Etiket arşivi: her aileye 1 çocuk

HIZLA ARTAN İLAÇ FİYATLARI.. NE YAPMALI??


HIZLA ARTAN İLAÇ FİYATLARI.. NE YAPMALI??

Dostlar,

“Sağlık Ekonomisi” yakıcı bir alan.. Sağlık giderleri sürekli artmakta ve sosyal güvenlik kurumları (Türkiye’de SGK) bu anormal yükselen maliyetleri karşılamakta zorlanmakta. Moneter (parasal) kısıtlamalar sitemi büsbütün zora sokmakta. Oysa asıl çare, koruyucu sağlık hizmetlerine gerçek anlamda önem ve ağırlık vermekte.

Hele kanser sağaltımı, son derece pahalı.
Dünyada her yıl 15 milyonu, Türkiye’de ise 150 bini aşkın insan kansere yakalanmakta; yıllık kanser insidens hızı yüzbinde 200 dolayında.

Bir kanser hastasının sağaltımı yıllık onbinlerce doları aşmakta. Bir yandan yeni kanser olgularının artışı, bir yandan kanserin giderek öldürmeyen süregen (kronik)
bir hastalığa dönüşmesi, sağaltım giderlerini büyük bir hızla artırmakta.

Kanser ilaçları yüksek fiyatlı ve iyi kazanç sağlıyor üretici firmalara.
Yerine konması (ikamesi) olanaksız bir mal olduğu için de fiyatı kolayca artırılıyor.

Önümüzdeki yıllarda kişiye (reseptör yapısına) özel ilaçların kullanıma girmesi bekleniyor ki bu ilaçlar son derece pahalı..

Tüm bu giderleri denetlemenin yolları şunlar olabilir :

hızlı nüfus artışını frenlemek,
“HER AİLEYE 1 ÇOCUK!” ilkesini benimsemek,
çevreyi sağlıklı kılmak,
sağlıklı yaşam biçimleri uygulamak,
erken tanı amaçlı düzenli kontrol muayeneleri ve
– ülkede önceliği KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİNE – TOPLUM SAĞLIĞI’na veren kamusal ağırlıklı sağlık politikaları gütmek..

******

ABD sağlık giderlerinde dünyada açık ara ile rakipsiz olarak 1. sırada.
Yıllık sağlık giderleri 2,7 Trilyon Dolara tırmanmış durumda. Nüfus yaklaşık 300 milyon alınırsa, bu rakam kişi başına yılda 9 bin $ gibi muazzam bir paradır ve ülkemizde neredeyse kişi başına düşen yıllık gelire denktir!

ABD’nin 2,7 trilyon $ / yıl sağlık gideri, tüm Savunma giderleinin 3 katını aşkındır. Ancak bu ülke, sağlık gideri bakımından dünyada açık ara ile rakipsiz olarak 1. sırada iken sağlık düzeyi göstergelerinde 37. sıradadır! Bu çarpıcı olgunun temel nedeni ise, verimsiz kaynak kullanımıdır. ABD hemen tümüyle piyasacı bir sağlık sisteminde kendi yarattığı canavara teslim olmuş durumdadır.

Türkiye ise, şaşılacak biçimde IMF – DB güdümünde, AKP eliyle, Haziran 2003’ten bu yana 10 yıldır, “Sağlıkta Dönüşüm” masalları adı ardında sağlık sistemini
yoz ABD sistemine hem de büyük bir hızla dönüştürmektedir.

Altından kalkılamayacak / kalkılamayan sağlık giderleri ile yüz yüzeyiz..

Uyarmış olalım bir kez daha..

Çare, yukarıda da vurguladığımız üzere;

  • Önceliği KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİNE – TOPLUM SAĞLIĞI’na veren kamusal ağırlıklı sağlık politikaları gütmek..

Aşağıdaki yazı çok düşündürücü ve ders verici..
Üstelik Türkiye ilaçta üretici değil, dışa büyük ölçüde bağımlı koca bir pazar!

Daha fazla bilgi için, SAĞLIK EKONOMİSİ ve Halk Sağlığı (HEALTH ECONOMICS and Public Health) başlıklı ders sunumu yansılarımıza bakılabilir.. (HEALTH ECONOMICS & PUBLIC HEALTH / Sağlık Ekonomisi ve Halk Sağlığıhttp://ahmetsaltik.net/health-economics-public-health-saglik-ekonomisi-ve-halk-sagligi/)

Sevgi ve saygı ile.
Asos, Çanakkale, 6.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

İlaç fiyatları ‘hasta’ etti

Dünya çapında 100’den çok doktor, kanser ilaçlarının pahalılığına karşı harekete geçti. AFP haber ajansının haberine göre, doktorlar yıllık 100 bin dolara ulaşan ilaç fiyatlarına karşı bir mektup imzalayarak, ilaç şirketlerine fiyatları düzenleme çağrısı yaptı.

