Etiket arşivi: Yüce Türk Milleti!

GENÇLİĞİN BAYRAMINDA ATATÜRK’Ü ANARKEN

Ahmet Nişancı
Eğitimci – Yazar

DOĞRU BAKIŞ

19 Mayıs 2022

  • Mustafa Kemal Atatürk,
    bu Ulusun kurtuluşunun ve yeniden kuruluşunun yaratıcısıdır.

19 Mayıs 2022.. Bu gün düşman çizmeleri altında, yokluklar içindeki yurdumuzu kurtarmak ve TÜRK DEVLETİNİ YENİDEN KURMAK, “VAR ETMEK” için Yüce Tanrının Türk Milletine armağanı, gelmiş geçmiş dünya liderleri içinde TEK YENİLGİ GÖRMEYEN LİDERİ GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA’nın Kurtuluşu yönetmek üzere Samsun’a ayak basışının 103. yılıdır.

Büyük Uluslar, kendisine hizmet eden büyük ve değerli insanlarını asla unutmazlar. Türk Milletinin vefalı insanları olarak yokluklar içine düşmüş bir kuşaktan yeni ve bağımsız bir ulus yaratan Ata’mızı, manevi kişiliğiyle sonsuza dek anmak ve yaşatmak değerbilir Türk Halkı için bir şeref ve onur görevidir. Bu nedenle her 19 Mayıs’ta ve Cumhuriyete giden yolları döşeyen önemli günlerde; 23 Nisanlarda, 30 Ağustoslarda, 29 Ekimlerde Türk Milleti olarak O’nu büyük bir coşku ve sevgi ile bağrımıza basar, kutlarız ve 10 Kasımlarda saygı ve minnet ile anarız.

O Büyük Adam, Mustafa Kemal Atatürk Türk Milletinin başına gelmiş büyük bir şanstır; kurtarıcı ve Devlet Kurucusu olarak yüksek dehâsıyla savaş alanlarının yenilmez komutanı, politikacı olarak bütün dünyanın takdir ettiği bir barış adamı, yurtseverliğin büyük örneğidir.

Yüce Türk Milleti’nin Gençliği ve yediden yetmişe bütün Ulus bireyleri Atatürk’ün varlığının anlamını ve büyüklüğünü kavramış olarak Kutsal Türk Bayrağını alarak O’nu anmak için bu gün meydanları doldurarak ATATÜRK’Ü ANMA GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI’nı kutlarken, akın akın Anıtkabir’e akacak ve huzurunda her zaman olduğu gibi bir kez daha saygısını gösterecektir.

Bu arada hiç kuşjusuz Atatürk’e olan borçlarının büyüklüğünü kavrayamayanlar kendilerinin Bağımsız Türk Ulusunun ve özgür bir ülkede Müslüman olarak yaşayabilmelerinin hazırlayıcısı olan Yüce Atatürk’ü unutturmaya çalışacaklar, nefretlerini kusmaya ve yurdumuzun bağımsızlığından ve Cumhuriyet’in nimetlerinden nasıl yararlandıklarının ayrımına varmak istemeyerek rahatsız olmayı, yani hainliklerini sürdürmeyi her zaman olduğu gibi ara vermeden sürdüreceklerdir.

Bu hainler, şu gerçekleri anlayıp bir türlü içlerine sindiremediler :

  1. Eğer Kurtuluş Savaşı başarıya ulaşamasaydı bu hainler bugün hangi ulusun egemenliği altında, tutsaklık altında yaşayacaklarını hiç mi düşünmezler? Düşünseler bile bir türlü Büyük Atatürk’ü kabul etmezler, yadsımacılıklarıyla (inkarcılıklarıyla) her fırsatta yandaşlarını O’ndan uzaklaştırmaya, O’nu yok saydırmaya akıl almaz kurnazlıklarıyla devam ederler.
  2. Bugün gerçek anlamda İslâm inancıyla yüklü olan Müslüman din kardeşlerimiz inançlarını özgürce yaşayabilmelerini Atatürk’ün başardığı Kurtuluş Savaşına borçlu olduklarını bilirler. Hainler bunu bilmez mi? Elbette onlar da bilir. Ama İslâm Dinini kendi kişisel çıkarları için kullanmak ve kendilerine göre bir iktidar yönetimi kurmak isteyenler için bağımsızlık, özgürlük ve demokrasi büyük bir engel oluşturmaktadır!!! Bu nedenle Atatürk Cumhuriyetini yok etmek ve yerine kendi teokratik otokrasi oluşturmak ve kul, köle bir topluluk (millet / devlet değil) kurmak isterler.
  3. Ulema İslâm’ın koşulunu beş (5) olarak veriyor: Kelime-i şahadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak, fitre-zekât vermek, hacca gitmek.

Varsayalım ki bir Müslüman bu 5 koşulu hakkıyla yerine getiriyor; ama haram yemekten vazgeçmiyor, başkasının haklarına saygı göstermiyor, her türlü haksızlığın içinde olmayı sürdürüyor, yalan söylüyor, iftiralarla karalamalarına ara vermiyor, insanları aldatmak… için kırk takla atıyorsa, bu insanı yine de İslâm’a uygun kişi olarak kabul edecek miyiz? Tanrının huzuruna bu kişi(ler), hangi yüzle “Ben Müslümanım!” diye çıkacak??!!

Zekât vermeye bir örnek: Müslüman insan, varlığının her yıl 1/40’ını zekât olarak vermek zorundadır, değil mi?  40 evi olan bir kişi her yıl 1 evini zekât olarak veriyor mu? Vermiyor. Kırk bin lirası olan bin lirasını, kırk milyonu olan bir milyonunu zekât olarak veriyor mu? Vermiyor. “Ben veriyorum.” diyebilen bir zengini tanıyanınız var mı? Yok!

