Kategori arşivi: Hekim Saltık

Ankara Tabip Odası Atatürk Orman Çiftliğine Sahip Çıktı

Gazi Tıp Fakültesi Hastanesi Bahçesindeki
Yeşil Alanın
Ranta Kurban Edilmesine
İzin Vermeyeceğiz!

ATO_logosu

 

 

 

Ankara Tabip Odası Atatürk Orman Çiftliğine Sahip Çıktı

ORTAK BASIN AÇIKLAMASI
ATO ve Mimarlar Odası Ankara Şubesi

4 AĞUSTOS 2015, Ankara

Gazi Tıp Fakültesi Hastanesi Bahçesindeki Yeşil Alanın
Ranta Kurban Edilmesine İzin Vermeyeceğiz!

Mülkiyeti Atatürk Orman Çiftliği’ne ait olan, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi yerleşkesi içinde bulunan, hasta ve hasta yakınları ile üniversite personelince otopark olarak kullanılan ağaçlık alan ile ilgili olarak; Ankara Büyükşehir Belediyesi 2012 yılında imar planı değişikliği yaparak söz konusu yerin dini tesis alanı olarak kullanılması ve bu taşınmaz üzerinde cami ve
altında çok katlı otopark yapılabileceği yönünde belediye meclisi kararı almıştır.

Yapılan imar planı değişikliğinden sonra Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü ile Ankara Büyükşehir Belediyesi arasında söz konusu bahçenin Ankara Büyükşehir Belediyesine tahsisi için protokol imzalanmış ve ardından da bu alan Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından
Emek Yunus Emre Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği’ne kiralanmıştır.

Rantçılar bu araziye cami inşa edilmesi girişimlerine başlamıştır.
Oysa cami yapımı rantın yalnızca maskesidir.
Çünkü hem hastane içinde hem de yakın çevrede ibadet için kullanılabilecek yeterli sayıda ve kapasitede tesis vardır. Hastane içinde 450 kişinin yararlanabileceği bir mescit, hemen yakında Emek Köşe Camii ve İlahiyat Fakültesi içinde 1500 kişilik ibadet tesisi vardır!.
Kamuoyunda tartışmalara yol açan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın önünde yapılan
Beştepe Halk Camisi de buraya oldukça yakındır. Dolayısıyla doğrudan hastane bahçesinde
böyle bir inşaata gereksinim olmadığı çok açıktır.

Bu hastanemizin inşaattan daha öncelikli gereksinimleri vardır. Bunlardan biri hastalarımızın, onların yakınlarının ve hastane çalışanlarının kullanabileceği serbest sosyal alanlar ve yeşil alanlardır. Zaten sınırlı olan bu ağaçlıklı alanın rant amacıyla ortadan kaldırılması kararı kamu yararı anlayışı ile bağdaşmamaktadır.

Bilindiği gibi, Ankara hava kirliliği açısından son derece kötü bir karneye sahiptir. Özellikle kış aylarında, Ankara’nın birçok bölgesinde olduğu gibi Bahçelievler bölgesinde de hava kirliliği parametreleri sağlığı tehdit edecek düzeylere çıkmaktadır. Kuşkusuz, hastane çevreleri temiz hava gereksiniminin en fazla olduğu bölgelerdir. Havamızı temizleyen bu ağaçların kesilmesi, hastalarımızın, onların yakınlarının ve hastane çalışanları olarak bizlerin nefes alabildiği yegane yer olan bu alanın ortadan kaldırılması Ankaralıların, daha da önemlisi hastanemizden hizmet alan hastalarımızın sağlık hakkını ihlal etmek demektir. Unutulmamalıdır ki ranta kurban edilmek istenen çok sayıdaki ağacımız Cumhuriyet ile yaşıttır ve bu anlamda çok önemli bir sembolik değer de taşımaktadır.

Çevresel gürültü ile ilgili yönetmelikte de belirtildiği üzere hastaneler nitelikleri itibarıyla gürültüye hassas yerlerdir. Zaten fazla olan yapı yoğunluğunu daha da artırmanın hastanemizden hizmet alan hastalarımızın sağlığına olumlu katkı yapmayacağı çok açıktır.

Tüm bu gerçekliklerin yanı sıra, EN DEĞERLİ GERÇEKLİK SÖZ KONUSU ARAZİNİN AOÇ MÜLKİYETİNDE BİR ALAN OLMASIDIR. AOÇ İLE İLGİLİ YAPILAN TÜM PLAN VE İTİRAZLAR BU ALAN İÇİN DE GEÇERLİDİR.

Bu alana ilişkin TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesinin açtığı plan değişikliği davasında, dava kazanılmış olmasına rağmen hukuk dolambaçlığı ile ün yapmış olan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı “karar bozma” davası açmış,  T.C. Danıştay 6. Dairesi tam da Ankara Büyükşehirin istediği hali ile meslek odalarının taleplerinin lehinde olan kararı bozmuştur.

Danıştay 6. Dairesinin karar bozma dayanağında, AOÇ Koruma Amaçlı Nazım İmar Planında, şu an fiilen otopark olarak kullanılan alanın “park” niteliğinin kaldırılmasını dayanak olarak kullanılmıştır.

Ancak Ankara 5. İdare Mahkemesi 03.08.2015 GÜNÜ AOÇ TARİHİNE ALTIN HARFLERLE YAZILACAK KADAR ÖNEMLİ BİR İZ DÜŞMÜŞTÜR. ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ TARAFINDAN 2010 YILINDA YAPILMIŞ OLAN KORUMA AMAÇLI NAZIM İMAR PLANININ “imarmevzuatı, şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına aykırıolduğu” sonucuna varıldığından dava konusu işlemlerde hukuka uyarlıkbulunmamaktadır diyerek PLANI İPTAL etmiştir.

Ankara 5. İdare Mahkemesi tarafından AOÇ Alanları Koruma Amaçlı Nazım İmar Planının iptal edilmesi ile söz konusu alandaki DANIŞTAY 6. DAİRENİN KARARI KONUSUZ KALMIŞTIR.

AOÇ’YE AİT OLAN ARAZİDEKİ TÜM VARLIKLAR DA DOLAYISI İLE DOKUNULMAZDIR.

Kentsel ekolojiye katkıları yadsınamaz olan ve yarım asırdır tarihe tanıklık yapmış ağaç varlığına sahip olan otopark alanındaki her bir ağaç Ankara halkına aittir,  kimse dokunamaz. 1. Derece doğal ve tarihi sit statüsü bulanan Gazi Hastanesi bahçesi ağaçlarının kesileceği yönünde gelen haberler karşısında bu gün burada bulunan tüm ağaçlar kırmızı kurdele ile işaretlenecek ve dokunulmazlıkları ilan edilecektir.

Bugün buradan meslek odaları ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyeleri olarak şöyle sesleniyoruz:

Öğrencilerimizin öğle molalarında gölgesinden yararlandığı bu asırlık ağaçların kesilmesini istemiyoruz!

Bu ağaçlar hastane çalışanlarının, hastaların ve yakınlarının soluk kanallarıdır.
Nefesimizi tıkamanıza izin vermeyeceğiz!

Hastanede yeterli kapasitede mescit varken, bahçesinde cami inşaası kılıfı altında rant yapılaşmasına göz yummayacağız!

Saygılarımızla, 04.08.2015

Ankara Tabip Odası İlahiyat Fakültesi içinde 1500 kişilik ibadet tesisi vardır!

TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyeleri

==================================

Dostlar,

Bu basın açıklamasında bulunduğumuzu bu yazıdan önceki yazımızda sitemize koyduk. Fotoğrafları, ağaçları korumaya almak bağlamında kırmızı kurdele ile bağlayarak “dokunulmaz” kılmaya çabaladığımızı da.. Fotoları ile..

http://ahmetsaltik.net/2015/08/04/gazi-hastanesi-bahcesi-yesil-alaninin-ranta-kurban-edilmesine-izin-vermeyecegiz/

Gazi_Tip_bahcesi_agacima_dokunma_20150804
2 dosyanın birlikte değerlendirilmesi uygun olacaktır.

Sevgi ve saygı ile.
5 Ağustos 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Gazi Hastanesi Bahçesi Yeşil Alanının Ranta Kurban Edilmesine İzin Vermeyeceğiz!

Gazi Hastanesi Bahçesi Yeşil Alanının Ranta Kurban Edilmesine
İzin Vermeyeceğiz!

 

 


04.Ağustos 2015​

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi yerleşkesi içinde bulunan ve otopark olarak kullanılan ağaçlık alanın cami yapılması yönünde karar alınmasına karşı Ankara Tabip Odası, TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi ve Gazi Üniversitesi öğretim üyeleri bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

Hastane bahçesinde 4 Ağustos 2015 Salı günü yapılan açıklamaya çok sayıda sağlık çalışanı, hastane bahçesindeki hasta yakınları ve semt sakinleri de destek verdi.

