Kategori arşivi: Hekim Saltık

Birinci Basamak G(ö)REV etkinliği 2. gününde…

 

Birinci Basamak G(ö)REV etkinliği 2. gününde…

http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/gorev-5401.html, 21 Mayıs 2015

Birinci Basamak sağlık çalışanlarının g(ö)rev eylemlerinin 2. gününde Sağlık Bakanlığı önünde “Sağlıkta Yalanlar ve Gerçekler” açıklandı. Ankara Tabip Odası ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’nın yönetici ve üyelerinin katıldığı etkinlik saat 12:30’da gerçekleştirildi.

İlk olarak söz alan SES Genel Sekreteri Birsen Seyhan, Sağlık Bakanı’na seslenerek

“Bizler sağlık emekçileri olarak, her türlü zor çalışma koşullarıyla yıpranmamıza karşın 
özveriyle sağlık hizmeti vermeye çalışıyoruz. Bizler, mücadelemizi salt kendimiz için değil, aynı zamanda halkın sağlık hakkı ve son derece önemli koruyucu sağlık hizmetleri için de veriyoruz.” dedi.

Ardından ATO Yönetim Kurulu Genel Sekreteri Dr. Ebru Basa ve SES Ankara Şubesi Yönetim Kurulu üyesi İsrafil Demir TTB tarafından hazırlanan “Sağlıkta Yalanlar ve Gerçekler” broşüründen kesitler okuyarak “sağlıkta dönüşüm” adı altında yaşananlara ışık tutmaya çalıştılar.

Birinci Basamak sağlık çalışanlarının G(ö)REV etkinliği 2. gününde de geniş katılımla
devam ediyor.

SAĞLIKTA YALANLAR ve GERÇEKLER

Sağlıkta on üç yıldır devam eden bir “yalan rüzgarı” izliyoruz.

Güya; Sağlık “reformu” yapıldı.
Güya; her şey çok düzeldi.
Güya; herkes çok memnun.
Güya; sağlıkta çağ atladık.
Oysa, gerçekler hiç öyle değil.
YALAN: Bütün hastaneleri sigortalılara açtık.

GERÇEK: Evet; sigortalılar, hepsinde değilse de Sosyal Güvelik Kurumu’yla sözleşme imzalayan özel hastanelerde tedavi olabiliyorlar. Yalnız milyarlarca liralık faturayı ödeyebilmeleri gerekiyor! Bu kadar parayı ödeme gücü olmayan vatandaşlar sigortalı olsa bile özel hastanenin kapısından içeri giremiyor.

YALAN: Sağlık harcamalarının büyük bölümü devlet tarafından yapılıyor.

GERÇEK: Türkiye’de 2012’de gerçekleşen 72 milyar 820 milyon TL toplam sağlık harcamasının %79,5’u, 57 milyar 892 milyon TL’si kişiler tarafından (prim ödemesi ve
cepten ödeme olarak) yapıldı. Kişi başına yıllık 1.009 TL olan sağlık harcamasının,
785 TL’si kişilerin kendileri tarafından yapılırken,
yalnızca 224 TL’si devlet tarafından yapıldı

Sağlıkta Yalanlar ve Gerçekler Broşürünün tamamını okumak için tıklayınız :

SAGLIKTA_Yalanlar_Gercekler_2002-2015

======================================

Doatlar,

Meslektaşlarımızın haklı ve meşru, yasal, hukuka uygun eylemlerini desteklediğimizi
bir kez daha açıklıyoruz…

Sevgi ve saygı ile.
21 Mayıs 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Sağlıkta Yalanlar ve Gerçekler 2002 – 2015

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz meslek örgütümüz TTB (Türk Tabipleri Birliği) 

  • Sağlıkta Yalanlar ve Gerçekler 2002 – 2015

Başlıklı bir belge yayımladı.. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi yayın organı
Tıp Dünyası Gazetesi’nin Mayıs 2015 eki olarak.

Bu özlü içeriği, pdf yansıları olarak aşağıdaki erişkeden (linkten) çağırabilirsiniz.

SAGLIKTA_Yalanlar_Gercekler_2002-2015

Okunmalı ve okutulmalı ki; AKP’nin sağlık efsanesinin nasıl duvara tosladığı görülsün.
Dönen dolaplar anlaşılsın..
Korkunç tahribatı bir an önce durdurmak gerekiyor…

Çare, 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde
AKP’yi mutlaka alaşağı etmekte…

Yoksa çok daha ağır tablolar ülkemizi ve ulusumuzu bekliyor..

ŞEHİR HASTANELERİ talanı bunlardan biri..
Aile Hekimliği merkezlerini zincir yapılarak sermayeye satışı bir başkası..
Kamu Hastanelerinin zincir halinde sermayeye devri bir diğeri..
Eczanelerin zincir biçiminde büyük sermayeye devri ile eczacıların da işçileşitirilmesi..
– Veeee. sosyal devletin hatta Devletin tasfiyesi ile sağlık hizmetlerinin çooook büyük ölçüde özelleştirilmesi; ABD’nin vahşi sisteminin ülkemize dayatılması…
…….

Ayrıntıları, 17 Mayıs 2015 günü Ulusal Kanal’da Bilim ve Toplum Programında açıkladık…
Erişkesi aşağıda..

http://izletvcanli.com/bilim-ve-toplum-17-mayis-2015-prof-dr-ahmet-saltik-prof-dr-sadi-yenen.html

Bizim notlarımız                :
Yansı 7’de hapis cezasından söz edilmekte; oysa Anayasa md. 38,
(Ek: 3/10/2001-4709/15 md.); “Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.” düzenlemesi var..
Akçalı yükümlülükleri yerine getir(e)memek hapis cezası ile cezalandırılamıyor.

Yansı 12’de geçen “Yeşil Kartlılar”.. Yeşil Kart Yasası kaldırıldı.. Prim ödeyemeyenlerin yerine Primsiz Ödemeler bağlamında Merkezi Yönetim Bütçesinden SGK’ya aktarım yapılıyor.

Yansı 14’te Türkiye nüfusu 77 milyon deniliyor.. 2014 yılı 31 Aralık günü 77,7 milyon nüfus var.. 2 milyon da Suriyeli.. TNSA 2013 verileriyle 0-6 yaş kayıt dışı nüfustan bile
söz edilmekte! Yılda 1 milyon dinamik nüfus (35 milyon turist ortalama 10 gün kalırsa…) olarak turistleri de hesaba katmalı..

Yansı 15’te “en ucuz ilaç fiyatı” değil, 28 AB üyesi içinde en ucuzdan başlayarak alttan
10 ülkenin ilaç fiyatı ortalaması taban olarak alınıyor..

Yansı 16’da, Nisan 2015 sonunda AKP döneminde Kasım 2002’den günümüze 12,5 yılda
15231 emekçi iş cinayetlerinde kurban edildi! AKP iktidarında ortalama 1219 işçi cinayeti / yıl..
2015’in ilk 4 ayında işçi cinayetleri (620 kurban!) 2014’ün ilk 4 ayından %50 fazla..
Ders almış mıyız?? AKP etkili önlem almış m??

Sevgi ve saygı ile.
21 Mayıs 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Birinci basamak sağlık çalışanlarının en uzun süreli GöREV’i başladı

Birinci basamak sağlık çalışanlarının
en uzun süreli GöREV’i başladı

http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/asmgorev-5395.html, 20 MAYIS 2015 

Birinci Basamak sağlık çalışanlarının, Sağlık Bakanlığı’nın baskısı ve işten atma tehditlerine karşı düzenlediği 3 günlük G(ö)REV eylemi bugün, tüm Birinci Basamak sağlık birimlerinde geniş katılımla başladı.

Birinci Basamak sağlık hizmetleri sunan yaklaşık 70 bin sağlık çalışanı bugün (20 Mayıs 2015) tüm yurtta, en uzun süreli iş bırakma eylemini başlattı.

Sağlık Bakanlığı’nın Birinci Basamak sağlık çalışanlarına yönelik olarak haftalık 40 saat çalışma süresinin üzerine, Cumartesi günleri de nöbet zorunluluğu getirmesi ve Birinci Basamak
sağlık çalışanlarının bu dayatmaya karşı nöbet eylemlerini başlatmasının ardından,
işten atma tehditlerine varacak ceza puanı artışına gitmesi, Birinci Basamak sağlık çalışanlarını bu en uzun süreli eyleme zorladı.

Birinci Basamak sağlık çalışanları, tüm Türkiye’de Tabip Odalarının öncülüğünde gerçekleştirilen etkinliklerde, Sağlık Bakanlığı’nın bu dayatma ve baskısına karşı tepkilerini
dile getirdiler. Eylem ve etkinlikler bugün ve izleyen iki boyunca sürecek.
23 Mayıs Cumartesi günü de yine “nöbet eylemi”ne devam edilecek.

İllerden gelen fotoğraflara aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.

