeye ve ruhsata aykırı fazla katlara izin verilmeyebilirdi. Örneğin bilim insanları dinlenilir ve fay hatları üzerine havalimanı başta kamu binaları inşa edilmeyebilirdi. Örneğin EMASYA ve DAFYAR protokolleri kaldırılmayarak Türk askerinin afetle mücadelede hızla seferber olması sağlanabilirdi.

AFAD PERSONEL SAYISI SORUNU

Saray’dan çok saraycılık yapan kimileri ise hiçbir eksiğin olmadığını, hükümetin/devletin ilk andan itibaren (başlayarak) yapılması gereken her şeyi yaptığını iddia etmekle kalmıyor, vatandaşın Devlet nerede? feryadını ve felakette devletini aramasını bile “vatan hainliği” diye damgalıyor.

Oysa gerçek o kadar büyük ve çıplak ki üzerine örtülmeye çalışılan perde onu tamamen (tümüyle) kapatamıyor.

– Nitekim Erdoğan “ilk gün sıkıntılar yaşandığını” (AA, 8.2.2023) belirtmek zorunda kalıyor.
– Örneğin AFAD Başkanı Yunus Sezer, “Deprem bölgesine müdahalede iki önemli engel
(kış ve ulaşım) ile karşılaştıklarını” söylüyor.

– Örneğin Milli Savunma Bakanı Akar, deprem bölgesinde görevlendirilen asker sayısının beşinci günde ancak 25 bine ulaştığını açıklıyor.
– Asıl büyük itirafı ise İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yapıyor:
– “AFAD’ın toplam personel sayısı 7 bin 300’dür. Takdir edilir ki 7 bin 300 personelle Türkiye’deki bu büyük afeti veya herhangi bir afeti yönetebilmek mümkün değildir.” (afad.gov.tr, 13.2.2023).

AFAD’ın personel sayısının herhangi bir afeti yönetebilmeye yetmeyecek olması, içişleri bakanını da hükümeti de sorumluluktan kurtarmıyor! Zira deprem ülkesi Türkiye’de her bölgeyi depreme hazırlamak ve vatandaşın can ve mal güvenliği için önlem almak hükümetlerin görevidir. AFAD’ın personel sayısının yetersizliğinden şikâyet etmeye hakkı olmayan sondan bir önceki kişi Soylu, sonuncu kişi de Erdoğan’dır!

Diyanet’in personel sayısının 130 bine ulaştığı koşullarda, deprem ülkesi Türkiye’nin AFAD’ına ancak 7 bin personel ayırmak başlı başına tedbirsizliktir ve görevi ihmaldir!

AFAD’IN 2020 RAPORU

Sonuç ortada:

  • AKP 20 yıldır, geleceği belli olan depremlere karşı hazırlık yapmadı, önlem almadı.

Hepsini geçtim, Maraş Valiliği ile AFAD’ın 2020 yılında hazırladığı “İl Afet Risk Azaltma Planı”nın bile dikkate alınmadığı, sonuçları itibarıyla (bakımından) görülüyor. Zira 7.5 şiddetinde deprem bekleyen o rapor, hangi mahallelerin, hangi binaların yıkılacağına kadar pek çok şeyi öngörmüş…

Artık geniş kitlelerce görülmeli                        :

  • Türkiye’nin, tedbirsizliğini “kadere” bağlamayan, bu raporları dikkate alarak
    halk için politika üreten bir yönetime ihtiyacı var.

16 Şubat 2023 TV Konuşmalarımız : Depremi Konuşmayı Sürdürüyoruz..

Dostlar,

Bu akşam, 16 Şubat 2023 Perşembe, 2 TV konuşmamız olacak..

İlki Bursa’dan yayın yapan Güncel Haber -16‘da Gazeteci – Yazar Sn. Özge Demir ile. 20:30’da yayına başlayacak (kaydı dün yapıldı).

Burada Maraş depremini hukuksal ve kamu yönetimi – siyaset bilimi boyutlarıyla ele alacağız. Dün akşam sağlık boyutunu Sn. Demir ile irdelemiş ve web sitemizde yayınlamıştık (yaklaşık 45 dk.) : https://fb.watch/iJ3dbN02mO/

(Veya : 15 Şubat 2023 TV konuşmalarımız : Deprem ve Sağlık Hizmetleri | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM)


İzlemek için tıklayınız : https://www.youtube.com/watch?v=pgbPkVo0hm4

****
İkincisi ise, Avusturya’dan yanın yapan Düzgün TV‘de Sn. Serdar Altun ile gerçekleştirildi. Programcı Sn. Altun, “Deprem ve Sağlık Sorunları“. Ne var ki 1 saati bulan programda Sn. Altun, deprem bölgesinde sağlık sorunları ve bulaşıcı hastalık salgını riski dışında afetin hukuksal boyutlarını, siyasete olası yansımalarını… da gündeme getirerek bize sorular yöneltti.

İzlemek için tıklayınız : https://www.youtube.com/live/JnORxL61OhU?feature=share
Veya : https://fb.watch/iKaOrVa3aL/

Ülkemize yararlı olmasını dileriz.

Bize ekranlarını açan yayıncılara teşekkür ederiz.

İzlenmesi, paylaşılması ve bilimsel gereklerinin hızla yerine getirilmesini dileriz.

Afetin politik hesaplara araç yapılmasını şiddetle kınar ve siyasetçileri bundan men ederiz.

Seçimler ertelenemez,
18 Haziran 2023’te yapılacaktır. Tersi Anayasayı çiğnem (ihlal) suçu oluşturur ve yaptırımı Türk Ceza Yasası m.309’da tanımlıdır. Merak eden bakmalı ve aklından çıkarmamalıdır.

  • Bu afette ve çok ağır sonuçlarında AKP/RTE iktidarının bağışlanamaz sorumluluğu açık, net ve tartışma dışıdır.
  • Sandıkta politik hesabı sorulmalıdır / sorulacaktır.
  • Ardından da Yüce Divan’da yargılanarak hukuksal hesabı mutlaka sorulmalıdır / sorulacaktır.

