Yazar arşivleri: Ahmet SALTIK

Ahmet SALTIK hakkında

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın özgeçmişi için manşette tıklayınız: CV_Ahmet_SALTIK Hekim (Halk Sağlığı Profesörü), Hukukçu (Sağlık Hukuku Uzmanı) Mülkiyeli (Kamu Yönetimi - Siyaset Bilimci)

Latin Amerika’nın Milli Kahramanları Paneli…


Dostlar
,

Önemli bir panel duyurusunu paylaşmak istiyoruz..

Ulusal Strateji Merkezi tarafından düzenlenen ve Küba Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Jorge Quesada Concepcion, Ankara Üniversitesi Latin Amerika Çalışmaları
Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mehmet Necati Kutlu ve
İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Semih Koray’ın sunum yapacakları

Latin Amerika’nın Milli Kahramanları Paneli…

Sunum Başlıkları:

Jorge Quesada Concepcion: Jose Marti

Prof. Dr. Mehmet Necati Kutlu: Simon Bolivar ve Atatürk

Prof. Dr. Semih Koray: Milli Kahramanlar ve 21. Yüzyıl Sosyalizmi

Yer : Ankara Halk Tiyatrosu Kültür Merkezi
Menekşe 1 Sokak No: 8, Kızılay / Ankara
Gün : 25 Mayıs 2013, Cumartesi, saat 14.00

Posteri görmek için lütfen tıklar mısınız??

Kuba_Buyukelcisi_konf.25.5.13

Sevgi ve saygı ile.
23.5.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Selçuk Erez : Fazıl Say Yanlış Yaptı..

Cumhuriyet Dergi 19.05.2013
 file:/Users/apple/Desktop/1417%20pazar/indd/19PD07/%2019%20MAYIS%202013:KELLE%20FOTOLAR:DSELCUK.jpgFazıl Say yanlış yaptı

SELÇUK EREZ
wwwçselcukerrz.com

Ünlü piyanist ve bestecimiz Fazıl Say, tvitter hesabında Ömer Hayyam’ın “Cennet-i âlâ meyhane midir?” diye soran şiirinden bölümler aktardığında,
“bir kesimin benimsediği dini değerleri aşağılama” suçundan 10 aylık hapis cezasına çarptırılmış, cezanın 5 yıllık denetimli serbestlik koşuluyla uygulanmasına ve
hükmün açıklanmasının ertelenmesine karar verilmişti. Avukatının itirazı üzerine
29. Asliye Ceza Mahkemesi’nin yargıcı,  bu hükmün kaldırılmasına karar verdi.
Fazıl Say şimdi yeniden yargılanacak.

Bizce Sayın Bay Say yanlış yapmıştır ve yanlışı, bunca doğru dürüst Türk şairi varken tutup Acem şairinden örnek vermeye yeltenmesidir!

“Koca başlı koca kadı
Sende hiç din iman var mı?
Haramı, helali yedi
Sende hiç din iman var mı?”

diye sormuş ulusal ozanımız Pir Sultan Abdal dururken Fars şairinden örnekler aktarma doğru değildir:

“Ey zahit şaraba eyle ihtiram
Müslüman ol terk et bu kilükali (dedikoduyu)
Ehline (anlayana) helaldir na-ehle (anlamayana) haram
Biz içeriz bize yoktur vebali (günahı)”

demiş Harabi dururken Ahmedinejad’ın bile sevmediği Hayyam’dan şiirler okumak ayıp değil midir?

Ya Nefi? Keşke

“Sattınız iki soysuz bir olup hanlığı
Kimseyi etmedünüz bu işe mahrem”

diyen Nefi’den birkaç mısra aktarsaydınız Sayın Say!

Sonra,

“Abdest alsan aldın demez
Namaz kılsan kıldın demez
Müftü gibi haram yemez
Şeytan bunun neresinde”

diyen Bolulu Dertli’nin bağlamasını yani bir müzik enstrümanını konu edinen şiiri
size daha yakışmaz mıydı?

“Sırat kıldan incedir, kılıçtan keskincedir
Varıp anın üstüne, evler yapasım gelir”

demiş olan Yunus Emre’nin hiç olmazsa yüzyıllarca önce dillendirdiği o dehşetli öngörüsünü yazsaydınız Twitter’ınıza:

“Derviş Yunus bu sözü, eğri büğrü söyleme
Seni sigaya çeken bir Molla Kasım gelir!”

