Etiket arşivi: Uğur Dündar

Allah bunların da belasını versin mi Hüseyin??

Allah bunların da belasını versin mi Hüseyin??

portresi2

 

Ahmet HAKAN
Hürriyet, 17.08.2015

 

HÜSEYİN Kocabıyık adlı AK Parti milletvekili şöyle buyurmuş:

“Şehitlerimizin vebali HDP’ye oy verenlerin üzerindedir. Allah onların belasını versin.” 
Peki Hüseyin… Soruyorum sana :

– Seçimden hemen önce HDP’nin önemli isimleriyle Dolmabahçe’de buluşan anlı şanlı
iktidar yetkilileri vardı ya… Allah onların da belasını versin mi Hüseyin?
(AS: Gizli tutulan Oslo görüşmeleri bir yana; 10 maddelik Dolmabahçe uzlaşması
AKP – HDP imzaladı! HDP’liler ha bire buna uyulsun.. yeter.. diyorlar!?)

– HDP’li milletvekillerinin İmralı ile Kandil arasında mekik dokumalarına olanak veren bir devlet aklı vardı daha düne kadar. Şehitlerimizin vebali bu devlet aklının da üzerinde midir Hüseyin?

Öcalan güzellemeleri falan yapıyorlardı iktidarın anlı şanlı isimleri…
Söyle bakalım Hüseyin, Allah onları ne yapsın?

PKK’nın şehirlere onbinlerce silah yığınağı yaptığı yazılıp çiziliyor sizin gazetelerde.
Bu yığınağın yapılmasına ses etmeyen ve göz yuman bir devletimiz var. Gariban çocuklarının şehit edilmesinde hiç mi vebali yok bu devletin Hüseyin? Bir deyiver hele.

– Daha düne kadar “Öcalan iyi, Kandil kötü, HDP eh işte” diye ahkâm kesiliyordu.
HDP’ye oy verenlerin Allah belasını verecekse… Bu ahkâmı kesenlere Allah ne yapacak Hüseyin?

“Çözüm süreci, çözülme sürecidir” diyen MHP’ye “Bunlar çözümsüzlük istiyor,
kandan besleniyor” diyordunuz. Şimdi siz de “HDP’ye oy verenler şöyledir, böyledir” diyerek MHP gibi oldunuz. Daha iki ay öncesine kadar MHP’ye uzattığınız dilleri Allah ne yapsın Hüseyin?

“Bu iş artık müzakere ile çözülecek” demiyor muydunuz? “HDP bu ülkenin legal partisidir” demiyor muydunuz? Sırrı Süreyya ile Meclis’te kahkaha atmıyor muydunuz? İmralı Heyeti
sizin sayenizde gitmiyor muydu İmralı’ya? Ne yani, siz temize çıktınız da HDP’ye oy verenler mi suçlu oldu Hüseyin?

“Silahlı mücadele bitti, silahlara veda, 35 yıllık sorun çözüldü” diye manşetler salladınız durdunuz. Milli iradenin % 13’ü de “Madem sorun çözüldü, madem silahlara veda edildi,
biz de oyumuzu HDP’ye verelim” dedi… Allah niye bu nedenle bu insanların belasını versin ki vicdansız Hüseyin?

– Şehitlerin hesabını HDP’ye oy veren milyonlardan sormak caizse Hüseyin…
Azıcığını da sizden sormak niye caiz olmuyor ki Hüseyin? Ha Hüseyin?

*****

BUNLAR SANDIKLA GİTMEZ DİYENLERE SESLENİYORUM

– İKİDE bir o şom ağzınızı açıp “Bunlar sandıkla gitmez birader” diyerek bilmiş bilmiş konuşmaktan vazgeçin.
– Siz böyle boş boş konuştukça… Ahali sandığa gitme iştahını, demokratik yollarla götürebilme azmini, zafer umudunu yitiriyor.
– Verilen oylar, bunları iktidardan tartışmasız bir şekilde alaşağı edecek ama bunlar gitmeyecek, öyle mi?
– Sen önce bunları iktidardan götürecek tartışmasız sandık başarısını ortaya koy…
Bak bakalım, isteseler de, istemeseler de tıpış tıpış nasıl da gidiyorlar.
– Ortada bir seçim başarın yok, tartışmasız bir şekilde yenmeyi becerememişsin,
sandıktan güm diye çıkmamışsın… Adamlardan gidecek gibi davranmalarını istiyorsun.
– Niye gidecek gibi davransınlar aslanım? Adamlar %40 küsur oy almışlar.
En yakın rakiplerine %15 fark atmışlar. Niye gidecek gibi davransınlar?
– Çalış, çabala. Milleti ikna et… Oylarını artır. Sandıkları patlat.
Bak bakalım ondan sonra gidiyorlar mı, gitmiyorlar mı?

Varsa gücün, indir bunların oylarını %25’e… Öyle bir giderler ki…
Arkalarında sadece bir toz bulutu bırakırlar. En başta en baş yalakaları terk eder bunları.

*****

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN MEYDANLARA ÇIKMASI
NEDEN ETKİLİ OLAMIYOR?

OLAMIYOR, çünkü… Artık bir hikâyesi kalmadı.
Olamıyor, çünkü… Ne istediğini açıkça söyleyemiyor.
Olamıyor, çünkü… Cumhurun başı olarak cumhurun sadece bir kısmının partisini övüyor.
Olamıyor, çünkü… Akıllara “Ne yani, Davutoğlu yeterli olamıyor mu” sorusunu getiriyor.
Olamıyor, çünkü… Ortada zerre kadar mağduriyeti söz konusu değil.
Olamıyor, çünkü… Yaptığıyla diğer partilere açıkça haksızlık yapmış oluyor.
Olamıyor, çünkü… Ahali, sonu belirsiz bir fiili durumdan ürküyor.
Olamıyor, çünkü… Ahali “Biz seni cumhurbaşkanı yaptık, niye yetinmiyorsun ki”
diye düşünmeden edemiyor.

*****
NE OLDU BİZİM BAROMETRE?

– SOKAKTA arkamdan “Barometrede durum ne” diye bağıranların şahsında merak eden
herkes için yazıyorum:
– Bizim barometre sizlere ömür. Vefat etti. Toprağın altına girdi.
– İşlevsiz bırakıldı, darmadağın edildi, hırpalandı, çekiştirildi, ters köşelere yatırıldı.
– 32 günlük büyük oyunun kurbanı oldu.
Ömer Çelik‘in umut vermesine, Haluk Koç’un tebessümüne aldandı.
Barometre yok artık.
Çünkü… %100 seçim var.
Ve bu konuda kimsenin en küçük bir kuşkusu bile yok.

*****

YENİ BİR TREND: YETİŞKİNLER İÇİN BOYAMA KİTABI

SON zamanlarda herkesin elinde bu kitaplardan var. Nakış işler gibi, kazak örer gibi,
dantel yapar gibi… Bu kitapları boyuyorlar. Bilhassa kadınlar. Ben yapanların yalancısıyım… Diyorlar ki: Bir tam sayfa boyama, bir kutu antidepresan etkisi yapıyor.

– Fakat vaktin olacak ağa… Zira bir tam sayfalık boyama işini en az 7 saatte bitirebiliyormuşsun.
– Yapanların en büyük şikâyeti renkli kalemlerin azlığından yana…
Diyorlar ki: “Renkli kalemlerdeki renk sayısı hayli sınırlı. Artsın istiyoruz.”
– Nereden mi bulacaksınız? DVD, CD ve kitap satan büyük mağazalarda…
Olay o kadar popüler olmuş ki…
Bu mağazalarda “Yetişkinler için boyama kitapları” başlıklı reyonlar oluşturulmuş.

======================================

Dostlar,

Ahmet Hakan’ın son yıllarda yazdığı en başarılı yazılardan biri..
Kendisini kutluyor ve paylaşıyoruz bu makalesini.

Gökten 3 elma düşmüş..
Biri bana, biri sana..
3. sü kime dersiniz??

İletinin asıl muhatabı CHP üstüne düşeni eksiksiz yapacak mı?
Özellikle son 7 Haziran 2015 seçiminde oy kullanmayanlar bu kez belirleyici olacak.
Onlar AKP’nin militan seçmenleri değil.. AKP’ye oy vereceklerin tamamı, ölüsüyle – dirisiyle (FG : Ölülere bile oy kullandıracaksınız.. buyurmuşlardı!) AKP’ye 18,8+ milyon oy
boca ettiler.

HDP ve MHP’den alınması düşünülen birkaç % puanlık oy,
HDP baraj altına inmezse AKP’yi kurtaramayacaktır.
Çünkü kendi tabanında, artık saklanamayan ciddi bir erozyon yaşanmaktadır.

Bu kez belirleyici olan, şu veya bu nedenle küsen, tembellik eden ama AKP’li olmayan,
büyük çoğunluğu CHP’li olan 9+ milyon seçmen kitlesidir. CHP, ne yapıp edip bu kitlenin
en az yarısının oyunu almalıdır. Doç. Ümit Kocasakal gibi, Uğur Dündar gibi,
Prof. Metin Feyzioğlu, Prof. Kemal Alemdaroğlu, 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ… gibi halka malolmuş yepyeni adayları da taban yoklaması ile milletvekili aday listesine alarak.
Soldaki “küçük” partilerle ittifakın bir yolunu mutlaka bularak.. üstüne basa basa vurgulayarak..

– MHP ile hatta uygun yerlerde HDP ile bile seçim işbirliğine girerek..

Seçim propagandalarında RTE – AKP’nin PKK ve IŞİD ile mücadeledeki takiyyesini,
7 Haziran sonuçlarını tanımayarak ülkeyi ateşe attığını, kan döktüğünü…
AKP bu kez de iktidar olursa ülkenin ve halkın başına neler geleceğini somut, tane tane, çırılçıplak anlatarak..

Her seçim bölgesinde (ilde) AKP’nin şansını en aza indirecek biçimde
bir akıllılıkla seçmen
oy kullanır ve katılım da %90-95 olursa,
bu AKP’nin (ve de RTE’nin) sonu olacaktır.. Haydi Türkiye!

Sevgi ve saygı ile.
19 Ağustos 2015, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com  

Seçimin güvenliği, oy kaybı paniği yaşayan Erdoğan’ın tehdidi altında!..

