Etiket arşivi: Mustafa Kemal Atatürk

78 Yaşındaki Çiftçiden 2 bin fotoğrafla Atatürk Evi

 

Atatürk ile 15 yıl AKP ile 15 yıl…

Atatürk ile 15 yıl AKP ile 15 yıl…

Erdal Atabek
Cumhuriyet, 13.11.2017,

Türkiye, Mustafa Kemal Atatürk ile 15 yıl iktidar dönemi yaşadı, 1923-1938. 
Bu iki dönemde bakalım neler oldu?
1. Atatürk, siyasal iktidarı sultan ve halife olan tek adamın elinden alıp kurduğu Büyük Millet Meclisi’ne devretti.
AKP ise, Büyük Millet Meclisi’nin yetkilerini “Tek Adam Olarak Cumhurbaşkanı”na devretti.

2. Bağımsızlık Ata’nın karakteri, Cumhuriyetin siyaseti oldu.
AKP, Amerika himayesinde İslamcılıktan, Rusya himayesinde İslamcılığa savruluyor. 

3. Hukuk alanında uygar Batı’nın laik hukuku temel alınarak devrim yapıldı.
AKP, adım adım Sünni İslam hukukunu geri getirmeye çalışıyor. 

4. Eğitim laik temelde köylerden üniversiteye kadar bilimsel yapıda yeniden kuruldu.
AKP, imam hatipler yoluyla Sünni İslam temelli eğitimi yaygınlaştırıyor.
5. Halkevleri kurularak halkın bilimsanat alanında bilinçli eğitimi yaygınlaştırılıyordu.
AKP, camiler, imamlar ve Kuran kursları yoluyla halkı tarikatların elinde inanç alanına yönlendiriyor.
6. Atatürk, halkın dinini öğrenmesini, aracılık yapan yobazların etkisiz kılınmasını amaçladı. Laikliğin amacı buydu.
AKP, tersine, halkı tarikatların, şeyhlerin, şıhların eline bıraktı, onlardan siyasetinde yararlanmayı esas yaptı.
7. Atatürk köylüyü milletin efendisi kabul etti. Kalkınmayı, eğitimi köyden başlattı.
AKP, köyü kente getirdi, varoşları yarattı. Onlardan oy deposu olarak yararlandı. Kentleri betona çevirdi.
8. Atatürk, tarımı kendine yeterlilik amacına göre destekledi. Ülke, her ürünü üretti, ihraç etmeye başladı.
AKP tarımı yok etti. Artık buğday ve saman dahil her ürünü dışarıdan getirip dövizle ödeyen ülke olduk.
9. Atatürk, yerli sanayi hamlesi başlattı. Bankalar kuruldu, yerli sanayi desteklendi. Karma ekonomi esas alındı.
AKP, kapitalist özelleştirmeyi temel yaptı, her şeyi satarak bugün halkı şirketlerin eline bırakan ortamı yarattı. Hiçbir şey artık ‘yerli’ ve ‘milli’ değil.
10. Atatürk, ülkeyi savaştan barışa taşıdı. Komşularla barış antlaşmaları gerçekleştirdi.
AKP ise ülkeyi barıştan savaşa soktu. Bugün, ülke içeride de dışarıda da savaşıyor. Geleceği belirsiz bir dönem yaşanıyor.
11. Atatürk, dost komşuları olan bir ülke yaratmıştı.
AKP döneminde ülkenin hiç dostu kalmadı. Her komşu bir anlaşmazlık konusu ile kavgalı hale geldi.
12. Atatürk dönemi, bütün çağdaş sanatların toplumun içinde yaşadığı bir dönem oldu. Klasik müzik, tiyatro, opera, bale, resim, heykel, mimarlık toplumun can damarı oldu.
AKP dönemi, sanatın küçümsendiği, önemini yitirdiği bir dönem oldu. Resim, heykel sanatı terk edildi. Müzik bir yana bırakıldı. Opera, bale geleneğe uygun bulunmadı. Böyle de sürüp gidiyor.
13. Atatürkkadın’ gerçeğini toplumda layık olduğu yere yüceltti. Kadını kafesten ve peçeden kurtardı. Erkekle eşit yerine koydu.
AKP kadının erkeğe itaatini esas olan bir din temelli sistem yarattı. Örtünme, çarşafa girme geri getirildi. Kadın cinayetlerinin böyle yaygınlaşması rastlantı değildir.
14. Atatürk döneminin Köy Enstitüleri salt bir eğitim kurumu değildir. Köyden başlayan kalkınmanın simgesidir.
AKP için ise, köy bir propaganda alanıdır. Muhtarlar toplantıları, kutsal söylemler eğitilecek topluluklar değil, destek verecek alanlardır.
15. Atatürk, Türkiye için “çağdaş uygarlık” hedefini göstermişti.
AKP için “çağdaş uygarlık”, İslam ülkelerinin birleşmesi, İslami yaşam biçiminin topluma kabul ettirilmesidir.
***
İşte, Mustafa Kemal Atatürk ile yaşanan 15 yılın,
AKP ile yaşanan 15 yılla, 15 maddede özetlenen karşılaştırması.
Öyle Anıt-Kabir’e zoraki gidip Atatürk’e içinden gelmeyen saygı gösterişi ile aslında bir şey yapılmış olmuyor.
Olan biten, Atatürk’ün yattığı yerden AKP zihniyetini yenmiş olduğudur.
Bu gerçek de sizin kabul edip etmemenize bağlı değildir.
Atatürk mü? Sonsuza kadar…
====================================
Dostlar,

Saygıdeğer meslek büyüğümüz Dr. Erdal Atabek çok etkili bir karşılaştırma yapmış sağolsun. 18 Kasım 2017’de AKP iktidarı 16. yılına giriyor. Kültürümüze de önemli katkısı oldu AKP’nin! Halk arasında

  • “Yiyo ama çalışıyo; emme alnı secde görüyo..”

    Neciiiip mi necip milletimiz / ümmetimiz psikolojik savunma düzeneklerinden biri olan mantığa bürünme (Rasyonalizasyon) aracını büyük bir ustalıkla kullanmakta ve dünyaya özgün örnekler vermekte..

Sevgi ve saygı ile. 16 Kasım 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

ATATÜRKÜMÜZ DÜNYADA EN AZ 50 YERDE YAŞATILIYOR!

ATATÜRKÜMÜZ
DÜNYADA EN AZ 50 YERDE YAŞATILIYOR!

BİZDE ATATÜRK’Ü KARALAMAK İÇİN HER TÜRLÜ SALDIRI ve SAYGISIZLIK YARIŞI UTANMAZCA ve VEFASIZCA YAPILIRKEN…

Mustafa Kemal ATATÜRK, saptanabildiği ölçüde Dünyada 50 yerde yaşatılıyor..

Yontu (heykel), cadde, meydan, okul… olarak adı verilmiş durumda..

Görselleri görmek için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

50_yerde_dunyada_ataturk

Bu güzelim dosyayı bize gönderen değerli dostumuz Sn. Prof. Hasan Pekmezci’ye ve
çalışmanın sahibi gözüken (?) Sn. Şinasi Yavuzer‘e emekli çalışması için teşekkür çook ederiz..

Aramızdan bedensel – fiziksel olarak ayrılışının 78. yılında O’nu çoook özlüyoruz..

En büyük ve kutsal yapıtı (eseri) Türkiye Cumhuriyeti, O’nun tarihe şerh düşen sözleriyle;

  • “.. Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır!”

Yani,

  • “.. Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır!” 

    Özgür ve bağımsız, başı dik ve onurlu, erinç (huzur) ve gönenç (refah) içinde..

  • “Beni inkâr edeceksiniz hatta bühtanla yad edeceksiniz.
    Hint’e, Yemen’e ve Mısır’a giden fikirlerim, orada filizlenerek gelip sizi boğacaktır.”

    Mustafa Kemal ATATÜRK

Sevgi ve saygı ile. 10 Kasım 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

 

Adalet ve demokrasi için ittifak mı?

