Etiket arşivi: Kemal Kılıçdaroğlu

TUNCELİ CUMHURİYETTİR DOKUNAMAZSINIZ!


TUNCELİ CUMHURİYETTİR DOKUNAMAZSINIZ!

Doğu_Perinçek_bir_inanmis_adam_portre

 

DOĞU PERİNÇEK

 

 

BOP Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan Yeni Demokrasi Paketini 30 Eylül Pazartesi günü açıklayacak.

Paketin içindeki bomba: Tunceli’yi Dersim yapmak.

AKP’nin suç ortağı yine PKK.

Çam budaktan yarılır

Çam budaktan yarılır.

Planları, Cumhuriyeti Dersim’den vurmak!

Cumhuriyete karşı Dersim Harekâtı!

Hedef, Atatürk’ü yargılamak. Özellikle Tunceli halkı bunu iyi görmeli!

Cumhuriyet yıkıcılarına göre, Dersim Cumhuriyetin budağı oluyor.
Oradan yarabiliriz hesabındalar.

Alevi Kürdümüz ile Sünni Kürdümüzü Dersim seferinde birleştirebileceklerini umuyorlar. F tipi Cemevi girişimiyle hedef aldıkları Aleviyi Dersim’den avlayacak,
hinoğlu hinlik burada.

Bütün Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarını, Dersim harekâtıyla birleştirebilirler, plan bu!

Yine mayın temizleme rolü

CHP’yi AKP-PKK cephesine katıp ateşe sürmenin yolu da Dersim’den geçiyor.

Nitekim Tayyip Erdoğan’dan önce CHP fırladı sahneye.

Yine mayın temizleme rolü!

Mayın var!

Çünkü AKP tabanı dahil, millet Dersim Harekâtının karşısına dikilecek!

Planın fedai görevini CHP Genel Merkezi üstlendi.
Suçu paylaşarak AKP’yi rahatlatacak, görev bu!

İşareti Kemal Kılıçdaroğlu Milliyet’ten verdi (20 Eylül 2013). Parti talimatıyla aynı gün, çok yazık Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ve Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, yasa önerisini verdiler. Cumhuriyet yıkıcılığında AKP’nin önünü geçtiler. İntihar ederek oy toplamak CHP’nin bulduğu bir çözüm.

CHP Dersim partisi mi oluyor?

Kamer Genç, olayın farkında. Hemen ertesi günü, “İçime sinmedi, ancak Parti talimatı” diye durumunu açıkladı. Bu tavırla Kamer Genç, ancak Dersim Cumhurbaşkanlığı için aday olabilir.

CHP de Türkiye Partisi olmaktan vazgeçip Dersim Partisi olmaya özeniyor.
AKP-PKK ortaklığı tarafından içine itildikleri yol budur!

CHP kimin “enstrümanlığına” soyunuyor?

Atatürk’ü Dersim’den vurma projesi kimin?

– ABD’nin, AKP’nin, PKK’nın!

– Proje nerde hazırlandı?

– Atlantik ötesinde.

– Başrollerde kimler oynuyor?

– Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Hakan Fidan, Abdullah Öcalan.

– CHP bunların arasında ne arıyor?

En büyük kışkırtma

  • Tunceli’yi Dersim yapmaya kalkışmak,
    Cumhuriyet tarihimizin en büyük kışkırtmasıdır.

Tunceli halkı ve bütün Kürtlerimiz, Cumhuriyet Devrimine ve Atatürk’e karşı kışkırtılıyor.

Tunceli halkına Tayyip Erdoğan ve Abdullah Öcalan’ın projesinde görev veriyorlar,
olay budur.

– Bunu nasıl yapacaklar?

– Tunceli halkının yarasını kaşıyarak! Onu yarasından vurarak!
Onun acılarını Atatürk’e ve Cumhuriyete karşı yönlendirerek!

Tunceli halkını devrim düşmanı Haçlı gericiliğin piyonu yapmak istiyorlar,
planları budur.

Tunceli üzerinden Solun şaşkın örgütlerini Tayyip Erdoğan’ın oyuncağı yapacaklar,
bu da artısı oluyor.

Atatürk ve Seyyit Rıza barış için bir arada yaşayabilirler mi?

ABD emperyalizmi ve Tayyip Erdoğanlar,
Dersim seferine Seyyit Rıza heykeli dikerek başladılar. Aletleri PKK!