Sevgi, saygı ve derin acı ile. 16 Şubat 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

‘Hiçbir merci kaynağını Anayasa’dan almayan yetki kullanamaz, YSK seçimleri erteleyemez’

Av. Ömer Faruk EMİNAĞAOĞLU
Eski YARSAV Başkanı

Eminağaoğlu, seçimlerin ertelenmesi iddiaları için ‘Bu, deprem sömürüsüyle ve insanların deprem acılarıyla seçimlerin rafa kaldırılması olur, başka bir anlamı olmaz’ dedi.

BAHADIR BATUR, 13.02.2023
‘Hiçbir merci kaynağını Anayasa’dan almayan yetki kullanamaz, YSK seçimleri erteleyemez’ (sol.org.tr)

Kahramanmaraş merkezli depremlerin sonrasında ortaya çıkan yönetememe durumu, düzenin bu ülkeye vadedebildiği tek şeyi gözler önüne koydu: Yıkım… 10 ili yerle bir eden depremlerin öncesinde, Türkiye’nin gündemi seçimdi. 1999 depreminin ardından düzenlenen seçimlerde iktidarı kazanmış olan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP yönetimi, ülkeyi yeni bir seçim dönemine götürüyordu. 2014’te cumhurbaşkanı olan ve mevcut koşullarda 3. kez cumhurbaşkanı adayı olaMAYAcak olan Recep Tayyip Erdoğan’ın, bir kez daha aday olabilmesi için “erken seçim” çözümü türetilmişti.

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, deprem öncesinde seçim tarihi olarak 14 Mayıs’ı işaret etmişti. Lakin on binlerce yurttaşın ölümüne yol açtığı depremler, kurumlarının depremdeki müdahalesinin gecikmesini ortaya çıkarırken, binlerce binanın yıkıldığı tabloda kentlerde seçimlerin nasıl düzenleneceği soru işaretlerine neden oldu. Seçimlerin normal tarihi olan 18 Haziran’da yapılması akıllara gelen ilk olasılık. Ancak bu durumda AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 3. kez aday olup olamayacağı sorusu karşımıza çıkıyor.

Öte yandan YSK’nın seçimleri erteleyeceği yönünde iddialar ortaya atıldı. YSK kararlarının Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenemiyor olması, kamuoyunda ‘hukuksuz’ bir karar olur yorumlarına neden olan seçimin ertelenmesi ihtimali tartışmalarını körükledi. Yargıçlar ve Savcılar Birliği’nin (YARSAV) ve Yargıçlar Sendikası’nın kurucu başkanı Ö. F. EminağaoğlusoL’a yaptığı açıklamada Anayasa’nın 6. maddesine vurgu yaparak, seçimlerin mevcut tabloda 18 Haziran’da yapılması gerektiğini belirtiyor.

Eminağaoğlu, seçimin 14 Mayıs’ta yapılması için Meclis’in karar alması gerektiğini (AS: En az 3/5, 360 oy!) aksi durumda Erdoğan’ın adaylığının Anayasa’ya aykırı olacağını belirtiyor. Öte yandan YSK’nın seçimi ertelemesi iddialarına ilişkin olarak Eminağaoğlu, hiçbir mercinin Anayasa’ya dayanmadan bir karar alamayacağını hatırlatarak, YSK’nın seçim tarihini öteleme veya geri bırakma yetkisi olmadığını kaydetti.

YSK’nın seçimi erteleme kararının Türkiye’de ilk kez ortaya çıkacak bir tablo yaratacağını belirten Eminağaoğlu, “YSK’nın kararlarına karşı Anayasa Mahkemesi’ne veya başka hiçbir merciye başvurulamıyor” hatırlatmasını yaptı. Seçimi ertelemenin “seçimi rafa kaldırmak olacağını” ifade eden Eminağaoğlu, “Türkiye’de seçimler ne zaman rafa kalkıyor? Darbe döneminde. O zaman YSK’nın ve Anayasa Mahkemesi’nin deprem sömürüsüyle ve insanların deprem acılarıyla seçimleri rafa kaldırması olur, başka bir anlamı olmaz.” yorumunda bulundu.

Eski YARSAV Başkanı Eminağaoğlu’nun soL’a aktardığı görüşleri şu şekilde:

‘Hiçbir karar alınmazsa, seçimler normal tarihinde, 18 Haziran’da yapılacak’

Kahramanmaraş merkezli ve 10 ilde yıkıma neden olan depremlerin ardından, seçimin hangi tarihte düzenleneceğine ilişkin iddialar gündeme geldi. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, depremlerin öncesinde yaptığı açıklamalarda, seçim tarihi olarak 14 Mayıs’ı işaret etmişti. Ancak, seçim tarihine ilişkin karar Meclis’e gelmedi ve erken seçim tarihi de kesinleşmedi. Depremin ardından da seçimin normal koşullarda olması gereken tarih olan 18 Haziran gündeme geldi. Sizin seçim tarihine ilişkin görüşleriniz nedir?

Hiçbir karar alınmazsa, seçimler normal tarihinde yani 18 Haziran’da yapılacak. Bunun öncesinde yapılmasını gerektiren bir neden ortaya çıkması gerek. Mevcut (verili) koşullarda Türkiye’nin içinde bulunduğu durumda, seçimlerin erkene alınmasını gerektiren bir neden yok. Dolayısıyla 14 Mayıs’ta seçimin yapılabilmesi karar alınmasına bağlı. Meclis’in karar almayacağı ortada. (AS: En az 360 MV’nin oyu gerek..)

Erdoğan’ın deprem bölgesi koşullarını gözeterek böyle bir karar alması siyaseten de hukuken doğru olmayacaktır. Henüz aldığı bir karar da yok, ama erken seçim kararı alırsa, o karara göre seçim yapılmak durumunda kalınabilir kuşkusuz.

Örnek vermeniz gerekirse?