Adalet ve demokrasi için ittifak mı?

Emre Kongar
Cumhuriyet, 01.09.2017

 

Türkiye yeniden büyük bir tehlikenin eşiğinde: 
AKP/Erdoğan iktidarı, insanlık tarihinin teknolojik, siyasal ve toplumsal evrimini, Türkiye’de geri çevirmeye, geri çeviremezse de en azından durdurmaya çalışıyor:
Ülkeyi neredeyse ulaşmış olduğu Kentsel/Endüstriyel Demokratik aşamadan geri döndürmek, Dinsel/ Feodal Diktatörlük” yapısını yeniden egemen kılmak istiyor…  Türkiye Cumhuriyet’inin “Parlamenter Demokratik Rejim”ini bir Tek Adam Diktatörlüğüne dönüştürmeyi amaçlıyor! 

  • Bu çabalar hem insanlık tarihine, hem de toplumsal değişmenin dinamiğine ters oldukları için başarısızlığa mahkûm. 

Ne yazık ki, belli toplumlarda ve belli zaman dilimlerinde, demagoji, baskı ve korku ile, geçici bir süre için de olsa, kimi zaman başarıya ulaşmış sanılabiliyor… Ama insanlığa, tarihe, bilime, karşı oldukları için sonları daima hüsranla bitiyor: Kimi zaman bütün dünyayı kana bulayarak… 
Kimi zaman tüm bir halkı bir süre zulme mahkûm ederek… 
Ama toplumu geri götürmek isteyen egemenler için mutlaka ve daima hüsranla!
***
Buna karşılık tarihin ve bilimin insanlığı getirdiği aşamada direnen, bu aşamanın sağladığı Demokratik Rejimi, bu rejimin altında yatan Temel Hak ve Özgürlükleri, bu özgürlüklerin güvencesi olan Bağımsız Yargıyı ve Evrensel Hukuku, Adaleti, Türkiye’de de korumak isteyenler de var. 
Üstelik bunlar, insanlık tarihinin doğru çizgisinde durdukları için hem haklılar, hem de güçlüler… Dolayısıyla mutlaka kazanacaklar.
***
Özgürlükçü ve Demokrat kesimler”, tanım gereği, bir araya pek kolay gelemiyorlar: Çünkü her biri kendi farklı ve özgün kimliğine çok düşkün. 
Din/Tarım toplumlarının Feodal değerlerinin empoze ettiği Reise bağımlılık” ve “Sürü psikolojisi bu kesimlerde pek görülmüyor! Bu nedenle “Reis” çevresinde “Sürü psikolojisi” ile bütünleşenler, tarih ve toplum önünde haksız da olsalar, nitelik ve nicelik olarak “Demokrat ve Özgürlükçü kesimlerden” daha güçsüz de olsalar, zaman zaman, geçici zaferler kazanmış gibi görünebiliyorlar… Bu geçici “Zafer yanılsamasının” bedelini ise genellikle başta kendileri olmak üzere, tüm toplum, kimi zaman da tüm insanlık ödüyor.
***
Demokrat ve Özgürlükçü kesimler” ancak çok büyük bir tehlike karşısında bir ittifak aramaya, (o da belki) yönelebilirler: 
Bugün hem bireysel güvenliklerimizi ve özgürlüklerimizi hem de Demokratik Rejimi tehdit eden Adaletsizlik” duygusu böyle bir tehlikeyi işaret ediyor. 
Bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun başlattığı Adalet Yürüyüşü’nün ve onun devamı olan Adalet Kurultayı’nın, böyle bir“Özgürlükçü ve Demokrat kesimlerin ittifakını” oluşturma şansı, az da olsa var gibi görünüyor.

DİREN ÖZGÜRLÜK… 
DİREN DEMOKRASİ… 
DİREN ÖZGÜRLÜK VE DEMOKRASİ İTTİFAKI!
====================================
Dostlar,

Benzer söylem ve önerileri biz de sitemizde sürekli yazıyoruz..
Pusulayı ya da reçeteyi Mustafa Kemal ATATÜRK, adeta, tarihteki eşsiz başarısının gizi (sırrı) olarak bizlerle paylaşmıştı :  

  • Milletlerin tarihinde bazı dönemler vardır ki, belli amaçlara erişebilmek için maddî ve manevî ne kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak ve aynı doğrultuya yöneltmek gerekir. Yakın yıllarda milletimiz, böyle bir toplanma ve birleşme hareketinin önemli sonuçlarını kavramıştır. Memleketin ve devrimin, içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması gerekir. Aynı cinsten olan kuvvetler, ortak amaç yolunda birleşmelidir.

Türkiye bunu ya yapacak ya yapacak.. Başka seçenek yok!

Sevgi ve saygı ile. 02 Eylül 2017, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

EEY İŞSİZ – GÜÇSÜZLER !!!

Konuk yazar : Duran AYDOĞMUŞ
E. Dışişleri Bakanlığı Uzmanı

22.05.2008 Ankara

EEY İŞSİZ -GÜÇSÜZLER !!!
(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..) 
Şu araştırmacı gazetecinin yazdığı gerçeklerden haberiniz yok mu sizin?! Tıklayın şu aşağıdaki bağlantıyı, bir okuyun da anlayın, bakın ne iş yerleri açılmış meğerse de, sizin haberiniz yok!
Bakın, devletimizin ilgilileri ne iş yerleri açmış, hem de bakanlar, başbakan ve cumhurbaşkanı bile açmış bu iş yerlerini de sizin haberiniz yok, veya iş beğenmiyorsunuz! Yazıklar olsun size(!)
 
Bakın size bir gerçeği söyleyim mi? Yıllarca Avrupa’nın en gelişmiş ülkelerinde (İtalya, Almanya, İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya) bulundum. Yıllarca TV yayınlarını vs. izledim, basını takip ettim, o ülkelerde tek bir bakanın, başbakanın, Cumhurbaşkanının, Kralın bizdekine benzer açılışlar yaptığına, kurdela kestiğine rastlamadım, duymadım… Yapılan her şey vatandaşın vergisinden oluşan bütçeden ödendiği ve o yapılan fabrikanın-tesisin de yapılması gerektiği için yapılmaktadır, yapılmıştır. Bizdeki gibi siyasi gösteriye, oya çevirmeye gerek duyulmuyor… Çünkü, işbaşındaki iktidarlar, eksik olan her şeyi yapmış tamamlamışlar…
Avrupa ülkelerinin hiçbirinde yapılmış köprüler, alt-üst geçitlerin vb. yapılış tarihlerini de görmedim. Gören varsa lütfen yazsın… Kimse çıkıp da, “şunu yaptık, bunu yaptık” demiyor…
Bizde bu yapıtlara girerken, adını ve yapılış tarihini görürsünüz. Hepimiz biliyoruz ki, siyasiler bu yaptıklarını bile siyasette kullanıyorlar! Tarih yazılsın ki, o tarihte hangi hükümetin yaptığı belli olsun diye! Bunu ilk kez Başbakan iken Merhum Süleyman Demirel dile getirmişti değil mi?!
Sonuç olarak, bizdeki toplu ya da tek açılışlara bakıyoruz ki, işte Yılmaz Özdil yazmış onları! 
Hepimizin beklentisi odur ki, bir tane de ağır ya da hafif sanayi fabrikası, bir üretim tesisi olsundu. Neden mi? 
Yine biliyoruz ki, ülkemizdeki bütün fabrikalar, tesisler, kurumlar, limanlar bankalar, petrol istasyonları hem de yabancılara satılmış! Garip olan şu ki, bizim ülkemizde, kurduğumuz tesislerde bizim insanlarımız çalışıyor ama, yıl sonunda kazanılan bütün kazanç, mal sahibi yabancı ülkeye gidiyor! Yazık, yazık!
Sebep şu mudur diye düşündüm: Bu saydığım ülkelerde -bizdeki gibi- iş arayan pek yok. İşi olmayana da devlet, uygun iş buluncaya kadar -yasa gereği- işsizlik parası veriyor. Ne ki, işsizlik maaşı alanlar da “nasıl olsa işsizlik parası alıyorum, boş ver, kaçak iş bulup oradan da alacağımla geçinir giderim” diye düşünmüyor. Bu konuda devlet de, işçi de hakkaniyetlidir…
NOT : Avrupa için bu yazdıklarım yanlışsa, Sayın ÖZDİL lütfen bu konuda da yazabilirler
(ANILARIMDA 5 ÜLKE kitabımda bu ve benzer konuları da yazdım).
Ne diyelim, kendimiz ettik, kendimiz bulduk..
Merhum ozanımız Neşet Ertaş demiş ya :
“Karadır bu bahtım kara
 Sözüm kar etmiyor yare
 Yüreğimi yaktı nara (Eyvah Ey…) 

 Kendim ettim kendim buldum
 Gül gibi sararıp soldum
 Ey vah ey vah ey….”
 