Seçimin güvenliği, oy kaybı paniği yaşayan Erdoğan’ın tehdidi altında!..

Sev­gi­li okur­la­rım,

CHP İz­mir Mil­let­ve­ki­li Dr. Ay­tun Çı­ray, yap­tı­ğı­mız bir söy­le­şi­de “AKP yö­ne­ti­ci­le­ri­nin ve
Er­do­ğa­n’­ın ken­di iç­le­rin­de bir kav­ga­ya tu­tuş­tuk­la­rı­nı­”
id­di­a et­miş­ti. Bu söy­le­şi­den son­ra Cum­hur­baş­ka­nı Er­do­ğan kim­se­nin ken­di ara­la­rın­da kav­ga çı­ka­ra­ma­ya­ca­ğı­nı söy­le­me­si­ne
kar­şın, Ha­kan Fi­dan mil­let­ve­kil­li­ği aday­lı­ğın­dan vaz­ge­çe­rek Mİ­T’te­ki gö­re­vi­ne dön­dü.
Ay­rı­ca Baş­ba­kan Yar­dım­cı­sı Bü­lent Arınç yol­suz­luk ima­la­rın­da bu­lu­na­rak çok sert
açık­la­ma­lar yap­tı. Ya­ni ge­liş­me­ler, CHP’­nin ça­lış­kan mil­let­ve­ki­li­nin id­di­ala­rı­nı
doğ­ru­la­mış ol­du.

Dr. Çı­ray, 30 Ni­san gü­nü bir ba­sın top­lan­tı­sı ya­pa­rak 1 Ma­yıs ve 1 Ha­zi­ra­n’­da
pro­vo­kas­yon­la­ra dik­kat edil­me­si ge­rek­ti­ği­ni söy­le­di.
Ken­di­si­ne bu açık­la­ma­yı
ne­ye da­ya­na­rak yap­tı­ğı­nı sor­dum.

AY­TUN ÇI­RAY (A.Ç.): İki ne­den­le açık­la­ma yap­ma ih­ti­ya­cı duy­dum.

Bi­rin­ci­si; Ber­kin El­van ci­na­ye­ti­ni so­ruş­tu­ran sav­cı­mı­zın vah­şi­ce şe­hit edil­di­ği te­rör
ola­yın­da şey­ta­ni bir kur­gu­ya dik­kat et­mek ge­re­kir.
Olay Tak­sim Ge­zi Di­re­ni­şi­’ni,
ma­sum Ber­kin El­va­n’­ı ve CHP’­yi bir te­rö­rist ör­güt­le iliş­ki­len­di­ri­le­rek kir­le­til­mek üze­re
kur­gu­lan­mış­tı. Ya­ni pro­vo­ka­tif bir ey­lem­di. Ni­te­kim Da­vu­toğ­lu da mey­dan ko­nuş­ma­la­rın­da
bu­nu te­laf­fuz et­ti ve po­li­sin yet­ki­le­ri­ni artır­mak için çı­kar­dık­la­rı bas­kı ka­nu­nunun hak­lı­lı­ğı için ör­nek gös­ter­di.

İkin­ci­si ise Sa­yın Er­do­ğa­n’­ın Ku­veyt dö­nü­şün­de yap­tı­ğı açık­la­ma­lar­dı.
Da­ha ön­ce “Kürt so­ru­nu var­dır ve be­nim so­ru­num­du­r” di­yen Er­do­ğan bu kez,
“Kürt So­ru­nu de­mek bö­lü­cü­lük­tü­r” di­yor­du. “1 Ma­yı­s’­ın Tak­si­m’­de ya­pıl­ma­sı­na
izin ver­me­ye­cek­le­ri­ni­” söy­le­ye­rek tah­rik edi­ci bir tu­tum alı­yor­du.

Ada­le­te mü­da­ha­le eden söy­lem­ler­de bu­lu­nu­yor­du. Ne­den?

“P­RO­VO­KAS­YON­LA­RA AÇI­K”

(U.D.): Evet ne­den?
(A.Ç.): Çün­kü AKP cid­di bir oy kay­bı, CHP ise cid­di bir oy ar­tı­şı ya­şı­yor. Gü­ney­do­ğu­’da
AK­P’­ye oy ve­ren Nak­şi­ben­di­le­rin önem­li bir kıs­mı HDP’­ye yön­len­di­ler. 
HDP’­ye ba­ra­jı aşır­ta­cak oy­lar bun­lar­dır. İş­te bu bek­len­me­dik ge­liş­me­ler, AKP zir­ve­le­rin­de tam bir pa­nik ve kor­ku ha­va­sı ya­rat­tı. Se­çim sü­re­ci­ni ken­di he­def­le­ri doğ­rul­tu­sun­da ma­ni­pü­le (AS: manüple)
et­me­ye yö­ne­lik bir pla­nın son za­man­lar­da gör­dü­ğü­müz en teh­li­ke­li stra­te­jik adım­la­rı­nı
at­ma­ya baş­la­dı­lar. Ben 1 Ma­yıs ve Tak­sim Ge­zi Di­re­ni­şi­’nin yıl­dö­nü­mü olan 1 Ha­zi­ran
ko­nu­sun­da uya­rı­da bu­lu­na­rak oyu­nu boz­dum.
Hal­kı­mı­zın ve iş­çi­le­ri­mi­zin sağ­du­yu­su ile
1 Ma­yıs ola­bi­le­cek en az ha­sar­la at­la­tıl­dı. Ay­nı has­sa­si­ye­te 1 Ha­zi­ra­n’­da da­ha çok
ih­ti­ya­cı­mız var. Çün­kü 6 gün son­ra oy ve­ri­le­cek. 
Ge­lin o gün ken­di­mi­ze has giysile­rin
en te­mi­zi ile yalnızca bir say­gı du­ru­şun­da bu­lun­mak­la ye­ti­ne­lim.

(U.D.): Bu çağ­rı­nız­la in­san­la­rı­mı­zın de­mok­ra­tik gös­te­ri hak­kı­nı çe­kin­me­den kul­lan­ma­la­rı
ko­nu­sun­da kuş­ku ya­rat­mış ol­mu­yor mu­su­nuz?

(A.Ç.): Ha­yır. Bun­dan sa­kı­nı­rım. Ama­cım uçu­rum­dan ön­ce­ki son vi­ra­jı sağ­du­yu ile aş­ma
ça­ba­sı­dır. Bun­la­ra ma­ze­ret ya­rat­ma­mak­tır. Ses­siz­li­ği­miz, kor­ku­muz­dan de­ğil, de­mok­ra­si­mi­zi ko­ru­ma is­te­ği­miz­den bir yön­tem ola­rak de­nen­me­li. Ol­mu­yor­sa son­ra­sın­da de­mons­tras­yon
hak­kı­mız ba­ki­dir.

(U.D.): Siz se­çim sü­re­ci gü­ven­li­ği­nin cid­di şe­kil­de teh­dit al­tın­da ol­du­ğu­nu mu
dü­şü­nü­yor­su­nuz?

(A.Ç.): Se­çi­min gü­ven­li­ği ve se­çi­min si­ya­si meş­ru­iye­ti biz­zat Sa­yın Er­do­ğan ta­ra­fın­dan teh­dit edi­li­yor. Se­çim sü­re­cin­de ya­şa­na­bi­le­cek muh­te­mel tat­sız bir­ta­kım olay­la­rın so­rum­lu­su­nun dev­le­tin bü­tün güç­le­ri­ni ken­din­de top­la­yan Er­do­ğan ola­ca­ğı­nı şim­di­den dek­la­re edi­yo­rum.

“YAR­GIÇ­LAR NE­RE­DE?”

(U.D.): Bu çok id­di­alı bir çı­kış. Eli­niz­de ne var?

(A.Ç.): Sa­yın Er­do­ğa­n’­ın açık ko­nuş­ma­la­rı var. AK­P’­ye oy ve 400 mil­let­ve­ki­li is­ti­yor,
Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu­’nun tüm sa­kın­ma­la­rı­na karşın O’na ça­tı­yor, Ana­ya­sal ye­mi­ni­ni
açık­ça çiğ­ne­ye­rek üs­tün­de otur­du­ğu ze­mi­ni yok edi­yor. Ba­kın bu du­rum, 298 sa­yı­lı
Se­çim Ka­nu­nu­mu­zun ih­la­li­dir. Ana­ya­sa­’yı de­ğiş­tir­me­ye ve yok et­me­ye ça­lış­mak­tır.
Dev­le­tin va­ro­luş­sal dü­ze­ni­ni im­ha­ya yö­ne­lik is­yan­dır.
Er­do­ğan açık­la­ma­la­rıy­la Tür­ki­ye­’de yar­gı­nın salt ken­di ira­de­si ol­du­ğu­nu dek­la­re et­miş­tir. Bu hu­ku­kun ege­men­li­ği­ne ve hâ­lâ
ada­let için di­re­ne­cek olan­la­ra yö­ne­lik ölüm­cül bir teh­dit ve mey­dan oku­ma­dır. Ba­zı­la­rı­nın
çiğ­ne­ye çiğ­ne­ye sa­kız et­tik­le­ri ‘dar­be­’ tam da bu­dur iş­te.
Ama dev­le­tin ni­za­mı­nı ve
de­mok­ra­si­yi ko­ru­mak­la gö­rev­li olan yar­gı ku­rum­la­rı ve yük­sek yar­gıç­lar ses­siz­ler. So­ru­yo­rum: Ko­ru­mak­la yü­küm­lü ol­du­ğu Ana­ya­sa il­ga edi­lir­ken Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ve
yar­gıç­lar ne­re­de?

“KİT­LE­SEL EF­SUN BO­ZUL­DU­”

(U.D.): Pe­ki yıl­lar­ca baş­ba­kan­lık yap­mış, şim­di de dev­le­tin zir­ve­si­ne gel­miş bi­ri,
siz­ce bun­la­rı ni­çin ya­pı­yor?

