Etiket arşivi: Prof. Dr. D. Ali Ercan

Enerji ve Çevre : 21. Yüzyılın İkilemi; Geleceğimiz Tehlikede!


Enerji ve Çevre : 21. Yüzyılın İkilemi; Geleceğimiz Tehlikede!

Dostlar,

Dün, BCP Genel Merkezi’nde Sn. Prof. Dr. D. Ali ERCAN‘ı dinledik bir kez daha..

IM000741.JPG

Salon küçük, klimasız ve çok sıcak ama dinleyiciler, başta
Sayın Prof. Dr. Mümtaz Soysal olmak üzere çok sabırlı ve ilgiliydiler..

Ali hoca 1 saat 45 dakika süren coşkulu bir sunum yaptı. Ardından da tartışmalar..
1 saati aşan katkı ve tartışma ile konunun irdelemesi sürdürüldü.

Gerçekten de dünya göz göre göre bir yıkıma – felakete sürükleniyor..

Bir yandan çevreye sorumsuzluk, hovardaca dünya kaynaklarını kullanma,
kapitalizmin dinmeyen kâr hırsı, bir yandan da anormal nüfus artışı..

Sayın Prof. Ercan, yetkin bir Nükleer Fizik uzmanı olarak konuyu fizik – enerji – çevre üçgeninde irdeledi. Dinleyici katkılarıyla moleküler biyoloji ve genetik boyutu ile
sağlık boyutu (tarafımızdan) da tartışıldı..

Bu yansıları aşağıda sunuyoruz

Keşke ülke yönetiminde söz sahibi kurum ve kişiler de okusa..

  • Torunlarımızın belki de çocuklarımızın geleceğinden çalmaktayız.
    Buna hakkımız var mı??

Sayın Ercan, “21. Yüz Yılı Esenlikle Geçebilmek” için 4 koşul önermekte :

1. Nüfus artışını durdurmak ve geriye  çevirmek. “kadın başına bir çocuk”
2. Mevcut kurulu enerji potansiyelini kullanmak, savurganlık yapmamak,
3. Yaşam tarzını değiştirmek, az tüketmek, tutumlu olmak, az enerji kullanmak, 
4. Isıl, foto voltaik ve kinetik formlarda Güneş enerjisini kullanmak… 

Çoooook teşekkürler Sayın Ercan..

Enerji_ve_Cevre_Ali_Ercan_6.7.13

Sevgi ve saygı ile.
7.7.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

ŞEYTAN ÜÇGENİNDE DEMOKRASİ..


Dostlar
,

29.6.13 Cumartesi günü, BCP Genel Merkezinde (Mithatpaşa 45)
Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan‘dan çok başarılı bir görsel konferans izledik..
Duyurusunu sitemizden sürekli yapmıştık..

  • ŞEYTAN ÜÇGENİNDE DEMOKRASİ..

Sn. Ercan sunumunu bizimle de paylaştı.

Seytan_ucgeninde_demokrasi_oyunu.æ.pdf

Özenle ve üzerinde düşünerek, tartışarak okunması dileğiyle..

İyi matemtik bilen ve onu akıllıca ve ustalıkla kullanabilen ve ülkesi – insanı için aydın kaygısı duyan bir Fizikçi’nin siyaset bilimine nasıl önemli katklar verebileceğinin de örneği.

Lütfen tıklar mısınız :

Şeytan üçgeninde demokrasi oyunu. æ (2)

Sevgi ve saygı ile.
30.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

ŞERİAT ÜLKESİNDE KADIN OLMAK

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz Ulusal Eğitim Derneği, 2012-13 döneminin son Cumartesi konferansını 29 Haziran 2013 günü düzenliyor..Sn. Zekiye Yüksel sunuyor..

  • ŞERİAT ÜLKESİNDE KADIN OLMAK

Gene saat 14:00’te..

Teşekkür ederiz derneğimize..

Ayı gün saat 15:00’te de Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan‘ın
“ŞEYTAN ÜÇGENİNDE DEMOKRASİ” konferansı var..
Mithatpaşa Cd. 49/5’te..
Bu duyuru da web sitemizde..

http://ahmetsaltik.net/konferans-seytan-ucgeninde-demokrasi-oyunu/

1044990_10201022031225841_915846350_n

Sevgi ve saygı ile.
28.6.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net


Antarktika gerçeği : Buzullar eriyor..

Dostlar,

Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan hocamız (Nükleer Fizik Uzmanı) bir çevre dostudur..

ANTARKTİKA kıtasında (Güney Kutbu’nda) buzullar eriyor!
Küresel ısınma ya da Küresel iklim değişikliği tüm hızıyla sürüyor..

Önümüzdeki birkaç on yılda deniz su düzeyinin kabaca yarım metre yükselmesi,
dünya ve yaşam için hayal ötesi yıkımların zincirleme gelmesi demektir..

Pek çok yerleşim yeri ve tarım alanını sular basacaktır.

Artık sorun, “sürdürülebilir yaşam” sorunudur.

Mutlaka, küresel ölçekte işbirliği ile etkin ve hızlı önlemler alınması zorunludur.

Bunların da başında devletlerin nüfus planlaması,
ailelerin de aile planlaması geliyor.

  • HER AİLEYE 1 ÇOCUK.. 

Başka çare yok..

Başbakan RTE de acı gerçekleri öğrenmek zorunda..

Ali hocaya kritik uyarısı için teşekkür ederiz..

Sevgi ve saygı ile.
27.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

Değerli arkadaşlar… 

Buzullar erimeye devam ediyor,

Küresel ısınım hız kesmeden sürüyor;
iklimlerin olumsuz değişimi insanlık için çok yönlü yıkımlar (felaketler) dizisini (serisini) tetikleyebilir. 

Bilim söyleyeceğini söyledi yıllardan beri; ama politikacılar,
Hükümetler önlem almamakta direniyor, umursamıyor, ilgilenmiyorlar.

  • Dünya, güle oynaya felakete koşturuyor!

 

Tüm Dünya’da bu duruma neden olan küresel sosyo-ekonomik sisteme öfke duyan  gençlerin yaşamsal tehlike karşısındaki doğal, içgüdüsel tepkisi sokaklara, meydanlara dökülüyor. Bu  tepkiler 68 kuşağının “özgür yaşam” isteminden daha da öte ve temel nitelikte bir istemdir:
  • “Biyolojik Yaşamı sürdürebilmek” istemi .  
Ekte Tosca’nın müziği eşliğinde Antarktika gerçeği
Antarktika. æ

Sevgilerimle.  æ 

 

ZAVALLI AFRİKA..