Saygılarım ve kaygılarımla. 17.08.2017
=======================================

Dostlar,

Sayın Duran Aydoğmuş dostumuz, olgun bir beyefendi ve Cumhuriyet terbiyesi almış bir devlet memurudur. Uzun yıllar değişik ülkelerde Dışişleri Bakanlığı kadrolarında ülkemizi temsil etmiştir. Yukarıda saydığı 5 Ülkedeki gözlemlerini kitaplaştırmıştır. Bu yazısı ve öbür değerli katkıları içi kendisine şükran borçluyuz.

Sayın Aydoğmuş sade yazımı ile önemli bir gerçeğe ışık tutuyor. Bizim gibi Doğu toplumları törenselliğe (ritüele) çok önem veriyor.. Maneviyat ve mistisizm çok ağır basan değerler.. Oysa Batı Kültüründe egemen – baskın değer Akılcılık – Rasyonalim – Rasyonalite.. Bu sayede Bilimsel Keşifleri başardılar (Galile, Kepler, Copernicus..) ve Batı Aydınlanma felsefesinin temellerini attılar.. Diderot, JJ Rousseau, Montesquieu, Voltaire, Kant

– Zorunlu – kaçınılmaz olarak laik – seküler düzene geçtiler ve Sanayi Devrimi ile dünyayı sömürgeleştirdiler… Bilime sırtını dönen Osmanlı’yı parçaladılar.
Biz hala dincilik – mistisizm batağında inatla debeleniyoruz..
Yetmiyor, CB Erdoğan ”Dindar ve kindar nesiller yetiştireceğiz..” diyor,
ulusal eğitim sistemini çökertiyor..
Bir Mustafa Kemal ATATÜRK çıkardık, dünya tarihinde eşsiz – benzersiz.. Osmanlı yüzünden birkaç yüzyıl gecik(tiril)en Anadolu Aydınlanması (dinde Reform + Rönesans) devrimlerini başlattı ancak hem ömrü kısa oldu hem de Anadolu’daki karşıdevrimci – molla – yobaz – gerici – dinci çelik çekirdek pek çok nedenle tasfiye edilemediği için bir ”geri tepme” (counter revolution?) olgusu – dalgası yaşıyoruz. Osmanlı din – tarım toplumu kısır döngüsünü 21. yy. şafağında hala aşabilmiş değiliz. AKP vb. siyasal hareketler bu dinamiklerin ürünü.. Ancak bu ”peryodun” da geride kalacağı tarihsel diyalektik yasa gereği.
Az eğitimli kitleler deneme – yanılma ile (musibetle demek haksızlık mı olur?) öğrenmekte. O halde kitlelerin bilimsel eğitimi yaşamsal 1. öncelik.. Öte yandan yaşadıklarını anlamlandırmak için gündelik yaşamda örnekler üzerinden halka aydın rehberliği sunmak gerek.
Böylelikle, toplumsal – siyasal olgunlaşmayı hızlandırmak ve deneyim – öngörü yeteneği kazandırmak için ödenecek bedelleri hafifletmek olanaklıdır. Bu 2 kulvarda başarılı olmanın anahtarı öncelikle siyasal partidir. Ardından yaygın yatay – dikey örgütlü toplumdur.. Sendikasıyla, derneği – vakfıyla..
Siyasal katılma, geri kalmışlık çemberini kırmada temel anahtar..
Sevgi ve saygı ile. 17 Ağustos 2017, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Atatürk’ün emanetini ABD’ye sattılar!

Atatürk’ün emanetini ABD’ye sattılar!

Atatürk Orman Çiftliği arazisinde bulunan 37 bin metrekarelik alan, yeni büyükelçilik binası yapılması için ABD misyonuna satıldı. Mimarlar Odası Ankara Şubesi satış protokolünü istedi ancak ‘ticari sır’ denilerek reddedildi

Yavuz ALATAN
SÖZCÜ, 14 Ağustos 2017
Atatürk’ün emanetini ABD’ye sattılar

(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Atatürk Orman Çiftliği, 1925 yılında Mustafa Kemal Atatürk‘ün talimatıyla, Türk tarımına öncülük etmesi için kuruldu. Arazi, Mustafa Kemal Atatürk tarafından farklı kişilerden parça parça satın alındı. Çiftlik 1937’de Atatürk tarafından Türk Milleti’ne emanet edilerek, Hazine’ye bağışlandı. Çiftlik arazi, 1950’li yıllardan başlanarak çeşitli kurumlara tahsis edilerek ya da satılarak amacı dışında parça parça talan edildi. Ve bugün…

ÇUKURAMBAR’DA İNŞAAT

Emparyalizmle mücadele ile yoktan bir ülke kuran Atatürk‘ün milletine emanet olarak bıraktığı Atatürk Orman Çiftliği‘nin 37 bin metrekarelik arazisi, yeni büyükelçilik binası yapılsın diye ABD’ye satıldı. Çukurambar semtindeki geniş arazide inşaat çalışmaları sessiz sedasız başladı. Arazinin çevresi yüksek tel örgü ve duvar ile çevrildi. Büyükelçilik alanında, otopark ve sosyal tesisler de bulunacak. SÖZCÜ‘ye açıklamalarda bulunan Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “Bu alan Atatürk Orman Çiftliği arazisi iken, 12 Eylül darbesinden sonra Kenan Evren‘in imzasıyla Gazi Üniversitesi’ne eğitim alanı olarak devredildi” dedi ve şunları söyledi:

MİMARLAR ODASI ŞİKAYET ETTİ

“Daha sonra Gazi Üniversitesi TOKİ’ye devretmiş, sonrasında da arazi ABD Büyükelçiliği’ne satılmış. Bu süreç Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin nasıl talan edildiğini de gösteriyor. AOÇ arazisinin, ABD Büyükelçiliği’ne satılması sürecinde, Bilgi Edinme Kanunu‘na göre satış protokolünü istedik, ‘ticari sır’ diye vermediler. Bir üst kurula şikâyet ettik, onlardan da bilgi edinemedik, hukuksal süreç başlattık. Yargı yoluyla bize imzasız
mühürsüz bir protokol gönderdiler.”

ÇALIŞMALAR SESSİZ SEDASIZ BAŞLADI ABD'nin Kavaklıdere semtindeki büyükelçilik binasına yönelik saldırının ardından güvenlik gerekçesiyle arazi arayışına girişilmişti. Çukurambar'daki bölgede yeni binanın inşası sessiz sedasız sürüyor.

ÇALIŞMALAR SESSİZ SEDASIZ BAŞLADI

ABD’nin Kavaklıdere semtindeki büyükelçilik binasına yönelik saldırının ardından güvenlik gerekçesiyle arazi arayışına girişilmişti. Çukurambar’daki bölgede yeni binanın inşası sessiz sedasız sürüyor.

