Halk Sağlığı, tüm toplumun sağlığını korumak ve geliştirmek yaklaşımını temel ilke olarak kabul eden ve insanların yaşam süresini uzatmayı ve daha nitelikli bir yaşam sürmelerini hedefleyen bir bilim, beceri ve uzmanlık dalıdır.Halk Sağlığı Uzmanları, toplumun sağlık düzeyini, gereksinimlerini, var olan ve gelişebilecek sağlık sorunlarını ve nedenlerini saptamak, çözümler üretmek, halk sağlığı programlarının oluşturulması ve yürütülmesini sağlamak üzere yetiştirilmiştir ve koruyucu hekimlik alanında uzmanlaşmıştır.İçinde yaşadığımız pandemi, özellikle son zamanlarda iklim krizi ile daha da belirgin hale gelen yangın, sel gibi afet ve acil durumlar, bunların yanı sıra bölgemizdeki savaş ve şiddet ortamı nedeniyle ülkemizin yoğun bir dış göç akımına maruz kalmış olması Halk Sağlığı biliminin önemini daha da artırmaktadır. Tüm bu durumlarda toplumun sağlığının korunması ve geliştirilmesi, süreçlerin doğru yönetilmesi ancak Halk Sağlığı biliminin ilkelerinin gözetilmesiyle mümkün olacaktır. Bunun sağlanabilmesi için Halk Sağlığı Uzmanlarının görev tanımlarına ve liyakat esasına uygun biçimde istihdamı büyük önem taşımaktadır.Bu çerçevede HASUDER tarafından 6-9 Eylül 2021 tarihleri arasında bir dizi çevrimiçi etkinlik düzenlenmiştir. Ekinlikler “zoom” ve “youtube” kanalı üzerinden gerçekleştirecektir. Etkinlikler için gerekli linkler her gün ayrıca duyurulacaktır.
Etiket arşivi: Halk Sağlığı Uzmanları
Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) : Sağlık Bakanlığına çağrı..
Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) : Sağlık Bakanlığına çağrı..
Sağlık Bakanlığı İl/ilçe Müdürlükleri Yönetici Sözleşmeleri konusundaki basın bildirimiz ektedir.
Saygılarımızla.
HASUDER Yönetim Kurulu
*****
SAĞLIK BAKANLIĞI İL/İLÇE MÜDÜRLÜKLERİ
YÖNETİCİ SÖZLEŞMELERİ İLE İLGİLİ BASIN BİLDİRİSİ
23 Şubat 2019 tarihinde Dernek olarak gerçekleştirdiğimiz “Uzmanlık Eğitimi, Hizmet Sunumu ve Mesleki Gelişim Bütünleştirme Çalıştayı Raporu”nda ve Sağlık Bakanlığı’na ilettiğimiz sonuçlarda HalkSağlığı Başkanı, Başkan Yardımcılığı, birim sorumlusu, ilçe sağlık müdürü ve birim sorumlusu atanmasında Halk Sağlığı Uzmanlarına öncelik verilmesinin gerekliliğine vurgu yapmıştık.
Bakanlıktan talep ettiğimiz Halk Sağlığı uzmanlık envanterinin elimize henüz ulaşmamış olması nedeniyle, Temmuz 2020 itibari ile sahada çalışan Halk Sağlığı Uzmanları Çalışma grubumuzun çıkardığı envanter sonucu, Bakanlığın Halk Sağlığı Uzmanlık tanımı kapsamında uzmanlarımızın ne kadar değerlendirildiğini bir kez daha gözlemlemiş olduk:
Türkiye genelinde;
Kamuda çalışan 453 Halk Sağlığı Uzmanı vardır.
81 ilin hiçbirinde İl Sağlık Müdürü olarak görevlendirilmiş Halk Sağlığı Uzmanı yoktur.
974 ilçede İlçe Sağlık Müdürü olan Halk Sağlığı Uzmanı sayısı 32,
Toplum Sağlığı Merkezi Başkanı ise 18’dir.
İl Sağlık Müdürlüklerinde Halk Sağlığı Hizmetleri başkanı olan 5 Halk Sağlığı Uzmanı,
başkan yardımcılığı yapan 10 Halk Sağlığı Uzmanı bulunmaktadır.
Halk Sağlığı Uzmanı; sağlık düzeyini, sorunlarını, nedenlerini ve sağlık gereksinmelerini saptayan, sağlık politikaları geliştirerek çözümler üreten, bu programların yürütülmesinde görev alan ve sağlık hizmetlerinin her kademesinde yöneticilik yapan hekimdir.
Aldığı koruyucu hekimlik, epidemiyoloji ve istatistik eğitimi de –geçirmekte olduğumuz koronavirüs pandemisi göz önüne alınarak– özellikle halk sağlığı başkanlık ve başkan yardımcılıkları ile bulaşıcı hastalıklarla ilgili birimlerin ve ilçe yöneticiliklerinde halk sağlığı uzmanlarına öncelik verilmesi gerektiğini hatırlatmalıdır.