Apo, 2000 yılında Seyyit Rıza ve Şeyh Sait‘e “gerici”, “İngiliz işbirlikçisi” sıfatlarını
layık görüyordu. “Mustafa Kemal, onları bastırmakta haklıydı” diyordu. (Serxwebûn, sayı 222, Haziran 2000’den aktaran Doğu Perinçek, Türkiye Solu ve PKK, 4. basım, Kaynak Yayınları, İstanbul, Eylül 2013, s. 47 vd.)

Dersim seferi başlayınca, PKK Seyyit Rıza yandaşı oldu.

Atatürk’ü Dersim’de yitiren CHP, Seyyit Rıza heykellerinin önünde pozlar verdi.

Umurlarında değildi, bu işin sonu nereye gider?
Atatürk ve Seyyit Rıza, barış ve sevgi içinde birbirlerine bakıp dururlar mı?

Ya Atatürk Ortaçağı temizler ya da Ortaçağ Atatürk’ü yıkar!
CHP, bunu göremeyecek kadar Atatürk’ten kopmuştur;
kurduğu Cumhuriyeti unutmuştur.

O kadar unutmuştur ki, CHP Genel Başkanı, Dersim’in acılarını kötüye kullanarak, Tayyip Erdoğan’ın kışkırtmasıyla özür dilemiştir.

Gelinen nokta: CHP, Tayyip Erdoğan ve Abdullah Güllerin Dersim üzerinden Cumhuriyetle hesaplaşmasına ortak oluyor.

Türkiye’nin adını değiştirmeye kalkıyorsunuz!

Sakın şu dolduruşa gelmeyin:

– Efendim, her yeri tarihi adıyla anacağız!

– Dersim halkı böyle istiyor, demokrasi var!

Kandırılıyorsunuz!

Enstrümanlaşıyorsunuz!

Tunceli’nin adını değiştirmek, bütün Türkiye halkının geleceğiyle oynamaktır.

Ey, AKP, Ey PKK/BDP ve Ey CHP!

Siz Tunceli’nin adını değiştirmiyorsunuz, bütün Türkiye’nin adını değiştiriyorsunuz!

  • Cumhuriyeti yıkmak için tam teşebbüs halindesiniz!
  • Atatürk’ü sanık sandalyesine oturtacak planın içindesiniz!
  • Devrimle hesaplaşıyorsunuz!

Bazıları “oy toplarım” yanılgısıyla bunlara alet olabilir. O hesabınız yanlıştır.
Halkı kaybediyorsunuz, Ardahan’dan Edirne’ye oyları da kaybediyorsunuz.

Türkiye halkını kaybeden, Tunceli halkını da kaybeder.
Bu gidişle oradan da oy alamazsınız!

AKP-CHP-BDP tabanına ve milletvekillerine çağrı

Haçlının Dersim seferi bozguna uğrayacak!

AKP’nin tabanına sesleniyoruz.

CHP’nin tabanına sesleniyoruz.

BDP’nin tabanına sesleniyoruz.

AKP, CHP, BDP milletvekillerine sesleniyoruz:

Cumhuriyeti ve vatan bütünlüğünü hedef alan bu ihanet harekâtına karşı ayağa kalkın!

Suspus oturmayın, ayıptır, ayağa kalkın!

Milletle birleşin, millet bu sinsi planı bozguna uğratacak!

Hepimiz Tunceliliyiz

Dersim, Ortaçağdır.

Tunceli, Cumhuriyet çağıdır.

Dersim, şeyhliktir, ağalıktır, eşkiyalıktır.

Tunceli, özgürlüğe ve uygarlığa yürüyüştür.

Dersim, bölünmeye dönüştür!

Tunceli birlik ve dirliktir.

Dersim, kandır, gözyaşıdır.

Tunceli barıştır.

Bütün milletimizi, İşçi Partisi olarak Cumhuriyetin Tuncelisi için direnişe çağırıyoruz.

Meclis’e çağrı

  • Meclis’i bu hain plana dur demeye çağırıyoruz.

Meclis, bu hain plana evet derse, Meclis olmaktan çıkar.

Tunceli’nin adını değiştirme girişimi, kesinlikle referanduma götürülecektir!
Bu milletin buna gücü vardır!

