Kategori arşivi: Hekim Saltık

GAZİLER ve FANTOM (HAYALET) AĞRILARI..


GAZİLER ve FANTOM (HAYALET) AĞRILARI..

 

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
AÜTF Halk Sağlığı AbD
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Sayın Koray Gürbüz‘ün AYDINLIK Gazetesinde 29.9.2015 günü yayımlanan, bir Gazimizden kalkarak aktarılan “Hayalet Uzuv Sendromu” başlıklı yürek yakan makalesinde dile getirdikleri gerçektir ve abartılı değidir. Bir hekim olarak yabancı olmadığımız bir sorundur. Değindiğimiz makale (http://ahmetsaltik.net/2015/10/01/hayalet-uzuv-sendromu-ve-bize-dusundurdukleri/)
bizi bu yazıyı yazmaya zorladı.

*****

Fantom / Hayalet ağrıları, bu hastalarımızın yakasını bırakmamaktadır. Bilindiği gibi Fantom “hayalet” anlamına geliyor ve sesten hızlı uçan bu uçaklar, önce bir noktadan “sessizce” (!) geçiyorlar, denk gelirse o anda görülebiliyorlar. Motorlarının gürültüsü, kendileri gözden yittikten sonra duyuluyor. Böylelikle, gökyüzünde uçak yokken (!), uçak gürültüsü algılanmış oluyor. Bu bir sanrı (hezeyan) değil, gerçek. Salt Gaziler için değil, başkaca tıbbi nedenlerle de (trafik kazası, iş kazası, tümör, sigara içimine bağlı Buerger hastalığı ürünü damar tıkanıklığı.. gibi) özellikle bacakların (kolların da!) kesilmesinden sonra, dayanılmaz ağrılar sürebiliyor!

Öyle ki, sigaraya bağlı Buerger hastalığı yüzünden gelişen damar tıkanıklığı yüzünden hastalar dayanılmaz ağrılar duyumsar ve an gelir, bacaklarının / kollarının kesilmesi için adeta yalvarırlar! Ne var ki o dayanılmaz ağrılar sürer gider.. Merkezi sinir sisteminin (Beynin) koşullanmasına bağlı gelişen bu sanrısal ağrı yolaklarının (pathway) kırılması  (sönümlendirilmesi), uzun süreli ciddi psikiyatrik – psikolojik rehabilitasyonu gerektirebilir.

Bu bakımdan, Gazilerimizin ve benzer durumdaki hastalarımızın bu yakıcı süreğen (kronik) sorununu iyi kavramak ve başetmeleri için tam aile desteği, tıbbi destek… sağlamak gerekir.

*****
Hal böylesine çok boyutlu ve yürekleri sızlatan nitelikte iken,

– Askerlik yan gelip yatma yeri değildir..
– Bu mesleğin fıtratında ölüm var..
– Şehitler.. birkaç kelle..
– Birkaç Mehmet öldü diye Meclisi toplayacak değiliz..
– Ahlakı bozuk şehit babası..

gibi çok incitici / aşağılayıcı  sözleri Başbakan – 12. CB RT Erdoğan, eski M.E. Bakanı Hüseyin Çelik gibi AKP’li üst düzey yöneticilerin ağzından duymak kahredicidir. Ulus olarak acımızı katlamaktadır.

Bu tür olumsuz (patolojik) davranış sahiplerine bir nebzecik olsun empatik (özdeşimsel) davranabilme yetisi diliyoruz.

Şehit cenazelerinde isyan eden şehit yakınları aleyhine dava açmak / açtırmak artık sözün tükendiği yerdir, katmerli zulümdür. Bu davalar hemen geri alınmalıdır.

Erdoğan, kimi söz ve davranışları ile insanları çileden çıkarmaktadır.

Bir hakaret suçu oluşuyorsa, bunda Erdoğan’ın doğrudan tahrik gibi ağır kusuru – sorumluluğu vardır ve davalarda bu husus sanık yapılan çok sayıda insan lehine değerlendirilmeli ve yaşamın olağan akışı içinde ağır eleştiri sayılarak tazminat ve ceza yaptırımına gidilmemelidir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘nin de Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) dayalı “ifade özgürlüğü – ağır da olsa eleştiri hakkı” kapsamında (md. 10) kalıcı içtihat niteliği kazanan çok sayıda istikrarlı kararı vardır.

Bir devlet başkanı, özellikle kamuoyu önünde, söz ve davranışlarına en üst düzeyde özen göstermek zorundadır. Çok ağır da olsa eleştirilere demokrasi gereği dayanç (tahammül) göstermeli, hoşgörmelidir.

Erdoğan aynaya bakmalı ve artık insaf etmelidir.

Şehit ve Gazilerimizin sevgin (aziz) anıları önünde ödenemeyecek bir minnetle eğiliyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
01 Ekim 2015, Ankara

Yazının pdf biçimi : GAZILER_ve_FANTOM_HAYALET_AGRILARI

Hayalet Uzuv Sendromu (ve bize düşündürdükleri..)

 

Ben de o yaşlarda ‘Şuram ağrıyor, şöyle kötüyüm, böyle ölüyorum!’ demezdim. Bir tarafım ağrıdığında pek önemsemeden gülüp geçerdim. Acı eşiğimin çok yüksek olduğunu düşünüp, kimseye belli etmezdim. Mutsuz sonlar hiç olmayacakmış gibi düşünürdüm ya da başıma gelecek kötü şeylerin üstesinden gelebileceğime inanırdım.
Fakat sonra hiç hatırlamak istemediğim bir olay sonucunda hayatım alt üst oldu ve tekerlekli sandalyeye mahkûm oldum.
BEYNİN DİRENİŞİ
21 yıl olmuş fakat hala alışamadım. İki bacağımın gözlerimin önünde parçalanması ya da tekerlekli sandalyede yaşamak ya da kalçamın yok olup yerine kolostomi denen bir torba takılması değil sorun… Ya da idrara gitmek için sonda kullanmak değil! Sadece ve sadece ‘Olmayan bacağımda hissettiğim tarifsiz acılar’ var. Evet, bacaklar yok ama ayak başparmak tırnağımın etime battığını, ayak bileğimin kaşındığını ya da iki ayağımın birden kopup parçalandığı andaki acıyı hala hissettiğimi söyleyebilirim.. Tıp dilinde ‘phantom ağrısı’ ya da ‘hayalet uzuv sendromu’ deniyormuş. Uzuv kaybedilmiş olmasına rağmen beyne, uzvun yanlış konumlandırıldığını ve düzeltilmesi gerektiğini bildiren acı ve ağrı komutları gönderiyormuş. Bir bakıma beynin, bir organı yitirmeye direnişi. Birey yeniden konumlandırabileceği bir uzvu olmadığı için bu acıyı yıllarca yaşayabilir.
Ayak bileğim yerine, kesilen yerin güdük kısmını delirircesine kaşıyorum fakat nafile. Kaşınmak öyle bir boyuta varıyor ki, bir yerden sonra tırnak aralarına deriler doluyor ve farkında olmadan mühim damarlarınıza kadar iniyorum. Fakat nafile…
Buna benzer, çileden çıkaran o kadar çok örnek var ki ölmek istiyorsun, ölemiyorsun. Bas bas bağırıyorsun, yatağım hafif sarsılsa avazın çıktığı kadar bağırırsın… Kendi kendime, olmayan bacak nasıl ağrır, nasıl kaşınır diyorum cevabını alamıyorum.
AĞRI KESİCİ BAĞIMLISI OLMAK
Ameliyat sonrası o ilk aldığın ağrı kesicilerden sonra, ağrı kesici bağımlısı oluyorsun, sonra ilaç istiyorsun ama vermiyorlar. Kâh koridorda, kâh acilde bir sedyenin üstünde kıvranırsın. Gece uyuyamadığın sayısız günler olur. Ayak bandajı sarımına çok dikkat edersin, sanırsın ki iyi ve biraz fazla sıkarsan ağrın dinecek. Ama nafile…
Akla gelen bütün renklerdeki reçeteleri kullanırsın ama boş… Morfinle uyursun… Sonrasında Aldolan, Dolantin, Contramal Retard türü ilaçlar bulursan kullanırsın… Almayınca bacağıma baltayla vuruyorlar, sanki ani refleks hareketlerim oluyor. Yakınlarıma en ufak şeylerde çok kızıyorum, sinirleniyorum. Hiç uyuyamıyor, oturamıyorum, vücudumu kontrol edemiyorum…
Bir ara mücadele etmeyi bıraktım. Acılarla yaşayayım dedim ama bir yere kadar. Doktorlar bana psikolojik tedavi gerektiğini söylediler.
– Gittiğim psikoloğa acılarımı anlattığımda, kadın ağlamaya başlayınca ben teselli ettim.
Bu arada unutmadan bir de 21 yıldır baş edemediğim osteomiyelit kemik enfeksiyonu var, yani kemik akıntısı… Tıp çaresini bulamamış durumda. Gitmediğim doktor kalmadı, uygulamadığım pansuman, içmediğim ilaç… 21 yıldır tam ayağımın kesilen yerinde kapanmayan, kapanır gibi olup da her gün büyüyen bir delik var. Bıktım artık pansumanlardan. Akıntıyı durdurmak için Grefleme yapıldı, (kemiğin biraz üsten kesilmesi) o da işe yaramadı.”
*****
Değerli okurlar,

Okuduğunuz satırlar, teröristlerle girilen çatışmalarda bazen söylenen bazense hiç söylenmeyen, yaralı askerlerimizden birine ait. Onun gibi yüzlerce var. Özellikle mayına basarak ayaklarını kaybeden ya da felç kalan gazi arkadaşlarım çektikleri acıların tarifi yok desem yeridir.