Lütfen Türk şairlerine de yer verin Twitter konserlerinizde ki,
sizi ayağa kalkıp alkışlayalım ve yüzlerce kez “bis”leyelim.

19 Mayıs Kutlaması

Dostlar,

19 Mayıs bayramımız bağlamında sitemize konulması dileğiyle bize ulaşan yazılar, makaleler sürüyor ve sizlerle paylaşmaktan sevinç duyuyoruz..

Bunlardan biri de, değerli öğretmenimiz, ADD Bilim – Danışma Kurulu Başkanı
Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan
‘dan.. Sayn Ercan bu sitede bizden sonra
en çok yazısı yer alan yazar bildiğiniz gibi.

Özlü değerlendirmesi aşağıda..

Sevgi ve saygı ile.
22.5.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=================================

19 MAYIS KUTLAMASI

portresi

 

 

 

 

Prof. Dr. D. Ali ERCAN
ADD Bilim – Danışma Kurulu Başkanı

20’nci yüzyılın en büyük Devlet Adamı Mustafa Kemal Atatürk‘ün önderliğinde,
tüm mazlum milletlere örnek olan bir hareketin, emperyalizme utkulu başkaldırının 94’üncü yıldönümünde esenlikler diliyor, saygılar sunuyorum.

19 Mayıs 1919 tarihi, deyim yerindeyse, Devletimizin,
Türkiye Cumhuriyeti’nin ana rahmine düştüğü gündür.

Yokluklar içinde, kan ve ateşle yoğrulmuş, çetin mücadelelerle dolu,
1682 uzun günün sonunda, işgal altındaki, yıkık ve bitik Anadolu’dan,
29 Ekim 1923’te yepyeni bir Ulus, yepyeni bir Devletin, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşu Dünyaya ilan edilmiştir.

Bu nedenle 29 Ekim Türklerin en büyük bayramıdır.
Elbette bu sürecin ve Devrimlerin mimarı ve önderi, tüm Dünyanın övgüyle,
hayranlıkla, saygıyla andığı Gazi Mustafa Kemal Atatürk‘tür…

Tüm Ulusumuza armağan Cumhuriyet Bayramımızın yanı sıra,
Mustafa Kemal ve dava arkadaşlarının Milli Kurtuluş savaşını başlatmak üzere Samsun’a çıktıkları gün olan 19 Mayıs (1919), BMM’nin açılış günü 23 Nisan (1920) ve
Ordularımızın emperyalistleri ve yardakçılarını vatanımızdan söküp attığı 30 Ağustos (1922) günleri de bu sürecin önemli kilometre taşları olarak Ulusal Bayramlarımızdır.

Mustafa Kemal Paşa;

– 23 Nisan’ı çocuklara,
– 19 Mayıs’ı gençlere,
– 30 Ağustos’u askerlere (üniformalı gençlere)  
– 29 Ekim’i tüm ulusa armağan etmiştir.

Durum böyleyken bu 4 önemli günü ne yazık ki bir türlü içselleştirememiş,
Mustafa Kemal’le ve Laik Cumhuriyetle süregen (kronik) sorunlu gerici, bölücü, yardakçı ve yaltakçı kesimi, ellerine geçirdikleri siyasal ve ekonomik olanaklarla ve dışarıdan buldukları desteklerle ve gittikçe artan bir cüretle Ulusal Bayramlarımızın coşkuyla kutlanmasına engeller yaratmaya, onları silikleştirmeye, sıradanlaştırmaya, önemsizleştirmeye, unutturmaya çalışıyorlar.

Buna karşın, Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın ruhunu taşıyan yurtseverler, Kemalistler, onurunu ve vicdanını satmayan yurttaşlar, Cumhuriyeti korumaya azimli,
dirençlerini sürdürüyorlar.

Bu gerçeğin ayrımında olarak bizlere düşen görev;

  • Her şeye karşın Laik Cumhuriyeti, Ulus ve Ülke bütünlüğümüzü
    sonsuza dek korumak ve savunmak,
  • Hurafelerle beyinleri bulandırılmak istenen insanlarımızı somut bilgilerle
    donatmak ve yaşamsal gerçekleri öğretmek, aydınlatmaktır.

Bayramımız kutlu olsun !

Prof. Dr. D. Ali Ercan
ADD Bilim ve Danışma Kurulu Başkanı

YENİDEN 19 MAYIS

Dostlar,

“Atatürk’ü Anma; Gençlik ve Spor Bayramı” haftası sürüyor..