Aydın

Antakya

Balıkesir

Batman

Bursa

Diyarbakır

Gaziantep-Kilis

İzmir

Manisa

Mardin

Mersin 

Muğla

Şırnak

Urfa

Van

20.05.2015

BASIN AÇIKLAMASI

ANNE VE BEBEK ÖLÜMLERİ ARTARKEN, AİLE HEKİMLERİNİ, HEMŞİRELERİ İŞTEN ATMAKLA TEHDİT EDEN SAĞLIK BAKANI’NA:

EŞİT, NİTELİKLİ, ULAŞILABİLİR, ÜCRETSİZ SAĞLIK
VE ÖZLÜK HAKLARIMIZ İÇİN GÖREV’DEYİZ!”

Bu gün ve 21-22 Mayıs günleri Aile Sağlığı Merkezleri’nde (ASM) ve Toplum Sağlığı Merkezleri’nde (TSM) hizmet üretemeyeceğiz.

Birinci Basamak sağlık hizmeti sunan yaklaşık 70 bin sağlık çalışanı tüm yurtta,
en uzun iş bırakma eylemi yapmak zorunda bırakılıyor.

Sağlık Bakanlığı, 5 aydır ASM çalışanlarına hafta içi 40 saat çalışmaya ek olarak,
Cumartesi günleri ‘nöbet’ adı altında fazla çalışmayı dayatıyor.

Hafta içi, kendisine kayıtlı bebeğe, gebe kadına aşısını, izlemini yapan; hastasını muayene eden, tedavisini yapan, köy köy gezen, evlerde hastasını ziyaret eden, entegre sağlık hizmeti verilen yerlerde gece gündüz demeden gelen her hastaya bakan, tatillerde ölü muayenesini yapan,
ev ev, okul okul aşı kampanyası yürüten birinci basamak sağlık çalışanına, ek olarak
Cumartesi günleri de gel çalış deniyor.

ASM sağlık çalışanları bu haksız hukuksuz Cumartesi fazla çalıştırma dayatmalarına karşı 5 aydır direniyor ve çoğunlukla ASM’lerini açmıyor.

Sağlık Bakanlığı, ASM çalışanlarının 5 aydır sürdürdükleri kararlı ve başarılı direnişini kırmak için, 16 Nisan 2015’te yeni bir yönetmelik yayımlayarak, Cumartesi direnişini sürdürenleri
işten atmakla tehdit eden ağır ceza puanları getirdi.

Sağlık örgütlerinin, Sağlık Bakanlığı ile bu konuda yaptığı görüşmeler sonuçsuz kalmış,
en son TTB’nin Sağlık Bakanı ile bir kez daha görüşme talebi karşılık bulmamış;
aksine Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, basına verdiği demeçte TTB’ye halkın sağlık hizmeti almasını önemsemediği şeklinde suçlamalarda bulunmuştur.

Sağlık örgütleri, sağlık çalışanlarının haklarını savunurken, halkın sağlık hakkını savunmaktan hiçbir zaman geri durmamıştır.

Sağlık Bakanlığı’na soruyoruz                    :

Halktan, ödedikleri sağlık primlerine ek olarak katkı, katılım, muayene, ilave, ilaç farkı vb. adları altında 12 çeşit ücreti kim alıyor?

Özel hastanelere giden halkı, soyup soğana çeviren farkları %200’lere kim çıkardı?

Nüfusun %10’u sigorta kapsamı dışındayken, primlerini ödeyemeyen binlerce yurttaş
sağlık hizmeti için cebinden para ödüyorken,

Koruyucu sağlık hizmetlerinde; bebek ölümlerinden, anne ölümlerine artış yaşanırken;
tam aşılı çocuk sayısı düşerken, kızamık salgınları görülürken,

Muayene süreleri 2-3 dakikaya inmişken, tüm bu haksızlıkları halka kim reva görüyor?

Bu mu halkı düşünmek!

Aile Sağlığı Merkezleri’ni, zincir hastanelerin patronlarına satmadan önce, sağlık çalışanlarını, az paraya, çok çalıştırıp pazarlamaya yönelik girişimlerinizi güçlendirmeye çalıştığınızı duymayan kalmadı.

  • ASM’lerin zincir hastanelerine satışı sonrasında, Birinci Basmakta verilen tüm hizmetlerin paralı olacağını biliyoruz.

Bizler;
– koruyucu sağlık hizmetlerin önemsendiği,
– halka yeterli muayene sürelerin ayrıldığı,
– her kesimin, eşit, ücretsiz, iyi sağlık hizmeti alabildiği,
– çalışanların haklarının gasp edilmediği,
– sağlık hizmetlerinin toplumun gereksinimlerine göre sunulduğu

bir sağlık ortamı istiyoruz.

Kimin halkı düşündüğü gün gibi ortada!

Birinci Basamak sağlık çalışanları, bu gün ve sonraki iki gün, Cumartesi fazla çalışma ve
işten atma tehditlerine karşı, kendi haklarını korumak için 3 gün hizmet üretemeyecek.

Taleplerimiz karşılık bulana dek eylemlerimizi kararlılıkla sürdüreceğimizin bilinmesini isteriz.

Saygılarımızla.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ 

==============================================

Dostlar,

Meslektaşlarımızın ve üyesi olduğumuz meslek örgütümüz TTB’nin
(TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ) bu eylemini;

1- Bütünüyle desteklediğimizi,
2- Doğru ve yerinde bulduğumuzu,
3- Haklı ve adil – yasal istemlere ve saptamalara dayandığını
4- Sağlık Bakanlığı’nın sağlık hizmetlerini ve sistemini iyi yönetemediğini
hatta çooook kötü yönettiğini
5- AKP’nin sağlık hizmetlerinin halka değil sermayenin çıkarlarına dönük olduğunu
6- AKP’nin sağlık politikalarının kökünün dışarıda, IMF – DB dayatması
“Health Transformation” (Sağlıkta Dönüşüm) olduğunu
7-  SGK’nın finansal yoğun bakımda olduğunu
8- Sağlık sistemi üzerinden yerli – yabancı sermayeye ulusal kaynakların aktarıldığını
9- GSS’nin sermayenin kârının sigortası durumuna geldiğini
10- Sağlığa harcanan onmilyarlarca Dolar (50+ Milyar $!) ulusal kaynağa karşın,
halkımızın sağlık düzeyi göstergelerinin beklenen ölçüde iyileşmediğini (Verimsizlik!)
11- AKP iktidarının lanetli bir denklem kurarak PRİM = EK VERGİ alarak
verginin karşılığı kamusal sağlık hizmetini unutturduğunu ve vergileri iç ettiğini
12- Devletin, yerli – yabancı sermaye adına, halkın sırtında sağlıkta sopalı tahsildara dönüştürüldüğünü….

……

Acı acı saptayarak İSYAN İÇİNDE des- tek – li – yo -ruz…

1971’den beri Tıbbiyeli olan (Hacettepe Tıp 1. sınıf) 44 yıllık bir sağlık emekçisi olarak saptıyoruz. Gidilen yol yol değildir..
AKP’nin iğneden ipliğe yanlış bu vahşi sağlık politikalarının durdurulması zo-run-lu-dur!

Ulusal sağlık politikalarına,
SAĞLIKTA SOSYALLEŞTİRME REJİMİNE geri dönülmelidir!

Bu bağlamda bir program, yalnızca VATAN PARTİSİ PROGRAMINDA var…

*****

56. Parasız ve Nitelikli Sağlık

Bütün yurttaşlar sosyal güvenlik kapsamına alınacaktır. Sağlık alanında her düzeydeki eşitsizliğe son verilecek, herkese nitelikli sağlık hizmeti verilecektir. Sağlık hizmetleri iki yıl içinde parasız hale getirilecek; işyeri, mahalle, köy ve okul temelinde yeniden örgütlenerek halkın ayağına götürülecektir. Türkiye bütün bu olanaklara sahiptir.
Sosyal güvenlik kurumları çökmekten kurtarılacak, hizmet için yeterli hekim ve hastabakıcı görevlendirilecek ve araç gereç tahsis edilecektir. Sosyal güvenlik kurumlarının özel kesimden alacakları hızla tahsil edilecektir. İnsan sağlığını piyasaya feda eden, hastayı müşteri olarak gören ve çoğaltan sistem değiştirilecektir. Para kazanmaya değil, hastalıkları önleyici sağlık hizmetine öncelik verilecektir. Halkın sağlık bilgisi yaygın eğitim kampanyalarıyla geliştirilecektir.
Sağlık hizmetinin planlanması, yönetilmesi ve denetlenmesine, sağlık görevlileri ile hizmetten yararlananların etkin katılımı sağlanacaktır. Bu bağlamda hekimlerimizin ve sağlık çalışanlarının sorunlarına çözüm getirilecektir. 