Yoksullar sıkıntı çekerken zenginlere daha çok hak tanıyan yönetimleri nasıl açıklayacağız?

  1. Bugün secdeden başını kaldırmayarak insanları Allah adına dinle kandırmaya çalışan, Kur’an’daki gerçek Müslümanlıkla ilgisi olmayanlar gittikleri camilerin Atatürk sayesinde ayakta kaldığını bilmiyorlar mı?

Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları içinde bu örnekler, yanlış yolda yürüyenleri uyarmanın bir vatandaşlık görevi olduğu düşünülerek verildi.

Ülkemizin vefalı evlatları bütün hainliklere karşı gerekli dersleri vermeyi sürdürecek ve tüm ulusal günlerde ve 10 Kasımlarda akın akın Anıtkabir’e akarak Yüce Atatürk’ü unutmayacağını ve unutturmayacağını haykıracak ve haykırmaya sonsuza dek devam edecektir.

Atatürk, önder kişiliğiyle yüzlerce yıl sonra da Ulusumuzun ve ulusların tarihinde bir güneş gibi parlak geçmişiyle, yapıtlarıyla var olacaktır.

Bu gün Atatürk’ü anlamayanlara anlatmak ve gelecek kuşaklar için Atatürk’ün kazandırdıklarını korumak ve kendinden sonrakilere emanet edecek biçimde saklamak ve benimsetmek görevimizdir.

 NEDEN ATATÜRK’Ü SEVMEK, ANMAK, ANLATMAK HER TÜRK İÇİN BİR GÖREVDİR?

  1. Ulusların özgür ve bağımsız yaşaması ve yaşatılması için insanlığın bugün varmak istediği hedef, çok anlaşılır açıklıkla Atatürk İlkelerinin içindedir.
  2. Cumhuriyet eğer demokrasinin en ileri aşamasında yaşatılıyorsa cumhuriyettir; sahte, göstermelik cumhuriyet ve demokrasi Atatürk düşüncesi ve yaşamıyla bağdaşmaz.
  3. Kadın, erkeğini bütünleyendir. Erkekle eşitlenemeyen kadınlık Atatürk düşüncesinde yer alamaz.
  4. Uygarlık (Medeniyet), hak ve hukukun üstünlüğü içeriğinde değer kazanır; bu üstünlük değerini taşımayan bir hukuk ve yönetim anlayışı Atatürk düşüncesiyle uyuşamaz ve insanlık dışıdır.
  5. Her insanın laik ve vaz geçilemez öğrenim hakkı vardır. Ülkemizde bunun gerçekleştirilmesindeki emeği ve düşüncesiyle Atatürk, bütün dünyaya örnek olmuştur.
  6. İnsan uygar bir varlık olarak yaşamalıdır. Uygarlığın en önemli göstergelerinden biri de insanların giysilerinde (kılık kıyafetinde) ve aile yaşamında özenli olmasıdır. İlkel ya da ortaçağ yaşam düzenini ve kafa yapısını modernleştiremeyenler, değiştiremeyenler Atatürk düşüncesinden ve insansal değerlerden uzak kalanlardır.
  • Ulusumuzun Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun!

Ne mutlu Türküm diyene! “Türk olan değil, Türküm diyebilenler mutlu olacaktır!”

Türklüğün Büyük Atası Atatürk; ruhun neşeli, sevinçli ve mutlu olsun!

Vatan sana minnettardır.

HAVA PİLOT KORGENERAL (e) ERDOĞAN KARAKUŞ’tan UYARI

HAVA PİLOT KORGENERAL (e) ERDOĞAN KARAKUŞ’tan UYARI

erdogan karakus için resim sonucuErdoğan KARAKUŞ
Hava Pilot Korg. (E)

Bugünkü dünyada bir ülkeden bir başka ülkeye insan ulaşımı % 90 oranında hava yollarıyla yapılmaktadır. O nedenle malzeme, teçhizat, hammadde % 90 oranda denizyoluyla taşınırken, insan ulaşımı hava yoluyla olmaktadır.

  • Bu nedenle deniz, hava ilişkilerini birlikte incelemek gerekir.
  • Özellikle pilotlar uçuş yeteneğini kısa zamanda yitirir.

Onların similatör ve öbür eğitimlerinin bu dönemde de sürüdülmesi gerekir.

Şu anda birçok havayolu pilotu evde bekler konumdadır. Eğer bu konular düşünülmezse ilerde uçuşların tehlikeli bir noktaya taşınma olasılığı vardır.

Şu aralar neredeyse bütün havayolu uçuşları durmuş bulunmaktadır.

O nedenle birçok uçak İstanbul Havaalanı’nda yeterli park yeri olmaması nedeniyle ATATÜRK Havaalanında beklemektedir. Durum böyle iken ATATÜRK Havaalanındaki pistin birinin bir bölümü sökülerek salgınla ilgili hastane inşasına başlanmıştır. Başka yerler varken, uçak pisti gibi çok değerli bir yerin yitirilmesi çok üzücüdür.

Bu durum özellikle bu meydanın aynı zamanda savaş durumunda İstanbul’un korunması için kullanılması gerekli olduğunu bilen havacıları daha çok üzmüştür.

Öte yandan 13 Nisan günü Türk Hava Kurumu‘nun eski model yangın söndürme/ilaçlama uçakları (11 tane Dramodor) ve kimi taşınmazlarının  satış ihalesi yapılmıştır. Salgının çok büyük sorunlar yarattığı bu dönemde mal varlığı satışının ne denli uygun olduğunun takdirini YÜCE TÜRK MİLLETİ’ne bırakıyorum.