Siyasal iktidar görmezden gelse de..

Başbakan, bilmem kaçıncı yıldır üstüste kutsal ulusal bayramlarımızda
değişik gerekçelerle bulunmasa da..

Yeni Gençlik ve Spor Bakanı (Suat Kılıç), Reyhanlı’daki acı katliamı bahane ederek
19 Mayıs Konserlerini iptal etse de..

Reyhanlı’da siyasal iktidarın tartışmasız 1. derece sorumlu olduğu kırımda kurban sayısı resmi olmayan rakamlarla yüz’ü aştığı halde ulusal yas ilan etmeyen ama
olay günü (11 Mayıs 2013, öğlen saatleri) Burhan Kuzu‘nun oğlunun – 2 bakanın da katıldığı- o gün akşamki düğününü iptal etmeyen bir anlayışla karşı karşıya olsak da..

Bildiğinizi üzere bu konuda sitemize epey yazı, makale koyduk.

Bizim 17 Mayıs 2013 günü İzmit’te verdiğimiz konferansın power point yansılarını da..

Şimdi de Sayın Ertuğrul Gezenoğlu‘nun çok öğretici makalesini paylaşmak istiyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
22.5.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===============================

Yeniden 19 Mayıs

ERTUĞRUL GEZENOĞLU
15.5.2013, www.add.org.tr

Ulu önder Atatürk 1927 yılında Nutuk’a ‘’19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktım.‘’ diyerek başlamıştır. Genel kabul gören tarihlere göre 19 Mayıs 1919 Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı, 9 Eylül 1922 bitişidir. Ama özellikle İzmir’de yaşayan bizler için Ulusal Kurtuluş Savaşı İzmir’in işgali olan 15 Mayıs 1919’da Hasan Tahsin’in düşmana attığı
ilk kurşun ile başlamış ve 9 Eylül 1922’de bitmiştir. Yani Ulusal Kurtuluş Savaşı İzmir’de başlamış ve İzmir ‘de biterken aynı anda Kuruluş dönemi başlamıştır.

Hasan Tahsin’in İzmir için ayrı bir önemi vardır ve her yıl artan bir katılımla
15 Mayıs günü anma töreni yapılmaktadır.

Hasan Tahsin’in attığı ilk kurşun direnişin başlangıcı olmuş, Efeler düşmana karşı çete savaşlarını başlatmış ve ülkenin her yerinde direniş hareketleri önce cemiyetlere daha sonra da Kuvay-ı Milliye’ye dönüşmüştür.

Bu gelişmeler yaşanırken Atatürk Anadolu’yu kongrelerle dolaşarak 23 Nisan 1920’de Ankara’da BMM‘ni toplamıştır. Yokluklar ve zorluklar içinde çalışan İlk Meclis üyelerinin tümünü minnet ve saygı ile anıyorum.

Meclisin açılması ile, direniş hareketleri sonucu oluşan Kuvay-ı Milliye, düzenli bir Türk Ordusu’na dönüştürülerek Ulusal Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlandırılmıştır.

Lozan’da ülkenin tapu senedi emperyalistlere kabul ettirildikten sonra (24 Temmuz 1923), sıra Cumhuriyet’in ilanına gelmiştir (29 Ekim 1923).

Adeta kıyametin koptuğu nokta 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilan edildiği andır.

O ana dek Atatürk ile birlikte olan birçok komutan Atatürk’ün karşısında yer almışlardır.
Bundan sık sık söz etmekten amacım, genellikle devrim karşıtlığının 14 Mayıs 1950’de başladığı şeklindeki yanlış düşüncenin değişmesini istediğimdendir.

14 Mayıs1950 –  27 Mayıs 1960 devrim karşıtlarının ilk iktidar dönemidir. Ne acıdır ki, ülkeye demokrasiyi getiren, muhalefet olmayı içine sindiren, bir anlamda iktidar olmalarının önünü açtıkları tarafından daima Atatürk’ün yanında yer almasından olsa gerek, en çok saldırılan kişi İsmet Paşa olmuştur. Bugün de aynı haksızlıklar aymazlık derecesinde yapılmaktadır.

Bu düşünceleri aklımdan geçirirken duyduğum bir cümle beni etkiledi. Cümle şöyle idi;

“ Hep Atatürk’ün silah arkadaşları diyoruz ama Atatürk’ün fikir arkadaşlarından bahsedenimiz yok, çünkü O’na fikir arkadaşlığı yapan yoktu.”.