25 Ağustos 2017’de Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkartılan 694 KHK ile Sağlık Bakanlığının teşkilatında yapılan değişikliklerle İl-İlçe Sağlık Müdürleri, bağlı birimlerinin yönetimlerinden sorumlu Başkanlıklar ve “uzman” tanımı ile eski şube müdürlükleri kapsamında çalışan sağlık personelleri sözleşme ile çalışmaya başlamıştı.
- Bu kapsamda, ilgili sözleşmelerin yenilendiği duyumunu aldığımız şu dönemde, atamaların görev tanım ve yetkinliklerin göz önünde bulundurularak yapılması ve ülke genelinde yapılan atamaların deneyim ve yetkinlikleri belirtilerek paylaşılmasını talep ediyoruz.
Arz ederiz.
Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER)
KORONA SALGINI İLE İLGİLİ GÜVENİLİR BİLGİ KAYNAKLARI ve AKP İKTİDARINA ÖNERİLER
KORONA SALGINI İLE İLGİLİ GÜVENİLİR BİLGİ KAYNAKLARI
ve AKP İKTİDARINA ÖNERİLER
Değerli Sitemiz İzleyicileri,
Yaşadığımız küresel salgın ile ilgili güncel ve güvenilir bilimsel bilgiye erişmek önemli..
Sitemizde elden gelen çabayı gösteriyoruz..
Bizim de çalıştığımız Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi web sitesi bu bağlamda oldukça değerli.
www.medicine.ankara.edu.tr
adresinin düzenli olarak izlenmesini öneririz. Aşağıdaki poster bir örnek..
Bu sitede ayrıca kısa filmlere de erişmek olanaklı.
http://www.medicine.ankara.edu.tr/2020/03/17/79028/
http://www.medicine.ankara.edu.tr/2020/03/17/79010/
Yeni Corona Virüs Hastalığı (Covid-19) ile ilgili bilgi alınabalecek siteler.
- T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI
https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/covid19
Bu site, Sağlık Bakanlığı’nın HALK SAĞLIĞI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ resmi / kurumsal sitesidir.
Salgınların yönetimi, Tıp Dalları içinde “Halk Sağlığı Uzmanları” nın bilimsel sorumluluğundadır. Dolayısıla Sağlık Bakanlığında kilit sorumluluk Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünündür.
Sağlık Bakanlığının, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği – HASUDER ile çok sıkı kurumsal işbirliği içinde olması zorunludur.
Bilim Kurulu’nda bildiğimiz ölçüde tek 1 Halk Sağlığı Uzmanı vardır; oysa tam tersine, bu Kurul esas olarak Halk Sağlığı Uzmanlarından oluşmalı, gerektiğinde balka dallar çağrılmalıdır.
- DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ (DSÖ / WHO / OMS)
https://www.who.int/health-topics/coronavirus
- HASTALIK KORUMA ve KONTROL MERKEZLERİ / CDC, (ABD)https://www.cdc.gov/coronavirus/2019-ncov/index.html
- TÜRKİYE ENFEKSİYON HASTALIKLARI VE KLİNİK NMİKROBİYOLOJİ UZMANLIK DERNEĞİ (EKMUD)
https://www.ekmud.org.tr/
- KLİNİK NMİKROBİYOLOJİ UZMANLIK DERNEĞİ
https://www.klimud.org/
*****
Ayrıca bizim uzmanlık derneğimiz olan HALK SAĞLIĞI UZMANLARI DERNEĞİ – HASUDER web sitesi ve bu amaçla özel olarak hazırlanmış bir web sitemiz de var :
www.hasuder. org.tr ve www.korona.hasuder. org.tr
Unutulması ki; Anayasanın 135. maddesi uyarınca özel yasa ile (6023 sayılı yasa) kurulan ve Anayasada “kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu” olarak tanımlanan, bizim de doğallıkla üyesi olduğumuz Türk Tabipleri Birliği‘nin
www.ttb.org.tr
adresli kurumsal web sitesinde sorunun hem tıbbi hem de ekonomo – politik boyutlarını irdeleyen bilimsel kaynaklara erişilebilir. Dün, 18 Mart 2020 günü Erdoğan’ın yaptığı toplantıya TTB’nin çağrılmaması asla bağışlanamaz. Hem ulusal birlikten söz edeceğiz, hem de ülkenin yasal hekim birliğini dışlayacağız, utandırıcıdır!
* Ne yazık ki Sağlık Bakanlığı yeterince saydam değil..
Örneğin korona olgularının hangi illerde olduğunu bilmiyoruz. Oysa örneğin ABD, tüm eyaletlerde olgu ve ölüm sayılarını saydamlıkla yayınlıyor web sitelerinde.
Meslektaşımız, Çocuk Hekimi Sağlık Bakanı Dr. Fahretttin Koca bu gün TBMM’de bilgi verdi, soruları yanıtladı epey geç de olsa..