Öbür yandan 2020 yılında Kurum yangın söndürme faaliyetine katılamayacak gibi görünmektedir. Kurum’un satılması düşünülen uçakların dışında 9 tane Kanada’nın üretmiş olduğu yangın söndürme uçağı ( CL-215) bulunmaktadır. Geçen yıl 5 uçakla yangın söndürme faaliyeti için ihaleye katılmış ancak ihaleyi kazanamamıştır. Geçen yılki orman yangınlarının çokluğunu düşünürseniz bu durumun ne denli acı olduğunu benim söylememe gerek yok diye düşünüyorum.

Doğal olarak bütün yangınları söndüreceğini ileri sürmüyoruz. Bir nebze bile faydası olsaydı kötü mü olurdu diyoruz. Bu yıl ise Orman Genel Müdürlüğü öyle bir şartname hazırladı ki, şaşırırsınız. İhaleye katılacak uçakların 5000 litreden çok su taşıyabilmesi gerekiyor. Kurumun uçakları ise 4900 litre su taşıyor. Orman Genel Müdürü duruma bağlı olarak Kurumun uçaklarını da devreye alabiliriz dedi ancak sanırım bu sözde kaldı.

  • Biz salgınla uğraşırken yangın mevsimi de yaklaşıyor.

Herkesi olayları sağduyu ile çözmeye çağırıyorum.

Orman Bakanı geçtiğimiz dönemde Rusya’dan uçak satın alınabileceğini söylemişti. Uçakların 20-30 milyon dolar olduğu basında yayınlandı. Daha sonra İdlip olayları nedeniyle Ruslarla ipler gerildi. Şimdi bir de salgın bütün mali hesapları değiştirdi. Konunun ülkemizin son durumu da gözönüne alınarak yeniden değerlendirilmesi çok yararlı olacaktır diye düşünmekteyim.

BİR ÜLKE DÜŞÜNÜN

BİR ÜLKE DÜŞÜNÜN…

Mustafa AYDINLI
Eğitimci – Yazar

Bir ülke düşünelim, 783.000 km2 toprakları olsun. Üç yanı denizlerle çevrili bir yarım ada. 80 milyonu aşkın nüfusa sahip olsun. Topraklarının tümü 4 mevsimi yaşasın. Topraklarının büyük bölümü verimli, ekilip, dikilebilir araziye sahip olsun. Halk deyimi ile adeta topraklarına “taş eksen, taş can bitecek” türden verimli, güneş – su – toprağa sahip olsun. Dünyanın en genç işgücü potansiyeline sahip olsun.

Dünya ülkeleri bir tesbih olsa Oltu taşından, içinde bir boncuk var ki, adeta kehribar tanesi gibi ışıl ışıl, gözleri kamaştıran bir kehribar tanesi, güzel desek sözcük yetersiz kalıyor. Güzelden güzel, altın, pırlanta, elmas desek yine sözcükler yetersiz… Dahası sözcük dağarcığımız yetersiz kaldı betimlemeye, bağışlayın. O saydığımız güzide madenlerin hepsi, o canım, o kutsal, o “taşı eksen can bitecek topraklar“ın o ‘bakmaya ve basmaya kıyamadığımız’ kutsal toprakların bağrından çıkıyor. Damarlarından arıtılıyor. Büyük ozan Aşık Veysel’in “Bir çekirdek verdim, dört bostan verdi,” dediği topraklar.. bizim topraklarımız…

Ülke sınırları içinde zapt olmayıp, dizginlerini koparan at örneği sınırları aşıp dünyanın en verimli Mezopotamya topraklarını sulayan, Dicle ve Fırat’ın doğduğu, ana yurdumuz olan ülkeden söz ediyorum. Yine dizginlerini koparan at örneği zapt edilemeyip 1355 km ülke topraklarını sulayıp Karadeniz’de öfkesi yatışan Kızılırmak ve 418 km salınan Yeşilırmak’ın bağrı ülkemizden söz ediyorum. Seyhan, Ceyhan, Büyük Menderes, Küçük Menderes, Akçay, Çoru.., daha irili ufaklı pek çok ırmağı, çayı olan bir ülkeden söz ediyorum. Bir zamanlar balık tutulan, şimdi ise atıklar yüzünden zehir akan Ergene nehrinin yaşam verdiği Trakya’dan söz ediyorum. Tarihi, doğası, dağları ve gölleri ile turizm çekiciliği olan eşsiz bir ülkeden söz ediyorum. Daha düne dek tarımda dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan  caanım ülkemizden!
****
Cahit Külebi‘nin

Edirne’den Ardahan’a kadar
Bir toprak uzanır,
Boz kanatlı üveyikler üstünden uçar
Ardahan’dan Edirne’ye
Edirne’den Ardahan’a kadar…

Bu toprak bizim yurdumuzdur;
Deli gönül yücesine çıkar.
Bir üveyik olur, uçar gider
Ardahan’dan Edirne’ye
Edirne’den Ardahan’a kadar…

diye şiirlere sığmayan ülkemiz.

Yine bu toprakların yetiştirdiği vatan hasreti ile yanıp tutuşan şair Nazım’ın eşsiz dizeleri ile;

Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde,
dişler kenetli,
ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim…
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...

diye gürlediği, çağladığı ülkeden söz ediyorum.
****

Değerli dostlar;

Bu seçkin (güzide) ülkenin, güzide insanlarının TÜİK verilerine göre 2018 yılı Aralık ayı, kayıtlı işsiz sayısı dört milyon 302 bin kişidir. İnsanlar pazarda atılan sebze ve meyveleri topluyor. Kuru soğanı Mısır’dan, samanı Bulgaristan’dan alıyor caanım Türkiyemiz!

Çooooook kötü yönetimler yüzünden, çocuklar yatağa aç giriyor.