Şu anda bir karar almadı. Diyelim ki Mart ayında, seçim takviminin işleyeceği şekilde bir karar alırsa, 14 Mayıs Pazar gününden önceki 60 günden ilk Pazar günü olarak Mart ayı içinde bir karar alırsa, seçim 14 Mayıs’ta yapılmak durumunda kalabilir. Henüz hiçbir karar yok. O tarihe kadar da hiçbir karar alınmazsa Anayasa’nın 77. maddesi gereği ‘.. seçimler her beş yılda seçim aynı gün yapılır’ hükmü, emredici bir hüküm, son derece açık. Böyle bir tabloda 18 Haziran’da seçim yapılır, hiçbir öne çekme kararı alınmazsa. Ama Erdoğan bir karar alırsa, alacağı karar tarihine bağlı olarak 60 günden sonraki ilk Pazar günü seçim yapılır. Ve bu da hiçbir tabloda 18 Haziran’dan (2023) ötesine sarkamaz.

‘İster erken seçim olsun, ister normal seçim; Erdoğan aday olamaz’

Peki bu durumda Erdoğan’ın adaylığı söz konusu olabilir mi? “Erken seçim” ifade edilen kararın alınmasıyla, Erdoğan’ın 3. kez cumhurbaşkanlığı adaylığının önünün açıldığı yorumları yapılmıştı. Eğer seçim 18 Haziran’da düzenlenirse Erdoğan yeniden aday olabilir mi?

Meclis karar almadığı sürece ister Erdoğan’ın kararıyla bir erken seçim olsun, isterse de zamanında bir seçim olsun; Erdoğan aday olamaz.

  • Erdoğan’ın adaylığı için tek yok, Meclis’in erken seçim kararı alması.

Hiçbir karar alınmazsa ve normal seçim tarihi olan 18 Haziran’da seçim düzenlenirse, Erdoğan yine aday olamaz. Normal (zamanında) seçimde de olamaz, o da 3. dönem; Erdoğan’ın alacağı kararla da olamaz, o da 3. dönem anlamına gelir. Tek istisna Meclis’in alacağı karar olur. Mevcut tabloda iki dönem görev kararı nedeniyle, şu anda kendisi ikinci döneminde ve üçüncü dönem cumhurbaşkanı olabilmesinin tek istisnası Meclis kararı. Dediğim gibi, 18 Haziran’da seçim olursa 3. dönem yasağından ötürü aday olamaz.

‘Seçimin geri bırakılma yetkisi yalnızca ve yalnızca Meclis’te’

YSK’nın seçimi bir yıl ertelemesi konuşuluyor. Bu durum yasal mı? Anayasa’nın 78. maddesine göre, seçimi erteleme kararı ancak ‘savaş durumu’ halinde olanaklı görünüyor. YSK erteleme kararı alabilir mi?

Anayasa’nın 6. maddesinde diyor ki; “Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir
Devlet yetkisi kullanamaz
”.

  • Hiçbir makam ve merci kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz,
    yani egemenlik yetkisi kullanamaz

Bu maddeyle beraber Anayasa 78. maddeyi birlikte yorumladığımız zaman, Anayasa 78. madde seçimlerin geri bırakılması yetkisini yalnızca ve yalnızca Meclis’e vermiştir. Meclis dışında
hiç kimseye verilmemiş bu yetki. Yani 5 yıldan sonra bir seçim yapılması yetkisi Meclis’te.

Erken seçim yetkisi hem cumhurbaşkanında hem de Meclis’te. Ancak seçimin geri bırakılma yetkisi yalnızca ve yalnızca Meclis’te, bu da yalnızca ve yalnızca savaş halinde.

  • Savaş hali dışında seçimleri geri bırakma yetkisi başka hiçbir nedenle Meclis’te de değil.
  • Dolayısıyla YSK’da da ne erken seçim yetkisi var ne de seçimleri geri bırakma yetkisi var.

YSK’nın yetkisi seçim takvimini düzenleme, seçimleri düzen ve dürüstlük içinde yapmaktır.

Hiçbir karar alınmazsa, Anayasa 77. maddeye göre, seçim beş yılda bir aynı gün yapılır.
Yani 18 Haziran’da yapılır.

‘YSK’nın seçim tarihini öteleme veya geri bırakma yetkisi yok’

Bu durumun bir istisnası var mı?

Tek bir istisna (ayrık) var daha önce. Anayasa geçici 21/A maddesine bakın, orada Anayasaya halk oylamasına gitmemesi için en az 400 milletvekili gerek. Derseniz ki, varsayalım seçim tarihi
1 Eylül’dür, geçici madde koyarsanız Anayasa’ya, ancak öyle olabilir. Bunun dışında başka hiçbir yolla 18 Haziran’dan sarkacak şekilde seçim yapılamaz.

Anayasa böyle düzenlenmiş, böyle düzenlendiği için de Anayasa’nın 6. maddesine göre, hiçbir makam ve merci kaynağını Anayasadan almayan bir yetki kullanmaz. Bir örneği geçici 21/A’da var, seçim tarihini daha önce uzatır şekilde geçici 21/A’ya hüküm konmuş. Ancak şimdi de öyle bir hüküm konursa seçim ileri bir tarihte yapılabilir. Ama bunun için de en az 400 milletvekili gerek (AS: 360+ halkoylaması olanaklı). Bu durumda da iktidarın oyları yetmiyor. Zaten bu tabloyu yaratan iktidar olduğu için, Anayasaya böyle bir madde koymak seçimin gerekliliğini inkâr (yadsıma) anlamına gelir. Türkiye’yi bu tabloya taşıyan iktidar olduğuna göre, seçimlerin zamanında, Anayasaya uygun olarak beş yılda bir ve 18 Haziran günü yapılması gerekir.

YSK’nın bu konuda, seçim tarihini öteleme veya geri bırakma yetkisi yoktur.

YSK’nın kararlarına karşı AYM’ye veya başka hiçbir merciye başvurulamıyor’

Bir varsayım üzerinde durmak  durmak istiyorum. Varsayalım ki, YSK seçimi erteleme kararı aldı. YSK’nın aldığı karar Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilebiliyor mu?

