Etiket arşivi: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu

BİR METREKARELİK BEZ PARÇASI

Suay Karaman


Türban, AİHM kararına göre siyasal İslam’ın simgesi
olarak kabul edilmektedir ve emperyalizm destekli siyasal ılımlı İslam kadınının üniformasıdır; şeriat için takılır. Başörtüsü ise Müslüman Anadolu kadınının tozdan, rüzgârdan korunmak amacıyla taktığı geleneksel bir örtüdür.

Türbanı, başörtüsü olarak yutturmak isteyenler, sahtekârdır ve emperyalizmin maşalarıdır. 

Bugün Türkiye’de yasal olmamasına karşın, türban sorunu yoktur.

CHP grup başkan vekili olarak katıldığı televizyon programında türban için “bir metrekarelik bez parçası” ve “başörtüsü ile okula gitmek hukuka aykırıdır” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, genel başkan olduktan sonra türban konusunda saçmalamaya, yalpalamaya başlamıştır.

Genel başkan olduktan sonra 22 Ağustos 2010’da İstanbul Çağlayan mitinginde Kemal Kılıçdaroğlu şöyle demişti: “Söz veriyorum, türbanı da biz özgür kılacağız. Sözümün arkasında duracağım.” Üniversitede türban sorununu çözeceğini dile getiren Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözlerinden güç alan YÖK, üniversitelerde türbanı serbest bıraktı.

Üniversitelerin ardından türban, önce lise ve ortaokullara, ardından ilkokul ve ana okullara kadar indi.

  • Türban daha sonra meclise, yargıya, orduya, polise kısaca tüm kurumlara girdi.

31 Ekim 2013’te AKP’li dört milletvekili TBMM’ye türbanla girince, yeni CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu olayı, “bugün çok mutluyum” sözleriyle anlatıyordu.

Helalleşme çağrıları kapsamında türban konusunda harekete geçeceklerini bildiren Kılıçdaroğlu, “Bizim de hatalarımız oldu, yarın bu yarayı sonsuza kadar kapatmak için bir kanun teklifi sunacağız.” dedi. Böylece 4 Ekim 2022 Salı günü türban için hazırlanan yasa önerisi TBMM’ye sunuldu. Bu girişim ile 4 Ekim 1926 tarihinde Medeni Kanun’un yürürlüğe girdiği gün Atatürk’ün laiklik ilkesi ve devrim yasaları çiğnenerek,

CHP tarihinin en büyük ihanetine imza atılmış oldu. 

Kısaca CHP’nin yaptığı devrime, yeni CHP karşı devrim gerçekleştirmiştir.

Bu ihanete ortak olunamaz, karşı çıkmak gerekmektedir.

Cumhuriyeti kuran partiye,
100. yılında cumhuriyetin yıktırılması görevi verilmiştir.

İran’da kadınlar örtünme yasaklarına karşı ölümüne bir özgürlük mücadelesi verirken, Afganistan’da kadınlar dinci terör örgütü Taliban’a karşı kızların okuması için ayaklanmışken, yeni CHP türbanı yasal güvence altına alan yasa teklifini TBMM’ye sunmuştur.

Bu teklifi Abdullah Gül, Bülent Arınç, altılı ganyanın AKP’den dönenleri ve Sivas kıyımcısı ile HDP olumlu karşılamışlardır. Bu destek bile, olayın ne olduğunu kanıtlamaktadır.

CHP içinde ise bu yasa önerisinin anayasaya aykırı olduğunu bile bile destek verenler vardır. Tayyip Erdoğan’ın iktidardan gitmesi için, CHP yöneticilerine yapılan haklı eleştirilere karşı “şimdi zamanı değil” diyenler, belki iyi niyetli olabilirler ama yaptıkları aymazlıktır ve ihaneti görememektedirler. 

Türban çıkışıyla AKP ile gericilik yarışına giren yeni CHP, genel başkanıyla birlikte, bu yasa tasarısına imza atan CHP milletvekillerinden hesap sorulmalıdır.

AKP genel başkanı Tayyip Erdoğan partisinin 4 Ekim 2022 Salı günü yapılan grup toplantısında Kemal Kılıçdaroğlu’nun türban teklifine yanıt vererek, anayasa değişikliği önerisinde bulundu. Bu değişiklik ile anayasadaki devrim yasaları ve ilk dört maddenin de değiştirilmesi gündeme gelecektir.

Yani pası Kılıçdaroğlu veriyor, golü Tayyip Erdoğan atıyor.

Ayrıca Kılıçdaroğlu’na şunları da söyledi; “Bu ülkede başörtüsünü örten niye örtüyor? Rabb’imin emri olduğu için örtüyor bu seni neden rahatsız ediyor?” Eğer örtünme Tanrı’nın emriyse son İslam halifesi Abdülmecit Efendinin (1868-1944) kızı Dürrüşehvar Sultan’ın (1914-2006) hiç türban takmaması nasıl değerlendirilmeli? Dürrüşehvar Sultan’ın açık başıyla fotoğraflarını herkes görmüşken, Tanrı’nın emri diyerek, örtünmeyi dayatmak nedir?

  • Bugün türban takanlar, halifenin kızından daha mı Müslümanlar?
  • Türban ile örtülmek istenen nedir; sahtekârlıklar mı, yolsuzluklar mı?

CHP genel başkanı, bu önerisiyle, hem partisinin tabanında derin bir tartışmaya yol açtı, hem de toplumun asıl sorunlarının tartışılmasını bir süre için engelledi. Ülkemizde ekonomik kriz büyük boyutlardayken açlık, yoksulluk, işsizlik, enflasyon alıp başını gitmişken, hukuksuzluk, taciz, tecavüz, cinayetler sürerken, teröre şehitler verilirken, mülteci sorunu varken, açıkça ülkemiz yangın yerine dönmüşken ve TBMM’de yeni bir sansür yasası görüşülürken, türbanı gündeme getirmek, siyasal iktidara destek anlamındadır.

Bu yapılan, siyasal yanlışlık olarak açıklanamaz, bilinçli bir tercihtir.

Kılıçdaroğlu, türban için “bir metrekarelik bez parçası” demişti; şimdi türban için yasa önerisi verilmesini sağlıyor. Yıllardır yaptığı eylemlerle, söylemlerle ve bu çelişkilerle Atatürk’ün partisinin başında durulamaz. Sürekli CHP işgal altında diyoruz, hatta artık ihanete ulaşıldı.

Atatürk’ün kurduğu laik Türkiye Cumhuriyeti, yok edilmek isteniyor.

Bu kabul edilemez. Bu yasa önerisine imza verenlerin tümü, hain olarak anılacaktır.
Bunu böyle bilmek zorundayız; sessiz kalınmamalı ve gereği yapılmalıdır.

Azim ve Karar, 10 Ekim 2022

İtiraz ediyorum

Av. M. Ziya YERGÖK

ESKİ ADANA BAROSU BAŞKANI
22. DÖNEM CHP ADANA MİLLETVEKİLİ

Önce, 5 Ocak 1922’de Sovyetler Birliği’nin Ankara Büyükelçiliğine atanan Aralov’un Türkiye anılarından(*) kısa bir bölüme göz atalım.(Konya)

“O gece iki medreseyi ziyaret ettik.