Bana göre bu cümle, ‘’İsmet Paşa dışında fikir arkadaşlığı yapan yoktu.” şeklinde bitmeliydi ama yine de çok önemli bir tespit olduğunu düşünüyorum.

Bu cümleyi geniş anlamda değerlendirirsek;

Eğer İsmet Paşa dışındaki komutanlarla 29 Ekim 1923’teki ayrışma olmasaydı;
Serbest Fırka olayı yaşanmaz, isyanların etkileri az olurdu. Ülkenin, 1929 Dünya Ekonomik Krizinin de yaşandığı o zorlu ilk yıllarda enerji birlikteliği sinerjiye dönüşeceğinden hem kalkınmada hem de Devrimci atılımlarda kısa sürede daha hızlı sonuçların alınması olanaklı olabilirdi.

Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda büyük bir özveri ile cephelerde başarıdan başarıya koşan komutanların utku (zafer) sonrası Atatürk’le savaşta olduğu gibi baş başa vererek yani O’na silah arkadaşlığından sonra fikir arkadaşlığı yapmaları durumunda ortaya çıkacak tablonun getireceği olumlu sonuçlarla Kuruluş dönemi daha verimli olabilirdi.

Musul – Kerkük sorunu aynı Hatay sorunu gibi çözülerek Misak-ı Milli sınırlarına katılmış olurdu. Böyle bir durumda petrolü olan Türkiye’nin ulaşacağı olumlu noktayı tahmin etmek zor değildir. Karma ekonomi uygulaması ile adeta yoktan var edilen kamu iktisadi kurumlarının (KİT) yanı sıra özel sektör de kısa zamanda gelişme sağlayacağından, sanayileşme kısa zamanda ülkeye yaygın bir biçimde dağılacaktı.

İşte bu tabloyu çok iyi hesap eden emperyalistler, ülkede birçok isyanı körükleyerek
Musul – Kerkük’te istediklerini elde etmişlerdir.

Köy Enstitüleri projesi daha erken başlayabilir, toprak reformu rahatça yapılabilir,
1930 ekonomik krizi fırsata dönüştürülebilirdi. Cepheleşmelerin en büyük nedeni olan cehaletin yenilmesi, ulusal gelirin hakça paylaşılması sağlanabilirdi. Böylece Cumhuriyet’in Halkçılık ilkesi sosyal devlet anlayışı ile birleşerek özgür ve mutlu toplum ideali gerçekleşmiş olurdu.

Kentlere gelenlerin kentli olmasını sağlamak için açılan Halkevleri kırsal kesimden daha bilinçli olarak gelecek olanlarla kucaklaşarak kültürlü, düzenli, mutlu kentlerin oluşması sağlanabilirdi. Şehirlerde ister gecekondu deyin, ister varoş , böyle bir kesim oluşmaz , çarpık kentleşmenin önüne geçilebilirdi.Kentler büyük çapta göçler ile boğulmazdı.

Tüm bunlar senin varsayımların denilebilir ama yaşanan acı gerçekler somut olarak belleklerimizde silinmeyecek izler bırakarak yerlerini almışlardır.

Yaşananlar yaşanmıştır ama bunlardan yeterince ders alınmış mıdır?
Bu soruyu olumlu yanıtlamak olanaksızdır. Aksine daha önce yaşanan ve unutulması gereken olayların abartılarak gündeme getirilmesi ile cepheler arası keskinleşmeye doğru gidildiği kanaati toplumda oluşmaya başlamıştır.

– 19 Mayıs 2012 öncesi ulusal bayramlara kısıtlama getiren genelge,
– kimi operasyonlarda Nutuk ve Gençliğe Hitabe’nin kayıtlara geçirilmesi,
– bir bölüm medyada Atatürk’e yapılan kabul edilemez saldırılara savcılarca izlemsizlik (takipsizlik) kararlarının verilmesi,
– iktidarın Türk Milleti sözünü kullanmaması,
– kimi toplantılara Türk bayrağının sokulmaması,
– bazı toplantılara saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlanmaması,
– T.C. ibaresinin kimi kamu kuruluşlarından kaldırılması,
– Atatürk resimlerinin indirilmesi,
– 21 Mart 2013 Diyarbakır mitingi ile 8 Nisan 2013 Silivri olaylarının karşılaştırılması bitmeden
– akil insanların toplantılarının yapılış biçimi, protestolara karşı
sert müdahaleler,
– 1 Mayıs 2013 İstanbul olayları..

toplumda geniş bir tepki oluşmasına neden olan gelişmelerdir.