Temel sorunlardan biri şudur :
Türkiye sayısal yeterince korona testi yapmamıştır..
Bu bağlamda çoooook gecikmiş ve kritik zamanlar heba edilmiştir..
Oysa Singapor, Honkong, Güney Kore, Tayland.. ve koskoca Çin bu bağlamda baştan beri çok atak olmuşlardır.
1. Çok sayıda test uygulayarak hastalara – taşıyıcılara erken tanı koymuşlardır.
2. Erken tanı konan taşıyıcı ve hastalar toplumdan ayrılmış (izolasyon, tecrit, karantina..) ve sağaltımları (tedavileri) yapılmıştır..
Gerçekte reçete yalındır ve DSÖ Genel Başkanı Dr. Thedros G. Adhenom’un ustaca özetlediği üzere 3 T formülüdür..
Sağlık Bakanlığı, ilk olgunun bildirildiği 31 Aralık 2019’dan bu yana geçen 2,5 ayda gerekli lojistik hazırlığı yapmamış, yapamamıştır..
Korona testi, Sağlık Bakanı’nın bu gün TBMM’de açıkladığı üzere şu güne dek toplam 10 bin dolayında uygulanmıştır. Bu sayı olağanüstü yetersizdir, belki de 10 milyon kişide yapılmalıydı! Örneğin 21 bin Umre ziyaretçisine bile test yapılmış değildir, bu kişilerin büyük çoğunluğu, bağışlanmaz bir hata ile ülkeye dağılmışlardır.
Testin maliyeti çok yüksek değildir, ülkeler bu amaçla on milyarlarca Dolar kaynak ayırmaktadır. Türkiye’de hala 18 ilde testin yapılabilir olacağından söz etmektedir AKP iktidarı..
Çok üzücüdür.. 81 ilde derhal yapılabilir olmalıydı, 2,5 ay içinde bu hazırlık yapılmalıydı.
Cerrahi maske, yoğun bakım yatakları, sahra hastaneleri.. gibi lojistik eksikler giderilmeliydi.
Oysa öğrenci yurtları boşaltılarak karantina yerleri yapılmıştır.. Salgın uzarsa ve karantina altına alınması gereken nüfus daha da artarsa ne yapılacaktır? Üniversitelerde eğitim, yurtlar kullanılamayacağı için başlatılmayacak mıdır??
Sonuç olarak :
- Politik olmayan gerçek bir beka sorunu ile yüz yüzeyiz..
- Türkiye bu sorunla baş edemez ise AKP iktidarı da yerle bir olur..
- Gerçek anlamda BİLİMSEL AKILCILIK – SAYDAMLIK – Politik DÜRÜSTLÜK kaçınılmazdır..
AKP = Erdoğan‘ı ve iktidarını, Sağlık Bakanını ve Bakanlığını bir kez daha uyarmak isteriz..
Başka yol yok; BİLİMSEL AKILCILIK – SAYDAMLIK – Politik DÜRÜSTLÜK dışında!
43 yıl kıdemli bir hekim,
40 yıllık Halk Sağlığı Uzmanı
33 yıllık Halk Sağlığı Öğretim Üyesi
Sağlık Hukuku Uzmanı (MSc)
ve Mülkiye de okumuş (BSc) 65+ yaş bir T.C. Yurttaşı sorumluluğu ile bilgi ve ilgiye sunarız.
Bu dosyadan sonra, Korona salgını ile ilgili 3 sayılı güncelleme raporumuzu yazacağız sitemizde..
- 23 Mart 2020 Pazartesi saat 21:00’de Halk TV’de canlı yayında birikimlerimizi sunacağız..
Sevgi, saygı kaygı ama umut ile. 19 Mart 2020, Ankara
Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com
Halk Sağlığı Uzmanları Seslerini Yükseltmelidirler
Halk Sağlığı Uzmanları Seslerini Yükseltmelidirler
Prof. Dr. Necati Dedeoğlu
Emekli Halk Sağlığı Öğretim Üyesi
Ülkemiz zor günlerden geçiyor. Bir yandan tüm topluma dayatılan gericilik, ortaçağ karanlığı, öte yandan giderek artan
eşitsizlik, işsizlik, yoksulluk. Bütün bunların üzerine eklenen
baskılar, anti-demokratik uygulamalar, adaletsizlikler.
Toplumun ruh ve beden sağlığı örseleniyor,
Ülkemizde olanlar en çok hekimleri etkiliyor; hem bu çarpık düzenin meslekleri açısından yaşattığı sıkıntılar hem de halkın sağlık sorunlarının doğrudan hekimlere yansıması nedeniyle.
Bir şeyler yapılması gerektiği açık ama kim yapacak, ne yapacak?
Bence “Kim?” sorusunun karşılığı “Hekimler“dir.
Hekimler meslekleri gereği insanla uğraşırlar, sağlık sorunlarıyla her gün boğuşurlar,
toplumsal sorunlara duyarlıdırlar.