Kanlı canlı, hemen hepsi de gencecik mollalar medresenin avlusunda dizilmişlerdi. Bunların yanında, geniş cüppeli, beyaz sarıklı hocalar da yer almıştı. Hepsi de yerlere kadar eğilerek Mustafa Kemal Paşa’yı selamlıyorlardı.

Bunların içinden biri, bunların başı ve en nüfuzlusu, Mustafa Kemal Paşa’dan medrese sayısını artırmasını rica etti. Bu zat, ayrıca medrese öğrencilerinin askere alınmamalarını da istirham etti.

YAPACAK BİR ŞEY KALMADI

Hoca konuşurken Mustafa Kemal’in kendini tuttuğu belli oluyordu. Ama medrese öğrencilerinin askere alınmamaları söz konusu olunca, artık kendini tutamadı ve yüksek bir sesle, sertçe:

– Ne o, dedi, yoksa sizin için medrese, Yunanları mağlup etmekten, halkı zulümden kurtarmaktan daha mı değerlidir? Millet kan içinde yüzerken, halkın en iyi çocukları cephelerde dövüşür, yurt için canlarını feda ederken, siz burada genç, sapasağlam delikanlıları besiye çekmişsiniz!

Mustafa Kemal konuştukça, gözleri daha korkunç bir hal alıyordu:

– Bu asalakların askere alınmaları için hemen yarın emir vereceğim!

Hocalar sindiler, ama yüzleri öfkeden kıpkırmızı kesildi, yabancıların yanında hükümet başkanı onları paylamıştı.

Mustafa Kemal Paşa bize dönerek:

– Haydi gidelim, dedi, artık burada bizim için yapılacak bir şey kalmadı. Ve şöyle, isteksizce bir selam vererek oradan ayrıldı.

Gelelim Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu’nun cumartesi günü yayımladığı video mesajına…

CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, yayınladığı video mesajında

  • Bugün bir yolculuğa çıkıyorum, parti olarak yanlışlarımız oldu, helalleşme kararı aldım” diyor.

Eğer, bu helalleşme kararı, Cumhuriyetin kuruluşunda dinsel cemaat ve tarikatlara, muhafazakârlara haksızlık yapıldığı kabulüne dayanıyorsa bu görüşe katılmıyor ve itiraz ediyorum. Ayrıca bu gibi kararların partimizin yetkili kurullarında tartışılmış ve karara bağlanmış olması gerektiğine de inanıyorum.

KİMLE HELALLEŞİLECEK?

Cumhuriyetin kurucu partisi kimlerle helalleşecek? Cumhuriyeti yıkmak isteyen kimi tarikat ve cemaatlerle mi helalleşeceğiz? Bir uygarlık projesi olarak Cumhuriyeti kuran, bireyleri kul olmaktan çıkarıp siyasal ve hukuksal düzenin gerçek yapıcısı yurttaş konumuna yükselten, bunu da laik hukuk düzenini yerleştirerek başaran CHP, kimlerden ve neden özür dileyecekmiş?

Muhafazakâr kesimlere sempatik görünme uğruna partimize sürekli haksızlık yapılmasına itiraz ediyorum. Devrimleri ve dönüşümleri gerçekleştiren, çok partili demokratik yaşamın öncüsü olan, “Yeni bir dünya kurulur Türkiye’de orada yerini alır” diyerek meydan okuyan, sola açılan, “Ne ezen, ne ezilen, insanca ve hakça bir düzen” diyerek oylarını yüzde 42’lere çıkaran “ABD gölge etmesin başka ihsan istemiyoruz” diyerek ulusal çıkarlarımıza sahip çıkan partimizi “tutucu ve değişime direniyor” diye suçlamak partimize haksızlıktır. Yanlış olan temel husus da, bunların partinin örgütlerinde tartışılmadan, yetkili organlarında konuşulup karara bağlanmadan gündeme getiriliyor olmasıdır.


* Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Anıları, Semyon Ivanoviç Aralov, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

1 YIL ÖNCE TUTTUĞUMUZ NOTLARDAN BİR AKTARIM..

1 YIL ÖNCE TUTTUĞUMUZ NOTLARDAN BİR AKTARIM..

BirGün, 03.12.2019

Kılıçdaroğlu: Erdoğan ailesi 5 kuruş vergi ödemiyor!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu. Kılıçdaroğlu, Fuat Avni haberlerini girdiği için BirGün gazetesine açılan davaya tepki gösterdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu. Kılıçdaroğlu, “Erdoğan ailesi Man Adası’ndaki kumpas dolayısıyla 5 kuruş vergi ödemiyor.” dedi.

2020’de geçerli olacak asgari ücreti belirleme çalışmalarına da değinen Kılıçdaroğlu, “Türk İş 2580 TL olsun diyor. Asgari ücret 2600 TL olmalı. Ama ben adım gibi eminim, sendikalara şunu diyecekler; haklısınız ama para yok. Bizim sendika başkanları da umarım bu palavraya inanmaz” şeklinde konuştu.

ERDOĞAN AİLESİ VERGİ ÖDEMEMEK İÇİM MAN ADASI’NDA ŞİRKET KURDU

Man adası ile ilgili sunduğu belgelerin tümünün doğru olduğuna dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Bir süredir unuttuğumuz ama geçen salı günü Erdoğan’ın hatırlattığı bir olaya değinmek isterim. Demişti ki; Man Adası konusunda Kılıçdaroğlu mahkemeye gitti ve tazminata mahkum oldu. Yine söylüyorum, kullandığım tüm belgeler yüzde yüz doğrudur. Zaten kimse de bunları yalanlamadı.

  • Senin ailenin 15 milyon $ gelir elde etmesini sağlayan 1 Sterlin sermayeli şirket hangi şirket?” dedi.

Kılıçdaroğlu şunları söyledi: “Erdoğan’ın oğlunun aldığı para, kardeşinin aldığı para.. Bu paralar neden gidip geliyor diye sordum. Dünürü Osman Ketenci, eski özel kalem müdürü. Bütün bu para trafiğini belgelerle açıkladık. Belgelerin tümünü savcıya teslim ettik. Sahtedir dediler. Savcı araştırdı, doğrudur dedi.”

“Erdoğan doğruysa istifa ederim demişti. Etti mi, hayır. Namuslu hakimleri görevden aldı, yerine militan hakimleri yerleştirdi. Sonra diyor ki, haklı olsa tazminata mahkum olmaz. Ama ben haklıyım. Bu para trafiği nedir diye sordum? Erdoğan ‘Bu bir şirket satışıdır?’ dedi. Yani doğruladı. Ama hâlâ istifa etmedi.”

“Yine soruyorum, Bu şirket hangi şirket? Senin ailenin 15 milyon dolarlık gelir elde etmesine hizmet sağlayan hangi şirket? Bu dümeni Türkiye Cumhuriyeti devletine vergi ödememek için çevirdi.

  • “Herkes vergi ödüyor, Erdoğan ailesi Man Adası’nda bu kumpas dolayısıyla 5 kuruş vergi ödemiyor.
  • Bu dümeni Türkiye Cumhuriyeti devletine vergi ödememek için çevirdi.
  • Ben bunları soruyorum diye yeniden tazminat davası açacaklarmış.
    Açmazsanız namertsiniz.”

