Etiket arşivi: Misak-ı Milli ve Cumhuriyet Devrimleri

19 MAYIS’IN ANLAMINI EN İYİ ANLATAN DA MUSTAFA KEMAL’DİR!

Özer Ozankaya: “Laiklik karşıtlığıyla demokrasi düşmanlığı yaptılar”

  • “Özgürlük ve bağımsızlık benim özbenliğimdir. Bir ulusta şerefin, haysiyetin, namus ve insanlığın varlığı ve kalıcılığı, kesinlikle o ulusun özgür ve bağımsız olmasına bağlıdır!”  Atatürk

Prof. Dr. Özer OZANKAYA
ADD Kurucu Üyesi, 4. Genel Bşk.

19 MAYIS’IN ANLAMINI EN İYİ ANLATAN DA MUSTAFA KEMAL’DİR!

19 Mayıs, Mustafa Kemal’in deyimiyle, Türk ulusunu yok olmaktan, “diri diri mezara gömülmekten” kurtaran gücün, doğru tanımı ve dürüst uygulamasıyla ulusal egemenlik, yani özgürlük ilkesi olduğunu simgelemektedir!
19 Mayıs, ulusu ve yurdu uğradığı saldırıdan kurtarmanın da, gerçek kurtuluş demek olan “bir daha kurtulmak zorunda kalmamanın” da güvencesinin, ancak bir ulusun kendi yönetimini kendi eline alması, kerameti kendinden menkul hiçbir inanca, düşünceye, kişiye ya da gruba bırakmaması ile olanaklı olduğunu temel alan bir ulusal uyanışı simgeleyen, dünyaya örnek bir UYGARLIK TASARIMI niteliğindeki Kurtuluş Savaşını simgelemektedir.

Mustafa Kemal önderliğindeki Türk devriminin ulusal bağımsızlık, demokratik düzen, uluslararası barış, ekonomik kalkınma ve çağdaşlaşma, demokratik önderlik … alanlarında insanlığa 21. yüzyılda da örneklik edecek değerdeki tüm katkıları, 19 Mayıs’tan başlayarak böyle bir özgürlük düzenini temel almış olmasından dolayıdır.
Bütünüyle Misak-ı Milli ve Cumhuriyet Devrimleri bu niteliktedir.

  • Atatürk’ü tanıyan yeryüzündeki tüm namuslu aydınların O’na içten gelen derin bir saygı ve sevgi duymakta olmalarının gerçek nedeni budur.

Örneğin Arjantin’li Profesör Villalta’nın vurguladığı gibi,

  • Atatürk, insanlık tarihinin kaydettiği zafer taklarının en büyüğünün altından, asıl olarak bütün zamanların en büyük komutanlarından biri özelliği ile değil, yöneticilerini seçmekte, kendi düşüncelerini benimsemekte, vicdani inançlarında tam anlamıyla özgür olan ve seçim hakkına sahip bulunan bir ulus yaratarak geçmiştir.”

19 Mayıs 1919’da Samsun’dan Kurtuluş Yoluna başlayan Mustafa Kemal’in, bu uygarlık tasarımını anlatan ve kafalara, gönüllere nakış gibi işlenen düşünce dizgesini, kendi kaleminden birkaç örnekle sergileyelim:

• 1918’in karanlık günlerinde Minber gazetesine verdiği demeçte “..aziz yurdumuzu ve bahtsız ulusumuzu pek iyi tanıdığım ve yoksun bulunduğumuz ilerlemeye eriştirebilmek için, huzur ve sükûn ile ama her halde özgürlük ve bağımsızlığı kurarak, çok ve sürekli çalışmak gerektiğine inanmış bulunuyorum.” diyordu.
• Havza’da kurtuluşun ilk adımlarını atarken, “Bireyler düşünür olmalıdır. Bireyler düşünür olmadıkça, bir toplumu iyiye de kötüye de herkes yönlendirebilir. Onun için biz örgütümüzde işe köyden, mahalleden, yani bireyden başlıyoruz.” demekteydi.
• Ulusal başkaldırımızın Amasya’dan dünyaya duyurduğu ilk sesi: “Ulusun geleceğini yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır…Ulusun azim ve kararının ne olduğu da Sivas’ta toplanacak bir genel kongrede saptanacaktır.” demekteydi.
• Kurtuluşun dönüm noktası olan Sakarya savaşını zaferle sonuçlandıran da yine “ulusal egemenlik bayrağı”, yani özgürlük ilkesi sayesinde, Türk halkının 9 yıl kesintisiz savaştan sonra, üstelik topyekûn bir yeni savaşa başta canı, tüm varlığıyla katılmayı kabul etmesi oldu:
Savaş demek, iki ulusun bütün varlıklarıyla, bütün maddi ve manevi güçleriyle karşılaşıp birbiriyle vuruşması demektir. Bunun için bütün Türk ulusunu düşüncesiyle, duygusuyla ve eylemli bir biçimde cephedeki ordu kadar savaşla ilgilendirmeliydim. Yalnız düşman karşısında olanlar değil, köyünde, evinde, tarlasında bulunan herkes, silahla vuruşan savaşçı gibi kendini görevli bilecek, bütün varlığını savaşa verecekti. .. Bağımsızlık savaşlarının tek başarı koşulu, en çok bu noktada yatar.”
• Ve Mustafa Kemal, 30 Ağustos zaferini de Ulusal Egemenlik ilkesinin kazandığını şöyle açıklıyordu:

  • “Ulusun geleceğini doğrudan doğruya üzerine alarak, umutsuzluk yerine umut, dağınıklık yerine düzen, duraksama yerine kararlılık ve inanç koyan ve yokluktan koskoca bir varlık çıkaran Meclisimizin özverili ve kahraman ordularının başında, bir asker bağlılığı ve uysallığıyla buyruklarınızı yerine getirmiş olduğumdan dolayı, bir insan yüreğinin pek seyrek duyabileceği memnunluk içindeyim. .. Bu Anadolu zaferi, tarihte bir ulus tarafından tam olarak benimsenen bir düşüncenin ne denli büyük ve dinç bir güç olduğunun en güzel örneği olarak kalacaktır.”

• Savaştan sonra kurulan çağdaş Türk toplumu ve Türkiye Cumhuriyeti devleti, yurt, ulus ve hukuk anlayışıyla, uluslararası ilişkilerde tam bağımsızlıkçı ve barışçı yapısıyla, demokratik eğitim kurumuyla, kadın haklarına dayalı aile düzeniyle, ekonomik kalkınmayı ekonomik demokrasiyle bütünleştiren devletçiliği ile, ulusal dili ve yazısı, özgür bilim, sanat ve ahlakı, özgür giyim ve kuşamı ile 21. Yüzyıl insanlığına ve özellikle hâlâ Atatürk‘ün belirttiği gibi “şunun bunun tutsaklık ve aşağılayıcılık zincirleri altında bulunan İslam dünyasına” ve geri bıraktırılan ülkeler halklarına örneklik etme gücünü yine tümüyle bu özgürlük ilkesine dayalı olmasından almaktadır.
19 Mayıs, Atatürk tarafından bu içeriğiyle yüceltilip bayraklaştırılmak üzere Türk gençliğine armağan edilen ve tüm yurtta ulusal bir şenlik olarak kutlanagelen bir bayramımızdı.

AKP iktidarı, 19 Mayıs’ın temelindeki ilkelere borçlu olduğu siyasal yetkisini bu ilkeleri çiğnemede kullanmakla ve bu günün özgürlük ve bağımsızlığın emanetçisi Türk Gençliğince Gençlik ve Spor bayramı olarak gerektiği gibi kutlanmasını engellemekle, özgürlük karşıtı, ulusal egemenlik ve bağımsızlık karşıtı, bilimsel düşünce karşıtı, BOP eşbaşkanlığıyla ulusumuzu Batı sömürgeciliğinin pençesindeki İslam ülkeleri durumuna düşürücü niteliğini olduğu gibi, Asya Türklüğünü sömüren Rus ve Çin emperyalizmini sevindirici niteliğini de ortaya koymaktadır, kanısındayım.

Ama Atatürk yaşadı ve başardı! Ulusal egemenliğin, karşısında tac ve tahtların battığı, yok olduğu bir ışık olduğunu, ulusların tutsaklığı üzerine kurulu yapıların her yerde yıkılmaya yazgılı olduğunu gösterdi:

Ulusal egemenlik düzeninin özgürlük ortamından yararlanıp bu ortamı yıkmaya kalkışarak iktidardan gitmemenin yollarını aramaya koyulanların çıkmaz yolda olduklarını daha önce de kanıtladığı gibi, şimdi de kanıtlayacak, AKP iktidarı ilk seçimlerde ulusumuzun özgür oylarıyla bu konumundan uzaklaştırılacaktır, inancındayım.

Kutlu 19 Mayıs 1919’un 103. yıldönümünde, başta Türk ulusu olmak üzere tüm uygar insanlığın övüncü Mustafa Kemal Atatürk‘ü en derin sevgi, saygı ve gönül-borcu duygularımızla anıyor, özgürlük ve bağımsızlık ülküsüne bağlılığımızı sonsuza dek sürdürmeğe and içiyoruz.

