Etiket arşivi: Sahraaltı Afrika

Dünya Nüfusu bu gün 8 milyarı aştı : Day of 8 Billion

Humanitarian Data ExchangeBirleşmiş Milletler dünya nüfusunu açıkladı: Bu gün 8 milyar kişiyi aştı!

  • Population to hit 8 billon! 

    Day of 8 Billion!

Birleşmiş Milletler (BM), dünya nüfusunun bu gün 8 milyar kişiye ulaştığını açıkladı. Dünyanın 7 milyardan 8 milyar nüfusa yükselmesi yaklaşık 12 yıl sürerken, bir sonraki milyara ulaşmanın yaklaşık 14,5 yıl (2037’ye dek) sürmesi bekleniyor.

alt=""

BM Nüfus Fonu (UNFPA), dünya nüfusunun 15 Kasım 2022’de 8 milyar kişiye ulaştığını bildirdi.

UNFPA’nın yayımladığı rapora göre, dünyanın 2030’da 8,5 milyar, 2050’de 9,7 milyar, 2100’de 10,4 milyar nüfusa ulaşacağı kestiriliyor.

Dünyada nüfus artışı hızı yavaşlarken, nüfusun 2100’e dek artmayı sürdürmesi bekleniyor.

1970’lerden bu yana azalan dünya nüfus artış hızı, 2020’de ilk kez % 1’in (yıllık) altına düştü.

Dünyanın 7 milyardan 8 milyar nüfusa yükselmesi yaklaşık 12 yıl sürerken, bir sonraki milyara ulaşmanın yaklaşık 14,5 yıl (2037’ye dek) sürmesi bekleniyor.

Yüksek doğurganlık oranları dolayısıyla Sahraaltı Afrika’daki nüfus artışının 2050’ye dek küresel büyümenin yarısından çoğunu oluşturması öngörülüyor.

Güney Avrupa ve Doğu Asya’da nüfus azalıyor

Nüfusun giderek daha fazla ülkede azalıyor olması yeni bir gerçeklik olarak ortaya çıkarken, gelecekte aktif nüfusun azalmasıyla karşı karşıya kalan ülke sayısında artış yaşanması kestiriliyor.

Bugün, 1990 yılındakinden daha az nüfusa sahip 17 ülke bulunurken, bu ülkelerin hepsi Doğu Avrupa’da yer alıyor. Güney Avrupa ve Doğu Asya’da da nüfusun azaldığı kimi ülkeler bulunuyor.

Küresel olarak nüfus azalması, düşük ve giderek azalan doğurganlık oranı ile nüfus azalmasından en çok etkilenen Avrupa ülkelerindeki yüksek göç düzeyinden kaynaklanıyor.

Gelişen ülkelerde nüfus artışı sürüyor

Dünya nüfusunun 7 milyardan 8 milyara yükseldiği sürede nüfus artışının büyük çoğunluğu, alt-orta ve düşük gelirli ülkelerde meydana gelirken, yalnızca 250 milyonluk artış üst-orta ve yüksek gelirli ülkelerde gerçekleşti.

Dünya nüfusuna eklenen bir sonraki 8 ile 9 milyar arası 1 milyar kişiden 920 milyonunun, alt-orta ve düşük gelirli ülkelerde yaşaması öngörülüyor.

Yeni 1 milyarı oluşturanların yarısı Asya’dan

Bu yıl, Çin’in nüfusunun tepeye ulaşması ve ardından azalmaya başlaması bekleniyor. Hindistan’ın 2023’te, “dünyanın en kalabalık ülkesi” olarak Çin’i geride bırakacağı kestiriliyor.

BM, dünya nüfusunun 7 milyardan 8 milyara çıkarken, yeni 1 milyarı oluşturanların yarısının Asya’dan olduğunu açıkladı. (AS: 8. milyar, 11 yıl gibi rekor bir sürede eklendi!)

Afrika, nüfus artışının görüldüğü ikinci en büyük bölge (neredeyse 400 milyon) olurken, Afrika nüfusunun 2038’e dek 2 milyara ulaşması bekleniyor.