‘BİRGÜN GAZETESİ’NE DAVA AÇILDI, İDDİANAMEDE DELİL YOK’

BirGün Gazetesine açılan dava ile ilgili de konuşan Kılıçdaroğlu, “BirGün gazetesi hepimizin bildiği bir gazete. Ona da FETÖ soruşturması yaptılar. Savcı diyor ki, gazetede yazanların örgütle bağlantılı olmadıkları açık. Aradım delil bulamıyorum ama talimat geliyor, bir şey yapmak zorundayız demiş oluyor. Mahkeme şöyle bir karar veriyor, gazetecilerin üye oldukları dernek ve sendikalar araştırılsın. Kaldıkları oteller araştırılsın. TV abonelikleri araştırılsın. Talimat gelmiş! Böyle adalet olur mu? İnsanlık denen bir şey yok mu? Daha düne kadar bunlar FETÖ ile kol kola gezmiyor muydu?” şeklinde konuştu.

‘SELAHATTİN DEMİRTAŞ HUKUKSUZ BİR ŞEKİLDE HAPİSTE YATIYOR’

Selahattin Demirtaş’ın hukuksuz bir şekilde tutuklu bulunmasına tepki gösteren Kılıçdaroğlu, “Seversiniz sevmezsiniz. Haksız ve hukuksuz yere hapiste yapıyor. Sebebi “Seni Başkan yaptırmayacağız” demiş olması. Demirtaş beraat ediyor. Başka bir davadan hapsetmeye devam ediyorsunuz. Selahattin bey rahatsızlanmış ve gecikilerek hastaneye kaldırılmış. Acil şifalar diliyorum.” dedi.

‘KİM BU TALİP ÖZTÜRK?’

Aile boyu malı götürüyorlar. Açlık, yoksulluk, sefalet nedir bilmiyorlar‘ diyen Kılıçdaroğlu, “Diyorlar ki, bunu sorma. Ben sorunca kızıyorlar. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını soracağım. Tank Palet Fabrikasını da sormuştum. 50 milyon dolar. Bunu da Katar’a ve Erdoğan’ın akrabalarına verdiler. Kim bu Talip Öztürk?

  • Erdoğan ailesi Türk savunma sanayisini ele geçirmeye çalışıyor.

Siyasetçi halka değil de ailesine hizmet ediyorsa, devletin en büyük fabrikalarını kendi ailesine beş kuruş para almadan veriyorsa bunun adı peş keş çekmektir.” şeklinde konuştu.

‘AKILLARINI SARAY’A KİRALAMIŞLAR’

Termik santral yasasına ‘evet’ oyu verdiği halde Erdoğan’ın vetosunun ardından teşekkür açıklamaları yapan AKP’li milletvekillerini eleştiren Kılıçdaroğlu, “Bir torba yasa gelmişti termik santrallarla ilgili düzenlemeler vardı. Bizim arkadaşlarımız itiraz etmişti. Bunlara baca takın sorunu çözün. Dinlemediler, dediler ki 2.5 yıl daha erteledik. Sonra Erdoğan bunu veto etti. Memnunuz veto ettiği için. Ama merak ettiğim şu; önce el kaldırıp onay verenler nasıl sonra alkış tutuyor. Bunlara akıllarını Saray’a kiralamış kişiler denir.” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından diğer satır başları şu şekilde:

Engelli arkadaşlarımız aramızda. Bizim izlememiz gereken 3 öneri sundular.
Buradan ifade ediyorum tüm önerileriniz CHP tarafından takip edilecektir.”

“Hepimiz her an engelli olabiliriz. Hayatımızı bir engelli vatandaş olarak sürdürebiliriz. Sosyal devletin temel ögelerinden birisi herkese sosyal güvenliği vermektir. Ama anayasamız engeliler için özel bir düzenleme yapmıştır. 61. maddedir bu. Devletin aldığı tedbirler hangileri? Az önce Turan Başkan konuşurken dedi ki; devlette boş engelli kadroları var ve doldurulmuyor. Ben de biliyorum devlette 14 bin engelli kadrosu boş.”

“Parlamento yasa çıkarmış mı, evet çıkarmış. Kamuda ve özel sektörde şu kadar engelli çalıştıracaksın. Engellilerin yanında olduğu AKP iktidarı neden bu 14 bin engelli kadrosunu boş bırakıyor! Gelip bize yalvarsın diyorlar. Engelliler de alın teri dökmek, sosyal devletten faydalanmak istiyor.”

“Biliyorsunuz Beşiktaş’ta bir saldırı olmuştu. Orada ölenler için bir bağış kampanyası açıldı. 52 milyon lira para toplandı. Soruyorum bu para nereye gitti?”

  • “15 Temmuz şehit ve gazileri için para toplandı. Bu paralar nereye gitti?”

“46 vatandaşımızın yaşamını yitirdiği saldırıdaki bir aileye aylık bağlanıyor. 52 milyon lira para topluyorlar, bağışladıkları para 121 lira 96 kuruş. Bütün anneleri sesleniyorum; anne çocuğunun üzerine titrer. Terör dolayısıyla bir anne çocuğunu yitirmiş ve 121 lira maaş bağlanıyorsa, bu Saray’da oturanlara bir ders verin!

  • Aile boyu malı götürüyorlar.
  • Açlık, yoksulluk, sefalet nedir bilmiyorlar.
  • Diyorlar ki; bunu sorma. Ben sorunca kızıyorlar.
  • Tüyü bitmemiş yetimin hakkını soracağım.”

“Hürriyet gazetesi çalışanlarını sendika kurmak istedikleri için işten çıkardılar. Hürriyet gazetesinin 45 çalışanını işten attılar. Niçin? İşletmesel nedenler. Aslında gerçek neden sendikalı olmaları.”

“Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da ayrılmaya zorlanamaz. 45 çalışanı işten attın. Ee haklarını ver. Bunlar yıllarını verdiler gazeteye. Haber peşinde koştular… İşten atıyorum, kıdem tazminatı yok! Neden yok.”

Ahilik Haftası her yıl kutlanır Kırşehir’de. Ahi Evran yalnızca bizim dünyamızda değil tüm dünyada saygı gören bir insandır. Esnafın etik değerlerini belirleyen Ahi Evran‘dır. Her yıl etkinlikler düzenlenir. Bu yıl bunları bir telaş sardı. Kırşehir’de Belediye Başkanı CHP’li diye Konya’da kutladılar. Merak ediyorum İstanbul’un Fethi‘ni nerede kutlayacaklar! Herhalde İstanbul’un Fethi’ni de Bursa’ya alırlar. ”
=====================================
Dostlar,

Minik bir ekleme yapalım.. Son 13 yılda kişi başına düşen ortalama Ulusal gelir :

2007 : 9.656 $
2008 : 10.931 $
2009 : 8.980 $
2010 : 10.560 $
2011 : 11.205 $
2012 : 11.588 $
2013 : 12.480 $
2014 : 12.112 $
2015 : 11.019 $
2016 : 10.883 $
2017 : 10.602 $
2018 : 9.632 $
2019 : 9.042
2020 : ?????? 2019’dan da düşük çıkacak ve bu kez SALGIN’a bağlanacak!?

Dikkat edilirse, 13 yıl önce 2007’nin kişi başına yıllık gelir rakamı 9.656 $, geçtiğimiz yıl 2019’un ise 9.042 $ ile daha da geridir!

AKP = RTE ile uçuyoruz… 

13 yıldır yerinde sayan bir ekonomi..