Elbette hekimler arasında da öncülüğü Halk Sağlığı Uzmanları alacaktır.
Çünkü onlar sağlık sorunlarının toplumsal kaynağını daha yakından görmektedirler.
Çünkü onların öbür hekimlerden daha çok toplumu aydınlatma, önderlik etme görevi vardır.
Peki, Halk Sağlığı Uzmanları ne yapmalılar?
Yaşanan iş cinayetlerini, çevre cinayetlerini, sağlık hizmetlerindeki aksaklığı saptayıp
bunları duyurması elbette gereklidir ama yeterli midir?
Halk Sağlığı Uzmanı hekimler bu olayların temelinde yatan sosyo-politik etmenleri de belirleyip, bunları açıklamalı, yetmez, bunlarla mücadele etmelidirler.
Bu işleri becerebilecek eğitimi almış; Ekonomi, Toplumbilim, Toplum Eğitimi.. gibi disiplinlerde yetkinleşmiş olmak, hekimler arasında Halk Sağlığı Uzmanlarını
öne çıkarmaktadır.
Bir HES inşaatının çevreye vereceği zararı saptayıp, halkı bilgilendirmek, yürüyüşlere katılmak, yargıya başvurmak çok bir etki yapmamaktadır. 1 yerde başarılı olunsa 5 yerde sonuç alınamaz. Her yerde başarılı olunabilse bile bu kez bir nükleer santral, SİT Alanı içinde
bir turistik kuruluş, atıklarını göle akıtan bir fabrika… gündeme gelecektir.
Halk Sağlığı Uzmanı, hükümetlerin bütün bu çevre politikalarının altında yatan
temel amaçlarının ülkeyi ve bu ülkede yaşayan insanlarını yerel ve dış kaynaklı
sermayenin sömürüsüne açmak olduğunu bilmelidir.
Önemli bütün halk sağlığı sorunlarını yaratan da zaten hükümetlerin bu görevidir.
Çevre sorunları da, iş sağlığı sorunları da, sağlık örgütlenmesi sorunları da
bu sermayeci tutumun sonucudur.
Kapitalizmin sömürüye dayandığı ve sağlığa zararlı olduğu 1850’lerden beri bilinmektedir.
Halk Sağlığı Uzmanı, bütün öbür hekimlerden önce, sivrisinekle değil bataklıkla mücadele etmelidir.
Yazılarımızda, konuşmalarımızda, derslerimizde
– kapitalizm,
– emperyalizm,
– sosyalizm,
– sömürü,
– sınıf… gibi kavramlara değinmek zorundayız.
Yalnızca cinayeti gösterip katili saklamak ahlaki değildir.
Bizleri “Politika yapmak” ile suçlayacaklardır. Elbette politika yapmalıyız.
Sağlık alanında şu anda yapılanların hepsi politik, ideolojik değil mi?
Ben yaşamım boyunca “politik” bir Halk Sağlığı Uzmanı oldum.
Gözlerim daha mesleğimin ilk yılında, Erzurum’un köylerindeki sefaleti görünce açıldı,
bir daha da kapanmadı. Ben,
Halk Sağlığı Uzmanlarının hepsinin ilerici, adil, sermayeden değil
emekten yana olmasını bekliyorum.
Aynı biçimde cesur olmalı, doğru bildiklerini söylemekten çekinmemeli,
baskıdan yılmamalıdırlar.
Bu karanlık ortamda örgütlenelim, birbirimize ve öbür hekimlere destek olalım.
Laiklik, eşitlik, adalet, demokrasi, barış, sağlık konularında sesimizi yükseltelim,
mücadeleye bizler önderlik edelim.
Yoksa hiçbir şey değişmeyecek ve gelecek kuşaklar Halk Sağlığı Uzmanlarının üstlerine düşeni yapıp yapmadığını sorgulayacaklardır.
=====================================================
Dostlar,
Değerli meslektaşımız, Halk Sağlığı Uzmanı ağabeyimiz, örnek bilim ve eylem insanı
Sayın Prof. Dr. Necati DEDEOĞLU‘nun çok önemli çağrısını paylaşıyoruz.
Türkiye Halk Sağlığı Uzmanları’nın meslek – uzmanlık derneği olan
Halk Sağlığı Uzmanları Derneği – HASUDER iletişim ortamına yollanan bu iletiyi
aynen paylaşıyoruz..
Biz de 1977’den bu yana 38 yıllık hekimlik meslek yaşamımızda,
35 yıllık Halk Sağlığı Uzmanlığı dönemimizde hemen hemen aynı çizgide olduk.
Bir eklemeyle; Yüce ATATÜRK’ün Anadolu Aydınlanma Devrimi’nin içten – sadık bir savunucusu – eylemcisi olduk. Hep ama hep bedeller ödedik, ödemekteyiz, ödeyeceğiz de….