Onları birer sayı olmaktan çıkaracak olan asla unutmamaktır. Bu millete hizmet yolunda fedakarlık yapan herkese özellikle uzuvlarını kaybedenlere karşı sorumluluğumuz onları hatırlamaktır. Hatırlamak ve asla göz ardı etmemek en büyük sorumluluk olmalıdır. Millet olabilmenin koşullarından biri de budur.

Kahramanlarına sahip çıkabilmek..======================================

Dostlar,

Arka arkaya çok acı veren yazılar paylaştık Sitemizde.. Neyleyelim ki, Ülkemizin dramı bu. 24 Temmuz 1923 Lozan Barış Andlaşması‘nın hemen ertesi günü emperyalistlerce başlatılan Yeni Sevr intikamı – rövanşının ürünü denebilecek bir trajedi yaşamaktayız. Büyük ATATÜRK döneminde de rahat vermedi Batılılar bize. Kürt isyanları bunların belki de başında. Mustafa Kemal Paşa, güvenlik sorunu nedeniyle hiç yurt dışı gezi yapamadı 15 yıllık Cumhurbaşkanlığı döneminde.

Sayın Koray Gürbüz‘ün bir Gazimizden kalkarak bu yürek yakan makalesinde dile getirdikleri gerçektir ve abartılı değidir. Bir hekim olarak yabancı olmadığımız bir sorundur.

Fantom / Hayalet ağrıları, bu hastalarımızın yakasını bırakmamaktadır. Bilindiği gibi Fantom “hayalet” anlamına geliyor ve sesten hızlı uçan bu uçaklar, önce bir noktadan “sessizce” (!) geçiyorlar, denk gelirse o anda görülebiliyorlar. Motorlarının gürültüsü, kendileri gözden yittikten sonra duyuluyor. Böylelikle, gökyüzünde uçak yokken (!), uçak gürültüsü algılanmış oluyor. Bu bir sanrı (hezeyan) değil, gerçek. Salt gaziler için değil, başkaca tıbbi nedenlerle  de (trafik kazası, iş kazası, tümör, sigara içimine bağlı Buerger hastalığı ürünü damar tıkanıklığı.. gibi) özellikle bacakların (kolların da!) kesilmesinden sonra, ağrılar sürebiliyor!
Öyle ki, sigaraya bağlı Buerger hastalığı yüzünden gelişen damar tıkanıklığı yüzünden hastalar dayanılmaz ağrılar duyumsar ve an gelir, bacaklarının / kollarının kesilmesi için adeta yalvarırlar! Ne var ki o dayanılmaz ağrılar sürer gider.. Merkezi sinir sisteminin (Beynin) koşullanmasına bağlı gelişen bu sanrısal ağrı yolaklarının (pathway) kırılması (sönümlendirilmesi), uzu süreli ciddi psikiyatrik – psikolojik rehabilitasyonu gerektirebilir.
Bu bakımdan, Gazilerimizin ve benzer durumdaki hastalarımızın bu yakıcı sorununu iyi kavramak ve başetmeleri için aile desteği, tıbbi destek… sağlamak gerekir.
*****
Hal böylesine çok boyutlu ve yürekleri sızlatan nitelikte iken,– Askerlik yan gelip yatma yeri değildir..
– Bu mesleğin fıtratında ölüm var..
– Şehitler.. birkaç kelle..
– Birkaç Mehmet öldü diye Meclisi toplayacak değiliz..
– Ahlakı bozuk şehit babası..
gibi çok incitici / aşağılayıcı sözleri Başbakan – 12. CB RT Erdoğan, eski M.E. Bakanı Hüseyin Çelik gibi AKP’li üst düzey yöneticilerin ağzından duymak kahredicidir. Ulus olarak acımızı katlamaktadır.
Bu tür olumsuz (patolojik) davranış sahiplerine bir nebzecik olsun empatik (özdeşimsel) davranabilme yetisi diliyoruz.

Şehit cenazelerinde isyan eden şehit yakınları aleyhine dava açmak / açtırmak artık sözün tükendiği yerdir, katmerli zulümdür. Bu davalar hemen geri alınmalıdır. Erdoğan, kimi söz ve davranışları ile insanları çileden çıkarmaktadır. Bir hakaret suçu oluşuyorsa, bunda Erdoğan’ın doğrudan tahrik gibi ağır kusuru – sorumluluğu vardır ve davalarda bu husus sanık yapılan çok sayıda insan lehine değerlendirilmeli ve yaşamın olağan akışı içinde ağır eleştiri sayılarak tazminat ve ceza yaptırımına gidilmemelidir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘nin de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) dayalı “ifade özgürlüğü – ağır da olsa eleştiri hakkı” kapsamında (Md. 10) kalıcı içtihat niteliği kazanan çok sayıda istikrarlı kararı vardır.

Bir devlet başkanı, özellikle kamuoyu önünde, söz ve davranışlarına en üst düzeyde özen göstermek zorundadır. Çok ağır da olsa eleştirilere demokrasi gereği dayanç (tahammül) göstermeli, hoşgörmelidir.

Erdoğan aynaya bakmalı ve artık insaf etmelidir.

Şehit ve Gazilerimizin sevgin (aziz) anıları önünde ödenemeyecek bir minnetle eğiliyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
01 Ekim 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Şiddete uğrayan hekimin hastayı reddetme hakkına yargıdan onay

 

 

Şiddete uğrayan hekimin hastayı reddetme hakkına yargıdan onay


ato logo

Görevi başında kendisine hakaret eden hastaya bakmayı reddeden uzman hekim hakkında “görevini ihmal ettiği” gerekçesi ile idarece verilen soruşturma izni, Ankara Tabip Odası’nın sunduğu hukuksal destek ile yapılan itiraz sonucu, Ankara Bölge İdare Mahkemesi tarafından kaldırıldı. 

Hekim Postası

Geçici görevlendirme ile 19-23 Ocak 2015 tarihleri arasında Ankara Kızılcahamam Devlet Hastanesi’ne gönderilen kadın hastalıkları ve doğum uzmanı bir hekim, 19 Ocak 2015 günü öğle tatilinde muayene olmak için gelen kadın hastanın sözlü şiddetine maruz kaldı. Kendisine hakaret eden hastaya bakmayı reddeden hekim, durumu hastane idaresine de bildirdi. Hastane idaresi ise, “Çalışan Güvenliği” konulu genelge hükümlerini dikkate alıp işletmeksizin, hekimin hastaya bakması konusunda ısrarcı olurken hekim aleyhine tutanak düzenlendi. Devamında konu, Kızılcahamam Kaymakamlığı’na intikal ettirilerek (AS: yansıtılarak, iletilerek), hekim hakkında “görevi ihmal ettiği” suçlamasıyla ön inceleme başlatıldı ve soruşturma izni verildi.

ATO’dan hukuksal destek istedi

Bu gelişme üzerine, hakkında ceza mahkemesinde kamu davası açılması durumuyla ve “görevi ihmal” suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesi gereği 2 yıla dek hapis cezası alma olasılığıyla karşı karşıya kalan uzman hekim, Ankara Tabip Odası’ndan hukuksal destek istedi. Hekime gerekli hukuksal desteği sunan ATO Hukuk Bürosu, söz konusu soruşturma izni kararına karşı Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nde itiraz yoluna gitti.

