Kategori arşivi: Hekim Saltık

TÜİK asgari ücrete %60 zam istedi!


TUIK

TÜİK asgari ücrete %60 zam istedi!

TÜİK, asgari ücretin net 1425 TL olması gerektiğini söyledi.
Asgari ücretin bu miktara yükselmesi için mevcut asgari ücrete %60 zam yapılması gerekiyor.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu‘nun 3. toplantısında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK),
asgari ücretin 1424,70 TL olmasını önerdi. Şu an asgari ücret 891 lira (AS: Evli 2 çocuklu 18+ yaş işçi için 930 TL). Asgari ücretin TÜİK’in önerdiği miktara yükselebilmesi için geçerli asgari ücrete %60 zam yapılmasıı gerekiyor.
Toplantıya ev sahipliği yapan Türk-İş‘in Genel Eğitim Sekreteri Nazmi Irgat,
basın mensuplarına yaptığı açıklamada, hükümet yetkililerinin ekonominin iyi olduğu yönünde açıklamalarda bulunduğunu anımsatarak, söz konusu bu iyi tablodan asgari ücretliye düşen refah payının verilmesi gerektiğini söyledi.

Asgari ücretin en düşük devlet memurunun ücreti seviyesine yükseltilmesi
yönünde istemlerinin olduğunu ama Komisyonun öbür üyelerinin buna sıcak bakmadığını ifade eden Irgat,“Bizim istemimiz insan onuruna yakışan bir ücreti geçerli kılmak. Alım gücünün iyice düştüğü, kriz senaryolarının dillendirildiği bu ortamda, dar gelirliye bir simit parası kadar artışın yapılmasını kabul etmemiz mümkün değil. Bundan dolayı da TÜİK’in hesapladığı rakam müzakerelerin temelini oluşturmalıdır.” dedi.

PLANDA %3+3

Başbakan Ahmet Davutoğlu
, 2015 yılı bütçe programında, asgari ücrette bu yılın ilk ve ikinci 6 ayı için %3′er artış planlandığını açıklamıştı. Bu açıklamaya göre asgari ücret 2015’in ilk 6 ayında 917 TL 73 kuruş, 2015’in ikinci 6 ayında ise 945 TL 26 kuruş oluyor.
(AS: Bekar 18+ yaş işçi için..)

=============================
Dostlar,

Tam da bu gün TÜRK-İŞ 4 kişilik bir ailenin salt gıda giderlerini = AÇLIK SINIRINI 1232 TL/ ay / Aralık 2014 olarak açıkladı.
Aynı açıklamada 4 kişilik bir ailenin YOKSULLUK SINIRI ise 4014 TL/ ay / Aralık 2014!

Aralık 2014 zammı ile Üniversite doçenti aylığı 3657- 4265 TL arasında..

Sevsinler sizin ileri demokrasinizi ve AKP ile şahlanan (!?) ekonominizi!
Enflasyon 2014’te kesin olarak % 10 üstünde..

Şu sorulara yanıtınız var mı  ?

– Neden enflasyon farkı ödenmedi ücretlilere?
– 2014’te enflasyonun % 6’da kalacağına inanan var mı?? Niçin yalan söyleyerek
halkı aldatıyorsunuz ve bunu her yıl yaparak sömürüyü sürdürüyorsunuz!
– Ekonomik büyümeden çalışanlara neden refah payı yok??
– 2014’te iktidar yandaşı kaç kişi daha Dolar milyarderi yapıldı Türkiye’de?
– 1 Dolar milyarderinin 1 milyon insanı yoksullaştırma demek olduğunu saklayabilir misiniz?

 – Gelir dağılımı ölçütü Gini Katsayısı kaç oldu  bu yıl?
UNDP’nin İnsansal Gelişim İndeksi (HDI) bakımından skorumuz kaç ve
Dünyada sıralamamız nerelerde?
– İşsizlik 3 milyonu ve %10’u resmen aştığı halde ve yukarıdaki acı tablo ile nasıl oluyor da Bay RTE halka en az 4 çocuk yapmalarını öğütleyebiliyor!? İhanet hangisi?
Anayasa’nın 41. maddesi emri gereği halka aile planlaması hizmeti sunma yükümü mü,
bunu görmezden gelerek akıl ve bilim dışı biçimde anormal – hızlı – gereksiz nüfus artışı
tahrik ederek halkı yoksulluğa – işsizliğe – eğitimsizliğe – kulluğa – niteliksiz bir kalabalık – olmaya mahkum etmek mi? 

*****
Danıştay 6. Daire kararı çiğnenerek, apaçık Anayasa suçu işlenerek yaptırılan
KAÇAK AK-SARAY
için öğrenebildiğimiz yaklaşık 5 milyar Dolar harcanmasa idi,
kamu çalışanlarının ücretlerinde ne denli iyileştirme yapılabilirdi acaba??3,2 milyon toplam kamu çalışanı + 9,9 milyon emekli = 13,1 milyon emekçi

5 milyar Dolar x 2,3 TL = 11,5 milyar TL

11,5 milyar TL / 13,1 milyon emekçi = 878 TL / kişi / yıl

878 TL / kişi / yıl 12 aya dağıtılırsa 73,2 TL

Demek ki salt KAÇAK AK-SARAY yapılmasa idi, 2015 için her çalışana ayda 73,2 TL
zam yapılabilecekti. Oysa 891 TL olan asgari ücrete % 3 zamla 27 TL zam yapılıyor.
6 ay sonra bir o kadar daha..

Ve Başbakan AD, acınacak biçimde kamuda plaket yasağı getirerek tasarrufa yöneliyor!?
Halkımızla apaçık alay ediliyor.. (Haberlere göre Belediyelerde zaten epeydir yasakmış!?)

Vahşi kapitalist sömürü, AKP iktidarlarıyla, başlıca bay RTE eliyle 13. yılını sürüyor..
Vahşi Batı’da ve post-modern sömürgesi Türkiye’de insancıllaşan hiç bir şey yok..
İslam dininin adalet emreden Kur’an hükümleri ne gönüllerde ne de akıllarda..

Ve “necip” milletimiz, bu yoksulluğundan – sefaletinden – aşağılanmasından daha da beter olabileceği kaygısıyla – korkusuyla güdülerek – baskılanarak AKP’ye 21 milyon oy yağdırmayı sürdürüyor her şeye karşın.. Toplumsal bir kollektif sado -mazohizm yaşanıyor Türkiye’de.

Siyasal literatürde celladına aşık olma / Stockholm sendromunun daha tipik örneği var mı?

Oysa parti – cemaat – tarikat – hayırsever kişiye kul edilen / biat ettirilen, zavallı olmaktan çıkarılarak kendine yetecek iş sahibi olacak (alık tutmayı öğrenecek!) emeğin iktidarında..

Bu orta – uzun erimli hedefe erişene dek de Devletin yasal sosyal sigortalarının
güvencesinde olacak.. Bu kahreden korkuyu – kuşkuyu aşması gerek yoksul halk yığınlarının!

(Yazıya pdf olarak erişmek için tıklayınız : TUIK_asgari_ucrete_%60_zam_istedi)

Sevgi ve saygı ile.
26 Aralık 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

TTB, TMMOB’un yanında..

 

TTB, TMMOB’un yanında..

Aralarında TMMOB Yasası’nın da bulunduğu 12 yasada değişiklik yapan 3194 Sayılı İmar Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerine TMMOB görüşlerinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na iletileceği 18 Aralık 2014 Perşembe günü Türkiye’nin dört bir yanından gelen TMMOB üyeleri Ankara Güvenpark’ta biraraya geldi.

TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Bayazıt İlhan ve TTB Genel Sekreteri
Prof. Dr. Özden Şener
, destek ve dayanışma amacıyla Güvenpark’taydı.

Saat 12.30’dan başlayarak Güvenpark’ta toplanmaya başlayan TMMOB yönetici ve üyelerinin basın açıklaması yapmasına izin vermek istemeyen polis,
kitleye gaz sıkarak ve coplarla saldırdı.

Saldırının ardından TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı yaptığı açıklamada, TMMOB’nin üyelerinden, halkından ve bilimsel çalışmalarından aldığı güçle, ülkenin sömürülmesine, derelerin, ormanların, parkların yağmalanmasına ve AKP diktatörlüğüne karşı, kamusal alanları korumaya, halkın çıkarlarını savunmaya ve bu doğrultuda mücadele etmeye, direnmeye devam edeceğini söyledi.

===========================================

Dostlar,

AKP yaşamın tüm alanlarını ve kurumlarını ele geçirmeye çabalıyor.
Oylarını çok büyük ölçüde az eğitilmiş insanlarımızdan alıyor.
Eğitim düzeyi yükseldikçe ALP oyları ter orantılı olarak düşüyor.

