Etiket arşivi: Adalet Kurultayı

AKP’nin “Metal yorgunluğu” adı altında örtülü bir FETÖ’cü temizliği yaptığı..

AKP’nin “Metal yorgunluğu” adı altında örtülü bir FETÖ’cü temizliği yaptığı..

CHP Parti Sözcüsü Bülent Tezcan: Seçtiğimiz cumhurbaşkanı yürütme yetkisini kullanacak, aktif bir cumhurbaşkanı olmalı. Sadece denge unsuru olacak bir adayla çıkmamız söz konusu değil.

CHP’nin Adalet Yürüyüşü’nden sonra Çanakkale’de topladığı Adalet Kurultayı toplumun farklı kesimlerinin ‘adalet’ kavramı ekseninde bir araya gelerek sorunlara çözüm aradığı önemli bir platform oldu. İktidar ve medyası, kurultayda dile getirilen adaletsizliklere değinmek yerine “bira” polemiği
çıkararak kurultayın toplumsal prestijini yok etmeye çalıştı.

CHP’nin bira içen partilileri ihraç edeceğini açıklaması da sosyal medyada ve parti tabanında “AKP karşısında boyun bükmek” olarak yorumlanarak tepki çekti. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan’la adalet kurultayını ve cumhurbaşkanlığı seçimine doğru gidilirken ortak mücadele ve ortak aday olanaklarını konuştuk.
(AS: Tüm söyleşi için, Cumhuriyet internet, 05.09.2017:
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/816440/Denge_degil_demokrasi.html)
…………………………………
…………………………………

-AKP’nin “Metal yorgunluğu” adı altında örtülü bir FETÖ’cü temizliği yaptığı yorumlarına ne diyorsunuz?

Akın Atalay, parke aldığı adamın oğlu FETÖ’cü bir restorana gitti diye tutuklu..

Darbe davasının sanığı Tümg. Mehmet Dişli’nin kardeşi Şaban Dişli, Saray’a başdanışman oldu.

Ben darbenin siyasi ayağı ile mücadelede samimi olduklarını düşünmüyorum.

  • Darbecileri devlete yerleştiren bizzat kendileri. Sızma değil, yerleştirme var.
  • Darbenin siyasi ayağını gizlemek için OHAL ilan ettiler. Çünkü OHAL darbenin siyasi ayağının ulaşacağı isimlere fevkalade bir güç kullanma yetkisi veriyor ve bütün soruşturmaları yönlendirmelerine fırsat tanıyor.
  • Darbeyi araştırma komisyonu da bu sebeple tıkandı.
  • Yargının soruşturmalarını da tıkıyorlar. Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı’nı hiçbir yere tanık olarak yollamadılar.
  • Ak Parti’deki örgüt değişikliğinin FETÖ temizliği olmasına imkan yok.
  • Tek adam rejimine geçerken örgütte ortaya çıkan tahammülsüzlüklere, rahatsızlıklara karşı otoriteyi güçlendirme çabası olarak görüyorum.
  • Metal yorgunluğunun anlamı hüsran olsa gerek. Böyle başlamamıştık ama buraya geldik hüsranı. ‘Daha demokratik ve liberal bir Türkiye hayal ediyorduk’ diyenlere dönük otoriteyi artırma çabaları olabilir.

Adalet ve demokrasi için ittifak mı?

Adalet ve demokrasi için ittifak mı?

Emre Kongar
Cumhuriyet, 01.09.2017

 

Türkiye yeniden büyük bir tehlikenin eşiğinde: 
AKP/Erdoğan iktidarı, insanlık tarihinin teknolojik, siyasal ve toplumsal evrimini, Türkiye’de geri çevirmeye, geri çeviremezse de en azından durdurmaya çalışıyor:
Ülkeyi neredeyse ulaşmış olduğu Kentsel/Endüstriyel Demokratik aşamadan geri döndürmek, Dinsel/ Feodal Diktatörlük” yapısını yeniden egemen kılmak istiyor…  Türkiye Cumhuriyet’inin “Parlamenter Demokratik Rejim”ini bir Tek Adam Diktatörlüğüne dönüştürmeyi amaçlıyor! 