  • Bir baba Kocaeli’de çocuğuna okul giysisi alamadığı için intihar ediyor!
  • Bir başka baba Diyarbakır’da, marketten çocuğuna mama çalarken yakalanıyor! ;
    Üstelik, yakalandığı halde mamaya sıkıca sarılıyor, çocuğuna götürmek için,
  • Ülkede bir eski Bakan 463 bin Avro’luk saat rüşvet alıyor, bu “Bakan” serbest,
    çocuğuna 1 kutu mama çalan baba ve 1 tepsi baklava çalan çocuklar hapiste!?!..
    Takdir Yüce Türk Milletinin…

 

 

 

 

 

 

Mustafa Kemal’in askerleri mücadeleye yeni başlıyor!


Mustafa Kemal’in askerleri! Mücadeleye yeni başlıyor!

Tüm gözlerin çevrildiği Yargıtay 9.Ceza Dairesi,
Balyoz Davası’nda 237 sanığa verilen mahkumiyeti onadı,
88 sanığın ise tahliyesine karar verdi.
Başta siyasal partiler, kitle örgütleri ve asker yakınları olmak üzere karara
tüm yurtta tepki yağıyor

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Balyoz Davası’nda aralarında eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına ve
MHP milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan‘ın bulunduğu 237 sanığa verilen mahkumiyeti onadı.

Yargıtay, Balyoz davasında 237 sanık hakkında verilen mahkumiyet kararlarını düzelterek onarken, 88 sanığın tahliyesine karar verdi.

Karar öncesi geniş güvenlik önlemleri alındı

Balyoz Davası’nın Yargıtay 9.Ceza Dairesi’ndeki temyiz duruşmalarının ardından
dün (9.10.13) karar duruşması yapıldı. Karar duruşması için Yargıtay çevresinde
geniş güvenlik önlemleri alındı.

Duruşmayı izlemek isteyenler için de çeşitli yerlerde arama noktaları oluşturuldu.
Duruşmayı avukatlar, sanık yakınları ve akredite yaptıran gazeteciler izledi.

  • CHP milletvekillerinden Emine Ülker Tarhan, Dilek Akagün Yılmaz, Mahmut Tanal, Atilla Kart ve Gürkut Acar da duruşmayı izleyenler arasındaydı.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı Ekrem Ertuğrul,
Balyoz Davası’na ilişkin temyiz kararını açıkladı.

Karara göre, 36 sanık hakkında verilen beraat kararı onandı.
Ertuğrul, 25 sanık hakkındaki mahkumiyet hükümlerinin sanıkların cezalandırılmasına yeterli her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından beraat kararı verilmesi gerekçesiyle bozulduğunu açıkladı.

Heyet, 63 sanık hakkında ise eylemlerinin suç için anlaşma suçu kapsamında kalması nedeniyle haklarında 5237 sayılı TCK‘nın 316/2 ve CMK’nın 223/4-a maddeleri gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar verdi.

63 sanığın tahliyesine karar verildi.

Bozmanın niteliğine göre bu 88 sanıktan tutuklu olanların tahliyeleri, haklarında yakalama kararı çıkartılanların yakalama kararlarının geri alınması kararlaştırıldı.

Emekli orgeneraller Çetin Doğan, Halil İbrahim Fırtına, Bilgin Balanlı, Ergin Saygun, Şükrü Sarıışık, emekli Oramiral Özden Örnek, emekli Korgeneral Engin Alan,
emekli Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu ile emekli albaylar Dursun Çiçek ve Ahmet Zeki Üçok’un da aralarında bulunduğu 237 sanık hakkında verilen mahkumiyet kararlarını, “sanıklara vekalet ücreti yükletilmesi” ve sanık Berna Dönmez hakkında
Türk Ceza Kanunu’nun, “babalık hakkından men edilme” hükmünün uygulanmasındaki hata nedeniyle düzelterek onanmasına karar verildi.

Rütbeler sökülecek!

Çok sayıda general ve amiralin yargılandığı Balyoz davasında verilen kararla beraber rütbeler sökülecek. Böylece komutanlar ve yakınları orduevlerine giremeyecek ve lojmanlarda kalamayacak. Devlet üstün madalyaları ve kılıçları da ellerinden alınacak.

Andımız okundu

Salona giremeyen emekli askerler, sanık yakınları, İşçi Partisi Genel Sekreteri
Dr. Serhan Bolluk ve partililer, TGB’li gençler, CKD üyeleri de Yargıtay girişinde toplandı. Kalabalık, kararın açıklanmasından sonra

  • “Mustafa Kemal’in askeriyiz”,
  • “Ne mutlu Türküm diyene”
  • “Kahrolsun AKP diktatörlüğü”
  • “Kahramanlar hapiste PKK Mecliste”
  • “Cumhuriyet değil AKP yıkılacak”
    sloganları atıldı.

Hep birlikte “Andımız”ı okuyan kalabalık uzun süre tepkisini sürdürdü.

Heyetin çoğunluğu ‘yeni yargı’dan

Balyoz Davasında karar veren 5 kişilik Yargıtay 9.Daire heyetinden başkan dışında öbür 4 üye, 2010 Anayasa referandumu sonrasında Yargıtay’a atanan yeni üyelerden oluşuyor. Çok tartışılan bu durum yargılama öncesinde de gündeme gelmişti.
Yargıtay çevrelerinde Yargıtay 9. Dairesine yapılan atamalara dikkat çekilmiş ve
yapılan atamalar “Silivri atamaları” olarak nitelenmişti.

Yargıtay kulislerinde,

  • Silivri’de hangi karar verilirse Yargıtay’dan o çıkar.
    Yalnızca suçluyu suçsuzu ayırdık’ mesajı vermek için
    ufak tefek değişiklikler yapılır. Asıl plan değişmez.” denmişti.