Bu kuruluşlar arasında meslek kurumları başta geliyor.
Bilindiği gibi Anayasanın 135. maddesi “KAMU KURUMU NİTELİĞİNDE MESLEK KURULUŞLARI” hakkındadır.  Anayasa koyucu, Dünya genelinde iyi bilinen kimi “profesyoneller” ya da “profesyonel meslekler” için ayrı ayrı yasal düzenlemelerle örgütlenmeler öngörmektedir. Bu madde oldukça fazla değişiklik görmüştür ve
son olarak 1982 Anayasası’nda aşağıdaki gibidir :

  • Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları
  • MADDE 135.– Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzel kişilikleridir. Kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadî teşebbüslerinde aslî ve sürekli görevlerde çalışanların meslek kuruluşlarına girme mecburiyeti aranmaz.(Değişik: 23.7.1995-4121/13 md.) Bu meslek kuruluşları, kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamazlar.(Değişik: 23.7.1995-4121/13 md.) Bu meslek kuruluşları ve üst kuruluşları organlarının seçimlerinde siyasî partiler aday gösteremezler.

    (Değişik: 23.7.1995-4121/13 md.) Bu meslek kuruluşları üzerinde Devletin
    idarî ve malî denetimine ilişkin kurallar kanunla düzenlenir.

    (Değişik: 23.7.1995-4121/13 md.) Amaçları dışında faaliyet gösteren meslek kuruluşlarının sorumlu organlarının görevine, kanunun belirlediği merciin veya Cumhuriyet savcısının istemi üzerine mahkeme kararıyla son verilir ve yerlerine yenileri seçtirilir.

    (Değişik: 23.7.1995-4121/13 md.) Ancak, millî güvenliğin, kamu düzeninin, suç işlenmesini veya suçun devamını önlemenin yahut yakalamanın gerektirdiği hallerde gecikmede sakınca varsa, kanunla bir merci, meslek kuruluşlarını veya üst kuruluşlarını faaliyetten men ile yetkilendirilebilir. Bu merciin kararı, yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi halde, bu idarî karar kendiliğinden yürürlükten kalkar.

1995 Anayasa değişikliği ile zaten bu Kurumlar deyim yerinde ise felç edilmişlerdir.
Üzerlerinde koyu bir yönetsel (idari) ve akçal (mali) vesayet rejimi kurulmuş,
tutsak edilmişlerdir. Devlet dairesine indirgenmiş, Anayasanın muradı olan demokratik özerklikten yoksun bırakılmışlardır. 12 Eylül askeri darbesi sırasında kapatılmış, bir bölümünün mal varlığına el konmuştu. Siyasal partiler ve sendikalar dahil… Devleti kuran CHP de! Hatta DİSK genel merkezi binayı (Simon Bolivar Cd.) Devlet gasp ederek Anayasa Mahkemesine  vermiştir (halen SGK kullanıyor
bu binayı..)

Şimdilerde AKP hükümeti, 400 bini aşkın üyesi olan ülkemizin en büyük yasal DKÖ’nü bölerek etkisizleştirmeye yönelmiştir. Öngörülen yasal değişiklikte, TMMOB, TTB (100 bine yakın üyesi var!) başta olmak üzere kuruluş yasalarından kaynaklanan yetkilerini kullanmak üzere Yönetmelik düzenlemesine başvurduklarında bu metinleri önce hükümet görecek; iktidarın hede ve politikalarına uygunluk varsa Resmi Gazete’ye yollayarak yayımlanmasına
izin verecektir!

Tam bir traji-komik durum ve AKP’nin “ileri demokrasi” (!) klasiğidir.

AKP her geçen gün, ülke sorunlarını çözmede zorlandıkça otoriterleşmekte
hatta despotlaşmaktadır. Tarih bize böyle örnekleri ve sonlarını gösteren çok sayıda örnek sunuyor..

Gelinen yer, AKP’nin sona yaklaştığını çağrıştırmaktadır.

AKP hızla meşruiyet dışına savrulmaktadır.

663 sayılı Yasa Gücünde Kararname (KHK) ile 2 Kasım 2011’de Sağlık Bakanlığı’nın örgütlenmesi, görev ve yetkileri yeniden düzenlenirken araya gizlenen bir madde ile Türk Tabipleri Birliği‘nin felç edilmesi planlanmıştı.

TBMM açık olduğu halde, hiçbir ivediliği olmadığı halde söz konusu 663 sayılı KHK, aynı gece yürürlüğe sokulan 35 kararnameden biridir. Yapılan eylem düpedüz Yasama yetkisinin Yürütme tarafından gasbıdır. Anayasanın KHK’ler hakkındaki maddesi apaçık çiğnenmiştir (md. 91 vd.). Önceki Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, kendi meslek örgütüne kin ve nefret kusarak, 6023 sayılı TTB kuruluş yasasının (1953 tarihli) 1. maddesinde söz konusu KHK’nin 58. maddesiyle aşağıdaki çarpıcı değişikliği getirmiştir :

“tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak”

ibaresi 1. maddeden çıkarılmıştır! Bu içerik hekim Sağlık Bakanını ve AKP’yi neden rahatsız etmektedir??

Geriye ne kalmıştır ki? Bir meslek örgütü bu işlevi üstlenmeyecek de ne yapacaktır? Kırda balon mu uçuracaktır üyeleriyle? Zaten niyetin TTB’yi göstermelik bir örgüte indirgeme olduğu, yukarıda aktarılan koyu renkli ibarenin cımbızlanarak kaldırılmasıyla anlaşılmaktadır. TTB bu değişikliğin, Anamuhalefet CHP’yi
ikna ederek Anayasa Mahkemesi’ne taşınmasını sağlamış ve soyut norm denetimi üzerinden Yüksek Mahkeme 14.2.2013’te iptal istemini olumlu karşılamıştır. O gün TTB üyeleri AYM önünde akşam saatlerinde eylem yapmışlar, lazer kalemlerle bina yüzeylerine “SAĞLIK HAKTIR – SATILAMAZ!” yazmışlar, otomobillerinin ışıklarını ve kornalarını kullanarak AYM’nin iptal kararı vermesini istemişlerdir.

Şimdilerde getirilmek istenen değişiklik salt TTB için değil, tüm Kamu Kurumu Niteliğinde Meslek Kuruluşları içindir ve normal koşullarda bir hukuk devletinde Anayasa Mahkemesince iptal edileceği muhakkaktır.

Yol yakınken AKP iktidarı akla ve hukuka uygun davranarak bu öfke ve tepki dolu düzenlemeden vazgeçmelidir. TBMM, Yürütme’nin noteri olmaktan çıkmalıdır.
AKP, ülkemizin rejimini demokratik olmaktan çıkartarak yozlaştırmış ve tek adam RTE yönetiminde totaliter bir rejime dönüştürmüştür. Bu gidiş, ülkemiz için ve AKP için tehlikeli boyutları çoktan aşmıştır. İktidarda 13. yılını sürüdüren AKP, örneğin hemşirelerin “Birlik” olarak örgütlenme yasasını çıkarmamakta 135 bini aşkın hemşire salt dernekle yetinmeye zorlamaktadır. Bu durum apaçık anti-demokratik bir tutumu yansıtmaktadır ve AİHS, İHEB ve AB hukukunda tanımlanan örgütlenme hakkını çiğnemedir. İşçilerin sendikal örgütlenmesi özelleştirmelerle avuç içinde kar gibi eritilmektedir ve son verilerle %9’lar düeyinde çok düşündürücüdür!

Ayrıca, TBMM’yi aletleştirerek her istediğini yasa – KHK olarak çıkartmakla hukuk içinde kalınmış olmamaktadır. Bu metinler biçim olarak yasa – KHK olabilir ve bir yere dek bağlayıcı olabilirler. Ancak asıl olan öz olarak da hukuka uygunluk, dolayısıyla adil ve meşru olmaktır.

İktidar bu zorlamalarını sürdürürse, halkın da demokratik direnme hakkı doğacaktır. Çünkü iktidarın demokrasiyi yıkma hakkı yoktur.

Tam da burada TMMOB meşru direnme hakkını kullanmaktadır. TTB de onun yanındadır. Ancak iktidar en masum eylemlerde bile maksimum polis şiddetini orantısız olarak bilerek ve isteyerek kullanarak caydırıcı – korkutucu – ürkütücü olmak istemektedir. Sokak eylemlerini kırma amacı saklıdır bu saldırganlıkta.
Yasal gösteri hakkı AİHS md. 11 ve Anayasa md. 34’te tanınmıştır. Ülkenin mühendis – mimarlarının, hekimlerinin …. üzerine basınçlı su ve gaz bombaları ile saldırmanın akla uygun bir yanını hangi AKP’li gösterebilir?

AKP – RTE, “3 Y” ile savaşacağını (Yoksulluk – Yasaklar – Yolsuzluk) vaadederek
3 Kasım 2002 seçimleri ile bir proje parti olarak Batı tarafından iktidara taşınmıştır ve 13. yılında salt Türkiye için değil, Dünya için de bir “problem fenomen” olmuştur. 3 Y batağında boğulmak üzere debelenmektedir, kısır döngüye sürüklenmiştir.
AİHM kararları hile-i şeriye ile uygulanmamakta, zorunlu din dersleri sürdürülmekte ve AKP hükümeti AİHM kararını temyize gitmekte, AB’ye meydan okumaktadır!

Bu Parti içinde hiç “akil” adam – kadın kalmamış mıdır bahtı karanın maderini kurtaracak??