  • Bu çabalar hem insanlık tarihine, hem de toplumsal değişmenin dinamiğine ters oldukları için başarısızlığa mahkûm. 

Ne yazık ki, belli toplumlarda ve belli zaman dilimlerinde, demagoji, baskı ve korku ile, geçici bir süre için de olsa, kimi zaman başarıya ulaşmış sanılabiliyor… Ama insanlığa, tarihe, bilime, karşı oldukları için sonları daima hüsranla bitiyor: Kimi zaman bütün dünyayı kana bulayarak… 
Kimi zaman tüm bir halkı bir süre zulme mahkûm ederek… 
Ama toplumu geri götürmek isteyen egemenler için mutlaka ve daima hüsranla!
***
Buna karşılık tarihin ve bilimin insanlığı getirdiği aşamada direnen, bu aşamanın sağladığı Demokratik Rejimi, bu rejimin altında yatan Temel Hak ve Özgürlükleri, bu özgürlüklerin güvencesi olan Bağımsız Yargıyı ve Evrensel Hukuku, Adaleti, Türkiye’de de korumak isteyenler de var. 
Üstelik bunlar, insanlık tarihinin doğru çizgisinde durdukları için hem haklılar, hem de güçlüler… Dolayısıyla mutlaka kazanacaklar.
***
Özgürlükçü ve Demokrat kesimler”, tanım gereği, bir araya pek kolay gelemiyorlar: Çünkü her biri kendi farklı ve özgün kimliğine çok düşkün. 
Din/Tarım toplumlarının Feodal değerlerinin empoze ettiği Reise bağımlılık” ve “Sürü psikolojisi bu kesimlerde pek görülmüyor! Bu nedenle “Reis” çevresinde “Sürü psikolojisi” ile bütünleşenler, tarih ve toplum önünde haksız da olsalar, nitelik ve nicelik olarak “Demokrat ve Özgürlükçü kesimlerden” daha güçsüz de olsalar, zaman zaman, geçici zaferler kazanmış gibi görünebiliyorlar… Bu geçici “Zafer yanılsamasının” bedelini ise genellikle başta kendileri olmak üzere, tüm toplum, kimi zaman da tüm insanlık ödüyor.
***
Demokrat ve Özgürlükçü kesimler” ancak çok büyük bir tehlike karşısında bir ittifak aramaya, (o da belki) yönelebilirler: 
Bugün hem bireysel güvenliklerimizi ve özgürlüklerimizi hem de Demokratik Rejimi tehdit eden Adaletsizlik” duygusu böyle bir tehlikeyi işaret ediyor. 
Bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun başlattığı Adalet Yürüyüşü’nün ve onun devamı olan Adalet Kurultayı’nın, böyle bir“Özgürlükçü ve Demokrat kesimlerin ittifakını” oluşturma şansı, az da olsa var gibi görünüyor.

DİREN ÖZGÜRLÜK… 
DİREN DEMOKRASİ… 
DİREN ÖZGÜRLÜK VE DEMOKRASİ İTTİFAKI!
====================================
Dostlar,

Benzer söylem ve önerileri biz de sitemizde sürekli yazıyoruz..
Pusulayı ya da reçeteyi Mustafa Kemal ATATÜRK, adeta, tarihteki eşsiz başarısının gizi (sırrı) olarak bizlerle paylaşmıştı :  

  • Milletlerin tarihinde bazı dönemler vardır ki, belli amaçlara erişebilmek için maddî ve manevî ne kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak ve aynı doğrultuya yöneltmek gerekir. Yakın yıllarda milletimiz, böyle bir toplanma ve birleşme hareketinin önemli sonuçlarını kavramıştır. Memleketin ve devrimin, içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması gerekir. Aynı cinsten olan kuvvetler, ortak amaç yolunda birleşmelidir.