Hodri meydan

Haydi referanduma!

AKP’ye, CHP’ye, BDP’ye hodri meydan diyoruz.

Eğer Tunceli’yi Dersim yapmaya kalkarsanız, halk referandumda sizlere
Tunceli şamarı indirecektir.

Halk, seçimlerde de sizi mahkûm edecektir.

Tunceli adını değiştirmeye kalkan Cumhuriyet yıkıcılığına HODRİ MEYDAN!

(http://www.aydinlikgazete.com/yazarlar/dogu-perincek/25516-tunceli-cumhuriyettir-dokunamazsiniz.html, son güncelleme: Çarşamba, 25 Eylül 2013 19:34)

Prof. Rennan Pekünlü Hoca’nın hapis cezası onaylandı!?

– GÜNCELLENDİ –

Dostlar,

İbret verici bir tablo ile karşı karşıyayız.

  • Artık ülkede hukukun “h” sinin bile bırakılmadığı ürkünç (vahim) bir durumdayız.

Anayasa Mahkemesi’nin açık kararına karşın fiili bir durum yaratılarak, türban yasağını uygulamak zorunda olan Prof. Rennan Pekünlü hoca mahkum edilmiş ve hüküm kesinleşmiştir. 1 adım kalmıştır, aynı Yargıtay Ceza Dairesi’nden karar düzeltimi
(tashih-i karar) istemek..

Öte yandan, bu son adımın işe yaraması için akılcı bir gerekçe ortada yoktur.

  • Anayasa Mahkemesi’nin duruma el koyması gerekmektedir!

Anayasa md 153/son aynen şöyledir :

  • “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlanır
    ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını,
    gerçek ve tüzelkişileri bağlar.”

Bu durumda Yüksek Mahkeme genel kurulu ivedilikle toplanmalı;

– Son Balyoz davası tutuklularının anayasaya aykırı uzayan tutukluluk durumlarının sonlandırılmasına ilişkin açık iradesinin birtakım sözde biçim kurallarına (Gerekçeli kararın Resmi Gazetede yayımlanmamış olması, iptal kararı ile yasal boşluk doğmaması için ilgili mahkemeye değil TBMM’ye verilen 1 yıl sürenin kasıtlı çarpıtılarak tutukluluğun sürdürülmesi..)

– Ve son derece ibret verici olarak, Prof. Rennan Pekünlü‘nün bağlayıcı
Anayasa Mahkemesi kararlarına karşın kesinleşen hapis cezası konusunu
ACİL GÜNDEM İLE GÖRÜŞMELİDİR.

– Anayasa md. 153/son’da yer alan tüm muhataplarına bu maddenin anlamını ve gereklerini yüksek ses ve kararlılıkla hukuk devleti adına anımsatmalı
ve “her-ke-si” hukuk içine, hukuk üstünlüğüne hürmet etmeye çağırmalıdır.

– Tersine bir suskunluk, Yüksek Mahkeme’nin işlevsizleştirilmesine bilerek / bilmeyerek katılmak anlamına gelecektir. Türkiye, 27 Mayıs Devrimcilerinin armağanı,
1961 Anayasası’nın kurumlaştırdığı Anayasal Yargı Denetimi düzeninden
52 yıl sonra yoksun mu bırakılacaktır? Tüm çağdaş hukuk devletlerinde
Anayasa Mahkemesi vb. yapıda kurumlar oturmuştur ve işlevseldir.
Hukuk devletinin temel güvencelerindendir Anayasa Mahkemeleri.

Bunun hemen 1 adım sonrası, rejim bunalımına dek uzanabilecek ağır bir süreç doğurabilir.

Sayın Prof. Pekünlü’nün savunmanları da, derhal Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını kullanmalıdırlar. Çünkü gerçekte daha önceki tüm hukuk yolları tüketilmişir. Yargıtay’ın ilgili ceza dairesi ilk derece asliye ceza mahkemesinin
hapis cezası kararını onamıştır. Karar Düzeltme istemine de aynı heyet (Daire) bakacaktır ve yeni bir kanıt ileri sürme, farklı bir savunma yapma olanağı kalmadığından – söz ve yol tükendiğinden – yerleşik içtihatlar doğrultusunda farklı bir karar beklenmez. İşte tam da
bu nedenle, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru öncesi tüm hukuk yolları
özde tüketilmiştir (Anayasa md. 148-149). AİHM’nin de benzer yönde içtihatları olup,
AYM de bu ölçütleri kullanacağını belirtmiştir. Bu bakımdan, dosya, karar düzeltimi başvurusu yapılmalı ancak sonucu beklenmeden hızla AYM’ne taşınmalıdır.