Sevgi ve saygıyla.
20.12.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Dr. Ata Soyer Savaş – Kapitalizm – Sağlık Sempozyumu


Dr. Ata Soyer Savaş – Kapitalizm – Sağlık Sempozyumu

Dostlar,

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi
Doç. Dr. Çiğdem Çağlayan‘ın 14 Aralık 2014’te TTB de yapılan “Dr. Ata Soyer Savaş, Kapitalizm, Sağlık Sempozyumu“nda yaptığı sunumu meslektaşımız
Doç. Dr. Özen AŞUT bizlere ulaştırdı. Sunumda, genel olarak savaş ve Suriye savaşı özeline ilişkin bilgi ve veriler bulunuyor.

Dr. Ata Soyer, yürekli bir Halk Sağlığı savunucusu dostumuzdu.
12 Eylül zulmüne uğramış, Halk Sağlığı Uzmanlık eğitimi aldığı Ankara Üniversitesi
Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’ndaki asistanlık görevinden uzaklaştırılmıştı.
(O yıllarda biz de Hacettpe Tıp’ta Halk Sağlığı asistanı idik..)

portresi

 

İlerleyen yıllarda sevgili Ata Radyoloji dalında uzmanlık eğitimi almış, daha sonra da yarım bırakılan Halk Sağlığı ihtisasını tamamlamıştı.
Albay olan babası, ATATÜRK’e hayranlığı yüzünden O’na “ATA” adını vermişti.
Rahmetli kardeşimiz Ata’nın Atatürk – Atatürkçülükle başı pek hoş olmadı ama net ve tutarlı bir Sosyalist olarak yaşam savaşımını sürdürdü. TTB’de yıllarca HALKIMIZIN SAĞLIĞI için  nitelikli emeğini esirgemedi. Pek çok ürün verdi, kitaplar yazdı :

– Sağlığın Siyasal Ekonomisi – Hekim
– Hekimlerin Sınıfsal Kökeni
– AKP’nin Sağlık Raporu
– Bir Muhalefet Odağı Olarak Tabip Odaları adlı kitapları bulunmakta.

Özellikle, AKP’nin gözükara maşalığını yaparak ülkemize zorla dayattığı Dünya Bankası – IMF – AB – ABD patentli kökü dışarıda “Sağlıkta Dönüşüm” politikalarına karşı yıllardır etkin olarak savaşım veren ve sosyalist bir sağlık emekçisi olan Dr. Ata Soyer,
TTB’nin çeşitli kurullarında uzun yıllar görev aldı ve SES üyesiydi.

Diyabet ve komplikasyonu böbrek yetmezliği O’nu bizden 60 yaşına varmadan kopardı.

TTB O’nun anısına 14 Aralık 2014 günü “Dr. Ata Soyer Savaş, Kapitalizm, Sağlık Sempozyumu” düzenledi. Bu kurultayda (simpozyumda) yapılan görsel sunulardan birini paylaşalım.. Lütfen tıklar mısınız??

Savas_Doga_Halk_Sağligi_Cigdem_Caglayan_TTB_14.12.14

Sevgi ve saygıyla.
18.12.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

AİLE HEKİMLİĞİ TIKANIYOR..


AİLE HEKİMLİĞİ TIKANIYOR..

TTB_logosu

Aile hekimleri giderek olumsuzlaşan çalışma koşullarının iyileştirilmesi, hak kayıplarının giderilmesi, getirilmek istenen yeni çalışma ve nöbet düzenini protesto etmek amacıyla,
bu gün (13.12.2014) Sağlık Bakanlığı önünde basın açıklaması yaptılar.

BASIN AÇIKLAMASI

BİR KEZ DAHA HEM KENDİ HAKLARIMIZ,
HEM DE TOPLUMUN SAĞLIK HAKKI İÇİN 
SES VERİYORUZ!

Sağlık Bakanlığı Aile Hekimliği ile birlikte çalışanlara uygulanan geçici görevlendirmeleri ortadan kaldırdığını iddia ediyordu, şimdi artık ASM çalışanlarını hastane acillerinde,
112 istasyonlarında zorla görevlendirerek geçici görevleri sistematik hale getirmiş oldu.

Sağlık Bakanlığı, ASM çalışanlarına daha iyi çalışma koşulları sağladığını iddia ediyordu, hafta içi 40 saat çalışmaya ek olarak geç saatlere dek esnek, hafta sonu Cumartesi günleri fazladan çalıştırmayı düzenleyen genelgeyi yayınladı.

Sağlık Bakanlığı, Aile Hekiminin kendisine kayıtlı kişiye bakmanın kolaylığı her seferinde dile getirirken, hafta içi esnek ve hafta sonu çalışma dayatmasıyla kayıtlı olsun olmasın başvuran herkese ‘acil’ sağlık hizmeti sunulacağını ilan ederek, kendi belirlediği ilkeyi çiğneme noktasına gelmiş oldu.

Sağlık Bakanlığı, Aile Hekimliğiyle birlikte mesleksel doyumun had safhaya ulaştığını
iddia ediyordu. Performansa, cezaya dayalı bir sistemin bırakın mesleksel doyumu;
mesleksel bağımsızlığı nasıl ortadan kaldırdığını, çalışanlar arasında çalışma barışı
nasıl bozduğunu anlatmaktan sıkıldık.

Bakanlığın, Birinci Basamak sağlık hizmetlerini parçalayan, ekip hizmetini ortadan kaldıran, toplumun ancak kayıtlı olan kesimine o da başvuruya dayalı hizmet sunan anlayışı her geçen gün bataklığa saplanıyor.

Halkı tüketim nesnesine dönüştüren, ülke çapında sağlık hizmetlerine başvuru sayısını yılda ortalama 10’lara çıkaran, acilleri tıka basa dolduran, niteliği düşük sağlık hizmet anlayışı çökmüştür; oluşan tahribatın ASM’leri gece gündüz açık tutarak giderilemeyeceği ortadadır. Böylelikle Birinci Basamağa verilecek zararın da daha büyük olacağı açıktır.

ASM çalışanlarının dinlenme hakkını elinden alan, tek taraflı sözleşme dayatan,
iş güvencesi olmayan, istismara açık ceza puanlarıyla, para kesintileriyle kendine has
özel ‘çağdaş kölelik çalışma düzeni’ dayatmalarına karşı sessiz kalmadık, kalmayacağız.

Halkın; dinlenme hakkı kısıtlanmış, moral motivasyonundan yoksun sağlık çalışanından nitelikli sağlık hizmeti alması mümkün müdür?

Altyapısı, güvenliği ve donanımı uygun olmayan ASM’lerde, meslek içi eğitimi ve deneyimden yoksun Birinci Basamak sağlık çalışanı eliyle  ‘Acil Sağlık Hizmeti’ sunarak, halk sağlığının tehlikeye atılmasına, sağlık çalışanının ölümcül olabilecek
şiddet olaylarıyla karşı karşıya kalmasına neden olmayacak mı?

Sağlık Bakanlığı’nı buradan bir kez daha uyarıyoruz :

  • ASM sağlık çalışanlarının yitirilmiş temel hakları üzerine yenilerini ekleyerek,
    haftada 40 saat çalışma üzerine, hafta sonları ve hafta içi esnek çalışma dayatmalarından vazgeçin.

Birinci Basamak sağlık çalışanları olarak, iş güvencesi, insanca çalışma koşulları,
koşullara bağlı olmayan emekliliğimize yansıyacak emeğimizin karşılığı bir ücret,
mesleksel bağımsızlık ve dayanışma içinde toplumun her kesimini kapsayacak,
katkı ve katılımsız, eşit koşullarda nitelikli sağlık hizmeti sunmak istiyoruz.

Kendi haklarımız ve toplumun sağlık hakkı için yürüttüğümüz mücadelemizi
kararlılıkla sürdüreceğiz.

29 Kasım 2014 tarihinde uyarılarımızı Ankara’da Sağlık Bakanlığı önünde yapmıştık,
ancak Sağlık Bakanlığı ‘yeni nöbet genelgesini’  yayınlayarak 1 Ocakta 2015’te
uygulamaya geçileceğini ilan etmiş bulunmakta.

Hak yitikklerimizi önlemek amacıyla üretimden gelen gücümüzü kullanarak
12 Aralık 2014 ‘te yaptığımız G(ö)REV eylemimiz, Sağlık Bakanı Müezzinoğlu’nu yanıltarak oldukça başarılı geçmiştir.

Birinci Basamak sağlık çalışanları, Sağlık Bakanlığı’nın ‘Nöbet genelgesini’ yayınlayıp, Sağlık Bakanı Müezzinoğlu’nun ‘Sahada bu eylemler destek yok ’açıklamasına karşın  dünkü eylemlere katılım %100’e yakın olmuştur. Bu nedenle tüm Birinci Basamak
sağlık çalışanlarını kutluyor, halkımızı eylemlerimize verdikleri destekten dolayı şükranlarımızı sunuyoruz.

Sağlık Bakanlığı,12 Aralık’ta (2014) çalışanların sesine kulak vereceğine, ’Cumartesi günleri gece nöbeti değil yalnızca nöbet tutacaklar’ açıklamasında bulunmasını
talihsiz bir açıklama olarak değerlendiriyoruz.

Bu nedenle bu gün burada bir kez daha sesimizi duyurmak istiyoruz.