AOÇ ARAZİLERİ
AMACI DIŞINDA KULLANILAMAZ

Atatürk’ün vasiyeti ve şartlı bağışı ile Atatürk Orman Çiftliği’nin her bir metrekaresinin değerli olduğunu kaydeden Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Tezcan Karakuş Candan,

  • AOÇ arazileri amacı dışında kullanılamaz ve ABD elçiliği de yapılamaz.
  • Atatürk emperyalizme karşı tam bağımsızlık mücadelesi verdi.
  • O’nun halkına emanet ettiği AOÇ arazisini bir metrekaresinin bile ABD elçiliğine verilmesi kabul edilemez. Dava açmak için süreci takip ediyoruz.” dedi.
    ==================================================

Dostlar,

Atatürk’ün Emaneti Orman Çiftliğinden
ABD Büyükelçiliği İnşaatı İçin 37 Dönüm Toprak Satışı 
Hukuk Dışı ve Gayrımeşrudur!

AKP iktidarı halkın sinir uçlarına basmayı özellikle sürdürüyor sanki..
Çıkabilecek olası sokak eylemlerinden medet umar görünüyor.
Bunlar rahatlıkla OHAL’in uzatma gerekçesi yapılabilir.

AOÇ arazisi ve donatıları koşullu bağış (Şartlı hibe) ile Hazine’ye bırakılmıştır Atatürk tarafından. 6098 sayılı Borçlar Yasası hükümlerine göre (md. 285-298), bağışlayanın koyduğu koşul dışında kullanılamaz. Üstelik söz konusu taşınmaz Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtarıcısı ve kurucusu Büyük ATATÜRK‘e aittir. Esprisi de bellidir; Türk Ulusuna bir örnek sunmak ve rol modeli olmak. Bataklık bir arazinin ıslah edilerek tarıma kazandırılabileceğini göstermek, güven verip halkı güdülemek (motive etmek).. Ayrıca üretilen tarım ürünlerinin ham madde olarak satılması yerine, AOÇ’de kurulu endüstriyel yapılarda işlenmesi ile katma değerli ürüne dönüştürülmesi ve üreticinin kazancının daha da artırılması.. Bütüncül bir tasarım (entegre bir proje)..

Yetmedi, ABD gibi sözde müttefik maskesi ile altımızı oyan bir ülkeye.. Zaten bir Büyükelçilik binaları var Kavaklıdere’de. Hemen karşısında 25 katlı BDDK ve 18 katlı Ankara Sanayi Odası var. Belediyeden yeni bir ruhsat ister, tadilatını yapar, çok katlı binasını diker oraya. Ayrıca İstanbul İstinye’deki Başkonsolosluk binası kale gibi maazallah! Neden böyledir? Ortadoğudaki en büyük – muazzam Konsolosluk binası, herhalde İstanbul’un 15 milyon nüfusu gözetilerek o ölçüde devasa tutulmuştur??

Ayrıca 37 dönüm ciddi bir alandır ve burası satılarak yabancı mülkiyete devredilmektedir. Diyelim ki 49 yıllığına kiralama olanağı mevzuatta yok mudur? Yoksa düzenlersiniz!..

Tüm bunlar, ülkemizin ne mene bir iktidar tarafından yönetildiğinin sayısız kanıtlarından biri. Ülkenin tarihsel değerlerine, Kurucusunun yasal mirasına, kendi hukukuna ve halkına karşıt ve yabancılaşmış; buna karşılık ABD hayranlığı – teslimiyeti dizginlenemeyen bir AKP iktidarı!

O ABD ki; bir yandan BOP ile ülkemizi parçalama haritaları ve eylemleri yapar; eşbaşkanı kendi ağzıyla onlarca kez itiraf ettiği üzere R.T. Erdoğan’dır!
O ABD ki; sınır komşumuz Irak’ta PKK’yı Kandil’de üstlendirip – silahlandırıp üstümüze salar; kara harekatı yapmamızı engeller!
O ABD ki; NATO’da sözde askeri müttefiktir ama Suriye’yi BOP kapsamında bölme harekatında üstüne iyilik AKP = RTE’yi de katar hatta öncü birlikleri gibi kullanır!
O ABD ki; ülkemizdeki darbelerin, son olarak FETÖ 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin mimarıdır!
O ABD ki; 1950’lerden beri ülkemizde mafya – gladyo – kontrgerilla kumpaslarının aktörü, aydın cinayetlerinin, toplu kırımların, iç çatışma provokasyonlarının yüzsüz ama eli kanlı maşasıdır!
……..
Böylesine emperyalizmin ağababası bir ülkeye, kendi sarayınız yetmiyormuş gibi, Gökçek’in ilkel sirk görünümlü ucubeleri yetmiyormuş gibi, ATATÜRK’ün mirası, yasal olarak çiftlik amaçlı koşullu bağışını, bilmem kaçıncı kez çiğneyerek 37 dönüm yurt toprağını satarsınız!

Bilgi Edinme Yasası başvurularını da ”ticari sır” kalkanıyla geri çevirirsiniz…  Sorun İdari Yargıya taşınınca da mahkemeye bile ”mühürsüz bir protokol”ü zoraki yollarsınız.. İşte hukuka saygınız da bu kadardır ve mutlaka saklamak istedikleriniz vardır ki, protokolü mühürsüz gönderirsiniz! Taşınmazın satış sözleşmesinin neresi ticari sırdır? Karşımızda hangi ticari şirket vardır ki ticari sırrı olsun? Satış tapuda resmen yapıldı ise satılan yerin ada – parseli, satış bedeli neden sırdır? Belediyenin verdiği inşaat ruhsatının neresi ticari sırdır?? Bütün bunlar halkla alay etmek değil midir? Hangi demokratik ülkede ”halkın oyu ile gelen’‘ iktidarlar halkı ile alay edebilir??

Bu ülkeye ve insanına bunca zulüm; akıl, vicdan, din, namus, vefa ve de haya(l) ötesi olmalı!

Tanrı bize sabır, size insaf ve sağduyu ihsan eyleye ve bu firavun saltanatına artık bir son vere!

Sevgi ve saygı ile. 15 Ağustos 2017, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Yeliz Koray : Yerim destanınızı! 

Paylaşım rekorları kıran 15 Temmuz yazısına gözaltı!

Paylaşım rekorları kıran 15 Temmuz yazısına gözaltı!Yeliz Koray Kocaeli Koz Gazetesi

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)
Sosyal medyada 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili yazdığı yazı paylaşım rekorları kıran ve AKP cenahından pek çok tepki toplayan Yeliz Koray gözaltına alındı. Kocaeli Koz Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Yeliz Koray polis ekiplerince gözaltına alındı. Akşam saatlerinde Koray’ın evine gelen İl Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Güvenlik Şube ekipleri Koray’ı gözaltına aldı. Bilindiği gibi Yeliz Koray’ın “Yerim Destanınızı!” başlıklı yazısı nedeniyle çeşitli kesimler tarafından hedef gösterilmişti. Yeliz Koray’ın Kocaeli Koz gazetesinde yayınlayan ve gözaltına alınmasına sebep olan o yazı: 

Yerim destanınızı! 

  1. Dünya Savaşı 4 yıl sürdü. Tekrar ediyorum 4 yıl
    Yani 16 mevsim, 208 hafta, bin 460 gün…
    Kafkas, Kanal, Filistin-Suriye, Çanakkale, Hicaz-Yemen,
    Makedonya, Galiçya, Romanya Cepheleri açıldı.
    İtilaf Devletlerinin 42 milyon askerine karşı 2 milyon 850 bin kadardık.
    Kafkas Cephesi’nde Sarıkamış’ı Rus ordusundan almak için savaştık.
    90 bin asker DONARAK ÖLDÜ. Dok-san-bin asker… Lojistik destek gelememişti çünkü.
    Zaten açlardı, üşüyerek, uykuya dalarak öldüler. Kimi anasını, kimi sevdiğini hayal ederek uykuya daldı. Bir daha uyanmadılar…

Çanakkale Cephesi…
Zafer kazanıldı ama bedeli 500 bin insanın ölümü oldu. 253 bini asker, gerisi sivildi.
Tarihçiler, hastalıktan ölenlerin bu sayının iki katı olduğunu söyler. Bir de o dönem üç lisenin mezun veremediğini. Galatasaray, Konya ve İzmir Liseleri…
Çünkü elleri silah tutuyordu, çocuklardı, dönmeyi düşünmemişlerdi…
Dönemediler, tarihe “meçhul çocuk asker” olarak geçtiler.
Çoğunun ismi de mezarı da yok, Çanakkale’de yatıyorlar!