Prof. Rennan Pekünlü Hoca’ya dayanışma duygularımızı sunuyoruz.
Bu saldırı nedeniyle erken emekli olarak akademik yaşama veda etmek zorunda kalması da “yeter yaptırım” (!?) olarak görülmedi hocaya.. Benzer konuda önceki cezasının varlığı da şimdikinin ertelenmesini olanaksız kılıyor.

Tek yol hapis!

TBB (Türkiye Barolar Birliği), Hukuk Fakülteleri, Türk Hukuk Kurumu
ve kamuoyunun tüm ilgili kesimlerini göreve çağırıyoruz.

“Türkiye’de laiklik tehlikededir diyemem..” tümcesinin sahibi Kemal Kılıçdaroğlu‘nu da vicdanı ve tarihsel sorumluluğu ile baş başa bırakıyoruz..

Yine Kılıçdaroğlu’nun göz kırpması değil miydi ki, Türban AİHM’nin yinelenen temyiz kararları reddi ile birlikte tüm hukuksal yollarla yasaklanmış, bir insan hakkı olduğu reddedilmiş iken fiilen üniversitelerde önünü açan?? Giderek tüm kamuda..
K. Kılıçdaroğlu bu ağır faturanın başta gelen sorumlularındandır.

**********************

Sayın Prof. Kayıhan Kantarlı’nın bize yanıtı şöyle :

Değerli Hocam,
 
Çaldığımız davullara karşın uyanmamakta kararlı olan akademisyen/aydın çoğunluğuna inat, hak ettiğiniz bir kaç saatlik uykunuzdan vazgeçerek hazırlayarak web sayfanızda yaynladığnız bu son derece anlamlı yazı ile verdiğiniz destek için teşekkürlerimi iletiyorum.
 
Tabii ki, bir de mesajda vurguladığım -bu sürece ilişkin- belgelenmiş ….. suçları ile E.Ü. rektörü, Fen Fakültesi Dekanı ve bunları teşvik eden YÖK var. Rennan Pekünlü hapse giderken …….  ve yargı önünde hesap sorulması konusunu da Pekünlü’ye uygulanan hukuksuzluğun önemli bir ayağı olarak, bu günlerde kamuoyunun gündemine oturtmak gerekiyor.Çünkü bu olayın ardında E.Ü. Rektörünün ikinci kez atanabilmek için Zaman gazetesinin de dahil olduğu ve başarıyla uygulanan  bir senaryo yatıyor. Sizi bu konuda belgelere dayalı olarak bilgiendirmek istediğim dosyayı sonraki mesajımla ileteceğim.

Tekrar teşekkürler iyi ki varsınız

Sevgi ve Sayglarmla
Kayhan Kantarlı (25.7.13)

*************************************
Bu arada Sayın Prof. Pekünlü’den de bir ileti var..
Dik duruşundan ödün yok.. Kendisini gönülden kutluyoruz..
Sayın Ahmet Saltık ve Kayhan hocam,
 
Laiklik ilkesini kollayıp gözeten davranışlarınız, duygu ve düşünceleriniz için her ikinize de çok teşekkür ediyorum. Avukatımın ifadesine göre Yargıtay kararında, “düzeltilmiş” ifadesi varmış. Ancak avukatım, “Düzeltilen şeyin ne olduğunu ancak karar yerel mahkemeye geldiğinde öğrenebileceğiz.” diyor. Ceza onandığına göre, “Düzeltilmiş” şey “laiklik ilkesi” değil! Ancak o onarımı biz yapacağız. Bu evrensel ilkenin onarımını yapmak boynumuzun borcu olacak. 

Her ikinize de sevgiler sunuyorum. (25.7.13)**********************

Bu sitede konuya ilişkin olarak daha önce yayımlanan birkaç yazıya bakılması
uygun olur..