İşsizliğin azaltılamayıp büyüdüğü ağır hastalıklı bir ekonomi. Gelirin değil borcun artması ile hastalıklı biçimde şişen ve son çeyrekte %0,9 “büyüyen” (!) Türkiye ekonomisi… Ailelerin siyanür içerek topluca özlerine kıydıkları (intihar ettikleri) “tuhaf” bir ekonomi.. 10 ayda 100 milyar TL’yi aşan açık veren bir bütçe.. 961 milyar TL öngörülen 2019 bütçesinde 117,6 milyar TL kamu (devlet) borcu faizi!
Yurttaşının gelirini, gönencini (refahını), erincini (huzurunu) büyütemeyen bir iktidar.. Ve necip milletimiz bu siyasal kadroyu iktidarda tutuyor!??

Ne diyelim, Stockholm Sendromu” (Celladına aşık olmak) bu demek herhalde..
Ancak 31 Mart ve 23 Haziran İstanbul BŞB Başkanlığı seçiminde halkın tepkisi anlamlı. Hiçbir halk / ulus sonsuza dek aldatılamaz..

Sevgi ve saygı ile. 18 Aralık 2019, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (Mülkiye)
Hekim, Sağlık Hukuku Uzmanı
www.ahmetsaltik.net          profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik 

 

 

‘Erdoğan BOP’un eş başkanlığını yapmaya devam ediyor’

‘Erdoğan BOP’un eş başkanlığını yapmaya devam ediyor’

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Erdoğan, BOP’un eş başkanlığını yapmaya devam ediyor. Bakmayın öyle kızıyor, bağırıyor çağırıyor. ‘İç politikada bunu yapacağım dışarıda istediğinizi yapabilirsiniz.’ Geldiği nokta bu” şeklinde konuştu.

Bolu Abant’ta düzenlenen ‘CHP 27. Dönem 2. Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı’nın 2. günü sabah başlayan basına kapalı toplantı ile devam etti. Öğlen verilen aranın ardından kapanış konuşması için kürsüye çıkan Kemal Kılıçdaroğlu, toplantıda birçok konuyu görüştüklerini, geleceğe dönük düşünceleri paylaştıklarını söyledi. Son derece yararlı bir toplantı geçirdiklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Biz güçlü bir aileyiz. Güçlü bir aile olduğumuzu tüm Türkiye’ye duyurduk. Beraber sorunları tartışan, çözüm üreten, çözümleri tartışan bu ülkenin çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapan parti olduğumuzu gösterdik. Biz hiçbir ayrım yapmadan sorunları masaya yatırmak, çözmek istiyoruz. Çünkü sorunların altına ezilen bir kitle var. Bu kitle, az bir kitle değil. Bir çocuk yatağa aç giriyorsa, biz onu doyuramadan uyumayacağız diyorsak, 82 milyonluk ülkede biz sorunları tartışmayacağız da ne yapacağız. O yüzden bu toplantı çok önemliydi” dedi.

REFAH DÜZEYİNE NEDEN GELEMEDİK?

Kılıçdaroğlu, devletin temel amacının Anayasa’nın 5’inci maddesinde belirtildiği gibi cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak olduğunu ifade etti. Bugün cumhuriyet ve demokrasinin geliştirilmesi gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“Şu soruyu hep beraber siyasi görüşünü ne olursa olsun, tüm vatandaşların birbirine sorması lazım. Cumhuriyeti kurduk, acaba demokrasiyi geliştirmek ve cumhuriyeti geliştirmek için elimizden geleni yaptık mı? Demokrasiyi koruyor muyuz? Hayır, tam tersine yeni barajlar geldi önüne. Biz bu barajları 82 milyon adına kaldırmaya kararlıyız. Tüm engelleri kaldıracağız. 17 yıldır ülkeyi tek başına yöneten siyasi parti var. İstediği kararı alıyor. İstediği yasayı, kararnameyi çıkarıyor. İstediği kişiyi görevden alıp istediği kişi koyuyor. 17 yılda refah düzeyine neden gelemedik? 17 yılın sonunda üniversiteli gençlerimiz işsiz, çiftçilerimiz geçinemiyor. Bunu hepimizin bir şekliyle sorması lazım. Eğer siz devleti liyakate göre değil de sadakada göre yönetirseniz, farklı bir devlet yapısı çıkıyor ortaya. Ona biz parti devleti diyoruz.”

ENFLASYON RAKAMINI ELEŞTİRDİ

Enflasyonun yüzde 9 ilan edilmesini eleştiren Kılıçdaroğlu, “Vatandaş pazara gidiyor, alışveriş yapıyor. Mağazaya gidip alışveriş yapıyor. Görüyor, Nasıl %9 olur?’ diyor. Cebinden çıkan paraya bakıyor, aldığı ürüne bakıyor. Bakın size geçen yıl ağustos ayı ile 2019 yılı fiyat artışlarını söyleyeceğim. Makarna %26, şehriye %25, sarımsak %121. Siyasi iktidara göre istatistik üreteceksiniz diyor. Vatandaşın geçinemediği gün gibi ortada ama siz bir şekliyle toplumu kandırmaya çalışıyorsunuz. Vatandaşın cebindeki para belli. Asgari ücret açlık sınırının altında. Asgari ücretten kesilen vergi daha fazla artacak” diye konuştu.

SOMA İŞÇİLERİNE DESTEK VERDİ

Kılıçdaroğlu, Soma işçilerinin Ankara’ya düzenledikleri yürüyüşün engellenmesini de eleştirdi. İşçilerin haklarını aradıklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Patlama nedeniyle çok sayıda işçi vatandaşımız yaşamını yitirdi. 2800 işçi hak istiyor. Söz verilen yasal hakların istiyor. Tazminatımı verin diyor. Hakkını istiyor yani. Açıktan havadan para istemiyor. Çalıştım, hakkımı verin diyor. Vermiyorlar. Aradan yıllar geçti. Yürüyeceğim, hakkımı arayayım diyorlar. Yürüyemezsin diyorlar…

Konuşmam, bildiğimi okurum. Sen bildiğini okumuyorsun ki birileri sana dikte ettiriyor onları konuşuyorsun. Erdoğan, BOP’un eş başkanlığını yapmaya devam ediyor. Bakmayın öyle kızıyor, bağırıyor çağırıyor. ‘İç politikada bunu yapacağım dışarıda istediğinizi yapabilirsiniz.’ Geldiği nokta bu” şeklinde konuştu.

TÜRKİYE’NİN SORUNLARINI ÇÖZECEĞİZ

Dış politikaya da değinen Kemal Kılıçdaroğlu, yanlış dış politikanın Türkiye’yi hareket edemez hale getirdiğini söyledi. Suriye’nin toprak bütünlüğü için Şam yönetimiyle görüşülmesi gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Dış politikada tıkandık. Yanlış bir dış politika Türkiye’yi hareket edemez hale getirdi. Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyorsan, iç savaş bir an önce bitsin istiyorsan Şam yönetimi ile konuşacaksın” dedi.