Kurtuluş Savaşı..
Doğu Cephesi’nde Ermenilerle, Güney Cephesi’nde Fransızlarla savaştık.
Doğu Anadolu tamamen kurtarıldı, TBMM resmen tanındı.
Maraş, Urfa, Adana ve Sakarya’da zafer kazandık. Fransızları yurttan TEMİZLEDİK.
Şehirlerimize; Gazi, Kahraman, Şanlı isimleri verdik.

Batı Cephesi daha kanlıydı.
1. ve 2. İnönü, Kütahya-Eskişehir, Sakarya Savaşı yaşandı.
Sakarya Savaşı, tarihe en çok subayın şehit olduğu savaş olarak girdi.
İtalyanlar Muğla ve Antalya’dan çekildi. Mustafa Kemal Atatürk, Büyük Taarruzu BAŞLATTI!.
Dumlupınar Meydan Muharebesi’nden sonra “İlk hedefiniz Akdeniz ileri” dedi.
Yunan ordusu İzmir’e kadar kovalandı, İzmir düşman işgalinden KURTARILDI!
Batı Anadolu düşmandan tamamen TEMİZLENDİ.
Konferanslar, kongreler, ateşkesler, anlaşmalar… Kurtuluş Savaşı da 4 yıl sürdü. 16 mevsim,
208 hafta, bin 460 gün… Binlerce şehit verdik.  O binlercenin yine iki katından fazlası bulaşıcı hastalıktan öldü. 

YILLARDIR PKK’YA VERİLEN ŞEHİTLERİ SAYMIYORUM BİLE…

Ve 15 Temmuz… 1 gün bile sürmedi.  Tekrar ediyorum 24 saat bile değildi; 15 saat sürdü!
Limana yanaşan düşman gemilerinden değil, sağ olsun Erdoğan’ın ‘eniştesi’nden öğrendik.
Ama hazırlıksız değildik. Lojistik destek tamdı mesela. Nedense 4 farklı noktada bekletilen uçaklar-helikopterler, 3G bağlantıları, televizyonlar, radyolar…
Düşman bu kez ne İngiliz, ne Fransız, ne de Almandı…
Bir zamanlar yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen, istedikleri her şey verilen “muhterem hoca efendileri”ydi. Amaç devleti ele geçirmekti ama nedense birkaç tankla darbe yapmaya çıkmışlardı. 

  • Her şeyden habersiz masum erlerle polisi ve vatandaşı karşı karşıya getirdiler.
    Kardeşi kardeşe kırdırdılar!

Kurtuluş yine bizimkilerden; FETÖ’nun kumpas kurduğu Kemalist askerlerden geldi.
Ve milletin direnişiyle birlikte darbe püskürtüldü. Sonuç 248 şehit, yüzlerce yaralı…
***
Kısaca… Evladını beşikte bırakan Nene Hatunlar
Kocasını toprağa verip cepheye koşan Kara Fatmalar… Çocuk, yaşlı, kadın demeden..
Atamızın önderliğinde bizlere
19 Mayıs’ı,
23 Nisan’ı,
30 Ağustos’u,
29 Ekim’i bıraktılar!

Amma… geriye Sarıkamış’ta ölenler için ‘halay’ çektiğimiz anmalar…
“Yağmur yağıyor çocuklar üşümesin” diye yasaklanan 23 Nisan’lar…
Her sene hastalık bahanesiyle iptal edilen 19 Mayıs’lar ve güvenlik gerekçesiyle yasaklanan
30 Ağustos’lar kaldı!
***
Velhasıl “Elin tokadını yemeyen kendi tokadını yumruk sanırmış!”
Tarihe altın harflerle yazılan onca zafer, binlerce şehit ve de
rs alınacak yüzlerce hikaye kalmışken…; 
Darbenin araştırılmasını istemediğiniz Meclis önergeleri, Muhterem hoca efendinizi değil de masum askeri karşınıza alarak bastırdığınız afişler, Bir türlü TEMİZLEYEMEDİĞİNİZ, KOVALAYAMADIĞINIZ ve
Düşmandan KURTARAMADIĞINIZ vatan varken
Size de hiçbir güvenlik gerekçesi göstermeden 1 hafta bayram yapmak komik gelmiyor mu?Gelmiyorsa yukarıdaki satırları tekrar okuyun beyler, bayanlar… Destan 3G ile yazılmaz.
(http://www.abcgazetesi.com/paylasim-rekorlari-kiran-15-temmuz-yazisina-gozalti-58823h.htm)
============================================
Dostlar,

Gazeteci Yeliz Koray‘ın yukarıdaki makalesi nedeniyle savcılıkça ifadeye çağrılarak gözaltına alınmasını teessüfle karşılıyoruz.
Hele tutuklanma istemiyle nöbetçi sulh ceza yargıçlığı (ne yazık ki “yargıçlık” Mahkeme değil!) önüne çıkarılması iyice kaygı vericidir. Bu “hakimlikler” açıkça Anayasa’ya aykırı!

Anayasa madde 9 – “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.”

Yazıda bizce zerrece suç ögesi yoktur, tümüyle düşünce ve onu ifade – yayma özgürlüğü kapsamındadır.
Gazeteci Yeliz Koray “güvenlik tedbiri” öngörülmesi bile düşünce ve onu ifade – yayma özgürlüğünün özüne saldırıdır, gözdağıdır, “ayağını denk al” tehdididir. Bu fotoğraf,
AKP = RTE Türkiye’sinin sürüklendiği despotik rejimin tipik fotoğraflarından biridir.

Türkiye, 150’yi aşkın gazetecinin aylardır, kimilerinin birkaç yıldır hüküm almaksızın tutuklu olarak hapiste tutulduğu -korkarız- tek ülkedir dünyada!?

Erdoğan dün İstanbul’da 15 Temmuz konuşmasında kimi sanıklara ABD’nin Guantanamo’da yaptığı insanlığın utancı ve yüz karası uygulamayı, “tek tip elbise giydirme” faşizan uygulamasını bile önerebilmiştir!

Kamu görevinden atılanlar için Erdoğan, “Devlet parasıyla mı besleyeceğiz, gitsin özel sektörde çalışsınlar..” buyurmuştur.. İlk olarak belirtelim ki, onbinlerce insanın özel sektörde de çalışma olanağı tıkanmıştır, yurt dışında çalışma olanağı pasaport iptali ile engellenmiştir.
İkinci olarak Anayasa’nın 49. maddesi aynen şöyle :

Anayasa madde 49 – “Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir….”

OHAL KHK’sı ile Anayasa ihlal edilebilir mi?

Yoksa AKP = RTE Yasa da benim, Anayasa da!..” mı demektedir?
Öyle ya, ünlü hukuk bilgini (!) Adalet Bakanı F.G. hayranı B. Bozdağ beyefendi (TBMM konuşmasında övgüye sınır yok!?) fetva irad eylemişlerdir :

  • “OHAL döneminde Anayasaya aykırı KHK çıkarılabilir..”. diye!

Türkiye çok tehlikeli bu kısır döngüden mutlaka çıkarılmalıdır.

Siyasal sistemde olumsuz – negatif enerji birikimi kritik derecede tehlikeli düzeylere tırmanmıştır. Bu statik yüklenme mutlaka uygun biçimde ve hızla “topraklanmalı” dır.
Bunun yol ve yöntemlerini bu sitede yıllardır sabır taşı gibi yazıyor, anlatıyoruz.
Haşa salt biz değil. Çok sayıda aydın, kurum, kitap, dergi, makale, CHP vd….