– http://ahmetsaltik.net/prof-dr-rennan-pekunlu-ile-turban-hakkinda-soylesi/
– 
http://ahmetsaltik.net/hepimiz-rennan-pekunluyuz/
– 
http://ahmetsaltik.net/hepimiz-rennan-pekunluyuz/
– 
http://ahmetsaltik.net/okula-turbanli-giren-ogrencinin-fotografini-ceken-profesore-hapis/

Sevgi, saygı ve derin kaygı ile.
24.7.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==========================================

Prof. Rennan Pekünlü Hoca’nın hapis cezası onaylandı!?

Laik Cumhuriyet Sona mı Erdi !

Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve AİHM kararları ile bunların uygulanması için YÖK ve Rektörlük tarafından verilen talimatların gereğini yaptığı için Prof. Dr. Rennan Pekünlü’ye verilen iki yıl bir aylık hapis cezası Yargıtay’da onaylandı (http://www.egedesonsoz.com/haber/Yargitay-onadi-EU-lu-profesore-turban-fisleme-hapsi/846366).

Rennan Hoca’nın fakültesinde sergilenen laiklik karşıtı tabloya (http://www.zaman.com.tr/gundem_dekandan-ozgurluk-adimi_1121125.html) karşın, kendisine verilen talimatların gereğini yerine getirmeye devam ettiği için hapse girecek olması,

  • Laik Cumhuriyet’in sona erdiğinin kanıtıdır!

Asıl yargılanması ve hapse mahkum edilmesi gereken girmesi gereken; 

  • Fakülte dekanlıklarına gönderdiği 5 Nisan 2011 tarihli gizli yazıda  “2008’de
    AKP tarafından çıkarılan fakat aynı yıl Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilen
    5735 sayılı yasayı yürürlükte göstererek öğretim üyelerine yasağın uygulanmaması talimatını verip hem öğretim üyelerini hem de öğrencileri anayasa ve yargı kararlarna karşı suç işlemeye yönlendiren”
     ve arkasından Fen Fakültesi Dekanının dekanlık binası önünde türbanlı öğrencilerle Anayasa ve yargı kararlarına meydan okurcasına verdiği poza göz yuman (http://www.zaman.com.tr/gundem_dekandan-ozgurluk-adimi_1121125.html)
  • Prof. Dr. Rennan Pekünlü hakkında üniversiteden izin alınmadan açılan 2. davanın hazırlık soruşturmasında Cumhuriyet Savcısı’nın sorularına  cevaben gönderdiği 21/11/2012 tarihli  yazıda, yıllardır uygulanan ve yargı kararları gereğince  halen de uygulanması gereken türban yasağını ve buna ilişkin arşivler dolusu belgeleri bilerek yok gösterecek şekilde

1- Rektörlük tarafından Prof. Dr. Esat Rennan PEKÜNLÜ’ye konu ile ilgili bir görev verilmemiştir.

2- Üniversite yetkili kurullarınca öğrenciler hakkında türbanlı bir şekilde üniversite içine girme ya da derslere katılma yasağına yönelik alınan herhangi bir karar bulunmamaktadır.

3- Yüksek Öğretim Kurulu tarafından Üniversitemizde uygulanmak üzere konu ile ilgili bir yasaklama kararını içeren yönerge ve talimat gönderilmemiştir.

diyerek , yargıyı etkilemeye yönelik gerçek dışı bildirimde bulunup Pekünlü’yü kafasına göre yasak uydurup uygulayarak üniversitede kargaşa çıkaran kanunsuz biri olarak göstermeye çalışan;

Ege Üniversitesi Rektörüdür.

Asıl yargılanması gerekenlerden biri de EÜ rektörünün iptal edilmiş anayasa fıkrasını yürürlükte göstererek öğretim üyelerine “türban yasağı uygulanmayacak” talimatı verdiği
söz konusu gizli genelgeyle işlediği suçla ilgili olarak Üniversite Konseyleri Derneği (ÜKD) tarafından İzmir Cumhuriyet savcılığına yapılan suç duyurusuna (
http://www.milliyet.com.tr/eu-rektor-u-icin-suc-duyurusu/ege/haberdetay/13.06.2012/1552920/default.htm)
ilişkin ceza soruşturmasını bir yıldır sonuçlandırmayan YÖK Başkanıdır.