57. Halka Ucuz ve Nitelikli İlaç

Sosyal güvenlik kurumlarına ve halka ucuz ve nitelikli ilaç sağlanacaktır. Millî Hükümet,
millî ilaç sanayisini yabancı ilaç tekellerine karşı koruyacak ve destekleyecektir. Araştırma çalışmaları özendirilecek ve geliştirilecektir. Millî güvenliğin gereği olarak, Dünya Sağlık Örgütü’nün 100 temel ilacı ve aşılar Türkiye’de üretilecektir. Türkiye’de üretilebilecek ilaçlar dışardan alınmayacaktır. Yabancı ilaçlara ruhsat, sıkı kayıtlara ve süreye bağlanacaktır.
Sağlığa zarar veren bilinçsiz ilaç tüketiminin kışkırtılmasına son verilecektir. Halk bu amaçla eğitilecektir.
*****

Son derece tutarlı ve gerçekçi…

Başka hiçbir siyasal partinin programı ile karşılaştırılamayacak ölçüde hem de..

23 sayfalık dolu dolu ve sistematik bütünselliği olan Vatan Partisi Programı‘nı okumak için pdf olarak indirebilirsiniz…

VATAN_PARTISI_Programi_2015
http://ahmetsaltik.net/2015/04/29/milli-hukumet-programi-vatan-partisi-programi/

Sevgi ve saygı ile.
21 Mayıs 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

AKP’nin Beton ekonomisi sözleşmelere takılıyor!

AKP’nin Beton ekonomisi
sözleşmelere takılıyor!

Her biri tartışma yaratan

3. Köprü,

3. Havalimanı ve

Kanal İstanbul

gibi “çılgın” projeler Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmeleri ağır biçimde ihlal ediyor.

Yurt Gazetesi, 19 Mayıs 2015
http://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/beton-ekonomisi-sozlesmelere-takiliyor-h88281.html 

Beton ekonomisi sözleşmelere takılıyor

Beton ekonomisi sözleşmelere takılıyor

Her biri tartışma yaratan 3. Köprü, 3. Havalimanı ve Kanal İstanbul gibi “çılgın” projeler Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmeleri ağır biçimde ihlal ediyor.

AKP hükümetinin beton yığınına dönüştürdüğü İstanbul’da

– doğal yaşamı alt üst eden,
– onbinlerce ağacı katleden,
– bitki ve canlı türlerini tehlikeye düşüren projeler

uluslararası sözleşmeleri ihlal ediyor. Türkiye’nin 1970’li yıllardan başlayarak imza attığı Birleşmiş Milletler ve benzeri uluslararası sözleşmeler çevre ve doğal denge konusunda önemli yükümlülükler getiriyor.

Dünyanın ortak mirası, 1972’de imzalanan “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme” devletlerin sahip oldukları doğal varlıkların yalnızca kendilerine değil
tüm dünyaya ait olduğuna işaret ediyor.

Bu yüzden, dünya kültür ve doğa mirasının önemli bir parçası olan İstanbul’un “çılgın projelerle” tahrip edilmesi Türkiye için önemli uluslararası sıkıntılara yol açacak.

Boğazlar tehdit altında

Çanakkale ve İstanbul boğazları ile Marmara Denizi’nin oluşturduğu “Boğazlar sistemi” dünyada yalnızca kendine özgü özellikler taşıyan iki katmanlı bir su ve akım sistemine sahip. Karadeniz ile Marmara arasında bir kanal daha açılmasını öngören Kanal İstanbul projesi, Boğazlar sistemi için su yapısından, canlı türlerine dek geniş bir alanda ciddi tehdit oluşturuyor. Bu proje için açılacak drenaj kanalları, çevresindeki ekosistemi tehdit ediyor.

Kanal İstanbul salt Marmara Denizi’ni değil pek çok ülkeye kıyısı olan Karadeniz’i de etkiliyor. İstanbul Boğazı, kuşların göçleri sırasında kullandığı üç temel güzergahtan biri.
Boğazda en yaygın görülen türler ise sırasıyla leylek, şahin, küçük orman kartalı, arı şahini, atmaca, karaleylek, yılan kartalı, kara çaylak, saz delicesi ve küçük kartal.

Avrupa Konseyi izliyor

Birleşmiş Milletler dışında Avrupa Konseyi sözleşmeleri de Türkiye’ye çeşitli yükümlülükler getiriyor. Bunlardan “Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi” nesli tehlikeye düşmüş türlerin yaşama ortamlarının korunması amacıyla uluslararası politikalar geliştirilmesini hükmediyor. Türkiye, bu sözleşmenin tarafı olmasına karşın;

– Kanal İstanbul,
– 3’üncü köprü ve
– 3’üncü havalimanı

projeleriyle yaban türlerini ve ortamlarını tehdit ediyor. Geçn yıl bu projeleri inceleyen Hollanda Birdlife Örgütü Genel Müdürü Fred Wouters, Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmeleri hatırlatarak,

  • “Göçmen kuşları zorlu göç yolculukları süresince korumak için çok büyük yatırımlar yapılıyor. Kuşlar korunsun diye ciddi paralar harcanıyor. Bu göç yolu içinde yer alan Türkiye’den göçmen kuşları korumasını, taraf olduğu sözleşmelerin taahhütlerini yerine getirmesini bekliyoruz.” demişti.

İstanbul Boğazı, kuşların göçleri sırasında kullandığı üç temel güzergahdan biri. Boğazda en yaygın görülen türler ise sırasıyla leylek, şahin, küçük orman kartalı, arı şahini, atmaca, karaleylek, yılan kartalı, kara çaylak, saz delicesi ve küçük kartal.

Usulüne uygun olarak imzalanmış uluslararası sözleşmeler İç hukukta
Anayasa’nın hemen altında, yasaların üzerinde bir statüye sahip.
Dolayısıyla yasaların, tıpkı Anayasa gibi uluslar arası sözleşmelere uyması gerekiyor.
(AS: Bu bağlamda Anayasa md. 90 / son fıkranın dikkatle okunması gerekiyor..)

==============================================

Dostlar,

Çevre yıkımı AKP döneminde 12,5 yılda inanılmaz ölçülere vardı..
İmar rantları trilyonları buldu.. Bu fonlar ile çoook “kuşlar” vuruldu..
Çirkin siyaset finanse edildi..
Yandaş Basın yaratıldı ve beslendi, kılıç gibi kullanıldı..
Yoksul kitleler biat kültürü ile köleleştirildi…
İktidar yanlıları karunlar gibi zengin oldular..
*****
AKP iktidarı iç hukuku da uluslararası hukuk da ayaklar altına aldı.
Yırca köylüleri Ege’de direnişleriyle destan yazdılar.
Fakat bu arada 6000 zeytin ağacı kurban edildi..
Nasıl ve ne zaman telafi edilecek??
Yargı kararının kesinleşmesine dek ağaç kesimi yapılmasaydı olmaz mıydı?
Çevre yasasında “kirleten öder”.. yazılıyır.. Haydi ödeyin bakalım bu çevre yıkımını!
Geri getirebilir misiniz binerce zeytin ağacını ve ekonomik üretimini?
Nasıl ve neyle ödeyeceksiniz “kirliliklerinizi” ??

Danıştay’ın köylüler lehine kararı ile şirketin HES inşaatı durduruldu.
Seçim öncesi dönemi nedeniyle AKP çekindi.. Eminiz, dönem uygun olsaydı inşaat yapılırdı..
AK SARAY kaçak değil mi? Danıştay’ın 6. Dairesinin kararı çiğnenerek yapılmadı mı??

Akkuyu Nükleer güç santralı inşaatı ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) raporu
yargıda iken başlatılmadı mı??

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yerel yönetimlerin imar yetkisini gasbettii..
Bütünşehir belediye yasası ile 31 Mart 2014’ten başlayarak 31 ilde köy bırakılmadı,
17 bin dolayında Köyün merasına – otlağına – yaylağına el kondu..
Bu muazzam topraklar büyükşehir belediyelerinin yağma ve talanına açıldı..
Bitip tükenmez bir mali kaynak yaratıldı bu yüzyılın talanı ile..
Köy tüzel kişiliği kaldırıldı, mahallelere dönüştürüldü.
Bu yasa AKP’nin ülkemize belki de en büyük kazıklarından biridir.

*****

12.5 yıllık yıkımın faturası muazzam ölçüde ağırdır..

AKP kadrolarının 8 Haziran 2015 sabahı mutlaka iktidardan uzaklaştırılması gerekiyor.
Ardından da uzun süreli bir onarım – restorasyon programı gerek..
Sorumluların yargılanmasından asla vazgeçmeyerek!

Sevgi ve saygı ile.
20 Mayıs 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

İşçi katliamının yıldönümünde binler Soma’da buluştu


İşçi katliamının yıldönümünde
binler Soma’da buluştu

15.15: TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı ve TTB Başkanı Dr. Beyazıt İlhan‘ın konuşmalarının ardından miting programı madenci çocuklarının söylediği şarkılarla son buldu.
 
15.00: DİSK Genel Başkanı Kani Beko‘nun ardından KESK Eş Genel Başkanı Şaziye Köse konuşmasını yapıyor.
 