Mahkeme ATO Hukuk Bürosunun savlarını haklı buldu

İtirazı inceleyen Ankara Bölge İdare Mahkemesi, hekimin mevzuata uygun olarak hastayı reddetme hakkını kullandığını, bu durumu hastane idaresine bildirdiği halde olayın sürüncemede bırakıldığını, bu nedenlerle olayda hekimin görevini ihmal ettiği sonucunun doğmadığını ifade ederek, 3 Temmuz 2015 kararı ile söz konusu soruşturma izni kararını kaldırdı. Karar üzerine uzman hekim hakkında herhangi bir adli soruşturma yapılıp kamu davası açılmayacak. Hekime şiddet uygulayan hasta hakkında ise, Kızılcahamam Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bir kamu davası açılmış olup, bu dava da uzman hekim adına ATO Hukuk Bürosunca izleniyor.

==============================

Dostlar,

Yerinde bir karardır Ankara Bölge İdare Mahkemesi‘nin kararı.
Değerli yargıçlara teşekkür ederiz..

Hakkını arayan ve meslek onurunu koruyan meslektaşımıza da..
Ve elbette meslektaşımıza hukuksal destek veren Ankara Tabii Odamıza da..

Hastalarımızdan da hekim – sağlık çalışanı haklarına saygı ve özen bekliyoruz.

Hastalarımız, dahası hasta olmadan da sağlıklı iken sağlık hizmeti almak üzere başvuran insanlarımız biz hekimlerin baş tacıdır.

Bizler yaşamını mesleğine adamış insanlarız. Ancak bunca özverimiz, çok yarışmacı ve ağır tıp ve uzmanlık eğitimi ile kedini sürekli yenileme yükümü, uzun nöbetler, yoğun hasta yükü, yetersiz ücretler… bizlerin önemli sorunlarıdır. Politikacılar sorunları kalıcı çözmek yerine, sağlık hizmeti kullanıcıları ile sağlık çalışanlarını arşı karşıya getirmektedir. Bu oyuna gelmemli, hatslar – sağlık alışanları sorunun kaynağını doğru saptamalı ve birlikte oraya yönelmeliyiz.

AKP’nin 2003 Haziran’ından bu yana ülkemize dayattığı kökü dışarıda ABD-AB-IMF-DB dayatması ÖZELLEŞTİMECİ – PİYASALAŞTIRMACI – YERLİ VE YABANCI SERMAYEYE PARA KAZANDIRMA ODAKLI SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI artık duvara dayanmıştır ve sürdürülememektedir.. Bu hatalı yoldan geri dönülmelidir.

Genel Sağlık Sigortası sizin sağlığınızın değil de gerçekte SERMAYENİN KAZANCININ SİGORTASI olarak işletilirse, bu vb. sorunlardan kaçınmak olanaksızdır.

Nitekim sağlık çalışanlarına dönük cinayetle bile sonlanan şiddet, Türkiye’nin AKP sayesinde tanıştığı bir beladır!

Öldürülen çok sayıda sağlık çalışanının gerçek katili AKP sağlık politikasıdır! Onlar görev şehididir..

Sevgi ve saygı ile.
29.09.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

http://www.hekimpostasi.org.tr/2015/09/14/siddete-ugrayan-hekimin-hastayi-reddetme-hakkina-yargidan-onay/

Ankara Tabip Odası’ndan İLKYARDIM KİTAPÇIĞI

ATO_logosu

 

 

 

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz Ankara Tabip Odası’nın İLKYARDIM KİTAPÇIĞI‘nı paylaşmak istiyoruz..

Herkese, her yerde ve beklenmedik zamanlarda yardımcı olabilir..

Dikkatle gözden geçirilmesini öneririz.

Emek veren meslektaşlarımıza teşekkür ederiz..

El kitapçığını indirmek, incelemek için lütfen tıklayınız..

Ilkyardim_Brosur_ATO

Sevgi ve saygı ile.
29.09.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Türk Tabipleri Birliği : Yeni Hükümet’in dikkatine!

Yeni Hükümet’in dikkatine:
Yalan değil, çözüm istiyoruz!

tabip

AKP’nin 13 yıllık yalanlarla dolu iktidarı 7 Haziran 2015 seçimiyle sona erdi.
Tıp Dünyası olarak, siyasal partilerin koalisyon arayışları sürerken, hekimler ve sağlık çalışanlarının yeni hükümetten ve yeni Sağlık Bakanı’ndan beklentilerini ve istemlerini anımsatmak istedik.
  • Çalışma koşullarının acilen düzeltilmesi
  • Emekliliğe yansıyacak temel ücretlerin iyileştirilmesi
  • Fiili hizmet zamlarının ödenmesi
  • Tıp eğitiminde niceliği değil, niteliği önceleyen politikaların uygulanması
  • Bütün yurttaşların eşit, ücretsiz, nitelikli sağlık hizmetine ulaşabilmesi

Tıp Dünyası – ANKARA

AKP’nin 13 yıllık yalanlarla dolu tek başına iktidarı 7 Haziran 2015 seçimiyle sona erdi. Sağlık, bu yalanların en fütursuzca sergilendiği alanların başında geldi. Sağlıkta “reform” yaptık denildi, “çağ atladık” denildi, “bütün vatandaşlar memnun, istediği hastaneyi, istediği hekimi seçebiliyor” denildi. Oysa halkın ve sağlık çalışanlarının gerçekleri böyle değildi.

Sağlık bir tüketim malzemesine, üzerinden kâr edilen bir metaya dönüştürüldü. Kamuda uygulanan “performans” sistemi, özel sektörde ise ciro ve kar baskısı sağlık hizmetlerini şekillendirdi. Muayene, ameliyat sayıları, ilaç tüketimi, tetkik sayıları son 10 yılda üçer kat arttı. Muayene sayılarındaki artış özel sektörde 13 katı buldu.

Tıp ve sağlık eğitimi sayısız nedenle zarar gördü. Türkiye ciddi biçimde niteliksiz tıp
ve sağlık eğitimi sorunuyla karşı karşıya bırakıldı. Sağlık çalışanlarının çalışma koşulları ağırlaştı, hak gaspları yaşandı. Sağlıkta şiddet hiç olmadığı kadar arttı. Sağlık çalışanları ücret yetersizliği ve adaletsizliği, çalışma barışının bozulması, ağır çalışma koşulları,
mesleksel tatminsizlik, meslekte yükselmelerde kayırmacılık, liyakatın dikkate alınmaması
ve şiddet nedeniyle ciddi sıkıntılar içine düştüler.

En temel insan hakkı olan ve herkesin ayrımsız olarak en nitelikli biçimde ulaşabilmesi gereken sağlık hizmetlerinde durum, başlangıçtaki göz boyama uygulamalarından sonra giderek olumsuzlaştı. Vatandaşlar giderek ceplerinden daha çok katkı/katılım payı ödemeye buna karşılık sağlık hizmetine daha az ulaşabilmeye başladılar. Aşılama oranları düştü,
bebek ölüm hızı yükseldi. Vatandaşların sağlıktan memnuniyeti giderek azaldı.

Gerçekleri görün!

7 Haziran seçimleri sonrası yeni hükümet arayışları sürüyor. Hekimler ve sağlık çalışanları yeni hükümeti ve yeni Sağlık Bakanı’nı, belki de AKP’nin oy yitirmesinin nedenlerinden biri olan sağlıktaki olumsuz tabloyu görmeye, doğru okumaya ve hekimlerin/sağlık çalışanlarının istemlerini dikkate almaya çağırıyor ve acil itemlerini bir kez daha hatırlatıyor:

–  Çalışırken de emeklilikte de insanca yaşayabilecek güvenceli bir gelir talep ediyoruz. Hazırladığımız yasa teklifi doğrultusunda acilen emekliliğe yansıyan ücretimizin ve
mevcut emekli hekim maaşlarının iki katına çıkmasını istiyoruz.

–  İnsanüstü bir çabayla, insanlık dışı, şiddet gördüğümüz koşullarda çalışıyoruz.
36 saat kesintisiz, ihtiyaç molası bile veremeden, performans/ciro baskısı altında,
sağlıksız koşullarda, şiddet baskısı altında, taşeron sistemiyle çalışıyoruz.
Çalışma koşullarımızın acilen düzeltilmesini talep ediyor;
yetkilileri taşeron sistemine “çağdaş köleliğe” son vermeye çağırıyoruz.

–  Yıllarca haftada 40 saatlik yasal sürenin çok üzerinde ve ağır koşullarda çalıştığımız halde bugüne dek bir türlü verilemeyen fiili hizmet zammını talep ediyoruz.