ABD’de yayımlanan tıp dergisi BLOOD’da yer alan mektupta, ilaç fiyatlarının
en yüksek olduğu ülke olan ABD’de sağlık harcamalarının 2.7 trilyon dolara
mal olduğunu belirtildi.

Bununla birlikte ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) onaylı 12 ilaçtan 11’inin fiyatının yıllık 100 bin dolardan çok olduğunun altı çizildi.

Buna karşılık mektupta,

  • Avrupa ülkelerindeki sağlık hizmetlerinin
    hastaları pahalı ilaç tehlikesinden koruduğuna da değinildi.

Kanser ilaçlarındaki pahalılığı felaket zamanlarında yapılan vurgunculuğa benzeten doktorlar, sağlık hizmetlerinin bütün sektörlerine bu durumu değiştirmek için
diyalog çağrısı yaptı. Yayımlanan mektupta yüksek fiyatların nedeni olarak özellikle ilaçlardaki ‘İmatinib’ adlı etkin madde gösterildi. Kanser tedavisi ilaçlarında yaygın olarak kullanılan bu madde, Novartis’e geçen yıl 4.7 milyar $ gelir sağladı.

Doktorlar, ‘İmatinib’ içeren Glivec’in 2001’de piyasaya sürüldüğünde fiyatının yıllık 30 bin $ olduğunu, geçen yıl ise bu fiyatın 92 bin dolara yükseldiğini söyledi. Aynı ilacın Fransa’da yıllık 40 bin dolara, Güney Kore ve Meksika’da ise 29 bin dolara mal olması örneği verildi.

Novartis şirketi ise ilacın getirdiği yeniliğin kanserin gidişatını değiştirdiğini savundu. (TTB yayını TIP DÜNYASI, sayı 196, Mayıs 2013)

Konferansa çağrı; Enerji ve Çevre İkilemi : YAŞAMIMIZ TEHLİKEDE!

Konferansa çağrı..

Enerji ve Çevre İkilemi : YAŞAMIMIZ TEHLİKEDE!

Dostlar,

Sayın Prof. Dr. Ali Ercan, bu site izleyicilerinin çok yakından tanıdığı bir bilim insanı..

Epey handikapı da var (!) ama biz gene de bizimle paylaşmak istediği birbirinden değerli tüm bilimsel – düşünsel ürünlerini mütevazi web sitemizde yayımlıyoruz.
O’nun bu handikaplarını (!) paylaşmak istiyoruz, biz de üstleniyoruz.

  • En başta bilim namusu!

Onun türevleri

– Yurtseverlik,
Bilimsel akılcılık ve uygulamalı simgesi Atatürk aşkı..

Milyar dolarlık ihalelere imza atan bir görevde Müsteşarlık yaptı.
Mütevazi bir dairesi ve 13-14 yaşında arabası var.
Aylığıyla geçinmeye çalışan bir bilim emekçisi emekli.
Kronolojik yaşının çok önünde bir biyolojik zindeliği var ve koşturup duruyor.
ADD Bilim – Danışma Kurulu Başkanlığını da yıllardır yürütüyor..

Uzatmayalım, yer yetmez, zamanınıza almayalım.. (Ayrıca Ali hoca bana çok kızabilir!?)

Ali hoca çırpınıyor deyim yerinde ise..

  • Dünyamız apaçık bir yıkıma sürükleniyor!
  • Çocuklarımızın değilse torunlarımızin geleceğini yok ediyor
    hatta açıkçası çalıyoruz!
  • Küreselleşme aşamasına varmış yabanıl (vahşi) kapitalizm
    ÇEVRE YIKIMININ başlıca sorumlusu.

Bir an önce uyanmak ve bu yıkımı yavaşlatmak ve çok geç kalmadan durdurmak gerek.

Bu hala olanaklı.. “HER AİLEYE 1 ÇOCUK!” ile başlayabiliriz örneğin..

Daha da akıllı önerileri dinlemek ve sorunun dehşet verici boyutlarını kavramak için çocuklarınızla birlikte konferansa buyurunuz.. Duyuru aşağıda..

Teşekkürler Ali hocam..

Not : Sayın Prof. Ercan bu sunusunu daha önce de değişik kümelere kezlerce yineledi.
Yaprak kımıldamıyor..” diyor. Biz aynı kanıda değiliz; devam Ali hocam, sistemde enerji birikiyor, su birden kaynamıyor. Bu örneği en iyi siz anlar ve kullanırsınız değil mi?