14.50: Beko konuşmasının devamında katliamın sonrasında verilen sözlerin tutulmamasını ve işten atma saldırılarını teşhir etti.
 
İş cinayetlerine karşı Türk-İş ve Hak-İş konfederasyonlarına ortak mücadele çağrısı yaptı.
14.45: Kani Beko, maden işçilerine dayatılan ölüm ve açlık ikilemini bir maden işçisinin

“Aşağıda ölüm var yukarıda açlık”

ifadesiyle özetledi. Soma’da gerçekleştirilen katliamı lanetleyerek AKP’nin bu katliamdaki rolünü teşhir etti. Devletin ve bürokratların iş cinayetlerinden hesap sormadığı gibi,
katliamın ardından insanlara TOMA’larla saldırmasını teşhir etti.
Soma, Ermenek ve Torun Center katliamlarını hatırlatarak
sermayedarların işçi kanı üzerinden servetlerini katladığına dikkat çekti.
 
14.35: Program, oğlunu katliamda yitiren Elmas Kara’nın madenci aileleri adına yaptığı konuşmayla başladı. Anne Kaya, katliama tepkisini gösterirken,
“Neden hep bizim çocuklarımız toprak altında kalıyor?” dedi.
 
Ardından DİSK Genel Başkanı Kani Beko söz aldı.
 
14.30: Miting programı Soma, Ermenek ve diğer iş cinayetlerinde katledilenler için
saygı duruşuyla başladı.
 
14.10: Soma Belediyesi önünde kurulan platformdan Soma Katliamı’nı teşhir eden konuşmaların yanı sıra Bursa’da mücadeleyi büyüten metal işçileri de selamlanırken “Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganı haykırıldı.
 
13.50: İlçe merkezine girişler devam ediyor. İHD İzmir Şubesi de miting alanına giriş yaptı
(AS: girdi).
 
13.30: DİSK ve KESK’in arkasından TMMOB korteji de ilçe merkezine giriş yaptı (AS: girdi). Birazdan miting programı başlayacak.
13.20: Zonguldak Maden işçileri,
Ege Linyitleri İşletmesi önünde kurulan polis barikatına karşı oturma eylemi gerçekleştirdiler. “Asla boyun eğmeyeceğiz!” sloganıyla barikatı protesto ettiler.
13.15: Sloganlarla yürüyüş devam ediyor.
13.00: İlçe merkezine doğru yürüyüş devam ederken “Gün gelecek devran dönecek katil devlet hesap verecek!”,“İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!” sloganları haykırılıyor.

 
12.55: DİSK kortejinin arkasından KESK korteji yürüyor. Konuşma ve sloganlarla
yürüyüş devam ediyor. TMMOB ve TTB‘nin arkasından da siyasal güçler yer alıyor.
 
12.50: DİSK korteji de yürüyüşe başladı.
12.45: Yürüyüş başladı. Binlerce kişi “Soma’yı unutma unutturma!”,“Soma’nın hesabı sorulacak!”
sloganlarıyla yürüyor.

 
12.40: En önde madenci aileleri yürüyor.
Miting başlamak üzere.
 
12.30: Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), DİSK pankartının arkasında “Unutmadık, unutturmayacağız” pankartıyla yerini aldı. Yürüyüş için hazırlıklar sürüyor.
 
12.10: Madenci Anıtı‘na düzenlenecek miting için sendikalar, meslek örgütleri, ilerici
ve devrimci güçler İstasyon mevkiinde (AS: bölgesinde) toplanıyor.
 
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin ardından ilerici ve devrimci güçler yürüyüşte yerlerini alacaklar. Mitinge aralarında BDSP, Halkevleri, BHH ve HDP’nin de bulunduğu siyasal güçler de katılım sağlıyorlar.
Zonguldak’tan maden işçileri de mitingde
yer alıyor.
 
Soma’da yüzlerce madencinin katledilişinin yıldönümünde DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin çağrısıyla bugün Soma’da gerçekleştirilecek miting için toplanmalar başladı.
 
Toplanmalar devam ederken aracı çekilmek istenen bir emekçiyle polisler arasında
gerginlik çıktı. Bıçakların çekildiği gerginlik miting için toplanan kitlenin araya girmesiyle yatıştı.

*******************************
Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz TTB (Türk Tabipleri Birliği) önemli bir girişime imza attı..

DİSK, KESK ve TMMOB’ye çağrı yaparak 301 Soma kurbanının 1. yılında anılmasına
öncü oldu.

Acımızı içimize sığdıramadığımızı en başta siyasal sorumlu kadrolara biz de haykırıyoruz.

Önerilere, feryatlara kulak veriniz ve gereğini yapınız…

Gecikmeden.. oyalamadan.. sermayenin oyuncağı olmaktan çıkarak..
Taşlaşmış vicdanlarınızı yumuşatarak..

Sevgi ve saygı ile.
17 Mayıs 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

TBB Kurultayı : ÇALIŞMA YAŞAMININ GÜNCEL SORUNLARI

tbb_logosu

ÇALIŞMA YAŞAMININ GÜNCEL SORUNLARI
KONULU SEMPOZYUMDA İŞÇİ SORUNLARI
4 ANA BAŞLIK ALTINDA DEĞERLENDİRİLDİ 

TBB Kurultayı :
ÇALIŞMA YAŞAMININ GÜNCEL SORUNLARI 

Taşeron Sistemi
İş Kazalarında Sorumluluk
Çalışma ve Dinlenme Süreleri
5510 Sayılı Kanunun Uygulaması

Türkiye Barolar Birliği, Kocaeli Barosu ve Kocaeli Üniversitesi tarafından ortaklaşa düzenlenen “Çalışma Yaşamının Güncel Sorunları” konulu Sempozyum, 9 Mayıs Cumartesi günü, Kocaeli Ticaret Odası Meclis Salonunda gerçekleştirildi.

Sempozyumun açılışında konuşan Kocaeli Barosu Başkanı Av. Sertif Gökçe, Kocaeli’nin
sanayi kenti olması nedeniyle çalışma ilişkilerinden kaynaklanan sorunlarla sıklıkla karşılaştıklarını söyledi. Soma’da yaşanan maden faciasına da dikkat çeken Gökçe,

“Soma maden faciası ve öbür sektörlerde meydana gelen iş kazalarının ‘işin fıtratında’ olmadığını, ancak ciddi önlemlerle bu tür kazaların önüne geçilebileceği hepimizin malumudur.” dedi.

Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve Emek Komisyonu Koordinatörü
Av. Kürşat Karacabey’in oturum başkanlığını üstlendiği ilk oturumda
“Taşeron Sisteminin İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğine Etkileri” konusu ele alındı.

Pek çok sektörde işçilerin, canlarıyla sömürüldüğünü ve emeklerinin karşılığını da
hiçbir biçimde alamadıklarını kaydeden Karacabey, sorunun son derece önemli ve yakıcı olduğunun altını çizdi. Karacabey şöyle konuştu:

“Konunun teknik değerlendirmelerini uzmanlarımız ayrıntılı biçimde yapacaklar ama taşeronlukla bağlantılı olunca k,m, genel fotoğrafları tanımlama zorunluluğunu hissediyorum.

Taşeronluk çok genel bir kavram. Üretimde de bir mekanizma olarak yerini alıyor.
Dünyada emek ve emekçiler sürekli kaybediyor, özellikle son yıllarda hızla kaybediyor.
Hatta dünyanın genel insanlık fotoğrafına baktığımızda; bütün ülkelerin toplamda yarattıkları, ürettikleri gayrisafi ulusal gelirden alınan pay anlamında ya da pastanın bölüşümü anlamında çoğunluğu oluşturan yoksul ülkelerle, azınlığı oluşturan zengin ülkelerin aldıkları pay arasındaki denge hızla açılıyor. Ayrıca Bangladeş’ten İsviçre’ye, ABD’ye dek her bir ülkede de
aynı fotoğraf kendisini gösteriyor. Ulusal gelirin (gayrisafi milli hasılanın) büyük çoğunluğunu alan küçük azınlıkla geri kalanla yetinen büyük çoğunluğun payları arasındaki denge de
sürekli açılıyor. Bu, bana göre kapitalizmin doğasında olan bir özellik. Hele son yıllarda kapitalizmin hızla küreselleşmesi, kâr hırsında sınır tanımaması, hırçınlaşması bu sonucu
daha da belirgin duruma getirdi. İşte emek taşeronluğu da bu sürecin yarattığı sorunlardan biri olarak insanlığın önüne gelmiş bulunuyor.