Bu web sitesini yıllardır yürütüyoruz büyük güçlüklerle, bedellerle..
Arada Ankara Üniversitesi’nin akademik elemanlarının e-iletişim ortamında 6 bini aşkın
çalışma arkadaşımızla paylaşıyoruz. Sitemizde 50 dolayında yazımız biriktikçe ayda 1-2 kez gibi bu paylaşımı yapıyoruz..
ADD Genel Başkanı hanımefendi, yazılarımıza – etkinliklerimize Genel Merkez webinde
yer vermiyor.. Dilekçelerimize de yanıt vermiyor… Oysa bir yüksek yargıç kendileri..
Aklımıza 3 olasılık geliyor :
1. Yazı ve etkinliklerimizin içeriğini paylaşmıyor iseniz
sizin ATATÜRKÇÜLÜK anlayışınız nasıl bir şeydir?
2. İçerik sorunu yok ise neden engelliyorsunuz, size seçimlerde potansiyel rakip olmasın diye
adını unutturmak mı istiyorsunuz?
Bu sıradan durumuyla ADD ve web sitesi, şu kritik koşullarda üzerine düşeni yapıyor mu??
3. Yoksa siz çok özel bir misyon mu yerine getiriyorsunuz???
Ve de bu sorulara, dilekçelere yanıt vermeyerek / veremeyerek nereye koşuyorsuuz??
*****
İşte böyle Necati ağabey…
Gericillikle – akıldışılıkla ve akılsız karşıtları = dolaylı yandaşlarıyla
evrensel savaşım sürüyor, sürecek..
Kaç vakte dek, bilemiyorum.. Sanırım hiç durmayacak..
Senin de durmadığın gibi..
Yıllarca çooook nitelikli Halk Sağlığı hizmetleri verdin bu caaanım ülkeye..
Halk Sağlığı bilimlerine çok değerli bilimsel katkılar koydun..
Emekli oldun ama yüreciğin insan – emek – yurt sevgisiyle çarpıyor hala..
Köşende, ayağını uzatarak oturamıyorsun..
Aydın sorumluluğu böyle bir şey olmalı…
Rahmetli yazarımız – ozanımız Rıfat Ilgaz, “AYDIN MISIN?” adlı şiirini şöyle bağlıyordu..
Tam çağı ise başlamanın doğan günle
Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden
Her satırında buram alın teri
Her sayfası günlük güneşlik
Utanma suçun tümü senin değil
Yırt otuzunda aldığın diplomayı
Alfabelik çocuk ol
Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol
*****
Emeğini ve eylemini saygı ile selamlıyorum Necati Ağabey..
Sevgi ve saygı ile.
04 Şubat 2015, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
Yaızının tümünün pdf biçimi :
Prof._Necati_Dedeoglu’na_Yanit
Edirne Valisi; kanser uyarısı yapan doktoru görevden aldı
Edirne Valisi, kanser uyarısı yapan doktoru görevden aldı!
Dostlar,
Uz. Dr. Dilek Tucer‘i Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki 1988 – 2004 arasında geçen 16 yıllık öğretim üyeliği (tıp öğretmenliği) döneminden tanırız. Çalışkan, titiz, zarif bir insandır. Tıp Fakültesini başarıyla bitirdikten sonra sınavla kazandığı İç Hastalıkları Uzmanlık eğitimi almış sonra da yine sınavla kazandığı üst uzmanlık / yan dal olarak Mide – Bağırsak Hastalıkları (Gastroenteroloji) dalında 3 yıl daha eğitim alarak, tez yazarak “ileri uzman – yan dal uzmanı” olmuştur.
Konuya ilişkin bize ulaşan e-iletilerden bir-ikisi aşağıda..
*******************
- Sizin o doktor hanım dediğiniz bir gastroentorologdur. Beş yıllık dahilye ihtisası üstüne üç yıllık bir süper ihtisas sahibidir. Şu ülkede bundan çok okumuş insanlar sayıyladır. Bir uzman hekimin uyarıları bile kulaktan dolma bilgi sayılıyorsa,
yıkılsın bu dünya. Kime güveneceğiz. İmamlara, milletvekillerine, başbakana, cumhurbaşkanına güvenebilir miyiz? Doğrusu benim bu kafiye zerre kadar güvenim yoktur.Ve ayrıca, velev ki, bu hanım yanlış, yanlı beyanda bulundu. Buna bile hakkı vardır. Yanlış ya da yalanın ayıracı nedir? Hükumet mi, valiler mi ölçü olacak?Peki bu uzman doktor hanım beyanda bulundu ve diyelim ki birileri de zarar gördü.
Peki kimler bunlar? Neden bunlar ortada yok da vali neden kendi kendine durumdan görev çıkarmış? Çiftçilerin kooperatifleri yok mu? Bırakın meslek örgütlerini, tek bir çiftçi bile yok mu, kendini anlatacak?
Konuşamaz mıydı bir çiftçi o güzel Trakya şivesiyle?Uluorta açıklamaymış.