Sevgi ve saygı ile.
3.7.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Konf._duyurusu_Enerji_ve_Cevre_6.7.13

Antarktika gerçeği : Buzullar eriyor..

Dostlar,

Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan hocamız (Nükleer Fizik Uzmanı) bir çevre dostudur..

ANTARKTİKA kıtasında (Güney Kutbu’nda) buzullar eriyor!
Küresel ısınma ya da Küresel iklim değişikliği tüm hızıyla sürüyor..

Önümüzdeki birkaç on yılda deniz su düzeyinin kabaca yarım metre yükselmesi,
dünya ve yaşam için hayal ötesi yıkımların zincirleme gelmesi demektir..

Pek çok yerleşim yeri ve tarım alanını sular basacaktır.

Artık sorun, “sürdürülebilir yaşam” sorunudur.

Mutlaka, küresel ölçekte işbirliği ile etkin ve hızlı önlemler alınması zorunludur.

Bunların da başında devletlerin nüfus planlaması,
ailelerin de aile planlaması geliyor.

  • HER AİLEYE 1 ÇOCUK.. 

Başka çare yok..

Başbakan RTE de acı gerçekleri öğrenmek zorunda..

Ali hocaya kritik uyarısı için teşekkür ederiz..

Sevgi ve saygı ile.
27.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

Değerli arkadaşlar… 

Buzullar erimeye devam ediyor,

Küresel ısınım hız kesmeden sürüyor;
iklimlerin olumsuz değişimi insanlık için çok yönlü yıkımlar (felaketler) dizisini (serisini) tetikleyebilir. 

Bilim söyleyeceğini söyledi yıllardan beri; ama politikacılar,
Hükümetler önlem almamakta direniyor, umursamıyor, ilgilenmiyorlar.

  • Dünya, güle oynaya felakete koşturuyor!

 

Tüm Dünya’da bu duruma neden olan küresel sosyo-ekonomik sisteme öfke duyan  gençlerin yaşamsal tehlike karşısındaki doğal, içgüdüsel tepkisi sokaklara, meydanlara dökülüyor. Bu  tepkiler 68 kuşağının “özgür yaşam” isteminden daha da öte ve temel nitelikte bir istemdir:
  • “Biyolojik Yaşamı sürdürebilmek” istemi .  
Ekte Tosca’nın müziği eşliğinde Antarktika gerçeği
Antarktika. æ

Sevgilerimle.  æ 

 

BESİN KRİZİ KAPIDA MI?!

 

Dostlar,

Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan hocamızı yakından tanıyor bu site okuyucuları.

Sayın Ercan Nükleer enerji uzmanı ve bu konulara haliyle çok duyarlı.

“Çevre ve Enerji” başlıklı konferansının yansılarını bu sitede 22.1.13 günü yayımlamıştık. Bu yansıların özenle, bir kez daha izlenmesinde yarar görüyoruz.

Aşağıda yer verdiğimiz Sayın Ercan’ın yolladığı yazı da bu tezleri desteklemekte..

  • Nüfus artışı ve Küresel İklim Değişikliği artık alarm vermekte..
  • Böyle giderse AÇLIK KRİZİ felaketi kapımızı çalıyor..

Türkiye buğday bile ithal eder durumda!

Bilgiye sunalım :

Dünya Felaketler Raporu / BBC                                :

Ø1 milyar insan yetersiz besleniyor (AÇ!).
ØBu sayıyı aşkın insan aşırı kilolu.
ØUluslararası Kızıl Haç ve Kızıl Aylar Federasyonu’nca yayımlanan raporda,
Dünya nüfusunun yaklaşık % 15’inin (1040 milyon!) açlıkla karşı karşıya oldukları belirtildi.
ØBu sorunu oluşturan nedenler :     * Aşırı nüfus artışı

     * yükselen gıda fiyatları
     * israf
     * dağıtım sorunları…
ØRaporda, Dünyada tüketilen gıdaların yarısını üreten köylülerin ciddi bölümünün açlık çektiğinin altı çizildi.
ØObesite (şişmanlık), pek çok gelişmiş ülkenin sağlık sistemine ciddi yük.
Øİngiltere’de yetişkinlerin ¼’ü, çocukların 1/10’u obez (şişman).
ØHer şey şimdiki gibi sürerse, 2030’da ABD’lilerin yaklaşık yarısının, İngilizlerin ise %40’ının obes olacağı kestiriliyor.
(BBC, 25.9.11)

Başbakan RT Erdoğan ise hala, hiç hesap kitap yapmadan,
hangi akla hizmet ettiği anlaşılmaz biçimde 4-5 çocuk yapılsın istiyor..