Şimdi bu zaman, fiili durumlar ortaya çıkıyor. Malumunuz, YSK’nın kararlarına karşı Anayasa Mahkemesi’ne veya başka hiçbir merciye başvurulamıyor.

Ben de buna istinaden (dayanarak) sordum, nasıl bir yol izlenebilir bu durumda?

YSK’nın kararına karşı başvurulabilecek bir merci yok. Ama burada ‘bireysel başvuru yapılabilir mi, yapılamaz mı’ gibi Türkiye’de ilk kez yaşanacak bir hukuksal tartışma konusu ortaya çıkar.
Bu daha önce örneğine rastlanmayan bir konu. Böyle bir durumun Türkiye’de hiçbir örneği yok. Anayasa Mahkemesi de böyle bir konuda karar vermeyebilir, ‘Anayasa’ya göre görevsizim’ de diyebilir veya ‘YSK kaynağını Anayasa’dan almayan bir yetki kullanmıştır, karar yok hükmündedir’ diyerek ihlal kararı da verebilir. Ama dediğim gibi bunun örneği yok, çünkü YSK’nın böyle bir şey için yetkisi yok.

‘YSK’nın bir yandan çalışmalarını sürdürmesi lazım’

YSK’nın seçimi erteleme yetkisi yok ama böyle bir karar alırsa kimse itiraz edemeyecek mi?

Anayasa Mahkemesi’nin buna yönelik geçmişte hiçbir kararı yok. Türkiye’nin ilk kez karşılaşacağı bir durum olur. Dediğim gibi, ‘Anayasa’ya bağlılık esas’ olduğuna göre, YSK’nın bugünden başlayarak hiçbir karar alınmayacakmış gibi, yani seçimler 18 Haziran’da yapılacakmış gibi çalışmalarını yürütmesi gerek.

Eğer ki birisi çıkıp karar alırsa, o karara göre daha erken bir tarihte seçim yapılabilir, takvim düzenlenebilir. Ama YSK’nın bir yandan çalışmalarını sürdürmesi gerek. Kamuoyunda dillendirilmeye başlandı, YSK seçmen kütüklerini güncelleyebilir mi diye. Bunlar zaten MERNİS üzerinden düzenleniyor. “Savaş” tek neden olduğu için, geçmişte Anayasa Mahkemesi’nin
savaş gibi’ diye Anayasa’ya aykırı 2012/30 esas sayılı kararı var. Herhangi bir nedenle, cumhurbaşkanlığı seçim yasasını incelerken ‘savaş gibi’ sözcüğü kullanmış, 5. maddeyle ilgili.

‘Deprem sömürüsüyle ve insanların deprem acılarıyla seçimlerin
rafa kaldırılması olur’

Ama bu Anayasa maddeleri değişti. Karardaki “gibi” sözcüğü de Anayasa’daki sınırlı sayıma aykırı yazılmış, Anayasa’yı yansıtmayan bir karar. Dolayısıyla savaş sözcüğü genişletilemez. Anayasa “savaşla sınırlı” bir şekilde yazılmasaydı, bir başka nedenle seçim geriye bırakılabilirdi. Ama şu tabloda,

  • Anayasa’nın bağlayıcı ve açık hükmüne göre, seçim hiçbir biçimde geri bırakılamaz.

Aksi halde seçimi rafa kaldırmış olursunuz. Türkiye’de seçimler ne zaman rafa kalkıyor?
Darbe döneminde. O zaman YSK’nın ve Anayasa Mahkemesi’nin deprem sömürüsüyle ve insanların deprem acılarıyla seçimleri rafa kaldırması olur, başka bir anlamı olmaz.

‘Yüce Divan’da yargılanmayı gerektiren görev suçu oluşturur’

YSK’nın aksi yönde bir karar vermesi demek, Anayasanın 6. maddesi uyarınca kaynağını anayasadan almayan devlet yetkisi kullanması, anayasanın  dışına çıkması demek olup,
bu durum karara imza atan üyeler için Yüce Divan’da yargılanmayı gerektiren görev suçu oluşturur.

15 Şubat 2023 TV konuşmalarımız : Deprem ve Sağlık Hizmetleri

Dostlar,

15 Şubat 2023 Çarşamba günü akşam 2 TV programımız var.. / GERÇEKLEŞTİRİLDİ..

İlki saat 19:00’da.. GÜNCEL HABER 16’da..

Gemlik Basın’dan Sn. Özge Demir’in PERSPEKTİF programında.

Bu  programda depremlerde sağlık hizmetlerini, Halk Sağlığı Uzmanı bir hekim olarak kapsamlı ele alacağız / ALDIK..

Depremin sağlık boyutu (yaklaşık 42 dk.) şu erişke (link) ile izlenebilir :

https://fb.watch/iJ3dbN02mO/
***
Yine bu programda Hukukçu-Sağlık Hukuku uzmanı olarak depremlerin hukuksal boyutlarını, yurttaşların haklarını, Devletin yükümünü işleyeceğiz.

Ek olarak, Siyaset bilimci-Kamu yöneticisi şapkamızla depremin bu boyutlarını da irdeleyeceğiz. 1,5 saati bulabileceğini öngörüyoruz. Bu son 2 bölümün erişkesini ayrıca paylaşacağız.

Bu program youtube ve facebook’ta eşzamanlı olarak canlı yayınlanacak.
***

Yine 15 Şubat 2023 Çarşamba günü akşam 21:00’de ise yine Bursa’dan HABERAL MEDYA‘nın konuğu olacağız. Sn. Aydın Keleşoğlu‘nun sorularını yanıtlayacağız / YANITLADIK..

Deprem Bölgesinde sağlık hizmetlerini değerlendirirken, Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında tam bir afet olan Anadolu’daki bulaşıcı salgın hastalıklarla nasıl savaşıldığına gönderme yapacağız / YAPTIK.. (Video kapsamlı ve 1,5 saat sürüyor..)