Sonuç alamazsak her Cumartesi günleri eylemlerimizi tekrarlayacak,
eylem ve etkinliklerimizi sonuç alana dek her yerde dozunu artırarak sürdüreceğiz.

Saygılarımızla.

==========================================

Dostlar,

“Aile hekimliği” sisteminin “ÇAĞDIŞI” olduğunu yıllarca, çoook öncesinden,
belki 20+ yıldır yazar, söyler dururuz.. Başlangıçta soyut kalıyor ve anlaşıl)a)mıyor ya da anlaşılmak istenmiyordu. Halkımız gibi çoğu meslektaşımız da deneyip görmek istedi..
Deneme – yanılma yöntemiyle yani, hep olageldiği gibi. Oysa “bilimsel öngörü” denen
bir yöntem var.. biz ona dayanıyorduk eldeki kanıtları irdeleyerek..

“Aile hekimliği” sistemi pek çok bakımdan geldi, duvara dayandı.
Daha iyi olmasını beklemek saflıktır ve bilim dışıdır. Daha da beter olacaktır.
Bu bakımdan, Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, hiç kompleks yapmadan
geri adım atma – yanlıştan dönme erdemini göstererek bu sistemden geri dönmeyi düşünmelidir.

SAĞLIK OCAKLARI sistemi, karşılaştırma yapılamayacak ölçüde AİLE HEKİMLİĞİNDEN
üstün bir sistemdir. Sitemizde bu konularda epey yazdık, gene yazarız..

Eylem günü Ankara Üniv. Tıp Fakültesi’nde 11:00 – 13:00 arasında İş Sağlığı Güvenliği eğitimi görevimiz vardı (akademik ve yönetsel çalışanlara).. Yoksa, Sıhhiye Meydanı’nda Aile Hekimi meslektaşlarımızın yanında bedensel olarak da bulunacaktık.

Basın açıklaması gerçekleri dile getirmektedir. Aile hekimi meslektaşlarımız haklıdır.
Eylem demokratik, yerinde ve doğrudur. Onaylıyor ve katılıyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
17.12.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

SAĞLIK BAKANLIĞI AÇIKLAMASI : “1 ARALIK DÜNYA AIDS GÜNÜ”

SAĞLIK BAKANLIĞI AÇIKLAMASI : “1 ARALIK DÜNYA AIDS GÜNÜ”

Dostlar,

Sağlık Bakanlığı’nın 1 Aralık Dünya AIDS günü ile ilgili açıklaması aşağıda.
Önceki yıllarda Bakanlık HIV / AIDS olgularının sayısal dökümünü verir,
yaş ve cinsiyet dağılımı ile risk etmenlerine göre tablolarını da verirdi. Bu kez yok..

Kayda alınabilen –diyelim bu yıl 7500 dolayında– olgunun yaş dağılımlarına bakılarak
en çok 25-34 yaş diliminde yığılma görülür ve yayımlanan raporlarda
“Türkiye’de HIV / AIDS’in en çok 25-34 yaş diliminde görüldüğü..” yorumu yapılırdı.

Biz de yıllarca bu yorumdaki Epidemiyolojik hataya (Berkson yanılgısı) dikkat çekerek düzeltilmesini isterdik. Tıp Fakültesindeki derslerimizde de de sorunu işlerdik.
Bu yıl bu yüzden mi verilmedi acaba sayılar?
Bunun yerine doğru yorulma verilseydi daha yararlı olmaz mıydı?

Bu hatayla HIV/AIDS savaşım politikaları, hatalı olarak, en yalın Epidemiyoloji ilkeleri
göz ardı edilerek belki de bu çıkarıma dayandırılmaktadır. Bu yüzden,
sınırlı kaynakların, akılcı risk yönetimi bağlamında öncelikli alanlara yönlendirilmesi aksamaktadır. Oysa yalnızca “kayda girenler” için bu böyledir..

Buzdağının altındasaptanamayan asıl kitlede yaş dağılımı acaba nasıldır?
Salt sağlık kurumlarına başvuranlara dayanarak, açık-saklı tüm HIV-AIDS olguları için
genelleyici yorum yapılamaz. İşte burada Epidemiyoloji katkı koyar ve toplum içinde riskli kümelere dönük tarama çalışmaları ile HIV-AIDS’in dağılımını, yaş-cins-eğitim.. özelliklerini kişi, yer, zaman boyutlarını aydınlatır. Bu çaba, sağlık kuruluşları dışında, toplumun içinde, alanda-sahada sergilenir; toplum sağlığını iyileştirir!

Sevgi ve saygıyla
01.12.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=================================

1 Aralık Dünya AIDS Günü
ANKARA/01.12.2014

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞINDAN : “1 ARALIK DÜNYA AIDS GÜNÜ”

AIDS, korunmasız cinsel temas, ortak paylaşılan enjektörler, damar içi madde kullanımı, kan transfüzyonu gibi yollarla ve gebelik ya da doğum sırasında anneden bebeğe bulaşabilen bir hastalıktır. Geçiş yolları nedeni ile HIV enfeksiyonu,
erişkinlerin yanı sıra, tüm yaş gruplarında görülebilmektedir.

Önlenebilir bir hastalık olan HIV/AIDS ile mücadelenin en etkili yolu,
korunma önlemlerini uygulamaktır. Tek eşliliğin yanı sıra, cinsel temasta
doğru kondom kullanımı, hastalığın cinsel yolla bulaşmasına karşı en güvenli ve
basit korunma yollarıdır.

Hastalığın tam anlamıyla tedavisi bulunmamakla birlikte uygulanan ilaç tedavileri ile ölümler azalmakta ve kişiler yaşantılarına devam edebilmektedir. Uygulanan
ilaç tedavisi ile bulaşıcılık azalmakta, gebelik sırasında uygulanan tedavi ile birlikte anneden hastalık bulaşması engellenmektedir.

Hastalıktan korunmak için henüz aşı bulunmamaktadır.

Birleşmiş Milletler 2014 yılı raporuna göre; Dünyada 2013 yılı içinde yaklaşık
2,1 milyon kişinin HIV’e yakalandığı, 35 milyon taşıyıcının bulunduğu ve
1,5 milyon kişinin bu hastalıktan öldüğü tahmin edilmektedir.

Ülkemizde de farkındalığın ve test imkânlarının artmış olması ile birlikte,
tanı alan vaka sayısında göreceli bir artış olmasına rağmen, Türkiye HIV/AIDS açısından hastalığın az sıklıkta görüldüğü ülkeler arasında değerlendirilmektedir.

Bakanlığımız; akademik çevreler, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası kuruluşlar ile işbirliği içinde hastalığın azaltması hatta ortadan kaldırılması için çalışmalarını sürdürmektedir.

“AIDS hastalığının olmadığı bir dünya”

World AIDS Day – Closing the gap in HIV prevention and treatment services

World AIDS Day – Closing the gap in HIV prevention and treatment services
1 December 2014

Dostlar,

Bu gün “Dünya AIDS Günü“… (World’s AIDS Day)

Trakya Üniversitesi’nde çalışırken, bir bölük arkadaş
AIDS Savaşım Derneği Edirne Şubesini kurmuş ve yönetiminde çalışmaktaydık..

Tıp Fakültesi’nde de Halk Sağlığı dersleri kapsamında “HIV / AIDS Epidemiyolojisi” konulu bir dersi vermekteydik.

Yıllarca yaptık bu görevi (2004’te Ankara Üniversitesine geçene dek..)..

1988’den bu yana 26. kez DÜNYA AIDS GÜNÜ yaşanıyor..

Bu gün sitemize, bizim de üyesi olduğumuz HASUDER‘in
(Halk Sağlığı Uzmanları Derneği) konuya ilişkin açıklamayı ve uyarıları koyduk..

Ayrıca Hacettepe Tıp Fak. Halk Sağlığı AbD’nın halka dönük sağlık eğitimi iletisini de paylaştık. Bu dosya 3. oluyor..

DSÖ‘nün (Dünya Sağlık Örgütü) web sitesinde de epey kaynak var..
BM de bir özel örgütlenmeye giderek, DSÖ ile bağlantılı UNAIDS birimini oluşturdu.

DSÖ sitesindeki yazılar ne yazık ki Türkçe değil.. İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Rusça ve Arapça yayınlar yapılıyor genellikle. Tüm mtinleri çevirecek zamanımız da üzgünüz ama yok..

Yine de yararlı olacağını düşünüyoruz ve aşağıda seçtiklerimizi paylaşıyoruz..

Sevgi ve saygıyla.
01.12.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

============================================

World AIDS Day – Closing the gap in HIV prevention and treatment services
1 December 2014

1_December_2014

As the global efforts to achieve the ambitious HIV targets accelerate, the World Health Organization issues new recommendations for countries to address important gaps in HIV prevention and treatment services. On December 1, WHO releases
a new update to recommend antiretrovirals as an emergency prevention following HIV exposure, and to prevent infections that affect a large number of people living with HIV.

In 2013, WHO published consolidated guidelines on the use of antiretrovirals that promote earlier, simpler and less toxic interventions. Since then, more than three quarters of WHO priority countries with high burdens of HIV have adopted these recommendations. A record 13 million out of 28 million people in need received treatment in 2013.