Bu düşüncesinin gerekçelerini içtenlikle söylese de biz de öğrensek.

Ya da bu konuda ulusal Demografi Kurultayı düzenlese de enine boyuna tartışsak.

Salt danışmanları ile yetinmese.. karşıt görüşleri de dinlese..

Ülkemize çok yazık oluyor, RT Erdoğan çok ağır tarihsel vebal alıyor..

Bir kez daha uyaralım : HER AİLEYE 1 ÇOCUK..

Ve de özyeterlik hedefli ulusal tarım politikaları!

Başka yolu yok!

Bir kez daha yüksek tonla anımsatalım :

DÜNYAYI KORKUTAN 10 TEHLİKE + Küresel Terör

§OZON KATMANININ DELİNMESİ..
§DÜNYANIN ISINMASI (KÜRESEL ISINMA – İklim değişikliği)
§NÜFUSUN HIZLI ARTIŞI ve DENGESİZ DAĞILIMI
§TEMİZ SU KAYNAKLARININ AZALMASI
§TOPRAK EROZYONU
§ASİT YAĞMURLARI
§NÜKLEER ATIKLAR ve KİRLENME
§ZEHİRLİ KİMYASAL MADDE ATIKLARI
§BALIK POPÜLASYONUNDA AZALMA
§E K O L O J İ K   G E R İ L E M E ! + T e r ö r !

Sevgi ve saygı ile.
17.3.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=======================================

BESİN KRİZİ KAPIDA MI?!


Değerli arkadaşlar, 

Küresel iklim değişikliğinin neden olduğu olumsuz koşullar karşısında, denetimsiz biçimde artmakta olan nüfusunu doyuramayan geri kalmış ülkeler büyük panik içinde.

  • Dünyada nüfus her gün 210 bin kişi artıyor!

  • Türkiye’de de nüfus her gün 3 bin kişi artıyor.

Su ve Toprak yönetimini beceremeyen ülkeler Buğday, Pirinç ve Mısır yetiştirmek için
öbür ülkelerde “toprak kiralamak” yoluna gidiyorlar. Bizde de Anadolu gittikçe kuraklaşıyor.(Küresel ısınım sonucu nornal termodinamik denge sıcaklığı 6,2 derece olan Gezegenimizin ortalama sıcaklığı 15 C dereceye yükselmiş durumdadır) Zaten çok az olan su kaynaklarımız gittikçe azalıyor. (Türkiye’de su 1000 m3/kişi/yıl düzeyindedir; yani dünya ortalamasının yarısından da az!) Afrika ülkelerinde kiralayacağımız topraklara bel bağlıyoruz. Buna karşın hala 3-5 çocuk doğumunu teşvik eden aklıevveller var bu ülkede..

Son zamanlarda değişik dernek ve kurumlarda yaptığım “Enerji ve Çevre” başlıklı  söyleşilerimde  bu konuları (Enerji, su, besin, toprak, nüfus, kriz ve kaos ve öneriler..)  işliyorum.

İngiliz gazetesi The Guardian’ın bu konudaki bir haberi aşağıdadır. æ

________________________
 

The world is closer to a food crisis than most people realise

Unless we move quickly to adopt new population, energy, and water policies, the goal of eradicating hunger will remain just that

  • Lester Brown
    • Lester R. Brown
      president of the Earth Policy Institute and author of Full Planet, Empty Plates: The New Geopolitics of Food Scarcity
    • guardian.co.uk, Tuesday 24 July 2012 12.21 BST
Algeria food riots

Food riots in Algeria in 2008. Photograph: Fayez Nureldine/AFP/Getty Images

In the early spring this year, US farmers were on their way to planting some 96 million  acres in corn, the most in 75 years. A warm early spring got the crop off to a great start. Analysts were predicting the largest corn harvest on record.

The United States is the leading producer and exporter of corn, the world’s feedgrain.
At home, corn accounts for four-fifths of the US grain harvest. Internationally, the US corn crop exceeds China’s rice and wheat harvests combined. Among the big three grains – corn, wheat, and rice – corn is now the leader, with production well above that of wheat and nearly double that of rice.

The corn plant is as sensitive as it is productive. Thirsty and fast-growing,
it is vulnerable to both extreme heat and drought. At elevated temperatures, the corn plant, which is normally so productive, goes into thermal shock.

As spring turned into summer, the thermometer began to rise across the
corn belt. In St Louis, Missouri, in the southern corn belt, the temperature in late June and early July climbed to 100F (32C) or higher 10 days in a row. For the past several weeks, the corn belt has been blanketed with dehydrating heat.