Emek taşeronluğunu akademik tanımlamalardan azade (A: ayrı) şöyle anlıyorum;
Zor durumdaki insanlar genellikle asgari ücretten emeklerini bu işi meslek edinmiş bir şirkete teslim ediyorlar. O şirket, o emekleri 3. bir kişiye, kuruma ihaleyle, görüşmeyle, pazarlıkla pazarlıyor ve emeğin üzerinden kar elde ediyor. Bir ticaret var. Bu köleliğin belki cilalanmış ama ilk çağlardakinden çok daha çirkin bir yüzünü temsil ediyor. Bir kere emek taşeronluğunu felsefi açıdan mazur görmek, ona olumlu bakmak mümkün değil.

Bu sistem aynı zamanda işçi sağlığı ve iş güvenliğine de yansıyor. Geçen ay Soma maden kazası ile ilgili Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde bir süre yargılama devam etti. Biz de bir bölümünde bulunduk. Oradan çıkan sonucu paylaşmak istiyorum:

2008 yılına dek bir başka firma işletirken, daha önce devlet (TKİ) işletiyordu, 2008’de
son kazaya neden olan firmaya devrediyor. Devretmeden önce 450 işçi var. Bu 450 işçiye
yeter ekipman (AS: donanım), güvenlik personeli var ve o ana kadar bir kaza yaşanmıyor.
Böyle bir patlama, hatta tıpatıp aynısı olduğu söyleniyor, yaşanıyor ancak anında tahliye gerçekleştiriliyor ve bir kişinin bile burnu kanamıyor. Sırf bunu gerekçe göstererek bu firma
bu madeni, bu riske karşın bu şekliyle daha çok işletmenin mümkün olmadığını gerekçe gösterip TKİ’ye de bu durumu bildirerek devretmek istiyor ve devralan firmaya geçiyor. Devralan firma ilerleyen süreçte çalışan sayısını 3 bine çıkarıyor. Güvenlik donanımı aynı, önlemler aynı, güvenlik personeli aynı… Bu da yetmiyor taşeronluk sisteminin yansıması sonucunda üretimi % 50 artırıyorlar. Resmen orada taşeronluk görünmüyor sistem itibariyle ama anlatılanlardan
o sonuç çıkıyor. Aslında fiilen orada da taşeronluk var. Onun için taşeronluk doğrudan işçi sağlığı ve iş kazalarıyla ilgili. Maden gibi işletmelerin doğası gereği devlet tarafından işletilmesi kaçınılmaz. Aksi takdirde öbür yanda belirleyici olan sınırsız kar hırsı oluyor.

Pek çok sektörde işçiler, hem canlarıyla, hem terleriyle sömürülüyorlar ve
emeklerinin karşılığını da hiçbir biçimde alamıyorlar. Sorun son derece önemli ve yakıcı.”

Sempozyumun devam eden öbür oturumlarında da sırasıyla, “İş Kazalarında
Cezai Sorumluluk”
ve “İş Kazalarında Hukuki Sorumluluk ve Tazminat”,
“Çalışma ve Dinlenme Süreleri, Fazla Çalışma” ve “İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları Açısından 5510 Sayılı Kanun Uygulaması” konuları ele alındı.

===================================

Dostlar,

Bu yakıcı soruna duyarlığı için TBB’ye ve hukukçlarımıza teşekkür ederiz.
Emekçilerin iş kazası – meslek hastalığı alanında haklarını yasal süreçlerde alabilmeleri
hiç kolay oluyor. Davalar yıllarca sürüyor. İş Mahkemelerinin yükü ağır. Temyiz aşaması da uzuyor.. Sorunun bu boyutuyla da dikkate alınması gerek.

Öncelikle de iş kazalarını = iç cinayetlerini azalatmak.. Gelişmiş ülkelerdeki düzeye çekmek..
Bu “kazalardan” korunmanın % 98’e dek olanaklı olduğunu akıldan çıkarmamak.
Ülke genelinde bir GÜVENLİK KÜLTÜRÜ iklimi yaratmak.
Bunun için de öncelikle balığın baştan kokmaması gerek.
Başbakan. Çalışma Bakanı gibi en önemli sorumluların bu cinayetleri “fıtrat” a bağlamamaları gerek. Bu çok ağır bir sorumluluk.. Siyasetçilerin aklını başına toplaması gerek…

Türkiye’nin ölümlü iş kazalarında yüzbinde 21 (21E-05) dolayında bir hız (rate) ile
Avrupa’da 1.; Dünyada 3. sırada olması yüz kızartıcı bir durumdur.
Hele bu tabloyu fıtrat ile açıklamaya kalkmak daha da utanç verici bir davranıştır.
Düpedüz dinsel inanç sömürüsüdür!
ILO ölçütleri yüzbinde 14 iken (14E-05) Türkiye verisi bu rakamın 1,5 katıdır ya da
% 50 fazlasıdır. Neden?

Fıtrat yalnız Türkiye’de mi geçerlidir?

Tanrı Türk’ü korumaktan vaz mı geçmiştir?
Ya da terine Müslüman Türkleri özellikle mi cezalandırmaktadır?
“Fıtrat” çı politikacıların bu sorulara yanıt vermesi gereklidir. 

Halkı aptal yerine koyarak günümüz Türkiye’sinde hiçbir olumlu iş yapılamaz..

  • AKP’li 12+ yılda en az 15 092 işçi,
    Nisan 2015’te ise en az 130 işçi yaşamını yitirdi

Bu ağır tablonun vebali ve politik sorumluluğu AKP kadrolarının sırtındadır.

Sevgi ve saygı ile.
17 Mayıs 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Soma maden katliamının yıldönümü

 

Soma maden katliamının yıldönümü

http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/soma-5371.html, 13.5.2015


Soma maden faciasının üzerinden bir yıl geçti.
Türkiye ve dünyayı yasa boğan faciada yaşamını yitiren 301 madenci
büyük bir acıyla anılıyor.

DİSK-KESK-TMMOB-TTB, Soma maden katliamının yıldönümü dolayısıyla 13 Mayıs 2014’te Soma’da yaşamını yitiren tüm maden emekçilerini anmak ve artık katliama dönüşen
iş cinayetlerine dikkat çekmek için Soma’da saat 12’de Madenci Anıtı’nda bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

Açıklamanın ardından mezarlık ziyareti yapıldı. Aynı sıralarda mezarlıkta konuşma yapan Manisa Valisi halk tarafından protesto edildi.  Emek ve meslek örgütleri, kitle örgütleri ailelerle birlikte katliamın gerçekleştiği Eynez Ocağı’na gitti. Ocak önünde otobüsleri durduruldu. Engelleme aşıldı, ocak önünde güvenlikler basına saldırmaya çalıştı. Burada bir maden işçisi heyet adına konuşma yaparak “AKP’nin katliam getiren politikalarına karşı direneceğiz” dedi. Soma’daki anmaya TTB adına İkinci Başkan Prof. Dr. Raşit Tükel ve Merkez Konseyi üyesi Prof. Dr. Nilay Etiler katıldı.

Bugün aynı zamanda katliamda yaşamını yitiren birçok madencinin yaşadığı Kınık’ta da
aileler bir yürüyüş düzenledi. Gün bitiminde ise saat 20.00’da Madenci Anıtı’nda buluşanlar Hükümet Konağına yürüyecek.

DİSK-KESK-TMMOB ve TTB tarafından 16 Mayıs’ta da faciayı unutturmamak ve
yaşamı savunmak için Soma’da büyük bir miting gerçekleştirilecek.

====================================

Dostlar,

Bu önemli günde elinden gelen çaba ve duyarlığı sergileyen DİSK-KESK-TMMOB-TTBye özellikle de “ortaklaşa” eylem sergileme disiplini göstermeleri nedeniyle hem teşekkür eder
hem de kendilerini kutlarız…

301 emekçinin hunharca bir toplu politik cinayete kurban edilmesini içimize sindiremiyoruz.
Sorumlularına öfkemiz büyüyor, büyüyor..

SOMA’DA 4 BÜYÜK HATA YAPILDI!

  • ABD’nin eski Maden Güvenliği Şefi Davitt McAteer, Hürriyet yazarlarından Tolga Tanış’a yaptığı açıklamada Soma’daki maden faciasını yorumladı ve yapılan büyük hataya
    dikkat çekti. McAteer, bunların; (DHA, 22.5.14)

    1. Tutuşma kaynağının denetim altına alınmaması,
    2. M
    etanın madenden boşaltılmaması,
    3. K
    ömür tozunun temizlenmemesi ve
    4. İ
    şçi sayısının yüksek tutulması olduğunu belirtti. 

    McAteer, 1968’de yapılan kapsamlı bir düzenlemeyle o döneme dek ABD’de de yaşanan
    maden kazalarında büyük bir düşüş sağladıklarını anlattı.

  • “Türkiye’deki olayda ise benim gördüğüm en büyük hata, tutuşma kaynağı baskılanmamış..” diyen McAteer, metanın madenden çıkarılmadığını (drenaj), kömür tozunun temizlenmediğini ve bunların tutuşmanın patlamaya dönüşmesinde etkili riskler olduğunu kaydetti.