Komutanlardan açıklama: İntİkam alınmaktadır

Hadımköy Askeri Cezaevi’nde tutuklu komutanlar yazılı açıklama yaptı.
85 komutanın imzaladığı açıklama şöyle:

  • “Bizler uğruna can vermeye yemin ettiğimiz bu kutsal vatan ve onun üzerinde yaşayan Yüce Türk Milleti’nin hiçbir değerine ihanet etmedik,
    görevlerimizi yerine getirirken Anayasa ve yasaların çizdiği yoldan
    asla ayrılmadık. Birlikte yola çıktığımız ve bugünleri göremeyen aziz şehitlerimiz ile bugünleri yaşayarak kahrolan gazilerimizin ve bu ülkenin tek gerçek devrimini gerçekleştiren Mustafa Kemal Atatürk’ün tertemiz hatıraları önünde suçsuzluğumuzu bir kez daha haykırıyoruz.
  • Vatan sağolsun!

Yakınları: Mücadeleye devam!

Kararın açıklanmasından sonra ceza alan komutanların eşleri ve yakınları kararı protesto ederken, mücadeleye devam edeceklerini bildirdiler.
Dimdik ayakta olduklarını kaydeden komutan yakınları şunları söylediler:

Emekli Albay Hasan Basri Aslan’ın eşi Nefise Aslan:

“Eşim serbest bırakıldı ama sevinemiyorum. Buruk bir şekilde mutluluğumuzu yaşıyoruz.Herkesi içerden çıkarttığımız zaman asıl mutluluğumuzu yaşayacağız.
Onları çıkartmadan mücadelemiz bitmeyecek.
İçeride tek bir kişi bile kalmayacak.”

Dursun Çiçek’in kızı İrem Çiçek:

– Bu karar tanınacak bir karar değil.
– Türkiye’de hukukun işlemediğini net olarak gördük.
– Hükümet yarattığı ‘yargıdan’ zevk alabilir.
– Yargıtay, içtihatlarına aykırı kararına imzayı attı.
PKK pazarlığına tutsak edilen Türk askeri içeride.
– Rahat nefes al AKP.

Emekli Org.Çetin Doğan’ın eşi Nilgül Doğan:

Türkiye’de hukuku, adaleti böyle bir mahkemeden beklemek hata olurdu.
Bu dakikadan sonra, Cumhuriyet’e gönül veren, Ordumuzu seven herkesin
haklı mücadelemize daha çok destek vermesi lazım.
Bizler dimdik ayaktayız.
Türkiye Cumhuriyeti parça parça edilirken susmayacağız.
Bu düzen böyle gitmez, gitmeyecek.

Emekli Albay Ahmet Zeki Üçok’un eşi Berrin Üçok:

İlk günden başlayarak heyete güvenemedim.
Ama yine de Türkiye Cumhuriyeti’nin, bir hukuk devleti olduğuna inanmak istiyordum.
Artık hukuk olmadığına inancım tamdır.
Sonuna kadar mücadelemiz devam edecektir.

Olcay Kabaktepe – İlkay Akkaya
10 Ekim 2013

TÜRKİYE EMEKLİ SUBAYLAR DERNEĞİ BİLDİRİSİ

 

Dostlar,

Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) sonunda sesini yükseltmeye başladı.

Geçtiğimiz günlerde (5-7 Nisan 2013) bu derneğin başkanlığına
E. Hava Korg. Sayın Erdoğan Karakuş seçildi.

Sayın Karakuş ile ADD’de Genel Başkan Yardımcılığı döneminde birlikte çalışma olanağı bulduk. Bilim Danışma Kurulunda çaba gösterdik. Son derece çalışkan, birikimli, havacılık alanında uzmanlığı tartışılmaz ve bir de Tarih Doktorası olan bilim insanıdır.
ATASE (Askeri Tarih ve Stratejk Etüdler) Başkanlığı da yapmıştı.

Aşağıda, TESUD‘un taihe not düşebilecek içerikte bir basın açkıklamasını sunuyoruz.
Açıklama “Yüce Türk Milleti” ni muhatap almakta..

Dileriz tüm muhatapları, bu önemli bildiriyi özenle değerlendirsinler.

Sayın Karakuş önderliğinde TESUD‘a başarılar diliyoruz.

Küçük bir not : Hoşgörüleriyle teknik bir düzeltme.. İlk paragrafta geçen

“TUTUKLAMADA ÇOK ACELE DAVRANAN SAVCILARIMIZ” tümcesinde..
“Tutuklama” mahkemenin – yargıcın / yargıçların yetkisinde bilindiği gibi.
Savcıların yetkisi sınırlı süre “gözaltına alma” ile sınırlı. Bu sürenin sonunda ya salıverecekler ya da “tutuklanma” istemiyle (veya tutuklama istemi olmadan)
mahkeme / yargıç önüne çıkaracaklar..

Sevgi ve saygı ile.
19.4.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net 

======================================

TÜRKİYE EMEKLİ SUBAYLAR DERNEĞİ BİLDİRİSİ (15.04.2013)

Haber Resmi

YÜCE TÜRK MİLLETİ !
 