Weekly drought maps published by the University of Nebraska show the drought-stricken area spreading across more and more of the country until, by mid-July, it engulfed virtually the entire corn belt. Soil moisture readings in the corn belt are now among the lowest ever recorded.

While temperature, rainfall, and drought serve as indirect indicators of crop growing conditions, each week the US Department of Agriculture releases a report on the actual state of the corn crop. This year the early reports were promising. On 21 May, 77% of the US corn crop was rated as good to excellent. The following week the share of the crop in this category dropped to 72%. Over the next eight weeks, it dropped to 26%, one of the lowest ratings on record. The other 74% is rated very poor to fair. And the crop is still deteriorating.

Over a span of weeks, we have seen how the more extreme weather events that come with climate change can affect food security. Since the beginning of June, corn prices have increased by nearly one half, reaching an all-time high on 19 July.

Although the world was hoping for a good US harvest to replenish dangerously low grain stocks, this is no longer on the cards. World carryover stocks of grain will fall further at the end of this crop year, making the food situation even more precarious. Food prices, already elevated, will follow the price of corn upward, quite possibly to record highs.

Not only is the current food situation deteriorating, but so is the global food system itself. We saw early signs of the unraveling in 2008 following an abrupt doubling of world grain prices. As world food prices climbed, exporting countries began restricting grain exports to keep their domestic food prices down. In response, governments of importing countries panicked. Some of them turned to buying or leasing land in other countries on which to produce food for themselves.

Welcome to the new geopolitics of food scarcity. As food supplies tighten, we are moving into a new food era, one in which it is every country for itself.

  • The world is in serious trouble on the food front.

But there is little evidence that political leaders have yet grasped the magnitude of what is happening. The progress in reducing hunger in recent decades has been reversed. Unless we move quickly to adopt new population, energy, and water policies, the goal of eradicating hunger will remain just that.

Time is running out.

The world may be much closer to an unmanageable food shortage – replete with soaring food prices, spreading food unrest, and ultimately political instability– than most people realise.

AB’de nükleer santraller alarm veriyor!

Dostlar,

Dün, Prof. Selçuk Erez hocamızın bir “Nükleer Kaza” kurgulu alturka kültürümüzü usta bir alaysılama (ironi) ile işleyen yazısını ve bu yazıya katkımızı sunmuştuk..

Şimdi de AB’de durum ciddi.. Özellikle Fransa.. Ciddi güvenlik boşlukları var ve AB uzman komisyonu özellikle Fransa’yı İVEDİLİKLE güvenlik standartlarını iyileştirmeye çağırıyor..

Ülkemizin durumu ise harap..
Her şey kaza kısmet, Allah’tan geliyor ve kader..
Madencilerimi grizu patlamalarında yanarak “güzel ölüyorlar”..
Ölüm maden işçilerinin kaderinde var.
Askerlik de yan gelip yatma yeri değil..

Ülkemizin Başbakanları, bakanları öyle buyuruyorlar..

Yineleyerek şöyle bağlayalım :

Bu kültür, bu bilim terbiyesi, bu dinci eğitim ile bir ülkede başka ne olabilir ki ?

Türkiye aklını başına almalı.

Türkiye Nükleer Güç Santralı yapımından vazgeçmeli..

Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeliyiz.

Enerji tasarrufu ve nüfus planlaması yapmalıyız.

HER AİLEYE 1 ÇOCUK..

gibi önlemler öncelik almalı..

Bu konuda sitemizde daha önce yayımladığımız birkaç yazımız ve kapsamlı bir power point sunumumuz oldu..
Fukuşima ve Çernobil hakkında da dosyalarımız var..

Yaşamda en gerçek yol gösterici akıl ve bilimdir; imam ve hatipler değil!

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 03.10.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

================================================================================

AB’de nükleer santraller alarm veriyor

Japonya’daki nükleer felaketin ardından Avrupa Birliği’nde stres testinden geçirilen nükleer santrallerin tamamına yakınında güvenlik açıkları bulundu.

Brüksel- AB Komisyonu’nun basına sızan raporunda,

“Stres testi sonuçlarına göre
AB’de nükleer santrallerin neredeyse hepsinde güvenliğin iyileştirilmesi gerekiyor.”
denildi.

18 Ekim’de toplanacak AB zirvesine sunulacak rapora göre, 134’ü aktif olmak üzere toplam 145 nükleer santralin bulunduğu AB’de, gerekli güvenlik iyileştirmelerinin maliyeti 25 milyar Avro’yu bulabilir.

Raporda, elektrik ihtiyacının % 80’ini toplam 58 nükleer santralinden sağlayan Fransa, nükleer güvenlikte en kötü durumdaki ülke olarak gösterildi.