Türkiye bunu ya yapacak ya yapacak.. Başka seçenek yok!

Sevgi ve saygı ile. 02 Eylül 2017, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Adalet: Eylemden fikre…; ya sonra?

Adalet: Eylemden fikre…; ya sonra?

İBRAHİM Ö. KABOĞLU Prof. Dr. İBRAHİM Ö. KABOĞLU 

(AS : Bizim çoooooooooooook kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Adalet Kurultayı (26-30 Ağustos), Adalet Yürüyüşü’nün uzantısı olsa da, esasen sonrasının planlanması bakımından da önem taşımakta. Neden ve nasıl?

Adalet Yürüyüşü: Hangi ilkler?

15 Haziran’da Ankara’da başlayan ve 9 Temmuz’da Maltepe büyük toplantısı ile noktalanan Adalet Yürüyüşü, eylem ve özgürlükler bakımından ilk olma özelliğine sahip: Zaman – mekân ve kitlesellik bakımından, sadece ülkemizde değil, dünya ölçeğinde de 21. yüzyıla damgasını vurmuş olan bir eylem. Hak ve özgürlükler bakımından da, birçok eşiğin geçildiği söylenebilir: Toplanma ve gösteri şeklinde bir toplu özgürlüğün bu denli kitleselleşmesi bir ilk. Kitleselleşme; çünkü bizde toplantı ve gösteriler, genellikle iki uçta yer alır veya algılanır: Bir uçta, toplumsal taleplere ilişkin toplantı ve gösteri özneleri için sıklıkla, ‘marjinal gruplar’ indirgemesi yapılır; öbür uçta, özellikle AK Parti’nin önemsediği kitlesel, ama tek bir kişinin konuştuğu toplantılar.

İşte Adalet Yürüyüşü, kitlesel toplu eylemlerin bu şekilde iki uç şeklindeki zıt görünümü kırdı. Ama belki daha önemlisi, zaman-mekân ve kitlesellik bakımından bu denli devasa toplu özgürlüğün, barışçıl bir şekilde kullanılabilmiş olması. Kuşkusuz bunda, adalet gibi bir toplumsal ve ulusal ihtiyaç üzerine inşa edilen meşru bir amaç ve düzenleyicilerin özeni etkili oldu. Bunda, kolluk güçlerinin payı da teslim edilmeli. Güvenlik güçleri, böylece asli görevlerini icra etmenin ötesinde, ‘politik baskı ve zorlamalar’ dışında kalabileceklerini de kanıtlamış oldu.

Siyasal açıdan ise; ülkenin gündemini değiştirebilme özelliği. Başta yürüyüşü itibarsızlaştırma yarışına girenler bile, tek adamın güdümü altında ülke gündemini belirleme kısırdöngüsünü fark etmiş olsa ki, adalet ve yürüyüşünü tartışmaya değer görmeye başladı. Kurultayın yelpazesi geniş, ama…

Adalet Kurultayı (26-30 Ağustos; Çanakkale), adalete ilişkin sorunlar, tartışmalar, görüş ve öneriler ekseninde şekillenecek.
1. Mahkemede adalet,    2. yaşamda adalet,
3. seçimde adalet,           4. inançta adalet,
5. geçimde adalet,           6. eğitimde adalet,
7. devlet ve                      8. medyada adalet
olmak üzere 8 ana panel şeklinde düzenlenmiş bulunuyor.
(AS: Ne yazık ki SAĞLIKTA ADALET başlığı da yok!??)

Kuşkusuz, onlarca çalıştay, daha somut açılım ve tartışmalara olanak sağlayacak. Örnek, Ceza Muhakemeleri Hukukunda Savunma çalıştayı:
KHK ve OHAL koşullarında soruşturma ve kovuşturma evresinde müdafiden yararlanma hakkı, müdafinin yetkileri, Anayasa ve İH Avrupa Mahkemesi kararları ışığında savunma hakkı, müdafilik görevinden yasaklanmak.