Lütfen AKP / RTE, lütfen… artık frene basınız ve ülkemizi normalleştiriniz..
Bu yol öncelikle sizin için “hayırlı” olacaktır.. Gerilim = bölünmedir!
Bilmem kaçıncı kez, -hoşgörünüzle- bir daha yazmış, rica etmiş.. olalım.

Sevgi, saygı ve umut ile. 16 Temmuz 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

AYBÜKE ÖĞRETMENİN KATLEDİLMESİ DEVLETE DERS OLMALI

AYBÜKE ÖĞRETMENİN KATLEDİLMESİ DEVLETE DERS OLMALIDIR!

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)

PKK terörü, bir kez daha sivil, masum bir cana kıymış, Batman’da görev yapan 22 yaşındaki müzik öğretmeni Şenay Aybüke Yalçın, narin vücuduna isabet eden kurşunlarla can vermiştir.

Yurdun maalesef çatışmalardan uzak olmayan bir yerinde, ilk meslek yıllarını geçireceği haberini bile “Öğretmen oldum” diye yakınlarına müjde olarak veren, Türkiye’nin her toprağını ve o topraklarda yeşermiş her yavruyu eşit gördüğü anlaşılan Aybüke öğretmenin, Batman’ın en merkezi yerlerinden birinde, sokak ortasında hayatını kaybetmesi, Türkiye’nin yüreğine ateş düşürmüştür.

Geriye kalan acı ve öğretici gerçek şudur:

Ölümünden birkaç gün önce, arkadaşına attığı bir mesajda, “Türkiye’nin teröre hedef olması konusunda elinin kolunun bağlı olması”ndan duyduğu sıkıntıyı anlatan Aybüke öğretmen, eli kolu bağlı olmayan devlet tarafından korunamamıştır.

Görünen o ki, devletin sağladığı güvenlik açısından – Aybüke’nin hayalinin aksine- yurdun her toprağı hâlâ ve ne yazık ki eşit değildir.

Neredeyse tüm yakın Ortadoğu ülkelerine AKP politikaları nedeniyle asker yollayan,
hatta bugünlerde Katar’a bile birlik yollamanın masaya yatırıldığı ülkemizde, terör,
hâlâ kol gezmektedir.

Eğitim İş olarak iktidara sesleniyoruz; Mustafa Kemal Atatürk‘ün dediği gibi, yeni nesiller öğretmenlere emanet ise, yurdun her köşesini görev yeri sayan öğretmenlerimizin canı da devletin kudretine emanettir.

Yaşamının baharında canından olan Aybüke Yalçın’ın, teröre verilen son kayıp olmasını
ve bu yaşananların devlete ders vermesini umuyoruz.

Başta Şenay Aybüke Yalçın öğretmenimizin ailesi ve sevenleri olmak üzere,
tüm Türkiye’ye baş sağlığı diliyoruz.

EĞİTİM-İŞ Merkez Yönetim Kurulu
http://www.egitimis.org.tr/guncel/sendika-haberleri/aybuke-ogretmenin-katledilmesi-devlete-ders-olmalidir-2404/#.WTxyLuvyh1s, 11 Haziran 2017
===================================

Dostlar,

Biz de, EĞİTİM-İŞ üyesi ve bir tıp eğitimcisi yurttaş olarak acıyla paylaşıyoruz bu iletiyi..

AKP son 4-5 yılı ‘‘AÇILIM SÜRECİ” saçmalığı ile PKK ile mücadele yerine müzakere etmeyi seçmeseydi ve bu arada PKK’nın tüm ülkeyi hendeklerle bölmeyi hedefleyen, dağı – taşı ağır silah – bomba – mühimmat – terörist ile doldurmasına göz yummasa idi, 2002’de iktidar olduğunda bitmek üzere olan PKK sorunu çözülmüş olabilirdi..

PKK silahı bumerang gibi dönmüş ve AKP’li Kozluk belediye başkanı Veysi Işık’a suikast amaçlı yönelmiştir. Arada seken kurşuna kurban olan ise masum Aybüke öğretmendir.

Pekiiii, Ceza Hukuku terminolojisi ile sorarsak; bu cinayetin ”asli faili” kimdir???

Söylersek suç olacak. OHAL var memlekette!

Sevgi, saygı ve acı ile. 11 Haziran 2017, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
EĞİTİM-İŞ
Üyesi – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Erdoğan’ın milisleri!

Erdoğan’ın milisleri!

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır.)
Cumhurbaşkanı’nın dünürü Orhan Uzuner’in liderliğinde kurulan grubun amacı ‘darbe girişiminde halkı kısa sürede sokağa dökmek’ Grubun ocak ayındaki ilk toplantısında Uzuner, gerekli cihazları aldıklarını dile getirerek, “En küçük cihazımız düdük. Arabamda megafon var. Gerektiği zaman kullanacağımız silah var. Böyle hazırlıkları yapmamız lazım” ifadelerini kullandı. Uzuner, “Liderimiz Cumhurbaşkanı Erdoğan etrafında kenetlendik” dedi.

[Haber görseli]

15 Temmuz darbe girişimini eniştesi Ziya İlgen’den öğrenen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dünürü Orhan Uzuner, “benzer bir darbe girişimi ya da kalkışma anında” halkı çok kısa sürede sokağa dökebilmek için geniş bir iletişim ağı kuruyor. “Kardeş Kal Türkiye” adını taşıyan grup Uzuner liderliğinde, anlık iletişim için WhatsApp grupları oluşturuyor, her ilçede telsiz sistemleri kuruyor, radyo yayını yapabilmek için şirket kuruyor. Grup, Sağlık Bakanlığı sertifikalı ilkyardım, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü sertifikalı insansız hava aracı – drone kullanım eğitimleri alıyor.

“Kardeş Kal Türkiye” grubu, 15 Temmuz darbe girişimin ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dünürü, Bilal Erdoğan’ın kayınpederi Orhan Uzuner’in liderliğinde kuruldu. Katılımcılar, fikir babaları Orhan Uzuner’i görüyor.

En kısa sürede sokak

Grubun kuruluşunun temel amacı, “yeni bir darbe girişiminde, kalkışmalarda, halkı en kısa sürede sokağa dökmek” için iletişim altyapısı kurmak olarak açıklandı.

Bu amaçla, atılan ilk adım, popüler anlık mesajlaşma uygulaması olan WhatsApp için atıldı. “Kardeş Kal Türkiye” içinde yer alan herkes, bir WhatsApp grubuna dahil ediliyor. Gruba girmesi kabul edilen tüm katılımcılardan da kendi WhatsApp grubunu kurması isteniyor. WhatsApp grupları birbirlerinden habersiz. Ancak Uzuner, tüm grupları kontrolü altında tutuyor.

Uzuner, grubun çeşitli toplantılarında, söz konusu WhatsApp gruplarında siyasi değerlendirmelerin paylaşılmaması talimatını veriyor. Sadece grup yöneticilerinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ilgili bilgileri paylabileceğini belirtiyor. Grubun çalışmaları arasında telsiz sistemlerinin kurulması da var. Bu kapsamda Uzuner, her ilçede 3 telsizcinin seçilmesi talimatını verdi. Telsiz sorumlularının kim olacağını ise doğrudan Uzuner belirliyor.

“Kardeş Kal Türkiye” grubu ayrıca “telsiz haberleşme” sistemi gibi çalışan ancak akıllı cep telefonları üzerinden iletişimi sağlayan uygulamalara da sahip. Grubun üyeleri “Zello” adı ile bilinen uygulamaya davet ediliyor. Kabul edilen üyeler aralarında telsiz ile haberleşebiliyor. Uygulamanın şu an için 300 üyesi var. Uygulamanın giriş şifresi ise “1071.”

Radyo kurulacak

Grubun bir internet radyosu kuruldu. Amacı, öncelikli olarak Uzuner’in paylaşımlarını yaygınlaştırmak, grubun faaliyetlerini duyurmak. Ancak “15 Temmuz’u unutturmamaya çalışan” bir yayın içeriğine sahip. Radyo için bir şirket kuruldu. Şirket, elindeki radyo lisansı ile karasal frekans alımı için de girişimde bulundu.

