Yazar arşivleri: Ahmet SALTIK

Ahmet SALTIK hakkında

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın özgeçmişi için manşette tıklayınız: CV_Ahmet_SALTIK Hekim (Halk Sağlığı Profesörü), Hukukçu (Sağlık Hukuku Uzmanı) Mülkiyeli (Kamu Yönetimi - Siyaset Bilimci)

Rifat Serdaroğlu : HAYVANLAR BİLE ANLADI

 
Rifat Serdaroğlu

portresi3

HAYVANLAR BİLE ANLADI

Akil İnsanlar Heyetinin Karadeniz Grubu üyesi ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu;

Çözüm sürecini hayvanlar bile anlamış ama bazı insanlar anlamıyor.. dedi.

AKP güdümünde Sarı Sendikacılık” yapmanın son örneği Ahmet Gündoğdu,
bu görüşünü Ağrı’da “Sığırlarla” konuştuğunu söyleyen bir çobandan aldığı
bilgi doğrultusunda söylemiş!

Badem sendikacı doğruyu söylemiş;

  • Uyuşturucu Kaçakçısı- Bölücü Terör Örgütü ile müzakere değil,
    mücadele edilmesi gerektiğini bazı hayvanlar hala anlayamadılar.
  • Kürtçü-Bölücü-Silahlı hareketin gerçek amacının, bir kısım kültürel haklar
    elde etmek değil, Bağımsız Kürdistan Devleti kurmak olduğunu
    bazı hayvanlar anlayamadılar.
  • Türk Devletinin-Türk Milletinin-Türk Bayrağının- Türk Dilinin adının anılmasına
    bile tahammül edemeyen bu katiller sürüsünün hedeflerini,
    bazı hayvanlar hâlâ anlayamadılar.
  • 119 gündür şehit cenazesi gelmiyor diyenler, T.C. Devleti’nin sınırlarının yolgeçen hanına döndüğünü, 54 bin insanımızın canını alan eşkıya sürüsünün yalnızca
    çok az bir bölümünün güle oynaya seyahat etmelerinin, öbürlerinin silah depoladıklarının “Anayasa İhlal Suçu” olduğunu, bazı hayvanlar anlayamadılar.
  • Akil İnsan denen kişilerin bir bölümünün “Ermeni Yanlısı” olduğunu,
    diğer kısmının da Türk Ordusu ile PKK’yı bir tuttuklarını, Türk Milleti anladı ama
    bir kısım hayvanlar hala anlayamadılar.
  • Akil İnsanlar denen bu heyetin, bir kısmının Cani Öcalan tarafından seçilen Devlet Düşmanları olduğunu, bir kısmının şeriatla yönetilecek İslam Devleti taraftarı olduğunu, tümüne yakınının Türk – Türkiye ve Atatürk düşmanı olduğunu, Türk Milleti anladı ama bazı hayvanlar hala anlayamadılar.

Başbakan Erdoğan ve AKP’nin iki kesime, “Kefil” olduğunu,
bunlara ölümüne sahip çıktığını dikkatinize sunmak isterim.

Bunlara bakınca AKP’nin gerçek yüzünü ve hedefini net olarak anlamış oluruz.

Bunlar;

1) Akil İnsanlar Heyeti,

2) Başta El-Kaide olmak üzere Suriye’de para karşılığı savaşan katiller.

Akil İnsanlar Heyetinden biri, Devletimizin kurucusu Büyük Atatürk’ü, Hitler’e benzetir, AKP ve Erdoğan bunları baş tacı yapar.

Biri, Türk Bayrağına hakaret eder, AKP yine bunları tebrik eder.

Biri, “Ben Şeriatçıyım, demokrasi istemem” der, AKP alkışlar.

AKP, tüm Güney sınırımızı kevgire çevirdi. Ortadoğu’da ne kadar militan-katil-paralı asker varsa sınır il ve ilçelerimize yerleştiler. Herkesi haraca kestiler, polis dövdüler yaraladılar. En sonunda da tonlarca bombayı patlatıp insanlarımızı öldürdüler, sakat bıraktılar, yaraladılar.

Cumartesi günü, Reyhanlı vatandaşlarımızın itibar etmediği, taşıma ile getirilen insanlardan Başbakan Erdoğan, Suriye’den gelenlere sahip çıkılmasını istedi.

Türk Milleti, Akil İnsanların ne olduklarını, Suriye’den gelen kaçkınların ne olduklarını çok iyi anladı ama bazı hayvanlar hala anlayamadılar.

Hayvan bunlar, ne yaparsanız yapın anlamıyorlar!

Sağlık ve başarı dileklerimle. 

(İlk KURŞUN, 27 Mayıs 2013)

RIFAT SERDAROĞLU : HÜKÜMET ETMEK


Rifat SerdarOĞLU

portresi3

HÜKÜMET ETMEK

AKP Hükümeti kadar öngörüsü olmayan, planı-programı bulunmayan, devlet bürokrasisi yerine cemaat-tarikat yetiştirmelerine güvenip danışan, dolayısıyla burnunun ucunu
bile göremeyen bir “Kör Hükümet” görülmemiştir.

İçkiyi istedikleri kadar yasaklasınlar, bunlar içmeden sarhoş olduklarından
doğruyolu bulamayacaklar.