Dostlar,

Sayın Prof. D. Ali Ercan‘dan gelen ZAVALLI GÜZEL AFRİKA..
başlıklı dosyayı paylaşalım..

İnanılmaz güzellikte yansılar..

Ve de çoook  düşündürücü, ibret verici..

Büyük ATATÜRK‘e hak vermemek olanaklı mı?

  • Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı milletçe mücadeleyi gerekli gören bir mesleği izleyen insanlarız.
    Biz; hayatını, bağımsızlığını kurtarmak için çalışan emekçileriz.”

Yansıları izlemek için lütfen tıklar mısınız??

Zavallı Afrika.. æ

SES PROBLEMİ

Dostlar,

Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan (Nükleer Fizik uzmanı) nefis bir derleme ulaştı bize.

Matematik, üstelik çok temel düzeyde böylesine ustalıkla kullanılır ve işe yarar sonuçlara varılır..

Yaşamın temeli, matematik..

Keşke okullarımızda Matematik dersleri sevdirilerek, uygulamalı olarak, matematik eğitimi formasyonu olanlarca (Matematikçi değil Matematik öğretmeni!) verilse..

Keşke insanlarımız, kendilerini sürekli sorgular sorumlulukla yetiştirileseler..

Keşke gerçek müslümanlar, kendilerine ve başkalarına eziyet boyutuna ulaşan
bu anormal yüskek sesli Ezan okuma terörüne bir son verseler..

Ve son keşke :

Din ve Ahlak Bilgisi dersleri eğer zorunlu olarak kalacaksa -ki insan haklarına aykırılığı kezlerce AİHM kararlarıyla hükme bağlanmıştır- “GERÇEK DİNİ” öğretse
ve erdemli insanlar yetiiştirilmesine katkı sağlayabilse..

31 yıldır (12 Eylül Anayasası) zorunlu din dersleri var bu ülkede..
Yüzlerce İHL ve yüzbinlerce hatta birkaç milyon mezunu..

  • Her taraf “imam” dolu.. Şeriatla yönetilen hiçbir ülkede olmadığı kadar!
    Ama imamlık yapmıyorlar.. 

Ama ahlaksızlık – hırsızlık – yolsuzluk – rüşvetçilik – devlet malını talan -kadına şiddet – insest… diz değil gırtlak boyu..

Niye acaba? Sorun nerede? Adı “Din ve Ahlak Bilgisi” olan zorunlu derslerde salt
bir dinin bir mezhebinin abartılı ve büyük ölçüde yanlış ritüellerini felsefesinden soyutlayarak, salt ezberleterek robotça uygulatarak nereye varılabilir ki?

Yoksa bu vahim tablo, her nasılsa, aktarılan yollar üzerinden “istendik” midir??

Vah Türkiye, vah Türk insanı ve vah Tanrı’nın gerçek dini..

İlahiyat Fakültelerinde, Diyanet İşleri Başkanlığı’nda bu gerçekleri haykıracak
gerçek din ehli – vicdan ve ahlak sahibi bilim insanları – uzmanlar neden susarlar??
Aldıkları eğitim tam da burada işe yaramayacak mı?

Sevgi ve saygı ile.
18.6.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

==========================================

SES PROBLEMİ

portresi

 

 

Prof. Dr. D. Ali ERCAN

 

 

İlahiyatçı yazar Prof. Yaşar Nuri Öztürk minarelerde okunan ezanın rahatsız edici derecede yüksek sesle okunduğundan yakınıyor (basından)..

Hele şükür, Din konusunda uzman biri sonunda bu konuya parmak bastı..
Kendisini başka bir konuda eleştirdiğim Prof. Öztürk’ü,
medeni cesaretinden dolayı bu kez kutluyorum.

Ses ne zaman rahatsız edici olur?

Bunun fiziksel açıklaması ve ölçüsü vardır.

  • Kirlilik fiziksel anlamda, madde veya enerjinin yanlış zamanda ve/veya
    yanlış yerde bulunuşu olarak tanımlanır.

Ses, enerji taşıyan dalga olduğuna göre, ses kirliliğinden de bahsedilebilir.
Ses dalgalarının taşıdığı enerjinin birim zamanda birim yüzeye basıncını (Watt/m2)
olarak tanımlayan şiddet birimi desibel (dB) olarak adlandırılır.

0 dB, (Io≡10-12 Watt/m2) insan kulağının duyum sınırı olarak tanımlanmıştır:

dB≡10.log(I/Io) 120 dB (≡1 Watt/m2) insan kulağı için rahatsızlık sınırıdır;
160 dB ise kulakta kalıcı hasar meydana getiriyor.

Sivrisinek sesi 30 dB, rahatsız olmadığımız düzeyde
normal konuşmaktaki ses düzeyi 60 dB kadardır.Yakındaki bir Jet motorunun ses düzeyi 150 dB,
maksimum erişilebilir ses düzeyi ise (ses duvarının aşıldığı an, 25 MW/m2)
194 dB’ dir.
Sıfır Referans düzeyi olarak alınan (10-12 Watt/m2) değeri ile kıyaslandığında,
bir çibin gücünün nano watt (10-9 Watt) düzeyinde olduğunu görürüz.***
Türkiye’deki 86 bin caminin her birinin 500 m çapında dairesel bir ‘ses alanı’ kapsadığını düşünürsek, tüm alan 17 bin km2 olur ki, yerleşim alanlarımız üzerinde, hatta dışında, ezan sesi duyulmayan nokta bırakılmamış demektir.DİB’i (Diyanet İşleri Başkanlığı) bu başarısından ötürü kutlamak gerekir.

Minarelerde genelde 100 Watt’lık hoparlörler (çoğu kez 4 adet) kullanılıyor.
250 m mesafede metre kareye (100 Watt/4.p.2502=) 127,3 mikroWatt gelir,
bu da 81 dB demektir.

Oysa 100 Watt yerine, bunun onda biri 10 Watt kullanılsa
71 dB fazlasıyla yeterli olabilecektir.Bu bakımdan Prof. Öztürk haklıdır;Minarelerden yayınlanan ezan sesi,
normal işitilebilecek düzeyden en az on kez daha yüksek şiddette yayınlanıyor. æ

***
İlahiyatçı yazar Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, bir televizyon programında

  • Türkiye’de cuma namazı farz değildir. Birçok İslam ülkesinde de değildir. Cuma namazı cemaatle kılınan bir namazdır. O cemaatin vücut bulması,
    o cemaatin o namazı kılmak için toplandığı mekanın hassasiyetleri önemlidir. Fıkıhtan dikkate alındığı zaman bu dediğim doğrulanır.” dedi
    ve 2013’ün dinsel konulardaki ilk tartışmasının fitilini ateşledi.

