ADD’den panel : Hukuk ve Siyset Eliyle CUMHURİYET’in Yıkımı
Sevgi ve saygı ile.
24.10.13, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
ADD’den panel : Hukuk ve Siyset Eliyle CUMHURİYET’in Yıkımı
Sevgi ve saygı ile.
24.10.13, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
Dostlar,
Bizim de üyesi olduğumuz DİL DENEĞİ‘nin
“CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMASI” iletisi aşağıda..
Bütünüyle paylaştığımız bu iletiyi, siz değerli site okuyucularımızla paylaşmak istiyoruz.
Yüce Atatürk‘ün “10. Yıl Söylevi” nde gırtlağını yırtarcasına haykırarak
yalnız biz Türklere ve Türkiye’ye değil; tüm dünyaya duyuduğu söz şuydu :
* “En büyük bayramdır, kutlu olsun!”
Aynen yineliyoruz Büyük Atatürk‘ün en değerli armağanının 90. yılında!
* “En büyük bayramdır, kutlu olsun!”
Sevgi ve saygı ile.
28.10.13, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
Dil Derneği Üyesi
www.ahmetsaltik.net
=========================================
DİL DERNEĞİNDEN CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMASI
ÜYELERİMİZE VE KAMUOYUNA SESLENİŞİMİZDİR: |
Bütün Atatürkçülere, bütün yurtseverlere sesleniyoruz:
Mustafa Kemal’den, düşüncelerinden, Türk Devriminden kesinlikle vazgeçmeyeceğiz! Ne yaşarsak yaşayalım yılgınlığa düşmeyeceğiz! 29 Ekim, bize yurttaş kimliği kazandıran, çağdaş dünya içinde onurluca Us ve bilim dışı savlarla hızlandırılan hesaplaşma tehlikeli boyutlara ulaşmıştır; ancak yanlış hesabın sonucu da yanlıştır! Bu ulus, tıpkı 90 yıl önce olduğu gibi silkinir; sırtındaki ikiyüzlü, gerici, çıkarcı bilim ve sanat düşmanlarını Ulusumuzun Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun!
|
GENELKURMAY BAŞKANI ORG.NECDET ÖZEL’İN AÇIKLAMALARI
Naci BEŞTEPE
Atatürkçü Düşünce Derneği Bilim Danışma ve Yazı Kurulu Üyesi
Genelkurmay Başkanı Org. Necdet ÖZEL, 21 Ekim günü AA’na açıklamalarda bulunmuştur. İktidar partisi ve yandaşlarınca eleştirilmediğine göre, açıklamaları ile
Türk halkının belli bir kesimini hedef almıştır.
Tutuklular ve aileleri en çok ilgisizlikten yakınmacı olurken, ayrım yapmadan herkesin ziyaret edildiği, sorunları ile ilgilenildiği açıklaması inandırıcılıktan uzaktır.
Savunmalara yardımcı olacak bilgi ve belgelerin ulaştırılmasında önemli aksaklıklar mevcuttur.
Genel Kurmay Başkanı’nın yanlış veya eksik bilgilendirilmesi olasıdır.
Yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına inanmadığını ima ederken,
suçun kişiselliği vurgulaması ile silah arkadaşlarının suçluluğunu kabul etmiş görülmektedir.
Çok acıdır.
Yargı kararlarının vicdan muhasebesini yüce ulusun yapacağını söylerken,
tutuklu ve ailelerine bu hakkı çok görmektedir. Tahliye edilenlerin çoğunluğunun
Kara Kuvvetleri mensubu olduğunu söylemek nifak sokmak değil, sayısal gerçeği ve darbe iddiasının sahteliğini vurgulamaktır.
-Terör örgütü siyasi irade ile pazarlık halinde iken,
– komşularımızla sorun yumağı oluşmuşken;
– denizde hak ve çıkarlarımızı koruyacak donanma,
– hava sahamızı koruyacak pilot bırakılmamışken,
– Cumhuriyetin temel değerleri bir bir yok edilirken
huzurlu ve müreffeh Türkiye geleceğinden söz etmek ve “HER ŞEY TÜRKİYE İÇİN” sloganını kullanmak siyasal iktidarın sözcülüğü gibi olmuştur.
400 askeri personel yargılanmakta, bunların 237’si 16-20 yıl arasında ağır cezaya mahkûm edilmiş ve yaklaşık 1000 kişi de yargılanma baskısı altında iken,
geçmişi bırakıp geleceğe nasıl bakılacağı anlaşılamamıştır.
Üzülerek ifade etmeliyiz ki;
bu açıklama Başbakan’ın korunması altına alınmayı gerektirmiş ve öyle olmuştur.
Tayyip’in açılımı çöktü!
http://sozcu.com.tr/2013/yazarlar/mehmet-turker/tayyipin-acilimi-coktu-395389/, 26.10.13
Mehmet Türker
İktidarın terör karşısında çözülerek verdiği tavizler yetmedi!.
PKK, Tayyip Bey’e şimdi “terör sopasının ucunu” gösteriyor!.
Taviz vermeye başladın mı sonu gelmez!.
Hele elinde silah olan için!.
Daha önce de söyledik: Teröre elini verirsen kolunu da kaptırırsın!.
“Çözüm süreci” dedikleri “çözülme” süreci çıkmaz sokaktaki duvara tosladı!.
Kandil’deki terörist başı “Devrimci Halk Savaşı”ndan söz ediyor!.
Yani sadece PKK değil, bölge halkının da silahlandırılmasıyla büyük bir kalkışma başlatılacak ve iç savaş çıkacak!.
Oluk oluk kan akacak!.
* * *
Tayyip Bey’in daha doğrusu onun yüzünden Türkiye’nin başı yine belada!.
Bir yanda Suriye batağı, diğer yanda PKK’nın terörü başlatma tehditleri!.
Açılım saçılımı başlatıldığında Çankaya’nın 11’incisi Hacı Abdullah
“Çok güzel şeyler olacak” demişti!.
Bugüne geldiğimizde işte o “çok güzel şeyleri” görüyoruz!.
Bülent Arınç muhalefette olsaydı bu duruma bakıp bakıp,
“Şeyini şey ettiğimin şeyi” derdi!.
Verilen tavizlere, Türklüğün ayaklar altına alınmasına, T.C. ibaresinin kaldırılmasına, Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene!” sözünün silinmesine,
Kürtçe seçim propagandasına, mahkemelerde ve resmi dairelerde Kürtçü tercüman bulundurulmasına, Kürtçenin seçmeli ders olmasına, özel okullarda Kürtçe eğitim verilmesine ve daha birçok konuda çözülmeye rağmen terör örgütünü tatmin etmeleri mümkün olmadı!.
“Şeyini şey ettiğimin şeyi” tam yerine oturdu!.
* * *
İmralı’da ne sözler verildiyse, iktidar sırtını Apo’ya dayamaya çalışıyor,
yandaş yalaka yazarlar ona “kurabiye çocuk” muamelesi yapıyor…
Ağzının içine bakıyorlar, ama olmuyor!.
Kandil’deki terörist başı Cemil Bayık, dünya lideri Tayyip’i sürekli tehdit ediyor!.
KCK Yürütme Kurulu’nun yaptığı açıklamada,
“AKP’nin söylem ve tutumu tahammül edilemeyecek hale gelmiştir.
Bu yaklaşım savaş hazırlığı anlamına gelmektedir.” deniliyor!.
PKK, “yavuz hırsız ev sahibini bastırır” anlamında hareket ediyor, ama
“ev sahibi”iktidar da bu yavuz hırsızın elinde ülkenin kaderini belirlemeye çalışıyor!.
Cemil Bayık da “AKP süreci bitirmiştir, bedelini öder.” diyor!.
Oysa AKP’nin bedel ödeyeceği filan yok; bedeli yine bu halk, bu Mehmetçik,
bu analar babalar ödeyecek!.
* * *
Kürtçü Partinin Eş Başkanı Gültan, “Biz bugünlere silahla geldik” diyerek
yola silahla devam edecekleri mesajını veriyor!.
Ağır bir terör baskısı altında ezilen Tayyip’in bütün derdi günü kurtarmak ve seçimlere “Bir yıldır şehit gelmiyor, analar ağlamıyor.” propagandasıyla girebilmek!.
Seçimlere “terörü bitiren adam” olarak girip oyları cebine indirmeyi düşlerken, Türkiye terör örgütünün oyuncağı oluyor!.
Sonuç olarak açılım saçılım çöküyor, Tayyip altında kalıyor!.
Tayyip’in ustalığı!.
Tayyip Bey’in asıl ustalığı, suçlandığı konularda aynı ifadeleri kullanarak hemen karşı tarafı suçlaması!.
ODTÜ ormanının gece yarısı katledilerek yol açma çalışmaları yapılmasına karşı çıkanları önce “eşkıya” diye suçladı, sonra da “Ben istemiyorum tavrı faşizandır… Bey yaptım oldu anlayışı ne kadar yanlışsa, ben istemiyorum yapmayacaksın demek de baskıcı, otoriter, bencil bir tavırdır!” dedi…
Acaba kim “ben yaptım oldu” anlayışında?.
Kim dayatmacı ve otoriter tavır içinde?.
Kendisi için bugüne kadar söylenenleri çevirdi, ormanları kurtarmaya çalışan gençler için kullanıyor!.
* * *
“Ben yaptım oldu” anlayışına Taksim’e Topçu Kışlası, Çamlıca’ya cami,
Kanal İstanbul, 3. Köprü güzergahı bile yeterli örnektir!.
“Azınlık çoğunluğa tahakküm edemez” diyor…
İyi de, demokrasilerde çoğunluğun azınlığa dayatması var mı?.
Tayyip’in ustalığı işte burada!.
Kendine yönelik sözleri karşı tarafa çevirerek zeytinyağı gibi üste çıkıyor,
hem suçlu hem güçlü hale geliyor!.
Valla bu da bir sanat!!!
YASAKLARI TANIMIYORUZ!
Dr. Ceyhun BALCI
Bugün İzmir’de YKKED (Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği) ve Konak Belediyesi işbirliğiyle düzenlenmiş bir sempozyum vardı. “90. Yılında Cumhuriyet’i Anlamak” temalı etkinlikte Cumhuriyet’le yaşıt (Hıfzı Topuz ve
Dr. Engin TONGUÇ) ulu çınarların yanı sıra
Cumhuriyet’in ilk yarısında dünyaya gelmişler
(Ataol BEHRAMOĞLU, Niyazi ALTUNYA, Yakup KEPENEK) de vardı.
Yarım yüzyılı devirmiş bizler etkinlikteki yaşça en gençlerdik.
Anılan kuşakların hiçbiri, çok değil 15-20 yıl önce Cumhuriyet’in bu duruma düşeceğini ve hatta o Cumhuriyet’in Bayramının yasaklanacağını kestiremezlerdi.
Uzunca süredir ülkeden ayrı kalmış ve bu arada olan biteni de izlememiş birileri sorabilir!
“Cumhuriyet ne halde?”
“Bayramı bile yasaklandı!” yanıtı daha fazla söze gerek bırakmayacaktır.
“Neden?” sorusuna “tertip ve hıyanet” yanıtı verilebileceği gibi çuvaldızı kendimize batırmaktan da kaçınmamalı!
Dünyanın neresine giderseniz gidin!
Devrimler kendilerini koruma düzeneklerini geliştirirler!
Bu yapılmadığında sonuç bizlerin yaşadığı gibi olur!
Örneğin Küba’da CDR (Devrim Savunma Komiteleri) kesintisiz iş başındadır. Topla, tüfekle savunma işin bir boyutuysa, söylemsel, düşünsel ve eylemsel savunma diğer ve önemli boyutudur. Devrimler hiç büyümeyen bebeklere de benzetilebilir. Sürekli ilgi ve destek bekler! “Sürekli devrim” söyleminin altında yatan dürtünün kaynağı da bu olmalıdır.
Devrim’i ve Cumhuriyet’i korumak örgütlenmek demektir!
Bu nedenle silkinip, kendimize gelme zamanıdır!
Kutlama yasağını çiğnemek iyi bir başlangıç olacaktır!
29 Ekim’de saat 16’da Gündoğdu’da buluşuyoruz!
Bir milyon kişiyle birlikte Andımız’ı içmek,
Cumhuriyet düşmanlarına verilecek en iyi yanıt olacaktır!
Ege Üniversitesi’ndeki ADT (Atatürkçü Düşünce Topluluğu) gönüllüsü öğrenciler de 29 Ekim kutlama hazırlıklarını yoğunlaştırmışlardı. 25 Ekim günü Ataol Behramoğlu-Haluk Çetin müzikli şiir dinletisi öncesinde 29 Ekim bildirilerini dağıtırken
saldırıya uğradılar!
Saldırganlar mı? Sol maskeli alçaklar güruhu! İçlerinde her türden maskeli vardı!
Etnik bölücüsü de, küresel solcusu da, kendini bilmez yolunu yitirmiş şaşkını da Cumhuriyet’e saldırı ortak paydasında buluşmuşlardı!
Uzunca süredir bu doğrultuda birleşen sözde solcu takımının
İzmir’deki ilk saldırganlığı olması bakımından önemlidir yaşananlar.
Yeryüzündeki her devrimi sahiplenmede üstlerine olmayan bu takım her nedense
kendi devrimini ve önderini tanımazlıkta parmak ısırtan bir tutum içindedir.
Fidel Kastro’nun “başkalarının devrimini bırakın da kendinizinkine sahip çıkın” öğüdü bile işe yaramamış görünüyor.
Son saldırganlığın şifrelerini çözecek olursak!
Sol maskeli bu güruh saldırganlığıyla :
İçinden geçmekte olduğumuz bu çetin dönemde sağcılık ya da solculuktan önce gereken özelliğin namuslu ve dürüst olmak olduğu da bir kez daha ortaya çıkmış olmaktadır!
Görkemli bir 29 Ekim bu namussuzların suratında patlayacak bir şamar olacaktır!
Ceyhun BALCI
26.10.2013
Suay Karaman
Türkiye Cumhuriyeti’nin 90. kuruluş yılındayız, hepimize kutlu olsun.
300 yıldır dünyayı sömüren emperyalizme karşı ilk kez başarı sağlayarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti, 90. yılın haklı gururunu yaşamaktadır.
Bize bu gururu yaşatan, özgürlüğümüzü taçlandıran, bağımsızlığımızı anlamlandıran eşsiz liderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve tüm silah arkadaşlarının anıları önünde saygıyla eğiliyoruz.
Cumhuriyet insanları kul olmaktan çıkartarak, birey olmalarını sağlayan büyük bir aydınlanma devrimidir. Bu aydınlanmadan payını alamayanların,
birilerinin kulu ya da bir yerlerin kılı olanların, laik ve demokratik cumhuriyetimizin yönetimine katılmaları, geleceğimizin karanlıklar içinde olacağının habercisidir.
Bugün Cumhuriyetimiz sorgulanmakta, vatanımızı kurtaran, ülkemizi kuran
Atatürk ve devrim önderleri eleştirilmekte, değiştirilmesi teklif bile edilemeyen
anayasa maddeleri değiştirilmek istenmekte,
“Türk’üm” demek ve Andımızı okumak
ırkçılık olarak algılanmaktadır. Anayasa Mahkemesi kararıyla laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu onaylanan siyasal iktidar, “ileri demokrasi” aldatmacasıyla, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni yok etmeye uğraşmaktadır.
Bugün ülkemizde siyasal iktidar tarafından sivil darbe yapılmaktadır.
Cumhuriyetle ve cumhuriyetin kurumlarıyla kavgalı olan siyasal iktidarın yönetiminde, ülkemiz ortaçağ karanlığına doğru yol almaktadır.
Cumhuriyetimizle yaşıt kurumlardan 9 Eylül 1923’te Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi, Atatürk’ün ilke ve devrimlerini tam anlamıyla koruyamamaktadır. Atatürk’ün partisinde Soros çocukları, TR 705 kodlu ve benzeri görevliler, tarikatçılar, rantçılar, talancılar, “6 Ok” tan nefret edenler bulunmaktadır.
Peygamber soyundan geldiğini söyleyen yeni CHP Genel Başkanı,
ABD Büyükelçisiyle bir otelde gizli görüşme yapmaktadır.
ABD’nin desteğini alarak Atatürkçü olunamayacağını bilmeyen yeni CHP yöneticileri, bu yeni görüntüsüyle muhalefet yapamadığı gibi,
topluma umut da verememektedir.
Yine cumhuriyetimizle yaşıt kurumlardan 7 Mayıs 1924’te Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiği adla yayın hayatına başlayan Cumhuriyet Gazetesi de, günümüzde
Atatürk ilke ve devrimlerini korumakta çekingendir. Gazete son yıllarda 2. Cumhuriyetçi bir çizginin peşinden gitmektedir. Zaten bugün medyaya baktığımızda, ünlü ya da ünsüz birçok numaracı ve 2. Cumhuriyetçi gazetecilerin eskiden Cumhuriyet Gazetesi’nde çalıştıkları bilinmektedir. Atatürk ilke ve devrimleri yalnızca sözle ya da yazıyla korunamıyor, eylemlerin de bilinçli olarak yapılması gerekmektedir.
Cumhuriyet Gazetesi yöneticilerinin, aşırma eser ve romanlarıyla ünlenmiş,
Atatürk’e hakaret edilen “Mustafa” filmini yapan, her devrin romantik adamı
Can Dündar’ı, Cumhuriyet Gazetesi’ne alırken yüzleri kızarmış mıdır? Arşivlerindeki Deniz Som’un yazılarına bakınca, yaptıklarından utanırlar mı?
Gelinen 90 yıllık sürece bakıldığında, ülkemizin çektiği sıkıntılarda az ya da çok hepimizin payı bulunmaktadır. Yıllardan beri Cumhuriyetimizin temel nitelikleri bozulurken, laikliğe aykırı davranışlar yapılırken, sosyal hukuk devleti yıkılırken,
aklı ve bilimi yok sayan eğitim anlayışı getirilirken, özelleştirme adı altında ulusal değerlerimiz satılırken, PKK terör örgütü ‘devlet’ gibi muhatap
kabul edilirken seslerini çıkarmayanlar da, bugünkü ortamı hazırlayanların içinde
yer almaktadır.
Gün, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi ve Bursa Nutku’nu okumanın zamanıdır.
Gün, tam bağımsızlık ve emperyalizm karşıtlığı çizgisinde bilinçli bir örgütlenmeyle
bir araya gelerek, mücadele yapma zamanıdır.
Cumhuriyetimize, bağımsızlığımıza ve bütünlüğümüze kalkan ellerin kırılması için, ülkemizin aydınlığa kavuşması için örgütlenmek bir zorunluluktur.
Yeni bir Atatürk aramaya ya da beklemeye gerek yoktur.
Çünkü Mustafa Kemal Atatürk bize öğüdünü vermiş:
Yaşasın Cumhuriyet!…