Etiket arşivi: Dr. Ceyhun BALCI

Vatan Partisinin SURİYE ZİYARETİ


SURİYE ZİYARETİ

portresi

 

 

 

 

Dr. Ceyhun BALCI
https://cumhuriyetciyorum.wordpress.com/2015/03/03/suriye-ziyareti/, 3.3.15

emperyalizme_ve_terore_karsi_birlikte_direnecegiz_h64211_5daaa

  • Türkiye, vatan ve millet sevgisinden yoksun bir iktidar önderliğinde yakın tarihinde rastlanmamış bir karmaşaya yuvarlanmış bulunuyor.

Irak’la başlayan güney komşularımızdaki yangın Suriye’nin de içine çekilmesiyle yayılmış oldu. Böylelikle Irak’taki dilimleme çalışmalarına Suriye eklendi.

Ege Denizi’ndeki 16 dolayında adacık ve kayalığın Yunanistan tarafından ele geçirilmesi karşısında sessiz kalabilen yetkililerimizin, Şam’daki Emevi Camisi’nde namaz kılma sevdaları Süleyman Şah Karakolu’nun yitirilmesiyle sonuçlanmış oldu.
Çok daha kötüsü gerek Irak ve gerekse Suriye’de yaratılmış olan emperyalist güdümlü karmaşaya verdiğimiz destekle kendi iç ve dış güvenliğimizi de tehlikeye düşürmüş olmamızdır. Komşu Suriye’ye terör ihracatı yapmanın getirdiği onursuzluk da cabası!

İktidar ve onun gizli ortağı HDP bu karmaşadan rahatsızlık duymuş gibi görünmemektedir. Özellikle HDP, kundaklanan Suriye’de oluşan boşluktan yararlanan eşkıyanın kurduğu kantonlarla utanç değil tersine övünç duyduğunu saklama gereği duymamaktadır.
Türkiye’nin iç ve dış güvenliği birlik ve dirlik içinde bir Suriye’yi vazgeçilmez gereklilik olarak dayatıyor. Başka deyişle Suriye ile dayanışma içinde olmak yalnız Suriye halkına değil Türk halkına da mutluluk sağlayacak çok önemli bir girişimdir.

İşin ilginci bu yaşamsal ve onursal girişim TBMM’de grubu bulunan partilerden değil de
çiçeği burnunda Vatan Partisi’nden gelmiştir.
Vatan Partisi öncülüğünde hem partilileri hem de partili olmasalar da konuya duyarlıları kapsayan bir heyet birkaç gündür Suriye’dedir!

Bugün Beşşar Esad’la görüşen heyetin çok önemli ve anlamlı bir girişime imza attığının
altını çizmek gerekir. Bu girişim Türkiye’nin yararına bir eksikliği gidermesinin yanı sıra, emperyalist saldırganlık karşısında vatan savunması yapmakta olan komşu Suriye ile dayanışma bakımından da anlamlı ve önemlidir!

Yurtta barış, dünyada barış! ilkesinin gereği yerine getirilmiştir.
Bu girişim TBMM’deki “dörtlü koalisyon”un ipliğini pazara çıkartması bakımından da
yararlı olmuştur.
Önümüz seçim!
TBMM’de 5. bir partinin varlığının da çok yararlı olacağı görülmüştür!

==================================

Dostlar,

Meslektaşımız Dr. Ceyhun Balcı‘ya özlü ve yerinde içerikli yazısı için teşekkür ediyoruz.

Elbette içeriğini de paylaşıyoruz..

Sevgi ve saygı ile, 04.03.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

STRAZBURG’DA BİRLEŞME: BİRLEŞTİK!


STRAZBURG’DA BİRLEŞME :

BİRLEŞTİK!

082912-ermeni-yalanlar-ortaoretim-okullarnda-1


Dr. Ceyhun BALCI

28.01.2015, İzmir

portresiTarihimizin önemli bir dönüm noktasında hep birlikte
güzel bir sınav verildi!