(A.Ç.): Baş­ta ola­ğa­nüs­tü yol­suz­luk id­di­ala­rı ol­mak üze­re ana­ya­sa ih­lal­le­ri­ne ka­dar
ola­ğa­nüs­tü cü­rüm­ler sil­si­le­si için­de bu pa­ra­no­ya te­mel­siz de­ğil­dir.
Ha­ram Sa­ra­yın
(AS Kaçak AK-SARAY) iki bi­ni aş­kın oda­sı­nın her du­va­rı­na çar­pıp sa­hi­bi­ne mis­liy­le dö­nen
kor­ku­la­rın ay­rı ay­rı kâ­bus­lar­la yük­lü ürü­nü­dür. Sö­zün özü ‘muk­te­di­r’ ya­rat­tı­ğı kit­le­sel
ef­su­nun ar­tık bo­zul­mak­ta ol­du­ğu­nu yap­tır­dı­ğı araş­tır­ma­lar­la gör­müş bu­lun­mak­ta­dır.

“O­LAY­LAR OLA­Bİ­Lİ­R”

(U.D.): Bü­tün bun­la­rın 1 Ma­yıs ve 1 Ha­zi­ra­n’­da pro­vo­kas­yon­lar ola­bi­le­ce­ği­ne ilişkin
dik­kat­le­ri çek­me­niz­le iliş­ki­si­ni de açar mı­sı­nız?

(A.Ç.): Tür­ki­ye­’de CHP’­ye, Gü­ney­do­ğu­’da HDP’­ye yö­ne­lim­le­rin önü­nü kes­me­ye
ça­lı­şı­yor­lar.
Di­yar­ba­kı­r’­da Ku­r’­an’­ı gös­ter­me­ye va­ran su­iis­ti­ma­lin ne­de­ni ken­di din­dar
Kürt ta­ba­nın­dan HDP’­ye kay­ma­la­rın baş­la­dı­ğı­nı bil­me­si­dir. An­cak bun­lar bu do­zuy­la da
ye­ter­li ol­ma­ya­cak­tır. O hal­de çok da­ha bü­yük ku­tup­laş­tır­ma­la­ra ze­min ha­zır­la­ya­cak
her pro­vo­kas­yo­na kar­şı dik­kat­li ol­ma­mız­da ya­rar var.
Su­ri­ye­’de­ki olay­la­ra da dik­ka­ti­ni­zi
çe­ke­rim. El-Nus­ra bir Ale­vi kö­yün­de kat­li­am yap­tı. El-Nus­ra, do­lay­lı yol­dan El-Kai­de ve
Ba­yır­bu­cak Türk­men­le­ri­’ne des­tek­ler­den söz edi­li­yor. Su­ri­ye re­ji­mi­ne kar­şı Ya­vuz Sul­tan Se­lim Tu­ga­yı, Fa­tih Sul­tan Meh­met Tu­ga­yı, Sul­tan Ab­dül­ha­mit Tu­ga­yı, Ömer Muh­tar Tu­ga­yı, Ri­ca­lul­lah gi­bi ör­güt­ler ne­dir?
Bun­la­rı ne­den söy­lü­yo­ruz? Bi­zim en­di­şe­miz
Su­ri­ye­’de de se­çim­le­ri et­ki­le­ye­cek olay­la­rın ol­ma­sı­dır.
Ama Uğur Bey bi­zim en­di­şe­miz
ken­di­miz için de­ğil­dir. Biz Tür­ki­ye aşı­ğı­yız ve en­di­şe­miz ül­ke­miz, ev­lat­la­rı­mız için­dir.
Ney­se ki mil­le­ti­miz bu se­çim­ler­de ‘Ya­şa­na­cak Bir Tür­ki­ye­’ için ül­ke­mi­zi
Ata­tür­k’­ün ay­dın­lık yo­lu­na otur­ta­cak­tır.

Tayyip Erdoğan Kur’an ile yaşamış olsaydı seçim meydanlarında eline alıp sallamazdı!..

Tayyip Erdoğan Kur’an ile yaşamış olsaydı
seçim meydanlarında eline alıp sallamazdı!..

 

Uğur Dündar

Sev­gi­li okur­la­rım,

CHP’­nin ça­lış­kan ve de­ğer­li mil­let­ve­ki­li, emek­li müf­tü İh­san Öz­ke­s’­ten bir mek­tup al­dım.

Öz­kes mek­tu­bun­da “na­mu­su ve şe­re­fi üze­ri­ne ye­min ede­rek Ana­ya­sa­”nın ön­gör­dü­ğü
ta­raf­sız­lık il­ke­si­ne sa­dık ka­la­ca­ğı sö­zü­nü ve­ren Cum­hur­baş­ka­nı Er­do­ğa­n
’­ın,
se­çim mey­dan­la­rın­da Ku­r’­an-ı Ke­ri­m’­i sal­la­ya­rak AK­P’­ye oy is­te­me­si­ni de­ğer­len­di­ri­yor ve
ib­ret ve­ri­ci tes­pit­ler­de bu­lu­nu­yor.

*****
İş­te o mek­tup:

“Sa­yın Uğur Dün­dar,

Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı Tay­yip Er­do­ğan 4 Ma­yıs 2015 Pa­zar­te­si gü­nü Si­ir­t’­te yap­tı­ğı
ko­nuş­ma­da “Sa­yın Kı­lıç­da­roğ­lu! Ben Ku­r’­an ile bü­yü­düm. Ku­r’­an ile ya­şı­yo­rum.
Onu sen ken­di­ne söy­le. Ken­di şah­sın­da Ku­r’­an’­ın ye­ri­nin ne ol­du­ğu ma­lu­m.”
de­di.

Ku­r’­an’­ın mi­ting ala­nın­da sal­lan­ma­sı, si­ya­set are­na­sın­da si­ya­se­te alet edil­me­si, hal­kı­mı­zı
de­rin­den üz­müş­tür. El­ham­dü­lil­lah he­pi­miz Müs­lü­ma­nız, Ku­r’­an tüm hal­kı­mı­zın or­tak ma­ne­vi de­ğe­ri­dir ve he­pi­mi­zin kut­sa­lı­dır. CHP’­li­le­rin de MHP’­li­le­rin de HDP’­li­le­rin de AK­P’­li­le­rin de or­tak ma­ne­vi de­ğe­ri­dir. Kut­sal ki­ta­bı­mız Ku­r’­an’­ı Ke­rim üze­rin­den ay­rış­tır­ma, öte­ki­leş­tir­me ve ku­tup­laş­tır­ma ya­pıl­ma­ya de­vam edil­me­si çe­kil­mez ha­le gel­miş­tir. Öy­le ki AK­P’­ye oy ve­ren seç­men­ler bile di­ni­mi­zin bu den­li is­tis­ma­rın­dan ra­hat­sız ol­mak­ta­dır­lar.
* * *
Pe­ki, ne­den yi­ne bil­dik din – iman, ca­mi – Ku­r’­an is­tis­ma­rı hort­la­mış­tır?
2015 mil­let­ve­ki­li se­çim­le­rin­de CHP hal­kın hu­zu­ru­na çok ha­zır­lık­lı çık­mış­tır.
Ya­şa­na­cak Bir Tür­ki­ye slo­ga­nıy­la her ke­sim­den her­ke­se do­ku­nan her­ke­sin ke­se­si­ne ra­hat­la­tı­cı kat­kı­lar su­nan pro­je­le­ri­ni açık­la­mış­tır. Bu pro­je­le­re hal­kın te­vec­cü­hü his­se­di­lir ha­le gel­miş­tir. CHP gün­de­me otur­muş, umut ol­muş­tur. Bu du­rum kar­şı­sın­da AKP pa­ni­ğe ka­pıl­mış­tır.
Ça­re ola­rak en iyi bil­di­ği ve yap­tı­ğı din is­tis­ma­rı­na tek­rar sa­rıl­mış­tır.

Ne Sa­yın Ge­nel Baş­ka­nı­mız, ne de tüm par­ti­li­le­ri­miz, oy­na­nan bu oyu­na gel­mez ve gel­me­ye­cek­tir. Rah­ma­ni­lik gö­rün­tü­sün­de­ki bu şey­ta­ni tu­za­ğa düş­me­ye­cek­tir. Hal­kın asıl so­run­la­rı­nın üze­ri­nin din iman per­de­siy­le ör­tül­me­si­ne kat­kı­da bu­lun­ma­ya­cak­tır. Bir ta­raf­ta kö­şe­yi dö­nen­le­rin öbür yanda aç­lık­tan ölen­le­rin bu­lun­du­ğu ül­ke­miz in­san­la­rı­nı her se­çim ön­ce­si ya­şa­nan
akıl tu­tul­ma­sı­na kar­şı uya­ra­cak­tır.

El­bet­te emek­li bir müf­tü ola­rak be­nim bir şey­ler söy­le­mem bek­le­nir. Ne di­ye­yim Al­lah ıs­lah
et­sin. Yü­ce Al­lah Ku­r’­an’­ı Ke­ri­mi 1400 yıl ön­ce tüm in­san­lı­ğa hi­da­yet reh­be­ri ola­rak
gön­der­miş­tir. AK­P’­nin ik­ti­da­rı için si­ya­si mal­ze­me ola­rak kul­la­nıl­sın di­ye gön­der­me­miş­tir. 