Hele AKP’nin tüm siyaset ve bürokratik kadrosu, Başbakan Erdoğan’ın ağzından çıkan her şeye “emriniz olur sultanım” demeye devam eder, demokratik eleştiri ve uyarı görevlerini yapmazlarsa, AKP Hükümetinin körlüğü devam edecek ve ülke felaketlerden kurtulamayacaktır.

AKP’li aklıevvellere göre, Türkiye Cumhuriyetine “Hükümet Etmek”,
cami yaptırma derneğini veya belediye encümenini yönetmek kadar kolaydır!
Her şeyi bildiklerini zannederler.
Slogan üretmeyi, hükümet etmekle karıştırırlar.

Komşularla Sıfır Sorun” derler.
Bu sözün ne içini, ne altını doldururlar.
Uzun yol otobüs şoförü gibi dolaşıp dururlar.
Sloganın kullanılmasının üzerinden yıllar geçer, “Komşularla Sıfır Sorun” politikası, “Sorunsuz Sıfır Komşu” olarak gerçekleşir.
AKP’li avarel’ler sayesinde kavga etmediğimiz komşumuz kalmaz.

Geçen yıl Suriye ile “Açık Sınır” politikasına başlıyoruz, dediler.
Esad’ı kardeş ilan ettiler.
Sanki Esad daha dün iktidar olmuş gibi, Suriye’nin “Terör Devleti” ilan edildiğini,
PKK belasını başımıza saranların baş sorumlusu Beşar Esad ve Babası Hafız Esad olduğunu, Esad Ailesinin yıllardır halkına zulüm ettiklerini bilmezlermiş gibi
müşterek Bakanlar Kurulu toplantısı yaptılar.

Ne zaman ki Eşbaşkan Obama ve İsrail“Ne yapıyorsun yahu, biz Suriye’yi bitirmeye karar verdik, sen kardeşçilik oynuyorsun!” dediler,
kırk yıllık Esad derhal Esed oldu ve Suriye ile düşman olduk!

Olmasına olduk ama “Açık Sınır” politikası devam etti.

Suriye’de ne kadar it-uğursuz-katil-kaçak-tetikçi varsa hepsi ülkemize girdiler.

Bunlara, Suriye ile savaşacak El-Kaide ve benzeri katil sürüleri de eklendi.

Kendi vatanında, kendi özgürlüğü için savaşmaktan korkan yüz binlerce kaçkın,
güney illerimizi ve ilçelerimizi doldurdular.

Çaldılar, dövdüler, vurdular, kırdılar.
En sonunda da göz göre-göre, aylar öncesinden uyarılmaya karşın,
tonlarca bombayı Reyhanlı’da patlattılar.
Can güvenlikleri Türk Hükümetine ve güvenlik güçlerine emanet olan insanlarımız,
AKP Hükümetinin “Cahil İnadı” benzeri “Açık Sınır” politikası sebebiyle yandılar, kavruldular, sakat kaldılar ve öldüler.

Bu yitirdiğimiz canların, sönen ocakların tek siyasal sorumlusu, hırsı ve kibri aklının üstüne çıkmış, denetimini büyük ölçüde yitirmiş olan AKP Hükümetinin Başkanıdır.

Siz 11 yıldır Türkiye’yi tek başınıza yöneteceksiniz, hâlâ 30-40 yıl öncesini haksız yere karalamaktan medet umacaksınız!

İnsanlar sizin yanlış politikalarınız yüzünden paramparça olup ölecekler,
ülke kan ve saygınlık yitirecek, siz hiçbir şey olmamış gibi, “Açık Sınır” politikamızdan şimdi vazgeçtik diyeceksiniz.

Canlarını yitiren insanlarımızın yakınlarının ve Türk Milletinin yüzlerine
televizyon canlı yayınlarından baka-baka “Ensar” olun, evlatlarınızı öldüren
bu eşkıya sürüsünü bağrınıza basın diyeceksiniz.

Pes artık.

Burası sözün ve insanlığın bittiği yerdir.

İşin en acı tarafı ise, AKP Hükümetindeki körlüğün geçici değil, kalıcı olmasıdır.

Sağlık ve başarı dileklerimle.

(İLK KURŞUN, 25 Mayıs 2013)

27 Mayıs 1960 Devrimi 53 Yaşında!



27 Mayıs 1960 Devrimi 53 Yaşında!
[1]


Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak.
ADD Bilim-Danışma Kurulu Yazmanı
www.ahmetsaltik.net

“Ulusun geleceğine yalnız ve ancak ulus egemen olacaktır.
Ulusu temsil eden ulusal irade ulus adına sınırlı ve
belirli bir zaman için manevi kişiliğini de belirten
Millet Meclisi de en sonunda ulusça yenilenmekle karşı karşıyadır.
Özde olan ulustur.
Egemenlik onun olduğu gibi, yönetim hakkı da onundur.”
(1923, Eskişehir – İzmit konuşması)

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

27 Mayıs Devrimi‘nin ülkemize en büyük armağanı, öncelikle insanlarımızın Vatan / Millet cephesi diye acımasızca yapay düşman kamplara ayrılmasının durdurulmasıdır. Radyolardan saatlerce, tek başına iktidarda olan DP’nin (Demokrat Parti) kurduğu “Cephe”ye katılan yurttaşlar  sayılmıştır.