Türkiye’de hoparlörle okunan ezan sesinin çok yüksek olduğunu da belirten
Prof. Öztürk,

  • “Cihazla namaz ilan edemezsiniz; İslam bunu yasaklamıştır.
    Güzel sesli insanlara ezan okutacaksınız. Ezan, insan sesiyle okunacak.
    Bunu tartışamazsınız. Bir de hoparlörlerin sesini sonuna kadar açanlar var. ‘

    Ben namaz kılacağım, siz de ayağa kalkın’ diyor. Böyle bir yetkin yok ki senin. Bunun çocuğu var, hastası var, vardiya işçisi var. Kalkın diye sanki insanlara ceza veriyorlar. Kalkıp kılacaksa zaten kalkar, kılar.
    Bu cihaz sesine boğulmuş
    inat gösterisi. Buna bütün Müslümanların karşı çıkması lazım. İbadette o teknolojiyi kullanmak dine aykırıdır.
    diye konuştu.

Okul-Cami-Dershane üçgeninde alkolün yaşam şansı

 

Okul-Cami-Dershane üçgeninde alkolün yaşam şansı 
portresi

 

Prof. Dr. D. Ali ERCAN

 

 

Alkollü içkiler ile ilgili yasal düzenleme 6487 sayılı Yasa ile bugünkü
Resmi Gazetede yayımlanıp yürürlüğe girdi.

Hayırlara vesile olur inşallah !

Yasada dikkatimi çeken “perakende veya açık olarak satışının yapıldığı yerler ile örgün eğitim kurumları ve dershaneler, öğrenci yurtları ve ibadethaneler arasında kapıdan kapıya en az yüz metre mesafenin bulunması zorunludur.” kuralı oldu. 

Türkiye’de yerleşim yerlerindeki nüfus yoğunluğu km. karede yaklaşık 5 bin kişidir; başka bir anlatım ile yerleşim yerleri (kentler, kasabalar, köyler) yüzey alanı  azami 20 bin km. karedir.  Türkiye’de ~ 86 bin cami,  ~60 bin okul, ~1o bin dershane …var.  (Bu vesile ile “okumak mı önemli, ibadet mi ?” sorusu da açıklığa kavuşmuş oluyor.) 

Yaklaşık 200 bin noktanın (cami-okul-dershane-yurt vs. ..)  bu 20 bin km. karelik alan üzerinde eşit olasılıklı dağıldığını varsaysak, içki satılabilecek yerler bu kritik noktalara  en az 100 metre mesafede olacaklarından meskûn bölge alanının %50’si “alcohol free” demektir.  

Aslında iyimser bir kestirim. Konya, Kayseri, Urfa, Rize gibi kent(!)lerde
alkollü Restoran bile yok. Bu gidişle kısa sürede Şarabın Anavatanı Anadolu  Alkolden tümüyle arındırılmış bir yarımada olacak. Öte yandan iyi bilinen bir gerçektir; alkolün bulunmadığı ortamda mikropların yaşam şansı daha yüksek oluyor. æ

***

BAZI KANUNLAR İLE 375 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN

 Kanun No. 6487  

 Kabul Tarihi: 24/5/2013

 MADDE 2 – 8/6/1942 tarihli ve 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanununun mülga 6 ncı maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir. 

“MADDE 6 – Alkollü içkilerin her ne surette olursa olsun reklamı ve tüketicilere yönelik tanıtımı yapılamaz. Bu ürünlerin kullanılmasını ve satışını özendiren veya teşvik eden kampanya, promosyon ve etkinlik yapılamaz. Ancak, münhasıran alkollü içkilerin uluslararası düzeyde tanıtımına yönelik ihtisas fuarları ile bilimsel yayın ve faaliyetler düzenlenebilir. Alkollü içkileri üreten, ithal eden ve pazarlayanlar, her ne surette olursa olsun hiçbir etkinliğe ürünlerinin marka, amblem ya da işaretlerini kullanarak destek olamazlar. Açık alkollü içki satışı yapmaya ilişkin izin belgesi olan işletmelerde servis amaçlı materyallerde marka, amblem ve logo kullanılabilir.Televizyonlarda yayınlanan dizi, film ve müzik kliplerinde alkollü içkileri özendirici görüntülere yer verilemez.

Alkollü içkileri üretenler, ithal edenler ve pazarlayanlar her ne amaçla olursa olsun, teşvik, hediye, eşantiyon, promosyon veya bedelsiz olarak alkollü içki dağıtamazlar.

Alkollü içkiler, tüketilmek veya beraberinde götürülmek üzere

on sekiz yaşını doldurmamış kişilere satılamaz veya sunulamaz.

On sekiz yaşını doldurmamış kişiler, alkollü içkilerin üretiminde, pazarlanmasında, satışında ve açık sunumunda istihdam edilemez. Yasal düzenlemeler uyarınca gerçekleştirilen eğitim amaçlı çalışmalar bu hükmün dışındadır.

Alkollü içkiler, otomatik satış makineleri ile satılamaz, her nevi oyun makineleri veya farklı yöntemlerle oyun ve bahse konu edilemez. Bu ürünler basın ve yayın yoluyla tüketicilere satılamaz ve posta ile satış yöntemi kullanılarak gönderilemez. 

Alkollü içkiler, 22:00 – 06:00 saatleri arasında perakende olarak satılamaz.

Alkollü içkiler sunum izni verilen yerlerde açık olarak tüketilebilir ve bu yerlerde tesis sınırları dışında tüketilmek üzere alkollü içki satışı yapılamaz.

Alkollü içkiler, işletme dışından görülecek şekilde perakende olarak satışa
arz edilemez.

İhraç amaçlı üretilenler hariç olmak üzere, Türkiye’de üretilen veya ithal edilen alkollü içkilerin ambalajları üzerine, zararlarını belirten Türkçe yazılı uyarı mesajları konulur. Uyarı mesajları resim, şekil veya grafik biçimlerinde de olabilir. Uyarı mesajlarını taşımayan alkollü içkiler satışa arz edilemez, satılamaz. Uyarı mesajlarının şekli, boyutu ve içeriği Sağlık Bakanlığının uygun görüşü alınarak Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından belirlenir.

Alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti, alkolsüz içki ve sair ürünlerde; alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti de alkollü içkilerde kullanılamaz. Ancak, ihraç amaçlı üretilenlerde bu fıkra hükmü uygulanmaz.