Adı Perinçek-İsviçre Davası olsa da gerçekte
Türkiye’nin emperyalizmle davası söz konusuydu.

 

Bugün, Strazburg’dan yansıyan tablo bunun çok ama çok iyi algılandığını kanıtladı.
Türkiye’den gidenlere eklenen, Avrupa’nın hemen her ülkesinden Türkler Strazburg’da
bu davayı izlemenin yanı sıra “birleşme”yi yaşama geçirmiş oldular.
İşini gücünü bir yana bırakıp Strazburg’a koşanlar özveriyle ve
kendi olanaklarıyla var oldular mahkeme önünde!

Bir ulusu kendine getirmiş olması, tek yumruk yapması bakımından da önemli olan
bugünkü buluşma bizim dışımızdakilere de önemli bir ileti vermiş oldu!

“Türk Milleti Ölmedi!”

Birleştik!” demiştim! Birleşme Türkiye’nin olmak ya da olmamak sorunudur.
Kime ve neye karşı kimler birleşecek sorusunu da kısaca yanıtlamakta yarar var!
Öyle ya, “birleşme” hemen her kesimin ağzındaki sakız!
Sözü dolaştırmadan verelim yanıtı!
Çok değil bir hafta kadar önce kendilerine “Hrant’ın Dostları” adını takan ama
Hrant’ı zerre kadar anlamamış oldukları her hallerinden anlaşılan bu insanların
“Yüzleşme” çağrısının yanı sıra, sorunu Türk-Ermeni çelişmesine indirgedikleri gözlemlenmişti.

Oysa, sorunun çözümü halkların, ulusların birbirine düşürülmesinde yatmamaktadır.
Ne yazıktır ki; Ermeniler bu konunun öznesi değil, nesnesi konumuna düşürülmektedir.
Bu ve benzeri gruplar bir sorunun çözülmesinden çok egemen güçlerin hedeflerine varması yolunda payandalık işlevi görmektedirler.

Gerçek şudur     :

Ermeni Soykırımı savlarıyla bir yandan Ermeni ve Türk ulusları karşıtlaştırılırken
öbür yandan da emperyalizmin işi kolaylaştırılmaktadır.
Asıl çelişme göz ardı edilmemelidir!
XX. yüzyılda denenip de başarılamayan Türklerin teslim alınması işlemi bu kez
XXI. yüzyıl başında bir kez daha denenmektedir.

Dünya görüşü, siyasal eğilimi ve başkaca farklılıkları ne olursa olsun
Türkiye’de yaşayan herkesin ve elbette dünyanın dört bir yanındaki Ermenilerin de
bu gerçeğin farkına varmaları önde gelen gerekliliktir.

Ermenilerin, Türkleri; biz Türklerin de Ermeni ulusunu incitici ve aşağılayıcı söylemlerden
uzak durması yaşamsal önemdedir.

Karşıtımız birbirimiz değil emperyalizmdir!

Bugün Strazburg’da bir araya gelen Türkler olgun, ağırbaşlı ve taşkınlıktan uzak tutumlarıyla
bu bilince sahip olduklarını ortaya koymuş oldular.

Birleştik, hem de en doğru yerde diyebiliriz onurla, gururla ve kıvançla!

AYDINLIK Gazetesinde Anadilde Eğitim Tartışmaları..


AYDINLIK Gazetesinde Anadilde Eğitim Tartışmaları..


Anadilde eğitim başlığı altında süren tartışmaya iki usta
Ataol Behramoğlu ve Nihat Genç de yazılarıyla katılmışlar.