–  Başta tıp eğitimi olmak üzere sağlık alanındaki mesleki eğitimin niteliğinin giderek bozulduğunu, bunun halkımızın geleceğini tehdit ettiğini görüyoruz. Tıp ve sağlık eğitiminde meslek örgütleriyle, ilgili derneklerle işbirliği yapılmasını, sayıyı değil niteliği önceleyen
bir politikayı talep ediyoruz.

– Katkı, katılım paylarıyla, istisnai hizmet tanımıyla, fark ücretleriyle,
5 dakikalık randevu süreleriyle halkımızın sağlık hizmetine erişimi kısıtlanmaktadır.

Nitelikli sağlık hizmetine bütün yurttaşlarımızın ücretsiz ulaşabilmesini talep ediyoruz.

===================================

Dostlar,

“Bayram günü” nde bile şehitlerimiz var ne acı ki!…
İki şehidimizin acısı tüm “buruk Bayram” coşkusunu baskıladı.

Karayolları değil artık KANYOLLARI demeli…

Niğde’de bu gün 13 ölü var trafik cinayetinde..
İlk 7 günde 90 “kurban” (ölü!) ve 420 yaralı var KANYOLLARINDA..
Hac’da ise 753 ölü!
4 milyon Suriyeli yurdundan oldu, 300 bini öldürüldü..
Dünyanın birçok yerinde sıcak bölgesel çatışmalar var çoğunu emperyalizmin kurguladığı!
Ne oldu Türkiye^ye ve Dünyaya??

Tüm bu ağır, önemli bir bölümü güdümlü gündem boğuntusunda,
belki gerçekte daha da önemli sorunlarını hiç konuşamıyor..

Bunların başında SAĞLIK SORUNLARIMIZ geliyor..

Sağlıklı olmayan bir toplumun ne anlamı var ki?
Sağlıklı olmayan bir toplum hangi sorununa çözüm üretebilir ki??

Bu yüzden zaman zaman bu sitede sağlık sorunlarımızı öne çekiyoruz..

Sağlık, eğitim, ekonomik demokrasi… temel sorunlarımız ve iç – dış güvenlikten artakalan zamanlarda değil her zaman konuşabilmeliyiz, konuşmalıyız..

Sevgi ve saygı ile.
25.09.2015, Manavgat

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Sermayenin yeni köleleri: Sığınmacı çocuk işçiler!

Sermayenin yeni köleleri:
Sığınmacı çocuk işçiler!

Türkiye’de yasak olmasına karşın çalıştırılarak sermayeye ucuz işgücü oluşturan çocuk işçilere Suriye’den kaçarak Türkiye’ye sığınan binlerce yeni çocuk işçi eklendi. BMMYK’nin (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği) 2014-2015 yılı istatistiklerine göre, Suriye’den 3 milyon 956 bin 198 kişi kaçtı ve bunlardan 2 milyona yakını Türkiye’ye sığındı. İstatistikler bu rakamın yarısının çocuk olduğunu ortaya koyuyor. % 14,2’si 12-17 yaş arasında olan bu çocukların büyük bölümü çalışarak ailelerine destek olmaya çalışıyor. Çoğu yasadışı yollardan Türkiye’ye giren bu çocukların kayıt dışı olmaları nedeniyle rahatlıkla sömürü aracı olduğu bildiriliyor.
 

İnsan haklarına aykırı!

Bu durum işsiz sayısının 5 milyonun üzerinde olduğu Türkiye’de daha kötü koşullarda ve daha düşük ücrete çalışmaya hazır bir işsiz kitlesi oluşturuyor. Suriye’den Türkiye’ye gelen çocukların büyük bölümü tekstil işçiliği, hizmet sektörü, mevsimlik tarım işçiliği, çobanlık, inşaat işçiliği gibi çeşitli işlerde çalışıyor. Bunun yanı sıra zorla evlendirilenler, evlilik için satılanlar, fuhşa zorlananlar ve dilencilik yapanların sayısının oldukça fazla olduğu belirtiliyor. Çocukların çoğu günde 11 saatten fazla ve haftada 6 gün sigortasız ve
iş güvencesiz çalıştırılıyor. Türkiye’de kaçak olarak bulunan çocukların ‘’Polise ihbar’’ korkusu sömürüyü daha da ağırlaştırıyor.
 

Ücretleri de düşürüyor

Türkiye’ye güney sınırından girerek gelen bu ucuz işgücünün Türkiye’deki işçiler
üzerinde baskı yaratarak iş gücü pazarındaki ücretlerin azalmasına da neden oluyor. 
Piyasada Suriyelilerden oluşan iş gücünün farkındaki işverenler sosyal haklar,
sigorta, tazminat, gibi yükümlüklerini yerine getirmemeye başladı

Çağlar Ballıktaş/BirGün, (http://www.guvenlicalisma.org/index.php?option=com_ content&view=article&id= 15622:sermayenin-yeni-koleleri-siginmaci-cocuk-isciler&catid=154:gocmen-isciler&Itemid=244)

================================

Dostlar,

Ne demeli??

Ülkemizde zaten İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatı delik deşik, uygulanması çok zor bir durumdaydı. Sermaye hep boşlukları arıyor ve buluyor, Çalışma Bakanlığı da görmezden geliyordu. En son acı örneği 13 Mayıs 2014 Soma işçi kırımı idi; 301 “kurban” aldı! Yargılama hala sürüüüp / sürünüp gidiyor…

13 yıllık AKP döneminde 16 bin dolayında emekçiyi işçi cinayetlerine “kurban ” verdik.

Şimdi yeni “meşruiyetler” (!?) doğdu..

“Suriyeli garibanlara durumları elverdikçe iş vermeyelim de ne yapalım, hırsız mı olsunlar??” sorusu işe yaramaktadır. Sakıncaları yukarıda özetlenmiştir. Verili (de facto) durumu kurallı hale getirecek geçici mevzuat düzenlemelerinin ivedilikle yapılması zorunludur.

Suriye trajedisinin 1. derecede sorumlusu Batı emperyalizmi (ABD-AB-Siyonizm), yarattığı kanlı tablonun çok ağır maddi – manevi yükünü de Türkiye’nin üstüne yıkmıştır. Türkiye’de iktidarı maşa olarak kullanmış, “Şam’da Emevi camisinde namaz kılma hayalleri ile akılları devşirilenler, 2 milyonu aşkın Suriyelinin Türkiye’ye yığılması ile yüz yüze kalmışlardır. Ancak “Onlara ensar olduk..” diye yüz kızartıcı yalanlar ve ikiyüzlülük sergilemişlerdir.

Yapılması gereken, geç de olsa, ABD ne derse onu yapan Bay RTE‘nin sonunda saadede geldiği gibi “Geçiş döneminde de olsa Esed’le gidilebilir..”  buyurduğu üzere, Suriye’den çekilmek ve hızla barışın kurulmasıdır. Suriye Suriyelilere bırakılmalıdır çünkü onlarındır.
4 milyona yakın Suriyeli hızlı bir planla ülkelerine döndürülmeli ve insanlık utancı durumuna gelen “mülteci dramı” sonlandırılmalıdır.
BM’nn en acil görevi budur.

Suriye’yi bölmek için çıkarılan iç savaşta ölen masum 300 bin Suriyelinin ve büyük acılar çeken – çekmekte olan milyonlarca Suriyelinin günahı “uygar” (!?) Batı emperyalizminin kanlı hesabına yazılmıştır. Bu alçakça senaryoda taşeronluk yapan Türkiye, Katar, S. Arabistan .. gibi ülkelerin söz konusu politikaları utanç verici, yüz kızartıcıdır.

Yüce Tanrı, bu gibilerin “kestiği kurbanlara” (!) -haşa- aldanarak onları asla bağışlayacak her halde değildir.