Basın açıklamasından önce söz alan ATO Başkanı Dr. Çetin Atasoy,
sağlıkta yıkımın sağlıkta dönüşüm projeleriyle olduğu kadar kentsel dönüşüm projeleriyle de yaşama geçtiğini söyledi. Hava kirliliğinin yüksek boyutlarda olduğu Ankara’da, AOÇ ve ODTÜ ormanları gibi kentin havasını temizleyen yeşil alanların yok edildiğini söyleyen
Dr. Atasoy “Bugün burada toplanmamızın nedeni bir yenisinin daha olmasını engellemek,
bu ağaçlık alanda Büyükşehir Belediyesinin uygulamaya sokmak istediği rant projesine karşı çıkmak, kamuoyunu bu konuda uyarmak ve hepimizin aslında soluk borusu olan bu ağaçlara  sahip çıkmaktır.” dedi.

Ortak basın açıklamasını okuyan Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Dr. Vedat Bulut mülkiyeti Atatürk Orman Çiftliği’ne ait olan ağaçlık alanın imar değişikliğinden sonra
Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne protokol imzalanarak tahsis edildiğini ve akabinde bu alanın belediye tarafından Emek Yunus Emre Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği’ne kiralandığını belirtti. Yeşil alanın ranta kurban gittiğini vurgulayan Dr. Bulut ibadet için kullanılabilecek yeterli sayıda tesisin yakın çevrede olduğunu; hasta ve hasta yakınları ile üniversite personelinin otopark olarak kullanabildiği ve Cumhuriyet ile yaşıt ağaçlar sayesinde soluk alabildiği
sınırlı alanın ranta kurban edilmesine göz yummayacaklarını söyledi.

Dr. Vedat Bulut söz konusu arazinin AOÇ mülkiyetinde bir alan olduğunu ve AOÇ ile ilgili yapılan tüm plan ve itirazların bu alan için de geçerliliğini koruduğunu ifade etti.
Dr. Bulut, Ankara 5. İdare Mahkemesi’nin 03.08.2015 günü aldığı kararın altını çizerek
“Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından 2010 yılında yapılmış olan koruma amaçlı
nazım imar planının “imar mevzuatı, şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına aykırı olduğu” sonucunavarıldığından dava konusu işlemlerde hukuka uyarlık bulunmamaktadır diyerek planı İPTAL ETMİŞTİR” dedi.

Basın açıklamasının ardından söz alan TMMOB Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Ankara’da sıcaklığın 35 derece olmasına rağmen ağaçların sağladığı serinlik sayesinde
Gazi bahçesinde sıcaklığın 27 derece olduğuna dikkat çekti.

Hasta yakınlarına “35 derece sıcakta mı yoksa ağaçların altında mı beklemek istersiniz?”
diye soran Candan “ AOÇ çorak bir araziyken ağaçlandırılmış ve halk nefes alabilsin diye yeşillendirilmiştir. İbadeti kullanarak beton yapılaşmasına gitmek kabul edilemez. Arazi AOÇ’nindir ve mahkeme kararına göre yapılaşma olamaz. Cumhuriyet’in değerlerine ve Atatürk’ün vasiyetiyle halka emanet ettiği değerlere dokunmanıza izin vermeyeceğiz” dedi.

Konuşmaların ardından kesilmek istenen ağaçlara “dokunulmazlık” sağlamak için kırmızı kurdeleler bağlandı.

Basın açıklamasının tam metni için :
http://ato.org.tr/basin-aciklamalari#/basin-aciklamalari/detay/394

======================================

Dostlar,

Biz de oradaydık…
Üyesi olduğumuz Ankara Tabip Odası’nın öncülük ettiği eyleme katıldık.

Gazi_Tip_bahcesi_agacima_dokunma_20150804

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
“Ağaçlara dokunmayın” iletisi olarak, ağaçlara kırmızı kurdele taktık..

Ankara Belediyesinin İdare Mahkemesine savunma yollarken imar planı üzerinde tahrifat yaptığını ve “en yakın ibadet yerinin 1300 m uzakta olduğunu bildirerek Mahkemeyi yanıltıcı bilgi verdiğini de şaşkınlık içinde öğrendik.

Mücadele insanı TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Candan Karakuş Tezcan’ı yürekli, yılmayan ve başarılı savaşımı nedeniyle kutladık.

Sevgi ve saygı ile.
4 Ağustos 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

2015 Temmuz’unda 166 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi!

2015 Temmuz’unda 166 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi!

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin basından izlediği, emek-meslek örgütlerinden gelen bilgiler ile işçiler, işçi yakınlarının bildirimleri ışığında saptadığı verilere göre,
2015 yılı Temmuz ayında 166 işçi yaşamını yitirdi.

2015’in ilk yedi ayında yaşanan iş cinayetleri şöyle:

Ocak ayında en az 127 işçi,
Şubat ayında en az 85 işçi,
Mart ayında en az 139 işçi,
Nisan ayında en az 134 işçi,
Mayıs ayında ise en az 167 işçi,
Haziran ayında en az 153 işçi,
Temmuz ayında ise en az 166 işçi… yaşamını yitirdi.

Böylece

2015’in ilk 7 ayında iş cinayetlerinde en az 971 işçi can verdi!

2012 yılından bugüne Temmuz ayında yaşanan iş cinayetleri ise şöyle:

2012 yılının Temmuz ayında en az 110 işçi,
2013 yılının Temmuz ayında en az 120 işçi,
2014 yılının Temmuz ayında en az 130 işçi,
2015 yılının Temmuz ayında ise en az 166 işçi yaşamını yitirdi.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, yeni seçilen Meclis’ten ivedi olarak şu istemlerin karşılanmasını istiyor:

1- İş cinayetlerinin sorumlusu siyasiler, patronlar ve bürokratlar yargılanmalıdır.
2- İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasının en temel ögesi işçilerin sendika seçme özgürlüğüdür. İşçiler üzerinde örgütlenme özgürlüğüne ilişkin her türlü baskı sona ermelidir.
3- İşyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği kurulları kurulmalı, işler hale getirilmeli ve
(AS: Kurul üyelerinin) en az yarısını işçiler oluşturmalıdır.
4- Başta taşeronlaştırma olmak üzere güvencesiz çalıştırma biçimleri yasaklanmalıdır.

Alarm veren 3 iş kolu Meclis raporunda üç iş koluna dikkat çekiyor ve şunlar aktarılıyor:

“Aylar ilerledikçe bu üç işkolu yaşanan emekçi ölümleri ile öne çıkıyor.
Güvencesizlik (AS: İş güvencesi yokluğu) temel karakter durumunda ve çalışma süresi
günlük en az 12 saat.

Mevsimlik tarım işçileri
özellikle göçer olanlar çok kötü koşullarda.
Barınma, ulaşım, beslenme sorunları dorukta.

Yine uygulanan politikalar çiftçilerin belini bükmüş ve aile emeği ile kıt kanaat geçinmek için seferber olunmuş durumda.

Kent ve doğa yağmasının işkolu olan iktidarın gözbebeği inşaatlarda ise işçinin payına yine ölüm düştü.

Taşımacılık ise sürekli büyüyen ve yolların işçilere mezar olduğu bir sektör.”

İş cinayetlerinin Temmuz’da iş kollarına göre dağılımı ise şöyle :

– Tarım, Orman işkolunda 60 emekçi;
– İnşaat, Yol işkolunda 37 işçi;
– Taşımacılık işkolunda 24 işçi;
– Madencilik işkolunda 8 işçi;
– Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 8 emekçi;
– Gıda, Şeker işkolunda 4 işçi;
– Petro-Kimya, Lastik işkolunda 4 işçi;
– Enerji işkolunda 4 işçi;
– Metal işkolunda 3 işçi,
– Belediye, Genel İşler işkolunda 3 işçi;
– Tekstil, Deri işkolunda 2 işçi;
– Çimento, Toprak, Cam işkolunda 2 işçi;
– Gemi, Tersane, Deniz, Liman işkolunda 2 işçi;
– Konaklama, Eğlence işkolunda 2 işçi,
– Savunma, Güvenlik işkolunda 2 işçi;
– Çalıştığı iş kolu belirlenemeyen 1 işçi can verdi.

Temmuz ayında yaşamını yitiren 166 emekçinin
– 140’ı işçi, memur statüsünde çalışan ücretlilerden;
– 21’i çiftçilerden/küçük toprak sahiplerinden ve
– 5’i esnaflardan olmak üzere 26’sı kendi nam ve hesabına çalışanlardan oluşuyor.

Ölüm nedenleri

İşçiler en çok trafik/servis kazaları, ezilme/göçük, düşme ve öbür nedenlerden öldü.