CHP”nin sorunları bilen ve çözüm üreten tek parti olduğunu söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

“Hiç kimse endişeye kapılmasın. Yerel seçimlerde bir basamak atladıysak, ikinci seçimde de bu basamağı atlayıp Türkiye’yi aydınlığa ulaştıracağız. Çünkü biz sorunları bilen ve her konuda çözüm üreten tek partiyiz. İnsandan yana, doğadan yana, sevgiden yana, üretimden yana, alın terinden yana. Londra’da ki tefeciler için değil, çiftçi Mehmet için, esnaf için çalışan, sanayici için çalışan, fabrikalarından duman tüten bir Türkiye için çalışacağız. Herkesin aşının, işinin olduğu bir Türkiye için çalışacağız. Bizim özel bir gündemimiz yok. Diyorlar ya. Bizim özel gündemimiz Türkiye’yi bu bataktan çıkarmaktır. Türkiye’yi bu bataklıktan çıkaracağız. Türkiye’nin sorunları var, çözümü de var. Çözeceğiz. Çözüm için sandığa gideceğiz. Kim üretimden, işçiden, esnaftan sanayiden yanaysa, kim tefeciden rantiyeciye karşıysa, gelip oyunu vereceksin kardeşim. Oyun rengi de CHP’dir.”

Kılıçdaroğlu’ndan belediye başkanlarına talimat

Kılıçdaroğlu’ndan belediye başkanlarına talimat

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, 11 büyükşehir belediye başkanına kırsal kesimlerde CHP’ye karşı olan önyargının kırılması için çalışma yapılması için talimatı verdiği belirtildi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında, CHP’li 11 büyükşehir belediye başkanı dün, 31 Mart seçimlerinin ardından ilk kez bir araya geldi. Genel başkan yardımcıları Seyit Torun, Oğuz Kaan Salıcı ve Faik Öztrak’ın da bulunduğu toplantıda, belediyelerin uygulayacağı politikalar ele alındı.

Cumhuriyet’ten Mahmut Lıcalı’nın haberine göre, CHP lideri Kılıçdaroğlu toplantıda 11 büyükşehir belediyesine ilişkin beklentilerini dile getirdi. Seçimden önce 31 Mart’a ilişkin açıklanan seçim bildirgesi ve açıklanan temel ilkelerin dikkate alınması gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu’nun, 11 büyükşehir belediye başkanına talimatlarını 13 başlık altında sıraladığı öğrenildi.

‘HESAP VEREBİLİR OLUN’

Kılıçdaroğlu’nun belediye başkanlarına, kimi görevlerin çok önemli olduğuna işaret ederek, “Belediyede kadrolarınızı liyakate göre oluşturun” dediği öğrenildi. Bütün belediyelerden saydam bir yönetim istediğini söyleyen Kılıçdaroğlu’nun, “Her zaman hesap verebilir olun. Gerekirse bağımsız denetçilerle kendinizi denetlettirin” dediği belirtildi.

Sivil toplum örgütlerinin yönetime katılımının sağlanmasını isteyen Kılıçdaroğlu’nun belediyelerde kır-kent dengesinin de iyi kurulmasını istediği kaydedildi. Özellikle kırsal kesimlerde CHP’ye yönelik önyargının kırılması için büyükşehir belediyeleri tarafından çalışma yapılması talimatı verdiği de öğrenilen Kılıçdaroğlu’nun, gelecek genel seçimlerde partinin oyunun artırılmasına yönelik çalışmaların ihmal edilmemesini istediği ifade edildi.

‘AİLE SİGORTASINI YAPTIRIN’

Kılıçdaroğlu’nun belediye başkanlarına her kent için yoksulluk envanteri oluşturulması talimatı verdiği de belirtilerek, “Yoksullara yardımı aile sigortası olarak gerçekleştirin. Halk kart uygulamasını yaygınlaştırın. Yoksulların onurlarını zedelemeden, nakdi olarak yardımda bulunun” dediği öğrenildi. Deprem kuşağında olan Türkiye’de kentsel dönüşümün çok önemli olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, “Türkiye çok hızlı ve kötü kentleşti. Kentsel dönüşüme önem verin” diye konuştu. (Cumhuriyet internet, 27.4.19)

O YUMRUK TÜRKİYE’YE ATILDI

O YUMRUK TÜRKİYE’YE ATILDI

Mustafa AYDINLI
Eğitimci – Yazar

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara – Çubuk’ta katıldığı şehit cenazesi töreninde saldırıya uğradı. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar‘ın da katıldığı cenazede, Kılıçdaroğlu’nu “protesto eden” (!?) bir grup, CHP liderine tekme ve yumrukla saldırdı. Kılıçdaroğlu, köyde en yakın evde yaklaşık bir saat tutulduktan sonra zırhlı araçla çıkarıldı.

Önce bakalım buraya nasıl gelindi :

Ülke gerilim içinde, bu gerilim tüm ülkeye ve herkese büyük zarar veriyor. Gerilimin yaratılmasına neden ise, sürekli kışkırtıcı ve kendisi gibi düşünmeyenlere karşı savaş ve şiddet dilinin kullanılmasıdır. Örnek mi? Karşıt görüştekilere ‘illet’ ve Millete ‘zillet’ denmesi. Kendi dışındakilerin ‘terörist’ ilan edilmesi. CHP’lilere “Çöp, çamur, çukur” diye hakaret edilmesi. İYİ Parti Gn. Bşk. Meral Akşener’in hapse atılmakla tehdit edilmesi.

Daha da önemlisi; İçişleri Bakanı Soylu’nun “CHP’liler şehit cenazesinde protokole alınmasın” gibi talimat vermesi.

AKP – MHP’nin İstanbul BŞBB seçimlerine YSK’da hukuk dışı yersiz itirazları..

Ağır ekonomik bunalım, işsizlik…. altında inleyen halkın durumu…

Ortamı geren ve ‘Kızgın demir’ durumuna getiren başlıca nedenlerdir.

Ülkemizde bir şehit varsa, bu 82 milyon vatan evladını üzer. Sahip çıkan, cenaze törenine katılan, katılamayıp sonradan taziyede bulunan, sahip çıkan herkese saygı duyulması gerekir. Hiç kimse kendisini bir başkasından daha yurtsever görmesin. İşin garibi, askerlik görevini bile çeşitli alavere, dalaverelerle yapmayanlar,  “bedelli yapanlar” (!), yapanlardan daha yurtsever rollerde. Şehitin de şehit törenlerine katılanların da Alevisi, Sünnisi, Kürdü, Çerkezi, Lazı … olmaz. Bu “derin acı”, keder.. hiç kimsenin ipoteğinde olmamalı.

  • Şehid cenazesinde CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na atılan yumruk; Türkiye’nin bütünlüğüne, barışına, kardeşliğine, demokrasiye yapılmış alçakça bir saldırıdır.

O yumruk Türkiye’ye atılmıştır, Devlete atılmıştır.

Oysa Devlet, vatandaşının can ve mal güvenliğini sağlamakla sorumludur. “Teröre destek veriyor” denen Kılıçdaroğlu’na daha önce de terör örgütü PKK Artvin Şavsat’ta silahlı saldırı düzenlemiş (25 Ağustos 2016) ve kurşun bir Mehmetçiği şehit etmişti!. Bu ne ‘yaman çelişki’ böyle!

MSB Hulisi Akar’ın saldırganlara;

Değerli arkadaşlarım, şu ana kadar mesajlarınızı verdiniz. Tepkilerinizi gösterdiniz..” açıklamalarını yapması hayret verici ve düşündürücüdür.

Yine Devlet Bahçeli’nin Kılıçdaroğlu’na “%9 oy aldığın yerde ne işin var?”, “Adama sana yumruk atacak ne yaptın??” sözleri tam bir garabettir.

İçişleri Bakanı’nın “önceden haber vermediler,,” savunması gerçek dışıdır ve traji-komiktir. Bakanın, “Bana sorsalardı gitmeyin derdim..” sözleri ilkinden beter acizlik ve saçmalıktır.