Gözden kaçan, Büyük Atatürk’ün SAĞLIK DEVRİMİ‘ne değinmeler yapacağız / YAPTIK.
Onlardan hala esin almamız olanaklı ve gerekli.

Neo-liberal küresel vahşet devleti küçülte küçülte bir gece bekçisine indirgedi.
Türkiye’de bu dayatmalar SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM maskesiyle 20+ yıldır AKP/RTE eliyle acımasızca uygulanmakta.

Ortada büyük bir “doğa olayı” var ve devlet yitik.

Sonuç; KORKUNÇ BİR AFET ve yıkım..

  • Bunların hesabı politik ve hukuksal olarak mutlaka sorulmalı, sorulacak.

Her 2 programın kayıt sorası erişkelerine (linklerine) bu dosyada yer vereceğiz / VERDİK..

(71) #CANLI Yazar Aydın Keleşoğlu / Prof. Dr. Ahmet Saltık – YouTube

Programın yaklaşık 5 sayfa özetini okumak için tıklayınız :

DEPREM BÖLGESİNDE SAĞLIK HİZMETLERİ & İLGİLİ SORUNLAR, AHMET SALTIK

İzlenmesi, duyurulması, paylaşılması ve gereklerinin zamanında yerine getirilmesi dileğiyle.

Sevgi, saygı, derin acı ve UMUT ile. 15 Şubat 2023, Ankara
(Güncelleme : 19.02.23, 02:32)

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik 

ÇARŞAMBA (DEPREM) İĞNELERİ : 15 Şubat 2023

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

SANSÜR

Kahramanmaraş’tan canlı bağlantı yapan Show TV muhabiri Tuğba Södekoğlu, ‘ekipler asla gelmiyor‘ diyen genç depremzedenin sesini bastırmaya çalışarak yanından uzaklaştı.

Sansüre …

DİYANET’e

Türkiye’nin Milano Başkonsolosluğu sosyal medya hesabından bir mesaj paylaşarak, Türkiye Diyanet Vakfı ve Türk Kızılayı’na bağış çağrısında bulundu.

Ölenlere dua okurlar…

SOYTARI

Fransa’da yayımlanan Charlie Hebdo dergisi, Türkiye’deki depremin yıkımını
Tankları göndermeye bile gerek kalmadı” ifadesiyle karikatürize etti. (çizgiye döktü)

Tankların namlularını eş-dost-akrabalarına yönlendirebilirler…

DAYANIŞMA

Kahramanmaraş’ta AKP eski milletvekili Nursel Reyhanlıoğlu, İBB ekipleri ve İmamoğlu’na “defolun” diye bağırdı.

Dayanışmaya örnek davranış!..

TALİMAT

Bakan dahil tüm yetkililer her etkinlikte “Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla
diye söze başlarken, Hatay’da iş makinaları en kritik süreçte saatlerce AFAD’dan talimat bekledi.

Kişilik sorunlu…Baş bozuk…

İLAHİ

AFAD Afetlere Müdahale Genel Müdürü Palakoğlu ilahiyatçı. Deprem konusunda bilgisiz.

İlahi atayan!..

ÜRETİM

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Varank, Uşak’tan bir milyona yakın battaniye gönderilmesini “Türkiye’yi üreterek büyüyen bir ülke olma yolunda hükümet olarak desteklemeye devam edeceğiz” dedi.

Aslanım hükümet, çalmadı, çaldırmadı, satmadı, üretti, büyüttü!..

MEZE

RTE, ”Hatay’da biz asker göremedik, jandarma göremedik, polis göremedik‘ gibi yalan, yanlış iftiralar atıyorlar. Bizim askerimiz şereflidir, jandarmamız şereflidir, polisimiz şereflidir. Ama bu şerefsizlerin ağzına biz onları meze yaptırmayız… Deftere yazıyoruz.”

Milli birliği sağlıyor!..

HAYIR

Gaziantep BŞB Başkanı Fatma Şahin, bir depremzedeye, ”Her şerde bir hayır vardır. Rabbim ne derse o olur.” dedi.

Suçu Allah’a havale…

KADER

RTE, 2019’da Kahramanmaraş’ta, Hatay’da, Malatya’daki mitinglerde imar affı çıkarmakla övünmüştü.

Şimdi “kader” diyor, Hatipoğlu gibi bir din tüccarı bile kabul etmiyor.

Ülkenin kötü kaderi yönetim…

YALANCI

RTE ve Adalet Bakanı Bozdağ, deprem bölgesinde yağma olayları olduğunu söylerken Soylu bakan, “sorunun yağmacılık değil yalancılık” olduğunu söyledi.

Kim yalancı?..

KUTSAL

Seçimlerin ertelenmesi gerektiğini öne süren Arınç, “Anayasalar kutsal metinler değildir” dedi.

Değiştirilemez kutsallar peşinde görünüp, insanların yaşamını değiştirdiğiniz yetmedi mi!..

SAHTEKAR

Bahçeli, AHBAP ve BABALA’yı sahtekarlıkla suçladı.

Onların yarısı kadar dürüst ve yararlı olabilseler…
============================
Dostlar,

Aşağıdaki gazete kesisini biz ekledik.. (Ahmet Saltık)

Gaziantep’ten bir deprem öyküsü

Dostlar,

Hacettepe Tıp’tan bir sınıf arkadaşımızın 6 Şubat 2023 deprem anı aktarımlarını paylaşmak ve tarihe not düşmek istiyoruz : (11 Şubat 2023, 23:59, what’s up ile)
***

Ahmet kardeşim,

Her iki depremi bulunduğumuz iki bloklu sitemizin en üst katında (başka deyişle 10. kat) yaşadım. İlk deprem gece geç saatte olduğu için eşim AU da vardı. Oğlum öbür blokun en üst katında kendi dairesindeydi.