AB Komisyonu, Fransa’dan acilen 19 nükleer santralde standartları yükseltmesini istedi.

AB Enerji Komiseri Günther Öttinger, nükleer stres testi raporunun basına sızması üzerine yaptığı açıklamada,

“Avrupa’da her bir nükleer santralde en üst güvenlik standartlarının mevcudiyetini güvence altına almak için çalışmalıyız.” dedi.

Belçika, denetimlerde ortaya çıkan yoğun çatlaklar ve sızıntı tehlikesi nedeniyle 2 nükleer reaktörünü Ağustos ayında belirsiz bir süreliğine kapatmıştı.

(2 Ekim 2012, Cumhuriyet portal)

SELÇUK EREZ : Nükleer bir kaza

Dostlar,

Selçuk Erez hoca gene ince mizah yeteneği ile Türkiye’de olabilecek olası bir nükleer kaza sonrasını dikkatimize getiriyor..

Kara mizah örneği ve çok acı bir kitlesel bedel..

Bu kültür, bu bilim terbiyesi, bu dinci eğitim ile bir ülkede başka ne olabilir ki ?

Türkiye aklını başına almalı.

Türkiye Nükleer Güç Santralı yapımından vazgeçmeli..

Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeliyiz.

Enerji tasarrufu ve nüfus planlaması yapmalıyız.

HER AİLEYE 1 ÇOCUK..

gibi önlemler öncelik almalı..

Bu konuda sitemizde daha önce yayımladığımız birkaç yazımız ve kapsamlı bir power point sunumumuz oldu..
Fukuşima ve Çernobil hakkında da dosyalarımız var..
Eh artık 6. ayına giriyor sitemiz.
Dosya koleksiyonu 1050’ye yaklaşıyor.
Epey varsıllaştı..

Yaşamda en gerçek yol gösterici akıl ve bilimdir; imam ve hatipler değil!

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 01.10.12

Dr. Ahmet Saltık
NÜSED Üyesi
www.ahmetsaltik.net

NÜSED : Nükleer Tehlikeye Karşı Barış ve Çevre İçin Sağlıkçılar Derneği
(International Physicians for the Prevention of Nuclear War – IPPNW
=====================================================================

Prof. Dr. SELÇUK EREZ

Nükleer bir kaza

www.selcukerez.com
Cumhuriyet Pazar Dergi 30.09.2012

Kanallarda FLAŞ, FLAŞ: Güzelce Nükleer Santralı’nda patlama!
Haberci ışın geçirmeyen giysiler giymiş, kafasına eski dalgıçlarınkini andıran başlık geçirmiş, bakanla telefonda konuşuyor:

Nükleer patlama (Fotoğrafı biz ekledik.. Dr. Ahmet Saltık)

– Üç ölü varmış. Müdür ve elli görevli hastanelere gönderilmiş. Sabotaj diyorlar.
– Sabotaj değil kaza. Hindistan’da da Pakistan’da da oluyor. Takdiri ilahi!.

Yine FLAŞ FLAŞ: Reaktörün müdürü, her türlü müdahaleye rağmen maalesef…
Ekranda müdürün evi. Komşular kapıda, eşi, babası ağlıyorlar.

Uzay kıyafetli haberci, Arçelik robotuna benzemiş:

– Müdür bu konuları pek bilmiyormuş.
– Nasıl olur? Rahmetli yerbilim uzmanıydı. İmam-hatipten sonra açık üniversitede okumuş ve Rusya’da bir ay kurs görmüştü.
– Rusça biliyor muydu ?
– Tercümanı vardı.

Reytingi düşük bir kanalın sadece motosiklet kaskı giymiş habercisi bakanla telefonda konuşuyor. Konuşurken ağzıyla cep telefonu arasında kolonyalı mendil tutuyor:

– Radyoaktif sızıntı varmış? Çevredeki köylüleri başka yerlere taşıyacak mısınız?
– İsteyen gitsin. Bakın 1986’da Çernobil patladığında Karadeniz kıyılarımızda kanser olguları artmıştı ama bugüne kadar bu artışla patlama arasında kanıta dayalı bir bağlantı saptanamamıştır.
– Gerekli araştırma yapılmış mıydı?
– Tüpütak (TÜBİTAK) bu konuda hâlâ çalışmaktadır.
– Danıştay, yürütmeyi durdurma kararı aldığı halde bu santralı neden açtınız?
– Danıştay’ın kararına uyduk: “Bugüne kadar yürüten yürüttü,” dedik birbirimize, bundan sonra Danıştay’ın dediğini yapalım, artık burada kimse bir şey yürütmesin! Hastaneye götürülenler radyasyondan korunmaları için yoğurt yedirilmiş çocuklardır. Bunlar ışından değil yoğurttan zehirlenmişlerdir.
– Peki, bu sabah balıkçılar santralın önünde üç kafalı balıklar avlamışlar.
Bunlar da mı yoğurttan?
– İki tanesini incelemesi için Tüpütak’a yolladık.
– Sorumlular kim? Kılıçdaroğlu, “Bakan istifa etsin!” diyor.
– PKK ağzıyla konuşuyor! Farkında değil: Suçlu birkaç saat önce yakalandı:
Rus tercümandır. Broşürü yanlış çevirerek Müdürü yanılttığı anlaşılmıştır. Ergenekon’la bağlantısı araştırılıyor.
– Öneriniz?
– Güzelceliler çocuklarını ve tavuklarını beş gün içerde tutsunlar. Beş gün sonra bahçenizdeki sebzeleri yiyebilirsiniz; ancak hela çukurlarınızın duvarlarını en az
1 metre kalınlığında çimento ile güçlendirmeniz ve tuvalete her gidişinizde,
orada kalanın üstüne iki kat beton dökmeniz gerekir.

Cam damacanalar..

Cam Damacana sağlıklı ve güvenilirdir, petlere yeğlenmelidir.. (Dr.Ahmet Saltık)

Dostlar,

Bu sitede şebeke suyu, su hijyeni ve güvenliği, damacana sular, İSKİ ve ASKİ’nin skandalları, dönen arkaplan oyunlar.. hk. epey yazı yazdık (bkz. site arşivi).

Şebeke suyuna ek olarak damacana sular kullanılacaksa, “cam damacana” önerdik.

En azından;

– PET ile gelen suyun cam damacanaya aktarılmasını
– Mikrobiyel kirlenme riskinin yüksekliği nedeniyle pompa düzeneği kullanılmamasını
(basit bir salıncaklı düzenekle damacana eğilerek su alınmasını..)
– Suyun güneş görmeyen serin yerde saklanmasını.. önermiştik.

Anadolu Cam Sanayi de konuyla ilgilenmiş ve aşağıdaki yazıyı basınla paylaşmış, bizim e-iletimize de
özellikle yollamştır. İçeriğine katıldığımız bu yazıyı paylaşalım istiyoruz.

AMA;

Kamudan

– Sağlıklı, güvenilir-hijyenik
– Sürekli – kesintisiz
– Uygun fiyatlı (yoksullara gerekirse sübvansiyonlu)
– Tüm verileri saydamlıkla kamuoyu ile paylaşılan
– Şebeke kaynaklı “içme-kullanma” suyu sağlanması istemimizden asla vazgeçmeden;

Bu konuda kamu yetkesinin (otoritesinin) yapacağı hataların hukukumuzda “kusursuz sorumluluk” bağlamında olduğunu akıldan çıkarmadan..

Suyu çok ama çok tasarruflu kullanarak, her aileye 1 çocuk ile yetinerek, su kaynaklarımızla ilgili ulusal sağlık planları yaparak.. Küresel ısınmayı, kuraklığı unutmadan, tarımda akıllı sulama ile..

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 9.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
==================================================================

Cumhuriyet Bilim Teknik 07.09.2012

İlginç SORULAR

Cam damacanalar

Soru: Su damacanalarının plastik yerine cam olması sağlık yönünden daha mı iyi?

Yanıt: Kaynak: Anadolu Cam Sanayi A.Ş. 1327. sayıdaki “Ambalajlı Sular Ne Kadar Güvenilir?”
başlıklı yazıyı yanıtlıyor:

Cam ambalajla içeriği ne olursa olsun herhangi bir plastik ambalajın sağlık açısından karşılaştırılması,
her iki malzemenin doğasında bulunan hammadde ve katkı maddeleri gereği mümkün değildir. %100 geri dönüşebilen çevre dostu cam, yapısı bakımından da insan sağlığı açısından tartışma yaratacak maddeler içermeyen bir üründür. Çeşitli sektörler için üretilen cam ambalajlar, yüzlerce derecelik sıcaklıkla sterilizasyona
tabi tutulabilirken, cam damacanaların yüksek sıcaklıkta yıkanamayacağı savı gerçeği yansıtmamaktadır.

Kaldı ki; gıda sanayisinde meyve suyu, ketçap, salça gibi sıcak dolum gerektiren ürünlerin yanı sıra, meyve suyu, turşu, süt, bira gibi pastörizasyon gerektiren ürünler, cam ambalajdaki sebze, et-balık konserveleri ve ecza sektöründe kullanılan cam ambalajlar gibi sterilizasyon gerektiren ürünler 300 derecelere ulaşan sıcaklıklarda son derece güvenli bir biçimde kullanılmaktadır.