However, WHO remains concerned about the majority of people living with HIV who do not have access to comprehensive prevention and treatment services. The new update includes recommendations on post-exposure prophylaxis and the use of cotrimoxazole prevention. The update is the second supplement of the WHO consolidated guidelines on the use of antiretroviral drugs for treating and preventing HIV infection, released in June 2013.

11.7 million At the end of 2013, 11.7 million people had access to antiretroviral therapy in low- and middle-income countries.

35 million At the end of 2013, 35 million people were living with HIV.

28 million Over 28 million people are eligible for antiretroviral therapy,
under WHO 2013 consolidated ARV guidelines.

10 facts on HIV/AIDS

Updated November 2014

Portrait of a woman smiling

© WHO/James Oatway 2009

HIV/AIDS remains one of the world’s most significant public health challenges, particularly in low- and middle-income countries.

As a result of recent advances in access to antiretroviral therapy (ART), HIV-positive people now live longer and healthier lives. In addition, it has been confirmed that ART prevents onward transmission of HIV.

At the end of 2013, 11.7 million people were receiving ART in low- and middle-income countries; this represents 36% [34–38%] of the 32.6 million [30.8–34.7 million] people living with HIV in low- and middle-income countries.

Progress has also been made in preventing mother-to-child transmission and keeping mothers alive. In 2013, close to 7 out of 10 pregnant women living with HIV – 970 000 women – received antiretrovirals (ARVs).

WHO has released a set of normative guidelines and provides support to countries in formulating and implementing policies and programmes to improve and scale up HIV prevention, treatment, care and support services for all people in need.

This fact file provides current data on the disease, and ways to prevent and treat it.

Read 10 facts on HIV/AIDS

Related links

*****************************

HIV/AIDS

Fact sheet N°360
Updated November 2014


Key facts

  • HIV continues to be a major global public health issue, having claimed more than 39 million lives so far. In 2013, 1.5 [1.4–1.7] million people died from HIV-related causes globally.
  • There were approximately 35.0 [33.2–37.2] million people living with HIV at the end of 2013 with 2.1 [1.9–2.4] million people becoming newly infected with HIV in 2013 globally.
  • Sub-Saharan Africa is the most affected region, with 24.7 [23.5–26.1] million people living with HIV in 2013. Also sub-Saharan Africa accounts for almost 70% of the global total of new HIV infections.
  • HIV infection is usually diagnosed through blood tests detecting the presence or absence of HIV antibodies.
  • There is no cure for HIV infection. However, effective treatment with antiretroviral (ARV) drugs can control the virus so that people with HIV can enjoy healthy and productive lives.
  • In 2013, 12.9 million people living with HIV were receiving antiretroviral therapy (ART) globally, of which 11.7 million were receiving ART in low- and middle-income countries. The 11.7 million people on ART represent 36% [34–38%] of the 32.6 [30.8–34.7] million people living with HIV in low- and middle-income countries.
  • Paediatric coverage is still lagging in low- and middle-income countries. In 2013 less than 1 in 4 children living with HIV had access to ART, compared to over 1 in 3 adults.

The Human Immunodeficiency Virus (HIV) targets the immune system and weakens people’s surveillance and defence systems against infections and some types of cancer. As the virus destroys and impairs the function of immune cells, infected individuals gradually become immunodeficient. Immune function is typically measured by CD4 cell count. Immunodeficiency results in increased susceptibility to a wide range of infections and diseases that people with healthy immune systems can fight off.

The most advanced stage of HIV infection is Acquired Immunodeficiency Syndrome (AIDS), which can take from 2 to 15 years to develop depending on the individual. AIDS is defined by the development of certain cancers, infections, or other severe clinical manifestations.

Signs and symptoms

The symptoms of HIV vary depending on the stage of infection. Though people living with HIV tend to be most infectious in the first few months, many are unaware of their status until later stages. The first few weeks after initial infection, individuals may experience no symptoms or an influenza-like illness including fever, headache, rash or sore throat.

As the infection progressively weakens the person’s immune system, the individual can develop other signs and symptoms such as swollen lymph nodes, weight loss, fever, diarrhoea and cough. Without treatment, they could also develop severe illnesses such as tuberculosis, cryptococcal meningitis, and cancers such as lymphomas and Kaposi’s sarcoma, among others.

Transmission

HIV can be transmitted via the exchange of a variety of body fluids from infected individuals, such as blood, breast milk, semen and vaginal secretions. Individuals cannot become infected through ordinary day-to-day contact such as kissing, hugging, shaking hands, or sharing personal objects, food or water.

Risk factors

Behaviours and conditions that put individuals at greater risk of contracting HIV include:

  • having unprotected anal or vaginal sex;
  • having another sexually transmitted infection such as syphilis, herpes, chlamydia, gonorrhoea, and bacterial vaginosis;
  • sharing contaminated needles, syringes and other injecting equipment and drug solutions when injecting drugs;
  • receiving unsafe injections, blood transfusions, medical procedures that involve unsterile cutting or piercing; and
  • experiencing accidental needle stick injuries, including among health workers.

Diagnosis

An HIV test reveals infection status by detecting the presence or absence of antibodies to HIV in the blood. Antibodies are produced by an individual’s immune system to fight off foreign pathogens. Most people have a “window period”, usually 3 to 6 weeks, during which antibodies to HIV are still being produced and are not yet detectable.

This early period of infection represents the time of greatest infectivity, but transmission can occur during all stages of the infection. If someone has had a recent possible HIV exposure, retesting should be done after 6 weeks to confirm test results, which enables sufficient time to pass for antibody production in infected individuals.

Testing and counselling

HIV testing should be voluntary and the right to decline testing should be recognized. Mandatory or coerced testing by a health-care provider, authority or by a partner or family member is not acceptable as it undermines good public health practice and infringes on human rights.

Some countries have introduced, or are considering, self-testing as an additional option. HIV self-testing is a process whereby a person who wants to know his or her HIV status collects a specimen, performs a test and interprets the test results in private. HIV self-testing does not provide a definitive diagnosis; instead, it is a screening test for HIV.

All testing and counselling services must include the 5 C’s recommended by WHO: informed Consent, Confidentiality, Counselling, Correct test results and linkage to Care, treatment and other services.

Prevention

Individuals can reduce the risk of HIV infection by limiting exposure to risk factors. Key approaches for HIV prevention, which are often used in combination, include:

1. Male and female condom use

Correct and consistent use of male and female condoms during vaginal or anal penetration can protect against the spread of sexually transmitted infections, including HIV. Evidence shows that male latex condoms have an 85% or greater protective effect against HIV and other sexually transmitted infections (STIs).

2. Testing and counselling for HIV and STIs

Testing for HIV and other STIs is strongly advised for all people exposed to any of the risk factors so that they can learn of their own infection status and access necessary prevention and treatment services without delay. WHO also recommends offering testing for partners or couples.

3. Voluntary medical male circumcision

Medical male circumcision, when safely provided by well-trained health professionals, reduces the risk of heterosexually acquired HIV infection in men by approximately 60%. This is a key intervention in generalized epidemic settings with high HIV prevalence and low male circumcision rates.

4. Antiretroviral (ART) use for prevention

4.1 ART as prevention

A 2011 trial has confirmed if an HIV-positive person adheres to an effective ART regimen, the risk of transmitting the virus to their uninfected sexual partner can be reduced by 96%. For couples in which one partner is HIV-positive and the other HIV-negative, WHO recommends offering ART for the HIV-positive partner regardless of her/his CD4 count.

4.2 Pre-exposure prophylaxis (PrEP) for HIV-negative partner

Oral PrEP of HIV is the daily use of ARV drugs by HIV-uninfected people to block the acquisition of HIV. Studies have demonstrated the effectiveness of PrEP in reducing HIV transmission among serodiscordant heterosexual couples (where one partner is infected and the other is not), men who have sex with men, transgender women, high-risk heterosexual couples, and people who inject drugs. WHO encourages countries to undertake projects to gain experience in implementing PrEP safely and effectively.

In July 2014, WHO released “Consolidated guidelines on HIV prevention, diagnosis, treatment and care for key populations” which recommended PrEP as an additional HIV prevention choice within a comprehensive HIV prevention package for men who have sex with men.

4.3 Post-exposure prophylaxis for HIV (PEP)

Post-exposure prophylaxis (PEP) is the use of ARV drugs within 72 hours of exposure to HIV in order to prevent infection. PEP includes counselling, first aid care, HIV testing, and administering of a 28-day course of ARV drugs with follow-up care.

In its updated guidelines to be issued in December 2014, WHO recommends PEP use for both occupational and non-occupational exposures and for adults and children. The new recommendations provide simpler regimens using ARVs already being used in treatment. The implementation of the new guidelines will enable easier prescribing, better adherence and increased completion rates of PEP to prevent HIV in people who have been accidentally exposed to HIV such as health workers or through unprotected sexual exposures or sexual assault.

5. Harm reduction for injecting drug users

People who inject drugs can take precautions against becoming infected with HIV by using sterile injecting equipment, including needles and syringes, for each injection. A comprehensive package of interventions for HIV prevention and treatment includes:

  • needle and syringe programmes;
  • opioid substitution therapy for people dependent on opioids and other evidence based drug dependence treatment;
  • HIV testing and counselling;
  • HIV treatment and care;
  • access to condoms; and
  • management of STIs, tuberculosis and viral hepatitis.