Sa­yın Tay­yip Er­do­ğan Ku­r’­an’­la bü­yü­yüp Ku­r’­an’­la ya­şa­say­dı, Ku­r’­an’­ı Ke­ri­m’­i
eli­ne alıp mi­ting mey­dan­la­rın­da sal­la­maz­dı. Çün­kü Ku­r’­an ah­la­kı bu­na el­ver­mez.
Ku­r’­an ile ya­şa­yan bi­ri, din is­tis­ma­rın­dan uzak olur.
İs­tis­mar; bi­ri­nin iyi ni­ye­ti­ni kö­tü­ye
kul­lan­ma, sö­mür­me, men­fa­ate dö­nüş­tür­me­dir. Sa­yın Er­do­ğa­n’­ın de­di­ği gi­bi is­tis­mar;
ya­şa­ma­dı­ğı­nız hal­de bir şe­yi ya­şar gi­bi gö­rün­mek an­la­mın­da de­ğil­dir. Ya­şa­ma­dı­ğı hal­de bir
şe­yi ya­şar gi­bi gö­rün­mek mü­na­fık­lık­tır. Ya­şa­dı­ğı bir şe­yi hal­kın gö­zü­ne so­kar­ca­sı­na
gös­ter­mek, ku­lak­la­rı zonk­la­tır­ca­sı­na hay­kır­mak ise ri­ya­dır, gös­te­riş­tir.
Ri­ya ve gös­te­riş ise şirk­tir. Ri­ya ve gös­te­riş, is­tis­mar­dan da­ha az gü­nah de­ğil­dir.
* * *
Sa­yın Dün­dar,

Ku­r’­an hır­sız­lı­ğı ha­ram kıl­mış­tır. Yol­suz­lu­ğu ha­ram kıl­mış­tır. Rüş­ve­ti ha­ram kıl­mış­tır.
İs­ra­fı ha­ram kıl­mış­tır. Dev­let ma­lı­nı aşır­ma­yı ha­ram kıl­mış­tır. Bas­kı­yı ve zul­mü ha­ram kıl­mış­tır.
Yap­tı­ğın­dan su­al edi­le­me­ye­nin, do­ku­nul­maz ola­nın yalnızca Al­lah ol­du­ğu­nu
bil­dir­miş­tir. İn­sa­nın bun­la­rı yap­ma­mış ol­ma­sı bi­le yet­mez. Yö­ne­ti­ci­si ol­du­ğu top­lum­da
bun­la­ra ria­yet edil­me­me­sin­den de so­rum­lu­dur. Ku­r’­an ile ya­şa­mak çok ama çok id­di­alı bir söz­dür. “Hz. Mu­ham­me­d’­in ah­la­kı na­sıl­dı­?” so­ru­su­na Hz. Ai­şe “O’­nun ah­la­kı Ku­r’­an’­dı­.” ce­va­bı­nı ver­miş­ti. Bu ne­den­le­dir ki; ‘Ku­r’­an ya­şa­yan bir can­lı ha­li­ne dö­nüş­se,
için­den Hz. Mu­ham­med çı­kar­dı­.’ de­nil­miş­tir. Bu za­vi­ye­den (AS: açıdan) ba­kıl­dı­ğın­da Ku­r’­an’­la ya­şa­mak ne ka­dar zor, ne ka­dar çe­tin ve ne ka­dar güç bir şey­dir? Hz. Mu­ham­med bu­gün
ya­şa­sa, Bü­lent Arın­ç’­ın da ‘is­raf va­r’ de­di­ği Ak­sa­ra­y’­da ya­şar mıy­dı aca­ba?
Hz. Mu­ham­med bu­gün ya­şa­say­dı as­ga­ri üc­ret­li­nin maa­şın­dan faz­la ol­du­ğu söy­le­nen
bar­dak­tan su içer miy­di aca­ba?
Evet, O’nun sa­ra­yı var­dı; du­var­la­rı ker­piç­ten, üze­ri
hur­ma dal­la­rı ve yap­rak­la­rıy­la ör­tü­lü, biz­zat iş­çi­li­ği­ni ken­di­si­ni yap­tı­ğı bir­kaç mü­te­va­zı oda.
* *** *
Ku­r’­an’­ın is­tis­ma­rı Sıf­fin Sa­va­şı’n­dan be­ri var­dır. Sıf­fin Sa­va­şı’n­da tam boz­gu­na uğ­ra­yıp
ca­nın­dan ola­ca­ğı sı­ra­da Mu­avi­ye, Ku­r’­an yap­rak­la­rı­nı mız­rak­la­rın ucu­na tak­tı­rın­ca;
sa­vaş dur­muş, Mu­avi­ye ca­nı­nı kur­tar­dı­ğı gi­bi hi­la­fe­ti­ne gi­den yo­lu da aç­mış­tır.

O gün bu gün Ku­r’­an is­tis­mar edil­miş­tir. Za­ma­nı­mız­da se­çim­le­ri ci­had an­la­yı­şıy­la
ya­pan­la­rın, ‘Harp hi­le­di­r’ ha­di­si­ni se­çim­ler­de ka­zan­mak için her tür­lü hi­le ve en­tri­ka­ya mes­ned
(AS: dayanak) kı­lan­la­rın var­lı­ğı bi­lin­mek­te­dir. Bu da­ya­nak ahi­ret­te işe ya­rar mı
ya­ra­maz mı el­bet­te gö­rü­le­cek­tir ta­bi­i ki.

Ge­nel Baş­ka­nı­mız Sa­yın Ke­mal Kı­lıç­da­roğ­lu­’nun ken­di şah­sın­da Ku­r’­an’­ın ye­ri­nin ne ol­du­ğu ma­lum ise, Tay­yip Er­do­ğa­n’­ın ken­di şah­sın­da Ku­r’­an’­ın ye­ri­nin ne ol­du­ğu da ma­lum­dur.

Okur­la­rı­nız­la pay­laş­ma di­le­ği ve say­gı­la­rım­la,”

İh­san Öz­kes
CHP İs­tan­bul Mil­let­ve­ki­li
Emek­li Müf­tü

Atatürk’e bu saygısızlığı savaştığı düşmanları bile yapmadı!


Atatürk’e bu saygısızlığı
savaştığı düşmanları bile yapmadı!

 

portresi

Uğur DÜNDAR,
SÖZCÜ, 18.03.2015
Facebook: halkinsozcusu
Twitter: ugurdundarsozcu
e-mail: ugur.dundar@ugurdundar.com.tr

Sev­gi­li okur­la­rım,

Biz­ler bu­gün 18 Mart 1915 Ça­nak­ka­le De­niz Za­fe­ri­’nin 100. Yıl­dö­nü­mü’­nü kut­lar­ken,
yak­la­şık 1,5 mil­yar kul­la­nı­cı­sıy­la dün­ya­nın en bü­yük sos­yal ağı olan Fa­ce­bo­ok’­un CE­O’­su Mark Zuc­ker­berg “A­ta­tür­k’­e ha­ka­ret edi­len me­saj­la­rı kal­dı­ra­ca­ğı­z.” de­miş.

Bu ka­ra­rı alır­ken, Tür­ki­ye­’nin ta­rih­sel ve kül­tü­rel de­ğer­le­ri­ni ko­ru­ma­yı amaç­la­dık­la­rı­nı söy­le­miş. Ata­tür­k’­ü Tür­ki­ye­’nin ko­run­ma­sı ge­re­ken bü­yük ta­rih­sel ve kül­tü­rel de­ğe­ri ola­rak ka­bul et­tik­le­ri­ni be­lirt­miş.

* * *

Pe­ki Fa­ce­bo­ok bu öze­ni gös­te­rir­ken, Ata­tür­k’­e yö­ne­lik say­gı­sız­lık­la­ra en baş­ta kar­şı çık­ma­sı ge­re­ken ku­rum­lar­dan bi­ri olan Di­ya­net İş­le­ri Baş­kan­lı­ğı ne ya­pı­yor?

2011 yı­lın­dan bu ya­na (Prof. Meh­met Gör­mez baş­kan ol­duk­tan son­ra) ulu­sal ba­ğım­sız­lı­ğı­mı­zı ve la­ik de­mok­ra­tik Cum­hu­ri­ye­t’­i borç­lu ol­du­ğu­muz Ata­tür­k’­ü bı­ra­kın yü­celt­me­yi,
O’na ya­pı­lan say­gı­sız­lık­la­rı ve ha­ka­ret­le­ri kı­na­yan bir fet­va bi­le ya­yın­la­mı­yor.

Da­ha­sı “Ça­nak­ka­le Za­fe­ri ve Şe­hit­le­ri An­ma Gü­nü­” için ha­zır­la­nan hut­be­ler­den
Mus­ta­fa Ke­ma­l’­in is­mi­ni çı­ka­rı­yor.

Adı­nı bi­le an­mı­yor.

Ya­ni O’nu Ça­nak­ka­le Sa­vaş­la­rı­’n­da yok sa­yı­yor!
Böy­le­ce Ga­zi­’ye bü­yük say­gı­sız­lık ya­pı­yor.

* * *

Di­ya­ne­tin ne­den böy­le dav­ran­dı­ğı­nın ipuç­la­rı­nı ise ta­ri­he “Cum­hu­ri­ye­t’­i en iyi an­la­tan ya­za­r” ola­rak ge­çen mer­hum Tur­gut Özak­ma­n’­la, ve­fa­tın­dan ön­ce Söz­cü için yap­tı­ğım son rö­por­taj ve­ri­yor:

Özak­man us­ta o rö­por­taj­da “Cum­hu­ri­yet ru­hu­nu, Ça­nak­ka­le­’ye borç­lu­yu­z” di­yor.
Ça­nak­ka­le Za­fe­ri­’ni ve o kah­ra­man­lık des­ta­nın­da Mus­ta­fa Ke­ma­l’­in ro­lü­nü an­la­tır­ken de şun­la­rı söy­lü­yor:

“Ça­nak­ka­le Sa­va­şı­’nın bir ya­za­rın ha­ya­li­ne ih­ti­ya­cı yok ki. Rah­met­li Fa­zıl Hüs­nü Dağ­lar­ca, Ça­nak­ka­le Sa­va­şı için “Ye­ni Tür­ki­ye­’nin ön­sö­zü­dü­r” de­miş. Ne ka­dar hak­lı. Ça­nak­ka­le ru­hu ge­niş­ler, yo­ğun­la­şır, da­ha bi­linç­le­nir ve Ku­va­yı Mil­li­ye ru­hu­nu oluş­tu­rur. Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti­’ni, ba­ğım­sız­lı­ğı­mı­zı bu ru­ha borç­lu­yuz.

Özak­man, çar­pı­cı açık­la­ma­la­rı­na de­vam edi­yor:

“İn­gi­liz­le­r’­in Ça­nak­ka­le Sa­va­şı hak­kın­da 2 cilt­lik bir as­ke­ri ta­ri­hi var.
Ba­zı ay­rın­tı­lar dı­şın­da ob­jek­tif an­la­tı­yor­lar. Türk­çe­’ye 3 kez çev­ril­di. Ata­türk için di­yor ki:

  • “Ça­nak­ka­le­’de ge­le­ce­ği elin­de tu­tan ko­mu­tan, üs­tün şa­hıs,
    Mus­ta­fa Ke­ma­l’­di.
    M. Ke­mal Ça­nak­ka­le Sa­va­şı­’nın ka­de­ri­ni ta­yin et­miş­tir.”

