ÇEVRE FELAKETİ YAŞIYORUZ!!!
Prof. Dr. Mehmet Ali
Cerrahpaşa Tıp Fak. E. Öğretim Üyesi
(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)
“Bir şahsın yaşadıkça memnun ve mutlu olması için lazım gelen şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmasıdır.”
Mustafa Kemal ATATÜRK
İBB, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde, Üsküdar Vapur İskelesi yanında su altı temizliği yaparak, denizlerin kirliliği konusuna dikkat çekti. Otomobil lastiğinden motosiklete, cep telefonundan plastik eşyalara kadar su altından çıkan atıklar görenleri şaşırttı.
Değerli arkadaşlar,
Güzel ülkemizde ve dünyamızda; küresel sermaye ve AB-D emperyalizminin çıkarları yüzünden, oluşan doğa katliamı nedeniyle sağlıklı ve mutlu yaşamımız giderek tehlikeye düşmektedir. Bizden sonraki kuşaklara daha riskli ve kirli bir dünya bırakmamız söz konusu.
Pek çok gelişmiş ülkede toplum, yaşanan çevre felaketlerine karşı hem siyasal hem de sivil toplumsal örgütleri ile gereken tepkilerini çok güzel ortaya koymaktadır. Ne yazık ki güzel ülkemizde siyasal yaşam kısırlaştı ve yalnızca dinsel siyasete veya etnik kimliğe dayalı duruma geldi. Çağdaş demokrasilerde olduğu gibi ülkemizde yaşanan çevre kirliliğine ve halk sağlığına karşı duyarlı bir siyaset ve siyasal güç söz konusu değil.
Oysa dünyamızda ve güzel ülkemizde her yıl yinelenen ve yıllardır süren çevre sorunlarımızı dile getirmemiz ve hep birlikte çözümler aramamız gerekir. Örneğin;
- EKOLOJİK TARIM DOYURUR!!! Salgın elbette geçecek ama bekleyen daha ciddi sorunlar var. İklim krizi, çevre kirliliği ve ormansızlaşma, doğal varlıklara yönelik tahribat sonunda hepimizi, tüketimlerimizi azaltmaya ve yaşamımızı sadeleşme yönünde dönüşmeye zorlayacaktır. (24.4.2020-Cumhuriyet).
- ÇERNOBİL DERS OLMADI! Facianın üzerinden 34 yıl geçmesine karşın nükleer inat sürüyor. Ülkemizde Sinop ve Akkuyu da yapılacak olan nükleer santraller, ülkemiz için de bir felaket olabilir. (27.4.2020-Cumhuriyet).
- NÜKLEER SİLAHLAR: Denemeler iklimi de bombalamış. 1950’li ve 1960’lı yıllarda yapılan nükleer silah denemeleri yüzünden üst atmosfer tabakasına muazzam miktarda radyoaktif parçacıklar savrulmuştu. Böylece bulut yoğunluğu, yağışlar, elektrik yükü ve havada yıllarca süren radyoaktif kirlenmeler olduğu belirlenmiş. (28.6.2020-Cumhuriyet).
- MERA ALANINA SİYANÜRLÜ ATIK DEPOLAMA TESİSİ: Kayyım sessiz sedasız izin aldı. Eskişehir, Sivrihisar Kaymaz mahallesine 1 km uzaklıkta yaklaşık 40 hektar alana 1 milyon 750 bin m3 hacımlı (AS: oylumlu) 2. bir Siyanür atık depolama barajı yapılıyor. Kaymaz mahallesinden geçen diri fay hattı nedeniyle bu baraj taşma, çökme ve yarılma ihtimali ile içme- kullanma su kaynakları için büyük tehlike oluşturmaktadır. (11.5.2020-Cumhuriyet).
- İKİNCİ HASANKEYF OLMASIN İSYANI. Tunçeli’nin Mazgirt ilçesinde İndere bölgesi 1. Derece Sit alanında 10 hektarlık alana taşocağı açılacak (12.7.2020-Cumhuriyet).