6. Elimination of mother-to-child transmission of HIV (eMTCT)

The transmission of HIV from an HIV-positive mother to her child during pregnancy, labour, delivery or breastfeeding is called vertical or mother-to-child transmission (MTCT). In the absence of any interventions during these stages, rates of HIV transmission from mother-to-child can be between 15-45%. MTCT can be nearly fully prevented if both the mother and the child are provided with ARV drugs throughout the stages when infection could occur.

WHO recommends options for prevention of MTCT (PMTCT), which includes providing ARVs to mothers and infants during pregnancy, labour and the post-natal period, and offering life-long treatment to HIV-positive pregnant women regardless of their CD4 count.

In 2013, 67% [62–73%] of the estimated 1.4 [1.3-1.6] million pregnant women living with HIV in low- and middle-income countries received effective antiretroviral drugs to avoid transmission to their children, up from 47% in 2009.

Treatment

HIV can be suppressed by combination ART consisting of 3 or more ARV drugs. ART does not cure HIV infection but controls viral replication within a person’s body and allows an individual’s immune system to strengthen and regain the capacity to fight off infections. With ART, people living with HIV can live healthy and productive lives.

Approximately 11.7 million people living with HIV in low- and middle-income countries were receiving ART at the end of 2013. About 740 000 of those were children.

In 2013, there was a large increase in number of people on ART in low- and middle-income countries –2 million– in a single year.

Paediatric coverage is still lagging behind with 1 in 4 children on ART, compared to 1 in 3 adults. Of all adults living with HIV, 37% were receiving treatment however just 23% of all children living with HIV were receiving these lifesaving medicines in 2013.

WHO response

As the world moves towards reaching the target date for the Millennium Development Goals, WHO is working with countries to implement the Global Health Sector Strategy on HIV/AIDS for 2011-2015. WHO has identified six operational objectives for 2014–2015 to support countries most efficiently in moving towards the global HIV targets. These are to support:

  • strategic use of ARVs for HIV treatment and prevention;
  • eliminating HIV in children and expanding access to paediatric treatment;
  • an improved health sector response to HIV among key populations;
  • further innovation in HIV prevention, diagnosis, treatment and care;
  • strategic information for effective scale up;
  • stronger links between HIV and related health outcomes.

WHO is a cosponsor of the Joint United Nations Programme on AIDS (UNAIDS). Within UNAIDS, WHO leads activities on HIV treatment and care, HIV and tuberculosis co-infection, and jointly coordinates with UNICEF the work on the elimination of mother-to-child transmission of HIV.

HASUDER uyarısı : ÜLKEMİZDE HIV/AIDS OLGULARI ARTABİLİR!

HASUDER uyarısı : ÜLKEMİZDE HIV/AIDS OLGULARI ARTABİLİR!


Her ne kadar ülkemizin dünya genelinde düşük yoğunluklu bir ülke olmasına karşın, son yıllarda Ortadoğu’da yaşanan çatışma ve savaşlar nedeniyle
yoğun bir sığınmacı ve mülteci göçüne maruz kalmıştır. Bu “zorunlu” göçler nedeniyle ülkemizde güvenli olmayan cinsel ilişki ve fuhuş riskinin arttığı bildirilmektedir. Bu süreç, ülkemizde HIV/AIDS olgu sayılarında artışa
neden olabilir.     

1 Aralık; 1988’den beri dünyanın pek çok ülkesinde HIV/AIDS’in yeniden değerlendirildiği, “DÜNYA AIDS GÜNÜ” olarak etkinliklerin düzenlendiği,
tüm dünya insanlarının HIV/AIDS’e karşı farkındalıklarını artırdıkları, AIDS salgınına karşı uluslararası dayanışmanın gösterildiği bir gündür. Bu yıl Dünya AIDS gününün sloganı HIV/AIDS tanı ve tedavisindeki eşitsizliklerin giderilmesine yönelik olarak

  • AIDS Salgınını 2030 yılına dek sona erdirmek için a
    çığın kapatılmasına yardım’
    olarak belirlenmiştir.

Uluslararası dayanışma ve sağlık hizmetleri sonrasında 2001 yılından beri yıllık
yeni olgu ve ölümlerde %30’dan çok azalma olmasına karşın, HIV/AIDS hala dünyanın en önemli sağlık sorunlarından biri olmaya devam etmektedir. Sorun tüm dünyayı etkilemekle birlikte, en yoğun yaşandığı bölgeler Sahraaltı Afrika ülkeleridir.
Yeni olguların %70’i bu bölgede görülmektedir. Dünya’da halen 35 milyon kişinin
HIV virüsüyle yaşamakta olduğu kestirilmektedir. Yalnızca 2013’te 2,1 milyon kişi daha
HIV ile enfekte olmuştur.

Hastalığın kaynağı insan olup, HIV virüsü insandan insana güvenli olmayan her türlü cinsel ilişki, kan aktarımı, organ-doku nakli, kirli şırınga ve öbür kesici-delici araçların ortak kullanımı ile, ayrıca gebelik, doğum ve emzirme sırasında anneden bebeğine geçebilmektedir. HIV/AIDS açısından yüksek risk altında bulunan kesimlerin;
eşcinsel erkekler, ticari seks çalışanları, damar içi madde kullanıcıları, mahkumlar, mülteciler (sığınmacılar) ve kaçak göçmenler olduğu bildirilmektedir.

HIV virüsü ile bulaşlı olan kişilerde, süre değişmekle birlikte 1-15 yıl içinde
AIDS tablosu gelişebilmektedir. Bu süre anti-retroviral ilaçların kullanılmasıyla uzatılabilmektedir. AIDS hastalığında, HIV virüsü insan bağışıklık sistemini tahrip ettiğinden bağışıklık sistemi zayıflar ve çöker. Buna bağlı olarak kişiler kimi bulaşıcı hastalık ve kanserlere duyarlı duruma gelirler. Bu hastalıklar kişilerin ölümüne
neden olmaktadır.

HIV bulaşının tanısına yönelik testler ilerlemiş olmakla birlikte, enfeksiyonun tümden sağaltımı halen olanaklı değildir. Ancak, günümüzde geliştirilen ilaçlarla virüsün
beden içinde çoğalması önlenebilmekte ve bu biçimde bağışıklık sistemi vücudu
başka fırsatçı enfeksiyonlardan korumaya devam edebilmektedir. Tedavi yaşam süresini uzatmakta, yaşam niteliğini artırmakta, başkalarına HIV virüsünü bulaştırma riskini azaltabilmektedir. Dünyada son yıllarda tedavi alabilen kişi sayısı artmıştır;
2013’te 12,9 milyon HIV bulaşlı kişi, anti-retroviral tedavi alabilmiştir.
Bunların 11,7 milyonu düşük ve orta gelirli ülkelerdedir.

AIDS yalnızca yakalanan kişinin ölmesine değil ayrıca; HIV virüsü taşıyanların ayırımcılığa uğramasına, ailelerin parçalanmasına, öksüz kuşakların ortaya çıkmasına, yaygın olduğu ülkelerde toplumsal çöküntülere de yol açmakta ve tüm toplumu etkileyebilmektedir. Hastalığın yayılmasının önlenmesi için virüsü taşıyan kişilerin saptanıp tedavi edilmesi, kan ve kan ürünlerinin testlerden geçirilmesi, kuşkulu
cinsel ilişkilerden kaçınılması ve/veya kondom kullanılması etkili yöntemlerdir.

Türkiye, hastalığın düşük yoğunlukta görüldüğü ülkeler arasında sayılmaktadır.
Sağlık Bakanlığı kayıtlarına göre 1985’te ilk olgunun görülmesinden Aralık 2013’e dek tanı alan HIV/AIDS olgusu sayısı 7528 kişiye ulaşmıştır. Olguların %73’ünü erkekler oluşturmakta ve enfeksiyondan en çok 40-49 yaş arasındaki kişilerin etkilendiği bildirilmektedir.

Her ne denli ülkemizin dünya genelinde düşük yoğunluklu bir ülke olmasına karşın, son yıllarda Ortadoğu’da yaşanan çatışma ve savaşlar nedeniyle yoğun bir sığınmacı ve mülteci göçüne maruz kalmıştır. Bu zorunlu göçler nedeniyle ülkemizde güvenli olmayan cinsel ilişki ve fuhuş riskinin arttığı bildirilmektedir. Bu süreç ülkemizde HIV/AIDS olgu sayılarında artışa neden olabilir.     

Ülkemizde sorunun denetimi için toplumun HIV/AIDS’den korunma, bulaş yolları konusunda bilgilendirilmesi, duyarlı kesimlere ücretsiz ve gizlilik ilkeleri içinde sunulan HIV test hizmetinin yaygınlaştırılması, test öncesi ve sonrasında danışmanlık hizmetinin sunulması, tedavi için doğru merkeze yönlendirme gereklidir. Bunun sağlanması için tüm kişi ve kuruluşlar üzerlerine düşeni yapmalıdır.