Ülkenin bölünmez bütünlüğüne, Atatürk’e, Türk bayrağına, Atatürk ve Cumhuriyet’in devrim ve ilkelerine sıkı sıkıya bağlı olanların marjinal diye nitelendirilmesi ve adeta
yok sayılmak istenmesi ülkemize aymazlık derecesinde yapılan bir kötülüktür.

Şu bilinmelidir ki; kendini yurtsever ve ulusalcı kabul edenler hiç de az değildir.
Sessiz bir çoğunluk olarak vakur bir şekilde sabretmektedirler. 29 Ekim 1923’ten başlayarak Atatürk’ün karşısında yer alanlar nasıl halkın gönlünde yargılanarak mahkum olmuşlar ise , yurtsever ve ulusalcılara yapılanları da halk gönlünde yargılayıp mahkum edecektir.

Bundan sonra yapılacak seçimlerde halkın gerçekleri görmesi sağlanarak sandıkta demokratik yoldan alınacak seçim zaferleri ile tekrar Atatürk Cumhuriyeti’ne kavuşulması, ülkemizin geleceğinin tek çıkış yoludur.

Önemli olan bugünlerde gerekirse bedel ödeyerek doğru yerde durabilmektir.
Doğru yerde duranları, şu anda bedel ödemekte olanları ve bu uğurda bedel ödeyeceklerini bilerek direnenleri en içten duygularla selamlıyorum.

Başta Ulu Önder Atatürk olmak üzere bu ülke için şehit ve gazi olanları minnetle anıyor, güller ve ışıklar içinde yatmalarını diliyorum.

Bedel ödeyenler ve ödeyecek olanlar; güçlerini Türk Milleti’nden, Atatürk’ten ve damarlarındaki soylu (asil) kandan almaktadırlar.

NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!…

Kaygı ve saygılarımla…

Ertuğrul GEZENOĞLU
19 Mayıs 2013

Samsun’dan Getirilen Toprak ve Bayrak Anıtkabir’de Karşılanıyor..

Dostlar,

Samsun’dan Getirilen Toprak ve Bayrak Anıtkabir’de Karşılanıyor..

Samsun İlk Adım İskelesi‘nden genç bisikletlilerce getirilen “toprak ve bayrak”,

yarın, 22 Mayıs 2013 günü saat 14:30’da Anıtkabir’in Tandoğan kapısında

gençlerden teslim alınacak ve ATA’mıza sunulacak.

Gençleri ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan ve yurttaşlar, ADD yöneticileri ve üyeleri karşılayacaklar..

Tören herkese açık ve herkes çağrılı..

Bekliyoruz..

Bir zamanlar Ankara Valilerinin hatta Başbakan – Cumhurbaşkanı’nın yaptığı
bu kutsal görev, devr-i AKP‘de artık yapılmıyor!?..

Çoook hazin ve nankör – vefasız bir görünüm.. ve bu lanetli (meş’um) gidişin
tez elden, mutlkaka durudurulması gerek..

Türkiye’ye hiç yakışmıyor..

Bu bakımndan, yurseverler fiilen (de facto) görev başında..

19 Mayıs Özgürlük ve Bağımsızlıktır
19_Mayis_2013_Anit_Kabir'de_Samsun_topragini_karsilama
Sevgi ve saygı ile.
21.5.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
ADD Bilim – Danışma Kurulu Yazmanı