İfade özgürlüğü nasıl olacak peki?
Uluorta ifade edemedikten sonra nasıl bir özgürlüktür bu?
İzin mi alınacak, valilik mi izin verecek?
Bırakın lütfen, partizanlığı, fanatizmi.
Onun bunun izniyle ifade özgürülüğü olmaz.İfade özgürlüğünün devlet memurları için sınırlanmasının bile bir sınırı vardır.
Askeri, polisi, MİT görevlisini anlarım, ama doktor konuşur.
Konu Halk Sağlığıysa özellikle konuşur.Rusya’da Çernobil olayında gördük.
Japonya’da Fukuşima olayında yaşadık.
Türkiye’de yüzlerce kez tanık olduk.
Kamu görevlilerinin gerçekleri halktan gizleme geleneği vardır.
Bu türden yerlerde özellikle aydınların ve bilgiye sahip olanları sorumluluğu vardır.Sizinki kraldan çok kralcı olmaktır.
Devlet halk içindir.
Kamu görevlilerinin suçlarını, ihmallerini, “devleti koruyoruz” diye
halka rağmen korumak gayretkeşlikten başka bir şey değildir.Bir halk sağlığı olayını halktan gizliyorlar. Bu kadar basittir.
Oraj POYRAZ
*********************
Dansöz bunlar.
Meğer doktor açıklamasından dolayı değil de, gelişi güzel basına bilgi vermesinden dolayı görevden alınmış. Basın ne işe yarar.
Fikir ve ifade özgürlüğü nedir?
Devlet memurları kul mudur, köle midir?
Amir nedir, yetkileri nereye kadar uzanır?
Ve en önemlisi toplumun bilgi edinme hakkı ne olacak?Ve şunu belirtmek isterim : Eğer dindar denilen toplum bunu oyluyor ve onaylıyor ise kanser olmayı bin kere hak etmiştir.********************Vali, kanser uyarısı yapan doktoru görevden aldı
Engin ÖZMEN-
Ali Can ZERAY EDİRNE,(DHA)15 Eylül 2014EDİRNE’de Kamu Hastaneleri Birliği’ne bağlı Devlet Hastanesi’nde Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Dilek Tucer, düzenlenen basın toplantısında Ergene Nehri’nin suladığı alanlarda yetişen pirinçlerin kansere yol açabileceğini söylediği gerekçesiyle Edirne Valisi Dursun Ali Şahin tarafından görevinden alındı.
Vali Şahin, doktoru açıklamasından dolayı değil, gelişi güzel basına bilgi vermesinden dolayı görevden aldığını açıkladı.Edirne Devlet Hastanesi’nin belirli aralıklarla çeşitli uzman hekimler aracılığı ile halkı bilgilendirmek amacıyla düzenlediği basın toplantısına katılan Gastroenteroloji uzmanı Dr. Dilek Tucer, 9 Eylül günü basın mensuplarıyla bir araya geldi. Bilgilendirme toplantısında uzmanlığı olan şifalı otlar adı altında kullanılan bitkilerin, bilinçsiz ve yanlış kullanımından dolayı kanser tehlikesine sebep olabileceğini anlatan Dr.Tucer, daha sonra gazetecilerin sorusu üzerine Ergene Nehri’ndeki kirliliği ve çevresine verdiği zararları,“Trakya bölgesinde Ergene Nehri gibi bir sorun varken yalnızca otlar açısından değil, yediğimiz öbür ürünler konusunda da büyük bir kanserojen etkisi var. Trakya bölgesi için bu çok önemli bir sorun.
Özellikle pirinç üretiminde önde gelen bölgelerden birisiyiz. Otları bir kenara bırakıyorum, pirinçte de neredeyse tüm Türkiye’ye bizden dağıtım yapılıyor. Bir otun nereden ve nasıl toplandığı çok önemli, Ergene’yi özellikle söylüyorum çünkü biz organik tarıma yönelmeye başladık ve gastroenterolojik açıdan da Trakya bölgesinde kolon ve mide kanseri özellikle
son yıllarda artmış durumda. Bunda tabii yalnızca Ergene rol oynamıyor. Çernobil’den etkilenen bölgeler arasında Karadeniz’den sonra Marmara Bölgesi geliyor zaten. Bu konu hakkında aslında bilimsel bir çalışma yok.
Türkiye’de bildiğim kadarıyla yapılan iki büyük çalışma var. Bu çalışmalar bir hekim tarafından yapılan çalışmalar değil. Özellikle Halk Sağlığı Uzmanları tarafından yapılan bir çalışmada ve yabancı kaynaklı bir çalışmada da Çernobil faciasının Trakya bölgesindeki etkilerinden çokça bahsedilmekte. Gözümüzle de bunu görüyoruz.” diye anlattı.