Meclis, ölüm nedenleriyle ilgili olarak şu yorumu yapıyor:

İş cinayetlerinin nedenleri de hemen hemen değişmiyor.
– İşçiler servislerle ya da kendi olanaklarıyla ulaşımdayken yollara savruluyorlar.
– Üzerlerine ağır nesneler düşmesi, göçük oluşması ya da makineye sıkışma sonucu eziliyorlar. – Özellikle inşaatlarda çalışırken yüksekten düşüyorlar.
– Yine son dönemde öbür nedenler olarak belirttiğimiz başlık içinde;
ağır çalışma koşullarından kalp krizi geçiriyorlar, baskı politikalarından, işsizlikten ya da
borç kıskacından intihar ediyorlar…

Bu ay ise bu nedenlerin yanında boğulmaya bağlı iş cinayetlerinde gözle görülür bir artış var. Çünkü özellikle tarım ve inşaatta çalışan işçilere gerekli çalışma koşulları sağlanmadığı ve
40 dereceyi aşan sıcaklarda tarlalarda, yollarda çalıştırıldıkları için işçiler, su kanalı ve göletlerde serinlemeye çalışırken can verdiler.

Yine tarım işçileri uygun barınma koşulları sağlanmadığı için yani banyo ve temizlik gereksinimleini karşılamak için girdikleri su kanallarında aramızdan ayrıldılar.

Tam da bu noktada yineliyoruz       :

İşçilere insanca barınma ve çalışma koşulları sağlanmalıdır.

İş cinayetlerinin nedenlerine bakarsak     :

– Trafik, Servis Kazası nedeniyle 54 işçi;
– Ezilme, Göçük nedeniyle 25 işçi;
– Düşme nedeniyle 24 işçi;
– Öbür nedenlerden dolayı (kene ısırması, yıldırım düşmesi, intihar, silahlı saldırı, kalp krizi)
21 işçi;
– Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 17 işçi;
– Elektrik Çarpması nedeniyle 11 işçi;
– Patlama, Yanma nedeniyle 6 işçi;
– Kesilme, Kopma nedeniyle 5 işçi; Nesne Çarpması, Düşmesi nedeniyle 3 can verdi.

Temmuz’da 24 kadın ve 142 erkek işçi can verdi

Eskişehir Çifteler’de tarım işçilerini taşıyan midibüs seyir halindeyken buğday tarlasındaki toprak tümseğe çarparak devrildi. Selbi Taşpınar ve Muradiye Asal yaşamını yitirdi.

Bilecik Yenipazar’da ineklerini süt sağma makinesiyle sağarken elektrik akımına kapılan Emine Toy yaşamını yitirdi.

Burdur Bucak’ta tarlada ailesiyle beraber çalışırken elini patoz makinesine kaptıran
Hatice Dayanç yaşamını yitirdi.

Reyhanlı’da tarlalarda çalıştıktan sonra memleketleri Şanlıurfa’ya dönen tarım işçilerini taşıyan kamyonet Nizip’te devrildi. Hüsniye Alınmış eşi ve bir yaşındaki çocuğu ile beraber yaşamını yitirdi.

Manisa Alaşehir’de Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü’nde bağlı çalışan ve bağlarda görülen salkım güvesi zararlısı hakkında araştırma yapan personeli taşıyan araç kaza yaptı. Stajyer Asena Yudum Özcan yaşamını yitirdi. Adana Tufanbeyli’de Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ya da leptoskiroz ön tanısı konulan büyükbaş hayvanlarından virüs kapan Mine Özmen ve Zülfiye Özmen yaşamını yitirdi.

Manisa Gölmarmara’da tarım işçilerini taşıyan açık kasa kamyonet ile süt tankeri çarpıştı. Ayşe Aydın, Nesrin Aydın, Kezban Uysal, Fadime Orhan, Zeynep Uysal, Ummuhan Uysal, Dürdane Kaya, Ümmü Demirkol, Zeynep Zengin, Azize Kars, Ayşe Yaşar, Zekiye Çetin ve Yıldız Öztürk yaşamını yitirdi.

Yozgat Yerköy’de mevsimlik tarım işçilerini taşıyan minibüs devrildi. Emine Beler yaşamını yitirdi.

Ankara Elmadağ’da Roketsan Fabrikası’nda yemekhane görevlisi olan Gülşen İnan sabah
işe giderken fabrika girişindeki hemzemin geçitte trenin altında kalarak yaşamını yitirdi.

Çanakkale’de deniz polisi olan Hasibe Sezer girdiği denizde boğularak yaşamını yitirdi.

Temmuz’da 8 çocuk ve 45 yaşlı işçi can verdi

14 yaş ve altında 3 işçi, 15-17 yaş aralığında 5 işçi, 18-27 yaş aralığında 27 işçi, 28-50 yaş aralığında 71 işçi, 51 yaş ve üstünde 45 işçi, Yaşı bilinmeyen 15 işçi yaşamını yitirdi.
Osmaniye Kadirli’de 16 yaşındaki çiftçi Serdar Yakar tarlayı sürdükten sonra traktörle
geri manevra yaparken devrilen aracın altında kaldı.

Aileleriyle birlikte Urfa’dan Aksaray’daki tarlalara çalışmaya gelen 15 yaşındaki Abdülkadir İda ve 12 yaşındaki Abit Yıldız akşam “banyo ve temizlik gereksinimleri için” kaldıkları çadırın kenarındaki sulama kanalına girdiler. Burdur Bucak’ta 11 yaşındaki Hatice Dayanç tarlada ailesiyle beraber çalışırken elini patoz makinesine kaptırdı. Yozgat Sorgun’da 17 yaşındaki Mustafa Koçer pancar tarlasını sulamaya gittiğinde üzerine yıldırım düştü. Mustafa, Deniz Harp Okulu 1.sınıf öğrencisiydi ve yazları ailesinin tarlasında çalışıyordu. Manisa Gölmarmara’da
15 yaşındaki Burak Kaya’nın da içinde olduğu tarım işçilerini taşıyan açık kasa kamyonet ile
süt tankeri ile çarpıştı.

Gaziantep Şahinbey’de 10 yaşındaki Muhammed Hasan çalıştığı penye atölyesinde alacak verecek nedeniyle çıktığı ileri sürülen kavgada silahlardan çıkan kurşunlarından birinin kafasına isabet etmesi sonucu yaşamını yitirdi.

Manisa Akhisar’da bir elektrikçinin yanında staj yapan 17 yaşındaki Yasin Tomaç Gölmarmara’da dalgıç motorunu tamir ederken suların içinde gözden kayboldu.

Yine aylardır vurguladığımız bir hususa tekrar dikkat çekmek istiyoruz :

Temmuz ayında tarım, madencilik, ticaret, inşaat, yol, taşımacılık, konaklama ve belediye işkollarında emekli ya da emeklilik çağında çalışan 45 işçi yaşamını yitirdi.

İş cinayetlerinde artarak bu yaş diliminin can vermesi devletin yaşı ilerleyen işçilere / emekçilere verdiği değeri ve sosyal güvenlik sisteminin içinde bulunduğu durumu da gösteren bir gerçeklik.

4 göçmen işçi can verdi

Adana Karataş’ta ismini öğrenemediğimiz Suriyeli tarım işçisi serinlemek için girdiği sulama kanalında boğuldu.

Konya Karatay’da Afgan tarım işçisi Besmellah Esmeilakban serinlemek için girdiği kanalda boğuldu.

Gaziantep Şahinbey’de Suriyeli Muhammed Hasan çalıştığı penye atölyesinde alacak verecek kavgası nedeniyle çıktığı ileri sürülen kavgada silahlardan çıkan kurşunlarından birinin
kafasına gelmesi sonucu yaşamını yitirdi.

İstanbul Ümraniye’de Afgan işçi Muhammed Cavit Özbek’in üstüne çalıştığı inşaatta asansör düştü. Kaçak çalıştırılıyordu.

İş cinayetleri en çok İzmir, İstanbul, Adana ve Antalya’da can aldı

Temmuz ayında Türkiye’nin 54 şehri ile yurt dışında bir ülkede iş cinayetleri yaşandı.
20 ölüm Manisa’da; 17 ölüm İstanbul’da; 11 ölüm Adana’da; 9 ölüm Gaziantep’te; 6’şar ölüm İzmir ve Konya’da; 5’er ölüm Bolu ve Bursa’da; 4 ölüm Balıkesir, Mersin ve Muğla’da; 3’er ölüm Afyon, Ankara, Antalya, Aydın, Denizli, Elazığ, Eskişehir, Ordu, Şanlıurfa ve Yozgat’ta; 2’şer ölüm Aksaray, Bilecik, Burdur, Çanakkale, Hakkari, Kahramanmaraş, Kayseri, Mardin, Sakarya, Samsun ve Zonguldak’ta; 1’er ölüm ise Batman, Edirne, Erzincan, Erzurum, Hatay, Isparta, Karabük, Karaman, Kars, Kastamonu, Kırıkkale, Kocaeli, Kütahya, Malatya, Niğde, Osmaniye, Rize, Siirt, Sivas, Tokat, Trabzon, Uşak ve Rusya’da yaşandı.