19 Mayıs Özgürlük ve Bağımsızlıktır..


19 Mayıs Özgürlük ve Bağımsızlıktır..

19 Mayıs, Türk ulusunu yok olmaktan, Mustafa Kemal‘in deyimiyle “diri diri mezara gömülmekten” kurtaran  gücün; doğru tanımı ile ulusal egemenlik, özgür  yaşamak ilkesidir. Gerçekten 19 Mayıs; ulusu ve yurdu uğradığı saldırıdan kurtarmanın da,
gerçek kurtuluş demek olan “bir daha kurtulmak zorunda kalmamanın” da güvencesinin, ancak ulusun kendi yönetimini kendi eline alması,
kerameti kendinden menkul hiçbir inanca, düşünceye, kişiye ya da gruba bırakmaması ile olanaklı olduğunu temel alan bir ulusal uyanışı, dünyaya örnek bir Kurtuluş Savaşını simgelemektedir. Bugünkü iktidar, işte bu uygarlık tasarımının amansız karşıtıdır.
Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki Türk devrimlerinin ulusal bağımsızlık, demokratik düzen, uluslararası barış, ekonomik kalkınma, çağdaşlaşma ve demokratik önderlik … alanlarında insanlığa 21. yy’da da örneklik edecek değerdeki tüm katkıları; 19 Mayıs’tan başlayarak böyle bir özgürlük ve bağımsızlık düzenini temel almış olmasından dolayıdır. Bütünüyle Misak-ı Milli ve Cumhuriyet Devrimleri bu niteliktedir.
Atatürk‘ü tanıyan yeryüzündeki tüm erdem sahibi aydınların O’na içten gelen
derin bir saygı ve sevgi duymakta olmalarının gerçek nedeni de budur.

Profesör Villalta’nın vurguladığı gibi;

Atatürk, insanlık tarihinin kaydettiği zafer taklarının altından,
asıl olarak bütün zamanların en büyük komu­tanlarından biri özelliği ile değil,
yöneticilerini seçmekte, kendi dü­şüncelerini benimsemekte, vicdani inançlarında
tam an­lamıyla özgür olan ve seçim hakkına sahip bir ulus yaratarak geçmiştir.”

Bugün “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olduğu Anayasa Mahkemesi kararı ile saptanmış olan iktidarın 19 Mayıs karşıtlığı; ancak Cumhuriyetle amaçlanan
“çağdaş topluma” karşı olmasıyla, toplumu ve özellikle genç kuşakları Orta Çağ karanlığında tutma isteği ile ve BOP’un tüm İslam dünyasına yönelik sömürgeci erekleri önünde böyle bir Atatürk Türkiyesi’nin engel olduğunu görmesiyle açıklanabilir.

Türkiye’nin en büyük ulusal demokratik kuruluşu olarak, Atatürkçü Düşünce Derneği çeyrek yy’a yaklaşan bir çalışma dönemini geride bırakmıştır. Bu süre içinde,
Türkiye’nin her bölgesinde örgütlenen Derneğimiz, ülkenin her köşesine yetişmeye çalışmış ve tıpkı ulusal kurtuluş savaşı günlerinde olduğu gibi emperyalizme karşı
Misak-ı Milli sınırları içinde yaşamakta olan bütün Türk vatandaşlarını ulusal birlikteliğe yönlendirmeye çalışmıştır. Her türlü ırkçılığa, bölücülüğe ve şeriatçılığa karşı çıkarak çağdaş cumhuriyet ilkelerini sarsılmaz bir inanç ile savunan Derneğimiz, bu örnek tutumu ile ülkedeki iç çatışma ve gerginlik dönemlerinin aşılmasında olumlu roller oynamıştır.

Atatürkçü Düşünce Derneği çatısı altında bir araya gelen bizler ve tüm Atatürkçüler,
tıpkı ulusal kurtuluş savaşı günlerinde olduğu gibi, ülkenin birliği ve bütünlüğüne
sonuna dek sahip çıkacak; ülkeyi yeni bir Ortaçağa sürüklemek isteyen bölücü ve işbirlikçi cemaatlere karşı cumhuriyetçi çizgide direnerek, laik ve çağdaş cumhuriyet düzeninin sonsuza dek yaşatılmasını görev bileceğiz.

19 Mayıs 1919’dan 19 Mayıs 2013’e gelmek kolay olmadı.
Ama her türlü zorluğa karşın Türk Ulusu bunu başarmıştır.
Atatürkçü Düşünce Derneği olarak, her 19 Mayıs’ta ulusumuzla birlikte,
ulusal kurtuluşumuzu, Atatürk’ü anarak kutlamayı kararlılıkla sürdüreceğiz.

Atatürkçü Düşünce Derneği 
Genel Merkezi
www.add.org.tr, 20.5.13

Yabancı dillerde Atatürk’ün GENÇLİĞE SESLENİŞ’i

Dostlar,

Almanya Hamburg’dan Atatürkçü yoldaşlar,

Büyük Atatürk’ün GENÇLİĞE SESLENİŞ’i
ni
birkaç geçerli yabancı dilde (İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca ve İspanyolca) hazırlayarak müzik eşliğinde görsel olarak sunmuşlar.

Nefis olmuş.