Bir de Diyarbakır merkezli bir kuruluşun görüşleri paylaşılmış.
Öncelikle, bu tartışmada anadil öğrenilmesin / öğretilmesin gibi bir görüş yok!
Ancak, eğer bilgisizlikten kaynaklanmıyorsa, anadilde eğitim istemlerinin
zannedilenden de kapsamlı bir içeriğe sahip olduğunu anımsatmakta yarar var.
Örnek verelim!
Anadilde eğitim denildiği zaman matematik, coğrafya ya da fen bilgisi dersini
o dilde vermek gibi bir durum söz konusu olacaktır. Şimdilerde Kürtçe öne çıkıyor. Ama, bu bakımdan Türkiye’de Kürtçe’nin yalnız olmadığı kolaylıkla söylenebilir.
Lazca, Pomakça, Boşnakça, Arnavutça, Gürcüce ilk akla gelenler.
Andığımız bu dillerin bir bölümünün eğitim alanındaki yeterliliği tartışmalıdır.
Bu yetersizlik bu dillerin ayıbı değildir.
Öte yandan, bu anlamda yeterliliği olsa da
  • Resmi ortak dil dışında eğitim konusunda ısrarcı olmak
    açık bir bölünme istemidir
    .
Hiç kuşkusuz bu da bir görüştür ve tartışılabilir.
Ancak, bu istemin dolaylı yollardan değil de açıkça dile getirilmesi gerekmez mi?.
Dr. Ceyhun Balcı

http://www.aydinlikgazete.com/guendem/51863-kurtce-egitim-dili-olabilir-mi.html

=================================================

Evet dostlar,

İzmir’den meslektaşımız Dr. Ceyhun Balcı yukarıdaki kısa değerlendirmeyi yapıyor.

Verdiği erişkeden AYDINLIK‘taki tartışmalara ulaşmak ve yazıları okumak olanaklı.

Bu yararlı tartışmalardan sitemize alıntılar yapıyoruz arada.
Biz de bir makale ile katkıda bulunduk :

“Tekirdağ’da Bir Kürt Düğünü Bir de Sünnet! Ve Çağrıştırdıkları..”
(http://ahmetsaltik.net/2014/09/21/27383/
)

Bakılması, paylaşması dileğiyle..

Sevgi ve saygı ile.
24 Eylül 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Dr. Ceyhun BALCI : Fazıl Say – Gürer Aykal ve..


FAZIL SAY

fazıl say

Kendisine ölümcül darbeler vuran baltaya ağacın serzenişi:

“Hiçbir şeye yanmam da, sapın bendendir!”

O’nu uzun uzadıya anlatmanın gereği yok! Bir “müzik dahisi” demek O’nu kestirmeden tanımlayabilecek özlü bir niteleme olur! Piyano virtüözlüğüne eklenen besteciliğiyle Türkiye kadar dünyada da tanınan bir kişiliktir.

Bu yanıyla gördüğü ilgi O’nu gezginleştirmiş durumda.
Türkiye’den çok, dünyanın çeşitli yerlerinde bulunduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

O’nu önemli kılan ve gündemde tutan bir başka özelliği,
ödünsüz ve yürekli aydın tavrıdır!


Her şeyden önce bir özgür insan olarak gösterdiği duruşla özdeşleşmiş bir kişilik olarak boy göstermektedir müzikteki yetkinliğinin yanı sıra!

Türkiye’nin aydınlık ve çağdaş yüzüdür!
Oy gücüyle karanlığı, ahlâksızlığı ve çağdışılığı yerleşikletirenlerin boy hedefi
olmasında şaşılacak durum yok!


Sosyal medyadaki bir paylaşımı üzerinden din düşmanlığıyla etiketlenen Fazıl SAY, şimdilerde bir kez daha gündemde!

Üstelik bu kez müzik ortamından uzak tutulması girişimleri söz konusu!
Antalya’daki Piyano Festivali’nin sonlandırılması ve dolayısı ile Fazıl Say’dan
uzak durulması bu kentimize bir dönem aradan sonra bir kez daha egemen olan
gerici anlayıştan beklenen yaklaşım olarak görülmeli!


Borusan Filarmoni Orkestrası’yla olan Fazıl Say birlikteliğinin sona erdirilmesi de
bir başka ilginç güncel gelişme olarak gündeme girmiş durumda!