Ayrıca ekonomik olarak DP iktidarının bir enkaz bıraktığı da belgelidir. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 14 Mayıs 1950 seçimini DP’nin kazanması üzerine Cumhurbaşkanlığı’nı DP Milletvekili Mahmut Celal Bayar’a devrederken bıraktığı yaklaşık ikiyüz ton altın, Hazine eliyle teslim alınmıştır. Menderes, kötü ekonomi yönetimi ile ülkemizi, hovardaca,  tarihinin en ağır ve en yüz kızartıcı akçal (mali) bunalımına sürüklemiştir.

Temmuz 1958’de dış borç taksitini ödeyemeyince, beş yüz milyon doları aşan “destek” (gerçekte yeni borç!) için Hazine’deki altın rezervleri Londra Merkez Bankası’na götürülerek rehin verilmiştir. Bu altın kolilerini, Türk Hava Kuvvetleri subayları, yüklerinin ne olduğunu bilmeden taşımışlardır.

3 hafta önce 01 Mayıs 2013 günü 88 yaşında yitirdiğimiz Em. Hv. Plt. Kr. Alb. ve eski Halkçı Parti İstanbul Milletvekili (TBMM 17. Dönem; 1983-87) Hüseyin Avni Güler‘in anlatımlarının ses kayıtları arşivimizdedir. Ayrıca ADD web sitesinde kendisi ile yapılan ve yayımlanan söyleşi.. (28.5.2012)

Bunlara ek olarak; IMF, DP’nin 500 milyon dolara yaklaşan borçlarının konsolidasyonu (bir süre ötelenerek yeniden yapılandırılması, taksitlendirilmesi) için çok yüksek oranlı devalüasyon dayatmıştır. 2.80 TL olan 1 $, 9.025 TL’ye yükseltilerek Türk parası % 322 oranında vahşice değersizleştirilmiştir! DP İktidarı bu politikaları ile her mahallede1 yandaş milyoner yaratma saçmalığı (irrasyonelliği) içinde olmuş, akıl dışı sömürgen ekonomi politikaları ile ülkemizi
uluslararası iflasa (moratoryum) sürükleyerek ulusal onurumuzu ayaklar altına düşürmüştür.

Mali faturayı gene yoksul halk kitleleri daha da yoksullaşarak ödemiştir. Gelir dağılımı iyice adaletsizleştirilmiştir. Gariban halkımız, o mahalle milyonerinin kendisi olabileceği (?) yanılsamasına düşürülmüştür. İktidar yandaşlarından mahalle milyonerleri türetilirken de yığınlar acımasızca yoksullaştırılmıştır.
Bu politikanın iktisadi mantığının savunulabilir yanı var mıdır?
Ülkeye net ve yeterli yeni kaynak girmeden “her mahallede” (iktidarın yerel örgüt başkanları!) “nedensiz varsıllaşma” (sebepsiz iktisap!) ile nasıl birer milyoner yaratılabilirdi ki ??

*****

27 Mayıs Devrimi’nin insanımıza en güzel armağanı ise 1961 Anayasasıdır

Bu Anayasa, dünya genelinde en ilerici ve demokrat anayasalardan biridir. Ülkemiz hızlı bir özgürleşme sürecine bu anayasal iklimle girmiştir. Nitekim 12 Mart 1971 gerici darbesinin gerekçelerinden biri, 12 Mart Muhtırası’na imza koyan dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Memduh Tağmaç‘a göre,

  • “..bu anayasanın ülkemize bol gediği.. sosyal ve politik uyanışın ekonomik gelişmeyi aştığı..” yönündedir.

Oysa 1961 Anayasası Türk siyasal sistemine çok ciddi kurumlar ve araçlar kazandırmıştır :

– Anayasa Mahkemesi,
– Cumhuriyet Senatosu (Çift Meclis; 450 üyeli Millet Meclisi + 150 üyeli Senato),
– Devlet Planlama Teşkilatı (DPT),
– Yüksek Hakimler Kurulu,
– Kredi ve Yurtlar Kurumu,
– Devlet Personel Dairesi,
– Basın İlan Kurumu,
– Türk Standartları Enstitüsü (TSE),
– Milli Güvenlik Kurulu (MGK),
– Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK),
– Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK),
– İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi
– Milli Prodüktivite Merkezi (MPM)..

Bunların dışında;

– Sosyal devlet,
– Emekçilere sendikal haklar, grev ve toplu sözleşme hakkı,
– Yargı bağımsızlığı – yargıç güvencesi,
– Sosyal güvenlik hakkı (1964’te SSK’nın Emekli Sandığı’na ek olarak kurulması..
sonra BAĞ-KUR),
– üniversite özerkliği (1750 sayılı yasa ile 1945’lerin 4936 sayılı yasası daha da ileri
taşınarak),
– Radyo ve televizyon bağımsızlığı,
– Basın – fikir işçileri yasası,
– İdarenin tüm işlem ve eylemlerine yargı denetimi yolunun açılması,
– Seçimlerin temel hükümleri ve seçmen kütükleri yasası : Barajsız, temsil adaleti
sağlayan seçim sistemi olarak Ulusal Artık – Milli Bakiye sistemi..
(TİP bu sayede 15 milletvekili kazandı 1965 seçiminde.. Başbakan Süleyman Demirel
seçim sistemini değiştirdi ve 1968 seçimlerinde öncekine yakın oranda oy alan TİP
ancak 3 vekil çıkarabildi!)
– Seçimlerde yargıç güvencesi ve gizli oy, açık sayı döküm kuralı,
– İlköğretim ve eğitim yasası,
– Ortaöğretimde bilim insanı yetiştirmek için fen liselerinin açılması,
– Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi;
  224 sayılı yasa ile Sağlık Ocaklarının açılması.. (5 Ocak 1961)
 (Anayasa md. 49 ile sağlık hizmetlerinin Devlete ödev, yurttaşa hak olarak
tanımlanması.. Dönemin Sağlık Bakanlığı Müsteşarı ve bu yasanın mimarı
  Prof. Dr. H. Nusret Fişek’e göre bu yasa,
  “ATATÜRK’ün izinde bir Devrim yasasıdır! )

– Gelir vergisi yasası..

gibi birçok yasa çıkartılarak demokratik yaşam sosyal ve hukuk devleti ilkeleriyle bütünleştirilmiştir.

Bu adil temsile dayalı seçim sistemi sayesindedir ki; Türkiye İşçi Partisi 15 milletvekili ile TBMM’de adil temsil edilme olanağı bulmuştur (1965; Mehmet Ali Aybar, Çetin Altan vd.). Daha sonra bu seçim sistemi ile büyük partiler yararına oynanarak temsilde adalet ilkesi çiğnenmiştir. İzleyen seçimlerde TİP, öncekine yakın oy almasına karşılık ancak
3 üyeyi TBMM’ye taşıyabilmiştir (1968).

  • 1961 Anayasası; hukuk dışına çıkarak meşruluğunu yitiren bir iktidara karşı, Türk halkının meşru direnme hakkını kullanarak hükümeti görevden aldığını vurgulayarak başlamaktadır.

İlk 2 maddesini 1924 Anayasasından aynen almıştır. Cumhuriyetimizin 6 temel niteliğini
3. maddesinde saymaktadır. Bunlardan ilki “İnsan haklarına DAYALI” olmaktır. Öbür 5 nitem (sıfat) 82 Anayasasında aynen yinelenmiş, ilk özellikte ise “dayalı” yerine “saygılı” sözcüğü almıştır.

Ulusal Kahraman Yüce Atatürk‘ün en yakın dava ve silah arkadaşı, 2. Cumhurbaşkanı, çok partili yaşama barış içinde geçerek iktidarını altın tepsi içinde DP’ye sunan
İsmet İnönü‘ye yapılan birkaç fiziksel saldırıda DP’nin açık tahrikleri, çanak tutuşu ile Aziz İnönü‘nün ölümden dönmesi, kafasının taşla kırılması (Kayseri, İstanbul Topkapı ve Uşak saldırıları) adı “Demokrat” olan bir partiye yakışır mı? İnönü’nün,
TBMM’deki CHP grubu için savcı-yargıç yetkisiyle donatılmış 15 DP Milletvekilinden Tahkikat Komisyonu kurarak CHP’yi kovuşturup kapatmaya yeltenmesi nasıl açıklanabilir? İşte bardağı taşıran Nisan 1960’taki bu derin aymazlık üzerine
aziz İ. İnönü;

Artık sizi ben bile kurtaramam..
uyarısını yapmış fakat ne yazık ki gene bir işe yaramamıştır..

1932’den beri Türkçe okunan Ezan’ın, iktidar oluşu (14 Mayıs 1950) 16 Haziran 1950’de yeniden Arapçaya döndürülmesi de DP iktidarının karnesinde yazılı
ne yazık ki…

İstanbul Üniversitesi’nde, DP’nin açıkça despotlaşan politikalarını protesto eden gençlerden Turan Emeksiz’in polis kurşunu ile öldürülmesi, İstanbul Üniversitesi Rektörü, engin hukuk bilgini ak saçlı Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar’ın yerlerde sürüklenmesinin bağışlanacak yanı var mıdır?

Nihayet Menderes hükümeti, 6-7 Eylül 1955 İstanbul olaylarında Rum kökenli yurttaşlarımıza yönelik vahşi saldırı ve yağmanın da sorumlusudur ve biz tüm bunlardan, hâlâ çok utanmaktayız.

Başbakan Adnan Menderes, Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun her şeye karşın idam edilmemesi yerinde olurdu.
MBK’da (Milli Birlik Komitesi) idamı engelleyecek çoğunluk, ne yazık ki 3 oyla kaçırılmıştır. Yassıada Mahkemesi başkanının belirttiği, yargılamanın idamla sonlanmasının iktidarca istendiği itirafı ve adil yargılama yapılmayışı,
infazın kendisi ve uygulanma biçimi bakımından da acı duyuyor, hâlâ utanıyoruz.
(Mahkeme Başkanı Salim Başol’un :
 “Sizleri buraya tıkan irade böyle istiyor.” itirafı..)

Keşke Alb. Talat Aydemir ve Bnb. Fethi Gürcan da asılmasalardı.. (1962-3)

Keşke, 12 Mart 1971 darbecileri hüneriyle (!) TBMM’de “3’e 3 intikam!” naraları ile Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin Aslan da 1 tek kişinin canına kıymamış fidanlarımız olarak yaşamlarının baharında darağacına yollanmasalardı!
Ve de keşke 12 Eylül yönetimi 17 yaşındaki Erdal Eren’in yaşını büyüterek
idam cezasını infaz etmese idi..

Uğur Mumcu konuya ilişkin bir yazısını şöyle bağlıyor:

  • “Biz sapına kadar Kemalist ve sapına kadar 27 Mayısçıyız.
    Atatürk’ü ve 27 Mayıs Devrimi’ni savunmak, Devrimci Aydının namus borcudur. Atatürkçü ve 27 Mayısçı olmayan bir devrimciyle alışverişimiz yoktur.”

Sayın Hüseyin Avni Güler’den 2 kritik anı aktarmak isteriz :
(http://ahmetsaltik.net/wp-admin/post.php?post=14248&action=edit&message=1:, 26.5.13)

  • “..Celal Bayar ve Menderes’in milliyetçi, mukaddesatçı ve Müslüman yönetimi tarafından Lübnan’da Müslümanlara değil de Hıristiyanlara Türkiye’den 85 uçak dolusu silah ve cephane götürdüğümüzü..”
  • Gene Celal Bayar – Adnan Menderes yönetiminin, son yıllarının dış ülkelerden kredi (borç!) alınamadığı için, 1950 seçimlerinden sonra İsmet Paşa’nın hazinede biriktirdiği 128 (yüz yirmi sekiz) ton altının çoğunu dışarıya rehin vererek kredi alması meselesi… Bu olayın da Meclis’ten ve Hükümet’ten geçmiş olması gerekir; ancak o günlerin tanığı olanlar ve basında yazıldığını hatırlaması gerekenler bilgi vermediler. Gene yükümüzün ne olduğunu bilmeden Londra’ya 2 (iki) tondan fazla altın götürdüğümüzü ve uçaklar dışında gemilerle, trenle ve tırlarla 100 (yüz) ton kadar altının dış ülkelere rehin gönderildiğini biliyorum. 27 Mayıs’ta Maliye Bakanımız büyük insan Kemal Kurdaş, yaklaşık 96 (doksan altı) ton altını geri getirtti. Sayın Kurdaş, tasarruf bonoları çıkararak memur ve işçilerden alınan paralarla bu görevi başardı.

Görüldüğü gibi tarih hiçbir şeyi unutmuyor, her şey kaydediliyor. Onu çarpıtarak tek yanlı mağdur edebiyatı ile bir yerlere varma olanağı yoktur. İnsanların ülke yönetiminde kişisel hırslarını mutlaka dizginlemesi ve emeğin hukukunun (egemenlerin değil!) üstünlüğüne bağlı kalmaları beklenir.

Başta “Cemal Aga” nam Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel olmak üzere;
27 Mayıs 1960 Devrimi’ni ve kazanımlarını Ulusumuza armağan eden
Türk Ordusu’nun genç Harbiyelilerini şükranla selamlarız.

Büyük ATATÜRK gene yolumuzu aydınlatıyor :

  • “Özgür olmayan bir ülkede ölüm ve yok olma vardır. 
    Her ilerlemenin ve kurtuluşun anası özgürlüktür.”

12 Eylül 1980 yönetiminin kaldırdığı

HÜRRİYET ve ANAYASA BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!

27 Mayıs kutlu olsun

 

 

 

 

 

 

 

Sevgi ve saygı ile.
26.5.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net


[1] http://ahmetsaltik.net/wp-admin/post.php?post=14248&action=edit&message=1 adresinde yayımlanan (26.5.13) “Hüseyin Avni Güler’in Saygın Anısına :
27 Mayıs Devrimi’ne neden ve nasıl katıldım?”
başlıklı yazımıza da bakılması..

AYDINLIK Gazetesi’nin 26 Mayıs 2013 günlü sayısı..


Dostlar
,

AYDINLIK Gazetesi’nin 26 Mayıs 2013 günlü sayısı..

Siyasal iktidar Devlet Tiyatrolarını da tasfiye peşinde..

Bu kültür kurumları da ele geçirilecek, yandaşlaştırılacak..

Toplumsal muhalefetin olmadıüı bir demokrasi düşünülebilir mi?

Okulsuz Milli Eğitim gibi olmaz mı?

AKP tüm toplumu, tüm kurumlarıyla kuşatmak istiyor..

O rejimin adı demokrasi olur mu?

Yoksa “Tayyibistan” mı olur.??.

Qou vadis AKP?

Qou vadis RT Erdoğan??

Qou vadis Türkiye??

Sanatçılarımıza elbiirliği ile destek olmalıyız..

Unutulmasın; Büyük Atatürk‘ün pek önemli, saptaması ve uyarısıdır..

  • “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli Kültürdür..”

Sevgi ve saygı ile.
26.5.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Han-ı Yağma : İstanbul Belediyesi’nin İhaleleri 2 AKP’li Vekile..

Dostlar,

Cumhuriyet Gazetesi’nin 26 Mayıs 2013 günlü kapağı..

Yinbe tarihe not düşülüyor..

AKP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 9 ihalelesi AKP’li 2 milletvekiline sunuluyor altın tepsi içinde..  Birine 7, ötekine 2 ihale..

  • Bu saadet zinciri nereye dek ?? 
Han-ı Yağma

Bu sofracık, efendiler – ki iltikaama muntazır
Huzurunuzda titriyor – bu milletin hayatıdır;
Bu milletin ki mustarip, bu milletin ki muhtazr!
Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır…

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin, 
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin! 

Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?
Bu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir!
Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir…

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin, 
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin! 

Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say
Haseb, neseb, şeref, oyun, düğün, konak, saray,
Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay…

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin, 
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin! 

Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı yok zarar
Gurur-ı ihtiıamı var, sürur-ı intikaamı var.
Bu sofra iltifatınızdan işte ab u tab umar.
Sizin bu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar…

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin, 
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin! 

Verir zavallı memleket, verir ne varsa, malını
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini
Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini.
Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini…

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin, 
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin! 

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin, 
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Tevfik Fikret

Sevgi ve saygı ile.
26.5.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

 

Tahliyemi halka borçluyum!

Tahliyemi halka borçluyum!

Önceki gün serbest bırakılan kanser hastası Mete Diş:

Tahliyemi halka borçluyum.

Kanserli_Mete_Dis_tahliye_edildi_26.5.13

19 Aralık Hayata Dönüş Operasyonu’nun yıldönümü (19.12.2000; 2’si asker 30’u tutuklu 32 kişinin öldüğü, yüzlerce kişinin yaralandığı) nedeniyle 2010 yılında yapılan eylemde gözaltına alındıktan sonra tutuklanarak cezaevine konulan kanser hastası
Mete Diş, önceki gün avukatına dahi haber verilmeden tahliye edildi. 26 yaşındaki Diş,
yasaların herkese eşit şekilde uygulanmadığını belirterek:

  • “Adalet mahkemelerde değil meydanlarda. Benim tahliye edilmemi adalet değil halk sağladı. 19 Mart’ta hâkim karşısına çıktım. Mahkemenin, hasta tutuklularla ilgili yasal düzenlemeye göre beni tahliye etmesi gerekiyordu ama etmedi. O yasa, devrimci halk çocuklarına işlemedi.” dedi.

Mete Diş, cuma günü 19.00 sıralarında tahliye edildiğini öğrendi ve Kandıra F Tipi Cezaevi’nden 21.30 sıralarında çıktı. Otobüs durağında saatlerce oyakınlarının gelmesini bekleyen Diş, sonunda ailesine, arkadaşlarına, yoldaşlarına kavuştu.

“Mete yarım özgür” diyen baba Mete Diş, içeride bir sürü hasta mahkûm varken
oğlunun serbest bırakılmasına tam sevinemediklerini vurguladı. Diş, oğlu için yürütülen kampanyaya destek veren milletvekilleri Hüseyin Aygün, Veli Ağbaba ve
Akif Hamzaçebi’ye de teşekkür etti.

Kelepçeli tedavi

İlk özgür gününde sorularımızı yanıtlayan Mete Diş de hastalığının nasıl ortaya çıktığını ve gördüğü insanlık dışı muameleyi anlattı.

Tecridin insanı yavaş yavaş tükettiğini, bedeninin çevikliğini yitirdiğini, yürürken aksamaya başladığını dile getiren Diş, bir süre sonra kasığında da ağrılar hissetmeye başlayınca cezaevi doktoruna gitmiş.

Diş, “Bu yılın ocak ayıydı. Cezaevi doktoru ilaç tedavisi yapıp sonra düzelmezse hastaneye sevk edecekti. Israrım sonucu SEKA Hastanesi’ne sevk edildim.
Kanser teşhisi bu şekilde konuldu.
Acil ameliyata alındım, tek testisim alındı. Hastanede 3 gün kaldım. O da doktorun ısrarı ile olmuş. Cezaevi yönetimi operasyondan sonra hemen hastaneden çıkarmak istemiş..” dedi. Bakımı ve tedavisi koğuşundaki arkadaşları tarafından yapılan Mete Diş, hastanede mahkûm koğuşu olmadığı için kemoterapiye ring aracında elleri kelepçeli olarak götürülüp getirilmiş. Mahkûm koğuşu olan bir hastanede tedavisinin sürmesi için Maltepe Cezaevi’ne nakledilen Diş’e yönelik insanlık dışı muamele burada da
devam etmiş. Diş burada yaşadıklarını da şöyle anlattı:

“Tek kişilik hücrede kalıyordum. Kullandığım ilaçlar çok ağır. Sık sık midem bulanıyor ve kusuyordum. Kimseye sesimi duyuramıyordum, kapılar açılmıyordu. Hücremde buton yoktu. Bir gece çok sancım oldu. Bir saat kapının ağzında yardım bekledim. Cezaevinin hemen yanındaki hastaneye götürülmem 2 saat sürdü.”

Tekrar Kandıra F Tipi Cezaevi’ne nakledilen Mete Diş’in ilaçları da bir ay boyunca bulunamadı. Hastalığının ilerlemesine karşın eski ilaçlarını kullanmak zorunda kalan Diş’e ilaçlarını hastane değil arkadaşları buldu. Ağır kemoterapi seansları sonra ateşi yükselen, görmemeye başlayan Diş’e yardım eden kişi aynı koğuşta kaldığı,
memurlara yönelik operasyonlarda tutuklanan Dr. Cem Coşkun olmuş.
DHKP-C üyeliğinden yargılanan Diş’in bir sonraki duruşması da 6 Haziran’da
Çağlayan Adliyesi 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.
(26 Mayıs 2013, Cumhuriyet)

=====================================

Dostlar,

Bu konuda epey yazı yazıldı bu sitede..

Yoruma gerekyok yukarıdaki haberin..

Dileriz bu insanlık suçları zaman aşımına uğramadan yasal hesabı sorulur..

Aşağıdaki mevzuat – yasa bilgisini bir kez daha paylaşmış olalım..

Ceza_Muhakemeleri_Yasasi_infazi_erteleme

 

 

 

 

 

 

Sevgi ve saygı ile.
26.5.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Prof. Metin Feyzioğlu Türkiye Barolar Birliği Başkanı!


Dostlar,

Türkiye Barolar Birliği‘nin başkanlık seçimi bu gün Ankara’da sonlandı.
Seçimi, Ankara Barosu Başkanı, Ceza Hukuku uzmanı Sayın Prof. Metin Feyzioğlu’nun takımı (ekibi) kazandı.

Kendilerini gönülden kutluyoruz.

Türkiye’nin içinde bulunduğu kritik koşullarda TBB, Cumhuriyetin kazanımlarını koruyup – kollama bakımından büyük önem taşıyor.

Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa.. gibi büyük barolar,
aydınlık kimliklerin yönetiminde..

  • Cumhuriyetin 90 yıllık birikimin kimse küçümsemeye kalkmasın..

Umutsuzluk bilim ve hatta ahlak dışıdır ve Aydına asla yakışmaz!

  • Türkiye ve Atatürk’ün AYDINLANMA DEVRİMİ kazancak..

Ülkemize hayırlı olsun..

Sevgi ve saygı ile.
26.5.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================

TBB’nin yeni başkanı Metin Feyzioğlu

portresi

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanlığı’na Metin Feyzioğlu saçildi.

Feyzioğlu, seçimden sonrayaptığı açıklamada;

“Hiçbir avukatın hakkının ihlalive hukukun üstünlüğüne aykırı hiçbir uygulamayaTBB suskun kalmayacaktır.
Nerede birmeslektaşımızın bir hakkı ihlal edilirse orada doğrudan doğruya biz olacağız.” dedi.

TBB’nin 32. Olağan Genel Kurulu, Av. Özdemir Özok Kongre ve Kültür Merkezi’nde çalışmalarını tamamladı. Türkiye genelinde 80 bini aşkın avukatı, 79 barodan
447 delegenin temsil ettiği genel kurulda yapılan seçim sonucunda,
Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu, 209 delegenin oyunu alarak
başkanlığa seçildi.

Öbür adaylardan, TBB Başkanlığını yürüten Vedat Ahsen Coşar 159,
eski İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu 68 oyda kaldı. 446 delegenin
oy kullandığı seçimde, 10 oy geçersiz sayıldı. Sonucun açıklanmasının ardından
Vedat Ahsen Coşar, Feyzioğlu’nu tebrik etti. Feyzioğlu, Coşar ve Kolcuoğlu
daha sonra kürsüye çıkarak delegeleri birlikte selamladı.

Teşekkür konuşması yapan Feyzioğlu, seçimle aslında TBB’nin ve baroların kazandığını söyledi.

“Çok kıymetli başkanım” dediği Vedat Ahsen Coşar ile “üstadım”dediği Kolcuoğlu’na saygılarına ileten Feyzioğlu, destekleyen ve desteklemeyen
tüm meslektaşlarına teşekkür etti.

Feyzioğlu, “Pazartesi günü, yeni bir dönem başlıyor.
Hep birlikte, el ele, omuz omuza yepyeni bir dönem başlıyor.”
 diye konuştu.

Süreçte kendisini destekleyenlere tek tek teşekkür eden Feyzioğlu,

“Tüm barolara, aynı uzaklıkta değil aynı yakınlıkta olacağıma söz veriyorum. Hiçbir avukatın hakkının ihlali ve hukukun üstünlüğüne aykırı hiçbir uygulamaya TBB suskun kalmayacaktır. Nerede birmeslektaşımızın bir hakkı ihlal edilirse, orada doğrudan doğruya biz olacağız.” ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Gül, Feyzioğlu’nu kutladı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye Barolar Birliği başkanlığına seçilen
Metin Feyzioğlu’nu kutladı. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan
yazılı açıklamaya göre, Gül, Türkiye Barolar Birliğinin 32. Olağan Genel Kurulu’nda başkanlığa seçilen Feyzioğlu’na telgraf göndererek tebrik ettive başarı diledi.

 (AA, 26 Mayıs 2013)

ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ,
geleneksel Cumartesi konferanslarını sürdürüyor..

Duyuru posteri aşağıda..

Prof. Aykut Kence, ülkemizde EVRİM BİYOLOJİSİNİ en iyi bilenlerden biri..

Zaman ayırıp gitmekte yarar var..

Emek verenler sağolsunlar..

417906_10200809471751987_1766243677_n

 

 

 

 

 

 

 

Sevgi ve saygı ile.
25.5.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

 

 

“SESSİZ ÇIĞLIK”a çağrı..


Dostlar
,

“Sessiz çığlık”..

Bu 2 sözcük üzerinde iç düşündünüz mü?

İnsanlar çığlık atacak ama bu “sessiz” olacak!?

“İnsan” olanın uygar vicdanı zaten bu 2 sözcük altında ezilir..

2 masum sözcük 2 dev soru doğuruyor :

1. Türkiye insanı neden “çığlık” atma durumunda?

2. Çığlık; doğasına aykırı olarak neden “sessiz” ??

Herkesi “SESSİZ ÇIĞLIK” eylemine destek vermeye çağırıyoruz..

Zerrece duygudaş (empatik; diğerkâm; hemhal) davranabilenler de
algılasın diye..

“Duysun” diyemiyoruz, çünkü eylem-feryat “sessiz” !
Görünürde kulağa dönük değil..

Peki neye dönük ?

İnsanı insan yapan “akılcı vicdan”a dönük..

Dikkat buyurulsun salt “vicdan” diyemedik..
“Beşer” sayısınca vicdan türevi var çünkü..

Biz ise beşerin öznel -zavallı- vicdanına” değil

İnsanı insan yapan nesnel (nesnelleşmiş olması gereken!)
“akılcı, uygar vicdan”a duyurmak istiyoruz –bir tür zoraki-
“sessiz çığlıklarımızı”..

Duymasanız da algılıyor musunuz ??

25 Mayıs 2013 Cumartesi, saat 13:00 – 14:00, Sakarya Caddesi, Ankara..

Her Cumartesi saat 13:00 – 14:00 arası; Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Antalya, Kocaeli.

– ANKARA – SAKARYA CADDESİ TAŞ ANKARA HEYKELİ önünde,

– İZMİR – ALSANCAK KIBRIS ŞEHİTLERİ CADDESİ SEVİNÇ PASTANESİ önünde,
– KOCAELİ – DEĞİRMENDERE ÇINARLIK MEYDANI’nda,
– BURSA – ŞEHREKÜSTÜ MEYDANI’nda ve
– ANTALYA – KAPALI YOL, BÜYÜK HAVUZ YANI’ndayız.. diyorlar..

“Vardiya Bizde” diye nöbeti tutsak askerlerimizden devralan aileleri
ve onlarla bütünleşerek dayanışan tüm yurtseverlerle omuz omuza..

Başka kentlerde de.. Her Cumartesi.. Karda kışta, yakıcı güneşte..
Sessizce haykırmayı -aşkolsun ki- başarabilen yüreklerle..

Tutsaklar özgür bırakılana dek..

Gözünü sevdiğimin Türkiye’si..

Devr-i AKP“de, Ülkemizi bölme amacıyla terörü araç olarak kullanan
emperyalizmin taşeron örgütünün silahlı ve katil militanlarına elini kolunu sallaya sallaya başka ülkelere (gerçekte Barzanistan’ın Kandil’ine!) türlü planlarla
gitme hakkı tanıyacaksın;

Öte yandan bu emperyal plana geçit vermeyecek yurtseverleri yıllarca kodeste tutacaksın.. Bu zulüm artık sürdürülemez kerteye gelmiştir.

Direnen halka da en ağır lafları söyleyeceksin..
“Akil” sakillerin, halk İstiklal Marşı‘nı söylerken ayağa bile kalkmayacak..

  • Devletin kurumlarının adının başından “T.C.” yi kaldıracaksın!?
  • “Akiller” in zoraki toplantılarına yurttaşların Türk Bayrağı ile girmesini yasaklayacaksın!?

Milletin manevi değerlerine en açık ve en ağır hakaret değil midir bu???
Dahası, halkı apaçık isyana tahrik etmek değil midir?
Yasalarımızda bu eylemin karşılığı bir yaptırım yok mudur?
Örn. Türk Ceza Yasası’nın 302. maddesi ne günedir?
Cumhuriyet’in Savcıları nerelerdedir??

  • Demokrasi – insan hakları şampiyonu AB ve Atlantik ötesi “stratejik müttefik” niçin yitiktir?
  • Elbette içişlerimize karışmasınlar ama, bunca da 3 maymun olunabilir mi??

Kanımızca bu 2 eylem, AKP’nin maskesini bütünüyle düşürmüştür.

  • AKP artık eğik düzlemdedir ve düşüşü durdurma olanağı kalmamıştır.

Bu yüzden olağanüstü gergin, hırçın hatta saldırgandır.

Siyasi iktidar, bu gergin psikoloji ile 1 Mayıs’ta (2013) tarihe geçecek kapsam, ağırlık ve nitelikte insanlık suçu işlemiştir. Kendi halkına ölçüsüz ve hukuksuz zulüm uygulamıştır.

SESSİZ ÇIĞLIK, bir bakıma tarihsel – sosyolojik politik bir alarmdır..

Anlayana..

Balyoz_balon_oldu

Sevgi ve saygı ile.
25.5.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

FANTASTICA RUSIA

Dostlar,

Rusya’dan gerçekten nefis, nefes kesen görüntüler..

İzlemek için lütfen tıklayınız..

FANTASTICA RUSIA

Sevgi ve saygı ile.
25.5.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net