Drone eğitimi

Grup, üyelerine 4 başlık altında eğitim veriyor. Sağlık Bakanlığı sertifikasının dağıtıldığı “ilkyardım” eğitimi veriliyor. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından 36 saat süreli insansız hava aracı – drone eğitimi de veriliyor. Ayrıca kurulacak telsiz ağı için de, telsiz lisans sınavına uygun bir kurs veriliyor. Üyeler kurslar aracılığı ile, haberleşme ve bilgi güvenliği konusunda da bilgilendiriliyor.

Olası darbe girişimi sırasında, elektrik ve internetin kesilmesi halinde, halkı sokağa dökmek için grubun geliştirmeyi planladığı sistemlerden biri de hoparlör ve siren sistemi. Sistemin, evlerde, binalarda, arabalarda bile kurulması amaçlanıyor. Ayrıca tüm üyeler, el megafonları temini için teşvik ediliyor.

Açık ‘silahlanın’ çağrısı

“Kardeş Kal Türkiye” grubunun Ocak ayı başında düzenlediği daha dar kapsamlı, ilk toplantısında Uzuner, grubun amacı, çalışma stratejisi ve iletişim yöntemlerini paylaştı.
Uzuner, söze “Ne yapsalar da bölünmeyiz, hep birlikte Türkiye’yiz” ifadeleri ile başlıyor. Uzuner konuşmasında, “Liderimiz ve özgürlüğün simgesi olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan etrafında kenetlendik. Ona bir zayiat gelmesini istemiyoruz” dedi. Grup olarak lazım olan cihazları aldıklarını dile getiren Uzuner, “En küçük cihazımız düdük. Arabamda megafon var. Gerektiği zaman kullanacağımız silah var. Böyle hazırlıkları yapmamız lazım” ifadelerini kullandı.

Uzuner konuşmasında bir akşam Ankara’dan yeni bir kımıldanmaya ilişkin bilgi geldiğini söyledi. Uzuner, “Arkdaşları aradım yok. Emniyet Müdürü’nü aradım, ‘öyle bir bilgi yok’ dedi. Sonra Allaha şükür durum müspet” dedi.

‘Evet’ için de varlar

Erdoğan’ın dünürü Uzuner’in henüz dar kapsamlı bu çalışması, darbe girişiminde halkı sokağa dökmek amacıyla planlarını yaparken, İstanbul’da çok sayıda toplantı da düzenledi. Başta WhatsApp grupları olmak üzere tüm iletişim yöntemleri, anayasa referandumunda evet sonucunun alınması için kullanılıyor. Uzuner toplantılarda bu yönde mesajlar veriyor, “evet” videoları çekiliyor.
========================================
Dostlar,

Ne demeli?
“Şükür Allah’a bu günleri de gördük…” mü demeli??

Tarihte milis güçleri – paramiliter silahlı güçler oluşturan faşist liderleri ve
kanlı iç savaşlarla faşizm bataklığına sürüklenen ülkeleri mi anımsamalı??

Yoksa, dünyada ve Türkiye’de halkın arasına çekinmeden giren, halkın sevgilisi olmuş politik önderleri mi anımsamalı?? Mustafa Kemal ATATÜRK gibi, Başbakan Bülent Ecevit (Halkçı Ecevit!) gibi, Cumhurbaşkanı ve Başbakan Süleyman Demirel gibi, başlangıç dönemlerinde Venezuela Başkanı Hugo Chavez, ABD Başkanları A. Lincoln, Bill Clinton ve B. Obama, Nehru, M. Gandhi, N. Mandela, Mao gibi… Erdoğan kaç koruma ile geziyor? 500 mü, 1000 mi, daha çok mu? Niçin? Erdoğan’ın güvenlik harcamaları ne düzeyde; resmi ve örtülü ödenekten? Bu doğal ve adil mi? Dünürün öncü olduğu hazırlıklar nereden – nasıl finanse ediliyor? Saydamlık var mı? Erdoğan ve Başbakan Yıldırım’ın tarihte görülmemiş muazzam rakamlara ulaşan örtülü ödenek harcamaları nasıl açıklanabilir? Buna kim sınır koyacak?

Halkın vergisi halka karşı silahlanan milislere kullanılabilir mi?

Bu politik kişiliklerin farklı patolojik yorumlamalarla paranoid bozukluklara (kuşkuculuk hastalığı) yakalandıkları, yaşamlarının zehir olduğunu, ülkelerini de cehenneme çevirdiklerini tarihten çok sayıda örnekle görüyoruz. Ya çok yanlışlar yapıyor halkı kendilerine düşman ediyor (kendi düşmanlarının yaratıyor!) bundan korkuyorlar ya da narsisistik kişilik başta olmak üzere megalomanik hezeyanlarla psikolojik açmazlara sürükleniyorlar..
Her 2 durumda da gerek kendileri gerek çevreleri ve ülke ağır bedeller ödüyor..
Sanrılar (hezeyanlar) çevreye bulaştırılıyor.. “Kardeş Kal Türkiye” (!?) milisleri kuruluyor.

Türkiye’yi kardeş tutmanın yolu, yandaşları kaynağı belirsiz paralarla silahlandırmak mıdır?? Bu ne denli tehlikeli, sevgisiz, barışsız, hukuksuz, demokrasisiz, insanlık dışı hoyrat yoldur??

Son olarak OHAL altında inletilen bir ülkede, akıl dışı bir halkoylamasına sürüklenirken,
bu tür haberler neden basına özellikle servis edilir? Haziran 2015 genel seçimlerini yitiren AKP, terör ve sabotajlarla halkı sindirerek seçimleri Kasım 2015’te yineletmiş ve 4,5 milyon dolayında ek oy (!?) ile %40’lara inen oylarını 9 puan artırarak (!?) gene tek başına iktidar olmuştu! Benzer senaryolar yinelenecek mi midir 16 Nisan 2017 halkoylaması sürecinde??
Bu yöntemler faşizmin klasik yöntemleri değil de nedir?

“Kardeş kal Türkiye” sötlemi kanlı tezgahların algı yönetimi midir bir bakıma??

Bir de sıkıkla gündeme getiriliyor : Devletin tepe yöneticilerinin yıllık resmi sağlık raporu alması ve bunların basına açıklanması.. Ne çok gerekli değil mi? Türkiye neden yap(a)maz?!

Sevgi ve saygı ile. 20 Şubat 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net   profsaltik@gmail.com

Deniz Baykal : “İşaretleri ortaya çıkmaya başladı…”

Deniz Baykal örnek verdi, salonda alkış koptu:
“İşaretleri ortaya çıkmaya başladı…”

CHP’nin eski genel başkanı, Antalya Milletvekili Deniz Baykal, partisinin Zeytinburnu’nda düzenlenen “hayır” etkinliğine katıldı. ‘Başkanlık sistemi’ne ilişkin önemli uyarılarda bulunan Baykal, getirilmek istenen sistemdeki bir noktayı, “komplo” örneği ile anlattı, salondan alkışlar yükseldi.

[Haber görseli]

Cumhuriyet Halk Partisi’nin ‘hayır’ etkinlikleri bugün de devam etti. İstanbul’un Zeytinburnu ilçesinde gerçekleştirilen buluşmaya CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal da katıldı.

“HAYIR ATEŞİNİ YAKIYORUZ”

Katılımın yoğun olduğu toplantıya Deniz Baykal’ın yanı sıra çok sayıda CHP’li katıldı. CHP Zeytinburnu İlçe Başkanı Metin Doğan, “Türkiye’nin dört bir yanında yanmakta olan hayır ateşini bugün burada da yakıyoruz. Hayırlı olsun. Bugün burada 16 Nisan’da yapılacak referandumdan umudun fişeklerini gökyüzüne gönderiyoruz” diye konuştu.