- TAŞOCAĞI ŞİRKETİ 3 KAT ARTIŞ İSTEDİ: Bergama’da vahşi madencilik isyanı. İzmir’in Bergama ilçesinde bulunan taş ocağı işletme arazisi 25 hektardan 75 hektara çıkarılacakmış. 390 bin ton olan işletme hacmı, 1 milyon 920 bin tona çıkarılacak olan alanda yine büyük bir ağaç kesimi olacakmış (19.7.2020-Cumhuriyet).
- 70 HES DURDU: Katliam önlendi. Derelerin Kardeşliği Platformu açıklamasına göre, bugüne dek bölge sakinleriyle (AS: yerleşikleri) birlikte verilen mücadele sonucunda 70 HES inşaası durdurulmuş. Böylece Doğu Karadeniz bölgesinde olası sel ve heyelan katliamların önlenebileceğini belirtildi. (26.7.2020-Cumhuriyet).
- MADEN ŞİRKETİ HALA KAZDAĞLARI’NDA: Vicdan nöbeti bir yaşında. Kanadalı şirket Alamos Gold’un yerli iştiraki (AS: katılımcı) Doğu Biga Madencilik A.Ş. tarafından Çanakkale’nin tek içme suyu kaynağı olan Atikhisar Barajına yakın bir bölgede yapılmak istenen “Kirazlı Altın Madeni Projesi”ne karşı başlatılan “Su ve Vicdan Nöbeti” bugün 1. yılını dolduruyor. (26.7.2020-Cumhuriyet).
- BİR AYDA 1244 FUTBOL SAHASI KADAR ORMAN YANARAK KÜL OLDU. Habertürk’ten Emrah Doğru’nun haberine göre sadece (AS: yalnızca) son bir ayda, yani 20 Temmuz ile 20 Ağustos tarihleri arasında Türkiye’nin 503 noktasında orman yangını yaşandı. Orman Genel Müdürlüğünden alınan bilgilere göre salt son bir ayda Türkiye’nin cennet ormanlarından 1344 hektarı, yani 1244 futbol sahası büyüklüğünde alan kül oldu. (20.8.2020-Habertürk).
- ORMANSIZLAŞMA ve TÜRLERİN YOK OLUŞLARI PANDEMİLERİ NASIL ETKİLİYOR? Londra Üniversitesi Çevrebilim uzmanlarının yaptığı araştırmada: 6 Kıtada yaklaşık 6800 ekolojik topluluğun incelenmesi ile kimi canlı türleri yeryüzünden yok olurken, sıçanlar ve yarasalar gibi yaşamlarını sürdürebilen türler insanlara da sıçrayabilen patojenlere ev sahipliği yapıyormuş (16.8.2020-Cumhuriyet).
***
Değerli arkadaşlar,
Yukarıda sıralamaya çalıştığım, ülkemizdeki çevre felaketlerine karşı halkımızın, sizlerin, STK’ların, tüm yöneticilerimiz ve danışmanlarının, umarım dikkatini çekebilirim ve de gereken önlemleri de zamanında ve hep birlikte alırız.
Özellikle orman yıkımı ve çevre kirliliği için alınması gereken önlemler ne denli gecikirse, olası çözümlerin de o denli zorlaştığı sonucunu, bilgilerinize sunmak isterim. Aksi halde dünyamızı ve onun en güzel ülkesinin doğal yaşam olanaklarını göz göre göre yitireceğiz.
Ayrıca güzel ülkemiz, AB-D emperyalizminin organize ettiği projeler nedeniyle iç ve dış güvenlik açısından oldukça kötü günler yaşıyor. Her gün saygıdeğer canlarımızı yitiriyoruz. Bu terör kaosunun sürmesi durumunda, ekonomik sıkıntılarımız da artacaktır ve artmaya başladı. Yıllardır uyguladıkları emperyalist projeler ile bizleri, birbirimize düşman edenler ise zil çalıp oynuyor. Bu tuzaktan en kısa sürede çıkmayı umut ediyorum.
Sevgi ve saygılarımla (20.8.2020)
=============================
Dostlar,
ÇEVRESEL YIKIM, MASUM KURBANLAR VE İKTİDARIN SORUMLULUĞU
Meslektaşımız Biyofizik uzmanı Prof. Körpınar hep yurt ve çevre sorunlarına odaklı akla ve duygulara birlikte seslenen güzel yazılar yazar, biz de olanak ölçüsünde bu sitede yer veririz.