Bi­zim ba­zı ama­tör ta­rih­çi­ler ile ba­zı bi­lim (!) adam­la­rı­mı­zı okur­ken ve din­ler­ken, ha­ki­kat adı­na uta­nı­yo­rum. Ba­ri düş­man ka­dar ha­ki­ka­te say­gı­lı dav­ran­sa­lar!

4 bü­yük za­fe­ri var­dır ve bu za­fer­ler­le baş­kent İs­tan­bul yol­la­rı­nı düş­ma­na ka­pat­mış­tır :

1. 27. Ala­y’­la bir­lik­te Arı­bur­nu Za­fe­ri,
2. Ana­far­ta­lar Grup Komutanı ola­rak 1. Ana­far­ta­lar Za­fe­ri,
3. Conk­ba­yır Za­fe­ri,
4. İkinci Ana­far­ta­lar Za­fe­ri. Bu son sa­vaş Ça­nak­ka­le­’de­ki en bü­yük sa­vaş­tır.

Ata­türk bu sa­vaş­la ta­rih sah­ne­si­ne çık­tı. Yıl­dı­zı par­la­dı. Ko­mu­tan­lı­ğı, ba­şa­rı­la­rı, özel­lik­le as­ker­ler, su­bay­lar ve ya­ra­lı­lar ara­cı­lı­ğı ile mem­le­ke­te ya­yıl­dı. Sam­su­n’­a çık­tı­ğı za­man bi­li­nen, gü­ve­ni­lir bir ko­mu­tan­dı. Bu­nun bü­yük ya­ra­rı ol­muş­tur. Bu sa­va­şın Ata­tür­k’­ün uf­ku­nu da ge­niş­let­ti­ği­ni söy­le­ye­bi­li­riz. Em­ri­ne 3. Ko­lor­du ve­ril­miş­ti. Bu bir or­du de­mek­tir. Or­du Ko­mu­ta­nı­’n­dan baş­ka hiç­bir Ça­nak­ka­le Ko­mu­ta­nı­’nın em­rin­de bu ka­dar kuv­vet bu­lun­ma­mış­tır.”

* * *

Düş­man­la­rı bi­le Ata­tür­k’­ten öv­güy­le söz edi­yor.

İçi­miz­den bi­ri­le­ri ise O’nun hak­kın­da düş­man ka­dar bi­le ha­ki­ka­te say­gı­lı ola­mı­yor.

Nur­lar için­de yat­ma­sı­nı di­le­di­ği­miz Özak­man us­ta ne de gü­zel söy­le­miş de­ğil mi?

*****
UĞUR DÜN­DA­R’­IN NO­TU:
Baş­ta Mus­ta­fa Ke­mal Ata­türk ol­mak üze­re ta­ri­hin akı­şı­nı de­ğiş­ti­ren bu eş­siz des­ta­nı ya­zan tüm kah­ra­man­la­rı rah­met­le anı­yor, aziz ha­tı­ra­la­rı önün­de sev­gi, say­gı ve min­net­le eği­li­yo­rum. Bu ara­da “U­zun Be­yaz Bu­lut-Ge­li­bo­lu­” ad­lı ro­ma­nı Ye­ni Ze­lan­da­’da, iki haf­ta için­de en çok sa­tı­lan ki­tap­lar ara­sı­na gi­ren de­ğer­li ya­zar Bu­ket Uzu­ne­r’­i de iç­ten­lik­le kut­lu­yo­rum.

Türkiye her alanda dibe vurdu!..

 

Türkiye her alanda dibe vurdu!..

Muk­te­dir sa­de­ce ev­de­ki pa­ra dağ­la­rı­nı sı­fır­la­mak­la ye­tin­me­di,
ül­ke­de ne­re­ye el at­tıy­sa ora­yı çö­kert­ti!
Ör­ne­ğin yar­gı­yı si­ya­sal­laş­tı­ra­rak ka­rar­la­rı­na du­yu­lan gü­ve­ni yok et­ti!..
Yar­gı­da­ki si­ya­sal­laş­ma öy­le­si­ne da­ya­nıl­maz bo­yut­la­ra var­dı ki,
Yar­gı­tay Baş­ka­nı Ali Al­kan, ön­ce­ki gün yaş had­din­den emek­li­ye ay­rı­lır­ken
yap­tı­ğı ko­nuş­ma­da da­ya­na­ma­yıp pat­la­dı:

“Kork­tu­ğu ve bek­len­ti­si ol­du­ğu için doğ­ru ol­du­ğu­nu bil­di­ği ka­ra­rı ve­re­me­yen­ler,
he­men cüb­be­le­ri­ni çı­ka­rıp, gö­rev­le­ri­ni bı­rak­ma­lı­dı­r.”
de­di.

Böy­le­ce kimi sav­cı ve yar­gıç­la­rın ce­za­lan­dı­rıl­ma kor­ku­su ve­ya ma­kam bek­len­ti­siy­le
doğ­ru ka­rar ver­me­dik­le­ri­ni, vic­dan­la­rı­nın ve hu­ku­kun üs­tün­lü­ğü­nün onay­la­ma­dı­ğı
ka­rar­la­ra im­za at­tık­la­rı­nı ilan et­ti.

“Ben bi­le yar­gı ka­rar­la­rı­na gü­ve­ne­mi­yo­ru­m..” de­me­ye ge­tir­di.
Yar­gı­nın en te­pe­sin­de­ki ki­şi ola­rak cüm­le ale­me, tu­zun kok­tu­ğu­nu ilan et­ti.
Bir hu­kuk dev­le­tin­de ya­şa­na­bi­le­cek en bü­yük fe­la­ke­ti apa­çık di­le ge­tir­di.

* * *

Pe­ki çö­küş yalnızca yar­gı­ya du­yu­lan gü­ven­de mi ya­şan­dı?
Kuş­ku­suz ha­yır.
Ya­zı­nın ba­şın­da da be­lirt­ti­ğim gi­bi, AK­P’­nin el at­tı­ğı her alan­da bü­yük çö­küş ger­çek­leş­ti.
Ör­ne­ğin ik­ti­da­rın Or­ta­do­ğu po­li­ti­ka­sı, ke­li­me­nin tam an­la­mıy­la tuş ol­du!
Coğ­raf­ya­sı­nın en güç­lü dev­le­ti Tür­ki­ye,
AK­P’­nin din­ci te­rör ör­güt­le­riy­le ka­ran­lık iliş­ki­le­ri ne­de­niy­le tüm say­gın­lı­ğı­nı kay­bet­ti.
Bu po­li­ti­ka­lar­da ak­tif rol alan ve Tay­yip Er­do­ğa­n’­ın sır­daş­lı­ğı­nı ya­pan MİT Müs­te­şa­rı Ha­kan Fi­dan bi­le so­nun­da da­ya­na­ma­yıp “pe­s” et­ti.

Fi­da­n’­ın is­ti­fa­sı, O’nun yü­rüt­tü­ğü Kürt açı­lı­mı ko­nu­sun­da zi­hin­le­re yer­le­şen bir yı­ğın so­ru­ya, ye­ni­le­ri­nin ek­len­me­si­ne yet­ti.

* * *

Ya eko­no­mi­nin ha­li?
Tüm alan­lar­da­ki çö­küş eko­no­mi­de de sü­rü­yor.
Da­ha ön­ce “Bir do­lar bir li­ra­ya eşit­len­me­li­” di­yen Tay­yip Er­do­ğa­n’­ın Mer­kez Ban­ka­sı Baş­ka­nı Er­dem Baş­çı ile mi­ting alan­la­rın­da zıt­laş­ma­sı so­nu­cun­da pa­ra­mız hızla
de­ğer yitimine uğ­ra­dı. Türk Li­ra­sı, baş­ta Do­lar ol­mak üze­re ya­ban­cı pa­ra bi­rim­le­ri kar­şı­sın­da ade­ta ye­re ça­kıl­dı.

Sa­na­yi­de üre­tim aza­lır­ken, bü­yü­me ora­nı düş­tü ve bu­na bağ­lı ola­rak iş­siz­lik çığ gi­bi arttı.

Sev­gi­li okur­la­rım,

AK­P’­nin çok id­di­alı ol­du­ğu sağ­lık ala­nın­da de­ğir­me­nin su­yu tü­ke­ni­yor,
sis­tem be­yaz bay­rak çe­ki­yor­sa, va­rın siz di­ğer­le­ri­nin pe­ri­şan­lı­ğı­nı dü­şü­nün.

* * *

La­ik an­la­yış­tan hızla uzak­la­şan Mil­li Eği­ti­m’e “ka­li­te­siz­li­k” dam­ga vur­du.
Ce­ha­let öy­le­si­ne yay­gın­laş­tı ki, de­ğer­li sa­nat­çı Cem Dav­ra­n’­ın de­yi­şiy­le
çap­sız­lık ne­re­dey­se öl­çü bi­ri­mi ha­li­ne gel­di!

Pa­ha­lı­lık ar­tar­ken, in­san yaşamı ucuz­luk­ta zir­ve­ye tır­man­dı.
Ge­çen haf­ta, ma­li­ye­ti 100 li­ra­yı geç­me­yen yan­gın alar­mı alı­na­ma­dı­ğı için
üç iş­çi­miz, ça­lış­tık­la­rı in­şa­at şan­ti­ye­sin­de ca­yır ca­yır yan­dı.

Kor­ku, kamp­laş­ma ve ku­tup­laş­ma do­ru­ğa çı­kar­ken po­lis, ik­ti­da­rın so­pa­sı ol­du.