Kayhan KANTARLI
EÜ emekli öğretim üyesi
e-mail: kayhankantarli@gmail.com
Tel: (0532)-6301473
3 attachments — Download all attachments (zipped for

English (US)
GİZLİ GENELGE suç belgesi.pdf
273K   View   Download
ÜKD EGE ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ HAKKINDA SUÇ DUYURUSU.pdf
340K   View   Download
ÜKD SAVCILIK DİLEKÇESİ EÜ REKTÖRÜ HAKKINDA Suç Duyurusu (1).doc
142K   View   Download

Şahin MENGÜ : Oyuna Gelmeyin


Oyuna Gelmeyin

Av. Şahin MENGÜportresi
CHP Eski Manisa Milletvekili

2011 milletvekili seçimlerinden beri Türkiye Tayyip Erdoğan’ın kendisini “Başkan” seçtirecek bir Anayasa yapımını tartışıyor. Tayyip Erdoğan’ın bu ihtirası,
“sivil anayasa” isteniyor, bu anayasa askeri darbenin anayasası safsatası ile halka dayatılıyor.

Üçte ikisi seçilmiş Meclis tarafından değiştirilmiş bir Anayasa’nın askerlerin yaptığı Anayasa diye sunulması ciddiyetle bağdaşmamaktadır.

Asıl istenen, Tayyip Erdoğan’ın hayallerini süsleyen, kendisine seçilmiş “Padişah” statüsü sağlayacak başkanlık sistemini hayata geçirmektir.

Bunun için kendi partisi dışında diğer bazı partilerin veya başka partilerde yer alan milletvekillerinin sayısal olmanın yanında psikolojik desteklerine ihtiyaç duymaktadır.

  • Anlaşılıyor ki, AKP ve PKK görüşmeleri çok evvelden beri
    devam etmekte, bölücü terör örgütünün talepleri de, Tayyip Erdoğan
    ve ekibi tarafından kabul edilmiş bulunmaktadır.

Sadece son günlerde yaşanan para-militer, “öz savunma gücü” biçimindeki PKK’nın “Polis” teşkilatının göreve başlamış olması da fiili bölünmenin göstergesidir.

Devlet, bölgede bulunan jandarma karakollarını tedricen boşaltmaya başlamış,
elinde silah, belinde el bombası bulunan PKK militanlarının boy gösterdiği
militan cenazelerinde, devletin polisi ve jandarması ortalarda gözükmemektedir.
Yani fiilen gerçekleşmiş, en azından hayata geçirilmeye çalışılan bölünme gerçeğini, tek başına göğüsleyemeyeceğini anlayan Tayyip Erdoğan, bu işe Meclisteki
bütün partileri ortak etmeye çalışmaktadır.

Ne Anayasamızda ve ne de TBMM İçtüzüğünde yeri olmayan, “Anayasa Uzlaşma Komisyonu” nun üzerinde anlaşdığı iddia edilen “48 maddeyi yasalaştıralım” dedi.
MHP şartsız, CHP “Başkanlık sistemi önerileri” nin geri çekmesi koşulu ile ve BDP de belli şartlarla bu öneriye destek vereceklerini açıkladılar.

BDP’nin desteği anlaşılabilir bir durumdur. Türk Milleti ile PKK arasına sıkışmış Tayyip Erdoğan’dan, Abdullah Öcalan’la varılmış olan değişiklik uzlaşılarını hayata geçirmesi istenecektir.

CHP Genel Başkan’ı Tayyip Erdoğan’ın başkanlık sisteminden vaz geçmesi halinde “samimiyetlerini göstereceklerini” beyan etmiştir.

Üzerinde anlaşma olduğu iddia edilen 48 madde, daha Türk Halkı ve hatta Meclisteki
bir kısım Milletvekili tarafından dahi tam olarak bilinmezken, TBMM İçtüzüğünde sayılan, partilerin Meclisteki sandalye sayısına göre kurulmuş bulunan, yani AKP lilerin
tek başlarına çoğunluğa sahip oldukları TBMM Anayasa Komisyonu’na gelecektir.
Anayasa değişiklikleri de yasa tasarısı olduklarından, yasa tasarı ve tekliflerinin Komisyonda nasıl görüşüleceğini düzenleyen İçtüzüğün 35. madde hükümlerine tabii olacaktır.