Hiç kimseye HIV virüsünün bulaşmadığı, hiçbir HIV/AIDS’linin ayırımcılığa uğramadığı ve AIDS nedeniyle hiçbir ölümün olmadığı AIDS’siz bir dünya oluşturulması herkesin üzerine düşeni yapmasıyla mümkün olabilir. HIV’in bulaşmasından korunma, gizliliğe, ayrımcılığa karşı durma ve insan haklarına saygılı olma konularında halkın bilgilendirilmesi gereklidir.

Kamuoyunun dikkatini HIV / AIDS ile savaşımda şu konulara çekmek istiyoruz:

  • Halihazırda güvenli cinsel ilişki ve kondom kullanımı
    bu hastalıktan korunmada en etkili yoldur.
  • HIV / AIDS hastaları toplumdan ve çalışma yaşamından dışlanmamalıdır.
    Tam tersine onların da herkes gibi tüm insan haklarına sahip oldukları unutulmamalıdır.
  • HIV / AIDS hastalarının, sağlık kurumlarında bile, deşifre edilmemesine
    özen gösterilmelidir. Bunun bir hasta hakkı olduğu unutulmamalıdır.
  • HIV / AIDS hastaları koşulsuz olarak, tedavi ve esenlendirme dahil,
    sağlık hizmetlerinin her aşamasından yararlanabilmelidir.
    Bu hizmetlerde kullanılacak her türlü tıbbi aygıt ve ilaç ülkemizde var edilmeli
    ve sürekliliği sağlanmalıdır.
  • HIV/AIDS ve öbür cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmada,
    güvenli cinsel yaşama dikkat edilmeli, bu açıdan kondom kullanımına
    vurgu yapılmalıdır.
  • HIV/AIDS konusunda özellikle ergen ve genç erişkinler olmak üzere
    tüm toplumun bilinçlendirilmesi gereklidir.
  • Zorunlu göç nedeniyle ülkemize gelen sığınmacı ve mülteciler
    kayıt altına alınarak, barınma ve beslenme gibi gereksinimlerinin karşılanması yanında, temel sağlık hizmetlerinden yararlanmasındaki sorunlar giderilmeli, güvenli cinsel ilişki konusunda gerekli danışmanlık yapılmalıdır.

HIV/AIDS salgının 2030 yılına dek durdurulması için ülkemizde ve dünyada
herkesi sorunun farkında olmaya ve çözümüne her türlü ortamda destek vermeye
davet ediyoruz…

01 Aralık 2014
HASUDER Yönetim Kurulu

1 Aralık Dünya AIDS Günü..


1 Aralık Dünya AIDS Günü..

Dostlar,

HÜTF Halk Sağlığı AbD‘ndaki değerli meslektaşlarımız, her fırsatta halk dönük
sağlık eğitimi çabasını sürdürüyor ve değerli, işe yarar kısa metinler yayımlıyorlar.

Kendilerine teşekkür borçluyuz..

Buna “Fırsat eğitimi” diyoruz.. Her uygun fırsatı halka eğitim vermek için değerlendirmek.. Ya da bu tür fırsatları da yaratmak..
İnsanlar gereksinimlerini algıladıklarında en çok alıcı oluyorlar, eğitim etkili oluyor, öğrenme kalıcı olabiliyor, istendik tutum – davranışların geliştirilmesine
katkı sağlıyor.

Dikkatle okuyalım ve KORUNMAYA çalışalım..
Bu olanaklı çünkü..

Tüm metne pdf olarak erişmek için : 1.12.14_Dunya_AIDS_gunu

Ayrıca HASUDER açıklamasına ve bizim değerlendirmemize de bakılması önerilir :

http://ahmetsaltik.net/2014/12/01/hasuder-uyarisi-ulkemizde-hivaids-olgulari-artabilir/

Sevgi ve saygı ile.
01 Aralık2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===========================================================

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI
TOPLUM İÇİN BİLGİLENDİRME DİZİSİ-33

Bu doküman Dr. Didem Daymaz ve Dr. Bahar Güçiz-Doğan tarafından hazırlanmıştır.

Bu bilgilendirme notunun aşağıda belirtilen şekilde kaynak gösterilmek koşuluyla
yazılı, elektronik, vb. ortamlarda kullanılması önerilmektedir:

Daymaz D, Güçiz-Doğan B. Dünya AIDS Günü HÜTF Halk Sağlığı AD Toplum İçin Bilgilendirme Serisi- [Internet] http://www.halksagligi.hacettepe.edu.tr/. 01.12.2014.

1 ARALIK DÜNYA AIDS GÜNÜ

İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsü (Human Immunodeficiency Virus-HIV),
bağışıklık sistemi hücrelerini etkileyerek bu sistemi yok eden ya da işlevini engelleyen bir virüstür. HIV virüsünün vücuda alınmasından sonra zamanla bağışıklık sistemi zayıflar ve kişi başka enfeksiyonlara daha duyarlı duruma gelir. HIV enfeksiyonunun
en son aşamasında Edinsel İmmün Yetmezlik Sendromu (Acquired Immune Deficiency Syndrome-AIDS) gelişir. HIV virüsü taşıyan kişide AIDS gelişmesi
10-15 yıl sürebilir. Bu süreç, HIV tedavisinde kullanılan ilaçlarla yavaşlatılabilir.

1 HIV virüsünün bulaşma yolları (1,2);

 Korunmasız cinsel ilişki,
 Virüs ile bulaşmış kan nakli,
 Virüs ile bulaşmış şırınga (enjektör) iğnesini paylaşmak ya da böyle bir
iğnenin batması,
 Gebelik, doğum ve emzirme sırasında anneden bebeğe geçebilen bir virüstür.

HIV, tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunudur. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) verilerine göre 2013 yıl sonundaitüm dünyada yaklaşık 35 milyon kişi HIV enfeksiyonuna yakalanmış, yine aynı yıl içinde yaklaşık 1,5 milyon kişi HIV ile ilişkili nedenlere bağlı olarak ölmüştür. Tüm dünyada HIV enfeksiyonlarının %70’ini
Sahra Altı Afrika ülkelerinde görülen enfeksiyonlar oluşturmaktadır. (2)

Türkiye’de ilk AIDS olgusu 1985’te yılında bildirilmiştir (3). Sağlık Bakanlığı verilerine göre ülkemizde Kasım 2013’e dek bildirimi yapılan ve HIV (+) olan kişi sayısı 7050,
en sık bulaşma yolunun da cinsel ilişki yol olduğu belirtilmiştir (4). Türkiye’de son yıllarda artan HIV(+) olgu sayılarına karşın, değerlendirmelerde halen hastalığın
az görüldüğü ülkeler arasında belirtilmektedir (3,4).
.
HIV enfeksiyonunun tanısı HIV antikorlarının kanda olup olmamasına göre konmaktadır. HIV enfeksiyonunun kesin tedavisi yoktur. Bununla birlikte, antiretroviral ilaçlarla
etkin bir şekilde yapılan tedaviyle HIV(+) bireylerin sağlıklı yaşam süreleri uzatılabilir (2).

HIV enfeksiyonundan korunmak için (2,4) :

Cinsel ilişki sırasında kondom kullanılması,
 HIV/AIDS ve öbür cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve korunma yollarıyla ilgili
gerekli bilgilendirmelerin yapılması,
 Toplumda HIV/AIDS hastalığı hakkında yeterli farkındalık sağlanarak damgalama ve
ayrımcılığın engellenmesi,
 HIV bulaş kuşkusu olan kişilere doğru yönlendirme yapılması ve kolaylıkla
ulaşabileceği danışmanlık sağlanmalıdır.

1. http://www.who.int/topics/hiv_aids/en/(1), 24.11.14
2. http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs360/en/, 25.11.2014
3. http://www.unaids.org/sites/default/files/en/dataanalysis/knowyourresponse/countryprogressreports/2014countries/TUR_narrative_report_2014.pdf, 26.11.2014
4. http://www.saglik.gov.tr/TR/belge/1-32110/1-aralik-dunya-aids-gunu.html, 25.11.2014

************************

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI
TOPLUM İÇİN BİLGİLENDİRME DİZİSİ-33

Dünya AIDS Günü her yıl 1 Aralık tarihi olarak kabul edilmiştir. Bu gün, HIV’nin yayılması ve AIDS hastalığının artışına karşın bilincin yükseltilmesi amacına adanmıştır. Böyle bir günün varoluşunun başka bir amacı ise bu hastalıktan yaşamını yitirenleri anmak ve onları onurlandırmaktır. Hükümetler ve sağlık yetkilileri bu günde çeşitli forumlar ve konuşmalar düzenlerler. Tüm dünyada birçok kişi halen kapsamlı
HIV tedavisine ve korunma hizmetlerine ulaşmada zorluk çekmektedir. Bu nedenle, Dünya AIDS Günü’nün 2014 yılı için teması ”HIV’yi önleme ve tedavi açığının kapatılması” olarak belirlenmiştir. Dünya Sağlık Örgütü HIV’den korunma ve tedavisinde oluşan açığı kapatmak adına ülkelere yardımcı olmayı
planlanmaktadır. Bu amaçla düzenlenen rehberde HIV’ye maruz kalmış kişilere antiretroviral tedaviye nasıl ulaşacağı, hastalık nedeniyle görülen fırsatçı enfeksiyonlardan korunma ve mücadeleye yönelik öneriler bulunmaktadır.

http://www.who.int/campaigns/aids-day/2014/event/en/, 24.11.2014

Kitap özeti : PARADİGMALAR SAVAŞI ve BEŞİNCİ DALGA

Dostlar,

AÜTF Dönem 6 stajımızda “KüreselleTİRme ve Halk(ın) Sağlığı” konulu 4 saatlik seminerimizi işlerken, önerdiğimiz 10 dolayında kitabı da derse götürerek öğrencilerimizin incelemesine sunuyoruz.