Çevresel adalet ve vatanseverlik

Adalet yelpazesi hayli geniş tutulmuş ancak, ‘çevresel adalet’in görünür olmayışı önemli bir eksiklik. Zira ülkesel yağmalama hız kesmeden devam ediyor. Gerçi, parti eksenli zirvedeki kişi, sol ve vatana ihanet arasında bir bağlantı arayışı içinde olsa da; ilk somut bağlantı, çevresel yağma ile vatan hainliği arasında kurulabilir.

Vatana ihanet ile hukuka saygı arasındaki ilişkiye de dikkat çekmekte yarar var. Hukuka saygının olmadığı bir devlette, mahkemeler adalet dağıtamaz. Adaletin dağıtılamaması, devletin varlık nedeninin sorgulanması demek. Bu nedenle, mahkemede adalete inanmayan veya elindeki yetkiyi bunu baskı altında tutmak amacıyla kullanan kişi, devletin birlik ve bütünlüğünden de söz edemez; zira hukuk devleti, hukuk kuralları bütünü olarak tanımlanır.

  • Hatta, çağdaş anayasa hukuku, vatana ihanet suçu ile anayasal saygı arasında doğrudan bağlantı kurar: Anayasa’nın açık yasaklarına uymamak; anayasal emirlere aykırı hareket etmek.

Yürüyüş ve kurultay ötesi…

Adalet Yürüyüşü, Ankara-İstanbul güzergâhındaki bir eylem ile sınırlı olmadığı gibi, Adalet Kurultayı da sadece fikri bir etkinliğe indirgenemez. Neden ve nasıl? Yürüyüş eylemi, adalet sorunsalını da toplumun gündemine taşıdı; belki de ilk kez, Türkiye’de ‘adalet arayışı’nı bu denli görünür hale getirdi. Kurultay ise, tam tersine yalnızca bir fikri çalışma ile sınırlı kalmayacak, bir forum olarak bundan böyle izlenecek mücadele yöntemlerine ışık tutacak. Belki de, adalet arayışı mücadelesinde, ‘eylem-düşünce’ halkasına ‘toplum ve hukuk’ şeklinde yeni bir halka ile 3. yolu ortaya çıkaracak… İşte birkaç erken öneri:

» Kurultay bildirisinin kucaklayıcı olması ve yeni adli yıl için olduğu kadar ülke barışı için mesajlar içermesi,
» Çalıştayların yaratacağı sinerji ile adalet nöbetlerini adalet platformlarına çevirmek ve buralarda tematik (AS: Belli temaları olan) tartışmalar yapabilmek,
» Kurultay başlıklarından her bir konuyu işlemek için 7 bölgede Adalet Kurultayı düzenlemek,
» Böyle bir etkinliğe, bu kez Türkiye’nin güneydoğusundan başlamak. (

Erdoğan geçtiğimiz günlerde 2,5 milyar ağaç diktiklerini yineledi bir konuşmasında.. Bakalım temel / ilkokul Matematiği ne der bu işe?

Her 1 ağacın fidesinin hazırlanması, dikilecek yere taşınması, dikim alanının hazır edilmesi, fide çukurunun kazılması, çukura yerleştirme ve ilk su verme, koruma ve sabitleme kafesi yapılması için toplam 1 saat zaman gerekse

2,5 milyar saat emek gerekir. Yılda 250 işgünü çalışılsa
2,5 milyar saat / 250 işgünü = 10 milyon saat / yıl emek gerekir.
1 işgününde 8 saat aralıksız çalışılırsa 30 milyon saat / yıl emek gerekir.
AKP bu işi 15 yıla düzenli yaydı ise her yıl 2 milyon saat emek üretilmeli.
Bunun için de günde 8 saatten 250 bin insan her gün salt ağaç dikmeli.
Yılın 250 günü bu kesintisiz sürmeli, 15 yıldır arasız devam ediyor olmalı! 