BUGÜN 28 ŞUBAT SORUŞTURMASI KAPSAMINDA TUTUKLANAN SİLAH ARKADAŞLARIMIZ CEZA EVİNDE BİRİNCİ YILINI TAMAMLAMIŞTIR. NE İLE SUÇLANDIKLARINI BİLMEDEN , YANİ İDDİANAME HAZIRLANMADAN, GEÇEN BİR YIL. TUTUKLAMADA ÇOK ACELE DAVRANAN SAVCILARIMIZ, İDDİANAME HAZIRLAMAKTA OLDUKÇA AĞIRDAN ALMAKTADIR. YASADA BELİRLENEN ŞARTLAR OLUŞTUĞUNDA OLDUKÇA KISA SÜRELİ BİR TEDBİR OLMASI GEREKEN TUTUKLAMAK, ARTIK BİR PEŞİN YARGILI İNFAZ HALİNE DÖNÜŞMÜŞTÜR. TUTUKLAMALAR BAŞLADIĞINDAN BU YANA “28 ŞUBAT SORUŞTURMASI” KAPSAMINDA BASINDA YER ALAN EKSİK/YANLIŞ BİLGİLER, MESLEKTAŞLARIMIZ ALEYHİNE CİDDİ HAKSIZLIKLARA NEDEN OLMAKTADIR. ONLARIN DEVLET TERBİYESİ VE VAKAR İÇERİSİNDE GÖSTERDİĞİ SABIR, SANKİ KENDİLERİNİN SUÇU SABİTMİŞ VE YAPILANLAR ADALETE, HUKUKA VE YASALARA UYGUNMUŞ GİBİ DEĞERLENDİRİLMEKTE VE KAMUOYU YANLIŞ YÖNLENDİRİLMEKTEDİR. BU NEDENLE, VATANDAŞLARIMIZIN DOĞRU BİLGİLENDİRİLMESİNE İHTİYAÇ DUYULMUŞTUR. 
 
BİRİ GENELKURMAY BAŞKANI, BEŞİ KUVVET KOMUTANI, İKİSİ J. GENEL KOMUTANI OLMAK ÜZERE 76 EMEKLİ, 13 MUVAZZAF SUBAY  VE ASTSB. KAPSAMDADIR. 

SİLAH ARKADAŞLARIMIZ NE İLE SUÇLANIYORLAR? 

BÜTÜN GELİŞMİŞ UYGAR ÜLKELERDE OLDUĞU GİBİ, İÇ VE DIŞ TEHDİT DEĞERLENDİRMESİ YAPMAK, TEHDİTLERE KARŞI TAVSİYE KARARLARI ALMAK, ÜLKENİN HUZUR VE REFAHI İÇİN MİLLİ GÜVENLİK SİYASET BELGESİ HAZIRLAMAK VE UYGULAMASINI TAKİP ETMEKTEN SORUMLU ANAYASAL BİR KURULUŞ OLAN MİLLİ GÜVENLİK KURULU, 1997 YILI İÇİN BİRİNCİ TEHDİT KABUL EDİLEN İRTİCAYA KARŞI MÜCADELE EDİLMESİ TAVSİYE KARARINI ALDI. KARARI, CUMHURBAŞKANI, BAŞBAKAN, BAŞBAKAN YARDIMCILARI VE TÜM KATILANLAR İMZALAYARAK YÜRÜRLÜĞE SOKTU. SONRA BAŞBAKAN VE BAKANLAR KURULU BİR GENELGE YAYINLAYARAK BU TEDBİRLERİN UYGULANMASINI EMRETTİ VE BUNU DA BAŞBAKAN, BAŞBAKAN YARDIMCISI VE TÜM BAKANLAR İMZALADILAR. 

BU KARARLARI UYGULAMAK İÇİN, DEVLETİN TÜM KURUM VE KURULUŞLARI, (BAKANLIKLAR, MİT, EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, VALİLİKLER, KAYMAKAMLIKLAR GİBİ) TAKİP VE KOORDİNASYON KURULLARI KURUP, RAPOR SİSTEMLERİ GELİŞTİRDİLER VE ÇALIŞMALARA BAŞLADILAR.
TSK’DA O ANDA GÖREV YAPANLARA DENİYOR Kİ, “ NEDEN BAŞBAKANIN EMRETTİĞİ İRTİCAYA KARŞI MÜCADELE TEDBİRLERİNİ ALDINIZ?  HÜKÜMETİN GÖREVİ BIRAKMASINA NEDEN OLDUNUZ, YANİ DARBEYE TEŞEBBÜS ETTİNİZ.” AMA, BU SADECE TSK MENSUPLARINA SORULUYOR. AYNI TEDBİRLERİ ALAN VE UYGULAYAN DİĞER DEVLET KURUMLARINA BİR ŞEY SORMUYOR. BU DURUM, SORUŞTURMANIN TSK’NE YÖNELİK VE MAKSATLI  OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR. OYSA, İSTİFA EDEN BAŞBAKAN NEDEN İSTİFA ETTİĞİNİ AÇIKLADI. YAPTIKLARI PROTOKOL GEREĞİ BAŞBAKANLIĞI HÜKÜMET ORTAĞINA DEVRETMEK İÇİN KENDİ İSTEĞİYLE HÜKÜMETTEN AYRILMIŞ. DÖNEMİN EN ÖNEMLİ TANIĞI CUMHURBAŞKANI DİYOR Kİ “BU BİR DARBE DEĞİLDİR. HER ŞEY DEMOKRASİNİN KURALLARI İÇİNDE OLMUŞTUR.”

O HALDE BU SORUŞTURMA NEDEN BAŞLATILDI? BUNUN NEDENİ ŞİMDİ DAHA İYİ ANLAŞILIYOR, TAKDİRİ YÜCE TÜRK MİLLETİNE BIRAKIYORUZ. İLERİ YAŞTA VE İLAÇLA ZOR AYAKTA DURAN BU ARKADAŞLARIMIZ BİR YILDIR YETERSİZ SAĞLIK VE BESLENME KOŞULLARINDA YAŞAM MÜCADELESİ VERMEKTEDİR. TUTUKLULUKTA MAKUL SÜRE AŞILMIŞTIR. HAKLARINDA SUÇ İDDİASI VARSA ELBETTE YARGILANSINLAR, ANCAK TUTUKSUZ OLARAK DA YARGILANABİLİRLER.