Sevgi ve saygı ile.
25.09.2015, Manavgat
 

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Hac ölümleri… hekim gözüyle bakış


Hac ölümleri… hekim gözüyle bakış

HAC’ta NEDEN BU KADAR ÇOK ÖLEN OLUYOR? SANKİ SÜREKLİ ARTAN DÜNYA NÜFUSUNA “NÜFUS PLANLAMASI” MI YAPILIYOR GİBİ.. 1975’TEN BERİ 3900 EZİLME NEDENİYLE ÖLÜM VAKASI VAR. BU YIL BUNA BİR DE VİNÇ KAZASI EKLENEREK 4000’İ GEÇTİ!…
NEDEN ÖNLEM ALINAMIYOR, BU KADAR MI ZOR?
MÜSLÜMANLARIN GÖRÜNTÜSÜ DÜNYADA GİDEREK DAHA KÖTÜ HALE GELMİŞTİR. 11 EYLÜL, RECİM, ALMANYA’DA BANYOLARDA KURBAN KESİMİ, IŞİD‘İN KAFA KESME VİDEOLARI, BOĞAZIN MAVİ SULARININ KURBAN KANIYLA KIZILA BOYANMASI, KURBAN ETLERİNİN ÇOĞUNUN DAĞITILMASI YERİNE  BUZDOLABINA DOLDURULMASI,  SIRAYA GİRMEYİ BECEREMEYİP ÖLEN İNSANLARIN GÖRÜNTÜLERİ…VE MERKEL DİYOR Kİ “HIRİSTİYAN OLURSANIZ SİZİ ALIRIM”..
AVRUPA ÜLKELERİNE GİTTİĞİNİZDE MEDENİYETİ, SIRA BEKLEME TERBİYESİNİ, KİMSENİN KOKMADIĞINI, HUZURU GÖRÜYORSUNUZ.. NİYE BURALARDA BU GÖRÜNÜM YOK? FAKİRLİKTEN Mİ, EĞİTİMSİZLİKTEN Mİ? ACABA O HUZURLAR ÜLKESİ Mİ MÜSLÜMAN ÜLKELERİNİ BÖYLE İSTİYOR?.. ONLAR ÖYLE İSTESE BİLE  BU İNSANLAR NEDEN YONTULMAZLAR? A
YNI İNSAN ORANIN KURALLARINA UYAR, TÜRKİYEYE GELİNCE TRAFİK CANAVARI KESİLİR MESELA….
ŞİMDİ BU ÖLÜMLER İÇİN  ÖLENLERİN YAKINLARI “KUTSAL TOPRAKLARDA ÖLDÜ, NE MUTLU” DİYECEKTİR..ORADAKİ HAC YETKİLİLERİ DE UMURSAMAZ TAVIRLARINI SÜRDÜRECEKLERDİR. HAC ZİYARETLERİ YENİ FACİALARA AÇIKTIR. ÇÜNKÜ BEKLENİLEN, OLMASI GEREKEN REAKSİYON VERİLMEYECEKTİR. MÜSLÜMAN TOPLUMU DA BULDOZER GİBİ BİRİBİRİNİ EZİP  “MUTLU ÖLÜM”E KOŞACAKLARDIR…DÜNYANIN ARTIK BUNU SEYRETMEYİP, BU REZALETE DUR DEMESİ LAZIM..HİÇ OLMAZSA ,DERİNİNİ SORGULAMAYIP, SURETA DUR DEMELİDİR. BUNUNLA BİRLEŞMİŞ MİLLETLER Mİ UĞRAŞIR, KİM UĞRAŞACAKSA UĞRAŞMALIDIR..
MÜSLÜMAN TOPLUMUNUN SÜRATLE MEDENİLEŞİP, DÜNYAYA İYİ GÖRÜNTÜ VERMESİ İSLAMIN GELECEĞİ İÇİN ŞARTTIR. YOKSA MERKEL  “BURADA ÇATALLA YEMEK YENİR, WC LER ŞÖYLE KULLANILIR, YOLDA BİRBİRİNİ EZMEDEN ŞÖYLE YÜRÜNÜR, YÜKSEK SESLE KONUŞULMAZ, PLAJDA ÇIPLAKLARA SALDIRILMAZ, ÖĞÜTLERİNİ SÜRDÜRMEKTE HAKLI ÇIKAR..PROBLEM DERİNDİR..
ÇÖZÜLÜR MÜ? ŞÜPHE  VAR… EĞİTİM YOKSA, ENGELLENMİŞSE BU GÖRÜNÜM DEVAM EDECEK VE İSLAM DÜNYA GÖZÜNDE SEVİMSİZ VE KORKUTUCULUĞUNU SÜRDÜRECEKTİR.  HAC YETKİLİLERİ BU ZÜMRENİN DAVRANIŞINI ÇOK İYİ OKUDUĞU İÇİN, “KABAHAT ÖLENLERDE, BİRBİRİNİ EZMİŞLER” DEYİVERDİ, KOLAYCA…BU  ÖLÜMLER BU KADAR KOLAY OLMAMALI. ARTIK. DÜNYA SEYİRCİ KALMAYIP BUNA DUR DEMELİ.
BİZ HEKİMLER ÜMİTSİZ HASTALARA BİR NEFES DAHA ALMASI, BİRAZ DAHA YAŞAMASI İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPARIZ.. HAL BÖYLEYKEN SAPASAĞLAM İNSANLARIN ÖLMESİNİ HEKİM AKLI KABUL ETMEZ.
ŞEHİTLER DE HEKİMLERİN BAŞKA ACISIDIR. SAPASAĞLAM OLMALARI
TIBBİ MUAYENEDEN SAĞLAM RAPORU ALARAK ASKER OLMALARINDAN BELLİDİR. BU SAĞLAM GENÇLERİN ÖLMESİ HEKİMLER İÇİN DE BAŞKA BİR ACIDIR. ÇÜNKÜ NE UMJTSUZ VAKALARA NE EMEK HARCANMAKTA,
ÖTEDE SAĞLAM YİĞİTLER GÖÇMEKTEDİR.
ADALETSİZ BİR KIYIM DEVAM ETMEKTEDİR. ŞİMDİ ÜLKELERDE, ALIŞMIŞ TOPLUM VE POLİTİKACILAR RUTİN  DEMEÇLERİNDE, “NE MUTLU KUTSAL TOPRAKLARDA ÖLMEK” DİYECEKLER, AİLELERİN KALBİNE  ELEMLİ BİR HUZUR DOLACAKTIR  DA.. BU HEP SÜRECEK MİDİR HALA?
21. YÜZYILDAYIZ.. MİLLET UZAYDA ÜS KURUYOR…YETER ARTIK
BU BAĞNAZLIK, YÜRÜMESİNİ BİLE ÖĞRENMEMEK, YETER..  EĞER BU BAĞNAZLIĞIN SEBEBİ DİNİ KÖTÜ KULLANANLARSA BU HEMEN DEĞİŞMELİDİR, DİNİ KÖTÜ KULLANANLARIN DEĞİŞMESİ DE YETMEYECEK, BELKİ DE REFORM GEREKECEKTİR.. YOLDA YÜRÜMEDEN BAŞLAYARAK EĞİTİM GEREKECEKTİR…
POLİTİKACILAR HEMEN ÜMMET DİYE BÜTÜN KAYIPLARI BENİMSEMEYE KALKIP NUTUKLAR ATACAKLARDIR..ARTIK BU DAVRANIŞLARIN FAYDASIZ OLDUĞU AÇIKTIR.. HERKES KENDİNİ TOPLAMALIDIR. YİNE DE VATANDAŞ OLARAK ALLAH RAHMET EYLESİN DEMEKTEN BAŞKA BİR ŞEY YAPAMIYORUZ…

Prof. Dr. Siber Göksel

========================================

Dostlar,

HACDA BÜYÜK FACİA! 753 ÖLÜ, 887 YARALI


Büyük bir insanlık dramıyla karşı karşıyayız..

İlkel Suudi Arabistan yönetiminin 1. derecede sorumluluğu asla tartışılamaz.

Peygamberin ümmeti neden böyle sefil durumlara düşmüştür?
Herkesin derin derin düşünmesi gerekir..

Akıl ve bilim yaşamda en gerçek yol göstericiler olarak rehber edinilmedikçe
bu yıkımlar yaşanacaktır..

“Allah belanızı versin!” dememize gerek var mı??

Meslek büyüğümüz Sayın Prof. Dr. Siber Göksel‘in çığlığı yerinde değil mi??

Bu sitede dün yer verdiğimiz “HACCIN MATEMATİĞİ” başlıklı yazıyı
lütfen okur musunuz??

http://ahmetsaltik.net/2015/09/24/haccin-matematigi-2/

Sevgi ve saygı ile.
25.09.2015, Manavgat

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

KURBAN BAYRAMI ve SAĞLIĞIMIZI KORUMAK..


KURBAN BAYRAMI ve
SAĞLIĞIMIZI KORUMAK..


Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com 


Güncelleyerek yeniden sunuyoruz
24 Eylül 2015, Ankara

Dostlar, 

Hayvanlardan insanlara geçebilen iki yüz dolayında hastalık vardır. Bunlara Zoonoz ya da Zoonotik Hastalık denmektedir. Kurban Bayramlarında Türkiye’de yaklaşık 3 milyon dolayında hayvan kesimi yapılmaktadır. Dolayısıyla, kurban kesimi sırasında değişik nedenlerle yaralanmaların yanı sıra, Zoonoz tehlikesi de artmaktadır. Fakat bu hastalıklar, yaralanmalar gibi hemen can yakıcı akut sorunlar doğurmadığından, gözden kaçabilmekte ve bu yüzden de ne yazık ki gereği gibi önemsenmemektedir.