Uzaklaştırıcı ve yok sayıcı girişimlerle Fazıl Say’ın değerinden bir şey yitirmesi
elbette ki söz konusu olamaz!


Bu gibi kaba yaklaşımlar olsa olsa O’nun Türk izleyicilerden uzak tutulması,
daha da doğrusu yurttaşlarının ondan yoksun bırakılması anlamı taşır.
Toplamda ülkemiz için kötü bir nottur! Bizlerin duyarsızlığını yansıtır!


Fazıl Say olayında önemli ayrıntı çok daha çarpıcıdır. Her iki olguda da olayın gerisindeki adın Gürer Aykal olması göz ardı edilecek gibi değildir.
Keşke olmasaydı!

Aynı konumda ve safta olması gerekli bir başka değerli müzik insanının
Fazıl Say’a yönelik bu girişimlerin içinde yer alması üzücüdür!


Kuşku duyulmasın ki, günü ve zamanı geldiğinde benzer kaba yaklaşım
Gürer Aykal için de söz konusu olabilecektir.


Ağaç, balta öyküsüne dönecek olursak; Türkçemizde bir de “baltaya sap olmak” deyişi vardır! Olumlu bir ifadedir. Ama, baltaya da böyle sap olunmamalıdır!


Öyle değil mi?


Dr. Ceyhun BALCI
03.09.2014

===============================================

Dostlar,

Meslektaşımız Dr. Ceyhun Balcı, Fazıl Say’a dönük sanat düşmanı politik baskıyı işliyor. Dünya çapında bir yeteneği görmezden gelerek adeta infaz etmek..

Borusan Filarmoni Orkestrası
durup dururken Fazıl Say’a desteğini (sponsorluğunu) neden keser ki?? Herhalde “Alo Fatih” örneği bir talimat almış olsa gerektir..

Koskoca Borusan Holding durumu (gördüğü politik baskıyı!)
kamuoyu ile paylaşsa ve dik dursa.. İktidar kendisini frenlemez mi?
Neden böyle yapılmaz da bir diktatör yaratılır?

AKP iktidarında Türkiye’yi çağdışılaştırmak için ne varsa yapılıyor..
Sanatın içine tükürmek isteyen Belediye başkanları, tiyatroda cak cak sakız çiğneyen başbakan kızları ve kaprislerine kurban edilmek istenen tiyatro sanatçıları, Kars’ta Afgan yobazlar gibi heykel yıktırmalar, İstanbul AKM’nin yıllardır kasten kapalı tutulması, Ankara AKM’nin (Atatürk Kültür Merkezi) adeta panayır – pazar yeri gibi kullanılması ve Demokles’in kılıcı gibi dayatılan TÜSAK yasa tasarısı…

Tüm bunlar çağdaş Türkiye’ye hiç ama hiç yakışmıyor.
Türkiye bu kuşatmaları da aşar.. Biraz gecikir AYDINLANMA savaşımı.
Fakat bu tür eylemlerin sahipleri insanlık tarihine çoook ayıplı olarak geçerler.

AKP kadrolarının ve hele hele destekçisi kimi aydın ve sanatçıların,
kültür – bilim insanlarının davranışlarını gözden geçirmeleri için fazla zamanları yok..

Fazıl Say direnmeli, bizler O’na destek olmalıyız..
Gürer Aykal gerçekten bu olayın içinde ise derhal geri çekilmeli biz öz eleştiri vererek.

Sevgi ve saygıyla.
5.9.2014, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

DÜNYA KUPASI SAHİBİNİ BULDU : ALMANYA.. BAŞARININ ARDINDA NE VAR??


Dostlar,

Değerli meslektaşım Dr. Ceyhun Balcı İzmir’den yazıyor..
20. Dünya Futbol Kupasını 4.kez alan Almanya’nın başarısının ardında ne var??

Sabır, sebat, son 88 yılda 10. ulusal takım sorumlusu olmak??

Ya da “Bu gün sünnet yarın deniz!” saçmalığına yabancı bir sebat kültürü mü??