Yurt Gazetesi, 03.08.2015
http://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/temmuz-da-166-isci-is-cinayetlerinde-hayatini-kaybetti-h93546.html

=========================================

Dostlar,

Yüreğimiz yangın yeri…
Bir yandan emperyalizmin maşası bölücü örgüt PKK – PYD – YPG – KCK..
ve dinci – yobaz IŞİD (DAEŞ – ISIS) yüzünden olmak üzere… can yitiklerimiz;
bir yandan da her ay Türkiye İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi‘nin her ay sonunda yayımladığı ve bir türlü 100’ün altına inmeyen “iş kazası” denilen EMEKÇİ CİNAYETLERİ…

Türkiye İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, İş Cinayetlerinin yıllık Almanağını bile yayımlamaya başladı..

Is_Cinayetleri_ALMANAK_2012

 

 

 

 

 

Is_Cinayetleri_ALMANAK_2013

 

 

 

 

 

 

Is_Cinayetleri_ALMANAK_2014

 

 

 

 

Yıllardır “ARTIK YETERRR!!!” diye haykırıyoruz..

Gerçekten emek en yüce değer mi kapitalizmin başkalaştırıp – yozlaştırdığı bu ülkede?
Soma’dan bile ders almayan / alamayan bir ülke, bir yönetim..
Yabanıl (vahşi) kapitalizmin tipik post-modern sömürgesinde küresel finans-kapitale
verginin en son keşfedilmiş türünü, “KAN ve CAN VERGİSİ” ni ödemekte olan bir ülke..

Yüce ATATÜRK’ün “tam bağımsızlık” ülküsünü / ilkesini terk eden / unutan bir toplumun emperyalizme bitmeyen kanlı diyeti..

Ne diyordu Mustafa Kemal Paşa ??

” Bizi mahvetmek isteyen emperyalizm ve bizi yutmak isteyen kapitalizmle savaşımı (mücadeleyi) MESLEK edinmiş insanlarız…”


Sevgi ve saygı ile.
4 Ağustos 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

“Ankara Tıp’ta Başarılı Bir Kalp Nakli Daha”

 

Bayram Hediyesi Yeni Bir Kalp
“Ankara Tıp’ta Başarılı Bir
Kalp Nakli Daha”

Bayram Hediyesi Yeni Bir Kalp1

Bir organ bağışçısı daha, böbrekleri ak ve karaciğeriyle 5 kişiye can verdi. Gencin kalbi de, ölümle burun buruna yaşayan bir hastanın en değerli bayram hediyesi oldu. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp Merkezi’nde başarılı bir operasyonla gerçekleşen kalp nakli sonucunda, 41 yaşındaki Mehmet Poyraz yaşama yeniden bağlandı.

İstanbul’da trafik kazası sonucu can veren 20’li yaşlardaki bir kişinin organları, beş kişiyi yaşama bağladı. İki böbreği, akciğer ve karaciğeri İstanbul’da uzun süredir nakil bekleyen hastalara yaşam veren bu kişinin kalbi, Ankara’da yeniden atmaya başladı. Mersin’de 7 Haziran’da kalp krizi geçiren, hastanede tanı konurken de duran kalbinin kas dokusunun büyük bölümünü kaybeden Mehmet Poyraz (41), arife günü Ankara’dan gelen “Kalp bulundu” haberiyle ikinci bir bayramı yaşadı.

İstanbul’da Durdu Ankara’da ‘Attı’

Hemen 112 Hava Ambulansı ile Mersin’den getirilen Poyraz’ı değerlendiren Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cebeci Araştırma ve Uygulama Hastanesi Başhekimi ve Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Rüçhan Akar ve ekibi, Poyraz’ın adını
Ulusal Acil Kalp Nakli Listesi’ne sundu. Bilim kurulunca listeye alınan Poyraz’a kalp nakli ameliyatı hazırlıklarını, Prof. Dr. Rüçhan Akar şöyle anlattı:

TÜRK KALP VE DAMAR CERRAHİSİ DERNEĞİ GENEL SEKRETERİ PROF. DR. A. RÜÇHAN AKAR, YAPAY KALP DESTEK CİHAZLARI İLE İLGİLİ BİLGİ VERDİ. (MEHMET ÖZGÜR BOZKURT - SABRİ ÇAĞLAR/ANTALYA-İHA)

“Cihazla ve ilaçlarla zor yaşattığımız Poyraz için müjdeli haber İstanbul’dan geldi. Bir ekibimiz İstanbul’a gitti.
16 Temmuz 2015 Perşembe günü saat 06.45’te İstanbul’daki arkadaşlarımız oradaki kalbi durdurdu ve zamanla yarış başladı. Organın riske girmemesi için 4 saatimiz var. İnemeyen uçak, trafik gibi nedenlerle organı kaybedebiliyoruz. Sağlık Bakanlığı’ndan istediğimiz uçakla ilgili aksilik yaşandı ve Türk Kara Kuvvetleri ve AFAD devreye girdi. Kalbi durdurmak ve çalıştırmak arasındaki 4 saatlik sürenin 3 saat 45’inci dakikasında nakli gerçekleştirdik. Mersin’deki hastaneye, transferi zamanında gerçekleştirmemize yardımcı olduğu için teşekkür ediyoruz. Birçok hastane son aşamayı bekleyip bize haber veriyor ve maalesef hastalarımızı kurtaramıyoruz.”

Birkaç gün önce Ankara’da ameliyat olan ve son ana dek kalp nakli olacağını bilmediğini
ifade eden Mehmet Poyraz, “Muayene olacağımı söylediler. Mersin’den ayrılırken anneme,
‘iyi olup geleceğim’ demiştim. Bayramda en güzel hediyeyi veren, beni yaşama bağlayan herkese teşekkür ediyorum. Ayaklandığımda ilk işim tüm organlarımı bağışlamak olacak.” dedi.

=============================================

Dostlar,

Bizim de öğretim üyesi olduğumuz AÜTF’den (Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi) sevindirici bir tıp haberi paylaşalım istedik.

Türkiye gündemi öylesine ağır ve yüklü ki, nerdeyse hekimlik – tıp haberleri koyamaz olduk sitemize.. Başarı kurumlaşmanın ürünüdür.

Emek verenleri kutlar, hastalarımıza şifa dileriz.
Türkiye’de canlıdan organ bağışı kültürünün yaygınlaşması önemlidir.

Sevgi ve saygı ile.
27 Temmuz 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

 

Türk Tabipleri Birliği : Suruç katliamını lanetliyoruz!

Suruç katliamını lanetliyoruz!

Dört gündür Suruç’ta bulunan ve Kobane‘de yeniden yaşamın inşasına katkı vermek üzere Kobane’ye gitme istemine kaymakamlıktan olumlu yanıt alamadıkları için Suruç Belediyesi Amara Kültür Merkezi’nde basın açıklaması yapmaya hazırlanan yurttaşların toplandığı alanda patlama meydana geldi. Patlamayla 21 yurttaşın olay yerinde, 8 yurttaşın hastanede yaşamını yitirdiği öğrenildi. Suruç ve Urfa başta olmak üzere bölgedeki hastanelerde tedavisi süren 45 yaralıdan beşinin durumu ağır. Ağır yaralılar arasında
Dr. Çağla Seven de bulunuyor. Dr. Seven’in ameliyatı sürüyor.

Olay yeri inceleme ekibi patlamaya neyin yol açtığını araştırmaya devam ediyor.
Olay yerinden toplanan materyallerin inceleme için Gaziantep’e yollandığı öğrenildi.
Suruç’ta bulunan TTB heyeti başkanı TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Şeyhmus Gökalp
şu an yaralılar için ek tıbbi desteğe ihtiyaç olmadığını bildirdi.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, meydana gelen insanlık dışı ve alçakça saldırıyı lanetledi.
TTB’den yapılan yazılı açıklamada, TTB heyetinin bölgede incelemelerde bulunduğu, yarın da TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Bayazıt İlhan‘ın da aralarında olacağı
emek, meslek ve insan hakları örgütleri temsilcilerinden oluşan bir heyetle birlikte
Suruç’ta basın açıklaması yapılacağı belirtildi. 20.07.2015

SURUÇ KATLİAMINI LANETLİYORUZ!

Bugün Suruç’ta meydana gelen insanlık dışı, alçakça saldırıyı lanetliyor,
saldırıda yaşamını yitirenlerin ailelerine, yakınlarına ve tüm halkımıza başsağlığı, yaralananlara acil şifalar diliyoruz.