Ana muhalefet lideri şehit cenazelerine pasaportla mı gidecek? Bu nasıl mantık?

Kılıçdaroğlu’na “kurgulu saldırı“yı kınıyor, kendilerine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Bu yumruk Türkiye’ye ve demokrasiye atılmıştır.

Geri plandaki asıl siyasal sorumlular mutlaka meydana çıkarılmalı, gerekli güvenlik önlemini almayanlar istifa etmiyorsa, görevden alınmalıdır.

Haziran 2015 seçimlerini oy oranı %41’e inerek yitiren AKP hükümeti kuramamış, birden bire ülke şiddet – terör – ateş… sarmalına savrulmuş ve Kasım’da yinelenen seçimlerde AKP oylarını %49’lara tırmandırmıştı!? Benzer yöntemlere asla bir daha başvurulmamalıdır.

Kan ve canla siyaset yapılmaz!

Yurtta ve dünyada barış” dilini ve eylemini egemen kılmalıyız.

Çözüm barışta, hukuk devletinde, demokrasidedir..
Unutmayalım ki ateş, onu bulanları da yakar..

Ateşle oynamayalım, uygar siyaset yapalım..

Tele1 televizyonuna RTÜK cezasını kınıyoruz..

Tele1 televizyonunda yayınlanan “18 Dakika” programında Kaşıkçı cinayetine ilişkin yapılan eleştirilere ise RTÜK tarafından idari para cezası verildi

Washington Post yazarı, Suudi Arabistan vatandaşı gazeteci Cemal Kaşıkçı, 2 Ekim’de, girdiği Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğundan bir daha çıkamamış dünya gündemine oturan Kaşıkçı cinayeti Suudi Arabistan tarafından itiraf edilmişti. Muhalefet de “3. dünya ülkelerinin Türkiye’de infaz yapabildiğini” söyleyerek iktidarı eleştirmişti.

Kitap seti sipariş et Tele 1’e destek ol

İzleyici sponsoru ol destek ver

ABC gazetesi ve TELE1 televizyonu Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ ile Prof. Dr. Emre Kongar’ın yorumladığı “18 Dakika” programında Cemal Kaşıkçı cinayetine ilişkin yapılan eleştiriler “suç” sayıldı ve Tele1 televizyonuna 6112 sayılı “Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki Kanun’un 8. maddesinde yer alan “İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez” hükmünün ihlali sebebiyle idari para cezası verildi.

Merdan Yanardağ’dan tepki:

‘AKP’NİN DIŞ POLİTİKASINA AYKIRI YAYINLAR YAPTIK, YAPAĞACAĞIZ’

“RTÜK, Tele 1’e “C. Kaşıkçı cinayetine ilişkin, Türkiye’nin milli politikalarına aykırı, eleştiri sınırlarını aşan yorumları” nedeniyle para cezası vermiş. Biz Türkiye’nin değil, AKP iktidarının dış politikasına aykırı yayınlar yaptık, yapmayı da sürdüreceğiz.AKP, Türkiye değildir.

Cezalarla Tele 1’i susturamayacaksınız!
Bir destek de sen ver…

=================================================
Dostlar,

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu için

“İspat etmezse şerefsizdir ve alçaktır
FETÖ’cülerle beraber işbirliğinin bedelini ödeyecektir…
Bir çirkefle karşı karşıyayız…
Cumhurbaşkanının veya yakınlarının paralarının olduğunu ispat etmezse, biz onun boğazına ne takacağız o görecek, hangi çıngırakları takacağız
Bir düzenbaz söz konusudur…
Bu adam edepsiz siyaset yapıyor…
Türkiye böyle bir sahtekâr görmemiştir…”

diyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.

AİHM KARARINA ATIF

Hürriyet Gazetesi’nden Mesut Hasan Benli’nin haberine göreSavcılığın kararında, AİHM içtihatlarına atıf yapılarak Soylu’nun sözlerinin, ifade özgürlüğü ve eleştiri hakkı kapsamında olduğu savunuldu. Kararda özetle şöyle denildi:

  • “Fikirlerin serbestçe dile getirilmediği toplumlarda kamusal sorunlar hakkında sağlıklı bilgi edinmek ve çözüme ulaşmak mümkün değildir. Bireylerin bakış açılarına hoşgörülü yaklaşmak, demokratik siyasi sistemin önemli bir bileşenidir. AİHM, ifade özgürlüğünün herkes için değerli olmakla birlikte siyasi partiler ve faal üyeleri için özel bir önem taşıdığını belirtmiştir.
  • Politik tartışmalar esnasında politikacılara yöneltilmiş eleştiriler söz konusu olduğunda, saldırgan sözcükler kullanılması, sert eleştiriler yapılması ve kaba cümleler kurulması beklenebilir bir şeydir ve AİHM daha fazla hoşgörü gösterir. AİHM daha ileri bir kabul ile bilgi ve kanaatleri açıklama özgürlüğünün bir ölçüde abartmayı hatta kışkırtmaya başvurmayı da içerdiğini savunmuştur.”

Bakan Soylu’nun 11 Aralık 2017’de katıldığı bir televizyon programında sarf ettiği sözlerin ardından Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştu.
****
AKP iktidarı 31 Mart 2019 yerel seçimleri yaklaşırken panik içinde. Eridiğini görüyor..
Bir yandan kendi yarattığı yapısal ağır ekonomik bunalımı ile boğuşuyor, bir yandan da korku – baskı – yıldırma ile karşıtı toplum kesimlerini sindirmek istiyor.

Bu yol çıkmaz sokaktır. İnat ve ısrar edilirse açık faşizme sürüklenir ülke ve

  • AKP = Erdoğan’ın sonu da tarihteki tüm faşist rejimler gibi olur.. er ya da geç..

RTÜK, toplumu daha da gerecek bu adaletsiz kararını geri almalı ve cezayı kaldırmalıdır. TELE1’in bu cezayı haketmediği, RTÜK’ün hangi dürtülerle (saiklerle) davrandığı kamuoyunca iyi bilinmektedir..

TELE1’i tümüyle hukuk içinde buluyor ve desteklemeyi sürdürüyoruz.

RTÜK üyeleri hakkında görevlerini kötüye kullanmaktan kamu davası açılmalıdır.

  • Biz cezayı onaylayan RTÜK üyeleri hakkında buradam SUÇ DUYURUSU YAPIYORUZ.

Başta Erdoğan, tüm AKP’li ve AKP’cileri, ülkemizin selameti adına sağduyuya çağırıyoruz.

Sevgi ve saygı ile. 07 Aralık 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Suriye’li Sığınmacılara 30 Milyar Dolar Yardım Yapılmadığı İddiasına İlişkin Görüşüm

Suriye’li Sığınmacılara 30 Milyar Dolar Yardım Yapılmadığı İddiasına İlişkin Görüşüm

Mahmut Esen ile ilgili görsel sonucuMahmut ESEN
Mülkiye Başmüfettişi (E)

(AS: Bizim katkıkımız yazının altındadır..)

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bu gün (AS: 28.11.2017) gerçekleştirilmiş TBMM Grup Toplantısında:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bazı yakınlarının; yurt dışında, vergi cenneti olarak adlandırılan Man Adasında kurulmuş bir şirket hesabına, yüklü miktarda para transferi yapmış olduklarına yönelik (önemsenmesi gereken) iddialarının yanı sıra, ayrıca Suriyeli sığınmacılar için (Hükümet tarafından ifade edilmiş olan) 30 Milyar Dolar tutarında harcamanın yapılmadığı iddiasına da yer vermiş olduğu  görülmüştür.