İçtüzüğün 35. maddesi “Komisyonlar, kendilerine havale edilen kanun tasarı veya tekliflerini aynen veya değiştirerek kabul veya reddedebilirler, birbirleriyle ilgili gördüklerini birleştirerek görüşebilirler…….” demektedir.

Yani Anayasa Komisyonu’na “Uzlaşma Komisyonu”nca üzerinde anlaşılan 48 maddeyi görüşme aşamasına geldiği zaman, AKP ve BDP’nin üzerinde anlaştıkları yeni bir Anayasa değişiklik teklifi TBMM Başkanlığına sunulduğunda da Meclis Başkanı geciktirmeksizin gelen teklifi Anayasa Komisyonuna gönderecektir. Anayasa Komisyonunda bu yeni teklif önceden gündeme alınan 48 maddelik teklifle
beraber görüşülmek üzere birleştirilecektir.

İşte oynanmak istenen oyun budur.

AKP ve BDP anlaşarak, başkanlık sistemini ve bunun olmazsa olmazı olan ve PKK’nın da dayattığı, demokratik özerkliği de içeren Anayasa değişikliği
yasa teklifini 110 milletvekilinin imzasıyla sunduğu anda, istenen netice elde edilmiş olacaktır.

Zira artık “biz komisyondan çekiliyoruz” deseniz de bu bir anlam ifade etmeyecektir.
CHP’nin “Başkanlık istemi”n den vazgeçin “Samimiyetimizi görün” söylemi,
Kemal Kılıçdaroğlu tarafından dillendirilmiş olsa da, bunun Partiyi PKK’nın
arka bahçesi haline getirmiş ve bu konularda partiyi yöneten Sezgin Tanrıkulu ve parti içindeki yandaşlarının arzuları olduğu inancındayım.

Tayyip Erdoğan ben “Başkan” olayım gerisi beni ilgilendirmiyor diyor,
PKK “Özerklik şahane gerisi hikaye” diye olaylara bakıyor,
arka bahçenin gülleri de kendilerine verilen görevleri yerlerine getiriyorlar.

Şimdi görev, özgürlükçü, laik, demokrat, Atatürkçü gençliğe ve CHP’de var olduğundan hiç kuşkum olmayan, namuslu milletvekillerine, düşmektedir.

Bunların Tayyip Erdoğan’ın, Abdullah Öcalan’ın ve CHP’deki arka bahçenin güllerinin oyununa gelmemeleri gerekiyor.
http://sahinmengu.blogspot.com/2013/07/oyuna-gelmeyin.htmlhttp://sahinmengu.blogspot.com/2013/07/oyuna-gelmeyin.html(16.7.13)

Levent Kırca : Şişşt Kemal Bey orada mısın, sesimi duyuyor musun?

Sisst_Kemal_Bey_orada_misin

Konuk yazar : Politikada Roller Değişirken / Emre Kongar, 9.6.12/Cumhuriyet

AYDINLANMA

Emre Kongar

ekongar@cumhuriyet.com.tr
9 Haziran 2012, Cumhuriyet

Politikada Roller Değişirken…

Bir bölümü zaten başlamış olan ama medya tarafından görülmeyen, görülmek istenmeyen… Bir bölümü ise yeni ortaya çıkan olaylarla dikkat çekmeye başlayan değişim rüzgârları politikaya egemen olmaya başladı.AKP’nin ve CHP’nin, kamuoyu tarafından algılanan imajları, rolleri ciddi değişimlere uğruyor… İktidar yanlısı medya ne kadar görmezden gelmeye çabalarsa çabalasın, artık bazı gerçekler
su yüzüne çıkıyor.

***

Birinci olarak, statükoya karşı iktidara geldiğini öne süren AKP artık iyice, hem devraldığı hem de kendi yarattığı statükonun temsilcisi durumuna geldi.
Zaten tam hâkim olduğu bürokrasiye ek olarak, devletin, yani ordunun, yargının, üniversitelerin
ve özerk, yarı özerk kurumların tam denetimini ele geçirince, bu kurumlardaki geleneklerin ve kendi yarattığı değişmelerin koruyucusu, savunucusu, statükonun temsilcisi oldu.

İkinci olarak, CHP, iktidar ve iktidar çizgisindeki medya tarafından sürekli olarak suçlandığı haksız eleştirilerden bir ölçüde de olsa kurtuldu, özellikle Kürt sorununun çözümü açısından değişimin öncüsü haline geldi.