İhraç amaçlı üretilenler hariç olmak üzere, alkollü içki kategorisindeki ürünlerin işlenmesi sonucunda, elde edilen alkolsüz içkilerde; içeriğinde alkol kalmış içeceklerin ambalajları üzerine içerdiği alkol miktarı, alkol tamamen alınmış ise alkolün tamamen alındığı hususu tüketiciler tarafından kolaylıkla okunabilecek şekilde yazılır.

Meskun mahaller ve konaklama yerleri hariç olmak üzere, otoyollardaki ve devlet karayollarındaki yapı ve tesislerde alkollü içki satışına ve tüketimine izin verilmez. Öğrenci yurtları, sağlık hizmeti verilen yerler, spor müsabakası yapılan stadyum ve kapalı spor salonları, her türlü eğitim ve öğretim kurumları, kahvehane, kıraathane, pastane, bezik ve briç salonları ile akaryakıt istasyonlarının mağaza ve lokantalarında alkollü içkilerin satışı yapılamaz.” 

MADDE 3 – 4250 sayılı Kanunun mülga 7 nci maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

Cezalar

MADDE 7 – Bu Kanunun 6 ncı maddesinin;

a) Birinci ve ikinci fıkralarında belirtilen yasakların her birine aykırı hareket edenlere ve ilgili işletme sahiplerine, beş bin Türk Lirasından iki yüz bin Türk Lirasına kadar,

b) Üçüncü, dördüncü ve altıncı fıkralarında belirtilen yasaklara aykırı hareket edenlere, on bin Türk Lirasından beş yüz bin Türk Lirasına kadar,

c) Yedinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, beş bin Türk Lirasından elli bin Türk Lirasına kadar,

ç) Sekiz, dokuz ve onuncu fıkralarındaki yükümlülük ve yasakları ihlal eden üretici ve ithalatçılara, yüz bin Türk Lirasından aşağı olmamak kaydıyla, bu yükümlülük ve yasaklara aykırı olarak piyasaya sürülen malların piyasa değeri kadar,

d) On birinci fıkrasındaki yasakları ihlal eden satıcılara, on bin Türk Lirasından yüz bin Türk Lirasına kadar,

e) Beşinci fıkrasındaki yasaklara aykırı hareket edenlere, 3/1/2002 tarihli ve 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin beşinci fıkrasının (k) bendinde öngörülen,

idari para cezası verilir.

6 ncı maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen yasağa aykırı hareket edilmesi sonucunda çocuğun sağlığının tehlikeye sokulması hâlinde, fail hakkında ayrıca 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Sağlık için tehlikeli madde temini” başlıklı 194 üncü maddesi hükmüne göre cezaya hükmolunur.

Bu maddenin (a), (ç) ve (e) bentlerinde belirtilen idari para cezalarını vermeyeTütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu, televizyon ve radyolara uygulanacak idari para cezalarını vermeye Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, diğer bentlerde yer alan idari para cezalarını vermeye mahalli mülki amir yetkilidir.

Birinci fıkranın (ç) bendinde tanımlanan kabahatin konusunu oluşturan ürünlerin ayrıca mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir. Bu kararı vermeye Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu yetkilidir.” 

MADDE 4 – 4250 sayılı Kanunun mülga 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

“MADDE 9 – Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumundan satış belgesi almak isteyenlerin, öncelikle belediye veya il özel idaresinden iş yeri açma ruhsatı ya da Kültür ve Turizm Bakanlığından turizm belgesi almaları zorunludur. Tütün mamulü, etil alkol, metil alkol ve alkollü içki satmak isteyenlerin, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu‘ndan satış belgesi almaları zorunludur. Belediye veya il özel idaresi, ruhsat vermeden önce, yetkili kolluk kuvvetinin görüşünü alır. Kolluk kuvveti görüşünü yedi gün içinde verir.

Bu Kanun kapsamına giren ürünlerin perakende veya açık olarak satışının yapıldığı yerler ile örgün eğitim kurumları ve dershaneler, öğrenci yurtları ve ibadethaneler arasında kapıdan kapıya en az yüz metre mesafenin bulunması zorunludur. Bu fıkradaki mesafe şartı turizm belgeli işletmeler için uygulanmaz.

Mesafe şartı, satış belgesinin verildiği tarih itibarıyla aranır.

İkinci fıkradaki mesafe sınırları içerisindeki taşınmaz kültür varlığı olarak tescilli yapılarda düzenlenecek süreli etkinlikler için Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunca açık alkollü içki sunum izni verilebilir.” 

MADDE 5 – 4250 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 1 – Perakende ya da açık alkollü içki satışı yapılan iş yerlerinin tabelaları bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde6 ncı maddenin birinci fıkrasına uygun hâle getirilir.

6 ncı maddenin sekiz, dokuz ve onuncu fıkraları ile ilgili ikincil düzenlemeler bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içinde Sağlık Bakanlığının uygun görüşü alınarak Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından yapılır.

6 ncı maddenin sekiz, dokuz ve onuncu fıkraları kapsamına giren ürünler, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından çıkarılacak ikincil düzenlemelerin Resmî Gazete’de yayımından itibaren on ay içinde anılan fıkralardaki hükümlere uygun hâle getirilir. Uygun olmayan ürünler, bu tarihten itibaren piyasaya arz edilemez.

9 uncu maddenin ikinci fıkrası, bu maddenin yayımı tarihinden önce iş yeri açma ruhsatı ve satış belgesi almış işletmeler için uygulanmaz. Bu işletme sahipleri işletmelerini birinci ve ikinci derece kan hısımlarına devredebilir.

Bu maddenin yayımı tarihinde alkollü içkilerin üretiminde, pazarlanmasında, satışında ve açık sunumunda on sekiz yaşını doldurmamış kişileri çalıştırmakta olanlar, bu maddenin yayımı tarihinden itibaren bir yıl süreyle bu kişileri çalıştırmaya devam edebilirler.

Perakende alkollü içki satışı yapılan iş yerlerindeki alkollü içkilerin konulduğu ve üzerlerinde alkollü içkilerin marka, amblem ve logosu bulunan mevcut soğutucular, iş yerlerinin kapalı bölümlerinde bulunması kaydıyla, bu maddenin yayımı tarihinden itibaren üç yıl süreyle kullanılabilir.” 

MADDE 6 – 4250 sayılı Kanunun 19 uncu ve 28 inci maddeleri yürürlükten kaldırılmış, 3/1/2002 tarihli ve 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin beşinci fıkrasının (m) bendinde geçen “veya alkollü içkilerin” ibaresi ile aynı fıkranın (n) bendinde geçen “veya alkollü içkileri” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.