VALİ GÖREVDEN ALDI, SORUŞTURMA AÇTIAçıklamaların basında yer alması üzerine Edirne Valisi Dursun Ali Şahin, Dr. Dilek Tucer hakkında soruşturma açılması talimatını vererek görevinden aldı. Edirne Kamu Hastaneleri Birliği’ndeki tek Gastroenteroloji uzmanı olan Dr. Dilek Tucer yerine Kırklareli’nden bir hekim görevlendirildi. Edirne Valisi Dursun Ali Şahin, Dr. Dilek Tucer’in ‘gelişi güzel basına bilgi vermesi’nden dolayı görevinden aldığını
ifade ederek şunları söyledi:“Doktoru görevden aldık, pirinçler kanser yaptığından diye değil.
Pirinçler kanser yaptığını hangi bilimsel ortamda açıklanmış ki?
Kanser yapmış. Gelişi güzel basına bilgi vermesinden dolayı görevden aldık. Başka bir şey değil. Açıklamalarından dolayı değil.
Açıklamaları bilimsel değil. Kendiliğinden bu şekilde açıklama yapması, izin almadan bu işlere giriştiği için görevden aldık.
Bu konuyla ilgili çalışma başlattık, bakanlıktan gelen müfettiş çalışmasını sürdürüyor. Kırklareli’nden gelen bir doktor O’nun yerine göreve başladı.”DOKTORLAR KARARA TEPKİLİ
Edirne Tabip Odası Başkanı Dr. Ertuğrul Tanrıkulu ise
Dr. Dilek Tucer’in soruşturma tamamlanmadan görevinden alınmasına tepki gösterdi. Tucer’in hekimler arasında gurur kaynağı olan bir hekim olduğunu kaydeden Tanrıkulu;
“Öncelikle şunu söyleyeyim, liseden sonra 6 yıl Tıp okuyorsunuz, 4 yıl dahiliye uzmanlığı yapıyorsunuz,
3 yıl da bunun üzerine Gastroenteroloji uzmanlığı yapıyorsunuz. Bakın 13 yıl liseden sonra eğitim alıyorsunuz. Dilek Tucer’in bir basın açıklaması yüzünden görevden alınması bizi gerçekten üzmüştür. Dilek hanımın her zaman yanındayız ve destek veriyoruz. Buradan bir şey de açıklamak istiyorum Kamu Hastaneleri Birliğinin ayda bir açıklaması var,
bu yönetimin izniyle bir yapılan açıklaması.
Zaten yönetim bunu kendisi istiyor. Kamu Hastaneleri Birliği Devlet Hastanesi Hekimlerini ayda bir halkı bilgilendirmek üzere bir toplantıya davet ediyor.
Bu son olayda Dr. Dilek Tucer’in yine yönetimin istediği bir mekanda yaptığı bir basın açıklamasıdır.
İzinsiz bir basın toplantısı değildir.” diye konuştu.
MÜFETTİŞ SORUŞTURMAYA BAŞLADI
Edirne Valisi Dursun Ali Şahin’in talimatıyla görevinden alınan
Dr. Dilek Tucer ile ilgili Sağlık Bakanlığı’ndan istenen müfettiş kente gelerek incelemeye başladı. Tucer’in hekim arkadaşları da sosyal medya üzerinden tepkilerini dile getirerek soruşturma tamamlanmadan görevden alınması kararını protesto etti.********************Dostlar,
Bu tür soruşturmalarda gerek başhekimliğimniz ve sağlık müdürlüğü görevimiz, gerek Türk Tabipleri Birliği ve Üniversitede çeyrek yüzyılı aşan hocalık görevlerimizde çoook bulunduk. Diyelim ki izin alınmadan basına açıklamada bulunuldu.. Niçin görevden el çektirirsiniz? Bir yandan yönetsel soruşturmanız sürer, öbür yandan soruşturma yürür. Atılı suç bu denli ağır mıdır ki görevden el çektiriyorsunuz? Dr. Dilek hanım görevde kalsaydı sözde suç kanıtlarını mı değiştirecekti? Kimilerine baskı mı yapacaktı?
Görevden alınmasında hangi üstün kamu yararı ve hukuksal gerekçe vardır?
İmam Hatipli 4 aylık Edirne Valisi yanlış yapmıştır.
Yetkilerini aşmış ve hukuku zorlamıştır.
Yapılan işgüzarlıktır, terör estirmedir..Vali, 657 sayılı yasanın kimi ilkel hükümlerini (Md. 15) katı bir baskıcı – antidemokratik – özgürlükçü olmayan ve hoşgörüsüz anlayışla uygulamıştır. Yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına bilgi veya demeç vermek (657 md.125/B-m) 17.09.2004 tarih ve 5234 sayılı 17.09.2004 tarih ve 5234 sayılı yasayla, 657 sayılı Yasada yapılan değişiklikle, eylemin karşılığı Kınama olarak tanımlanmıştır.
Kınama, Uyarıdan sonraki en hafif disiplin cezasıdır.