Ancak Suriyeli sığınmacılara yardım konusunda gündeme hemen/ayrıca getirilmiş olmasının vakitsiz olduğu; ilk (esas) iddiayı gündemden uzaklaştırabilecek/ gölgeleyebilecek nitelikte olduğu; diğer yandan konuya ilişkin iddiaların somut olmaktan ziyade, soyut ve genel nitelikte kaldığı değerlendirilmektedir.

Zira, Hükümetin bazı platformlarda dile getirdiği Suriye’li sığınmacılar için Türkiye tarafından yapıldığı ifade edilen 30 Milyar Dolar yardım miktarının:

  1. a)Sadece merkezi yönetim bütçesinden yapılmış olanları değil; yerel yönetimler, STK vb. kurumu ve kuruluşlar tarafından da yapılmış her türlü ayni/nakdi yardımları kapsadığı; bu yüzden rakamın yer yer tahminlere dayalı olmasının normal olduğu; yardımlar konusunda duyarsız kalan AB/ABD  vb. devlet ve diğer uluslararası kuruluşların dikkatini çekmek bağlamında propaganda amaçlı olarak bu rakamlarda bir miktar abartı olabileceğinin kabul edilmesi gerektiği;
  2. b)Diğer yandan Suriyeli sığınmacılara yapıldığı ifade edilen harcama tutarının halen Türkiye de  altı yıldır bulunan 3.402.808 kişiye bölünmesi halinde; sığınmacıların yer yer Devlet tarafından karşılanan (iaşe/barınma/giyecek/sağlık/eğitim/ısınma vb.) her türlü giderleri için aylık olarak (30 000.000.000/3.402.808/6/12=122,44) ABD Doları rakamına ulaşılacağı; ortalama döviz kuru üzerinden aylık (3.9344 +1.8665/2=2.90) 2.90x 122,44= 355 TL kişi başına harcama isabet edeceği;

Bazı somut bazı durumlar dışında bu miktarın altında harcama yapıldığının (yapılmış gerçek harcama miktarının) tespitini kolay olmadığı;

Düşünülmektedir.
=================================
Dostlar,

Sayın Esen, Mülkiye Başmüfettişi olmanın ustalığı ile pratik bir hesaba girişmiş.
Tabii oldukça kaba bir hesap.. Örneğin nüfusu 6 yıldır 3 402 808 kişi sabit olarak kabul etmek olanaksız. 2011 ilkbaharında Suriye emperyalizm eliyle karıştırıldığında ülkemize başlayan zorunlu göç rakamı 6,5 yılda hızlı bir çoğalma ile bu sayıya erişti. Ayrıca 1 $ = 2.90 TL, ilgili zaman diliminin ağırlıklı ortalamasını ne ölçüde temsil ediyor??

Bunlar da bir yana, emperyalizm ile birlikte davranarak Suriye’de Alevi ve laik Esad’ı devirmek ve Mısır’daki gibi İhvan (Müslüman Kardeşler!?) rotasında bir Sünni Mezhepçi İslami rejim kurma hevesi değil miydi bunca kan dökülmesine yol veren??
Birkaç güne varmaz, Türkiye – Suriye sınırından yüzlerce km içerideki Şam’a kolaylıkla erişilir ve bu kadim kentteki Emevi camisinde namaz kılınırdı öyle mi!? (Muaviye çirkefliği!)

Atlantik ötesi emperyalist patronun / ağabeyin pohpohlaması ile ilahlara kurban edilmesi planlanan Suriye toprakları ve halkı altarda (sunakta) yakılacak, parçalanarak paylaşılacaktı. Güneydeki İhvancı İslami rejim de Türkiye’de benzer bir düzen kurma hülyasına payanda olacaktı.. 1 değil 1’den çok ham meyve yemeye kalkınca işte böyle karnınız fena ağrıyor.

Ürkünç olan bir başka boyut da bu süreçte küresel güçlerin size suç işletmeleri (kriminalize etmeleri) ve ileride Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanma zemini yaratmalarıydı. Bunu da başardı Batılı stratejik müttefikler.. Metal halka buruna geçirilmiştir. Salt o kişinin değil ülkemizin de. Şimdilerde örneğin Dolar operasyonu ile (son derece kırılgan ekonomimiz manivela yapılarak!) bu metal halkanın zinciri çekilmektedir. Kimi ufak – orta boy mali yolsuzlukların da belgeleri sızdırılmaktadır. Son günlerin Man Adası kara hesapları 2 basamağı bulmayan birkaç milyoncuk Dolar ya da Avro aktarımlarıdır ki (transfer), dişi kovuğunu bike doldurmaz.. Buzdağının dibinde milyarlarca Dolar yolsuzluk olması beklenir..

Reis, Jonathan Swift’in “Güliver” i konumundan hallice sayılır / sayılmaz..

Az kaldı “hal” le! Bunca telaş – öfke – bunaltı – küfür…. boşuna değil..

Sevgi ve saygı ile. 30 Kasım 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com 

CHP’nin 94. kuruluş yıl dönümü

CHP’nin 94. kuruluş yıl dönümü

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU BAŞKANLIĞINDAKİ HEYET, ANITKABİR’İ ZİYARET ETTİ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin 94. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla beraberindeki heyetle Anıtkabir’i ziyaret etti.CHP’nin 94. kuruluş yıl dönümü etkinlikleri kapsamında ilk olarak Anıtkabir’i ziyaret eden Genel Başkan Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP heyeti, Aslanlı Yol’dan yürüyerek Atatürk’ün mozolesine geldi. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun mozoleye çelenk koymasının ardından saygı duruşunda bulunuldu.

Daha sonra Misakı Milli Kulesi’ne geçerek Anıtkabir Özel Defteri’ni imzalayan Genel Başkan Kılıçdaroğlu, deftere şunları yazdı:

“Devrimlerinizin ve Cumhuriyetimizin yılmaz savunucusu olan arkadaşlarımızla birlikte huzurunuzdayız. Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte iki büyük eserinizden biri olarak nitelendirdiğiniz CHP’nin 94. kuruluş yıl dönümünde sizi bir kez daha şükranla anıyor, aziz hatıranız önünde saygıyla eğiliyoruz.

İlke ve devrimleriniz dün olduğu gibi bugün de yolumuzu aydınlatmakta, özgürlük, adalet ve huzur içerisinde yaşamak isteyen dünyadaki tüm mazlum milletlere ilham vermeye devam etmektedir.

Karakteri ’hürriyet ve istiklal’ olan bizler, mazlumların güvencesi, adaletsizliğe uğrayanların gür sesi olarak gösterdiğiniz çağdaş uygarlık hedefinde ilelebet yürüyeceğiz. Ruhun şad olsun.”

Heyet, daha sonra 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün kabrine de çelenk bıraktı ve saygı duruşunda bulundu. Genel Başkan Kılıçdaroğlu, Anıtkabir’den ayrılırken, sohbet ettiği vatandaşlarla fotoğraf çektirdi.
========================================
Dostlar,

Biz de Atatürk’ün kurduğu parti olan, Devletimizi kuran parti, Atatürk’ün bize armağanı ve emaneti Cumhuriyet Halk Partisi‘nin 94. kuruluş yıldönümünü coşku ile kutluyoruz..