Orman Genel Müdürlüğü’nün toplam çalışanı kaç kişi??
Hepsi de son 15 yılda ”salt ağaç dikme” koşuluyla..
– Orman Genel Müdürlüğü 2017 yılı performans programına göre 2016 yılı Aralık ayında OGM personel sayısı 39 028. Personelin büyük çoğunluğu sürekli ve geçici işçiler ile memurlar. Kadroların %52’si işçi, %45.7’si memur.
(
Orman Genel Müdürlüğü OGM personel sayısı açıklandı)

Bunun bir de dikim sonrası izlemi, sulaması, bakımı, budanması, hastalıkları, gerektiğinde kesimi, yangını/yakılması/B2 arazileri boyutları… var.. Ayrıca dikim – bakım işçilerinin işyerine ulaştırılması süresi.. Canım OGM de ağaç dikmeyi kendi yapacak değil ya! İşi yandaşlara ihale ederek hizmet satın almıştır bol bol.. Öyleyse hizmet bedeli faturaları nerede?? Ya da OGM 15 yıl her iş günü düzenli olarak onbinlerce gönüllü ağaç dikicisi bulmuştur değil mi ya?

  • Unutulmasın; 15 yıl boyunca her yıl 250 işgünü, 8’er saat salt ağaç diken 250 bin insan çalışmış olmalı! (Son verilerle toplam polis sayısı 233 bin!)Erdoğan bu işi 10 yılda yaptıklarını da söylüyor.. O zaman hesap yenilenmeli :
  • 10 yıl boyunca her yıl 250 işgünü, 8’er saat salt ağaç diken 333+ bin insan çalışmış olmalı!Amazon ormanları yaklaşık 390 milyar ağaç içeriyor. 5,5 milyon km2. Türkiye’nin 7 katı alan. Tüm Türkiye Amazon ormanı gibi olsa yaklaşık 56 milyar ağacımız olacaktı. Oysa iyimser rakamla topraklarımızın %25’i orman.. Bu da Amazon niteliğinde (!) 14 milyon ağaç eder. Bunun yaklaşık 5’te 1’ini de AKP son 10-15 yılda dikmiş olacaktı. Bir rivayette dikilen ağaç sayısı 2,5 değil 2,8 milyar.. Yerseniz!!..

    Ammmma; ne de olsa Tayyip bey ve AKP iktidarı gerçek çevreci değil mi?
    Ne dersiniz?? Tayyip bey gene havalarda mı??
    Hoca Nasrettin’in mahkemede Kadı’ya itirazı akla geliyor. Yüz sopa ceza alınca isyan eder ve
    – Kadı efendi ya sen hiç sopa yemedin ya da sayı saymayı bilmiyorsun!

Ne dersiniz Tayyip bey hazretleri ve muhte(r-ş)em danışmanları??
Siz cümle alemi sersem sepelek mi sayıyorsunuz?? Ne güzel halk deyişidir

  • Atma Recep din kardeşiyiz!CHP’nin yarın, 2 Ağustos 2017’de Çanakkale’de başlayacak Adalet Kurultayından söz nereye geldi.. Bir de 95 yıl önce aynı gün, 26 Ağustos 1922 şafağında Mustafa Kemal Paşa kurtuluş savaşımızın en kritik dönemeçlerinden biri olan Büyük Taarruz‘u başlatmıştı.

    Yaşa Mustafa Kemal Paşa, Yaşa Mustafa Kemal Paşa..
    selam olsun o yiğitlere!
    *****
    Son bir şey daha; SAĞLIKTA ADALET teması da yok paneller içinde..
    Oysa ”her şeyin başı sağlık” der dururuz.. Şakası bir yana, bu sektörde Türkiye’nin belini kıracak çapta önemli ”şey” ler (Rant, talan..) oluyor! Pek çok kez yazdık sitemizde.. Bir Sağlıkta ADALET Paneli de olursa, çağırırlarsa, gider anlatırız bildiklerimizi..

Sevgi ve saygı ile. 25 Ağustos 2017, Tekirdağ

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı, AÜTF Halk Sağlığı AbD
Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net   profsaltik@gmail.com