Deprem bilimcisi değilim ama az çok gözlemciyimdir, nasıl olduğunu sana anlatayım: TV izledikten sonra yatmaya gittim, henüz uyumamıştım. O sırada eşim derin uyuyordu, birden bire yer titreşip sallanmaya başladı, gittikçe hızlandı. Eşim uyandı ve ağlamaya başladı. Kendisine yere inip yatıp, karyolanın demir ayaklarından tutunmasını söyledim. Ben de dışa bakan duvarda olan radyatör ve radyatöre gelen giden borulara tutundum. Salınım lineer (AS: doğrusal) bir düzlemde değildi. Ne doğu – batı ne de kuzey – güney. 

Deprem 2. dakikada biraz yavaşladı ama durmadı. Eşim AU bu ara salona gitti, söz dinlemiyordu. Oğlumuzun blokuna bakan Fransız balkonun kapısını açmış, T…… (TB) diye bağırıyormuş. O da terasına çıkmış bizim bloka doğru bağırıyormuş. Bunu sonradan onlardan öğrendim. Bu durum çok kısa sürede cereyan etmişti.

Titreşim sürüyordu, ben ayağa kalkmadım, deprem yeniden hızlandı. Odanın kuzey –  güney yönündeki iki kolonun adeta bir kibrit kutusunun elle sıkılması gibi esnediğini ve bu arada kolonların öne arkaya esnediğini bizzat gördüm. Bu da aşağı yukarı 2 dakika sürdü ve deprem durdu. Ayağa kalkıp eşim AU’ya baktım, salonda koltuğa oturmuş ağlıyordu. Ben de derhal üstünü giyinmesini söyledim ve hemen giyinip aşağı indik. İnerken de daha çabuk ve yeni sarsıntıya merdivende yakalanmamak için asansör kullandık. Asansörde sağa sola sürtünme, sıkışma olmadığını tespit ettim.

Oğlumuz bizden daha çabuk davranıp 3 aracımızı site giriş kapısının karşısında, ağaçların da olduğu parka çekmişti. Arabaları ısıtıp rölantide çalıştırarak soğuktan korunduk. Sabah olup gün ağarınca, blokların altındaki garajlara yaya olarak girip kolon ve kiriş bağlantılarını kontrol ettim. Gördüğüm kadarı ile bir ayrışma yoktu ama dış yüzeyde altta birkaç sıva dökülmesi olmuştu.

Arabalara benzin ve mazot alarak onları geceleri ısınmak için kullanmak istedik ama piyasada bütün benzin istasyonlarında ne benzin ne de mazot vardı. Ertesi gün gelebileceğini söylediler. Arabaları ısınma ve gecelemede kullandığımız için şehirde de fazla gezemiyorduk. Telefonla akaryakıt gelip gelmediğini soruyorduk. İkinci günü de arabaların içinde geçirecektik. Tuvalet ve temizlik, su ihtiyacını karşılamak için hemen site kapısından içeri girip eve asansörle inip çıkıyorduk.

Ben yeniden şiddetli deprem beklemiyordum. Artçı daha az şiddetli deprem olabileceğini düşünüyordum. Konutta ve 1. katta olan muayenehanede oluşan hasar var mı diye, büyük depremden sonraki gün öğleden sonra, önce muayenehaneme uğradım sonra da eve çıktım. Dökülüp kırılan kap kacak vardı, eve çıktığımda da aynı manzara ile karşılaştım. Yüzeysel sıva ve boyalar dökülmüştü.

İlk depremle karşılaştığımız yatak odasında elbiselerle yatağa uzandım ayaklarımı dinlendirmek için. Aniden 2. deprem başladı ancak kısa sürdü. Yine uyanıktım, aynı kibrit kutusu olayını yaşadım ve aşağı indim. Bu sarsıntıların öncü olabileceğini düşündüm, Ankara’ya gitmeye karar verdim ve ailece kız kardeşime geldik, orda misafir ediliyoruz.

Halen Gaziantep’te daha az şiddetli sarsıntılar olduğunu telefonla arkadaşlardan öğreniyoruz.

Korkmadım ama büyük tehlike atlattık.

Site de oturanlar da arabalarında geceliyorlar.

Belediyeler toplanma alanları ihdas etmişler, Şehitkamil Kültür ve Kongre Merkezi sitemize çok yakın yeni yapılmış bir inşaat. Orada tuvaletler çok kirli, ahalinin tuvaletlerde klozetlere ve pisuvarlara atılan tuvalet kağıtları nedeni ile tıkalı.
Taşan sidiklere plastik, halıvari şeyler sermişler, yatılıyor!

Birçok kişi villa tipi evlere yakınlarının yanına taşındı. Onlar da ısınma sorunu nedeni ile evlerinde kalamıyorlarmış, zira doğalgaz kesintileri var.
***
İşte ölümden döndüğümüz DEPREMİN ANATOMİSİ ve AKP’li BELEDİYELERİN ve BELEDİYE BAŞKANLARININ, GERİ ZEKALILARIN TEDBİRSİZLİĞİ, ORGANİZASYONLUĞUNUN RESMİ.. TABİİ Kİ EN TEPEDEKİ ERDOĞAN’ın..

YAHU, AFRİKA BİZONLARININ BEYNİ BİLE BUNLARDAN DAHA İYİ ÇALIŞIYOR !!!!
………….

Deprem ve halk sağlığı 

PROF. DR. ÇAĞATAY GÜLER
Halk Sağlığı Uzmanı

14 Şubat, Cumhuriyet


Halk sağlığı, depremin neden olduğu fiziksel altyapının yıkılması ve bu yıkımın büyüklüğü ile doğrudan ilişkili.

Yine bir deprem yıkımı ve bunu kısa sürede felakete dönüştüren hazırlıksızlık, beceriksizlik, eşgüdümsüzlük… Erzurum, Erzincan, Marmara depremleri; Endonezya, Banda Aceh deprem ve tsunamisi gibi birçok afette çalıştım. Bir Halk Sağlığı acil durumunda, Halk Sağlığı (AS: Tıp uzmanlık alanı) ve Halk Sağlıkçılarının (AS: Halk Sağlığı Uzmanı hekimlerin..) dışlandığı bir örneği ilk kez yaşıyorum.