Bugün Suruç’ta bir kez daha, barbarlığın, insanlık onurunu kaybetmişlerin,
masum insanlara neler yapabileceğine tanık olduk. Bugün, çocuklara oyuncak götüren gençlere kıydılar! Saldırıda onlarca genç yaşamını yitirdi, yüzlercesi yaralandı.
Yaralılar arasında meslektaşımız Dr. Çağla Seven de bulunuyor. Seven’e acil şifalar diliyoruz.

Biz, bu ortamı hazırlayanları da, katilleri de biliyoruz.
(AS: biz de biliyoruz!)

Emperyalizmin çıkarları ile Ortadoğu halklarına kan kusturanlar,
katilleri bu ülke coğrafyasında kollayanlar, besleyenler ve işbirliği içinde olanlar
bu katliamın gerçek sorumlularıdır.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyesi Dr. Şeyhmus Gökalp ve bölge
Tabip Odalarının temsilcilerinden oluşan bir kurul incelemeler yapmak üzere şu anda Suruç’ta bulunuyor. Yarın da, TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Bayazıt İlhan’ın da aralarında olacağı emek, meslek ve insan hakları örgütleri temsilcilerinden oluşan
bir kurul Suruç’ta incelemelerde bulunacak ve bir basın açıklaması gerçekleştirecek.

Türk Tabipleri Birliği olarak;

– Katliamın sorumlularının ortaya çıkarılmasında,
– Ölüme karşı yaşamı savunmada bütün gücümüzle mücadelemizi sürdüreceğimizi
tüm kamuoyuna duyururuz.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ

=============================

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz yasal meslek örgütümüz Türk Tabipleri Birliği‘nin
Suruç kıyımı (katliamı) hakkında basın açıklamasını paylaşmak istiyoruz..

Dileriz, bu dış güdümlü “denetimli karmaşa” (kontrollü kaos) durumundan
AKP siyasal rant devşirmeye girmesin..

Ancak pek iyimser olamıyoruz.
Bu düşüncemizi ve gerekçelerini son birkaç gündür sitemizde yer verdiğimiz yazılarımızda aktardık.. Dileriz biz yanılırız..

Tersi durum -iktidar partisinin acıyı siyasal ranta dönüştürme girişimleri-
bizi çok utandırıyor ve içimizi acıtıyor..

Dün besleyip büyüttükleri, her tüt lojistik, politik, psikolojik… desteği verdikleri ve
bir türlü ağızlarının “terör örgütü” demeye varmadığı kimi üst yöneticiler, bu gün IŞİD’e (DAEŞ) “teör örgütü” deme durumuna düştüler ise varın gerisini siz değerlendirin..

Sevgi ve saygı ile.
24 Temmuz 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

İşyeri hekimliği için Tabip Odalarının Çalışma Onayı gerekliliğini Danıştay da onadı!

 

http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/hukuk-5501.html

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın son yıllarda çıkartılan yasalarla
ortadan kalktığını savladığı işyeri hekimlerinin Tabip Odası onayı alması zorunluluğunun sürdüğüne karar verildi.

Danıştay 10. Dairesi ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun ayrı ayrı davalarda verdikleri kararlarda

“6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu’nun 4., 5. maddesi ile Ek madde 1′
de yer alan hükümlerine göre işyeri hekiminin atanmasında ilgili Tabip Odasının onayı gerektiği kuşkusuz olup, Tabip Odasının Tabip atamalarındaki rolünü ortadan kaldıran dava konusu düzenleme, Tabiplerin önemli organı olan Tabipler Odasına yasayla verilen yetkiyi ortadan kaldırdığından, hukuka uyarlık bulunmamaktadır.”

İşyeri hekiminin bir işyerinde görevlendirilmesinde Tabip Odasının “6023 sayılı yasa uyarınca meslek mensuplarının hak ve yararlarını koruma amacı doğrultusunda
bir değerlendirme yapacağı açıktır.”
sonucuna ulaşmışlardır.

Bu Kararlar, yıllardır Çalışma Bakanlığının Tabip Odası onayı olmadan
işyeri hekimi yetkilendirmesinde bulunmasının hukuka aykırı olduğunu saptamıştır.

İşyeri hekimliği yapan meslektaşlarımızın, Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimlerinin
(AS: OSGB) ve işyeri hekimi istihdam eden ya da görevlendirilen işyerlerinin
işyeri hekimlerinin çalışma durumlarıyla ilgili bilgileri Tabip Odaları ile paylaşmalarının Türk Tabipleri Birliği Yasası uyarınca zorunlu olduğunda artık bir duraksama yoktur.

Halen yetkilendirilmiş işyeri hekimlerinin saptanması ve durumlarının değerlendirilebilmesi için, Çalışma Bakanlığından, yetkilendirilen işyeri hekimlerinin
ve yetkilendirildikleri işyerlerinin bilgileri istenmiştir.

İşyeri hekimleri ve çalıştıkları yerlerle ilgili bilgilere erişildiğinde Tabip Odalarımızla paylaşılacaktır. Ancak söz konusu bilgi paylaşımı beklenmeden Odalarımızın bölgelerindeki işyerleri ve işyeri hekimlerine ulaşarak öncelikle Oda üyeliğini denetlemeleri, işyeri hekiminin çalışma yerlerine ilişkin bilgileri kayıt altına almaları,
daha sonra yapılacak değerlendirmeler için yararlı olacaktır.

Çalışma Bakanlığı’na gönderilen yazıya buradan erişebilirsiniz
Danıştay 10. Daire Kararına buradan erişebilirsiniz
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu Kararına buradan erişebilirsiniz

===============================

Dostlar,

Demokratik katılımcı yönetime köktenci biçimde karşıt bir politik anlayışı 12 Eylül 1980 ve 12 Mart 1971 süreçlerinde bile görmedik. AKP iktidarı tam bir TEK PARTİ DEVLETİ ve DİKTATÖRLÜĞÜ kurdu. Üniversite özerkliğinden tutunuz, TÜBİTAK ve TÜBA gibi bilimsel kurumların, TRT’nin, Adli Tıp Kurumu’nun özerkliğini, Yargı’nın bağımszılığını
darmadağın elde ederek olabildiğince kadrolaştı ve çok büyük ölçüde ele geçirdi.

AKP, Anayasa’nın 135. madesinin korumasındaki Kamu Kurumu Niteleiğinde Meslek Kuruluşlarına da hep musallat oldu, bunlardan en büyüğü olan TMMOB’nin yasasında vesayet kurucu değişiklikler yaptı. 6023 sayılı TTB (Türk Tabipleri Birliği) Yasasında da ciddi bir engellemeyi önceki Sağlık Bakanı Prof. Recep Akdağ döneminde yaşadık.

2 Kasım 2011’de TBMM açıkken çıkarılan 35 adet YGK (KHK, Kanun – Yasa Gücünde Kararname) arasında 663 sayılı bir YGK de vardı ki;

– SAĞLIK BAKANLIĞI ve BAĞLI KURULUŞLARININ TEŞKİLAT ve GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME
(2.11.2011, RG 28103, mükerrer; 60 asıl 12 geçici madde)

Künyesini yukarıya koyduğumuz 663 sayılı YGK, 1. maddesinde;

– Md. 1: “Bu KHK’nin amacı; Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının
örgüt, görev, yetki ve sorumluluklarını düzenlemektir.”

demekteyken; bir hükümete, Yürütme organına asla yakışmayan, en basit hukuk kurallarına bile uymaksızın, tümüyle etik dışı biçimde, adeta tuzak kurarak,
TTB Yasası’nın 1. maddesindeki örgütün görevleri arasında sayılan can alıcı düzenlemeyi aşağıdaki gibi tıpkı cımbızlayarak, 58. maddesi ile TTB’yi felç etmek etmişti :

– “tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak”

Utanç verici bir durumdu… Sağlık Bakanlığı yeniden yapılandırılıyor, görev ve yetkileri yeniden tanımlanıyordu.. Hiçbir ivediliği yokken konu üstelik kendilerinin mutlak çoğunlukta olduğu TBMM’den bile kaçırılarak YGK ile düzenleniyor ve YGK’nin
1. maddesindeki amaçtan sapılarak, adının kapsamı dışına çıkılarak bir korsan madde eklenip TTB de, deyim yerinde ise “bu arada hallediliveriyordu..”
TTB, Sağlık Bakanlığı’nın ilgili YGK’de sayılan “bağlı kuruluşu” değildir.
Ayrıca, yüz bini aşkın hekimin yasal meslek örgütü olan bu örgüt, kuruluş yasasının 1. maddesinde taa 1953’te kendisine verilen temel görev kapsamında

– “tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak”

görevini yapmayıp ne yapacaktır?? Bir hekim Sağlık Bakanı, kendi meslek örgütüne böylesine kin ve nefretle bakabilir mi?? Koskoca Bakanlar Kurulu nasıl bu nefret söylemi ve eylemine ortak olur?? Oysa yasal düzenleme TBMM’de yapılsa idi bir parça tartışılması olanağı doğardı, kamuoyunun bilgisi olur, Komisyonlarda, basında .. tartışılabilirdi..