* * *

İk­ti­da­rın Tür­ki­ye­’yi yö­net­mek­te­ki ac­zi ne­de­niy­le her alan­da ya­şa­dı­ğı­mız di­be ça­kıl­ma,
is­ter is­te­mez ak­la şu Te­mel fık­ra­sı­nı ge­ti­ri­yor:

“New Yor­k’­ta bir gök­de­len in­şa­atın­da ça­lı­şan Te­mel, den­ge­si­ni yitirip düş­me­ye
baş­la­mış. Dü­şer­ken bir yandan da 50, 49, 48, 47, 46….9, 8, 7, 6, 5, 4, 3 di­ye sa­yı­yor­muş! 2. ka­ta ge­lin­ce “Rab­bim sa­na şü­kür­ler ol­sun, bu­ra­ya ka­dar sağ sa­lim in­dim,
bun­dan son­ra 1-2 met­re kal­dı­..”
de­miş!…

UĞUR DÜN­DA­R’­DAN ÖNEM­Lİ AÇIK­LA­MA:

ŞİRKETİM ve hiç­bir ti­ca­ri fa­ali­ye­tim yok. Halk TV’­de­ki prog­ram­la­rım­dan da
hiç pa­ra al­mı­yo­rum. An­cak son gün­ler­de kimi sah­te­kar­la­rın “Si­zi Halk TV”­den arı­yo­ruz. Eğer ki­tap alır­sa­nız Uğur Dün­da­r’­ın ön­der­li­ğin­de şu ka­dar öğ­ren­ci­yi oku­ta­ca­ğı­z..”
di­ye­rek do­lan­dı­rı­cı­lık yap­tık­la­rı­nı öğ­ren­dim.

Sev­gi­li okur­la­rım,

Be­nim ve Halk TV’­nin adı­nı kim çı­kar ama­cıy­la kul­la­nı­yor­sa,
bi­lin ki sah­te­kar­dır, do­lan­dı­rı­cı­dır.

Lüt­fen bu ah­lak­sız­la­rı sav­cı­lık­la­ra ih­bar edin.

Dr. Turhan Çömez ve pankreası alınan küçük çocuğu

Uğur Dündar

Çok ka­la­ba­lık­tı­lar…
Sa­ba­hın kör ka­ran­lı­ğın­da, sa­at 05.00 ci­va­rın­da bas­kı­na gel­di­ler. Evin bü­yük ço­cu­ğu Ser­hat
o sı­ra­da 16, kü­çü­ğü Ser­dar ise he­nüz 7 ya­şın­day­dı.
Her iki­si de sı­cak ya­tak­la­rın­da uyu­yor­du. Ara­ma için Ser­ha­t’­ın oda­sı­na gi­ren­ler­den bi­ri “Kalk po­lis!” di­ye ba­ğır­dı. Göz­le­ri­ni ara­la­yan Ser­hat ön­ce ka­bus gör­dü­ğü­nü dü­şün­dü. Ama oda­da­ki po­lis­ler uyan­dır­mak­ta ka­rar­lıy­dı.
Bi­ri­nin gö­zü, ço­cu­ğun ko­lun­da­ki gö­rün­tü­ye ta­kıl­mış­tı. Gü­le­rek “Er­ge­ne­kon döv­me­si mi bu, yok­sa ba­ban gi­bi sen de Er­ge­ne­kon­cu mu­su­n” di­ye sor­du. Bu ağır söz, Ser­ha­t’­ı ken­di­ne
ge­tir­me­ye yet­miş­ti. Yi­ne de son de­re­ce ağır­baş­lı dav­ra­na­rak “Ha­yır me­mur bey!
Döv­me de­di­ği­niz o şey, bir da­mar ra­hat­sız­lı­ğı­nın so­nu­cu oluş­tu. Ay­rı­ca bun­la­rı söy­le­me­ye hak­kı­nız yo­k”
de­di. Son­ra oda­sın­da si­ga­ra iç­me­ye baş­la­yan baş­ka bir po­li­si uya­ra­rak,
bal­ko­na çık­ma­sı­nı ri­ca et­ti.

* * * *

Ev­de­ki gü­rül­tü­ler ve ya­ban­cı in­san ses­le­ri, kü­çük Ser­da­r’­ı uyan­dır­ma­ya yet­miş­ti.
Ön­ce ken­di­ni to­par­la­ma­ya ça­lış­tı. Zi­ra ne­le­rin olup bit­ti­ği­ni an­la­ya­ma­mış­tı. Aca­ba hâ­lâ rü­ya
gö­rü­yor ola­bi­lir miy­di?Ama po­lis­le­rin oda­sın­da­ki bil­gi­sa­yar­la­rı ve oyun CD’­le­ri­ni
top­la­dık­la­rı­nı gö­rün­ce ken­di­ne ge­li­ver­di!
On­la­rı ver­mek is­te­mi­yor, alıp gö­tür­me­me­le­ri için
yal­va­rı­yor­du. Ağa­be­yi­nin “Me­rak et­me Ser­dar, bu ağa­bey­ler bil­gi­sa­ya­rı­nı ta­mi­re
gö­tü­re­cek­ler, son­ra yi­ne ge­ti­re­cek­le­r”
de­me­si bi­le ik­na et­me­ye yet­mi­yor­du.

* * * *

Sa­at­ler sü­ren ara­ma bi­tin­ce po­lis­ler mut­fak­ta kah­val­tı et­ti­ler ve ço­cuk­la­rı ta­ri­fi müm­kün ol­ma­yan acı­lar için­de bı­ra­kıp git­ti­ler.
O ana ka­dar me­ta­net­le­ri­ni ko­ru­yan ço­cuk­lar, on­lar gi­der git­mez an­ne­le­ri­ne sa­rı­lıp
hıç­kı­ra­rak ağ­la­ma­ya baş­la­dı­lar.

Oy­sa kum­pas ağ­la­rı­nı ör­me­ye de­vam ede­cek, asıl trav­ma bun­dan son­ra ya­şa­na­cak­tı.

* * * *

Ni­te­kim med­ya­da­ki fa­zi­let cel­lat­la­rı he­men ha­re­ke­te geç­ti­ler. Ay­lar sü­ren ve akıl al­maz
if­ti­ra­lar­la dop­do­lu bir yar­gı­sız in­faz kam­pan­ya­sı baş­lat­tı­lar.
Ser­hat ve Ser­dar için ar­tık her ye­ni gün, da­ya­nıl­maz bir trav­ma­yı ya­şa­mak an­la­mı­na
ge­li­yor­du. 
Söz­de Er­ge­ne­kon id­di­ana­me­si­nin açık­lan­dı­ğı gün do­ru­ğa çı­kan ya­lan ve if­ti­ra
yağ­mu­ru, ço­cuk­la­rın kı­rıl­gan ruh­la­rın­da ta­mi­ri müm­kün ol­ma­yan de­rin ya­ra­lar açı­yor­du.
En ağır şok da o gün ya­şan­dı.
Linç bo­yu­tu­na va­ran sal­dı­rı­lar kar­şı­sın­da Ser­da­r’­ın mi­nik be­de­ni da­ha faz­la da­ya­na­ma­dı ve has­ta­lan­dı. He­men Ha­cet­te­pe Üni­ver­si­te­si Has­ta­ne­si­’ne kal­dı­rıl­dı. Bir sü­re son­ra da
yo­ğun ba­kı­ma alın­dı.

Zi­ra pan­kre­ası ça­lış­maz ha­le gel­miş­ti. Alın­ma­sı ge­re­ki­yor­du.
Yo­ğun ba­kım­dan sağ çık­ma­yı ba­şar­dı ama ha­ya­tı­nın bun­dan son­ra­ki dö­ne­mi­ni ci­ha­za bağ­lı ola­rak ya­şa­ya­cak­tı… Ci­ha­za bağ­lı ya­şa­mak da gün­de en az 4-5 kez kan alın­ma­sı ve bir o ka­dar da en­jek­si­yon ya­pıl­ma­sı an­la­mı­na ge­li­yor­du.
(AS: Pankreası tümden alınan kişi diyabetik – şeker hastası olur ve yaşam boyu dışarıdan
günde birkaç kez enjeksiyon ile insülin kullanmak zorunda kalır..)

* * * *

Ta­lih­siz Ser­da­r’­ın çi­le­si bit­mek bil­mi­yor­du.
Ay­lar son­ra ba­ba­sı­nın ya­nı­na Lon­dra­’ya git­ti. Ora­da bir yıl ka­dar mut­lu bir ya­şam sür­dü­ler.
Ama ak­si­lik has­ta ço­cu­ğun pe­şi­ni ora­da da bı­rak­ma­dı ve bam­baş­ka bir trav­ma­yı ya­şat­tı.
Tür­ki­ye­’nin şi­ka­ye­ti üze­ri­ne İn­gi­liz İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı ta­ra­fın­dan gö­rüş­me­ye çağ­rı­lan
ba­ba­sı tu­tuk­la­nıp ce­za­evi­ne gön­de­ril­di.
12 sa­at sü­re­cek ce­za­evi yol­cu­lu­ğu ön­ce­si oğ­luy­la
gö­rüş­me iz­ni ve­ri­lin­ce “Oğ­lum, bir sü­re eve gel­me­ye­ce­ğim, lüt­fen avu­kat da­yı­nı ara,
he­men Lon­dra­’ya gel­sin, sa­na bi­raz harç­lık ge­tir­sin, oku­lu­na de­vam et, ders­le­ri­ni ih­mal
et­me, be­ni dü­şü­nüp dert­len­me, iş­le­ri­mi hal­le­dip ge­le­ce­ği­m”
de­di.

Ba­ba­sı zen­ci bir tu­tuk­luy­la bir­lik­te ce­za­evi­ne doğ­ru gi­der­ken, has­ta yav­ru­su -da­yı­sı ge­lin­ce­ye ka­dar- ya­pa­yal­nız kal­mış­tı. O yol­cu­luk ba­ba­sı­na hiç bit­me­ye­cek gi­bi gel­miş­ti.

* * * *

An­cak ora­sı ger­çek an­lam­da de­mok­ra­tik hu­kuk dev­le­tiy­di. Uzun bir hu­kuk mü­ca­de­le­si­nin ar­dın­dan Kra­li­yet Mah­ke­me­si, İn­gi­liz İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı­’nı hak­sız bul­du ve otur­ma izi­ni ver­di. Ba­ba­sı ce­za­evin­den çı­kıp oğ­lu­na koş­tu­ğun­da, kar­şı­sın­da da­ha ol­gun, da­ha di­renç­li ve da­ha
ka­rar­lı bir Ser­dar bul­muş­tu.