“HAYIR DEDİRTECEĞİZ”

Toplantıda, “Adım adım ev ev dolaşıyoruz. Bununla yetinmiyoruz referandumda parti flamalarımızı bir kenara bıraktık. Bu yarış CHP ile AKP arasındaki yarışı değil. Bu yarış bir tarafta Mustafa Kemal Atatürk, diğer tarafta yeniden yetkiyi saraya vermek isteyenler arasındaki yarış vardır” diye konuşan CHP istanbul İl Başkanı Cemal Canpolat, “Bizim oranımız belli! Yeni bir alana ihtiyaç var. Bu ülkede milliyetçilere, gerçek milliyetçilere, gerçek vatanseverlere, gerçek dindarlara ihtiyaç var. “Hayır” demeyi sağlayacağız. Uzun dönemdir terk ettiğimiz alanlarla bağ kurma fırsatı doğmuştur. “Hayır” diyeceğiz… “Hayır” dedirteceğiz… Sonrasında CHP’yi tek başına iktidar yapacağız. Buna hazır mıyız? Yolumuz açık olsun! Mazlum halklarla birlikte iktidar için ‘Hayır’ diyeceğiz!” ifadelerini kullandı.

BAYKAL: VATANDAŞ OLARAK GELDİM

Canpolat ve Doğan’ın ardından kürsüye CHP’nin eski genel başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal çıktı. AKP ve MHP’nin Meclis’ten geçirdiği, Erdoğan’ın da onayladığı anayasa değişikliğini sert sözlerle eleştiren Deniz Baykal, “Biz burada vatan görevi yapmak üzere bir aradayız.” dedi. Düzenlemenin, Meclis’ten kaçırıldığını dile getiren Baykal, “Bu tasarı elbette toplumda görenler, anlayanlar tarafından tepkiyle karşılandı. Bugün Türkiye’de yükselen bir hayır dalgası var. Bugün ben buraya CHP’li olarak değil, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak geldim” ifadelerini kullandı.

GEÇMİŞ DÖNEMDE İŞLEDİĞİ SUÇLAR GEÇERSİZ SAYILACAK

Getirilmek istenen başkanlık sisteminde, geçmiş dönemlerde işlendiği iddia edilen suçların geçersiz olacağını anlatan Deniz Baykal, “Yani başbakanlığı döneminde işlediği suçlarla ilgili olarak… Bir iddia ortaya atıldığı zaman, “Bir dakika denilecek. Bu adam cumhurbaşkanı’ denilecek” diye konuştu.

ÖRNEK VERDİ SALONDA ALKIŞ KOPTU

“Peki vazgeçtim başbakanlığı döneminden… Özel suç olsa mesala… Mesala birisine komplo yapsa mesela…” diyerek örneklendirmelerine devam eden Baykal, bu sözleri söyledikten sonra salondan yoğun bir alkış yükseldi.

“Mesala birisine komplo yapsa mesala… Ve bu komplo zaman içinde, işaretleri çıkmaya başlasa, başladı. Davalar açıldıkça açıklamalar falan dökülecek öyle gözüküyor. Yavaş yavaş şekillense kimin talimatıyla kimin yönlendirmesiyle bu işlerin olduğu ortaya çıksa ve ondan bir mahkumiyet olsa onun statüsü ne olacak? Bu göreviyle ilgili bir suç değil adi bir suç ne olacak o zaman? O da aynı…

“ÇEKSE BİRİNİ VURSA NE OLACAK?”

Peki geçmiş suçları bıraktık Şimdi Allah göstermesin seçilecek olan cumhurbaşkanı çekse birisini vursa ne olacak? Mecliste daha önce böyle bir iki olay oldu vuruldular anında hemen o suçüstü uygulaması yapıldı. Meydanda gitse vursa neolacak? Var mı gelir ‘burası dağ başı mı? kim olursan ol o bir vatandaş ne olursan ol gel buraya’ diyecek bir babayiğit var mı? yok! Ne olacak 400 kişiyi bul.

Deniz Baykal’ın konuşmasından satırbaşları şöyle  :

– Biz burada vatan görevi yapmak üzere bir aradayız.
– Ne hukuk, ne siyaset bakımından hazırlayana şeref ve onur kazandırmayacak bir anayasa taslağıdır. Meclis’teki milletvekillerinin daha okumadan imzalamadığı bir anayasa.
– Bu anayasa kamuoyunda yavaş yavaş anlaşılıyor. Daha tam anlaşılmadı. Anlatılmasına fırsat vermediler. Kapsamlı bir değerlendirme yapılmadan, Meclis’te 10’ar dakikalık konuşmalarla, Meclis komisyonu kapatılarak, Türkiye tarihinin en önemli konusu olup bittiye getirildi. Bırak herkes düşüncesini söylesin.

YÜKSELEN BİR “HAYIR” DALGASI VAR

– Bu tasarı elbette toplumda görenler, anlayanlar tarafından tepkiyle karşılandı.
Bugün Türkiye’de yükselen bir hayır dalgası var. Bu gün ben buraya CHP’li olarak değil, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak geldim.
– Çoban ateşleri gibi; talimatsız, emirsiz yönlendirmesiz, sosyal medyada, kahvede, olmaz buna evet diyemeyiz dediler. Yok PKK’lılarmış, yok FETÖ’cülermiş… Türkiye’yi buraya getiren bütün o güzellikleri savunmak için herkes “hayır” diyor.

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN TARİHİ DEĞERLENDİRMESİ

– Bizim milli mücadelenin siyasi temel mesajını Mustafa Kemal, Amasya’da vermiştir: Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. Bu tarihi bir değerlendirmelidir.

– Ana hatlarıyla getirilen anayasanın temel niteliği tek adam inşaa etmesidir. Bunu söyleyince rahatsız oluyorlar ama gerçek bu. Tek adam anayasasıdır bu... Türkiye 80 milyonluk ülke, Meclis’i o 80 milyon seçiyor. İçinde her kökenden bütün vatandaşlar bir aradayız. Yani milli irade, millet yüzde 100 Meclis’e yansıyor.

NE OLDU BU LAFLAR?

– Biz nereden geldik ya? Asaletler, saray, padişah… Bıraktık hepimiz vatandaşız dedik. İşin, mesleğin, paran ne olursa, sen bir insansın. Bu topraklarda yaşamayı şeref sayan bir insansın. Eşitiz, diriz, beraberiz. Ne oldu bu laflar?

ZEKERİYA ÖZ NE? ERGENEKON NE?

– Zekeriya Öz ne? onunla birlikte yaptığın Ergenekon ne? Bu milletin en değerli evlatlarını yıllarca cezaevinde süründüren kim? Bunlar söylemekle geçiştirilecek hatalar değil ki? Bunun bir hukuku var herhalde değil mi?

GÜÇLÜ DEVLETLER TEK ADAM İSTERLER

– Güçlü devletler karşılarında tek adam isterler. Çünkü tek adamı ikna etmek, korkutmak mümkündür.

MİLLİ EGEMENLİĞE SAYGISIZLIK

– İşin temelinde milli egemenlik anlayışında saygısızlık yatıyor. %51’le geçilen, Meclis’i tek başına fesh ediyor. Olmaz arkadaşlar. Sen % 50 ile seçiliyorsun, burada milletin tamamı var. İktidarı oluşturmayan azınlık soru sorma hakkına sahip. Genel düzenlemede ne gensoru, ne güvenoyu var.
==================================
Dostlar,

Sayın Deniz Baykal’ın Zeytinburnu konuşması gerçekten tek sözcükle “görkemli” idi.
79. yaşındaki Baykal, müthiş bir performansla, son derece usta bir hatip olarak uzun bir konuşmayı, hiç notlara bakmadan yaptı.. Bu konuşmanın kısa bir özeti yukarıda..

Daha kapsamlı bir özet, www.halktv.com.tr adresinde var, onu da sitemize koyacağız..
Özenle okunması, dinlenmesi, paylaşılması ve içeriğinden yararlanılması gerekli..

Sevgi ve saygı ile. 19 Şubat 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com