SAVCILIK YETERLİ DELİL TOPLAYAMADI İSE NEDEN BU KADAR DEĞERLİ İNSAN BİR YIL ÖNCEDEN ZİNDANLARA HAPSEDİLMİŞTİR? GÜNLER ÖNCE BASINDA TUTUKLANACAKLARI YAZILDIĞI HALDE KAÇMAYAN, EVLERİNDE SAVCININ GELMESİNİ BEKLEYEN MESLEKTAŞLARIMIZIN KAÇMA ŞÜPHESİ OLDUĞUNDAN BAHSEDİLMEKTEDİR. YILLARDIR EMEKLİ OLARAK EVLERİNDE OTURAN İNSANLARIN DELİLLERİ KARARTABİLECEĞİNDEN BAHSEDİLMEKTEDİR. GÖREVLİ HAKİMLER, YASANIN AÇIK HÜKMÜNE RAĞMEN TÜM TUTUKLULAR İÇİN BASMAKALIP GEREKÇELER YAZMAKTA, HER BİR KİŞİ İÇİN AYRI AYRI SOMUT OLGULARDAN BAHSETMEMEKTE VE MECLİSİN ÇIKARDIĞI YASAYI
HİÇE SAYMAKTADIRLAR. ESASEN, 15 YIL ÖNCEKİ SORUŞTURMADA YARGI MERCİLERİNCE TAKİPSİZLİK KARARI VERİLDİĞİ HALDE ŞİMDİ YENİDEN SİYASİ MÜLAHAZALARLA BAŞLATILAN BU SORUŞTURMANIN, HUKUKİ VE YASAL DAYANAKTAN YOKSUN OLDUĞU VE DAHA SORUŞTURMA AŞAMASINDA ÇÖKTÜĞÜ AÇIK BİR ŞEKİLDE GÖRÜLMEKTEDİR.
BUGÜNE KADAR DEVLETİNE, MİLLETİNE VE SİLAHLI KUVVETLERİMİZE ŞEREFLE, FEDAKÂRCA HİZMET ETMİŞ OLAN DEĞERLİ SİLAH ARKADAŞLARIMIZ; HAKLILIKLARINA OLAN İNANÇLARI, ÜLKELERİNE OLAN SEVGİLERİ İLE ADALETİN GERÇEKLEŞMESİNİ SABIRLA BEKLEMEKTEDİR. SONUÇ OLARAK,
  • İDDİANAMENİN BİR AN EVVEL HAZIRLANMASINI VE DAVANIN AÇILMASINI,
  • BÜTÜN TUTUKLULARIN SERBEST BIRAKILMASINI VE YARGILAMANIN TUTUKSUZ YAPILMASINI, 
  • HALKIN RAHATLIKLA İZLEYEBİLECEĞİ BİR ORTAMDA YAPILMASINI,
  • DURUŞMALARIN TV’DEN YAYIMLANMASINI İSTİYORUZ.
ŞU ANDA TUTUKLU BULUNAN TÜM SİLAH ARKADAŞLARIMIZA BURADAN SESLENİYORUZ:
SİZLER, DAHA ÖNCE DEFALARCA VATAN İÇİN HAYATINIZI HİÇE SAYMIŞ KAHRAMANLARSINIZ. SİZLERLE GURUR DUYUYORUZ. SİZLER MESLEK HAYATINIZ BOYUNCA İÇERİSİNDE BULUNDUĞUNUZ ŞARTLARIN ÇOK DAHA ZORLARINA VATAN İÇİN KATLANDINIZ. 

TÜRKİYE EMEKLİ SUBAYLAR DERNEĞİ OLARAK HEP YANINIZDA OLACAĞIZ. SAYGIDEĞER AİLELERİNİZİ MERAK ETMEYİNİZ. ONLAR DA BİZLERE EMANETTİR. BİZ ARTIK, BU DAVANIN VE BENZERİ DAVALARIN TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ. TÜM ADALETSİZLİKLERİ VE HUKUKA AYKIRILIKLARI MİLLETİMİZE ANLATMAYA DEVAM EDECEĞİZ. SİZLERİN DIŞARIDAKİ SESİNİZ, HAKLARINIZIN KORUYUCUSU OLACAĞIZ. BİZLER İNANIYORUZ Kİ GERÇEK YARGI MİLLETİMİZİN YARGISI OLACAKTIR. SAYGILARIMIZLA.                                                   

RIFAT SERDAROĞLU: BÜYÜK DEVLET


Rifat Serdaroğlu
:

portresi3

BÜYÜK DEVLET

Devletin büyüklüğü, “Adaleti” ve “Hesap Sorması” ile doğru orantılıdır.

Devletin büyük olması ve tüm dünyanın bunu kabullenip saygı duyması, tümüyle yöneticilerin çapı ile ölçülür. Sizin yöneticileriniz Bağımsız yargı,
Hukuk Devleti ve çağdaş Demokrasiye inanıyorsa
ve bunun altyapısını kurmuşsa sizin devletiniz “Adalet” sahibi bir devlettir. Devletinizin en büyük zenginliği yalnızca ve yalnızca adaletidir.

Sizin yöneticileriniz, eşkıya’ya prim vermez, teröre boyun eğmezse, sizin bir evladınızın burnu bile kanamaz. Buna kimse cesaret edemez.

Bir evladınızın burnunu kanatacak örgütün-eşkıyanın anasından emdiği sütü burnundan getirtirseniz siz, dostluğundan gurur duyulan, düşmanlığından korkulan bir devlet olursunuz.