Çok da değerli bir hizmet.

Büyük Atatürk’ün görüşlerini tüm dünyaya tanıtmalıyız.

Kolay gelsin.

Lütfen tıklayınız ve sesli izleyiniz..

AtaturkunGencligeHitabesi

Sevgi ve saygı ile.
21.5.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

RIFAT SERDAROĞLU : GİZLİ SERVİS


Rifat Serdaroğlu


GİZLİ SERVİS

Açıklama:<br />
http://3.bp.blogspot.com/-uGS4hdmho5o/T057t6aTVUI/AAAAAAAAX-E/oTExK0-ubqo/s320/http_izindemisiniz.jpgHikâye bu ya, üniversiteyi bitirdiği yıl, bir arkadaşının nikâh töreni için kiliseye giden Obama’ya,
Papaz Efendi yanaşmış;

“Evladım, seni Tanrının Ordusunda görmek isterim.” demiş.

Obama; “Papaz Efendi, ben zaten Tanrının Ordusuna kayıtlıyım.” diye yanıt vermiş.

Papaz; “O zaman niçin seni kilisede
hiç görmüyorum?”
 diye sormuş.

Obama yanıt vermiş; “Papaz Efendi, ben gizli servistenim!…”

Obama Gizli Servisten, Putin Gizli Servisten, bizim Türkiyelinin neyi eksik?

O da almış yanına Aposever Gizli Servis Başkanını, Obama’nın masasına oturtmuş!

Obama, Eşbaşkan’ı Türkiyeliye; “Bu Bey kim?”

Türkiyeli; “Mr. Fidan PKK ile Oslo görüşmelerimizi, açılım politikamızı ve
Suriye muhalefeti ile ilişkilerimizi organize eden Gizli Servisimizin Başkanı
ve benim temsilcimdir.”

Obama; Reyhanlı’da kamyon-kamyon bomba patlatılmasını,
size göre 51 bize göre 107 kişinin ölmesini, yüzlerce insanın sakat kalmasını önleyemeyen bu Bey mi bize bilgi verecek? 
Hani sizde bir laf var, ‘Kelin merhemi olsa, başına sürermiş’ diye, bizde bu lafın benzeri ise, ‘Coni’nin tırnağı olsa,
önce kendini kaşır.’ sözüdür. 
Biz, tırnağımız olmadığı ve canımız tatlı olduğu için Suriye’ye girmiyoruz ve size girin diyoruz. Siz gerçekten Mr. Fidan’a
güveniyor musunuz?”

Türkiyeli; “Sayın Eşbaşkan’ım, rica ederim.
Ben Mr.Fidan’a güvenmesem, hiç O’nu Oslo’ya PKK’nın para babaları olan
Avrupa Baronlarının karşısına oturtur muydum?
Kendisi benim korumam altındadır.
Ona dokunmaya kalkan Savcıyı anasından doğduğuna pişman ederim.
Görevi bitince O’nu da Pensilvanya’ya aldırırsınız.
Hem sonra, dünyanın en meşhur 100 kişisi arasına aldırdığınız
Sayın Öcalan ile O görüştü.
Benim Başbakan Yardımcılarımın, bakanlarımın, milletvekillerimin, danışmanlarımın bilmediklerini O bilir.

Ben işi O’nunla götürüyorum.
Ayrıca, Reyhanlı’daki patlamanın sorumlusunu da O buldu.
Patlamadan sorumlu Reyhanlı İlçesi Emniyet Müdürü ile
Kır Bekçisi Topal Salih hemen açığa alındı.
Diğer sorumlu olan, Suriye’ye gidecek bombaları yanlışlıkla patlatan
“Kör Beşir”
 adlı bir geri zekâlıdır.
Yanlışlıkla ‘Off’ düğmesi yerine ‘On’ düğmesine basmış.
Allahın körü işte n’olacak?
Yakında O’nu da yakalarız.

Obama: “Sevgili Biraderim ve Eşbaşkanım, senden bazı ricalarım olacak;

PKK ile açılım politikalarınız gayet iyi gidiyor.
Seni çok cesur buluyorum.
Ben aynısını yapamazdım.
Senin Türkiye’ye yaptığının binde birini Amerika’ya yapsaydım,
beni tekme-tokat aşağı alırlardı.
Seni kutluyorum.
Böyle devam et.

Bölünme olur, diyenlere aldırma.
Bölüne-bölüne büyümeyi onlara anlat!