Photo-Shop lu siyaset..

Dostlar,

Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan hocamız Almanya’da doktora yapmış ve uzun yıllar akademisyen olarak çalışmıştır. Dolayısıyla Almancaya çok egemendir.
(İngilizce ve Fransızca da bilir.)

Photo-Shop lu siyaset..

Başlıklı bir yazı ve fotoğraflar yollamış..

RT Erdoğan‘ın İstanbul’da karşılanışı (6.6.13) ile ilgili foroğraflarda halkı kalabalık göstermek üzere açıkça fotoğraf (photoshop) hilesi yapıldığı apaçık kanıtlanıyor.

Kimi medya buna zorlanıyor, kiminin de kerameti kendinen menkul yalakalık yapıyor..

Başbakan RTE‘nin bu mide bulandırıcı süreçte yeri ve rolü ne??

Sevgi ve saygı ile.
13.6.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===============================

Photo-Shop lu siyaset..

portresi

 

 

 

 

Prof. Dr. D. Ali ERCAN

Almanya’da yayınlanan Focus Dergisi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı
İstanbul Havaalanında  karşılayan kalabalığın Türkiye’de yayınlanan fotoğraflarının photo-shop tekniği ile  manipüle edilmiş olduğunu kanıtlıyor. Dikkat edilirse, aynı renkteki halkalarda aynı görüntüler var. (Bunu yayınlayan basında utanmak yok mudur?) æ

***
Fotos von Pro-Erdogan-Demonstration sollen manipuliert sein (Erdogan yanlısı Gösterilerin Fotografları manipüle edilmiş olmalı)

Demonstrationen, Erdogan, Istanbul, Türkei

redditDie Kreise zeigen Demonstranten, die offentsichtlich mehrfach in das Bild kopiert wurden Offiziell verlässt sich Premier Erdogan auf seine Anhänger im Volk. Doch bei seinem Empfang am Istanbuler Flughafen soll er sich per Photoshop-Trick Anhänger erschummelt haben. Wie viele Sympathisanten kamen tatsächlich zur Pro-Erdogan-Demonstration? TausendeDemonstranten protestieren in der Türkeigegen dierigorose Politik ihres Premiers Recep Tayyib Erdogan. Doch der will seine Politik der harten Hand fortsetzen – auch weil er glaubt, er habe genug Anhänger im eigenen Volk. Um das zu unterstreichen sieht es so aus, als habe sich Erdogan unlauterer Mittel bedient. Denn der Premier und seine Anhänger scheinen sich ihres Rückhalts doch nicht so sicher zu sein.

Jetzt sind Fotos aufgetaucht, die offensichtlich nachträglich bearbeitet wurden. An vielen Stellen sind Demonstranten einfach dupliziert und an anderen Stellen wieder eingefügt worden. So sieht es aus, als würden viel mehr Sympathisanten für den Premier demonstrieren als im Original-Foto zu sehen sind. Tatsächlich stellte sich allerdings heraus, dass das Foto bereits 2009 aufgenommen wurde.
Demonstrationen, Erdogan, Istanbul, Türkei

Jeder „Diktator“ braucht einen professionellen Photoshopper (Her Diktatörün bir foto-şopçuya ihtiyacı vardır)

ImOnline-Netzwerk „reddit“ diskutieren Usermomentan, wie sich Erdogan so einen peinlichen Fauxpas leisten konnte. Obwohl das Foto bereits vor vier Jahren aufgenommen wurde, trauen die Kommentatoren Erdogan dieses Vorgehen dennoch zu. Sie kritisieren die offensichtlich schlechte Bearbeitung des Bildes und ätzen über Blauäugigkeit Erdogans: „Wenn ich jemals Diktator werde, werde ich einen Vollzeit-Photoshopper einstellen.“

http://occupygezipics.tumblr.com/CNN Turk zeigt lieber Pinguine statt der Demonstrationen in der Türkei
Zusätzlich hat Premier Erdogan offenbar weite Teile der Medien auf seiner Seite. Während TV-Stationen, Zeitungen und Nachrichtenseiten überall auf der Welt über die Demonstrationen in der Türkei berichten, ducken sich türkische Medien weg Auch der Iran trickst gerne bei Fotos (İran da fotograf düzenbazlığı yapıyor) 

Es ist nicht das erste Mal, dass Politiker über digital bearbeitete Fotos ihre Macht demonstrieren wollen. Bereits 2008 hatte der Iran miteinem gefälschten Foto eines Raketenstartsfür Aufsehen gesorgt – und zusätzliche Raketen ins Bild montiert.Der Nachrichtensender NTV zeigte am vergangenen Freitag eine Dokumentation über Adolf Hitler, während die Polizei in Istanbul brutal gegen die Demonstranten am Taksim-Platz vorging. Auch der türkische Sender CNN Turk hält ein ganz anderes Thema für wichtig: eine Dokumentation über Pinguine

Türkiye’de meseleyi gençler ve kadınlar ele almıştır!


Dostlar
,

Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan‘dan bize ulaşan değerlendirme aşağıda..

  • Yaşasın gençlerimiz ve yaşasın kadınlarımız..

Büyük Atatürk de şaşmaz bir öngörü ile Cumhuriyetimizi GENÇLERE
emanet etmemiş miydi ??

Teşekkürler Sayın Ercan..

Sevgi ve saygı ile.
10.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================
portresi

Türkiye’de meseleyi gençler ve kadınlar ele almıştır! 
 
Değerli arkadaşlar,İstanbul Bilgi Üniversitesi, Taksim’deki göstericiler arasında bir anket yapmış; ~ 3 bin kişiyle yapılan anket oldukça güvenilir bir ankettir.
Bu anketin ilginç sonuçlarını sizlerle paylaşmak istedim;
 