Bunca “şark kurnazlığı” olsa olsa AKP’de olurdu. Bir tıp profesörü hekim olan Sağlık Bakanı Akdağ, kendi meslek örgütünü felç edecek bir yasal hileden hiç sıkılmıyordu.. Koskoca Bakanlar Kurulu da..

Bereket bu tuzak madde farkedilmiş ve Anamuhalefet CHP ikna edilerek Anayasa Mahkemesi’nde iptal davası açılmıştı. Bu yüz kızartıcı tuzak madde,
14.2.13’te Anayasa Mahkemesince iptal edildi.

Bu partinin adı “AK Parti” ise şu örnekteki yüz kızartan eylemin neresi AK’tır??
Bu partinin açık adı “ADALET ve KALKINMA Partisi” ise, söz konusu sefil YGK tuzağının neresi adaletlidir ve ne yanıyla ülke kalkınmasına katkı verecektir??
TTB yönetimi AKP yandaşlarının elinde olsaydı hiç kuşku yok bu tür mide bulandıran manevralara girişmeyeceklerdi. Üstelik, Anayasa m. 91 şu düzenlemeyi içeriyor :

* “… Kararnameler, Resmi Gazetede yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur. Yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler,
TBMM komisyonları ve Genel Kurulunda öncelikle ve ivedilikle görüşülür…”

Aradan 3,5 yılı aşkın bir zaman geçmiştir. Türkiye’nin dokusunu köktenci biçimde değiştiren bu 35 YGK’yi Yüce TBMM neden 3,5 yılda “ivedilikle” görüşmemiştir?
Bu davranış TBMM’nin kendini yadsıması ve yine Anayasaya göre devredilemez
yasama yetkisini (Anayasa m. 7 : Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük
Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez
.) Yürütme’ye bırakması demek değildir de
ne demektir??

Ve bu da demokratik parlamenter rerjimin yozlaştırılması demek değil midir??
Tek parti devleti – diktatörlüğü demek değil midir??

Batı ülkelerinde meslek örgütlerinin Türkiye’de olduğundan çok daha fazla yetkileri ve güçleri, olanakları, otoriteleri vardır.

Demokrasi çoğulculuktur ve iktidar  – yönetim yetkilerinin katılımcılıkla paylaşılmasıdır. Bu bağlamda AKP’nin demokrasi ile de zerrece ilgisi olmadığı bir kez daha görülmektedir.

Söz konusu Danıştay kararları bu bakımlardan ayrı bir önem taşımaktadır.

Hükümetlere, Anayasa m. 135 uyarınca kurulan ve korumaya alınan kamu kurumu niteliğinde meslek örgütleriyle dalaşmak – çekişmek yerine demokratik terbiye ile,
birlikte yönetim” anlayışını benimsemelerini önermek durumundayız.

Bağımsız yargı eliyle Yasama ve Yürütme’nin yargısal yolla hukuka uygunluk denetiminin ne denli yaşamsal olduğu bir kez daha görülmektedir. Bu 3’lü sacayağı yapısıyla sağlanan denge – denet (check&balance) sistemi rejimi bunalımlardan da koruyabilen bir sigortadır.

Türkiye’nin AKP’den ve benzer ilkel – demokrasi düşmanı – despotik rejimlerden kurtarılması öncelikli bir görev olarak önümüzde..

Sevgi ve saygı ile.
15 Temmuz 2015, Tunceli
(Karaca Köyü, Hozat)

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Akçakale Sınırı’ndan Türkiye’ye Sığınmacı Geçişi Hızlı Değerlendirme Raporu


Akçakale Sınırı’ndan Türkiye’ye Sığınmacı Geçişi
Hızlı Değerlendirme Raporu

TTB_logosu
Türk Tabİplerİ Bİrlİğİ, Akçakale Sınırından Türkİye’ye sığınmacı geçİşİnİ, sığınmacıların genel durumunu ve sağlık sorunları İle İlgİlİ SAPTAMA ve önerİlerİnİ raporlaştırdı.

 

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi ve Bölge Tabip Odaları adına bir kurul,
Suriye Tel Ebyad kentinde yaşanan çatışmalardan kaynaklı olarak Tel Ebyad’da yaşayan insanların Akçakale sınır kapısına yığılması üzerine sığınmacıların sağlık sorunlarını gözlemlemek, tespitler yapmak ve raporlaştırmak üzere Akçakale’de incelemelerde bulundu. TTB Merkez Konseyi Üyesi Dr. Şeyhmus Gökalp, Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Dr. Cengiz Günay ve Şanlıurfa Tabip Odası Üyesi Dr. Bulut Ezer’den oluşan heyet tespit ve önerilerini raporlaştırdı.

Okumak için lütfen tıklar mısınız??

AKCAKALE_SINIRINDAN_TURKIYE’YE_SIGINMACI_GECISI_RAPORU

Sevgi ve saygı ile.

28 Haziran 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Prof. Joseph Stiglitz : The Price of Inequality

Prof. Joseph Stiglitz :
The Price of Inequality..

Kapitalizmin savurgan tüketicilerine, konfor düşkünlerine Kapitalizmin kalesi ABD‘den yükselen bir ses..

Bu tehlikeli ve gittikçe artan küresel eşitsizliğin bilimsel ve kolay anlaşılır açıklaması ve aynı zamanda da kimi çözüm önerileri yine ABD’den geliyor:
Columbia Üniversitesi’nin Nobel iktisat ödüllü ekonomisti Prof. Joseph Stiglitz’in kitabından alıntılar.