Okumalısınız..

Teşekküler sevgili Ceyhun..

Sevgi ve saygı ile.
15.7.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=============================================

DÜNYA KUPASI SAHİBİNİ BULDU : ALMANYA..
BAŞARININ ARDINDA NE VAR??

fb löw

JOACHİM LÖW

Almanya XX. Dünya Kupası’nda 4. şampiyonluğuna ulaştı.

İşin hiç anlamadığım teknik yanına girecek değilim. Ayrıca, her şey olup bittikten sonra bunları konuşmanın bizlere özgü olduğunu düşünenlerdenim. Onun yerine,
bu başarı tablosundaki önemli bir portreye değinmek çok daha anlamlı olacaktır!

Joachim Löw 2006 Dünya Kupası’nda Klinsmann’ın yardımcısı sıfatıyla Almanya’nın başındaydı. 2010 ve 2014’te takımın baş yetkilisiydi. Doruğa sonuncuda erişti.

images

Başarı açlığı, ivedilik arz eden biz Türklerin ölçüsü boşuna

  • “Bugün sünnet; yarın deniz!”

değildir.

Biraz geriye gidelim!

Bugün dünya futbolunun doruğuna tırmanmış olan Almanya’nın başındaki Löw’ün 1998’de Fenerbahçe’nin başında bulunduğunu unutanlara anımsatalım!

Bugün sünnet yapıp, yarın denize sokamadığı için olsa gerek,

FB serüveni bir yılda son bulmuş Löw’ün. Bir sezon aradan sonra bu kez Adanaspor’un başına geçse de belli ki onları bile ikna edememiş başarı için uzun soluklu olma gereğine!

low-adanademirspor-anaKOCQX_tepe

Omuzlarda getirdiklerimizi, döverek değilse bile söverek gönderme alışkanlığımız başarı arayışımızın sonuç vermeyen yılan öyküsüne dönüşmesinde önemli pay sahibidir.

Son bir not! Löw, Almanya’nın 1926′dan bu yana başına geçen 10. teknik direktördür. Aynı zaman aralığında Türkiye’de bu sayı ancak önümüzdeki ay yenisini seçeceğimiz Cumhurbaşkanı’dır!

Maçları ayakta izleyen ama çehresine yansıyan tek mimik diliyle avurtlarını şişirmek olan bu Alman’ın başarısı için yeterince sabredemeyen bizim dervişler, şimdilerde, sabreden Almanya’nın utkusu karşısında biraz olsun mahcubiyet duymuşlar mıdır?

Ceyhun BALCI, 14.07.2014

TÜSAK; CİN VE TAVUKLAR


TÜSAK; CİN VE TAVUKLAR

Ceyhun_Balci_portresi



Dr. Ceyhun BALCI

 

 

“Bilim ve Sanat bir kuşun iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. Uçamayanlara düşen tavuk olmaktır.
Önüne atılan bir avuç yemi gagalayan tavuk, yumurtalarının alındığının bile farkına varmaz!”

Charles Darwin

Darvin_der_ki

 

 

 

 

 

 

İyi kötü uçabilen Türkiye’nin sanat kanadını TÜSAK çarptı!

  • “Sanatsız kalmış bir toplumun,
    yaşam damarlarından birisi kopmuş demektir!”
    Mustafa Kemal Atatürk

Öbür kanadı ise cin çarptı!
Askeri tıp fakültesi hocası unvanı taşıyan birisi,
şizofreni ile cinleri ilintilendirerek tarihe geçti!

Geçtiğimiz aylarda şizofreniye bilimsel yaklaşım içinde olan bir başka asker olan
eczacı Tayfun Uzbay sudan gerekçelerle tutuklanmıştı!

“Yaşamda en gerçek yol gösterici bilimdir!”
Mustafa Kemal Atatürk

Şimdi anlaşıldı mı yumurtalarımızı neden çaldırdığımız?
06.06.2014

SEÇİMİN ARDINDAN


Dostlar,

Değerli meslektaşım Dr. Ceyhun Balcı yine çok içerikli bir yazı göndermiş..
Seçim sonuçlarını ne de güzel çözümlüyor..