Akhisar’da süren davada ADALET bekliyoruz!
Sorumluların en ağır cezalara çarptırılmalarını diliyoruz..
Salt teknik ve önde görülen değil; ardalandaki asıl politik sorumluların da..
Er ya da geç..
Ve de toplum olarak ders çıkarılmasını, benzer acıların yaşanmamasını..
GÜVENLİK KÜLTÜRÜNÜN bu topluma da yerleşmesi gerek..
ILO’nun bu yılki teması :

  • İŞ’te SAĞLIK ve GÜVENLİK! 
    (Health and Safety at Work)

    Biz de Türkiye’de istiyoruz 1932’den beri ILO üyesi bir ülke olarak..
    İş kazlarının bilimsel olarak % 98 önlenebildiği gerçeğini hiç akıldan çıkarmadan..
    Meslek hastalıklarının da % 100’ünün!
    Önce bu cinayetlerin fıtrat olarak sunan sorumsuz siyasetçilerden,
    Grizu kurbanları için utanmadan “güzel öldüler” diyen Prof. ünvanlı Çalışma Bakanlarından.. kurtulmak gerek..

  • İlk fırsatta.. 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP’yi alaşağı ederek..

    Sevgi ve saygı ile.
    13 Mayıs 2015, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com

“Türkiye ve Dünyada İşçi Sağlığı ve Güvenliği” : Soma ve Filistin Emekçilerine Armağan


“Türkiye ve Dünyada İşçi Sağlığı ve Güvenliği” :
Soma ve Filistin Emekçilerine Armağan..
Soma’da 301 Emekçinin Katliamının 1. Yılı..

Güncelleme : 12 Mayıs 2015..

Sevgili Öğrencilerimiz, Asistanlarımız
Dostlarımız..

“Türkiye ve Dünyada İşçi Sağlığı ve Güvenliği”
(Occupational Health & Safety; in Turkey and in World)

başlıklı dosyamız güncellendi ve 333 yansıya ulaştı..

Okumak, incelemek ve paylaşmak için lütfen tıklar mısınız??

Dunyada_ve_TR’de_ISG

Yarın, Soma katliamının 1. yılı bitiyor.
Yargılama daha yeni başladı ve ite kaka zorlukla yürüyor Akhisar’da..
Kurbanların geride kalan eş ve çocukları ile bakmakla yükümlü oldukları
1. derece yakınlarının “perişan halleri” sürüyor.

2015’in ilk 4 ayında, geöen yılın aynı dönemine göre işçi cinayetleri %50 daha çok..

Lanet olası vahşi kapitalist düzen, emekçilerden KAN ve CAN VERGİSİ almayı
hiç ama hiç utanmadan sürdürüyor..

Sıkıyönetim yasası 6331 sayılı İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ YASASI ise 30 Haziran 2012’den beri sözde yürürülükte.. Aşamalı olarak genişleyerek yürürlük alıyor..
Fakat “Batı cephesinde değişen bir şey yok” !

Sorun BM düzeyinde, küresel ölçekte “ivedi” kaydıyla ele alınmalı..
Emekçiler direniş hatlarını daha da sıkılaştırmalı; DİRENİŞ KÜRESELLEŞTİRİLMELİ
Prof. Noam Chomsky’nin önerdiği gibi..

İşimiz zor ve yapacak çooooook iş var..

Bu uğurda emek veren ve vereceklere sonsuz şükranla..

Kurbanlara – şehitlere ölçüsüz hürmet ve özlemle..

Sevgi ve saygı ile.
12 Mayıs 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

=======================================
Sevgili Öğrencilerimiz, Asistanlarımız

Dostlarımız..

AÜTF (Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi) Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nda son sınıfta
(Dönem 6, intörnlük yılı) verdiğimiz 4 saat süreli

“Türkiye ve Dünyada İşçi Sağlığı ve Güvenliği”
(Occupational Health & Safety; in Turkey and in World)

konulu seminerimizin power point yansıları pdf olarak güncellenerek sitemize yüklenmiştir..

Bilindiği gibi her yıl 28 Nisan Dünya İş Sağlığı Günü (World Health Day) nedeniyle
ILO (International Labor Organisation) bir tema belirlemekte ve bu tematik alan yıl boyunca gündemde tutularak işlenmektedir.

28 Nisan 2014’te belirlenen tema İşyeri Kimyasalları idi.

28 Nisan 2015 sonrası 1 yıl için ise İŞTE SAĞLIK ve GÜVENLİK teması belirlendi.
Bu temayı da yansılara yerleştirdik.

ILO : World Day for Safety and Health at Work 
Safety and health at work : Everyone has a role, know yours

326 yansıdan oluşan bu çok varsıl ve sürekli güncellenen dosyaya aşağıdaki erişkeden (linkten) ulaşılabilir. (Son sürümü en üstte.. Dunyada_ve_TR’de_ISG)

Ayrıca, 25 Nisan 2015 Cumartesi günü, MESKA (Meslek Hastalıkları ve İş Kazaları Vakfı) çağrılısı olarak İstanbul’da bir konferansımız olacak..

(Saat 14:00.. Yer belirlemesi sürüyor.. sitemiz manşetinde duyuracağız..)

Aşağıdaki dosyamızda ise, yansıların metin içerikleri word dosyasına aktarılmış ve
pdf olarak sunulmaktadır. 29 sayfalık bir pdf metin dosyası olup alttaki erişkeden (linkten) ulaşılabilir (bir önceki power point yansı içerikleridir) :

Dünya_ve_Turkiye’de_İS_SAGLIGI_GUVENLIGI_SEMINERİ_yansı_icerikleri

Ülkemizin “İş Sağlığı ve Güvenliği Sorunları”nın ne denli yakıcı olduğu bilinmektedir.

Biz, daha 18’imize gelmeden Karayolları’nda “düz işçi” olarak (Van’da), gezgin satıcılık vb. işlerde çalışmaya başlayarak (Van, İstanbul) “emekçilik” yaşamına adım atmıştık.

Hekim olduktan sonra da bu sorunlara hep öncelikli ve özdeşim (empati) yüklü
bir ilgi duyduk. Keban’daki ilk görevimizde (1977) Etibank Keban Simli Kurşun İşletmesi‘nde çalışan SSK’lı işçilerin aynı zamanda işyeri hekimi idik ve bu yeraltı maden işletmesine inerek, yerinde iş sağlığı – güvenliği önlemleri için çaba gösterirdik.

Halk Sağlığı Uzmanı (Toplum Hekimi) olduktan sonra da, akademik kariyere geçmeden önce Elazığ’da Kağıt ve Çimento Fabrikaları işyeri hekimlikleri yapmıştık.

Üniversitede de akademik olarak bu alana epey emek akıttık.
Trakya Üniversitesi’nde sanayi ile hep iyi ve yoğun ilişkilerimiz oldu.
Onlara danışmanlık yaptık, kimi sağlık ve eğitim hizmetleri verdik,
ÇED raporları düzenledik.. mahkemelerde bilirkişilik yaptık.. uzun yıllar boyunca.

Son sınıfa gelen tıp öğrencilerimizi, İş Sağlığı Güvenliği Birimleri iyi çalışan işyerlerine
eğitim amaçlı olarak götürdük yıllarca.. Asistanlarımızı da..
Gönüllü olanlara buralarda seçimlik (elektif) stajlar yaptırdık.

Dr. Mahmut Yaman..

Bu örnek işyeri hekimlerinden bizde derin iz bırakan en saygın adlardan biri..
Artık emekli ve İstanbul’da özel bir İşyeri Sağlık Güvenlik Birimi’nde çalışıyor;
bin Doları bulmayan emekli aylığı geçimine yetmediğinden..
Türkiye’nin bu alanda en birikimli hekimlerinden biri.. (1980 Ege Tıp mezunu..) Dostluğumuzun hala sürdüğü, az önce telefonla konuştuğumuz Dr.Yaman,
ricamız üzerine sitemiz için bir yazı yazdı.. 6331 sayılı İş Sağlığı Güvenliği Yasası‘nı (30.6.2012’de aşamalı yürürlük) eleştirel olarak ele aldı. Kendisine teşekkür borçluyuz.
Bu değerli irdelemeyi sitemizde elbette paylaşacağız..

İzleyen yıllarda yaklaşık olarak 1990 – 2000 arasındaki 10 yıllık zaman diliminde meslek örgütümüz TTB (Türk Tabipleri Birliği) ile çalıştık ve TTB Kuruluş Yasası’nın 5. maddesi bağlamında düzenlediğimiz İşyeri Hekimliği Sertifika Programlarında koştuk. Ülkemizin
her yerinde yaklaşık 10 yıl boyunca, yaklaşık 100 (yüz!) kursta planlayıcı, akademik sorumlu, aktif eğitici, ölçme-değerlendirmeci olarak büyük emek harcadık. Her kursta yaklaşık 200-250 (4 sınıfta) katılımcı, toplamda 20-25 bin meslektaşımız İşyeri Hekimliği Sertifikası edindiler. Bu süreçlerde bize bu onurlu görevi yapma olanağı sağlayan meslek örgütümüz TTB’ye
şükran borçluyuz.. O dönemler TTB 2. Başkanı sevgili kardeşimiz Dr. Sedat Abbasoğlu‘nun özverili ve nitelikli emeklerini özellikle anmalıyız..