Köklerine bağlı kalarak çağın gerektirdiği yenilenmelerle yoluna devam etmesini ve ülkemizi çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmasını diliyoruz..

Sevgi ve saygı ile. 09 Eylül 2017, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com 

EĞİTİM-İŞ : EĞİTİMİN ÜÇ ŞARTI “BİLİMSELLİK – LAİKLİK – ADALET”

EĞİTİMİN ÜÇ ŞARTI: “BİLİMSELLİK, LAİKLİK, ADALET” ÇALIŞTAYINA KATILDIK

 (AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Genel Başkanımız Orhan Yıldırım’ın konuşmacı olarak katıldığı CHP Eğitim Komisyonu’nun “Eğitimin üç şartı: Bilimsellik, Laiklik ve Adalet” isimli çalıştayı Ankara Bilkent Otel’de gerçekleştirildi.

CHP Eskişehir Milletvekili ve Eğitim Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Gaye Usluer’in koordinatörlüğünü (AS: eşgüdümünü) üstlendiği çalıştay, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açılış konuşması ile başladı.

Türkiye’nin en temel sorununun eğitim olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, Milli Eğitim Bakanlığı’nın, milli değerler ile evrensel değerleri buluşturmak zorunda olduğuna dikkat çekti, bunun yapılması durumunda Türkiye’nin önünde hiçbir gücün duramayacağını belirtti. Kılıçdaroğlu,

  • “Eğer bir ülkeyi geri bıraktırmak istiyorsanız o ülkeyi işgal etmenize gerek yok. Sadece ve sadece eğitim sistemini bozacaksınız. Eğitim sistemini bozduğunuz andan itibaren o ülkenin geriye gittiğini görürsünüz. Tarih bunun örnekleriyle doludur.” dedi.

Eğitimde yaşanan sorunları çözmenin herkesin ortak görevi olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu, eğitimin bir parti ve grupla ilgisinin olmadığını, hangi görüşten olursa olsun toplumun ortak sorunu olduğunu ifade etti.

Genel Başkanımız Orhan Yıldırım ise terör örgütünün katlettiği şehit öğretmenler Şenay Aybüke Yalçın ve Necmettin Yılmaz’ı anarak başladığı konuşmasında AKP iktidarı döneminde gerçekleştirilen ideolojik düzenlemelerle eğitim sisteminin niteliksizleştirildiğine ve geriletildiğine dikkat çekti. Cumhuriyet eğitimiyle hesaplaşma sürecinin 4+4+4 düzenlemesiyle başladığını vurgulayan Yıldırım;

  • demokratik,
  • laik ve
  • bilimsel eğitime

    en büyük saldırının ise müfredat değişikliği ile gerçekleştirildiğini söyledi.

Yıldırım, müfredat hazırlanırken eğitim-bilim uzmanlarının, üniversitelerin ve demokratik kitle örgütlerinin görüşünün alınmadığını söyledi ve şöyle konuştu:

“Bu kadar köklü bir değişimin, katılımcı bir biçimde hazırlanması gerektiği gerçeği bir yana dursun, daha uzun vadeye yayılarak pilot uygulamalarla test edilmesi gerekmektedir. Daha önce yandaş sendikanın ifade ettiği biçimde öğretim programı, bilimsellikten ve Atatürkçü düşünceden soyutlanmaya çalışılmış çocuklarımızı Atatürk ve onun devrimlerinden arındırmak isteyen bir anlayış programa yerleştirilmiştir.

Eğitim sisteminde yıllardır yaşanan sorunların aşılması, eğitimin

  • bilimsel,
  • eşit,
  • parasız ve
  • kamusal niteliğinin artırılması

    ile mümkün olur. Ülkemizin geleceğini oluşturacak yeni kuşaklar akıl, bilim ve sanat ortamında verilen eğitim sistemiyle yetiştirilmelidir.

Bu nedenle Eğitim-İş olarak

  • Atatürk’ün, onun ilke ve devrimlerinin olmadığı müfredata hayır diyoruz.

Cumhuriyetin öğretmenleri olarak bizler Atatürk’ü ve Cumhuriyetin kazanımlarını anlatmaya devam edeceğiz. Önümüzdeki dönemde de bu alandaki tüm muhalefeti uzlaştırıp, birleştirmenin yollarını bulacağız.”

Genel Başkanımız Orhan Yıldırım, Eğitim-İş ve Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkma kararlılığından, laik, bilimsel, demokratik, çağdaş, kamusal eğitim mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğimiz sözünü vererek konuşmasını tamamladı. (07.09.2017, http://www.egitimis.org.tr/guncel/sendika-haberleri/egitimin-uc-sarti-bilimsellik-laiklik-adalet-calistayina-katildik-2490/#.WbHAILJJZ1s)
======================================

Dostlar,

CHP’nin öncülük ettiği bu eğitim kurultayı son derece önemlidir.
Adalet Yürüyüşü ile başlatılan, milyonların katıldığı Maltepe mitingi ile süren, Çanakkale’deki Adalet Kurultayı ve son olarak Ankara’da yapılan Eğitim Kurultayı, adım adım toplumsal muhalefeti örmekte ve ayrıca kurumsallaştırmaktadır..

Dolayısıyla ağır biçimde baltalanacak ve engellenmesine çalışılacaktır; buna dikkat..

Sırada toplumun öbür yaşamsal sorun alanları vardır..
İşsizlik gibi, yoksullaştırma gibi, terör gibi, sağlık gibi…
En başta 1. sınıf bir demokrasi olmak..  Hiçbir ayrım yapmadan tüm Ulusu birleştirmek!
Makul bir zamanlama ile temel sorunsallar katılımcı biçimde tartışılmalı, öneriler alınmalı ve ORTAK ULUSAL PROGRAM için içerik oluşturmalıdır..

Bu programın CHP tarafından 1 iktidar dönemi (4 yıl) ödünsüz uygulanacağı yüklenimi (taahhüdü) ile SEÇİM İTTİFAKI ile CHP vekaleten, ULUSAL RESTORASYON HÜKÜMETİ yapılmalı ve tarikatlar koalisyonu – dış güdümlü AKP = RTE fetretinin yaraları sarılmalıdır.

Bizim de üyesi olduğumuz EĞİTİM-İŞ‘in kurultaydaki belirlemelerine katılıyoruz..
Bir kritik nokta özellikle vurgulanmalı :

  • İdeolojiniz ne olursa olsun, 21. yy’da ayakta kalabilmek için acımasız ölçüde yarışmacı küresel düzene ayak uydurabilecek kuşaklarınız olmak zorunda. Bu kuşaklar asla AKP = RTE‘nin dayattığı yobaz – gerici – dinci – kinci ilkel molla tedrisatı ile yetiştirilemez. Hazin olanı; AKP = RTE‘nin bu gerçeği bilmemeleri olanaksız iken neden tersine davrandıklarıdır.. Bu soru ve ülkemizin eğitim sistemi üzerinden beka sorunu kamuoyunun gündemine taşınmalı ve kitleler uyandırılmaya çabalanmalıdır. Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, ‘Atatürk beden eğitimi derslerinde öğretiliyor..” diyecek ölçüde kendinden geçmiş, toplumu aptal yerine koyarken..

Sevgi ve saygı ile. 08 Eylül 2017, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com