Avrupa’nın gelecek dönemde nüfus artışına katkısının negatif olacağı öngörülüyor.

Dünya nüfusunun 7 milyardan 8 milyara ulaşmasında Hindistan, açık ara en büyük “katkıyı” (!) yapan ülke olurken (177 milyon), onu sırasıyla Çin (73 milyon) ve Nijerya (60 milyon) izledi.

Nüfus artışının genel olarak yavaşlaması, çalışma yaşındakilerin oranının artmasına neden olduğundan ekonomik büyümeyi de etkileyebileceği bekleniyor.

7 milyardan 8 milyara çıkan nüfus artışının yarısından çoğu, yetişkin nüfustaki artışa (30-64) bağlanabiliyor. Buna karşılık gelecek milyarın (8’inci ve 9’uncu milyar arasında), 400 milyonundan çoğunu 65+ yaş bireylerin oluşturması öngörülüyor.

Bu günün (15 Kasım), insanlık için hem dönüm noktası hem de farkındalık anı olduğunu vurgulayan BM, küresel toplumun karşı karşıya olduğu zorluklar ile fırsatlara da dikkati çekiyor.

BM, tüm ülkeleri, 8 milyarı oluşturan her bir bireyin aynı haklara ve seçimlere sahip olabileceği daha eşit bir dünya kurabilmek için birlikte çalışmaya çağırıyor.

8 milyarlık nüfusun arkasında bir başarı öyküsü olduğuna işaret eden BM, sağlık hizmetlerinde, yaşam nitelik ve sürelerini uzatan, anne ve çocuk ölümlerinin azaltılması gibi konularda ilerlemeler sağlandığına değiniyor.

BM, teknolojik yeniliklerin yaşamı kolaylaştırdığını ve insanları her zamankinden daha çok birbirine bağladığını da vurguluyor.

Temel endişeler sürüyor

İklim değişikliği (AS: İklim faciası – Climate Disaster), şiddet ve ayrımcılık gibi, 11 yıl önce dünya 7 milyar nüfusa ulaştığında dile getirilen temel endişeler ve zorluklar hala sürüyor.

İklim krizi ve doğal kaynakların orantısız kullanımı, varolan eşitsizlikleri ve kırılganlıkları artırırken; silahlı çatışmalar ve göç, şiddeti ve ayrımcılığı besliyor.

Bugün dünya çapında 100 milyondan çok kişi zorla yerinden edilmiş durumda iken, sağlık alanında yaşanan gelişmelerden tüm toplumlar eşit ölçüde yararlanamıyor. (AA)
===============================

HER AİLEYE 1 ÇOCUK!

Başka yolu yok! Hemen, ivedilikle, ikna ile, teşvikle, yasal caydırcılıkla.. 

Şu yazıya da bakılması önerilir :

http://ahmetsaltik.net/2022/11/22/nufus-patlamasi/

HASUDER uyarısı : ÜLKEMİZDE HIV/AIDS OLGULARI ARTABİLİR!

HASUDER uyarısı : ÜLKEMİZDE HIV/AIDS OLGULARI ARTABİLİR!


Her ne kadar ülkemizin dünya genelinde düşük yoğunluklu bir ülke olmasına karşın, son yıllarda Ortadoğu’da yaşanan çatışma ve savaşlar nedeniyle
yoğun bir sığınmacı ve mülteci göçüne maruz kalmıştır. Bu “zorunlu” göçler nedeniyle ülkemizde güvenli olmayan cinsel ilişki ve fuhuş riskinin arttığı bildirilmektedir. Bu süreç, ülkemizde HIV/AIDS olgu sayılarında artışa
neden olabilir.     