Yukarıdaki yazı, özellikle, küresel ölçekte yaşanan KOVİT-19 salgınının (=pandemi) ağır çevresel yıkımla açık – net ilişkisini sorgulaması bakımından çok önemli..
Dikkat buyurulsun; 21. yy’ın şafağında, daha ilk 20 yılda birkaç salgın yaşadık, yaşamaktayız..
Kolera salgınları artık sıradan ve yaygın. Ebola, MERS, Kuş Gribi, Domuz Gribi, SARS ve sonki SARS – Cov2..
Hiç düşünüldü mü acaba, salgınlar arası süre neden çooook kısaldı?
Hiç sorgulandı mı acaba, 20 yılda 6 salgın ne anlama geliyor?
Hiç irdelendi mi acaba; Ay’a, Mars’a giden uygarlık neden 8 aydır son salgınla başedemedi?
Hiç hesap edilir mi acaba yaşanan salgın nereye varır / varacak
Ve de haydi bunu da önümüzdeki birkaç yılda aştık; bir sonraki ne zaman ve nasıl gelecek?
Ya da KOVİT-19 salgını sürerken bir başka salgın üstüne eklenebilir mi?
Örn. sonbaharda Grip / İnfluenza salgını ya da bir başkası??
Ya da kıtlık / açlık, birkaç bölgede büyük ölçekli depremler, doğal afetler??
Örn. Türkiye’de İstanbul – Marmara bölgesinde M 7+ şiddetinde bir deprem.. KOVİT-19 salgını ile savaşım sürerken???!!!
****
Devlet yönetimi, tüm bunları öngörmek ve seçenekli afet – olağanüstü durum planları hazırlamak ve en az zararla böylesi bunalımları aşmak demektir; öngörü, ufuk ister.
Ancak AKP’li CB Erdoğan, dün sanal ortamda bir “trafo” açılışı yapmıştır (bu düzeye inildi gösterişli açılışlarda..) Türkiye’de nerede dev kamu ihalesi varsa, her nasılsa üstünde kalan 5 büyük / yandaş / halis – muhlis…. şirketten birinin K_ _ _ _ n reklamının arka fonda olduğu bir açılış.. Erdoğan sanki sanal oturumun yönlendiricisi (moderatörü) idi aynı zamanda. İlgililere söz verirken kendince genel sözcükler kullanarak alana ne denli uzak / yabancı olduğu da ortaya koydu. Bir kamu yatırımı değildi, yandaş bir şirket güneş enerjisinden yararlanarak elektrik enerjisi üretmek üzere Konya’da tarıma elverişsiz alanda solar kollektör paneller yerleştirmişti. Ürettiği elektrik enerjisini, elektrik enerjisinin dağıtımını üstlenen bir başka şirkete satacaktı. Görüldüğü gibi ülkemizde elektrik enerjisi üretimi de (EÜAŞ) ve dağtımı da (EDAŞ’ler) özelleştirilmiş, dev AŞ’ler tekelinde ve Erdoğan, kendisini Türkiye AŞ’nin CEO’su olarak en tepede konumlandırdığından, ilgili şirketin apaçık reklamını yapmaktan çekinmemişti.
Ülkemizin “hal-i pür melal”i işte böyle..
Erdoğan kuşkusuz haksız rekabete razı olmayacak ve benzer durumda çağrı yapan başkaca şirketlerin de –artık hangi boyuta dek inilecekse– tesis açılış, yenileme, kapasite artırımı vb. çağrılarına yanıt verecektir.
Aynı gün Sağlık Bakanı / Sekreteri Dr. Koca, Türkiye’de 1303 yani COVİT-19 hastası ve 23 ölüm duyurmuştur.. Tabii artık bu rakamları kaç ile çarpacaksanız; kahvelerde, evlerde, sokakta 1-10 arası katsayı toto konuşulduğuna çoğu insan tanıktır. AKP iktidarı, salgın sorumluları ve Bilimsel Danışma Kurulu’nun gerçekte danışılmayan “mış” gibi yapılan üyeleri, bu gerçekliğin ne denli ayırdında, bilemiyoruz..