Kerkük-Musul bizim olacak de!
Kafkaslara-Balkanlara-Afrika’ya sarkacağız de, aynen seçimlerde olduğu gibi
‘Büyük Düşünün”
 de.
Nasılsa

  • Seçim zamanı bilgisayar programcılarını ben sana tekrar gönderirim.

Okey?

Senden ricam; bizimkilerin ‘Pilli Tavşan’ dedikleri Deyvitoğlu’nu benden uzak tut.
Komşularla sıfır politika, dedi etrafında kavga etmediğin komşun kalmadı.
Benim Kanada ve Meksika ile aram iyi.
Buraya gelip de, beni komşularımla papaz etmesin. Uzak dursun, yeter.

Bir de, Senin Özel Paşanı bana gönder.
Benimkilere söz dinlemelerini, eğilerek beni selamlamalarını öğretsin.
Amerika’nın güvenliği söz konusu olunca beni hiç taktıkları yok.
İkide bir ‘yazılı emir’ diye tutturuyorlar, Operasyon yapamaz hale geldim, yahu…”

İki Eşbaşkan, Basın mensuplarının karşısına çıkmak için,
Beyaz Saray’ın uzun koridorlarında yürürken Obama, Türkiyeliye;

“Çok şanslısın kardeşim.
Türkiye’deki gibi bir basın ve yargı bende olsa, bir tane rakibim kalmazdı.
Kimse sana karşı kafasını kaldıramıyormuş.
İçeri attığın insanlar en az 5 sene sorgusuz-sualsiz tutuklu zindanlarda çürüyorlarmış.
Senin aleyhine yazı yazmak için adamda altı okka başak olması lazımmış.
Bizde öyle mi? Sözüm ona Başkanlık yapıyorum.
Bir haber yüzünden günlerdir Amerikan Basını beni rezil ediyor.
Ülkenin kıymetini bil. Fazla bir şey isteme.

Ben senin arkandan okur-üflerim.
Fırsat bulduğun anda Esed’e dal.
Nasılsa sende fazla nüfus var.
Hiç olmazsa vatan-matan diye insanlar güzelce ölsünler.
Kim sana ses edecek ki? Yürü be aslanım, kim tutar seni!

Not; Amerika zaferinden başarıyla ve heybesi dolu olarak gelen Türkiyeli,
tekbir sesleriyle kurbanlar kesilerek karşılandı!

Sağlık ve başarı dileklerimle. 20 Mayıs 2013

İLK KURŞUN

ERMENİ SOYKIRIMI : EMPERYALİST İFTİRA..

Dostlar,

3 Mayıs 2013 günü, CHP Altındağ İlçe Başkanlığı binasında bir görsel konferansımız olmuştu. Konu aşağıdaki gibi belirlenmişti :

ERMENİ SOYKIRIMI : EMPERYALİST İFTİRA..

CHP Altındağ İlçe Başkanı Sayın Av. Ozan VURAL, zarafetle toplantıyı düzenlemiş,
mütevazi salon dolmuştu. Gerçi 24 Nisanı bir hafta geçirmiştik ama maalesef
“konu” hala yapay olarak güncel tutulmaktaydı. 24 Nisan 1915, her yıl,
ülkemizin ensesinde Demokles’in kılıcı gibi sallanmaktaydı.

Öte yandan sözde soykırımın 100. yılına 2 yıl kalmıştı ve Diaspora
“bu kadim sorunu” artık hal’etmek kararında idi!

Türkiye önce bu emperyalist koronun mide bulandıran iftirasını “Tanıyacak”;
ardında öbür 2 T gelecekti.

1. Tanıma
2. Tazminat
3. Toprak istemi..

Ermenilerin ünlü “3 T Formülü” bu idi..

85 yansıdan oluşan kapsamlı sunumumuz yaklaşık 1,5 saat sürdü.
Ardından soru ve katkılarla yarım saatı aşan bir tartışma bölümü de oldu.
Sunu kamera ile kaydedildi. Sanırız İlçe Başkanlığından elde edilebilir.
(Biraz gecikme ile sitemizde sizlerle de paylaşmak istiyoruz.)

Yansıları izlemek, indirmek, arşivlemek ve de özellikle paylaşmak – yaymak için
lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

Ermeni_Soykirimi_Emperyalist_iftira_Altindag_CHP

Sevgi ve saygı ile.
20.5.2013, Ankara

Sevgi ve saygı ile.
20.5.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net