1 Aralık; 1988’den beri dünyanın pek çok ülkesinde HIV/AIDS’in yeniden değerlendirildiği, “DÜNYA AIDS GÜNÜ” olarak etkinliklerin düzenlendiği,
tüm dünya insanlarının HIV/AIDS’e karşı farkındalıklarını artırdıkları, AIDS salgınına karşı uluslararası dayanışmanın gösterildiği bir gündür. Bu yıl Dünya AIDS gününün sloganı HIV/AIDS tanı ve tedavisindeki eşitsizliklerin giderilmesine yönelik olarak

  • AIDS Salgınını 2030 yılına dek sona erdirmek için a
    çığın kapatılmasına yardım’
    olarak belirlenmiştir.

Uluslararası dayanışma ve sağlık hizmetleri sonrasında 2001 yılından beri yıllık
yeni olgu ve ölümlerde %30’dan çok azalma olmasına karşın, HIV/AIDS hala dünyanın en önemli sağlık sorunlarından biri olmaya devam etmektedir. Sorun tüm dünyayı etkilemekle birlikte, en yoğun yaşandığı bölgeler Sahraaltı Afrika ülkeleridir.
Yeni olguların %70’i bu bölgede görülmektedir. Dünya’da halen 35 milyon kişinin
HIV virüsüyle yaşamakta olduğu kestirilmektedir. Yalnızca 2013’te 2,1 milyon kişi daha
HIV ile enfekte olmuştur.

Hastalığın kaynağı insan olup, HIV virüsü insandan insana güvenli olmayan her türlü cinsel ilişki, kan aktarımı, organ-doku nakli, kirli şırınga ve öbür kesici-delici araçların ortak kullanımı ile, ayrıca gebelik, doğum ve emzirme sırasında anneden bebeğine geçebilmektedir. HIV/AIDS açısından yüksek risk altında bulunan kesimlerin;
eşcinsel erkekler, ticari seks çalışanları, damar içi madde kullanıcıları, mahkumlar, mülteciler (sığınmacılar) ve kaçak göçmenler olduğu bildirilmektedir.

HIV virüsü ile bulaşlı olan kişilerde, süre değişmekle birlikte 1-15 yıl içinde
AIDS tablosu gelişebilmektedir. Bu süre anti-retroviral ilaçların kullanılmasıyla uzatılabilmektedir. AIDS hastalığında, HIV virüsü insan bağışıklık sistemini tahrip ettiğinden bağışıklık sistemi zayıflar ve çöker. Buna bağlı olarak kişiler kimi bulaşıcı hastalık ve kanserlere duyarlı duruma gelirler. Bu hastalıklar kişilerin ölümüne
neden olmaktadır.

HIV bulaşının tanısına yönelik testler ilerlemiş olmakla birlikte, enfeksiyonun tümden sağaltımı halen olanaklı değildir. Ancak, günümüzde geliştirilen ilaçlarla virüsün
beden içinde çoğalması önlenebilmekte ve bu biçimde bağışıklık sistemi vücudu
başka fırsatçı enfeksiyonlardan korumaya devam edebilmektedir. Tedavi yaşam süresini uzatmakta, yaşam niteliğini artırmakta, başkalarına HIV virüsünü bulaştırma riskini azaltabilmektedir. Dünyada son yıllarda tedavi alabilen kişi sayısı artmıştır;
2013’te 12,9 milyon HIV bulaşlı kişi, anti-retroviral tedavi alabilmiştir.
Bunların 11,7 milyonu düşük ve orta gelirli ülkelerdedir.

AIDS yalnızca yakalanan kişinin ölmesine değil ayrıca; HIV virüsü taşıyanların ayırımcılığa uğramasına, ailelerin parçalanmasına, öksüz kuşakların ortaya çıkmasına, yaygın olduğu ülkelerde toplumsal çöküntülere de yol açmakta ve tüm toplumu etkileyebilmektedir. Hastalığın yayılmasının önlenmesi için virüsü taşıyan kişilerin saptanıp tedavi edilmesi, kan ve kan ürünlerinin testlerden geçirilmesi, kuşkulu
cinsel ilişkilerden kaçınılması ve/veya kondom kullanılması etkili yöntemlerdir.