Bu gün konuştuğumuz büyük ölçekli bir turizmci, bu sezondan 3,5 milyar $ bile gelmeyeceğini söyledi. Geçen yıl 35-40 milyar $ girdi sağlanmıştı ve bu yılın saf umutları 50 milyar $’ ayarlı idi. Üstelik turistik işletmelere ek yükümlülükler getirildi; sağlık çalışanı olacak, PCR+ çıkan “konuk” (müşteri!) otelde tek kişilik odada yalıtılacak, bakımı verilecek, ücret de alınmayacak.. Bölgeden personel ilanları ulaşıyor bu bağlamda ancak çoğu işletme de kapatıyor, erken kapatacak, açacak iken açmayacak olanlar var..
Varsayalım ki 3,5 milyar $ brüt girdi sağlandı. Acaba, ölçüsüz – kuralsız ve erken açılan turizm sektörü yüzünden FAZLADAN KAÇ İNSANIMIZ ÖLDÜ??
Bu sorunun yanıtı bilimsel olarak verilebilir; Epidemiyolojik bilimsel kurallara uygun Filyasyon (kaynağını bulma) çalışması yapılıyor olsa idi.. Tümü ile kurallı olmasa da yine de bir çıkarım yapılabilir.. Muhalefet bu bağlamda bir soru önergesi verir mi acaba? İktidar gereğince yanıtlar mı acaba?
Dolayısıyla 1 Temmuz – 20 Ağustos arasında resmi kayıtlara göre KOVİT-19’dan ölen insanlarımızın diyelim yarısı Turizm sektörü yüzünden ise ve bu rakam 460/2=230 dolayında ise 3,5 milyar $ brüt turizm girdisi (net geliri değil!) uğruna 230 insanımızın (salt resmi veriler!) yaşam hakkının feda edildiği çıkarımı yapılabilir mi??
Böylesi bir siyasal tercih olabilir mi ve hangi iktidar buna cesaret edebilir?
Herhalde demokratik hukuk devletinin egemen olduğu, yasama organının siyasal iktidarı denetleyip – dengelediği, İdarenin yargısal denetiminin işlediği, basının özgür olduğu bir ülkede..
Bunların hangisi Türkiye’de var???
Dolayısıyla, değil böylesine akılları dürtücü – zıplatıcı sorular sormak; akıl yürütmek bile zinhar tehlikelidir. İktidarın ücretli profesyonel tirolleri hemen sanal ortam da linç başlatır ve “işaret” bekleyen kimi yargı yetkilileri harekete geçebilirler..
Ne çare ki;
- MASUM İNSANLAR, ÖNLENEBİLECEK İKEN ÖLMEKTEDİR iktidarın siyasal tercihleri yüzünden!!
- Üstelik neden ve nasıl olduğunu bile anlamadan.. Kader, talih, kısmet, Allah’tan, ecel!!??…
- Susmak ne mümkün; dilsiz şeytandır bu çıplak ve yürek yakan tabloyu görüp de susan!
- Yapıp – ettikleriyle ya da tersiyle bu kırımdan sorumlu olanların aynaya bakması nasıl sağlanabilecektir? Siyasal muhalefet nasıl bunca felç olabilir??
- Bir iktidarın en başat görevi yurttaşların yaşam hakkını korumak değildir de nedir?
- Bunu bile beceremeyip, gerçekte bilinçli siyasal tercihleriyle (S. Bakanı Koca’nın, “..bu tabloyu öngörmüştük” hazin ve çok acı itirafı) masum insanların yaşam haklarını 3,5 Dolara feda edebilen bir siyasal kadronun zerrece meşruiyetinden söz edilebilir mi tarih sahnesinde??!
- Durdurun Türkiye’yi, uzaya- sonsuzluğa karışmak istiyorum; orada “katiller, katil iktidar… diye haykırabilmek istiyorum..
Sevgi, saygı ve DERİN ACI ile. 20 Ağustos 2020, Tekirdağ
Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Halk Sağlığı Uzmanı, Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com