Bu süreçte önümüzü açan, 1988’de bu kursları başlatan, Hacettepe Tıp Fakültesi’nde
1. sınıfta (1971) öğrencisi, daha sonra 1978-80 arasında Halk Sağlığı dalında uzmanlık eğitimi almak üzere asistanı olma onuru  yakaladığımız merhum (3 Kasım 1990)
Prof. Dr. H. Nusret FİŞEK idi..

HÜTF’den (Hacettep Üniv. Tıp Fak.) hocalarımız o dönem Doç. Dr. İsmail Topuzoğlu
(halen 100 yaşına yaklaşan emekli Prof.)
 ve Dr. Nazmi Bilir ağabeyimiz (geçtiğimiz aylarda emekli olan Prof.); İÜTF’den (İstanbul Üniv. Tıp Fak. -ki biz bu fakültede de öğrenci ve
asistan olduk..- Doç. Turhan Akbulut (halen 90+ yaşlarda emekli Prof.), İTO’dan (İstanbul Tabip Odası) merhum Dr. Nejat Yazıcıoğlu (İTO her yıl adına İş Sağlığı ödülü veriyor..),
Dr. Şükrü Güner,
merhum Dr. Haldun Sirer ve merhum Dr. Nazif Yeşilleten‘in
son derece özverili, nitelikli, uzun soluklu, ufuk açıcı ve emekten yana yurtsever hizmetlerini sonsuz bir şükranla anmak gerekir.

Biz bu öncü kadro ile uzun yıllar birlikte emekçinin sağlığı – güvenliği için koşuşturmaktan büyük keyif aldık ve bu onuru yaşadık..

Bizden sonra Trakya Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı AbD’nda yetişen genç meslektaşlarımız
özenle bu hizmetleri sürdürüyorlar. Biz görevdeyken orada uzman olan Dr. M. Sarper Erdoğan ayrıca Almanya’ya da gönderilerek İş Sağlığı Doktorası yaptırılmıştı ve Dr. Erdoğan bugün Profesör sanıyla İstanbul Üniv. Cerrahpaşa Tıp Fak. Halk Sağlığı AbD’nın başkanıdır.

Biz, 2004’ten bu yana AÜTF’de de (Ankara Üniv. Tıp Fak.) Halk Sağlığı AbD’nda
benzer çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

İş Sağlığı Güvenliği, İş Kazaları, Meslek Hastalıkları gibi dersleri mezuniyet öncesi ve sonrasında omuzlamaya çalışıyoruz.

Bu mütevazi emeğimizi, Soma’da 13 Mayıs 2014 günü sorumsuz sermayeye ve kamuya kurban verdiğimiz 301 maden emekçimiz ile 7 Temmuz’dan bu yana İsrail zulmü ile
Gazze’de öldürülen Filistin’li emekçilere
armağan etmek istiyoruz (2 link yukarıda).

“Türkiye ve Dünyada İşçi Sağlığı ve Güvenliği”
(Occupational Health & Safety; in Turkey and in World)

Ayrıca 29 sayfalık bir pdf metin dosyaya aşağıdaki erişkeden (linkten) ulaşılabilir :

Dünya_ve_Turkiye’de_İS_SAGLIGI_GUVENLIGI_SEMINERİ_yansı_icerikleri

Bir de iş sağlığı, meslek hastalıkları… alanındaki bilimsel çalışmalarımızın bir listesini sunmak istiyoruz.. (Mütevazi ödüller de verilen…)

Ahmet_SALTIK_Is_ve_Meslek_Hastaliklari_Bilimsel_Yayinlari

******

     Soma’lar ve Gazze’ler olmasın..
     Emekçiler genç yaşlarında ölmesin, öldürülmesin..
     Çocuklarını büyütebilsin, torunlarını görebilsinler..
     Sendikaları da olsun..
     Sağlıklı – güvenli ortamlarda üretsinler bizler için..
     EMEK EN YÜCE DEĞER ve
EMEĞE SAYGI İNSAN OLMANIN BAŞ KOŞULU olsun..
     Bu gerçek hiç akıldan çıkarılmasın.. 

Yararlı olması dileğiyle..

Sevgi ve saygı ile.
19 Nisan 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com 

Yaşamı savunmak için 16 Mayıs’ta Soma’dayız

Yaşamı savunmak için
16 Mayıs’ta (2015) Soma’dayız

http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/soma-5347.html

DİSK,  KESK, TMMOB ve TTB temsilcileri, 16 Mayıs’ta (2015) Soma’da gerçekleştirilecek büyük miting öncesinde, 07.05.2015 günü DİSK Ege Bölge Temsilciliği’nde ortak basın toplantısı düzenlediler. Toplantıya DİSK Genel Sekreteri Dr. Arzu Çerkezoğlu, DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, KESK Genel Sekreteri Hasan Toprak, TMMOB Genel Sekreteri Mehmet Torun, TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Hüseyin Demirdizen katıldı.

Açıklamayı DİSK Genel Sekreteri Dr. Arzu Çerkezoğlu okudu. Çerkezoğlu, geçtiğimiz yıl
13 Mayıs’ta Cumhuriyet tarihinin en ağır işçi katliamının yaşandığına dikkat çekerek,
bu katliamı unutmamak, unutturmamak için bir dizi eylem ve etkinlik düzenlediklerini anımsattı. Çerkezoğlu, “Bu bir katliamdır, kaza değildir diyerek sorumluların hesap vermesini istediğimizi kezlerce dile getirdik. Onlar sorumluların hesap vermesi bir yana,
gerçek sorumluları yargı önüne bile çıkartmadılar.” diye konuştu.

Katliamın nedeninin taşeron sistemi olduğunu, madenlerin özel sektör eliyle değil devlet eli ile işletilmesi kezlerce söylediklerini belirten Çerkezoğlu,

“Onlar ölmeyen işçileri de işten çıkarttılar. İş cinayetlerin önüne geçmek için örgütlü olmak
şart dedik, sendikalaşmanın ve örgütlenmenin önüne yeni engeller çıkarttılar.
Yalnızca AKP Döneminde 15 binin üzerinde (AS: Nisan 2015 sonunda 15231!) arkadaşımızı iş kazalarında yitirdik.” dedi.

13 Mayıs’ta (2015) tüm Türkiye’de alanlarda olacaklarını da vurgulayan DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, herkesi bu eylemlere katılmaya ve kendilerine destek vermeye çağırdı. Çerkezoğlu, 16 Mayıs’ta da, Soma’da

– “Taşeron yasaklasın”,
– “İş cinayetlerine karşı yaşam hakkı”,
– “Açlık ve sefalet düzeni son bulsun”

istemleriyle düzenlenecek büyük mitingde tek yürek olacaklarını kaydetti.

İŞ CİNAYETLERİNE, TAŞERON KÖLELİĞİNE,
SEFALET ÜCRETİNE KARŞI 
16 MAYIS’TA SOMA’YA YAŞAMI SAVUNMAYA

301 can… Paradan başka değer tanımayan patronlar ve siyasal iktidar için yalnızca bir rakam. Ama onlar 301 baba, kardeş, oğul, arkadaş…

Türkiye’nin en büyük iş cinayetinin üzerinden bir yıl geçti.

“Soma’dan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diye halkı avutanların bir kez daha
yalan söylediği ortaya çıktı.

Biz “Sorumlular hesap versin!” dedik. Onlar 301 işçinin ölümünün ardından tek bir kamu görevlisinin soruşturulmasına bile izin vermediler; göstermelik yargılama işçi aileleri için
tam bir eziyete dönüştürülürken şirket yöneticileri bu süreçte adeta ödüllendirildi.

Biz Rödovans sistemi kaldırılmalı, tüm maden işçileri Türkiye Kömür İşletmesi işçisi olmalıdır” dedik. Onlar ölmeyen işçileri işten attılar.

Biz “Soma’da tarımı bitirerek insanları madenlerde kölece çalışmaya
mahkum etmeyin..”
 dedik. Onlar mahkemeleri takmadan binlerce zeytin ağaçlarını kestiler.

Biz “İş cinayetlerinin durdurulması için işçiler örgütlü olmalı, sendikal haklar tanınmalı” dedik. Onlar sendikalı olma, sendika seçme özgürlüğünü kullanan işçileri
işten attılar.

Biz “Mevcut işçi sağlığı ve iş güvenliği sistemi çöktü, gelin sendikalarla,
meslek örgütleriyle bağımsız bir denetim sistemi kuralım”
 dedik.
Onlar her gün 4-5 canımızı alan bu sistemi savunmaya devam ettiler.