Ancak, kuluçka dönemi tamamlandıktan sonra belirti veren başta Şarbon, Brusellozis, Salmonellozis, kist hidatik (doğrusu hidatid).. olmak üzere kimi parazit hastalıklarının bir bölümüne tanı konabilmektedir. Haliyle, kurban kesiminden bir süre sonra yalnızca bir bölümüne tanı konabilen bu hastalıkların kurban kesimiyle ilişkisi ve hastalık etmeninin o sırada alındığı unutulmaktadır. Kurbanlık hayvan etleriyle; Askariyazis, Teniyazis, Giardiyazis, Hidatidozis, Amipli Dizanteri gibi parazit hastalıkları; Hepatit A, Hepatit E, Çocuk Yaz İshali gibi virüs hastalıkları ve Tifo, Basilli Dizanteri, Gıda Zehirlenmesi, Tüberküloz, Brusella, Şarbon.. gibi bakteri hastalıkları geçebilmektedir…

Tıbbi adı Creutzfeldt Jakob Hastalığı [nvCJD] olan Deli Dana Hastalığı, İngiltere’de hayvan yemlerinin, özelleştirme sonrasında kâr hırsıyla yetersiz ısı ve sürede pişirilmesi ve denetimsizlik yüzünden çıkmış, 140+ insan ölümüne yol açmıştı. Onbinlerce sığırın yok edilmesi zorunlu olmuş ve milyarlarca dolar yitiğe yol açmıştı. “Kirleten öder” sözü (retoriği) boşa çıkmıştı.. “Asıl olan kirletmemektir” ilkesini benimsemek gerekir.

Dolayısıya gıda güvenliği kritik bir kamusal alandır.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, başta 5996 sayılı yasayla yüklendiği görevleri eksiksiz yürütmelidir. Kurbanlık hayvanların kaynakta, yolda ve kesildikleri alanlarda izlenmesi zorunludur. Unutmamak gerekir; Kırım Kongo Kanamalı Ateşi denen ve ülkemizde son birkaç yılda elli’ye yakın can alan hastalık da bir zoonozdur ve temel nedeni hayvan hijyeninin eksikliğidir. Hastalığın biyolojik vektörü kenelerdir ve şu can alıcı soruyu sorarak mutlaka yanıtlamak ve gereğini yapmak zorundayız :

  • Türkiye hayvanları neden kene kaynamaktadır ??

Benzer sorun, yine bir zoonoz olan Kuş Gribi’nde de geçelidir. Yapılması gereken, ülkenin veteriner hekimlik örgütünün, göçmen kuşları sürekli izlemesidir (Sürveyans). Sulak alanlarda konakladıklarında, yılda 2 kez, bu hayvanlardan uygun örnekler alınarak kapsamlı mikrobiyolojik ve toksikolojik tarama (assay) yapılması zorunludur.
Bu yapılırsa olası hastalık etmenleri önceden saptanır ve önlem alınır
(proaktif – öngelen koruyucu sağlık hizmeti).
Yoksa acı sonuçla boğuşulur, bu itfaiyeciliktir!

     Kurban Kesim görevlileri…

      Bu görevliler kurban kesimini, Belediyelerin göstereceği temiz yerlerde yapmalıdır. Yetki belgeleri olmalıdır. Uygun iş elbisesi, çizme ve eldiven giymeli, ağız-burun maskesi takmalıdırlar. Kullanacakları kesim araçları temiz ve teknik olarak uygun olmalıdır. Kasaplar odasından yetki belgesi sorulması uygun olur.

  • Çocuklar, kurban kesimini kesinlikle izlememelidir.
  • İdeal olarak kesimler, belediyelerin – özel sektörün kesimevlerinde yapılmalıdır.

Kurbanlık hayvanın Veteriner Hekim uygunluk raporu aranmalıdır.

Önemli bir konu da kurbanlık hayvan etlerinde ilaç kalıntılarıdır. Hayvanlara değişik nedenlerle ne yazık ki düzensiz biçimde kimi ilaçlar verilmektedir. Hayvanların hastalanmaması için kimi antibiyotikler, hızlı büyüyerek ete dönüşmesi için anabolizan hormonlar (östrojen türevleri) başta gelmektedir. Bu ilaçların, özellikle kurbanlık hayvanların beklenen kesim tarihleri bilindiğinden, uygun süre önce mutlaka durdurulması zorunludur. Bu amaçla büyükbaşlar için 90 günlük süre öngörülmektedir (wash out period).

Aksi halde, söz konusu maddeler hayvan etleriyle insanlara geçmekte;
alerjiden tutunuz, hiç kullanılmayan antibiyotiğe direnç geliştirmeye dek uzanan
bir dizi istenmeyen olumsuz tıbbi sakıncaya neden olmaktadırlar.

Kurbanlık hayvanların kaynak ve kimliği de önemlidir. Bu amaçla Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, hayvanların kulaklarına küpe takmak dahil olmak, başta 5996 sayılı yasa ve bağlı mevzuat kapsamında tüm güvenlik önlemlerini özenle almak zorundadır. Yeterince gıda laboratuvarını Bayramda nöbetçi bırakmalıdır. Sağlık Bakanlığı da aynı Yasa ile kimi yükümlülükler altındadır, 2 Bakanlığın eşgüdümü beklenir..

Ayrıca AB normları da kurbanlık hayvan kesimi ile ilgili önemli ve yararlı kurallar içermektedir. Bunlara uyarak daha uygar, daha temiz, daha insancıl, hayvanlara daha saygılı ve güvenli bir Kurban Bayramı geçirebiliriz.

Kurban ve çevre sağlığı

Yoğun kentleşme ve apartman yaşamının getirdiği sorunlar nedeniyle, kurbanın özellikle sağlık yönü giderek önem kazanmıştır. Çevre sağlığının öneminin ayırdına varılmış olan günümüzde, kurbanlık hayvanların sokaklarda dolaştırılması, açık alanlarda bekletilmesi, satın alınan hayvanların evlerin bahçelerinde, balkonlarda tutulmaları ve bu yerlerde kesilmeleri halk sağlığı açısından ciddi tehdit kaynağıdır. Bu durum, kesim sırasında ortaya çıkan kan, mide ve bağırsak içeriği ile sakatat (iç organlar) bakımından yüksek risk taşır.

Bu maddeler çevreye rastgele asla atılmamalı; akarsulara dökülmemeli, sızdırmaz uygun çöp torbası ya da kapaklı kaplarda toplanarak Belediye temizlik görevlilerince alınması sağlanmalıdır. Atıkların taşıyabilecekleri çok çeşitli hastalık etkenleri ile bu kentsel yaşam ortamları kirletilebilir ve zoonotik hastalık bulaştırılabilir.

     Belediye Çevre Sağlığı ve Temizlik birimlerinin bu dönemde “alarm” düzeyinde çalışmaları, kurban kesim alanlarını düzenlemeleri ve yoğun olarak denetlemeleri gerekir. Evsel atıkların toplanmasında kesinlikle gecikilmemeli, hatta günde 1 kez yerine 2 kez toplama yoluna gidilmelidir. Kesim alanlarının, katı-sıvı atık biriktirme ve uzaklaştırma alanlarının sodyum hipoklorit (çamaşır suyu) ile dezenfeksiyonu sağlanmalıdır. Piyasada var olan % 5’lik stok çözeltiler 1/10 sulandırılarak (hâlâ klor kokusu alınabilmelidir!), etkin ve ekonomik biçimde bu temizlik güvenle sağlanabilir. Aksi takdirde, hayvan kaynaklı insan hastalıklarının (Zoonoz) yayılmasına, çevrenin kirletilmesine ve çevre sağlığının bozulmasına yol açılabilecektir.

Tüm belediyeler, Bayram süresince su kesintisi olmaması için her türlü önlemi almalıdır.

Gıda enfeksiyonları ve zehirlenmeleri

Kurbanlık hayvanlar; deri, tırnak, kıl ve mide-bağırsak içeriği ile çok değişik tür mikrocanlıları kesim yerlerine taşırlar. Bu bağlamda normal bağırsak florası, yemler ve topraktan gelen mikrocanlılar en önemli bulaş kaynağıdır. Ayrıca hayvanların ağız ve burun boşluğunda, yemek ve soluk borusunda, cinsel organlarında da mikrocanlılar bulunabilir. Öte yandan kurbanlık hayvanlar, yukarıda değindiğimiz zoonotik hastalık etkenlerini taşıyabildiklerinden, insanlarda gıda enfeksiyon ve zehirlenmeleri görülmesine neden olurlar.