Ama bunun için ülkenizin yönetimini verdiğiniz adamın, gerçekten bilgili, cesur, kararlı ama serüven (macera) heveslisi olmaması gerekir. 80 yaşındaki İsrail Cumhurbaşkanına, iç politika hesapları için yalan yere bağırırsanız, sonra da el altından “Benim tepkim O’na değil, moderatöre idi” derseniz, kimse sizi ciddiye almaz.
Hele uyuşturucu kaçakçısı ve katil bir caniye boyun eğerseniz, herkes sizinle alay eder ve sizi “şamar oğlanına” çevirirler.

İçişleri Bakanını televizyonda izliyorum;

Utancından kafası iyice omuzlarına gömülmüş. Sanki hiç boynu yokmuş gibi.

Türk Milletine müjde veriyor! 18 aydır PKK’nın elinde olan çocuklarımızı almak için oluşturulan heyeti tanıtıyor!

  • “3 BDP Milletvekili, Mazlum-Der Başkanı, İHD başkanı ve Diyarbakır Sur Belediye Başkanından oluşan heyet Habur Sınır Kapısına gidecekler. Erbil’e geçip PKK’dan telefon bekleyecekler.” dedi.

İçişleri Bakanı önemli bir şey daha söylüyor;

“Sayın Başbakan’ım da bu olayın örgüt tarafından şova dönüştürülmemesini istedi. Biz de Bakanlık olarak buna fırsat vermeyeceğiz. Madem bir teslimat yapılacak, onu biz usulü dairesinde özenli olarak, ilgili arkadaşlarımızla yaparız…”

Yani, İçişleri Bakanı demek istiyor ki;

PKK’lı kardeşlerim, kaçırdığınız adamlarımızı bize teslim ederken bizi dünyaya
rezil etmeyin. Bu işi çaktırmadan yapın, çünkü biz kendimize “Büyük Devlet” diyoruz!…

Değerli Okurlar;

Hangi siyasal görüşe destek verirseniz verin, hiçbiriniz böylesine bir aşağılanmayı
hak etmezsiniz. İsterseniz AKP Yöneticisi olun, size kimse böyle hakaret edemez, edememeli.

Sen 11 senedir tek başına iktidarsın. Yasama-Yürütme-Yargı-Basın-Ordu senin elinde. Sen bu ülkenin tek hâkimisin.

Terör bölgesinde askeri-polisi sen kışlaya-karakola soktun.
Meydanı ve insanları PKK’nın insafına sen bıraktın.

Terörist güpegündüz geldi, şehrin merkezinde Türk Milletinin evladını ensesinden yakaladı ve aldı-götürdü! Sen yalnızca seyrettin.

  • Gazze’deki insan için gözyaşı döktün,
    kendi askerin-polisin-kaymakam’ın için parmağını bile kıpırdatmadın.

Başka ne yaptın? Türk Milletinin çocuklarını kaçıran terör örgütünün başı ile

T.C. Devleti’nin İstihbarat Örgütü’nü aynı masaya oturttun!

Terör örgütüne ev sahipliği yapan Barzani eşkıyasıyla “Sıra Gecesi” düzenleyip, eğlendin.

Hâlbuki yapacağın iş o kadar basitti ki;

Yalnızca şu emri verecektin :;

“Soyadı Barzani olan bir eşkıyayı alın gelin. Türk Milleti’nin evlatlarını
derhal bırakmazlarsa, bir Barzani daha getirin..”
 diyecektin!

Ama diyemedin be Türkiyeli!

O zaman kim, babasından Türk Milletine düşman olan Barzani’ye “Onur Konuğu” muamelesi çekip,“Türkiye seninle gurur duyuyor” diye alkışlatacaktı?

  • İsrail bizim 9 vatandaşımızı “Uluslararası sularda” öldürdü. Sen ne yaptın?
  • Suriye uçağımızı düşürdü, iki kahramanımız şehit oldu, sen ne yaptın?

Sen yalnızca, senden haklı bir istemi olan kendi vatandaşına “Yiyecek ekmeğin yok, nankör sus!” diye bağırdın.

  • Kendi Ordunun komutanlarının sahte dijital delillerle zindana atılmasını seyrettin.. Üstüne üstlük bir de“ben demokrat’ım” diye efelendin!

PKK, bir tane İsrail askerini kaçırsaydı, dostun Barzani’ye ne yaparlardı dersin?

Senin komandoların, İsrail’in 9 vatandaşını uluslararası sularda öldürseydi,
seni 3.000 korumayla bile sokağa çıkamaz hale getirmezler miydi?

İçişleri Bakanı, PKK’nın serbest bırakacağı çocuklarımızı karşılamak için bir
Müsteşar Yardımcısı görevlendirdiğini açıkladı. Evet, ama yetmez Türkiyeli.

Başta “İyi şeyler olacak” diyen kardeşin ve sen, senin tombalak Paşan birlikte Habur’a gidin, esas duruşa geçin tek sıra olun.

  • 18 aydır sizin beceriksizliğiniz ve korkaklığınız yüzünden eşkıyanın elinde esir olan çocuklarımızdan, Türk Milletinin önünde özür dileyin.

Eğer yüreğiniz yetiyorsa…

Yüce Türk Milleti!

Olayları iyi değerlendir. Bu sözlerim gerçeklerin yazıya dökülmesidir.

Politikayla, siyasetle en ufak bir alakası yoktur.

Kalkın artık ayağa! Her türlü etnik kökenden 75 milyon insanımızla bir ve beraber, özgürce çağdaş demokratik bir rejimde yaşamak için haykıralım;

  • Ne mutlu Türküm Diyene!

Bugün değilse ne zaman?

Sağlık ve başarı dileklerimle..

12 Mart 2013
İLK KURŞUN