Biz “AKP döneminde 15 bin (AS: Nisan 2015 sonunda 15231!) can alan iş cinayetlerinin durdurulması için taşeron köleliği kaldırılmalıdır..” dedik. Onlar, haklarını isteyen taşeron işçiye (AS: işçisine) “nankör” dediler. Taşeron işçilerinin kadro hakkı kazandığı mahkeme kararlarını uygulamadılar.
Ülkede 2 milyonun üzerinde taşeron işçisi varken, yalnızca 6 bin işçi için mahkeme kararlarına uymayı seçim vaadi olarak pazarlamaya kalktılar.

Onları tanıyorsunuz. Onlar bu ülkeyi yönetenler kendilerine hanlar, hamamlar, lüks arabalar, yatlar, katlar, saraylar yaptı. Milyonların payına düşen sefalet ücretlerini şimdi
seçim kürsülerinden savunuyorlar. Asgari ücret artırılamaz diyorlar.

Onları tanıyorsunuz! Onlar bize sefalet ücreti, taşeron köleliği, iş cinayeti vaat ediyor.

Onlar “bu sizin fıtratınız” diyerek bize yeni Soma’lar, yeni Ermenek’ler vaat ediyor.

Sefalet ücretlerine, taşeron köleliğine, iş cinayetlerine mahkum değiliz!

İşçi düşmanı vaatlere mahkum değiliz!

Yaşamı savunmaya 16 Mayıs’ta Soma’ya!

İŞÇİ DÜŞMANLARINA MAHKUM DEĞİLİZ! 

DİSK – KESK – TMMOB – TTB

İş cinayetlerine karşı TTB, DİSK, KESK ve TMMOB tarafından başlatılan imza kampanyası kapsamında bir video hazırlandı.
 

===============================================

Dostlar,

Bu etkinliği ve paylaşılan temaları, TTB Ankara Tabip Odası üyesi olarak tümüyle destekliyoruz.

16 Mayıs 2015 günü Ankara’da Büyük ATATÜRK’ün şanlı 19 Mayıs 1919 yürüyüşünü başlattığı gün anısına bir açıkoturumu yönetmekle görevliyiz. Eğitim İş Ankara 1 ve 2 numaralı sendika şubeleriyle Ulusal Eğitim Derneği‘nin ortaklaşa düzenledikleri açıkoturum için
bize en az 1 ay önceden görev verildi (Eğitim-İŞ ve adı geçen Derneğin üyesiyiz).

Kızılay, Selanik 2 Cad. 32/2’de yapılacak açıkoturumda Prof. Seçil Karal AKGÜN,
Prof. Sina AKŞİN ve Suay KARAMAN konuşmacı olacaklar.
Başlama saati 14:00..
Uygun olan dostlarımızı bekleriz..
Duyurulmasına katkı verilmesini de..

Yüreğimizin en az yarısı da Soma direniş eyleminde olacak..

Sevgi ve saygı ile.
10 Mayıs 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

2015 Şubat’ta En Az 81 İşçi Öldü!


2015 Şubat’ta En Az 81 İşçi Öldü!

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi raporuna göre
2015 Şubat ayında en az 81 işçi yaşamını yitirdi.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi raporuna göre 2015 Şubat ayında en az 81 işçi yaşamını yitirdi. Ölenlerden 4’ü kadın 77’si erkek, 1’i çocuk, 3’ü göçmendi.

Ölümler en çok İstanbul’da yaşandı.
İşçiler en çok trafik/servis kazalarında ve taşımacılık iş kolunda öldü.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi raporuna göre
2014 yılında en az 1886 işçi yaşamını yitirdi.

İş kollarına göre

Taşımacılık işkolunda 16 işçi; Belediye, Genel İşler işkolunda 11 işçi; İnşaat, Yol işkolunda
10 emekçi; Tarım, Orman işkolunda 8 emekçi; Gıda, Şeker işkolunda 8 işçi; Metal işkolunda
5 işçi; Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 4 emekçi; Gemi, Tersane, Deniz, Liman işkolunda 3 işçi; Sağlık, Sosyal Hizmetler işkolunda 3 işçi; Madencilik işkolunda 2 işçi;
Petro-Kimya, Lastik işkolunda 2 işçi; Ağaç, Kağıt işkolunda 2 işçi; Çimento, Toprak, Cam işkolunda 2 işçi; Enerji işkolunda 2 işçi; Tekstil, Deri işkolunda 1 işçi;Savunma, Güvenlik işkolunda 1 işçi; Çalıştığı işkolunu belirleyemediğimiz/öğrenemediğimiz 1 işçi öldü.

Ölme biçimlerine göre

Trafik, Servis Kazası nedeniyle 22 işçi; öbür nedenlerden dolayı (kalp krizi, intihar,
silahlı saldırı, çığ düşmesi, iç kanama) 18 işçi; Düşme nedeniyle 16 işçi; Ezilme, Göçük nedeniyle 11 işçi; Patlama, Yanma nedeniyle 6 işçi; Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 5 işçi; Elektrik Çarpması nedeniyle 2 işçi; Nesne Çarpması, Düşmesi nedeniyle 1 işçi öldü.

İllere göre

9 ölüm İstanbul’da; 7 ölüm Mersin’de; 5’er ölüm Ankara ve Konya’da; 4’er ölüm Bursa, Hatay, İzmir ve Kütahya’da; 3’er ölüm Karabük, Kayseri, Kocaeli, Manisa, Samsun ve Şanlıurfa’da; 2’şer ölüm Antalya, Aydın, Isparta ve Muğla’da; 1’er ölüm ise Afyon, Bolu, Denizli, Diyarbakır, Erzincan, Eskişehir, Gümüşhane, Mardin, Niğde, Ordu, Rize, Tokat ve Trabzon’da yaşandı.

Ad ad ölenler

Hüseyin Köse, Mustafa Doğan, Nurettin Sezgin, Türabi Doğan, Recep Kaynak,
M. Salih Aksoy, Kamile Değirmenci, Yılmaz Erdönmez, Tuğrul Fakir, Fatma Kahır, Mehmet Nurettin Umar, İbrahim Ceyhan, Mücahit Ünal, Murat Bulut, Umut Gönül, Yusuf Çakıroğlu, Mehmet Ali Taşgın, Okan Açıkalın, Caner Pişkin, F.K. Kenan Mailoğlu, Mehmet Ertürk, Orhan Can, Mustafa Demirel, Abdülbaki Karadeniz,
Galip Arslan, Muhammet Erdoğan, Sevim Demir, İsmail Eşel, Mustafa Gündüz,
Ayhan Aksoy, Bestami İsli, Ali Aksu, C.A., Satılmış Yıldız, Menderes Keklik,
Mustafa Tufan, Gürsel Gümüş, Salih Yabır, Ayhan Şengül, Mustafa Tan, Ekrem Şayık, Ahmet Bayraktar, Serdar Doğan, Koca Mustafa Özdemir, Sergei Khursık,
İbrahim Kaymaz, Ahmet Sermet İnan, Mehmet Özkök, Ahmet Yılmaz, Hayrettin Sevinçer, Mehmet Arslan, Celal Erol, Hacı Barış Gülbal, Zülfü Ceylan, Mustafa Çaylı, Fatih Demirkıran, Engin Çelikkaya, Halil Koç, Asaf Boşböyük, Haşim Taşkın, Ercan Çakır, Hacı Ahmet Dokgöz, Kemal Sepetçi, Mustafa Afşar, Yavuz Ocak, Duran Bellibaşlar, Ali Sabuncu, Seyfettin Öpçin, Sebahattin Şen, Yusuf Gürgen, Yaşar Kuşçu, Okan Çelik, Ömer Akbulut, Süleyman Kelkitli, Serpil Yazıcı ve ismi öğrenilemeyen beş işçi. (NV)

 ******************************

Ne diyelim??…

Eli – yağı her yanı kanlı yabanıl (vahşi) emperyalizm ve yerli – yabancı emperyalistler..

Gazanız mübarek olsun…(!?)

İş kazalarının %98’inin, meslek hastalıklarının neredeyse tümünün bilimsel yöntemlerle engellenebileceği gerçeği ortada dururken;

İnsanlığın yüz karası emperyalizm (Atatürk ona “bizi mahvetmek isteyen emperyalizm…” diyordu) ve başbelası kapitalizm (Atatürk ona “bizi yutmak isteyen kapitalizm…” diyordu) altedilmedikçe bu acı sürecek..

Emperyalizm ve kapitalizm emekçiden “yepyeni” (!?) akıllara durgunluk veren bir vergi türü almakta :

– KAN VE CAN VERGİSİ…

Tarihin çöplüğüne bir an önce atılması için bu gerekçe yeter de artar bile değil mi?

Haydi insanlık : DİRENİŞ KÜRESELLEŞTİRME zamanıdır;
yeni emperyalizm kendini KÜRESELLEŞME (gerçekte KüreselleşTİRme!?) masalı ile dayatırken..

Sevgi ve saygı ile.
09 Mayıs 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com