Et, bileşimi ve besin ögeleri içeriği nedeniyle mikrocanlıların üremesi için çok uygundur.

Biyolojik kökenli besinsel sağlık zararlarının % 70’inde kaynak, et ve et ürünleridir. Özellikle Staph. aureus ile olan ve sık görülen besin zehirlenmesinde neden, temel hijyen eksikliğidir. Bu bakteriler büyük bir hızla çoğalır ve birkaç saat içinde hastalık yapacak düzeye ulaşırlar! Bulaşlı etleri yiyenlerde kuluçka süresi 1 saate dek düşebilir. Hastalık tablosunda ateş yükselmez, hatta düşer (Hipotermi).. Bu durum, hastalığın önemsenmemesine ve tanısının konamamasına neden olabilir.

Gıda kökenli hastalık oluşmasında payı olan etmenler ve sorumluluk oranları aşağıdadır :

–  Yetersiz depolama ısıları : % 37 (Buzdolapları sürekli +4 derecede çalıştırlmalıdır.)
–  Yetersiz kişisel hijyen, başta el yıkama, el temizliği : % 22
–  Yetersiz pişirme : % 17
–  Bulaşlı gıda işleme donanımı : % 10
–  Güvenilir olmayan kaynaktan sağlanan gıda : % 7
–  Öbür etmenler : % 7..

Dolayısıyla bu etmenlere özen göstermek gerekir..
Özellikle mide-bağırsak içeriği etlere bulaştırılmamalıdır.

ABD’de, nüfusun ¼’ü her yıl en az 1 kez gıda kökenli hastalığa yakalanmakta, 325 bini aşkın insan bu yüzden hastanelere yatırılmakta ve 5 bin dolayında insan da ölmektedir! Ülkemizde yeterli ve güvenilir sayısal veri yoktur ancak, sorunun ciddi boyutlarda olduğu konusunda uzmanlar görüşbirliği içindedir.

Kurbanlık hayvan etleri temiz suyla yıkanarak temiz kaplarda buzdolabına kaldırılmalı, en az 1 gün dinlendirilmelidir.

Pişirmede, yağda kızartma yerine elektirikli (kömür değil!) ızgara ya da basınçlı (düdüklü) tencere seçilmelidir. Çocuklar, gebe kadınlar, yaşlılar, bağışıklık sistemi bozuk olanlar özellikle risk altındadır.

  •  İyice pişirilmemiş etler,
    kedi ve köpeklere de kesinlikle yedirilmemelidir
    .

Ülkemizin, geçmiş yıllara göre daha uygar ve temiz, sağlıklı bir Kurban Bayramı geçirmesini diliyoruz. Fakat 16 Ekim 2013 günü de  TV ve basından izliyoruz kaçan kurbanlık hayvanları ve ilkel – vahşi kovalamaları, kendini yaralayan acemi kasapları..

Unutulmasın ki, zorlanan ve strese sokulan hayvanların dokularında (özellikle kaslarında) stres hormonarı birikmekte ve etin bileşimini, kalitesini bozmaktadır.

Bu tablolar Cumhuriyetin 91. yılında Türkiye Cumhuriyeti’ne hiç yakışmıyor..

S o n u ç                                    :

Temel kurallara uyarak pek çok hastalık ve yaralanmadan korunmak ve Bayramı zehir etmemek olanaklıdır.

Kurbanlık hayvan derilerinin, etlerinin başta Türk Hava Kurumu olmak üzere Mehmetçik Vakfı’na bağışlanması halkımızdan beklenen bir davranıştır.

  • Dahası, Kurban kesmek yerine;
    eşdeğer parasal bağışın, bursun,uygun görülen kurumlara verilmesi de çok saygın bir yoldur.

Kurban Bayramınız kutlu ve mutlu olsun dileriz..

  • “Kurban” ille hayvan kesmek değildir. Tanrı’yı hoş tutacak (gerçekte o da bizimi için!) bir bağış, burs, yoksullara destek… de aynı anlamdadır.

Aşağıdaki görüntüleri kesinlikle görmek istemiyoruz…
Bu davranış zulümdür, hiçbir dinde yeri yoktur, ağır günahtır.
Ayrıca hukukumuzda da yasal olarak suçtur!

Kurbanlik_boganin_kesilen_arka_bacaklari

Sevgi ve saygıyla.
04.10.2014, Manavgat

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

TBB’den : SAĞLIK HUKUKU EĞİTİM SEMİNERİ..

Türkiye Barolar Birliği – TBB’den

SAĞLIK HUKUKU EĞİTİM SEMİNERİ..
SAGLIK_HUKUKU_SEMINERI_TBB_19.9.2015

 

 

Dostlar,

Türkiye Barolar Birliği çok başarılı işlere imza atıyor.
Balgat’ta inşa edilen modern ve yüksek kapasiteli merkezlerinde hemen her gün
bilimsel, ekinsel (kültürel), sosyal, politik, mesleksel, sanatsal etkinlikler sergileniyor.

Yukarıda belirtilen SAĞLIK HUKUKU eitimi de bunlardan biri..
19 Eylül 2015 Cumartesi günü sabahtan akşama bu programa katıldık.
Büyük konferans salonu doluydu ve birkaçyüz genç avukat tam gün,
eksilmeyen bir dikkat ve ilgiyle eğitime katıldılar.

Konuşmacılar arasında bir Tıp Hocası, Yüksek Sağlık Şurası Üyesi olarak bulundu.
Değerli dostumuz, meslektaşımız, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı Başkanı Sayın Prof. Sedat IŞIK ve biz 2 hekim idik..

Sağlık Hukuku bizim de ilgi duyduğumuaz alanardan.
Tıp Fakültesinde lisans ve lisansüstü düzeyde bu dersleri verdik, veriyoruz.
Halen, çalıştığımız AÜTF Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nda, Dönem 5’te “Temel Sağlık Mevzuatı” (Turkish Health Legislation) dersimizin yansılarını görmek için lütfen tıklayınız..

Saglik_Mevzuati

*****

Bu hizmetiçi eğitimden çok yararlandık, hukukçularla etkileşimde olduk.
Bu eğitim aynen, 20 Eylül 2015 Pazar günü de yinelenecek.
Katılım çok yüksek olduğundan, program 2 kez yinelenmiş olacak.

TBB Başkanı Sayın Prof. Dr. Metin Feyzioğlu ve çalışma arkadaşlarını kutluyoruz.
Bu bağlamda çalışmalarının sürmesini dileriz.

Sevgi ve saygı ile.
20 Eylül 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Ankara Tabip Odası’ndan AĞRI VALİSİ MUSA IŞIN’a ÇAĞRI..

Ankara Tabip Odası’ndan
AĞRI VALİSİ MUSA IŞIN’a ÇAĞRI..

ATO_logosu


 

 

Değerli Meslektaşımız;

Suruç katliamını protesto için 21.07.2015 tarihinde katıldıkları basın açıklaması sırasında
yasa dışı sloganlar atıldığı gerekçe gösterilerek haklarında disiplin soruşturması açılan
13 kamu emekçisi, Ağrı Valisi Musa Işın tarafından görevlerinden uzaklaştırılmıştır.
Görevden uzaklaştırılan emekçilerin arasında sendika yöneticileriyle birlikte
Ağrı Tabip Odası Başkanı Dr. Ulaş Yılmaz da bulunmaktadır.

Trajik olan Suruç katliamının aydınlatılmasında bir arpa boyu ilerleyemeyenlerin yönlerini, katliamı protesto eden, tepki gösterenlere çevirmiş olmalarıdır.

Bugün Ağrı’da, en temel haklardan biri olan ve anayasayla ve yasalarca güvence altına alınmış bulunan demokratik eylem hakkını kullanan kamu görevlileri için alınan bu karar siyasidir. İktidar bütün muhalif kesimlere karşı yıldırma politikası uygulamakta,
hukuksuz biçimde saldırmakta, ahlaki ve vicdani değerleri de hiçe saymaktadır.

Ağrı Valiliği bugün idari bir tedbiri ceza olarak kullanmakta;
açıkça görevi kötüye kullanma suçu işlemektedir.

Daha soruşturma başlatılırken hukuk çiğnenmiş, soruşturmanın doğruluğuna, dürüstlüğüne, nesnelliğine, yansızlığına güven sarsılmıştır.