Türkiye, hastalığın düşük yoğunlukta görüldüğü ülkeler arasında sayılmaktadır.
Sağlık Bakanlığı kayıtlarına göre 1985’te ilk olgunun görülmesinden Aralık 2013’e dek tanı alan HIV/AIDS olgusu sayısı 7528 kişiye ulaşmıştır. Olguların %73’ünü erkekler oluşturmakta ve enfeksiyondan en çok 40-49 yaş arasındaki kişilerin etkilendiği bildirilmektedir.

Her ne denli ülkemizin dünya genelinde düşük yoğunluklu bir ülke olmasına karşın, son yıllarda Ortadoğu’da yaşanan çatışma ve savaşlar nedeniyle yoğun bir sığınmacı ve mülteci göçüne maruz kalmıştır. Bu zorunlu göçler nedeniyle ülkemizde güvenli olmayan cinsel ilişki ve fuhuş riskinin arttığı bildirilmektedir. Bu süreç ülkemizde HIV/AIDS olgu sayılarında artışa neden olabilir.     

Ülkemizde sorunun denetimi için toplumun HIV/AIDS’den korunma, bulaş yolları konusunda bilgilendirilmesi, duyarlı kesimlere ücretsiz ve gizlilik ilkeleri içinde sunulan HIV test hizmetinin yaygınlaştırılması, test öncesi ve sonrasında danışmanlık hizmetinin sunulması, tedavi için doğru merkeze yönlendirme gereklidir. Bunun sağlanması için tüm kişi ve kuruluşlar üzerlerine düşeni yapmalıdır.

Hiç kimseye HIV virüsünün bulaşmadığı, hiçbir HIV/AIDS’linin ayırımcılığa uğramadığı ve AIDS nedeniyle hiçbir ölümün olmadığı AIDS’siz bir dünya oluşturulması herkesin üzerine düşeni yapmasıyla mümkün olabilir. HIV’in bulaşmasından korunma, gizliliğe, ayrımcılığa karşı durma ve insan haklarına saygılı olma konularında halkın bilgilendirilmesi gereklidir.

Kamuoyunun dikkatini HIV / AIDS ile savaşımda şu konulara çekmek istiyoruz:

  • Halihazırda güvenli cinsel ilişki ve kondom kullanımı
    bu hastalıktan korunmada en etkili yoldur.
  • HIV / AIDS hastaları toplumdan ve çalışma yaşamından dışlanmamalıdır.
    Tam tersine onların da herkes gibi tüm insan haklarına sahip oldukları unutulmamalıdır.
  • HIV / AIDS hastalarının, sağlık kurumlarında bile, deşifre edilmemesine
    özen gösterilmelidir. Bunun bir hasta hakkı olduğu unutulmamalıdır.
  • HIV / AIDS hastaları koşulsuz olarak, tedavi ve esenlendirme dahil,
    sağlık hizmetlerinin her aşamasından yararlanabilmelidir.
    Bu hizmetlerde kullanılacak her türlü tıbbi aygıt ve ilaç ülkemizde var edilmeli
    ve sürekliliği sağlanmalıdır.
  • HIV/AIDS ve öbür cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmada,
    güvenli cinsel yaşama dikkat edilmeli, bu açıdan kondom kullanımına
    vurgu yapılmalıdır.
  • HIV/AIDS konusunda özellikle ergen ve genç erişkinler olmak üzere
    tüm toplumun bilinçlendirilmesi gereklidir.
  • Zorunlu göç nedeniyle ülkemize gelen sığınmacı ve mülteciler
    kayıt altına alınarak, barınma ve beslenme gibi gereksinimlerinin karşılanması yanında, temel sağlık hizmetlerinden yararlanmasındaki sorunlar giderilmeli, güvenli cinsel ilişki konusunda gerekli danışmanlık yapılmalıdır.

HIV/AIDS salgının 2030 yılına dek durdurulması için ülkemizde ve dünyada
herkesi sorunun farkında olmaya ve çözümüne her türlü ortamda destek vermeye
davet ediyoruz…

01 Aralık 2014
HASUDER Yönetim Kurulu