Prof. Joseph Stiglitz
The Price of Inequality
W.H. Norton & Co. 2012, 2013

***

Merhaba… 

  • Ben Kapitalizm! Küçük kızlarınızı Barbie Bebeklerle büyüttüm, bugün sizden estetik operasyon için para istiyorlar diye neden şaşırıyorsunuz! Çıkarlarım uğruna kocaman bir moda endüstrisi yarattım! İstediğimi de elde ettim, 17 yaşındaki kızların çoğu
    dış görünüşlerinden rahatsız.
  • Ben Kapitalizm Bir kadının bir moda dergisini 15 dakika karıştırması kendi vücudunu beğenmemesine yetiyor!
  • Ben Kapitalizm bakış açınızı öyle bir değiştirdim ki, hırsız bir CEO’nun yaşam öyküsü sizin için “azim ve başarı öyküsü” olabiliyor.
  • Ben Kapitalizm ortalama bir insanın günde 5,5 saat TV izlediği, kitap okumadığı,
    tiyatro ve sinemaya çok az gittiği bir toplumda alaşağı edilmek gibi bir kaygım yok!
  • Ben Kapitalizm Steve Jobs tabii ki çok önemli biriydi, ancak %1’inizin ihtiyacı olan makineleri 3. Dünya Ülkelerinde, ucuz işçilerle üretmekte çok başarılıydı…
    Elbette bütün kapitalistler birer “aziz” gibi konuşacaklar, tıpkı Bill Gates gibi,
    150 milyon dolarlık 66 bin m2 bir evde yaşayan bir aziz!
  • Ben Kapitalizm benim yüzümden ortalık miras kavgaları yüzünden kanlı bıçaklı olmuş akrabalarla dolu. Her yıl 20 milyon çocuk açlıktan ölürken siz bir koşu bandının üstünde fazla yağlarınızı eritmek için ter döküyorsunuz!
  • Ben Kapitalizm benim yüzümden Dünyada 600 milyon obez ve 1,4 milyar açlık çeken insan var!
  • Ben Kapitalizm Starbucks için kahve üreten bir çiftçinin oradan bir bardak kahve
    satın alabilmesi için 3 gün çalışması gerek!
  • Ben Kapitalizm Uzak Doğu’da 9-12 yaş arası kızlar 200 dolara seks kölesi olarak satılıyorlar.
  • Ben Kapitalizm “serbest piyasa ekonomisi” dünyanın en büyük yalanı.
  • Ben Kapitalizm Amerikalıların % 24’ü eğer milyarder olmaları için bütün ailelerini reddetmeleri gerekecekse, bunu yapabileceklerini söylüyor.
  • Ben Kapitalizm kadınlara sesleniyorum! Lütfen birer obje haline geldiğinizi aklınıza getirmeden Victoria’s Secret’a koşun. Victoria’s Secret ülkelerine Türkiye de eklendi, avuç içi kadar çamaşıra 80 dolar verince çok mutlu olacağınızı garanti ediyorum!
  • Ben Kapitalizm 15 yaşındaki bir çocuğun iPad alabilmek için böbreğini sattığını duyunca zevkten dört köşe oldum!
  • Ben Kapitalizm Madonna‘nın yalnızca Londra’da 8 evi var, ortalama 600 evsize
    barınak olabilecek büyüklükte.
  • Ben Kapitalizm Tayland’da Disney fabrikası için çalışan bir çocuğun Disneyland’e girecek parayı çıkarması için 55 gün çalışması gerek. Afrika kıtası dünyanın
    altın rezervlerinin %90’ını elinde bulundurmasına karşın, dünyada yalnızca 4 Afrikalı milyarder var.
  • Ben Kapitalizm Afrika Kıt’asından her yıl 8,5 milyar $ değerinde pırlanta çıkıyor, Kıt’anın açlık sorununu çözmeye yetecek miktar…
  • Ben Kapitalizm siz pırlantalara bayılırsınız, Hindistan’da 1 milyon kişi günde 1,2 dolar kazanarak o pırlantaları üretiyorlar. Dünyayı sarışın kadınların güzel olduğuna inandırdım, bu yüzden Asya kıtasında 300 milyon kadın düzenli olarak beyazlatıcı sabun kullanıyor.
  • Ben Kapitalizm sizin yaşamlarına özendiğiniz Hollywood yıldızlarının % 64’ü
    kokain bağımlısı.
  • Ben Kapitalizm yılda 20 milyon çocuk açlıktan ölürken siz aynı T gömleği (tişörtü) haftada iki kez giymeye utanıyorsunuz.
  • Ben Kapitalizm siz hangi Tanrıdan bahsediyorsunuz, artık farkına varın,
    taptığınız tek Tanrı benim!
  • Ben Kapitalizm siz hangi Tanrıdan bahsediyorsunuz, Müslümanlar 5 yıldızlı
    Kabe manzaralı otellerinde, “ibadet” ederlerken?
  • Ben Kapitalizm siz hangi Tanrıdan bahsediyorsunuz, bütün Dünya Hıristiyan bayramı Noel’i salt alışveriş yapıp eğlenmek için kutlarken? ABD’de 7 milyon evsiz insanın olduğundan kimsenin haberi yok çünkü TV’de gördüğünüz Amerikalıların hepsi havuzlu villalarda yaşıyorlar.
  • Ben Kapitalizm yine başardım! Bütün kadınları dolapları tıka basa dolu olduğu halde giyecek hiçbir şeyleri olmadığına inandırdım. Dünya nüfusunun % 50’si
    Dünya kaynaklarının ve zenginliklerinin % 1’ine sahip.
    Dünya nüfusunun % 1’i dünya kaynaklarının ve zenginliklerinin % 50’sine sahip.
  • Ben Kapitalizm ve bankacılar benim evlatlarım. Amerikalıların % 85’i eğer ekonomik durumları daha iyiye gidecekse faşist bir hükumeti seçebileceklerini söylüyor..
    İşte bu kapitalin gücü! Sizi özgür bırakmayan, fikirlerinize sansür vuran, en sonunda
    polis kurşunuyla öldüren bir devleti kendi elinizle kurmanız ne tuhaf!
    Sizin ağzınızı burnunuzu kırıp hapse tıkmaları için bir devlet kuracak parayı,
    kendi vergilerinizle sağlamanız ne kadar tuhaf?
    Amy Winehouse gibi bağımlılara acırken, hepinizin birer bağımlı olduğunu unutmanız
    ne kadar komik!Zavallı tüketim bağımlıları…====================================

    Değerli arkadaşlar,

Ben de bu yazıya Dünya gelir dağılımındaki eşitsizliği gösteren bir grafik ekliyorum.
Gelir dağılımındaki adaletin ölçütü olan Gini Katsayısı gelişmiş Ülkelerde 0,3 ün altındadır. (Türkiye’de 0,4) Tüm Dünya için Gini Katsayısı benim hesaplarıma göre
0,63 çıkıyor ki, bu Dünyada müthiş bir adaletsizliğin varlığına işaret ediyor.

Kuresel_gelir_dagilimi_Gini_ve Lorenz_2015

 

Sevgilerimle. æ
25.6.2015

Prof. Dr. D. Ali ERCAN

======================================

Dostlar,

Sayın Prof. Ercan’a teşekkürler bu iletiyi paylaştığı için..
Ayrıca eklediği çok değerli küresel gelir dağılımı grafiği için..

Değerli Prof. Stiglitz’ten bu sitede çok söz edildi.. Örn.

Toplumsal (sosyal) sektörler söz konusu olduğunda uluslararası finans kurumları, maliyetlerin karşılanmasında ve devletin temel sağlık ve eğitim hizmetleri alanlarından aşamalı olarak çekilmesinde ısrar ediyor. Toplumsal sektörlerdeki
hedef seçme kavramı «korunmasız kesimler»in tanımlanmasıyla ilgili.
Toplumsal sektörlerdeki «düzenli programlar»dan, «seçilen programlar»a kaymayı zorlayan tasarruf önlemleri, okulların, sağlık kliniklerinin ve hastanelerin çöküşünün en önemli nedenleri arasında yer aldı.

  • “Ülkenin maliye bakanının eline bir ‘yapısal uyum programı(AS: SAP – Structural Adjustment Program) tutuşturulur. Bu aslında;
    KAN EMİCİLERİN İŞBAŞINA GEÇTİĞİ, BİR ÖLÜM FERMANIDIR !”
  •     Prof. J. Stiglitz’in aktardığı “ülkelere yardım  stratejisi”nin ilk aşaması ÖZELLEŞTİRME
    Stiglitz, bu noktada devreye siyasilerin girdiğini söylüyor. Devletin kurumlarının satışına itiraz yerine, siyasiler Dünya Bankası’nın isteğini “gönüllü olarak”  yerine getirerek yerel eleştirileri dindirmeye çalışıyorlar ve elektrik ve su gibi şirketleri özelleştiriyorlar.
    Bu kurumların satış bedelleri üzerinden yüklü bir komisyonun (Rüşvet!) varlığı
    ceplerini dolduruyor. “ABD Hükümeti bunu çok iyi biliyor” diyen Prof. Stiglitz,
    1995’te Rusya’da kamu kurumlarının elden çıkarılmasını örnek gösteriyor.
    Stiglitz’e göre ABD Hazinesi’nin «gizli raporu» şöyle :
  • Satışlar (Rusya’da) çok güzeldi ve Boris Yeltsin’in yeniden seçilmesi istendi.
    Bunun
    hileli bir seçim olup olmadığı ise o noktada hiç önemli değildi. İşin acı yanı, tüm bunların sonunda, Rusya’nın endüstriyel varlıklarının, ABD destekli Rus oligarşisinin eline geçmesi oldu. Böylece Rusya’nın ulusal geliri yarı yarıya azaldı.
    (RUSYA YOKSULLAŞTIRILDI!) 
    (www.zmag.org/Turkey/imdda.ht, 18.08.07)*****

Türkçemize çevrilen 2 kitabından da..
NTV’de Mithat Bereket ile yaptığı müthiş söyleşiden de…

Prof. Joseph STIGLITZ önemli bir kişilik.. NOBEL Ekonomi (İktisat) ödüllü. (2001, Bilgi Asimetrisi Kuramı ile..) ABD Kabinesinde Başkan Bill Clinton döneminde Ekonomi Bakanlığı yapmış ve kendisinin kabulü ile asıl kendisini pişiren ve gözünü açan görevi ise Dünya Bankası Başekonomistliği olmuş.. 3.5 yıl üstlendiği bu görevi hakkında anılarını kitaplarında aktardı. KüreselleşTİRme bağlamında yazdığı 4 kitaptan 2’si Türkçe’ye çevrildi :

– Küreselleşme ve Büyük Hayal Kırıklıkları
– 90’ların Yükelişi (1990’larda SSCB’nin çökertilmesinden sonra merkez kapitalist ülkelerde yaşanan hızlı yükselmeler…)

Birkaç kez Türkiye’ye geldi ve TV programları yaptı. NTV’de Mithat Bereket ile programında çok çarpıcı saptamaları oldu (28.4.2004)
ADAM SMITH NE YAZDIYSA GERÇEKLEŞMEDİĞİNİ söyledi!

M. Bereket’in şaşkınlıktan gözleri yuvalarından fırladı..

– “Ne diyorsunuz yani siz şimdi?? Adam Smith’in kuramı boşa mı çıktı??!  derken dehşet içinde idi.. Sanki 10. kuşaktan Adam Smith’in torunu, dünyayı yıkıma sürükleyen Liberalizm öğretisinin çöpe atılacak olmasından büyük endişe duymuştu!