Kasım 2014 stajında İnt. Dr. Alican BAHADIR,

PARADİGMALAR SAVAŞI ve BEŞİNCİ DALGA
(Prof. Dr. Hasan ŞİMŞEK)

adlı kitabı okumak üzere ödünç aldı ve ricamızı kırmayarak özetini çıkardı.

Kendisinin de onayı ile 1,5 ve 5 sayfalık 2 özeti paylaşmak istiyoruz..

Paradigmalar_Savasi_kitabi_on_kapak

 

 

 

 

 

 

 

 

Paradigmalar_Savasi_kitabi_arka_kapak

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1,5 sayfalık kısa özet     :

PARADİGMALAR SAVAŞI ve BEŞİNCİ DALGA 

Pardigma kavramı : “Kolektif olarak oluşturulmuş gerçeklik kalıpları ve dünyayı  algılama süzgeçleri” olarak tanımlanabilir. Bir paradigma çevremizdeki dış gerçekliğe ilişkin bize bir fotoğraf sunar. Paradigmaların içine doğarız ve sorgulamadan
kabul ederiz. Paradigmalar; doğrunun gerçeğin ne olduğu, dünyanın nasıl işlediği,
bize gerçekliğin resmini veren bilginin nasıl elde edilebileceği gibi hem soyut, hem de somut veri, kural ve yöntemler barındırır. Bu anlamda paradigmalar kendi  içinde tutarlı düşünme, anlamlandırma ve eylemde bulunma kalıplarıdır.› (sf. 18)

Paradigmaların Değişim Dinamiği: “Paradigmatik değişim veya dönüşüm” süreci ilginç bir grafik izler. Her paradigmanın bir yaşam döngüsü vardır. Paradigmalar ortaya çıkar, yükselir, durağanlaşır ve çöker. Bu yaşam döngüsünü bir ”S” eğrisi biçiminde görselleştirmek olanaklıdır. Paradigmalar arası geçiş ise birbiri üzerine binen 2 “S” şeklinde görselleştirmek olanaklıdır. İki paradigma arasındaki geçiş kesintili ve sıçramalıdır ve az veya çok karmaşa ve belirsizlik içerir. Bu nedenle tarihteki önemli karmaşa (kaos) dönemleri bize paradigmatik bir değişimin ipucunu verebilir.

Paradigmaların değişimi 7 aşamada açıklanabilir:
Normal dönem, anomalilerin yani paradigma tarafından paradigmanın ana dayanaklarına yönelik çözülemez sorunların ortaya çıkışı, değişimi tetikleyici olaylar ve bunalımın (krizin) başlaması, seçenek paradigmaların görünür duruma gelmesi,
aday paradigma ve paradigmaların ortaya çıkması ve kitlelerce tercih edilmesi,
yeni paradigmaya geçiş dönemi ve başka bir normal dönem.› (sf. 20)

Prof. Dr. Hasan Şimşek bu kitabında 1997’de yayımlanan ‘‘Paradigmalar Savaşı ve Kaostaki Türkiye” kitabında kullandığı paradigma kavramı ile bu kitabında açıkladığı Kondratieff dalgaları kavramını bir arada kullanarak yeni bir yöntemle
genel olarak Dünya’da yaşanan tarihsel olaylar ve ayrıca özel olarak Türkiye’de yaşanan tarihsel olayları çözümlemeye çalışmış ve gelecekle ilgili çeşitli saptamalarda bulunmuştur :

Kondtratieff dalgaları kavramı Rus Marksist ekonomist Nikolay Kondtratieff’in adıyla anılıyor.Kondtratieff o zamana kadarki ingiliz, Fransız ve Alman devletlerinin ekonomik verilerini değişik bir sistemle yeniden yorumlamış ve kapitalist ekonominin dönemsel (periyodik) dalgalanmalar gösterdiğini ve her 45-55 yıl aralğının ilk yarısının büyümeyle ikinci yarısının ise küçülme ve bunalımla (krizle) geçtiğini göstermiştir.
Yeni icat ve keşifler bu 2. yarıda daha çok olmuştur ve bir sonraki büyüme bu keşif ve icatlara sahip olan kesim tarafından tetiklenmiştir.

Kitapta oluşturulan bu yeni yöntemle 1789’dan günümüze dek 5 dalga
(5 egemen paradigma) tanımlamış:

1. Dalga (1789-1848) Sanayi Devrimi ve Kapitalist Sistemin Ortaya Çıkışı     

      2. Dalga: Kapitalist Sistemin Olgunlaşması ve Yaygınlaşması 

      3. Dalga: Vahşi Kapitalizmin Yıkılışı, İlerlemeci ve Sosyalist Hareketler 

      4. Dalga : Sosyal Refah Devleti 

      5. Dalga (1980-2025-3?): Yeni Liberal Piyasa Kapitalizmi 

        Dünya’da hızla artan gelir dağılımındaki dengesizlikler, artan yoksulluk ve 2008’deki kriz Yeni Liberal Piyasa Ekonomisinin çöküşte olduğunu bize göstermiştir.

‹ABD merkezli dünya hegemon yapısına karşı Çin, Rusya, Hindistan merkezli oluşan yeni siyasal ve ekonomik denge gücü (AS: BRICS birliği..), rekabetin gittikçe yoğunlaşacağının ve bu rekabetin zaman zaman sıcak çatışmaya dönüşme olasılığının da işaretlerini vermektedir›  (sf. 179)

Kitabın son bölümlerinde AKP’nin iktidar olduğu süre içinde toplumun refah düzeyini etkileyen kimi ölçeklerle ilgili istatistik verilerinin de ışığında Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de Özal’la başlayan ve AKP Hükümetlerinde tüm hızıyla devam eden yeni liberal politikanın sonuna yaklaşıldığı ve AKP’nin sıcak para ve özelleştirmelerle döndürdüğü ekonominin toplumun gelişmesinde yeterli olmadığı ve büyük eşitsizliklere yol açtığı, ileride krize girme olasılığının yüksek olduğu ve Yeni Liberal Piyasa Ekonomisinin karşısındaki Sosyalist, sosyal demokrat ve ulusalcı partilerin arkalarındaki rüzgarı iyi değerlendirmeleri takdirde solun uzun bir aradan sonra
yeniden iktidara gelebileceği öngörülmüş. Sağ partilerin de bu dönemden
kârlı çıkabilmeleri için bu yeni gelecek paradigmayı anlayarak ona uygun
siyaset yapmaları tavsiye edilmiştir.

*****************

Sevgili İnt. Dr. Alican Bahadır’ın 5 sayfalık kapsamlı özeti için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

PARADIGMALAR_SAVASI_ve_5._DALGA_uzun_ozet

Sevgi ve saygı ile.
28.11.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

TÜRKİYE’de İŞCİ CİNAYETLERİ : NE YAPMALI ??


Dostlar,

Sevgili AÜTF Öğrencilerimiz, Asistanlarımız..

AÜTF’de Dönem 6 öğrencilerimiz 1 aylık Halk Sağlığı stajı sonunda bir seminer hazırlayarak sunuyorlar.

Bu ay da bir seminer hazırladı sorumlu olduğumuz 2 İntörn Dr. öğrencimiz.

Bunları her ya sonunda sizlerle paylaşıyoruz.

İnt. Dr. Murat BALKOCA ve İnt. Dr. PINAR AÇAR hazırladılar, biz de katkı verdik
ve 87 yansıdan oluşan emekli ve kapsamlı bir sunu ortaya çıktı :

  • TÜRKİYE’de İŞCİ CİNAYETLERİ : NE YAPMALI ??izlemek için lütfen tıklar mısınız??

Turkiye’de_Isci_Cinayetleri_Ne_Yapmali_28Kasım2014

İstiyoruz ki, Türkiye’mizde İŞÇİ CİNAYETLERİ olmasın.
Bilim ve tekniğin tüm olanakları kullanılsın.

Ortaçağın vahşi kapitalist uygulamaları ülkemize yakışmıyor.
Bu ilkel ve insanlık dışı gidiş kabul edilemez ve sürdürülemez.

Sağlıklı – güvenli, onurlu ve gönençli bir çalışma yaşamı Türkiye’nin günümüzdeki olanaklarıyla gerçekleştirilebilir, erişilebilir. Üstelik makul bir harcama ile..
Üretim maliyetlerinin %5’ini geçmemek üzere.. Vergiden de düşülebiliyor..
Orta – uzun erimde son derece verimli bir yatırım olarak..

Yansıların yararlı olmasını dilerken, sevgili öğrencilerimiz
İnt. Dr. Murat BALKOCA ve İnt. Dr. PINAR AÇAR’a teşekkür ederiz..

Sevgi ve saygı ile.
28.11.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net