 
  • % 45 kadarı 19-30 yaş arası. Türkiye genelinde yaşa göre nüfus dağılım oranına baktığınızda 18 yaş üstü nüfusun %25 kadarı 19-30 yaş aralığındadır.
    Demek ki, bilgisayar döneminin gençleri büyüklerinden 2 kez daha çok ilgileniyorlar Ülkenin geleceği ile, ki oldukça doğru ve akılcı olanı da budur.
  • %92’si AKP seçmeni değil ve Başbakan’ın otoriter davranışına tepkili. Başbakanın özellikle son zamanlardaki söylem ve davranışları bardağı taşıran damlalar oldu. İçki yasağından söz etmesi, sürekli “Cami dikmek” edebiyatı, dindar-kindar gençlik, yaşam tarzına müdahale, 3.üncü köprüye Yavuz Sultan Selim adı, 31 Mart (1909) Gerici ayaklanmasının merkezi Topçu kışlasının yeniden inşa düşüncesi vs.. Taksim Gezi Parkındaki ağaçların sökülmesiyle
    patlak veren, katlanarak büyüyen tepki selinin önünü açtı. Özellikle AKP açısından düşündürücü olan, az da olsa göstericilerin % 4 – %5 kadarının AKP seçmeni oluşudur. Bu AKP oylarının son dönemde en az 5 puvan yitimi anlamına gelir.
  • % 54’ü ilk kez bir eyleme katılıyor. Eyleme sürükleyen etmen büyük oranda Sosyal medya olmuştur. İnterneti yoğun kullanan gençlerin etkileşim ve iletişim becerilerinin rolü büyüktür. Ve dikkat çekeni genç kızların yoğun katılımı;
    özellikle Kadınlar için kâbus demek olan ‘Şeriat’ tehlikesini enselerinde hissediyor olmalılar, dolayısıyla en doğal tepkilerini gösteriyorlar. Yalnızca bizde ve yalnızca şeriata karşı değil; vahşi kapitalizmin dolu dizgin at oynattığı Gezegenimizde anlamsız -tahripkâr üretim– haksız, adaletsiz paylaşım-savurgan tüketim-sarmalındaki insanların sömürü karşısındaki çaresizliği, nüfus artışı, yaşam kaynaklarının yok edilişi, çevre kirliliğine bağlı iklim değişikliği gibi
    küresel tehlikeler karşısında İnsanlığın geleceği tüm Dünyada kadınların
    doğru davranışına endekslidir.
  • % 55’i Apolitik ve % 15’inin belli bir siyasal görüşü var. Apolitik olanlar ağırlıklı olarak 19-30 yaş arası gençlerdir, ki oldukça  doğal bir sonuç. Göstericilerin % 45 kadarının politik angajmanı olduğu düşünülürse, göstericiler arasında radikal anlamda politik olanların oranı 0,15 x 0,45 azami % 7 kadar demektir… Bunlar da malûm 5-10 küçük partinin yandaşlarıdır. Eylemin görüntüsüne gölge düşüren, kamu malına, halka zarar veren çirkin hareketlerin failleri provokatörler (%1 de olsa) bunlar arasından çıkıyor. İlginçtir, polis de bu kırıp dökenlere karşı aciz kalıyor, ama uygar bir şekilde tepkisini dile getirenlere karşı şiddet kullanıyor… “Provokatörlerin polisle bir bağlantısı var mı?” sorusu akla geliyor.
  • % 65’i Laiklikten yana. Bu oran çok ilginç. Büyük çoğunluğu kendini “çağdaş” olarak betimleyen bu insanların üçte biri açıkça laiklikten yana tavır koyamıyorlar. Bu ülkemizde hala Laiklik kavramının pek anlaşılmadığı ya da laiklik=inançsızlık olarak algılandığı anlamına gelir. Cumhuriyet Eğitim sisteminin, özellikle Tarih ve Cumhuriyet Tarihi derslerinin başarısızlığının resmidir.Laiklik, kamu / devlet düzeninde geçerli ortak kuralların, yasaların inanç temelinde değil, bilim temelinde oluşudur.” Bu cümleyi öğretememişiz halka. Bir başka yorum da şöyle olabilir; tepkili halkın en az üçte biri mütedeyyin, müslümandır ve bunlar

    “müslüman laik olamaz” şeklinde düşünmektedirler.
    (Bu konuyu ayrı bir makalede ele almıştım.)

  • %81’i Özgürlükçü. Genel tablonun egemen rengi budur; daralmış, sıkıştırılmış, bunalmış bir gençliğin Özgürlük istemi. Gençler özetle diyorlar ki;
    “benim giyinişime, yediğime, içtiğime, yaşam tarzıma karışmayın, hoşgörün, engellemeyin, da-yat-ma-yın… ‘akil’ lik taslamayın; beni sosyal-ekonomik-siyasal cendereye sokmayın.” Nitekim göstericilerin taşıdığı bir pankartta

    – Dinin AKP tekelinde,
    – Atatürk’ün CHP tekelinde,
    – Milliyetçiliğin HP tekelinde,
    – Doğu sorununun BDP tekelinde oluşuna
     tepki dile getiriliyordu.Ve  son olarak,
  • % 80’i Askeri müdahalelere karşı. Gençler Orduyu seviyorlar,
    ancak askeri kışlanın dışında istemiyorlar.
Değerli arkadaşlar,

Bence meseleyi artık Türkiye’nin geleceği gençlik, özellikle de genç kadınlar
ele almıştır.

Haklı tepkileri ve enerjileri küçümsenmeyecek boyuttadır.Hangi iktidar gelirse gelsin, artık gençliği birinci sırada hesaba katmak durumunda kalacaktır. Bilimsel aklın yol göstermediği, temel olmadığı hiçbir hareket, hiçbir düzen bu ülkede (ve de Dünyada) kalıcı olamaz.Sevgilerimle. æ

SEÇİM GÜVENLİĞİ ve SEÇİM HİLELERİ


SEÇİM GÜVENLİĞİ ve SEÇİM HİLELERİ

Sayın Onur Öymen’in

Halkın yarısının oyunu gerçekten aldılar mı?

başlıklı özlü ve son derece uyarıcı makalesi bu sitede 10.6.13 günü yayımlandı.
Biz de o yazı için kısa bir sunuş notu koymuş ve bu konuda bir makale yazacağımızı belirtmiştik.

Şöyle idi sunuş notumuz              :

Sn. Onur Öymen son derece önemli bir soruna yeniden işaret etmekte :

SEÇİM GÜVENLİĞİ ya da SEÇİM HİLELERİ..

Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan da pek çok kez bu irdeledi.
(örn. http://ahmetsaltik.net/seytan-ucgeninde-demokrasi/, 15.9.12)
Özellikle TÜİK’in sorumsuzluğunu – ciddiyetsizlğini sorguladı.
Bu yazılarına sitemizde yer verdik zaman zaman.
(ctrl + F tuşları birlikte basık tutulduğunda ekranda sağ üstte bir arama kutusu çıkmaktadır; oraya uygun anahtar sözcük-ler yazılarak site içi dosya araması yapılabilir..)

Doğallıkla sorumluluk zincirleme : YSK (Yüksek Seçim Kurulu) da bu denli anormal  seçmen sayıları dalgalanmalarını sorgulamadan seçmen kütüklerini hazırladı.