Var olan yanıt verme kapasitesini aşan olaylara “Halk Sağlığı acil durumları” denir.
“Her biri farklı müdahale” gerektiren üç türü vardır. Bunlar

– doğal afetler,
– insan eylemlerine bağlı durumlar ve
– beklenmeyen büyük ya da uluslararası salgınlardır.

Geri kalmış ülkelerde belki salgınlarda Halk Sağlıkçılarına başvurulsa bile,
diğerlerinde yapabilecekleri katkılar pek önemsenmez.

İLK MÜDAHALE

Depremler öngörülebilir coğrafyalarda meydana gelir ancak zamanı kesin olarak kestirilemez. Fiziksel altyapının yıkımına neden olur, Halk Sağlığı boyutu bu yıkımın büyüklüğü ile doğrudan ilişkilidir. Petrol ve kimyasal tankları parçalanıp demiryolları, liman depoları dağılabilir…

Bu tür öngörülebilir doğal afet acil durumlarına ilk müdahale, arama ve kurtarma girişimleridir. Öncelik daha sonra, yiyecek ve barınak sağlanmasına; elektrik, su, sanitasyon ve iletişim hizmetlerinin onarılıp yenilenmesine kayar. Bunlar istikrara kavuşturulduktan sonra klinik hizmetlerin ve Halk Sağlığı kapasitelerinin yeniden oluşturulmasına öncelik verilir. Halk Sağlığı sorumluluğu, (AS: geçici) barınaklarda yaşayanların sağlığının izlenmesini, koruyucu aşılamayı, halk sağlığı açısından önem taşıyan hastalıkların artıp artmadığını belirleyerek zamanında müdahale etmek için Halk Sağlığı gözetimi ve laboratuvar kapasitesinin eski durumuna getirilmesini gerektirir.

SALGINLARA KARŞI ÖNLEM

Depremler örselenme-yaralanma ve ölümlere, ayrıca binaların ve altyapının yıkımına yol açar. Deprem sonrası ilk dört hafta Birinci Basamak sağlık hizmetleri yoğunlaşır. Depremlerle ilgili öbür Halk Sağlığı sorunları, geçici barınaklardaki kişilerin sağlığı, arama-kurtarma görevlilerinin koruyucu iş sağlığı ve yaşamda kalanlar için ruh sağlığı hizmetleridir.

  • İnsan atıklarının uygun yönetimi önemli bir çevre sağlığı önceliğidir.

Çukur ve hendek tuvaletler (sahra tuvaletleri) en uygunudur. Bazı kimyasal tuvaletler uygun olabilmekle birlikte bakım ve idame (AS: sürdürme) sorunları nedeniyle sorun yaratabilirler. Depremler sıklıkla kanalizasyon arıtma tesislerinin hasar görmesine ve içilebilir su kaynaklarının çapraz bağlantılar nedeniyle kirlenmesine neden olur.

  • Halk sağlığı acillerinde temel sağlık eylemi,
    gıda ve su kaynaklarının dışkı ile kirlenmesini engellemektir.

Hastane ya da bilimsel laboratuvarlar zarar görürse, olağandışı bulaşıcı hastalık salgınları olabilir.

Yaralanmalar her yaştan insanı etkiler ve küçük kesikler ve çürüklerden binlerce can alan büyük örselenme-yaralanmalara dek değişir. Kimi yaralanmalar, kişiyi her türlü kişisel etkinlikten alıkoyan süreğen ağrı veya kalıcı sakatlıklarla (AS: engelliliklere) sonuçlanabilir. Ciddi örselenme-yaralanmalar ailelerin yıkımına, dayanışmanın çökmesine neden olabilir.

Depreme yönelik iveğen ilgi giderek sönümlenecek, bireyleri ve toplumları çok büyük tıbbi maliyetler, kapsamlı esenlendirme (rehabilitasyon) gereksinimleri, büyük yaşam biçimi değişiklikleri ve çöküntüyle (depresyonla) baş başa bırakacak; bu telafisi (giderimi) zor kayıpları (yitikleri) ne medya duyuracak ne de duyması gerekenler duyacaktır.

Kadercilik öldürür, devrimcilik yaşatır

Örsan K. Öymen
Örsan K. Öymen
13 Şubat 2023, Cumhuriyet

 

Kahramanmaraş merkezli iki depremde, Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman, Gaziantep, Osmaniye, Adana, Diyarbakır, Malatya, Şanlıurfa ve Kilis illerinde 30 bini aşkın kişi yaşamını yitirdi, 100 bini aşkın kişi yaralandı, 10 bini aşkın bina yıkıldı, on binlerce bina hasar gördü.

Depremde en çok can kaybı Hatay ve Kahramanmaraş’ta yaşandı. Onların ardından en fazla can kaybı Adıyaman ve Gaziantep’te yaşandı. Onları da diğer iller daha düşük sayıda ölümlerle takip etti.

Bu kadar geniş bir alanda etki yaratan ve iki kez üst üste gerçekleşen şiddetli bir depreme bir devletin depremden sonra müdahale etmesi kolay bir iş değildir. Ancak depreme karşı önceden önlem alınmış olsaydı, devlet ve hükümet bu müdahaleyi çok daha kolay bir biçimde gerçekleştirebilirdi.

AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan’ın bu felaketi, “kader planı” olarak açıklaması kabul edilebilir bir durum değildir.

  • Bu depremin sonucunda oluşan can kaybı ve hasar, bir sözde “ilahi kader planının” değil, hükümetlerin ve belediyelerin plansızlığının sonucudur!

***
Kadercilik insanın miskinleşmesine, edilgenleşmesine, sorumluluktan kaçmasına, kötülüklerin artmasına yol açar. Kaderci insan fiili durumu değiştirmek için asgari çaba gösterir, mevcut olanı muhafaza eder.