* * * *

Dr. Tur­han Çö­mez ve ço­cuk­la­rı­nın ya­şa­dık­la­rı ta­ri­fi müm­kün ol­ma­yan acı­la­rın bir bö­lü­mü­nü siz­ler­le pay­laş­tım.

O Tur­han Çö­mez ki, Tay­yip Er­do­ğan İs­tan­bu­l’­un Be­le­di­ye Baş­ka­nı iken iki kez omuz ame­li­ya­tı­na gir­miş… Anestezi ilaçlarını içlerine başka bir madde karıştırılmaması için evinde saklamış… AK­P’­nin ku­ru­luş aşa­ma­sın­da onun özel ka­lem mü­dür­lü­ğü­nü ya­par­ken ye­mek­le­ri­ni on­dan ön­ce tat­mış… Siyasi geleceğini gölgelememesi için yurt dı­şın­da ve
de­ği­şik bir isim­le yap­tır­dı­ğı te­da­vi­yi so­ran­la­ra “Ben dok­to­rum. Has­ta­ma ne te­da­vi­si
yap­tır­dı­ğı­mı as­la söy­le­mem. Gel­di geç­ti..” di­ye­bi­le­cek ka­dar ya­kı­nın­da ol­muş bir he­kim, bir es­ki dost.

* * * *

Sev­gi­li okur­la­rım,

Dr. Çö­me­z’­in yaz­dık­la­rım­dan ha­be­ri yok. Ken­di­sin­den özür di­le­ye­rek ta­ri­he not düş­mek,
Er­ge­ne­kon kum­pa­sı­nın bi­lin­me­yen acı­la­rı­nı, dram­la­rı­nı ve bun­ca ezi­ye­te kar­şın ka­za­nı­lan
ba­şa­rı­la­rı bil­me­ni­zi is­te­dim. Unut­ma­ya­lım,
Ül­ke­si­ne, mil­le­ti­ne, top­ra­ğı­na aşık dü­rüst in­san­lar zul­me uğ­rar­ken kor­kup su­sar ve on­la­ra sa­hip çık­maz­sak, ina­nın da­ha çok ve da­ha ağır zu­lüm­ler gö­rü­rüz.

UĞUR DÜN­DA­R’­IN NO­TU: Ser­dar bu yıl or­ta­oku­lu bi­ti­re­cek. Ev ara­ma­sı sı­ra­sın­da li­se
öğ­ren­ci­si olan ağa­be­yi Ser­hat ise üni­ver­si­te­yi ba­şa­rıy­la bi­tir­di. Şim­di bir şir­ket­te ça­lı­şı­yor.
(http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/ugur-dundar/dr-turhan-comez-ve-pankreasi-alinan-kucuk-cocugu-689784/, 25.12.14)

Muazzez İlmiye Çığ; Atatürkçü geçinip Erdoğan’a çalışanları kutluyor!..


Muazzez İlmiye Çığ; Atatürkçü geçinip Erdoğan’a çalışanları kutluyor!..

Sevgili okurlarım,

Atatürk’ü sevmek, O’nun ilke ve devrimlerine yürekten bağlanmak ve O’nun idealindeki çağdaş Türk kadını olmak” denildiğinde hemen akla gelen adlardan biri, dünyaca saygın bilim insanlarımızdan Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’dır.

Ancak Muazzez Hanım, son günlerde çok üzüntülü. Dokunsanız ağlayacak gibi.
O’nun niçin bu kadar dertli olduğunu aşağıdaki satırları okuyunca, siz de anlayacaksınız. İşte Sayın Çığ’ın, benim aracılığımla içini döktüğü ikinci mektup:

* * * *

“Sevgili Uğur Dündar,

Nasıl içim yanıyor, nasıl üzüntülüyüm anlatamam. O nedenle sizinle dertleşmek istedim.
Akıllarına güvendiğim, kendilerine çok değer verdiğim kimseler bile, durmadan
Prof. Ekmeleddin aleyhinde konuşuyorlar.

Peki karşılarında Tayyip’ten başka namzet var mı ki?..


Öyle ise, Tayyip’e oy verecekler demektir! Haydi vermediler diyelim.

Boş oy kullanmaları halinde de yine kazanacak olan Tayyip!
Boykot yapacaklar için de aynı durum geçerli.


Tayyip başa geçtiğinde ne yapacağını anlatıyor.

Madem Prof. Ekmeleddin aleyhinde atıp tutan bu grup Cumhurbaşkanı için bu kadar duyarlıydı, neden çok daha önce istedikleri gibi bir adayı belirleyip ortaya atmadılar?
Kaldı ki, Atatürkçü biri seçilse Tevhid-i Tedrisat Kanunu başta olmak üzere
Devrim Kanunlarını geri getirebilecek mi? Bütün okulların imam hatipleşmesini önleyebilecek mi? Okullardaki çağ dışı eğitimi çağdaş düzeye dönüştürebilecek mi?

Cumhurbaşkanının yapacakları anayasa ile belirlenmiş. Ancak bazı aşırı eylemleri frenleyebilir. Hepsi o kadar.

* * * *

Ben daha ilk günden itibaren, içinde bulunduğumuz ortamda Sayın Ekmeleddin’den daha üstün biri çıkarılmaz ise, oyumu O’na vereceğimi söyledim.
“Bu koşullarda bundan iyisi olmaz..” dedim.

Herhalde kimse benim kadar Atatürkçü değildir.
Ama ben bugünkü ortamda, her şeyden önce ülkemi düşünüyorum.

Bakın, ülkemiz elden gidiyor. İçimiz, dışımız düşman dolu. Ortada güvenebileceğimiz bir devlet kalmadı. Hırsızlık, yalan, dolan, her türlü ahlaksızlık, almış başını gidiyor.
Kadın cinayetleri her geçen gün artıyor.

Çevremiz mezhep çatışmaları nedeniyle kan gölüne dönüşmüş durumda.
Allah korusun ülkemizde iç savaş çıkabilir.

Bu gergin ve tehlikeli ortamda el ele vereceğimiz, birlik, bütünlük sergileyeceğimiz yerde, hiç gereği yokken sen-ben tartışmaları yapıyoruz.

Atatürk olsaydı, bu anlamsız davranışlarda ısrar edenleri çok kınardı.

Sayın Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu’na karşı çıkarak, Tayyip Erdoğan’a Cumhurbaşkanı olma yolunu açmaya yardım edecek olan “Atatürkçü geçinenler”, sizi bu çabalarınızdan (!) ötürü, yüreğim cayır cayır yanarak kutluyorum!!!!

Sevgili Uğur Dündar,

Başınızı çok ağrıttım ama hep içimi dökecek bir dost bildim sizi.
En içten sevgi ve saygılarımla…

Muazzez İlmiye Çığ

* * * *

Muazzez Hanım’ın yazdıklarını aynen aktardım.
Duygu ve düşünceleri, ayrıca yoruma gerek bırakmayacak kadar net.
Ne diyeyim?
Özlemini duyduğumuz birlik ve bütünlüğü sağlaması umuduyla
hepinizin bayramını kutlar, sağlık ve mutluluklar dilerim.

Uğur Dündar
SÖZCÜ,
27.7.14

http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/ugur-dundar/muazzez-ilmiye-cig-ataturkcu-gecinip-erdogana-calisanlari-kutluyor-565549/

SAĞLIK BAKANLIĞINDA BÜROKRAT-DERNEK-ŞİRKET ÜÇGENİ


Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz Ankara Tabip Odası Genel Yazmanı değerli meslektaşımız Dr. Selçuk ATALAY, Cumhuriyet gazetesinden 2 kesi (kupür) göndermiş..

Sağlık Bakanlığında saadet (sefalet!) zinciri sürüyor..
Başbakan R.T. Erdoğan ise, bu sefaletin en büyük halkalarından biri olan onmilyarlarca dolarlık ŞEHİR HASTANELERİ projesi için “Fakir’in rüyası” (!) masalları anlatmayı sürdürüyor.. Talan perdeleniyor..

Bugünkü SÖZCÜ Gazetesi kapağı da çok sarsıcı bir habere yer veriyor..
Uğur Dündar gene bir araştırmacı – gazetecilik klasiği yarattı ve yazdı..
Biz de bu gün sitemizde yer verdik bu haberlere..
(http://ahmetsaltik.net/2013/12/13/ugur-dundar-kayinpeder-eniste-rusvet-var-bu-iste%EF%BB%BF/, 13.12.13)

Kayınpeder-enişte rüşvet var bu işte!

http://sozcu.com.tr/2013/yazarlar/ugur-dundar/kayinpeder-eniste-rusvet-var-bu-iste-423107/

Katki_paylari_carcur_ediliyor1

  • Bakanlık bürokratları, yurttaşın parasıyla lüks otellerde kurultaylar yapıyor..

Katki_paylari_carcur_ediliyor2İktidardaki siyasal partinin adı “Adalet” ve “Kalkınma” Partisi..

Pek çok toplumun hülyası olan 2 hedef..

  • Adalet ve Kalkınma..

Bu 2 sözcük, çekimine dayanılmaz bir metafor oluşturuyor ve gelmiş geçmiş
en büyük retorik tuzaklardan (takiyye!) birini Türk halkına kuruyor;
11+ yıldır da acımasızca yaşatıyor..

Elbet bu “kan uykusu” sonsuza dek sürmeyecek..

Halkın uyanışı da kendisine kurulan hain tuzağa denk bir silkiniş olacak.
Sorumluları hesap vermekten kurtulamayacak..

TBMM’de dehşet ve ibretle izlediğimiz son günlerin iyice tırmanan akıl almaz hırçınlığı – kör öfkesi, boz bulanık bilinç durumu (konfüzyon mental, bilinçsizliği!) başka nasıl açıklanabilir..

AKP ve aymaz kadroları, artık durdurulamaz eğik düzlemdedirler;
sonucuna katlanacaklardır..

AKP Kütahya Milletvekili Sayın Prof. İdris Bal, istifa ederek,
bu kahredici sonucu görece “erken” ayrımsayabilen vicdan ve zeka sahibi
bir örnek olmuştur.

AKP içinde başkaca “İdris Bal feraseti” gösterecek kimsecikler kalmamış mıdır?? Vardır vardır.. Ama bizce zaman zannettiklerinden çok daha hızlı akıyor.. Bizden anımsatması..