Su sektöründe kullanılan geri dönüşlü cam veya PET ambalajlar için ise çok yüksek sıcaklıklarla gerçekleştirilen “sterilizasyon” söz konusu değildir. Bu tesislerdeki yıkama işlemi, durulama, alkali su ile yıkama, tekrar durulama, dezenfeksiyon ve ardından yine durulama şeklinde sıralanmaktadır.

Yıkama işlemi ise Sağlık Bakanlığı yönetmeliklerine uygun olarak, damacanaların 55 derece ve üstü sıcaklığa tabii tutularak yıkanmasıyla yapılmaktadır. Farklı sektörlerde yüzlerce derecelik ısıya tabi tutularak sterilizasyona tabi tutulan cam ambalajın 55 derecede hasar göreceği savı gerçekçi değildir.

Yalnızca, doğa ve çevre dostu bir ürün olan camda da ürünün yapısı gereği dikkat edilmesi gereken husus, damacananın maruz kalacağı “ani sıcaklık farkıdır”. Çatlama yaşanmaması için yıkama işleminin yapıldığı ortamla damacananın yıkandığı su arasındaki ısı farkının 42 dereceyi geçmemesi gerekmektedir. Yani cam damacananın 55 derecelik sıcaklıkta yıkama işlemi için ortam sıcaklığının 13 derece olması yeterlidir.
Böyle bir ortamda yapılan 55 derece ve üzeri yıkama işlemlerinde cam damacanalarda hiçbir çatlama sorunu yaşanmayacaktır.

Damacana suyu, cam şişe veya testi gibi kaplara aktarılmalı mıdır?

İyi bir yıkama ve dezenfeksiyon sistemi olan dolum tesislerinde su otomatik olarak doldurulduktan sonra sızdırmaz şekilde kapatılır ve bu noktadan sonra dış ortamdan herhangi bir mikrobiyolojik bulaş beklenmez. Ancak, plastik ambalajlarda bulunan sularda sıcaklık değişimleri ve bu sıcaklığa maruz kaldıkları sürelere bağlı olarak gerek gaz gerekse su buharı geçirgenlikleri meydana gelebilir.

Ayrıca, plastik ambalajlarda kullanılan malzemenin kendisinden muhafaza ettiği ürüne kimyasal madde geçişi olabilmektedir. Bu oranlar, ulusal ve uluslararası yasal düzenlemelerle denetim altında tutulmaktadır.

Bu açıdan bakıldığında, tüketim süresi içinde suyun temiz bir cam kapta muhafaza edilmesi önerilebilir.

Cam şişe sağlıklı mıdır?

Sağlıklı ambalaja öncelikle tanım getirmek gerekmektedir. Sağlıklı ambalaj, hiçbir biçimde muhafaza ettiği ürünle tepkimeye girmemelidir. Dış ortamdan mikroorganizma, koku, gaz, su buharı geçirmemeli yani gözenekli olmamalıdır. Bu koşulları sağlayan ambalaj malzemesi sağlıklıdır. Cam ambalajlar tüm bu özelliklere sahiptir.

Pek çok sektörde olduğu gibi, su sektöründe de kullanılan çevre dostu cam damacanalar en sağlıklı ambalaj malzemelerindendir.

Niyagara Şelalesi / Niagara Falls..

Başta aşırı nüfus artışı, kendi hatalarımızla Dünyayı yaşanmaz kıldık. Küresel ısınma bir yeryüzü cehennemi.. Hızla, geç kalmadan tersine önlemler almalıyız. Sitemizde dün de bu soruna ilişkin 2 dosya koyduk.. İnceleyelim, paylaşalım ve uygulayalım..

niagara_falls

KÜRESEL ISINMA ÇEVRE POLİTİKALARI ve TÜRKİYE YÖNETİMİ / Global Warming, Environmental Policies and Misgoverning of Turkey

Dünya Sağlık Örgütü : Küresel Isınma yüzünden her yıl 150 bin insan ölüyor..
Doğa geri tepiyor.. Vefasız, değerbilmez yerleşiklerinden (sakinlerinden) intikam mı alıyor? Doğaya hükmedilmez; kuralları ve işleyişi bilimsel yöntemlerle öğrenilir ve uyum sağlanır.. Ayrıca 7 milyar nüfusu da bu gezegen kaldıramıyor. Her aileye 1 çocuk!.. Tasarruflu yaşam, bisiklet, yürüyüş, israf yok..

KURESEL ISINMA _CEVRE_POLITIKALARI_ve_TURKIYE_YONETIMI