**************************

Oysa salt bu kabul edilemez ağır tutarsızlık, gerçekte kasıtlı saptırma ve manüplasyon karşısında seçim takvimini yeniden düzenleyerek TÜİK’ten ve Hükümetten
geçerli nüfus sayımı verilerini isteyebilirdi.

YSK, bu güvensiz, ilkokul çocuklarının bile kabul edemeyeceği tutarsız rakamlar karşısında seçimleri yap(a)mayacağını bildirebilirdi. Anayasal Kurum YSK hakkındaki anayasa maddesi şöyle :

Anayasa madde 79                   :

Seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır.

Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikayet ve itirazları inceleme ve
kesin karara bağlama ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarını ve Cumhurbaşkanlığı seçim tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kurulunundur. Yüksek Seçim Kurulunun kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz.

  • Dolayısıyla şimdiki AKP hükümetinin (61. Cumhuriyet Hükümeti) meşruiyeti, derinlemesine tartışmalıdır.

Koskoca Türkiye’de göz göre göre bu denli açık ve dev bir seçim hilesi yaşanmıştır.
2007 seçimlerinin sonuçları “birkaç saat içinde” açıklanmıştı (!) ve biz de o zaman bilgisayar tabanlı SEÇSİS Yazılımını ve uygulamasını yoğun olarak eleştirmiştik.
Hürriyet’ten Yalçın Bayer 19 Ağustos 2007’de köşesinde TOPLUMSAL KUŞKU başlığıyla yazımıza yer vermişti; Yalçın_Bayer_secim_sonuclari_irdelememize_yer_verdi_Hurriyet_19.08.07 ve Oktay Ekşi makalelerinde yer vermişlerdi yazdıklarımıza; Hürriyet, 24 Ağustos 2007, Kuşkudan Kurtulmak İçin..)

Sayın Bayer‘in TOPLUMSAL KUŞKU başlıklı yazısında kendisine yolladığımız mektuptan kapsamlı alıntılar yapmıştı.. İşte bir bölümü :

********************

YSK; partilerin, basının, sivil toplumun, üniversitelerin temsilcilerinden oluşan
20-25 kişilik tarafsız bir kurul oluşturur; (Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın da gözetimini dilerim) sondaj yöntemiyle 150 bini aşkın sandıktan diyelim binde 1’i olan 150 dolayında sandıkta oy pusulalarını basının gözü önünde yeniden
açıkça sayar ve dökümünü yapar.

Bu sonuçlar, YSK bilgisayarına yüklenen verilerle karşılaştırılır.

Uyum varsa sorun yoktur. Çok ufak tefek, matematiksel / istatistiksel olarak görmezden gelinmesi olanaklı sapmalar dışındaki her uyumsuzluk açıklanmaya muhtaçtır.
YSK
bundan kaçmamalıdır.

Zararın neresinden dönülürse kazançtır. Ulusun istencini şu veya bu yolla saptırmak, bağışlanmaz bir tarihsel suçtur ve hesabı er ya da geç sorulur.

Ayrıca, ilçe seçim kurullarına ulaşan sayım sonuçlarının bilgisayara yüklenmesi,
oradan il seçim kurullarına ulaştırılması ve oradan da YSK’ya aktarılarak işlenmesi
ve Türkiye genel sonuçlarının elde edilmesi, şaşılacak bir hızla gerçekleştirilmiştir. Uzun yıllardır bilinçli bir bilgisayar kullanıcısı olmamın ötesinde, konuştuğum bilgisayar uzmanları, bu tablonun çok ciddi bir altyapı ile olanaklı olduğunu söylediler.
Bu bakımdan YSK’dan, sistem ağ yapısının temel karakteristiklerini açıklamasını bekliyoruz. Kaç server kullanılmıştır, veri aktarım hızı nedir, gibi…

***************************

Sayın Ekşi ise, “Kuşkudan Kurtulmak İçin” başlıklı söz konusu makalesinde
(Hürriyet, 24 Ağustos 2007) şu dizelere yer vermişti :

  • “… arkadaşımız Yalçın Bayer, 17, 19 ve 22 Ağustos tarihlerinde
    “seçim sonuçlarının değiştirilmiş olduğuna” ilişkin önem vermeye değer belge ve bilgiler yayımladı. Keza onun sütununda Ankara Üniversitesi
    öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ahmet Saltık’ın:
    “Bilindiği gibi son derece hünerli virüs yazılımları ile veya başkaca yöntemlerle bu olağanüstü korsanlık asla olasılık dışı değildir. Yazılım, diyelim 30 saniyede bir otomatik yedekleme (back up) yapmış mıdır? Eğer yaptı ise ardışık yedeklemelerde veriler arasında bir uyumsuzluk var mıdır;
    varsa nasıl açıklanmaktadır?”

    diyen bir mektubu çıktı…”Bunlar gösteriyor ki, dönüp sonuçları irdelemek, hepimiz için rahatlatıcı olacak. Nitekim Ahmet Karahan isimli bir okuyucumuz da bilgisayar programlaması yoluyla sonuçları değiştirmenin mümkün olduğunu bize gönderdiği e-mail’inde ileri sürdü.

    *********************************

Biz de 2007 seçimlerini irdeleyen kapsamlı (12 sayfa) bir makale yazmıştık :

6 yıl sonra bu kapsamlı çalışmamızın bir kez daha okunmasında yarar var sanırız.

2013 ortalarında Türkiye bir erken seçim eğik düzleminde kaymaktayken, birçok ülkenin güvenli bulmayarak vazgeçtiği elektronik sayımdan vazgeçilmesi ve klasik yolla
elle sayım – döküm yapılması yaşamsal önem kazanmaktadır.

Ayrıca her sandığın (yaklaşık 200 bin) teker teker sonuçları da YSK tarafından
web sitesinde yayınlanmalıdır ki, siyasal parti temsilcileri sandık kurulunda aldıkları fiziksel (kağıt) tutanaklarla karşılaştırabilsinler.

Bir de temsilde adalet sorunu var :

Seçim barajının düşürülmesi, seçim bölgelerinin nüfusa göre adil temsil için yeniden düzenlenmesi, 27 Mayıs Devrimcilerinin ülkemize armağanlarından
Ululsal Artık (Milli Bakiye) veya benzeri bir sayım sisteminin benimsenmesi

Ve de partilerin seçim ittifakı ile seçime girebilmeleri için yasal düzenleme..

Bu 4 temel sorun çözülmeden yapılacak seçimlerden Türkiye’yi düze çıkaracak sonuçlar beklemek hayalcilikten de ötedir.

Bunun kadar hayal ötesi bir olgu da, AKP hükümetinin bu düzenlemeleri yapmaya yanaşacağını ummaktır.