AKP kurucularından ve Başbakan Yardımcılığı yapmış
Sn. Abdüllatif Şener de bu sabah Halk TV’de;

  • “Başbakan Erdoğan, bu ölçüsüz üslubu ile Türkiye’nin başındaki en büyük felaketttir..” saptaması yaptı.

Aşkolsun Türkiye’ye ki, mazohistçe, Stokholm sendromu çağrıştırıcasına
bu siyasal kadrolara katlandı 11+ yıldır.. Artık kara görünüyor..

Sevgi ve saygı ile.
13.12.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

Ya Atatürk olmasaydı?..

Ya Atatürk olmasaydı?..

portresi
Uğur DÜNDAR

Atatürk ve arkadaşları Bandırma Vapuru’yla Samsun’a giderlerken bir İngiliz torpitosu önlerini keser…

 

Gemiyi durdurarak güverteye çıkan İngiliz subaylardan biri “Mustafa Kemal hanginiz?” diye sorar. Mustafa Kemal “benim” deyince, İngilizler başka soruya gerek duymadan ellerindeki tüfeklerle ateşe başlarlar. Mustafa Kemal oracıkta şehit düşer…
Sahne kararır, perde kapanır…

Spot ışığın aydınlattığı köşede beliren anlatıcı seyirciye sorar:

  • “Ya Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı?..”

Böylece “OLMASAYDI?..” seyirciyi sarsarak başlar…

* * *

Provalarını heyecanla izlediğim “OLMASAYDI?”, tiyatro ustası Müjdat Gezen’in büyük ilgi gören ve hâlâ kapalı gişe oynayan “1881-”den sonra, senaryosunu yazıp yönettiği yeni oyunu.

“OLMASAYDI”da Mustafa Kemal’in şehit edilmesinden sonra Sevr’den bize kalan Anadolu topraklarında bir “İslam Devleti” kuruluyor. Padişahın olmadığı bu
“İslam Devleti”ni, Şeyh Ahmedi ve Şakir Ağa Hazretleri, halkın yarısının seçimiyle
başa geçerek yönetiyorlar. Halkın tüm ihtiyaçlarını karşılamayı ilke edinen bu ikili, ihtiyacı olanlara ekmek, nohut, biber, GAZ, TOMA tes… gibi gıda ve diğer önemli malzemeyi bedava dağıtırlar. Tabii hiçbir ayırım yapmaksızın! Dağıtım sırasında kiminin payına ekmek, nohut, kiminin ise biber, GAZ ve TOMA tes düşer!..

* * *

İstanbul’da ise Vahdettin’in zoraki Padişahlığı sürmektedir.
Şehzadebaşı’nda aktör Agop Efendi, Hamlet’i çok kötü oynamasına karşın
gençlere tiyatro dersleri vermektedir. Hamlet performansı o kadar başarısızdır ki Hamlet, Hamlet oldu olalı bu kadar kötü oynanmamıştır!

Buna karşın herkes Hamlet’i çılgınca alkışlar! Hatta bazıları alkışlamakla yetinmeyip ayağa kalkar ve “BRAVO!.. BÜYÜKSÜN!.. MEMLEKET SENİNLE GURUR DUYUYOR!..” gibi abartılı laflarla Agop Efendi’ye yağ çekerler!
Agop Efendi de yağcılık amacıyla alkışlandığının farkındadır!
Seyirciyi selamlarken “Sizi Padişah Efendimize hükümet üyesi olarak tavsiye edeceğim, çünkü bu kadar yağcılık ancak hükümette işe yarar!..” der.

* * *

Yukarıda yazdıklarıma benzer birçok ses getirecek sahnenin yer aldığı “OLMASAYDI?”, 46 tablodan oluşuyor. Bir yılda hazırlanan oyunun provaları
67 günde tamamlanabildi.

Dekoru Leyla Gezen, müzikleri Seçil Akın’a ait “OLMASAYDI?”da 38 oyuncu
82 ayrı karakteri canlandırıyor…

26 Ekim akşamı galası yapılacak oyun, her cumartesi saat 15.30 ve 20.30’da seyircisiyle buluşacak.

İddia ediyorum “ATATÜRK OLMASAYDI, NELER OLURDU?” sorusunun yanıtını merak eden seyirciler bu eseri hem nefeslerini tutarak seyredecek, hem de çılgınca alkışlayacak! Müjdat Gezen ve öğrencileri, Agop Efendi’nin aksine, alkışı sonuna kadar hak edecek.

Müjdat Gezen Tiyatrosu’nun tüm emekçilerine ilk alkış ve ilk “bravo” benden…

(http://sozcu.com.tr/2013/yazarlar/ugur-dundar/ya-ataturk-olmasaydi-2-391892/, 20.10.13, SÖZCÜ)

Başbakan Yeni Demokratikleşme (!) Paketi’ni Tramvayda Açmalı!..


Başbakan Yeni Demokratikleşme (!) Paketi’ni Tramvayda Açmalı!..

portresi

 

Uğur DÜNDAR
3 Ekim 2013, SÖZCÜ

 

Me­ğer ney­miş?

AKP yan­daş­la­rı­nın ye­re gö­ğe sığ­dı­ra­ma­dık­la­rı “de­mok­ra­si (!) pa­ke­ti­”,
CHP’­nin da­ha ön­ce Mec­li­s’­e sun­du­ğu ya­sa öne­ri­le­ri­nin çok kö­tü bir kop­ya­sıy­mış!

CHP Ge­nel Baş­ka­nı Ke­mal Kı­lıç­da­roğ­lu, ön­ce­ki gün (1.10.13) ka­me­ra­la­rın
kar­şı­sı­na geç­ti ve ha­zır­la­dık­la­rı pa­ke­tin içe­ri­ği­ni mad­de mad­de açık­la­dı.
Son­ra da bun­la­rın tü­mü­nün AKP oy­la­rıy­la red­de­dil­di­ği­ni söy­le­di.
Ara­nız­da şa­şı­ran var mı­dır, bil­mi­yo­rum.
Ama ben hiç şa­şır­ma­dım.
Zi­ra AK­P’­nin çağ­daş de­mok­ra­si pe­şin­de koş­tu­ğu­nu san­mı­yo­rum.
Çün­kü Baş­ba­ka­n’­ın yıl­lar ön­ce

  • “De­mok­ra­si bir tram­vay­dır!
    Gi­de­ce­ği­niz ye­re ka­dar gi­der ora­da iner­si­niz
    !” 

de­di­ği­ni da­ha dün­müş gi­bi ha­tır­lı­yo­rum.

* * *

  • O hal­de AKP bu pa­ket­le­ri aça­rak ne­re­ye ko­şu­yor?

So­ru­nun yanıtı­nı AKP İs­tan­bul İl Baş­ka­nı Aziz Ba­buş­çu yaz ay­la­rın­da şöy­le ver­miş­ti:

  • “Ö­nü­müz­de­ki 10 yıl çok fark­lı ola­cak. Çün­kü bu 10 yıl­da ih­ya ve in­şa dö­ne­mi
    baş­la­ya­cak! Ge­ri­de ka­lan 10 yıl­da pay­da­şı­mız olan li­be­ral­ler bi­le ‘ih­ya ve
    in­şa­’
    dö­ne­min­de kar­şı sa­fı­mız­da yer ala­cak!”

Pe­ki Aziz Ba­buş­cu “ih­ya­” ve “in­şa­” di­ye­rek ne­yi kast et­miş­ti?
Ta­raf­sız yo­rum­cu­la­ra gö­re “Ye­ni­den Os­man­lı­”yı!..
De­ği­şi­min ta­ri­hi­ni bi­le ver­miş­ti:
2023’ü, ya­ni Cum­hu­ri­ye­tin 100. yı­lı­nı işa­ret et­miş­ti!
Da­ha ne de­sin?

* * *

“Ye­ni dev­let dü­ze­ni na­sıl ola­cak?” so­ru­su­na ce­vap da es­ki Mil­li Eği­tim Ba­ka­nı
Ömer Din­çe­r’­den yıl­lar ön­ce gel­miş­ti: (Bi­lim ve Hik­met Der­gi­si-1995)

  • “İs­lam bir ya­şam tar­zı­dır, bü­tün alan­la­rı kap­sar. Bu ne­den­le dev­le­tin
    kad­ro­la­rı­nın şe­ri­at­çı­lar­dan oluş­tu­rul­ma­sı yet­mez. Yal­nız­ca ya­sa­ma ve yü­rüt­me er­kin­de de­ğil, yar­gı er­kin­de ve ya­şa­mın tüm alan­la­rın­da ka­rar ver­me gü­cü ele ge­çi­ri­le­cek,
    Cum­hu­ri­yet dü­ze­ni ye­ri­ne İs­la­mi ku­ral­lar
    ko­nu­la­cak­tır.
    Ör­ne­ği­miz Os­man­lı dev­let dü­ze­ni ola­cak­tır!”

* * *

Pa­ke­tin içe­ri­ğin­den ve ba­zı AK­P’­li­le­rin ko­nuş­ma­la­rın­dan an­la­şı­lı­yor ki,
ha­yal­ler­de­ki ye­ni dev­let dü­ze­ni­ne adım adım yak­la­şı­yo­ruz.

  • O hal­de Baş­ba­kan bun­dan son­ra­ki pa­ke­ti tram­vay­da aç­ma­lı!.

Böy­le­ce hem han­gi du­rak­ta ine­ce­ği­ni gö­rü­rüz.
Hem de gün­ler ön­ce­sin­den de­mok­ra­si dev­ri­mi (!) bek­len­ti­si ya­ra­tan yan­daş med­ya­nın, tram­vay­dan inip gi­den Baş­ba­ka­n’­ın ar­dın­dan ata­ca­ğı şa­ha­ne (!) man­şet­le­ri de öğ­ren­miş olu­ruz!

Uğur Dündar

http://sozcu.com.tr/2013/yazarlar/ugur-dundar/basbakan-yeni-demokratiklesme-paketini-tramvayda-acmali-382491/http://sozcu.com.tr/2013/yazarlar/ugur-dundar/basbakan-yeni-demokratiklesme-paketini-tramvayda-acmali-382491/