19 Mayıs Özgürlük ve Bağımsızlıktır..


19 Mayıs Özgürlük ve Bağımsızlıktır..

19 Mayıs, Türk ulusunu yok olmaktan, Mustafa Kemal‘in deyimiyle “diri diri mezara gömülmekten” kurtaran  gücün; doğru tanımı ile ulusal egemenlik, özgür  yaşamak ilkesidir. Gerçekten 19 Mayıs; ulusu ve yurdu uğradığı saldırıdan kurtarmanın da,
gerçek kurtuluş demek olan “bir daha kurtulmak zorunda kalmamanın” da güvencesinin, ancak ulusun kendi yönetimini kendi eline alması,
kerameti kendinden menkul hiçbir inanca, düşünceye, kişiye ya da gruba bırakmaması ile olanaklı olduğunu temel alan bir ulusal uyanışı, dünyaya örnek bir Kurtuluş Savaşını simgelemektedir. Bugünkü iktidar, işte bu uygarlık tasarımının amansız karşıtıdır.
Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki Türk devrimlerinin ulusal bağımsızlık, demokratik düzen, uluslararası barış, ekonomik kalkınma, çağdaşlaşma ve demokratik önderlik … alanlarında insanlığa 21. yy’da da örneklik edecek değerdeki tüm katkıları; 19 Mayıs’tan başlayarak böyle bir özgürlük ve bağımsızlık düzenini temel almış olmasından dolayıdır. Bütünüyle Misak-ı Milli ve Cumhuriyet Devrimleri bu niteliktedir.
Atatürk‘ü tanıyan yeryüzündeki tüm erdem sahibi aydınların O’na içten gelen
derin bir saygı ve sevgi duymakta olmalarının gerçek nedeni de budur.

Profesör Villalta’nın vurguladığı gibi;

Atatürk, insanlık tarihinin kaydettiği zafer taklarının altından,
asıl olarak bütün zamanların en büyük komu­tanlarından biri özelliği ile değil,
yöneticilerini seçmekte, kendi dü­şüncelerini benimsemekte, vicdani inançlarında
tam an­lamıyla özgür olan ve seçim hakkına sahip bir ulus yaratarak geçmiştir.”

Bugün “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olduğu Anayasa Mahkemesi kararı ile saptanmış olan iktidarın 19 Mayıs karşıtlığı; ancak Cumhuriyetle amaçlanan
“çağdaş topluma” karşı olmasıyla, toplumu ve özellikle genç kuşakları Orta Çağ karanlığında tutma isteği ile ve BOP’un tüm İslam dünyasına yönelik sömürgeci erekleri önünde böyle bir Atatürk Türkiyesi’nin engel olduğunu görmesiyle açıklanabilir.

Türkiye’nin en büyük ulusal demokratik kuruluşu olarak, Atatürkçü Düşünce Derneği çeyrek yy’a yaklaşan bir çalışma dönemini geride bırakmıştır. Bu süre içinde,
Türkiye’nin her bölgesinde örgütlenen Derneğimiz, ülkenin her köşesine yetişmeye çalışmış ve tıpkı ulusal kurtuluş savaşı günlerinde olduğu gibi emperyalizme karşı
Misak-ı Milli sınırları içinde yaşamakta olan bütün Türk vatandaşlarını ulusal birlikteliğe yönlendirmeye çalışmıştır. Her türlü ırkçılığa, bölücülüğe ve şeriatçılığa karşı çıkarak çağdaş cumhuriyet ilkelerini sarsılmaz bir inanç ile savunan Derneğimiz, bu örnek tutumu ile ülkedeki iç çatışma ve gerginlik dönemlerinin aşılmasında olumlu roller oynamıştır.

Atatürkçü Düşünce Derneği çatısı altında bir araya gelen bizler ve tüm Atatürkçüler,
tıpkı ulusal kurtuluş savaşı günlerinde olduğu gibi, ülkenin birliği ve bütünlüğüne
sonuna dek sahip çıkacak; ülkeyi yeni bir Ortaçağa sürüklemek isteyen bölücü ve işbirlikçi cemaatlere karşı cumhuriyetçi çizgide direnerek, laik ve çağdaş cumhuriyet düzeninin sonsuza dek yaşatılmasını görev bileceğiz.

19 Mayıs 1919’dan 19 Mayıs 2013’e gelmek kolay olmadı.
Ama her türlü zorluğa karşın Türk Ulusu bunu başarmıştır.
Atatürkçü Düşünce Derneği olarak, her 19 Mayıs’ta ulusumuzla birlikte,
ulusal kurtuluşumuzu, Atatürk’ü anarak kutlamayı kararlılıkla sürdüreceğiz.

Atatürkçü Düşünce Derneği 
Genel Merkezi
www.add.org.tr, 20.5.13