Aslında CHP uzun bir süredir değişimin öncülüğünü ve sözcülüğünü yapıyordu ama kimse buna kulak asmıyordu…
Hukuk devleti ve sosyal devlet konusundaki önerileri, eğitim, sosyal güvenlik, insan ve kadın hakları projeleri tam bir değişim programıydı…

Fakat iktidar yanlılarının her türlü sesi bastıran gürültülü korosu bu gerçeği bastırıyordu. Aynı durum Meclis çalışmaları bakımından da geçerliydi:
Örneğin Meclis’e verdiği “faili meçhul cinayetler oruşturması” önergeleri sayısız kez iktidarın oylarıyla reddedilmişti ama kimse bunun üzerinde durmuyordu…

Üçüncü olarak, AKP iktidarının iddia ettiği “değişim” ile aslında demokratik rejimi altüst eden otoriter ve dogmatik bir yapı hedeflediği artık iyice anlaşıldı:
Uludere faciası, kürtaj konusu, 4+4+4 eğitim projesi, THY grevinden sonra gelen grev yasağı, başkanlık rejimi tartışmaları zaten 2010 referandumuyla ortaya çıkan otoriterleşme eğilimlerinin somut sonuçları oldu.

Dördüncü olarak, AKP iktidarı, izlediği genel politikalardaki tutarsızlıkları açısından kamuoyunun güvenini yitirmeye başladı.Kürt sorununun çözümü konusunda Habur’dan Uludere’ye uzanan büyük yalpalama, AB konusunda, tam üyelik müzakerelerinin başlamasından, bugün durma noktasına gelen ilişkilerde görülen büyük değişim, bütün temel politikaları bakımından AKP’ye olan inancı sarstı.
Beşinci olarak, AKP iktidarı, devraldığı veya kendi yarattığı sorunları çözemediği gibi, bu sorunların çözüm çabaları sırasında veya çözümsüzlük noktasına geldiğinde bunların üzerini örtmek için yeni sorunlar üreten bir duruma düştü. Örneğin, Uludere konusundaki büyük fiyasko ve bunun üzerini örtmek üzere başlattığı kürtaj tartışması, durup dururken ülkede yeni gerilimler ve kamplaşmalar üretti.
Altıncı olarak, toplumun en önemli kesimleri olan kadınları, gençleri ve öğrenci velilerini, emekçileri açıkça karşısına aldı.

Kamu işçilerine verilen yetersiz zam, 12 Eylül askeri döneminde bile yasaklanmayan hava taşımacılığındaki grev hakkının yasaklanması, anlamsız ve lüzumsuz bir kürtaj tartışması, üniversiteye giriş sınavındaki söylentiler, ilk ve orta öğretimdeki yeni sorunlar,
AKP’nin geniş kitleler arasında algılanan imajını olumsuz etkiledi.

Yedinci olarak, AKP-Gülen Cemaati ittifakı, iktidar paylaşımı konusunda sorunlar yaşamaya başladı, çatlaklar kamuoyuna iyice yansıdı; güç odağının kim olduğu konusunda kuşkular doğdu.

Sekizinci olarak, hukuk devleti ihlalleri ve yargılamalardaki sorunlar, AKP’ye destek veren
AB ve ABD’de bile artık sabırları taşırdı, uluslararası eleştiriler arttı.

Dokuzuncu olarak, terör gibi, işsizlik gibi, bağımsız ve tarafsız yargı gibi sorunlar çözülemedi, müzminleşti; fatura elbette 10 yıldır iktidarda olan AKP’ye kesildi.

Onuncu olarak, Suriye konusunda ortaya çıkan ciddi bir sıcak savaş olasılığı herkesi korkutmaya başladı.
On birinci olarak, eskiden umutla AKP’ye destek vermiş olan her kesimden vicdanlı bazı yazarlar, yukardaki gerçeklerin ışığı altında iktidarı eleştirmeye başladı.

***

Sonuç olarak AKP, değişimi değil statükoyu, çözümü değil sorunları temsil eden bir rol değişimine uğruyor.

CHP’nin ise eline geçirdiği kendini ifade etmek
ve toplumsal umut olma fırsatını nasıl değerlendirebileceğini zamanla göreceğiz!