*****

Kendisine teşekkür borçluyuz, “içeriden biri” olarak Kapitalizm illetinin içyüzünü dünyaya teşhir ettiği için… Bunları ve çok daha fazlasını

AÜTF DÖNEM 6 Semineri : KÜRESELLEŞtirME ve HALK(ın) SAĞLIĞI

derslerimizde 20 yılı aşan bir süredir paylaşmaktayız. 241 yansılık bu kapsamlı pdf dosyasına aşağıdaki adresten erişebilirsiniz..

http://ahmetsaltik.net/2014/11/14/kuresellestirme-ve-halk-sagligi/

Sevgi ve saygı ile.
25 Haziran 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİNE ÖDENEK YOK; KAYNAKLAR NEREDE?

CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİNE ÖDENEK YOK;
KAYNAKLAR NEREDE?

Kamusal sağlık kurumlarını, yerli – yabancı sermaye destekçileri rakip görüyor..
Onları çökertmek ve teslim almak gerek ki, “ördekler özel sağlık kurumlarının
örümcek ağlarına düşsünler..

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, bizim de mezun olduğumuz (1977) İstanbul Tıp Fakültesi‘nin yavrusudur. 1967’de kurulmuş ve hızla gelişerek 500’leri aşan öğretim üyesi,
iki bini aşan yatak kapasitesi ve yüksek teknolojisi ile ülkemizin tıp ve sağlık bilimlerinde
amiral gemilerinden biri oluştur. 58 yılda binlerce hekim ve sağlık çalışanı yetiştirmiştir. Yüzbinlerce hastaya şifa kaynağı olmuştur. Tıp bilimlerine önemli bilimsel katkı vermiştir.

Gerek İstanbul Tıp Fakültesi, gerekse Cerrahpaşa Tıp Fakültesi iktidar tarafından hedefe oturtulmuştur. Bilerek ve isteyerek çökertme operasyonu uygulanmaktadır. Bu 2 özerk
ve güçlü devasa sağlık ve bilim kurumu, hastanelerinden yoksun bırakılarak şehir hastaneleri ile affiliye edilerek bitirilmek istenmektedir. Çok değerli arsaları da talan edilecektir.
Üniversite özerkliği iyice bitirilecektir. 2. sıradan atanan hekim olmayan rektörün asıl görevi budur. Trilyonluk rantlar yandaşlara peş keş çekilecektir. İstanbul Tıp Fakültesi’nin depremde hasar gören Çocuk Kliniği yıllardır -kasten- yaptırılmamaktadır! 1. sırada rektörlük seçimini kazanan, 2. adaya en az 300 oy fark atarak 1200’leri aşan oy alan İstanbul Tıp Fakültesi’nden Psikiyatri Profesörü Raşit Tükel, gerçekte bu yüzden Bay RTE tarafından atanmamıştır.

Hücrelerimize dek utanıyor ve kızarıyoruz bu yapılan ve planlananlardan..
Ülkemize, insanımıza, halk sağlığına, tıp bilimlerine ihanet değildir de nedir bu yapılanlar??

Yazıklar olsun…

TBMM’de mutlaka AKP dışında bir koalisyon kurulmalı
ve tüm bu insanlık dışı eylemlerin hesabı sorulmalıdır..

Sevgi ve saygı ile.
23 Haziran 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

2014’te 3065 kişi intihar etti!

TÜİK:
2014’te 3065 kişi intihar etti! 

Kaba intihar hızının en yüksek olduğu il yüz binde 11,63 ile Tunceli oldu.

Yurt Gazetesi
19 Haziran 2015 

http://www.yurtgazetesi.com.tr/yasam/tuik-2014-te-3-bin-65-kisi-intihar-etti-h90782.html

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre; ölümle sonuçlanan intihar sayısı,
revize edilen (AS: gözden geçirilen) 2013’te 3252 iken, 2014’te 3065 oldu. İntihar edenlerin %74,3’ünü, %25,7’sini kadınlar oluşturdu. Kaba intihar hızının en yüksek olduğu il yüz binde 11,63 (AS: 11.63E10-05) erkekler ile Tunceli oldu. Kaba intihar hızı 2013’te yüz binde 4,27 iken, 2014’te yüz binde 3,97 oldu. Başka bir anlatımla 2014’te her yüz bin kişiden yaklaşık 4’ü intihar etti. Kaba intihar hızı illere göre incelendiğinde, 2014 yılında kaba intihar hızının
en yüksek olduğu il yüz binde 11,63 ile Tunceli oldu. Tunceli’yi yüz binde 9,03 ile Bingöl ve yüz binde 8,26 ile Edirne izledi. Kaba intihar hızının en düşük olduğu il ise yüz binde 1,06 ile Bartın oldu. Bartın ilini yüz binde 1,07 ile Çankırı ve yüz binde 1,28 ile Bayburt izledi.

EN YÜKSEK YAŞA ÖZEL İNTİHAR HIZI 80-84 YAŞ DİLİMİNDE

Yaşa özel intihar hızları incelendiğinde, 2013’te en yüksek intihar hızı yüz binde 9,92 ile
85+ yaş diliminde, 2014’te ise yüz binde 8,07 ile 80-84 yaş diliminde görüldü. Her iki yılda da en düşük intihar hızı 2013 için yüz binde 0,84 ve 2014 için yüz binde 1,17 olarak 15 yaş altında gerçekleşti. En yüksek yaşa özel intihar hızının 2013’te erkeklerde yüz binde 20,97 ile 85+ yaş diliminde, kadınlarda ise yüz binde 5,52 ile 15-19 yaş diliminde olduğu; 2014 yılında erkeklerde yüz binde 15,08 ile 80-84 yaş diliminde, kadınlarda ise yüz binde 4,30 ile 15-19 yaş diliminde olduğu görüldü. İntihar sayıları yaş dilimi ve cinsiyete göre incelendiğinde,
2013’te olduğu gibi 2014’te de yaş dilimleri arasındaki cinsiyet farklılığının belirgin olduğu görüldü. Erkek intiharlarının 15 yaş altı intiharlar dışında tüm yaş dilimlerinde kadın intiharlarından daha çok olduğu belirlendi. Cinsiyetler arasındaki farklılığın en yüksek olduğu yaş diliminin 20-24, en az olduğu yaş diliminin ise 15 yaş altı ile 85 yaş ve üzerinde olduğu görüldü.

İNTİHAR EDEN KİŞİLERİN %24,9’u İLKÖĞRETİM BİTİRMİŞ

İntihar eden kişilerin 2013’te %21,2’si ilköğretim mezunuyken 2014 yılında bu oran % 24,9 oldu. İlköğretim bitirenlerini 2014’te %22,5 ile ilkokul, % 19,9 ile lise ve dengi okul ve %10,6 ile okuryazar olup bir okul bitirmeyenler izledi. Nedeni belirlenemeyen intihar oranı, 2013’te % 54,1 iken 2014 yılında bu oran %52,9’a düştü. İntihar nedenleri arasında 2013’te ilk sırada %16,1 ile hastalık gelirken, bunu %9,3 ile aile geçimsizliği ve %6,8 ile geçim zorluğu izledi. Bu oranlar, 2014’te sırasıyla hastalık %17,9, aile geçimsizliği %9,0 ve geçim zorluğu %8,4 oldu.

İNTİHAR EDEN KİŞİLERİN % 47,7’Sİ EVLİYDİ

İntihar eden kişilerin medeni durumu ele alındığında, 2013’te intihar eden kişilerin %48’inin evli, % 39,3’ünün hiç evlenmemiş, % 5,5’inin boşanmış, %4,2’sinin eşi ölmüş olduğu görüldü. Medeni durum dağılımının 2014’te %47,7 ile evli, %39,1 ile hiç evlenmemiş, %7,3 ile eşi ölmüş ve %4,4 ile boşanmış kişilerden oluştuğu gözlendi. Cinsiyete göre medeni durum incelendiğinde, 2014’te intihar eden erkeklerin %49,3’ünün evli, %38,8’inin hiç evlenmemiş, intihar eden kadınların ise %43,1’inin evli, %40,2’sinin hiç evlenmemiş olduğu görüldü.

==========================================

Dostlar,

AKP döneminde 14 Kasım 2013 – 8 Haziran 2015 arasında yaklaşık 12,5 yılda 40 bine yakın yurttaşımız canına kıydı.. (Dünyada 170 ülke içinde 93. sıradayız, E yüksek Guyana,
en düşük S. Arabistan, DSÖ – 2013)

Neden toplumumuzda acılar, onlarla başetme olanaklarından daha ağır basıyor??

Ya canına kıyılanlar ?

14 katına dek artan kadın cinayetleri??

SHÇEK yurtlarında ırzına geçilen Devlete emanet kız çocukları??

Hangi iktidarın sicili böylesine acı ve utanç verici olaylarla ve bunca doluydu??

Bu bağlamda bir Hükümet ya da TBMM araştırması – raporu var mı; niye yok?

Sevgi ve saygı ile.
19 Haziran 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com