Devrimci insan ise dünyayı değiştirmek için mücadele eder, daha iyi bir toplum ve devlet düzeninin sağlanması için mevcut ve fiili durumu değiştirir, insanlığın ilerlemesini ve gelişmesini amaçlar.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, 1924 yılında Samsun’da yaptığı bir konuşmada, “En gerçek kılavuz bilimdir” demişti.

Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 1937 yılında yaptığı bir konuşmada da şöyle demişti:

  • “Bizim devlet idaresindeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi’nin programıdır.
    Bunun kapsadığı prensipler, idarede ve siyasette, bizi aydınlatıcı ana hatlardır.
    Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan (düşünülen) kitapların doğmalarıyla (inançlarıyla)
    asla bir tutmamalıdır. Biz ilhamlarımızı, gökten ve gaipten (görünmeyenden) değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.”

***
Atatürk’ün bu sözlerinin değeri bilinmiş olsaydı, depremde bu kadar büyük bir kayıp yaşanmazdı.

Atatürk’ün bu sözleri dikkate alınsaydı; şehir ve yerleşim bölgesi planlaması yapılırken, fay hatlarına yakın ovalık, sulak ve risk barındıran alanlarda imarlaşma gerçekleşmezdi; deprem mevzuatına aykırı binaların yapılmasına izin verilmezdi; inşaatlar etkin biçimde denetlenirdi; depreme dayanıksız binalar güçlendirilirdi; AFAD kadrolarına imamlar, hatipler ve ilahiyatçılar atanmazdı; AFAD’a Diyanet’in dörtte biri kadar bütçe verilmezdi; deprem bölgelerinde yeterli sayıda uzman ekip ve ekipman (AS: donanım) sürekli hazır bulundurulurdu; Türk Silahlı Kuvvetleri kapsamlı bir biçimde ilk günden devreye sokulurdu; imar affı adı altında kaçak binalara onay verilmezdi; geçmiş depremlerden ders alınırdı; jeologların deprem riskleriyle ilgili hazırladıkları raporlara göre önlem alınırdı; bencil, bireysel ve oligarşik rant hevesi, insandan ve toplumdan daha değerli bir duruma gelmezdi!

  • İnsana yaşam veren de adalet veren de devrimci ve dünyevi güçlerdir.
  • Kimse kadercilerden ve öte dünyacılardan adalet beklemesin!

GAIN Haber konuşmamız : Deprem Bölgesinde Salgın Riski

Dostlar,

Bu gün, 13 Şubat 2023 Pazartesi günü, GAIN Haber‘den Sn. Gülnur ÜYKÜ‘nün konuğu olduk.

Sn. Üykü’nün sorularını yanıtladık. 14 dakika sürek özlü programda; afetlerin akut döneminin ardından bulaşıcı hastalık salgınlarının ne yazık ki beklenebileceğini ve afete doğrudan bağlı erken ve geç ölüm nedenlerinin ardından bu dolaylı olarak salgınların can aldığını vurguladık.

Alınması gereken önlemleri, nedenlerine dayalı olarak açıkladık.
6 Şubat Maraş merkezli çok büyük ölçekli depremin ardından, AKP/RTE rejimince afet iyi yönetil(e)mediğinden, enkazdan çıkarılan ölü sayısı 32 bini geçti. Bunun en az 2 katı da hala göçüntü altında.

Deprem sonrası bulaşıcı hastalıklar çok kaynaklı olarak ortaya çıkmakta :

1. Hava yolu : Kalabalıkları çadırlara / konteyner evlere dağıtmak
2. Yakın temas : Maske, eldiven, el yıkama..
3. Toprak ve nesneler : Uygun ayakkabı, çizme, eldiven
4. Deprem yara enfeksiyonları : Yara bakımı, dezenfektanlar, tetanus aşısı..
5. Atıklar : İvedi WC! Atıkların düzenli toplanıp zararsızlaştırılması; yakma, derin gömme, sönmemiş kireçle kapatma
6. Ölenlerin cesetleri : Sızdırmaz ceset torbaları ile morga kaldırılması, kimliklendirme, DNA örneği alma
7. Su : Damacana, pet, tanker… Şebeke ve kuyu suyu kullanılMAmalı
8. Besinler : Gıda güvenliği ve güvencesi, sahra mutfakları…

Bu nedenlerin hepsinin de varlığı tabloyu çok ağırlaştırabilir.
Her biri için ayrı ayrı ve yer yer kesişen önlemler almak gereklidir.
Aşı ile korunulabilir hastalıkların başında kızamık, çocuk felci.. geliyor.
Ortam çok soğuk olduğundan, üst ve alt solunum yolu bulaşları yaygın olacaktır.
Özelikle yaşlı ve beden direnci düşük olanlarda zatürre korkutucudur.
Bebek ve çocuklarda ishaller ürkütücüdür.
1. Basamak sağlık birimleri bölgede etkin çalışmalıdır.

El yıkama ve halkın sürekli eğitimi çok önemlidir.
Bölgede Epidemiyolojik Sürveyans sistemi hemen kurulmalı, kayıt tutulmalı, tanı konan bulaşıcı hastalıklar bildirilmelidir.

Deprem bölgesi nüfusu 13 milyon dolayındadır. Ülke içinden, biraz dışından… çok sayıda insan bölgeye gitmiştir, gelmektedir, bölge göç vermektedir. Dolayısıyla çok büyük bir kitlesel nüfus hareketliliği söz konusudur ve bu boyutu ile olası salgın riski büyümektedir, tehdit daha da ciddi ve yaygın olma durumundadır.

Yaklaşık 15 dakika boyunca sorunu özetlemeye ve çözüm önerileri sunmaya çalıştık. Söylediklerimizi kapsamlı özetledik ve yazarken eklemeler yaptık.

İzlenmesi, paylaşılması ve gereklerinin hızla yapılması dileğiyle.

İzlemek için lütfen tıklayınız..

https://www.youtube.com/watch?v=lXPkwimOhFo

Kaynak : https://openwho.org/channels/outbreak

Sevgi ve saygı ile. 13 Şubat 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik