Kategori arşivi: Hekim Saltık

AKP = RTE Kovit-19 Salgınını Neden Yönet(E)miyor??

Dostlar,

Meslektaşımız Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu,  24 Mart 2021 günü bizimle sanal ortamda uzun bir söyleşi yaptı. Kendileriyle, Halkçı Doktorlar olarak 4. programımız oldu. Söyleşimiz metne döküldü ve bize ulaştırıldı. 17 A4 sayfası tutuyor.

AKP = RTE Kovit-19 Salgınını Neden Yönet(E)miyor??

– 21:00’de Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu ile HALKÇI DOKTORLAR ile (sosyal medya hesaplarında) söyleşi gerçekleştirdik.

https://www.facebook.com/halkcidoktorlar/videos/374472266874457/

Giriş şöyle                               :

Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu: İyi akşamlar sevgili bizi izleyenler. Bu gün Prof. Dr. Ahmet Saltık Hocamla birlikteyiz, bu bizim Halkçı Doktorlar olarak dördüncü programımız olacak.

Salgının, yani Koronavirüs pandemisinin birinci yılını geçirdiğimiz bugünlerde, ülkemiz yeniden üçüncü tepeyi yaşıyor, şu anda birinci dalga hâlâ bitmiş değil, fakat üçüncü kez tepe noktasına ulaşmak üzereyiz.

İyi akşamlar Ahmet Hocam, merhabalar.

Prof. Dr. Ahmet Saltık: Ercan hocam size de iyi akşamlar, teşekkür ederim fırsat verdiğiniz için bana.

Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu: Evet, bu gün pek çok programınızın arasında bizlere de yer verdiğiniz için çok teşekkür ediyoruz. Gerçekten, işte bu günkü programımızın başlığını da sizlerle birlikte belirledik. İşte “AKP=RTE, Kovit-19 Salgınını Neden Yönet(E)miyor?” diyoruz. Gerçekten de bizim ülkemiz gibi böyle koronavirüs salgınında bu denli başarısız olan ya da vurdumduymazlık içinde olan çok ülke yok. Belki ABD, belki işte Brezilya’nın arkasından Türkiye geliyor gibi duruyor tüm dünya ülkelerine baktığımızda. Bu açıdan çok sıkıntılı bir süreç yaşıyoruz. Sizler ne diyorsunuz bu genel olarak birinci yılın sonunda Ahmet Hocam?

Prof. Dr. Ahmet Saltık: Evet, Ercan Hocam tablo hiç hoş değil. Sizin de belirttiğiniz gibi. Sayıları artık herkes biliyor, örneğin Mili Eğitim Bakanlığı 29 Mart’ta yapacağı yüz yüze sınavları Mayıs başına erteledi. Yaklaşık bir ay ötelemiş oldu salgın nedeniyle. “Söylemiştik” demek pek hoşuma gitmiyor, üzülüyorum öngörülerimizin tümüyle doğru çıkmasından, keşke yanılsak.  Bize “felaket tellalı” diyenler oluyor Ercan Hocam, ama çok üzgünüm, bizim aldığımız bilim terbiyesi buna izin vermez, biz öyle davranamayız. Kendimi uzun uzun “felaket tellalı değilim, felaket tellalı gibi davranmıyorum” biçiminde savunma konumunda görmek istemiyorum, görmüyorum da. Ayrıca, naçizane sizin, benim yapmaya çalıştığımız bilimsel öngörülerdir.

Sayısal karar verme teknikleri diye bir süreç vardır Ercan Hocam, “Quantitative Decision Making” diye, bağışlayın beni “Gavurcasını”(!) söyledim, ukalalık aklımızdan geçmez, bize yakışmaz; bunu ben uydurmadım, “sayısal karar verme teknikleri” Matematik temelli ciddi bilimsel yaklaşımlardır. Bizde de Epidemiyolojide, salgınların yönetiminde, sağlık hizmetlerinin yönetiminde, tıp ve sağlık bilimleri araştırma yöntembiliminde, -ki bunlar Epidemiyolojinin tanımı ve işlevleridir, Epidemiyoloji salt salgınlarla uğraşan bir bilim dalı değildir- stratejik önemde bir bilim dalıdır bildiğiniz gibi; bütün tıp dallarının yeterince kullanması gerekir Matematiksel karar verme – öngörme süreçlerini.

Sayısal temelli öngörülerde bulunmaya çalışıyoruz… Şimdi bakınız; Genel Korona tablosuna (Turkuvaz tablo dedikleri!) baktığımızda, Türkiye 28 Şubat 2021’de 66 ölüm bildirmişti değerli meslektaşım, Profesör Küçükosmanoğlu, 66 ölüm bildirmişti; bu gün duyurulan ölüm sayısı 146! Neyle çarptık? 2’nin üstünde bir katsayıyla çarptık. Ne denli sürede, 24 günde, 3 haftada yaklaşık olarak, 66’dan 146’ya. Toplam olgu sayıları 8400’lerden geldi 29762’ye. Bu veri kaçla çarpıldı? Neredeyse 4’le. Ölüm sayıları 2’nin üstünde, olgu sayıları 4’ün üstünde bir çarpanla büyüdü 3 hafta içinde. Yineliyorum hoşgörünüzle bunlar “resmi” rakamlar üstelik. Gerçek veriler bunun birkaç katı değerli Küçükosmanoğlu. İzin verirseniz küçük adınızla sesleneyim size, ön adınızla Ercan hocam.
….
……
****
Devamla                         ;

Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu: Evet Organize Sanayi Bölgesinde sürekli üretim devam etti Hocam, yani bir kısıtlama olmadı pek fazla.

Prof. Dr. Ahmet Saltık: Evet ben onun için topu size attım, Siz orada gözlediniz rahatlıkla. Ciddi bir sanayi bölgesi ve belirttiğiniz gibi üretim gevşemedi, üretim sürdü, emekçiler kalabalık servis araçlarında değil mi? Toplu taşıma araçlarında yan yana, omuz omuza “leb a leb” gidip geldiler, çalışmak zorunda bırakıldılar. Şimdi AKP iktidarı, üzerine düşeni yapmadığı gibi, hasta ve ölüm verilerini kararttığı gibi, elindeki verilerin kritik Epidemiyolojik  yanlarını da açıklamıyor Ercan Hocam. Söz gelimi bu 30.462 ölümün, ben kimler olduğunu çok merak ediyorum. Hem bir insan olarak hem bir hekim, Halk Sağlığı Uzmanı bir hekim olarak merak ediyorum. Bilirsiniz Epidemiyolojide 3 tane soru vardır: Kişi, yer, zaman! Kim ölüyor, bunlar kim kardeşim? Bunlar dolar milyarderleri mi, bunlar yoksul köylüler mi, bunlar işsizler mi, bunlar yoksullar mı, kadın mı, erkek mi, şişman mı, zayıf mı, hipertansiyonlu mu, beyin tümörlü mü, çocuk mu, kim? Acı ironi katıyorum araya, kimler ölüyor?

Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu: Bunların bile yani bir bilimsel çalışma olarak yayımlanmasına izin vermediler, hocam doğru dürüst bir bilimsel yayın yapılmadı Türkiye’de. Onun için biz doktorlar olarak da salgını tüm boyutlarıyla tanımlamakta çok güçlük çekiyoruz. Daha illerle ilgili veriler, Şubat’tan beri yayımlanmaya başladı; yani hangi ilde kaç vaka sayısı var diye. Bunlar bizim açmazlarımız. Evet Hocam.

Prof. Dr. Ahmet Saltık: Çok doğru söylediniz. Dolayısıyla ölenlerin yaşlarını, cinsiyetlerini, mesleklerini, kişi özelliklerini, ayrıca ülke genelinde dağılımlarını bilmiyoruz. Günlük veriler dışında, günlük nominal veriler yani sayısal veriler, 146 ölü ama, belirttiğim gibi bunlar karartma içinde, bilimsel araştırmaya da izin verilmiyor. Daha acısı Bilim Kurulu üyeleri de birkaç kez “Biz de o turkuaz tablo dışında bilgiye sahip değiliz” dediler! Dehşet verici bir durum bu. Şimdi benim gördüğüm, karşımda sözde turkuaz, aslında kapkara, aslında utandırıcı, kıpkızıl bu tablodaki o sınırlı verilerle nasıl Epidemiyolojik yordam (strateji) geliştiriyorlar salgın yönetimi için oradaki Bilim Kurulu üyeleri, nasıl yetinebiliyorlar bu verilerle; benim aklım, fikrim almıyor.

Şimdi illere geçmeden, yoksulluk konusuna değinmek isterim. Bilirsiniz, hiç değişmez  kuraldır; Yoksullar daha çok hasta olurlar, hastalandıklarında daha çok yoksullaşırlar. Eğer ölmez sağ kalırlarsa daha da kırılgan bir duruma geldikleri için bu kısır döngü böyle sürer gider. Cehennemî bir kısır döngüdür bu; yoksul daha çok hastalanır, hastalandığında daha çok yoksullaşır, bu şekilde telef olur gider. Yani, aslında veriye de –ironik olarak söylüyorum– gerek yok; Türkiye’de de bu hastalıktan daha çok yoksullar, işsizler, garibanlar, emekçiler ölmekte! Bu evrensel ve tartışılması bile yersiz bir gerçek. ABD New York’ta ölümler 100 bine dayandığında, New York Times’da sayfalarca, simsiyah sayfalarda, bu insanların adları yayımlandı.

Bakar mısınız elin “kefere”sine tırnak içinde! ABD’de bile ölen 100 bin insanın anısına saygıyla siyah sayfalarda New York Times adlarını yayınladı. Biz bu bilgilere bile erişemiyoruz. Gün olur erişildiğinde bir kez daha göreceğiz ki, hepimiz aynı gemide değiliz Ercan Hocam. Yoksullar, garipler, işsizler, garibanlar ölüyor, villalarında yaşayanlar değil! kentlerin, büyük kentlerin gettolarında, varoşlarında kalabalık, Kovit hijyeni olmayan, yeterli beslenemeyen, kendine yeterince maske, dezenfektan bile alamayan, toplu taşımayı kullanan, çalışmak zorunda olan, insanlar ölenler. Onun için Türkiye Halkı bu gerçeği görsün kardeşim. Biz hepimiz aynı gemide değiliz bu bağlamda.

Aşı skandallarının arkası gelmiyor gördüğünüz gibi. Kimi milletvekilleri soruyorlar, 1.5 milyon doz aşıyı ne yaptınız, yandaşlara mı yaptınız? Nerde bunlar, neden AŞI YOK, filan.
…..
………….
Ve şöyle bağladık kapsamlı söyleşimizi                    :

Prof. Dr. Ahmet Saltık: Peki ben size son olarak küçük bir video daha izleteyim izin verirseniz.

Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu
: Buyurun hocam.

Prof. Dr. Ahmet Saltık
: Paylaşayım ekranı, şuradan ekran paylaşması, “share screen”, nerede o dosya, hemen buluyorum, evet, şurada.
***
Prof. Dr. Ahmet Saltık Hoca bir ses kaydı daha dinletiyor:

Recep Tayyip Erdoğan : “Doğu, Güney Doğu’nun Kürdistan Eyaleti olduğunu görecekler, Doğu Karadeniz’in Lazistan Eyaleti olduğunu görecekler bunlar bizim tarihimizin bize devrettiği mirastır. Bunları görmemezlikten gelemezsiniz, kullanamayacaksınız artık ne Türk kavramını ne de Türkiye ismini kullanamayacaksınız.”

Mustafa Balbay: Türkiye’deki kurumların başından Türk ve Türkiye kavramları attırmak, ancak ve ancak Türkiye’yi işgal eden bir gücün işi olabilir.
***
Prof. Dr. Ahmet Saltık: Evet, görüntülü oldu mu ekranda Ercan hocam?

Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu: Görüntü olmadı ama yalnızca sesler paylaşıldı, o anlaşıldı yalnız.

Prof. Dr. Ahmet Saltık: Tamam, Mustafa Balbay’ın Meclisteki itirazı:

Ancak işgal altındaki bir ülkede olabilir” dedi.

Biz de söyleyelim, Türkiye işgal altında! AKP’yi kuran – kurduran güçler Rand Corporation eliyle programını yazdıran güçler, Morton Abramovitz eliyle yıllar önce keşfedip özel olarak yetiştirip AKP’yi ve Erdoğan’ı başımıza musallat eden güçler… Şimdi Türkiye’de Andımızı kaldırdılar.

Türk ve Türkiye’yi.. çok açık söyledi R.T. Erdoğan, işte duydunuz; Türk ve Türkiye kavramını kullanamayacaksınız, Lazistan olacak, Kürdistan olacak, bunlar tarihimizden gelen gerçekler.. dedi yani Sevr’in rövanşı apaçık!

Şimdi böyle bir kadrodan yani Türkiye’de Sevr’i uygulamak isteyen bir siyasal kadrodan, bu misyonun kendine yüklendiği bir kadrodan bu halkı esirgemesi koruması, salgını yönetmesi, insanların ölmesini engellemesi beklenebilir mi? Nokta!

Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu: Evet, teşekkür ediyoruz hocam, görüşlerinizi bizlerle paylaştınız. Epeyce bir zaman da geçti, çok teşekkür ediyoruz ve dileriz ki tüm halkımız olarak bu sorunlara doğru yaklaşır ve gerçekleri görürüz. Sağlık hakkımıza da sahip çıkarız diye düşünüyorum ben. Önümüzde Koronavirüssüz günler diliyorum.

Çok sağ olun Ahmet hocam, sağolun.

Prof. Dr. Ahmet Saltık: Siz de sağ olun fırsat verdiğiniz. Sevgi ve saygıyla. Evet, ayrılıyorum izninizle.

Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu: Tamam. Teşekkürler hocam

Prof. Dr. Ahmet Saltık: Hoşçakalın, görüşmek üzere. (24 Mart 2021, sanal ortamda söyleşi)
********
Söyleşimiz, Kurtuluş Yolu gazetesinde 1 Nisan 2021 günü yayınlandı (Yıl 16, sayı 158, syf. 13-16; https://kurtulusyolu.org/akprte-kovit-19-salginini-neden-yonetemiyor/).
Tam metin olarak pdf biçimi : Ercan_Küçükosmanoğlu_ile_söyleşi_24.03.2021

Sevgi ve saygı ile. 16 Nisan 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik 

 

Rekor Kıran BİZİM TV Programımız – 2 Nisan 2021

Dostlar,

Sn. Lale Ozan Arslan’ın başarıyla yürüttüğü BİZİM TV söyleşimiz 2 Nisan 2021 günü idi..

207 bin izleyiciyi aştı 2 haftada..

Teşekkür ederiz ilgi gösteren herkese.
15 gün önce neler söyledik? Öngörülerimiz nelerdi?
Ne ölçüde gerçekleşti bilimsel kestirimlerimiz??
AKP iktidarı kulak kabartıp dinleseydi kaç masum insanın ölümü engellenebilirdi??
***
Bir kez daha Türkiye’nin gündemine sunuyoruz bu kapsamlı ve tarihe notlar düşen konuşmamızı..

67 dakika.. belgesel gibi.. Bilgi ve ilginize sunuyoruz..

  • Sn. Arslan ile bu akşam (16 Nisan) saat 20:00’de yeni bir program yapacağız. Salgında içine düşülen cehennem çukurunu değerlendireceğiz.. 

    Dağlar taşlar duydu feryat – figanını ülkenin ama AKP iktidarı hala sağır.2 Nisan 2020 verileri yukarıda.. Toplam 18.135 hasta ve toplam ölümler 356.

1 yıl sonra 2 Nisan 2021 verileri hemen altta, dehşet verici..
Toplam hasta sayısı resmen 3.400.296 ve ölümler 31.892.
Başarı bunun neresinde??

2 Nisan 2021 verileri üstte, bunları konuştuk BİZİM TV’de, öngörülerimiz oldu ve 2 hafta sonra Türkiye’nin perişan durumu.. Toplam hasta sayısı 3.400.296’dan 4.086.9577’ye yükselerek 2 haftada tam 686.661 artış gösterdi; %20,2 oranında büyüdü kovit-19 olguları / vakaları.
Ölümler ise “resmen” 31.892’den 35.031’e tırmanarak 3139 artış sergiledi.
1 Mart 2021’de akıl ve bilim dışı biçimde başlatılan  2. açılım – saçılım kumarının 5. ve 6. haftasındaki bedeli böyle.. Bunları öngörmüştük 2 Nisan 2021 günü BİZİM TV‘de yaptığımız değerlendirmede..

Ve 15 Nisan 2021 günü, uluslararası karşılaştırmalarla giderek pekişen açık ara ile Dünya şampiyonluğumuz. Bu arada bir de kitap yayınladı Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı.. Meğer AKP iktidarı salgında nasıl olağanüstü başarılar elde etmiş de bizlerin hiiiç haberi yok!? Örneğin Erdoğan aşılamada dünyada 5. olduğumuzu söyledi.. Oysa aşağıdaki grafikte 19. sıradayız..

Çook acı çoook.

  • 4 hafta tama yakın kapanma + bu sırada olağanüstü aşılama seferberliği + yaygın aktif sürveyans ile saklı – gizli olguları – taşıyıcıları bulma..

Epidemiyoloji biliminin kesin buyruğu bunca net..

Sevgi ve saygı ile. 16 Nisan 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

 

Varyantlar ve aşılar Türkiye için ne anlama geliyor?

author

Unutmamamız gereken, pandemi tarihinin aynı zamanda aklın, bilimin, vicdanın da tarihi olacağı, olması gerektiği. İnsanların önlenebilir ölümlerle yaşamlarını kaybetmelerine neden olanların ise sorumluluklarından sıyrılamayacakları bir hafızayı oluşturmak hepimizin görevi.

Pandemi tüm dünyada yeni bir evreye girdi. Türkiye’de ise hızlı artış kontrolsüz bir dalgayla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Yönetimin göz göre göre ısrar ettiği tedbirsizlik ve plansızlık, Türkiye için faturayı ağırlaştıran faktörler. Türkiye’de başka bir kaygı da varyant virüslerin yayılması. Mutasyonlar, çeşitli virüs tiplerini oluşturmuş ve bu virüslerin de etkileri birbirinden farklılaşmaya başlamış durumda.

Aşılar tüm dünyada hızla yapılmaya devam ederken, bir yandan da varyantların aşıların koruyuculuğuna ve gücüne etkisi de tartışılır hale geldi. En fazla konuşulan varyant B.1.1.7 varyantı. Aralık ayında Birleşik Krallık’ta bulunan varyant %50 daha fazla enfekte etme kapasitesine sahip. Dünyada yaygın hale gelen bu virüs tipi, birçok ülkede %40 – % 60 seviyesinde artık tüm enfeksiyonların büyük bir çoğunluğunu oluşturmakta. Aşıların bu varyanta karşı etkililiği hem şirketler hem de ülkelerin gözlemsel çalışmaları ve laboratuvar incelemeleri sonucunda netlik kazanıyor. Bu varyant, baskın virüs biçimi olmasına rağmen, şansımız, birçok aşının etkinliğinin bu varyanta karşı halen kabul edilebilir seviyelerde kalması. Bunun bir örneği, İngiltere’de uygulanan adenovirüs aşısının ağır hastalıklar ve ölümleri neredeyse %90 oranında azaltmış olması. Bir aşının varyant üzerindeki etkisi derken ne kast ettiğimizi biraz açıklayalım.

Herhangi bir aşıyı olduğumuz ya da virüsle karşılaşıp hastalandığımız zaman vücudumuz belli koruma mekanizmalarını oluşturuyor. Bu bağışıklık mekanizmalarından bir tanesi vücudun ürettiği antikorlar. Bu antikorların bir kısmı nötralize eden antikorlar yani virüse bağlanıp onun etkinliğini ortadan kaldıran etmenler. Bir aşının etkinliğini konuşurken aşı olmayan insanlarla karşılaştırıldığında aşı olanlarda hastalıkla karşılaşma ve semptom gösterme oranının ne kadar düştüğünü belirtiyoruz. Yani bir aşı %95 etkili ise aşı olan birisinin semptomlu hastalık ile karşılaşma oranı % 5’e düşüyor. Bu düşüşteki etkenlerden bir tanesi bahsettiğimiz nötralize eden antikorlar. Bir aşı nötralize eden antikor yarattığında bir sonraki virüsle temasta vücut virüsü etkisiz hale getirebiliyor. Ancak virüsün değişimi sonucunda başka bir varyant olması ve bağışıklık sisteminden kaçabilmesi ihtimali de var. Birleşik Krallık’ta bulunan varyant, bu anlamda nötralize antikorlardan kaçamıyor. Bu sebeple de aşıların etkisi bu varyanta karşı devam ediyor. Bilim insanlarını kaygılandıran başka bir varyant B.1.351 olarak da adlandırılan ve Aralık ayında Güney Afrika’da bulunan varyant, İngiltere’deki varyanttaki bazı mutasyonların yanında onda olmayan mutasyonlar da içeriyor. Bu mutasyonlardan bazıları, virüsün insan hücresine bağlamakta kullandığı S proteininde. Bu değişimler, virüsün hem hücreye daha etkili girmesine hem de bağışıklık sisteminde oluşan antikorlardan kaçabilmesini olanaklı kılıyor. Bu anlamda, virüsün önceki formlarına karşı aşılanmış ya da önceki virüs biçimleri ile hastalanmış kişilerin oluşturduğu antikorlar, bu varyantla karşılaştığında kişiye bir avantaj sağlamıyor ya da daha düşük bir koruma sağlıyor. Birçok aşının etkisi Güney Afrika varyantına karşı düşüş gösteriyor. Hatta bazı aşıların %50 ila %70 arasında etkinlik kaybına uğradığını gösteren çalışmalar ortaya çıkıyor. Bu, pandeminin gidişatı ve Türkiye için ne anlama geliyor?

Her iki varyant da dolaşımda

Türkiye’de yeterli genetik dizin analizi yapılmamasına rağmen İngiltere’de bulunan varyantın çok yüksek seviyede olduğu, aynı zamanda Güney Afrika varyantının da dolaşımda olduğunu görebiliyoruz. Değişimlerin etkisi hastalığın daha hızlı yayılması, daha fazla kişinin hastaneye yatması, ağır hasta sayısının artması, ve maalesef ölümlerin artması olarak toplumlara yansıyor. Türkiye için de bir istisna mevcut değil. Türkiye’deki aşılama stratejisi, inaktif aşı üzerinden belirleniyor ve zaten bu aşının da iki doz yapıldığı kişi sayısı henüz toplumun % 9’u. Bu anlamda toplumda yeterli bir bağışıklık tepkisi oluşmuş değil, bunun yanında inaktif virüs aşısıyla aşılanan kişilerde Güney Afrika varyantına karşı korumanın düşük olabileceğini söyleyebiliriz. mRNA aşıları yapılmaya başlandı ancak bu yeterli seviyede değil dolayısıyla toplum bağışıklığını etkileyebilecek bir faktör olarak Türkiye’de mRNA aşılarından konuşamıyoruz. Dünyada, aşılanan kişilerin ağır hastalık ve ölümlere karşı korunduğunu, aşılamanın herhangi bir tip aşıyla da olsa pandeminin etkilerini azaltmak için elimizde bir imkan olduğunu belirtmekle beraber, aşılanan bireylerin zahiri bir güvenlik duygusuyla toplumsal hareketlilikleri artırması, Türkiye’de olduğu gibi yeterli tedbir, aşılama ve planlama olmadan bir normalleşme sürecinin ortaya çıkması gibi durumlar, daha genç bireylerde virüsün yayılmasını ve varyantların yüzdesinin hızla artmasını beraberinde getirdiğini söyleyebiliriz. Türkiye’de de yaşıyor olduğumuz benzer bir durum var. Yeter aşılama olmadığında varyantların yoğunluğu artacak ve bu yoğunluk içinde İngiltere varyantı aşılarla baskılansa bile Güney Afrika varyantı kendini daha başat şekilde hissettirecek olabilir. Bu da aşılama stratejisinin değiştirilmesini gerektirecek, yeterli aşılama yapılsa bile toplumda hâlihazırdaki yayılım devam ettiği sürece, yeni varyantların etkilerine karşı geliştirilecek yeni aşıların da kullanılması gerekliliği ortaya çıkacak. Aşı tedarik mekanizmasında büyük sıkıntılar çeken Türkiye, yeni jenerasyon aşıların tedavi ve uygulanmasında da bu zorlukları yaşayabilir. Bunun da ötesinde, toplum bağışıklığına ulaşana kadar geçecek sürede her gün 50.000’in üzerinde vaka ile karşılaşan Türkiye, çok kısa bir sürede çok yüksek hastalanma oranına ve maalesef yüksek ölüm oranlarına sahip olacak. Aşılama ile pandemi bitirme stratejisi Türkiye için uzak bir hedef gibi görünüyor. Bunun yanında toplumsal tedbirlere muhtaç olduğumuz bu süreçte onların da gerektiği gibi yerine getirilmediğini görüyoruz.

Tam kapanmaya başlanmalı

İşin bilimsel kısmı bize bunları söylerken, ne yapılması gerekir sorusuna çok net yanıtlar aslında pandemi sürecinde dünya pratiklerinden öğrendiğimiz cevaplar olarak verilebilir. Toplumsal yayılmayı önleyecek uygulamaların yaşama geçirilmesi, vaka sayıları kontrolden çıktığında tam kapanmanın kontrollü ve insani bir şekilde yapılması, evde kalanlara ekonomik desteğin verilmesi ve kimsenin yaşamını idame etmede zorlanmaması, hastane ve sağlık kapasitesinin yeterli seviyeye getirilmesi ve koruyucu ekipmanları yeterli seviyede uygulanması, bunlar yapılırken bilimsel verilerin şeffaflıkla açıklanması ve bilim insanlarının, meslek örgütlerinin, sürece dahil olması gereken herkesin yerel yönetimler üzerinden bölgesel pandemi mücadelesine entegre olması, yayılma dinamiklerinin net bir şekilde belirlenip önlemlerin bölgesel ve belki de mikro ölçekte yayılım dinamikleri üzerinden alınması, aşılamanın hızlandırılması, toplumda güvenini yitirmiş salgın yönetimine karşı güven tazeleyecek ve inandırıcılık yaratacak uygulamaların yaşama geçirilmesi gerekmekte. Ancak son bir senede Türkiye’de pandemi yönetimine baktığımızda bunların gerçekleşmeyeceğini söylemek çok zor değil. Pandemi, tüm dünyanın çoğu zaman çaresiz kaldığı bir süreç. Bilimsel çalışmaların geliştirdiği aşılar, tedavi yöntemleri, toplumsal tedbir metotları, virüsü anlamlandırma ve onunla mücadele etmek için geliştirilen teknolojiler gibi katkıların yanında; siyasi yönetimlerin başarısızlıkları, keyfi uygulamalar, çifte standartlı ve ekonomi öncelikli adımlar, pandemiyi ve bilimsel gerçekleri reddetme eğilimi, meslek örgütlerinin süreçlere dahil edilmemesi gibi uygulamalar kazanımlarımızı elimizden alıyor.

Yapılması gereken, virüsün daha fazla değişmesine ve elimizdeki aşı teknolojilerinin etkisini azaltmasına yer vermeyecek şekilde hızlı olarak yayılımın azaltılması yoluna gitmek ve bunu da en insani ve demokratik bir tam kapanma ile başlatmak gerektiğini düşünüyorum.

  • Artık bir ölüm kalım durumu haline gelen pandemide, bilimi ve halk sağlığını önceleyen kim varsa ses çıkartmalı ve sürece müdahil olmalı.

Türkiye için gelinen süreç büyük bir başarısızlığı beraberinde getirdiği için, yönetim ve bilim kurulu süreçte geri plana çekilip yorum yapmamayı ya da suçu virüs mutasyonlarına veya halka atmayı tercih ediyor. Önümüzdeki birinci görev pandeminin büyümesini, yaşam kayıplarını, virüsün yayılımını önlemek. Fakat unutmamamız gereken, pandemi tarihinin aynı zamanda aklın, bilimin, vicdanın da tarihi olacağı, olması gerektiği.

  • İnsanların önlenebilir ölümlerle yaşamlarını kaybetmelerine neden olanların ise sorumluluklarından sıyrılamayacakları bir hafızayı oluşturmak hepimizin görevi.

VERYANSIN TV Programımız – 14 Nisan 2021

Dostlar,

14 Nisan 2021 Çarşamba günü saat 21:00’de Veryansın TV’de olacağız.. / OLDUK..

Aşağıdaki görsel tıklanarak youtube ortamında yayın izlenebilir.

Bu gün KOVİT-19 Salgını ülkemizde 11 Mart 2020’de ilan edildiğinden bu yana tüm rekorları kırdı. 14 Nisan vaka sayısı açıklandı… Olgu/Vaka sayısında rekor… 62 bini aştı!

14 Nisan 2021 günü 62.797 yeni vaka tespit edildi, 279 kişi yaşamını yitirdi.
Böylece korona virüsünde şimdiye dek bir günde yaşanan en çok günlük ölüm sayısına ulaşıldı. Bu gün toplam 310.420 test yapıldı. Belirti (Semptom) gösteren 2.802 kişiyle birlikte toplam 62.797 yeni olgu/vaka saptandı. Açıklanan bu veriyle birlikte günlük olgu/vaka sayısında yeni bir rekor kırdı.

Toplam can yitiği 34.734’e yükseldi. Bugün açıklanan 279 ölümle birlikte bir eşik daha aşıldı ve bir günde yaşanan en yüksek can yitiği sayısına ulaşıldı. Daha önce 7 Nisan’da 276 can yitiği gerçekleşmişti. Bu gün iyileşen 55.413 kişiyle birlikte iyileşen toplam hasta sayısı 3.480.146’ya yükseldi.

AĞIR HASTA SAYISI 3 BİNİ GEÇTİ

Hastalarda zatürre oranının % 3.3, toplam ağır hasta sayısının ise 3.018 olduğu açıklandı. Türkiye genelinde yatak doluluk oranı %56.7, erişkin yoğun bakım doluluk oranı %68.8 ve ventilatör doluluk oranı %34.9 olarak duyuruldu.

***
Bu veriler bize ne söylüyor, Veryansın TV’nin youtube kanalında bu gece saat 21:00’de Sn. Erdem Atay ile irdeleyeceğiz. / İRDELEDİK.. (67 dakika)

– Türkiye’nin Öksüz Salgını
– Tıkanan Türkiye
– Salgın değil AKP öldürüyor..
….
…….
Gerekliyse para bas (emisyon), 4 hafta sosyal destekle mutlaka tam kapanma uygula..
Bu sırada yaygın aşı yap + yaygın aktif sürveyans ile saklı taşıyıcıları bul!

Bilgi ve ilginize saygı ile sunarız.
Paylaşılsın ve gereği ar -tık yapılsın.

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik 

HALK TV Programımız – 13 Nisan 2021

Dostlar,

13 Nisan 2021 Salı sabah saat 10:00’da HALK TV’de olacağız.. / OLDUK..

Sn. Eylül Han Tezel’in sorularını yanıtlayacağız. / yanıtladık

Salgının seyir defteri, çarpıcı özet verilerle aşağıda..

8 Nisan 2021 Perşembe akşamı yapılacağı duyurulan “Bilim Kurulu” toplantısı, salgın çooook ciddi – ağır bir seyir göstermiyor olmalı ki (!) AKP = RTE hazretlerine göre, iktidarın her gün  resmen 300’e yakın (gerçekte 3 katı!!) can aldığı salgından çoook daha önemli gündem maddeleri olmalı ki (!?) 4-5 gün ertelendi. Dün akşam yapıldı ancak Sağlık Bakanı gene ser verip sır vermedi..

Bu gidiş gidiş değil.. İlan edilenin 3 katı, 100 bin dolayında insan doğrudan kovit-19 nedeniyle, yaklaşık yarısı da dolaylı / ikincil nedenlerle öldü.. 150 bin insanımızı salgına / AKP politikalarına kurban verdik..

Tablo trajiktir, asla kabul edilemez ve sürdürülemez.

Muhalefetin önce kendisinin hiç olmazsa salt salgın gündemiyle bir araya gelmesi ve toplumu da toparlayarak sendikası – meslek örgütü – dernekleri.. ile ülkeyi ayağa kaldırması gerekiyor YAŞAM HAKKINI iktidara karşı / karşın savunabilmek için..

İktidarın umurunda olmadığı, çooooooook daha açık ve de seçik söylemek gerekirse, adeta

AKP’nin DÜŞMAN HUKUKU uyguladığı bir konumda bulunuyoruz..

Saptama ve durum gerçekten çok ciddidir ve anamuhalefete kritik, tarihsel bir sorumluluk düşmektedir. Hem de çok ağır ve çok ivedi olarak..

Bunları konuşacağız../ konuştuk..

Bilgi ve ilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 13 Nisan 2021, Ankara (Güncelleme : 14.4.21, 11:05)

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

KRT TV Programımız – 14 Nisan 2021

Dostlar,

14 Nisan 2021 Çarşamba sabah saat 10:00’da KRT TV’de olacağız.. / OLDUK.

Sn. Deniz Gez’in sorularını yanıtlayacağız / YANITLADIK..

Salgının seyir defteri, çarpıcı özet verilerle aşağıda..

12 Nisan 2021 akşamı yapılan “Bilim Kurulu” toplantısı önerileri, S. Bakanı Dr. Koca’nın deyimi ile Sn. Cumhurbaşkanın tensiplerine arz edildi. Bakan gene ser verip sır vermedi..
AKP = RTE hazretlerine göre, iktidarın her gün  resmen 300’e yakın (gerçekte 3 katı!!) can aldığı salgında hala tam kapanmaya gerek yok, “kısmi kapanmaya geçiyoruz.”
Nisan 2020’deki ilk dalgadan çok daha hafif önlemler ile.. Ki o sırada en çok 1 günde en çok 5500 olgu / hasta ve 125 ölüm görmüştük. Son veri 13 Nisan 2021’de ise 59.187 olgu ve 273 ölüm!

Oysa başta AB, pek çok ülke 3-4 kez birkaç haftalık tam kapanma uyguladı.

Erdoğan’ın “Şahsım Devleti” ne dönüştürülen Türkiye, böylesi bir cehennemi yaşamakta.

Son günlerde “resmen” 300’e yakın kurban veriyoruz salgına. Gerçekte ise 3 katına yakın..

  • 2. açılım – saçılım kumarına geçilen 1 Mart 2021 öncesi 28 Şubat’ta havuzda 99 bin aktif hasta vardı, 6 haftada 5 katından çok artarak 504 bini geçti! Önümüzdeki 4 haftada bunların %3’ü, 15+ bin insan ölecek! Havuza yeni eklenenlerden “erken” ölümler bu sayıya eklenecek!

Günlük ölüm sayısı 66’dan, 4 katı aşarak 273 oldu.
Toplam hastalanan 2.7 milyondan 3,96 milyona tırmanarak son 44 günde 1,26 milyon arttı.
3,96 milyonu geçen toplam olgu sayısının yarıya yakını salt son 44 günde yaşandı.

Ama AKP = RTE iktidarı akıl almaz bir vurdumduymazlık içinde salgını adeta seyretmekte..

13 NİSAN 2021 verilerine göre    ;

ABD 76.485 yeni olgu – vaka (PCR+ hasta) / 335 m = milyon nüfusta 228.3 insidens hızı
Brezilya 89.157 yeni olgu – vaka (PCR+ hasta) / 215 m = milyon nüfusta 372,8 insidens hızı
Hindistan 185.248 yeni olgu – vaka (PCR+ hasta) / 1,4 Bn = milyon nüfusta 132 insidens hızı
TÜRKİYE 59.187 yeni olgu – vaka (PCR+ hasta) / 83,6 m = milyon nüfusta 708 insidens hızı!

Açık ara Dünya şampiyonu Türkiye, yukarıdaki sayısal değerlendirmeye göre, arayı açıyor!

Ayrıca, Dünya toplamı 729.045 yeni – günlük hastanın 59.187’si, %8,1’i!
Oysa Türkiye nüfusu dünya nüfusunun 82,6 milyon / 7.8 milyar = %1,1!i..
Nüfusuna oranla 7,5 kat aktif kovit-19 hastası var!
Ölüm oranında ise tersine birinciyiz.. Dünya ortalaması %3, Türkiye’de %1!
***
2 gün önceki veriler aşağıdaki gibiydi :

Bu gidiş gidiş değil.. İlan edilen 34.455’in 3 katı, 103 bini aşkın insan doğrudan kovit-19 nedeniyle, yaklaşık yarısı da dolaylı / ikincil nedenlerle öldü.. 150+ bin insanımızı salgına / AKP politikalarına kurban verdik..

 

Tablo trajiktir, asla kabul edilemez ve sürdürülemez.

Muhalefetin önce kendisinin hiç olmazsa salt salgın gündemiyle bir araya gelmesi ve toplumu da toparlayarak sendikası – meslek örgütü – dernekleri.. ile ülkeyi ayağa kaldırması gerekiyor YAŞAM HAKKINI iktidara karşı / karşın savunabilmek için..

İktidarın umurunda olmadığı, çooooooook daha açık ve de seçik söylemek gerekirse, adeta

AKP’nin salgını öksüz bıraktığı bir durumdayız..

Saptama ve durum gerçekten çok ciddidir ve anamuhalefete kritik, tarihsel bir sorumluluk düşmektedir. Hem de çok ağır ve çok ivedi olarak..

Bunları konuşacağız.. / KONUŞTUK..

Youtube erişkesi (linki) ulaşınca burada paylaşacağız..

Bilgi ve ilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 14 Nisan 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

TELE1 TV Programımız – 12 Nisan 2021

Dostlar,

12 Nisan 2021 Pazartesi sabah saat 09:00’da TELE1’de olacağız.. / OLDUK.

Salgının seyir defteri, çarpıcı özet verilerle aşağıda..

8 Nisan 2021 Perşembe akşamı yapılacağı duyurulan “Bilim Kurulu” toplantısı, salgın çooook ciddi – ağır bir seyir göstermiyor olmalı ki (!) AKP = RTE hazretlerine göre, iktidarın her gün  resmen 300’e yakın (gerçekte 3 katı!!) can aldığı salgından çoook daha önemli gündem maddeleri olmalı ki (!?) 4-5 gün ertelenebildi..

Bu gidiş gidiş değil.. İlan edilenin 3 katı, 100 bin dolayında insan doğrudan kovit-19 nedeniyle, yaklaşık yarısı da dolaylı / ikincil nedenlerle öldü.. 150 bin insanımızı salgına / AKP politikalarına kurban verdik..

Bu tablo trajiktir, asla kabul edilemez ve sürdürülemez.

Muhalefetin önce kendisinin hiç olmazsa salt salgın gündemiyle bir araya gelmesi ve toplumu da toparlayarak sendikası – meslek örgütü – dernekleri.. ile ülkeyi ayağa kaldırması gerekiyor YAŞAM HAKKINI iktidara karşı / karşın savunabilmek için..

İktidarın umurunda olmadığı, çooooooook daha açık ve de seçik söylemek gerekirse, adeta

AKP’nin DÜŞMAN HUKUKU uyguladığı bir konumda bulunuyoruz..

Saptama ve durum gerçekten çok ciddidir ve anamuhalefete kritik, tarihsel bir sorumluluk düşmektedir. Hem de çok ağır ve çok ivedi olarak..
Bunları konuşacağız.. / KONUŞTUK..
İzlemek ve paylaşmak için lütfen tıklayınız..
Yaşam hakkına iktidara karşın sahip çıkmak zorundayız..

(278) Ahmet Saltık: Yarım milyon insan aktif hasta, tam kapanma şart (12 NİSAN 2021) – YouTube

Bilgi ve ilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 11 Nisan 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

 

Meclis’e bütüncül önlem için ‘harekete geç’ çağrısı

CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu, Covid-19 salgını karşısında iktidarın anayasada olmasına karşın sosyal devlet yükümlülüklerini uygulamadığına dikkat çekerek, “bütüncül önlem alınması” amacıyla TBMM Başkanlığı’na araştırma önergesi verdi.

Meclis’e bütüncül önlem için ‘harekete geç’ çağrısı

cumhuriyet.com.tr
11 Nisan 2021
Kaboğlu, “Kısıtlayıcı tedbirler uygulayıp, sosyal devletin gereklerini yerine getirmeyen iktidar, yaptığı kongreler ile insanların yaşamını tehlikeye attı” değerlendirmesinde bulundu.

‘POLİTİK ÖNCELİKLERİ VAR’

CHP’li Kaboğlu, önergesinde, Covid-19 salgını ile sosyal devletin anlam ve öneminin bütün dünyada fark edildiğini, devlet yöneticilerinin politik önceliklerini, halklarının sağlık ve ekonomi alanlarında korunmalarına yönlendirme çabasında olduklarını belirtti.

Kaboğlu, “Türkiye’de ise tek kişi yönetimi, sadece kısıtlayıcı tedbirler aldı ancak işsiz ya da dar gelirliye yeterli ekonomik desteği sunmadı.

  • Cılız sosyal yardımlar, toplumun önemli bir kesimini açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm etti.

Dar gelirli yurttaşların virüsten korunmasında zaaflar doğurdu” ifadelerini kullandı.

Anayasanın 56. maddesinde yer alan

  • “çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek”

şeklindeki üçlü yükümlülüğü anımsatan Kaboğlu, “Kaynakların çılgın projelere yönlendirilmesi, çok yönlü sosyal, ekonomik ve ekolojik kıyımları beraberinde getirdi.

Kanal İstanbul gibi projelerle ortaya çıkacak çevresel felaketler, başka hastalık ve salgınlara da neden olabilir” dedi.

Kaboğlu, eğitim alanında ise anayasanın,

  • Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.

fıkrasıyla başlayan 42. maddesinin asgari gereklerinin bile karşılanamadığına dikkat çekti.

‘İNSAN YAŞAMI TEHLİKEYE ATILDI’

Kaboğlu, toplum ve sağlık çalışanlarının salgın sürecinin belirsizliği ile uğraşırken Cumhur İttifakı’nın sosyal mesafesiz kalabalık kongreler yaptığını anımsatarak,

Türkiye genelinde yüksek risk tablosunun oluşmasına sebep oldular. Sosyal devletin gereklerini yerine getirmeyen iktidar, hukuk devleti ilkesini çiğnediği gibi insanların yaşamını da tehlikeye attı” değerlendirmesinde bulundu.

HALK TV Programımız – 10 Nisan 2021

Dostlar,

10 Nisan 2021 Cumartesi günü saat 20:00’de HALK TV’de olacağız..

Sn. Fatih ERTÜRK‘ün konuğu olup sorularını yanıtlayacağız.

  • Türkiye son günlerde Avrupa’da günlük yeni tanı konan olgu sayıları bakımından 1. oluyor, dünyada ise 2. hatta kimi günlerde Dünya şampiyonu oluyor.

Erdoğan’ın “Şahsım Devleti” ne dönüştürülen Türkiye, böylesi bir cehennemi yaşamakta.

Son günlerde “resmen” 300’e yakın kurban veriyoruz salgına. Gerçekte ise 3 katına yakın..

  • 2. açılım – saçılım kumarına geçilen 1 Mart 2021 öncesi 28 Şubat’ta havuzda 99 bin aktif hasta vardı, 5 haftada 4 katından çok artarak 430 bini geçti!

Günlük ölüm sayısı 66’dan, 4 kata çıkarak 253 oldu.
Toplam hastalanan 2.7 milyondan 3,75 milyona tırmanarak son 40 günde 1 milyondan çok arttı. 3,75 milyona varan toplam olgu sayısının 1/3’ünden çoğu salt son 40 günde yaşandı.

Ama AKP = RTE iktidarı akıl almaz bir vurdumduymazlık içinde salgını adeta seyretmekte..

10 NİSAN 2021 verilerine göre    ;

ABD 80 bin yeni olgu / vaka (PCR+ hasta), 80 bin / 335 m = milyon nüfusta 239
Brezilya 89 bin yeni olgu / vaka (PCR+ hasta), 89 bin / 215 m = milyon nüfusta 379
Hindistan 132 bin yeni olgu / vaka (PCR+ hasta), 132 bin / 1,4 Bn = milyon nüfusta 94,3
TÜRKİYE 56 bin yeni olgu / vaka (PCR+ hasta), 56 bin / 84 m = milyon nüfusta 667!

Açık ara Dünya şampiyonu Türkiye, yukarıdaki nesnel değerlendirmeye göre.

Ayrıca, Dünya toplamı 786,147 yeni – günlük hastanın 55.791’i, %7,1’i!
Oysa Türkiye nüfusu dünya nüfusunun 84,3 milyon / 7.8 milyar = %1,1!i..
Nüfusuna oranla 7 kat aktif kovit-19 hastası var!

Bu mu destan??
Yazıklar olsun!!
***
Tüm bilimsel eleştiri ve öneriler – katkılar boşlukta yankılanmakta..

TEK ADAM REJİMİ, ülkemizde demokrasiyi ve insan haklarını yok etti.

Masum insanların yaşam haklarını bile korumuyor / koruyamıyor iktidar..

Muhalefet ortak hareket ederek bu can alan sorunu 1. sıraya taşımalı, orada tutmalı ve toplumu da arkasına alarak iktidara etkin baskı yapmalı..

Bunları dillendireceğiz olabildiğince..

İlgi ve bilginize sunarız.

Derhal 4 hafta TAM KAPANMA, başka çare kal-ma!

Sevgi ve saygı ile. 10 Nisan 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

 

10 maddede Amiraller Bildirisi

Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet, 08 Nisan 2021

1) Bildiride “darbecilik” ve dolayısıyla suç var mı? Yok. Olmadığı için de bildiriyi hedef alan iktidar, darbe “iması” ve darbe “çağrışımı” diyor. Ancak hukukta “teşebbüs” suçu var, “ima” ya da “çağrışım” diye bir suç yok!

2) Bildiri Milli Savunma Bakanlığı’nın açıklamasındaki gibi “düşmanları sevindirdi” mi? Ya da çeşitli kesimlerin iddia ettiği gibi ABD ve Yunanistan seviniyor mu? ABD ve Yunanistan, amiraller bildiri yazdığı için değil, gözaltına alındıkları için sevinçliler. Dolayısıyla ABD ve Yunanistan’ı sevindirenler amiraller değil, iktidardır!

3) Nereden çıktı Montrö? İddia edildiği gibi ortada Montrö diye bir sorun yokken amiraller suni gündem mi oluşturuyor? Hayır, tersine; 19 Aralık 2019’dan itibaren “Montrö’de bize tanınan bir hak yok” diyerek konuyu tartışmaya açan bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır!

Erdoğan, daha yeni, 5 Nisan 2021 akşamı Amiraller Bildirisi’ne yanıt verirken “Daha iyisi için imkân bulana kadar Montrö’ye bağlılığımızı sürdürüyoruz” demiştir. Bu sözler, sözleşmeden rahatsız olan taraflara “daha iyisi” diyerek “yeni masa kurma” teklifi sunma fırsatı doğurur…

ERDOĞAN’IN KANAL’DAN SAVAŞ GEMİSİ GEÇİRME HEDEFİ

4) Kanal İstanbul ile Montrö arasında hiçbir ilişki yok mu? Kanal İstanbul Montrö’yü riske atmıyor mu? Kanal İstanbul, Montrö’yü büyük riske sokuyor. Bizzat Erdoğan, 5 Ocak 2020’de “Savaş gemileri gerekirse Kanal İstanbul’dan geçer” diyerek Montrö’nün zeminini torpilliyor! Yine Erdoğan 5 Nisan 2021’de amirallere yanıt verirken “Şu anda İstanbul Boğazı’nda egemen miyiz? Maalesef. Kanal İstanbul Boğaz’daki egemenlik haklarımızı güçlendirecektir” diyerek kanalla Montrö arasında bağ olduğunu ortaya koymuştur.

5) Erdoğan’ın iddiasının tersine, Kanal İstanbul, Boğaz’daki egemenlik haklarımızı güçlendirmeyecek, Montrö’yü tartışmaya açarak egemenliğimizi de tartışmaya açmış olacak. Zira şu şartlarda Montrö’den “daha iyisi” yok! Çünkü Montrö feshedilirse, taraflar 1982 tarihli Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni zemin alarak uzlaşma aramak durumunda kalacaktır ve o sözleşmeden hareketle kazanacağımız haklar, Montrö’nün gerisindedir.

MONTRÖ’DEN ABD RAHATSIZ

6) Montrö’den kim rahatsız? Montrö’den en çok rahatsız olan ABD’dir. Çünkü ABD, Montrö kısıtlamaları nedeniyle Karadeniz’e “sınırsızca” girememektedir.

Örneğin ABD Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, 4 Mart 2006’da “Montrö Antlaşması oldukça açık. Ve biz Karadeniz’in uluslararası sularda bulunmasından kaynaklanan haklarımızdan yararlanmak istiyoruz. Yani gerektiğinde gemilerimiz buraya girebilir” demişti!

7) ABD, bu amaçla Ankara’ya çeşitli öneriler getirdi. İmzacı amirallerden Atilla Kıyat açıklamıştı. Dönemin ABD Büyükelçisi James Jeffrey, Türk ordusuna Montrö’yü delmeyi önermişti. Teklife itiraz eden amiraller, FETÖ’nün Ergenekon-Balyoz kumpaslarına uğramıştı!

ABD’nin Ankara Büyükelçiliği daha geçen yıl Karadeniz’deki bir tatbikatla ilgili mesajında “Karadeniz’in dünyanın tüm milletlerine açık ve serbest olması umuduyla” diyerek Montrö rahatsızlığını ortaya koymuştu.

8) Ruslar nasıl bakıyor peki? Haliyle Rusya, ABD’nin Karadeniz’e girmek istemesinden oldukça rahatsız. Örneğin Rusya Deniz Kuvvetleri Komutanı Vladimir Visotskiy, Türkiye ile Karadeniz’de çıkarlarının örtüştüğünü, Karadeniz’in sorunlarının sadece Karadeniz ülkeleri tarafından çözülmesi gerektiğini, bunun zemininin de Montrö Sözleşmesi olduğunu, Moskova ve Ankara arasında bu konuda “kesin mutabakat” olduğunu belirtmişti. Yine o dönemde Orgeneral İlker Başbuğ, “Karadeniz, Karadeniz’e kıyısı olan ülkelere ait bir konudur” demişti.

KARADENİZ-MONTRÖ’YE ‘DARBECİLİK’ ÖRTÜSÜ

9) Darbecilik tartışması, bildirideki Montrö ve Karadeniz uyarılarının örtüsüdür. 126 emekli diplomat yaklaşık bir yıl önce, bir tehlikeyi görerek o uyarıyı yapmıştı. O tehlike, şimdi Ukrayna merkezli olarak Karadeniz’deki yeni cepheleşme nedeniyle artan bir tehdide dönüşmüştür. İşte emekli büyükelçilerden sonra emekli amirallerin de dört ay sonra aynı uyarıyı yapması bu nedenledir. Darbecilik tartışmasıyla Türkiye’nin önündeki bu çok önemli tehlikenin üstü örtülmektedir.

10) Devletin Anadolu Ajansı, tam da bu süreçte, 5 Nisan 2021’de, güya iktidarın pek hazzetmediği ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Jamess Jeffrey ile bir söyleşi yaptı. Jeffrey özetle “Türk-Amerikan ilişkilerinin sakinleşme döneminde olduğunu, 6 ay sonra çok daha iyi olacağını” söyledi.

Jeffrey neye dayanarak bunu iddia ediyor peki? Biz söyleyelim: ABD, Türkiye’yi NATO üzerinden, Karadeniz’de ve Ukrayna cephesinde Rusya’yla karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Bu konudaki gelişmeleri bu köşede sık sık yazıyorum. Risk büyük. Türkiye kamuoyu, emekli büyükelçilerin ve amirallerin bu uyarısını o nedenle önemle dikkate almalı ve tartışmalıdır. Konuyu “darbecilikle” boğmak, üzerini örtmek, Türkiye’ye kötülüktür!