657 sayılı yasanın 137. maddesine göre görevden uzaklaştırma, devlet kamu hizmetlerinin gerektirdiği hallerde, görevi başında kalmasında sakınca görülecek devlet memurları hakkında alınan ihtiyati bir tedbirdir. Ağrı’da katıldıkları bir miting nedeniyle haklarında soruşturma açılan kamu görevlilerinin hastalarına hizmet vermelerinin, devlet hastanesinde psikiyatri uzmanı olarak görev yapan Dr. Ulaş Yılmaz’ın soruşturma sürerken bir yandan hastalarına bakmasının bir sakıncası olmasa gerektir.

Yürütülmekte olan kampanyanın bir parçası olmak üzere; Ankara Tabip Odası olarak Meslektaşımız, Ağrı Tabip Odası Başkanı Dr. Ulaş Yılmaz’ın mağduriyetinin giderilmesi için gerekli girişimlerde bulunmuş ve Ağrı Valisi Sayın Musa Işın’dan bu hukuksuz uygulamaya
son verilmesi ve mağdur edilmiş kamu çalışanlarının görevlerine derhal iade edilmesi
talep edilmiştir. Sayın Vali iktidarın baskılarına boyun eğmemeye, devletin valisi olarak
hukuk içinde davranmaya davet edilmiştir.

Aşağıda bulunan; Ağrı Tabip Odası Başkanı Dr. Ulaş Yılmaz’a destek için oluşturulan yazıyla; Ağrı Valiliğine bu hukuksuzluğa karşı, Dr. Ulaş Yılmaz’ın ve sağlık emekçilerimizin yanında olacağınızı belirteceğinize olan inancımızla konuyu bilgilerinize sunar, destekleriniz için şimdiden teşekkür ederiz.

Saygılarımızla. 05.09.2015

Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu

Ağrı Valiliği Faks: 0472-215-13-93

***** 

Sayın Vali,

Suruç katliamını protesto için 21.07.2015 tarihinde katıldıkları basın açıklaması sırasında
yasa dışı sloganlar atıldığı gerekçe gösterilerek haklarında disiplin soruşturması açılan
13 kamu emekçisi tarafınızca görevden uzaklaştırılmıştır.

657 sayılı yasanın 137. maddesine göre; görevden uzaklaştırma, kamu hizmetlerinin gerektirdiği durularda,  görevi başında kalmasında sakınca görülecek devlet memurları hakkında alınan ihtiyati bir tedbirdir. Ağrı’da katıldıkları bir miting nedeniyle haklarında soruşturma açılan kamu görevlilerinin hastalarına hizmet vermelerinin, devlet hastanesinde psikiyatri uzmanı olarak görev yapan Dr. Ulaş Yılmaz’ın soruşturma sürerken bir yandan hastalarına bakmasının kimin için ne gibi bir sakıncası olabilir?

Valiliğiniz bugün idari bir tedbiri ceza olarak kullanmakta;
açıkça görevi kötüye kullanma suçu işlemektedir.

Sizden acil istemim, bu hukuksuz uygulamaya son verilmesi ve mağdur edilmiş
kamu çalışanlarının görevlerine derhal iade edilmesidir. Sizi, iktidarın baskılarına
boyun eğmemeye, devletin valisi olarak hukuk içinde davranmaya davet ediyorum.

Daha soruşturmaya başlarken hukuk çiğnendiğinde kamuoyunun bu soruşturmanın doğruluğuna, dürüstlüğüne, nesnelliğine, yansızlığına güvenebilmesi mümkün değildir.
Soruşturmada her aşamada saydamlık istiyorum.

Bu hukuksuzluğa karşı yasal zemin de dahil olmak üzere her türlü mücadelede
Dr. Ulaş Yılmaz’ın ve sağlık emekçilerimizin yanında ve omuz omuza olacağımı bildiririm.

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
AÜTF Halk Sağlığı AbD
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

==========================

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz Ankara Tabip Odası‘nın yukarıya aktardığımız çağrısı yerindedir.
Aynen katılıyoruz.
Valiliğe yazılan dilekçenin altında boş bırakılan “Dr. ……” bölümüne kimliğimizi yazdık.

Bu siteden açık açık hukuka uyma çağrısını yineliyoruz.

Bulunduğumuz yerde faks olanağımız yok.. Valilik web sitesinde (http://www.agri.gov.tr/)
ne yazık ki tek 1 3-ileti adresine rastlayamadık! Hep telefon ve faks numaraları var..
Site bilgileri de güncel değil.. Örn. Sağlık Ocakları… hepsi de Aile Sağlığı Merkezi olalı
yıllar geçti..
Ağrı valisi öncelikle kentte e-iletişimi sağlasın böylesine acul hukuk dışı işler yapacağına..

iletisim@agri.gov.tr” adresinin “şablon” olarak geçerli olabileceğini düşündük ve
bu adrese yukarıdaki metni word dosyası olarak ekleyerek yolladık.. Gitmiş görünüyor..
ATO’ya da bu iletiyi yönlendirdik..
Hepimize kolay gelsin.. Geçtiğimiz yıl da Edirne Valisi sudan bir gerekçeyle ve tümüyle hukuk dışı olarak bir kadın meslektaşımızı görevden almıştı. Bereket Bakanlık Müfettişleri hızla göreve iade ettiler..

Hukuk bir gün herkese gerek olur.. Kulaklara küpe olsun..

Ağrı Valisi Musa bey, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) mezunu. Mülkiyeliler Birliği‘ni de göreve çağırıyoruz..

Bu AKP iktidarı 13 yıldır illallah ettirdi.. Ya sabır..

Sevgi ve saygı ile.
05.09.2015, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

*****

18 Eylül 2015 günü eki      :

Tabip Odası Başkanı’nın memuriyet görevinden uzaklaştırılması yargıya taşındı

Ağrı Tabip Odası Başkanı Dr. Ulaş Yılmaz’ın, Suruç katliamını protesto amacıyla 21 Temmuz 2015’te düzenlenen basın açıklamasına katıldığı gerekçesiyle Ağrı Valiliği tarafından görevden uzaklaştırılmasının hukuksal bir zemini olmadığı belirtilerek, işlemin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle dava açıldı.

Dava dilekçesinde, Yılmaz’ın Tabip Odası Başkanı olarak katıldığı basın açıklaması sebebiyle memuriyet görevinde disiplin soruşturmasına tâbi tutulamayacağı, basın açıklamasına katılmanın suç oluşturmadığı ve görevden uzaklaştırma tedbirinin uygulanması için gerekli yasal nedenlerin de ortada olmadığı vurgulandı.

Dilekçede, Tabip Odası Başkanı olan bir kişinin aynı zamanda Devlet memuru olmasının, Oda Başkanlığı görevinde de devlet memurluğunun kural ve kısıtlamalarına uyma yükümlülüğüne sahip olacağı şeklinde yorumlanamayacağı belirtildi. Aksi halde, meslek kuruluşlarının özerk niteliklerinin ortadan kalkacağına ve bu kuruluşların idareye bağlı bir müdürlük durumuna geleceğine dikkat çekilen dilekçede, “Oysa, Anayasa’nın 135. maddesinde güvenceye kavuşturulan ve 6023 sayılı Yasa ile düzenlenen Tabip Odası mevzuatına göre Odalar bütünüyle özerk yapılar olarak oluşturulmuştur.” denildi.

Davada ayrıca, Ağrı’daki hekim açığına dikkat çekildi ve bir psikiyatri uzmanı olan Dr. Yılmaz’ın görevden alınmasının, kamu hizmeti olan sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde aksamaya yol açtığı belirtildi. Sağlık Bakanlığı’nın 2015 yılı Temmuz ayında açıklanan, uzmanlık alanlarına duyulan gereksinim sıralamasına göre Ağrı’nın psikiyatri uzmanına önemli ölçüde gerek duyulan iller arasında olduğu; ayrıca 3 Eylül 2015’te tüm hastanelere gönderilen yazıda Ağrı ilinde gönüllü olarak görevlendirilmek üzere bütün dallarda hekime gereksinme duyulduğu, dilekçeye ek olarak kaydedildi.

İfade özgürlüğü bağlamında ilgili AİHM kararlarına da atıfta (AS: göndermede) bulunulan dilekçede, davacının bir basın açıklamasına katıldığı için disiplin soruşturmasına maruz bırakılıp görevden uzaklaştırılmasının hiçbir haklı yanı olmadığı vurgulandı.

Erzurum İdare Mahkemesinde görülecek olan davada öncelikle yürütmenin durdurulmasına karar verilmesiyle işlemin iptali talep edildi. Mahkemenin önümüzdeki günlerde davaya ilişkin bir karar vermesi bekleniyor.

======================================

Dostlar,

“Bağımsız yargı” nın gereğini hızla yapmasını bekliyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
18 Eylül 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com