Eylem ile önlemin ya da yaptırımın dengeli olması gerekir. Görevden elçektirmenin hiçbir hukuksal, akla uyar yanı ve gerekçesi yoktur. Kaldı ki, açıklamanun yasal zemin ve zamanda yapıldığını Edirne Tabip Odası Başkanı Dr. Ertuğrul Tanrıkulu açıklamaktador.
AYRICA :
- Sanık “türbanlı” olsaydı, İmam Hatipli Edirne Valisi
bunu yapabilir miydi??Ayrıca yaş 64.. Seneye emekli olacak Vali,
neden katı – yasakçı despot yolu seçer? 657’nin ve
bağlı disiplin yönetmeliğinin bu anti-demokratik hükümlerinin daha üstün hukuk normları karşısında
bir anlamı yoktur.Doktorların halkın sağlık eğitiminden sorumlu olduklarını biliyoruz. (Dünya Sağlık Örgütü tanımı)
4 yıllık Hukuk eğitimli Vali çok ayıp etmiştir,
hiç şık değildir yaptığı.. Biz hekimler, bu tür davranışların ruhsal arkaplanını çok net biliriz.
Yazar ve söylersek ayıp olur, çok ağır kaçar.Hele hele Valinin partisi AKP yasaklara karşı, ileri demokrasi düzeni getirirken (!?).. Ergene havzasındaki tehlikeli kirliliğin sağlık sakıncaları ile ilgili olarak Trakya Üniversitesinde çok sayıda bilimsel çalışma yapılmıştır. Vali isterse bunları Üniversite kendisine sunar.
Trakya pirinçlerinde, yumurtalarında, piliç dokularında DİOXİN adlı toksik-karsinojen maddenin varlığını biz Gıda derslerimizde yıllardır anlatmaktayız.
Yöneticiler genelde halktan saklarlar.. Örnekler öyle çok ki.. Çernobil dönemi bakanlarından Hüseyin Cahit Aral “çaylarımız radyasyonsuzdur..” diyerek TV’lerde çay içerek halka yalan söylemişti. TAEK‘ten emekli uzman arkadaşlarımızın bize aktardıklarına göre, Çernobil sonrası ölçülen radyasyon 10 birim ise halka 1 (bir) birim olarak açıklanmıştır. Benzer biçimde Dilovası‘nda çevre araştırması yapan ve kanser ölümlerinin 3 kat arttığını açıklayan Halk Sağlığı hocamıza Kocaeli Belediye başkanı “şarlatan” demiş ve açılan davada hapis cezası almıştı..Öte yandan Valini açıklaması içerik olarak da çelişkilidir. İHL’li Vali bir yandan basına izinsiz açıklama nedeniyle “görevden aldık” derken, öbür yandan da “açıklaması bilimsel değil.. nerde kanser verisi..?” gibisinden kendi uzmanlık alanını aşan gerçek dışı bildirim yapmaktadır. Hazin bir durumdur.
Vali, bu soruşturma sonrasında dava edilerek tazminata mahkum edilebilir.
Anayasa md. 90 / son fıkra bağlamında düşünce ve onu ifade özgürlüğü, çok sayıda uluslararası sözleşme ile temel insan hak ve özgürlüğü kapsamında iç hukuka TBMM’ce usulüne uygun olarak maledilmiştir ve bunlar iç yasalarla çeliştiğinde üstün hukuk normlarıdır.AİHM’nin de AİHS’ni uygularken İHL’li valinin işgüzarlıkla uyguladığı keyfi yaptırımların iç hukuktaki sıradan dayanaklarını dikkate alacağını hiç ama hiç sanmıyoruz. Dr. Tucer ve Edirne Tabip Odası, TTB desteği de alarak sorunun peşini bırakmamalıdır. Valinin hukuk dışı keyfi eylemi, bir bumerang gibi geri dönerek kendisini vuracaktır.
- Dileriz Sağlık Bakanlığj denetcisi hemen göreve iade kararı verir ve gerekirse yönetsel soruşturma sürer. Verilebilecek en ağır ceza KINAMA’dır çünkü.. Bu olası ceza için sanığı görevden alarak peşinen cezalandırmak kabul edilemez. Ayrıca Dr. Dilek Tucer
bu hastanede tek Gastro-enteroloji uzmanıdır. Halkı O’nun uzmanlık hizmetinden yoksun bırakmaya hiç kimsenin hakkı olamaz. Kırklareli’nden uzman istenmesi de bu ayıbın farkında oluştur. Ancak bu kez, Edirne’den çok daha küçük bir kent olan Kırklareli’nde 2. bir Gastro-enteroloji uzmanı kaldığını
hiç sanmıyoruz.Vali durup dururken terör estirmiştir.
İçişleri bakanlığınca kendisi soruşturulmalıdır.
Bu da bizim Bakanlıktan istemimiz hatta
suç duyurumuzdur.
Sevgi ve saygı ile.
16.9.2014, AnkaraDr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net