Sorunun TBMM’de olağan çözümü yok..

Muhalefetin TBMM zemini dışında çözüm araması kaçınılmaz..

TBMM çalışmalarına katılmamak işe yarar mı, bilemiyoruz..

Ama sine-i millete dönerek bir erken seçimi zorlamak, öncesinde de bu temel yasal değişiklikleri yapacak bir geçici seçim hükümeti önermek..

İşte bu işe yarayabilir..

6 yıl önce Sn. Yalçın Bayer’in yukarıda değindiğimiz ve erişimini (linkini) verdiğimiz
makalesinde yer verdiği mektubumuzu şöyle bağlamıştık :

“…VEBAL ALTINDA KALMASINLAR

Görevden kaçınmak, sonuçlarını ağırlaştırmaktan başka bir sonuç doğurmayacak ve YSK’nın ağır vebalini altından kalkılmaz düzeye tırmandıracaktır. Bu arada,
yaklaşan olası referandum ile 2009 yerel seçimleri için şimdiden, yapılan uyarıları dikkate alan son derece titiz bir hazırlığı, kamuoyunu bilgilendirerek
YSK’
dan beklemekteyiz.

Nobel Ekonomi ödüllü, Dünya Bankası eski 2. Başkanı Prof. J. Stiglitz,
Bill Clinton kabinesinde Ekonomi Bakani iken, ABD Hazinesi’nin bir ’gizli’ belgesine ulaşmış ve vicdanını baskılayamayarak açıklamıştı.

Hiçbir yalanlama almayan bu metnin ilgili paragrafı ibreti-i alem için aşağıdadır:

  • Satışlar (Rusya’da) çok güzeldi ve Boris Yeltsin’in yeniden seçilmesi istendi. Bunun hileli bir seçim olup olmadığı ise o noktada hiç önemli değildi. İşin acı yanı, tüm bunların sonunda, Rusya’nın endüstriyel varlıklarının, ABD destekli Rus oligarşisinin eline geçmesi oldu.
    Böylece Rusya’nın ulusal geliri yarı yarıya azaldı.”
    (http://www.zmag.org/Turkey/imdda.htm)
    Prof. Dr. Ahmet SALTIK / Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi

**************************************************

“22 Gün Sonra “22 Temmuz 2007 Seçimleri”nin Gerçek Anatomisi!”

başlıklı 12 .8.2007 tarihli makalemizi şöyle bağlamışız :

“…..

Yüce Atatürk yine yol gösteriyor :

‘Ülkenin ve Devrimin, içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunabilmesi için bütün Ulusçu ve Cumhuriyetçi güçlerin bir yerde toplanması gerekir.’

Yine O’nun dediği gibi olacaktır : Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır, yaşatılacaktır. Zira:

–  ‘ Vatan kesinlikle esenliğe kavuşacak, ulus kesinlikle mutlu olacaktır. Çünkü kendi esenliğini, kendi mutluluğunu ülkenin ve ulusun esenliği için feda edebilecek vatan evlatları çoktur.’

Ülke ve ulusun içine sokulduğu bu lanetli gidiş ya verili koşullarda kendini düzeltecek
ya da büyük olasılıkla tarihsel zaman sıfırlanacak (re-set), her şey yeniden başlayacaktır.

Çünkü Türkiye Cumhuriyeti, her koşulda sonsuza dek özgür ve bağımsız yaşamaya kurguludur. Ve de söz konusu Vatan olunca her şey, ama her şey teferruattır..”

***************

27 Mayıs 2013’ten beri de 14. gününde, Türkiye kendisini AKP’nin içine sürüklediği “LANETLİ GİDİŞ” ten kurtarmaya çabalıyor..
ATATÜRK’te BİR-LE-ŞE-REK..
İktidarın polisi dünyada görülmemiş vahşetle halkın üstüne sürmesine karşın!
Bu yazının yazıldığı gün de Atatürk Orman Çiftliği’nin yağma ve talan edilerek rantçı yandaşlara ve emperyalist ortaklara peş keş çekilmesine karşı yollarda Ulusumuz, yurtsever Ankara halkımız..

Büyük Atatürk’ün halka örnek olmak üzere bataklık arazinin düzeltilmesi (ıslahı) ile ülkemize kazandırdığı örnek ve modern çiftlik olan ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ
eşsiz bir modeldir, halka iletidir. Bu arazi zaten son 10 yılda AKP eliyle epey tırtıklandı. Şimdi ise “Beyaz Saray” benzeri bir inşaat sürmekte.. Yetmiyor, bir bölüm arazisi de ABD Büyükelçiliğine veriliyor. Bu davranışa uygun sıfatı kullansak suç işlemiş oluruz!
Sanki Ankara’da arazi kalmadı.. Resmen yurtsever-Atatürkçü kesimleri tahrik ve aşağılama amaçlı, Cumhuriyetle hesaplaşma kin ve nefretinin ürünü. Oysa gerçek Müslüman kin ve nefret taşır mı? Emperyalizmle işbirliği ile, onun taşeronu olarak
kendi köklerine saldırma.. Ne hazin değil mi?? Psikolojik çökertme savaşı!

Bu siyasal kadroların kesinkes ve olanaklı en hızlı takvimle iktidardan uzaklaştırılması Türkiye’miz için bir varlık yokluk (beka) sorunu durumuna geldi..

Ankara AOÇ talanına karşı yürüyor

Ankara, böylesine coşkulu ve kararlı kitlelerin eylemlerinin hep sonuç aldığını iyi bilir.

Bir küme bindirilmiş kıtalar ise Ankara Belediyesi’nin (İ. Melih Gökçek’in) ve AKP örgütünün zorlamalarıyla, ücreti karşılığında (Ulusal Kanal genelgeyi yayımladı; arabasıyla havalanına gidene yüz TL!) Esenboğa havalanı yolunda, “askeri oldukları”nı haykırdıkları RT Erdoğan’ı, apaçık aşağılandığı Afrika ziyareti dönüşü karşılamaya çabalamakta..

Dostlar;

Gelecek seçimler (2015) yaşamsal önemde.. Öncesinde (2014) Yerel seçimler de..
Bu siyasal kadro bir kez daha iktidar olursa, “HEDEF 2023” gizli gündemi bağlamında artık ATATÜRK’ün TÜRKİYE CUMHURİYETİ’nden söz etme olanağı kalmayabilir.

Yakıcı temel sorunu, SEÇİM GÜVENLİĞİNİ – ADALETİNİ
gecikmeden gündeme almanın ve planlamanın zamanıdır..

Sevgi ve saygı ile.
10.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net