Bir yerde epey örtüşüyor kaygılarımız..
Toplumsal ahlakın da bu iktidarca bozulmuş olması..
Halkın yolsuzlukları, hırsızlıkları olağan görmeye başlaması, giderek onaması
dehşet verici bir tablo değil mi??

Gene de yılmak yok.. Halkı eğitmek ve yeniden erdemlerine erişimini sağlamak da yurtsever aydınlar olarak boynumuzun borcu..

Sevgi ve saygı ile.
1 Nisan 2014, Ankara

 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===============================================

SEÇİMİN ARDINDAN

Ceyhun_Balci_portresi

Dr. Ceyhun BALCI

 

 


Elektrik kesintisi…

Her seçimde özellikle büyük kentlerde hem de oylar sayılırken elektriklerin kesilmesi gelenekselleşti. Üzerinde duyarlılıkla durulmaya ve peşi bırakılmamaya değer anlamlı bir durum. Üstelik, karşımızda iktidardan ne pahasına olursa olsun gitmemeye kararlı bir oluşum olduğu da kesin! Ancak,“elektrikler kesildi kazanamadım” savunmasını bir yana bırakıp başka konulara yönelelim!

Nasıl bir seçim?

Seçimlere ucu, bucağı belirsiz yolsuzluk soruşturmalarının gölgesinde gidildi.
Belki de bu nedenle, muhalefet seçim stratejisini bu tema üzerine kurdu.
Hemen her meydanda, “hırsız vaaar!…” ve “başçalan” nidaları işitildi.
Seçimler yerele ilişkin olsa da, genelden sıra gelmedi ne adaylara ne de
kentlerin sorunlarına.

Korkulan senaryo, yolsuzluk ve hırsızlığın seçimle AK’lanmasıydı!
Gerçekleşti!
Muhalefetin bu tutumuna takılmak yerine bir başka noktaya değinmekte yarar var!

Seçimlere iddialı olarak katılan tüm partiler benzeşme içindeydi.
Örneğin Kılıçdaroğlu bir yerde

  • “Türbanın serbest bırakılmasını ben sağladım!” derken bir başka yerde
  • AKP gitse de açılım kesintiye uğramaz!” diyebildi.

Bu iki uç yaklaşım bile Türkiye’nin başındaki iki büyük dert karşısındaki ataleti özetlemeye yetmektedir. Daha da kötüsü ben onun yaptıklarını, ondan daha ileriye götürürüm anlayışıdır bu sözlerle somutlaşan.

Böyle bir durumda deneyimlisi varken kim deneyimsizine ilgi gösterir?

Dinci gericilik ve bölücülük ilerleyecekse bugünkü iktidar bu iş için
biçilmiş kaftandır.

Sahipleri olan alanda siyaset yapmak hiç akılcı ve hedefe ulaştırıcı bir tutum
olmasa gerek. Böyle bir yaklaşımın çekirdek kitleyi CHP’den uzaklaştırma potansiyeli olduğunu da unutmamak gerek! 

Güçbirliği?

Seçim öncesinde pek çok kez dile getirilmişti güçbirliği gereksinimi!
Ne yazık ki duymadım, görmedim, bilmiyorum yaklaşımı yeğlendi.
Çok daha geniş kapsamlısı bir yana, benzeşenlerin iş ve güçbirliği bile sağlanamadı. Bu olguya aritmetik yaklaşımın hataya yol açması kaçınılmazdır.
Bindelik oy oranına sahip partiler bile seçime girip eldekinin yitirilmesine
yol açabilirler. Ardahan, Karadeniz Ereğli ve Torbalı seçimleri güçbirliği yapılmaması sonucu yitirilmiştir. Örnekler hiç de az sayıda değildir. Güçbirliğinin aritmetik etkisinin yanı sıra, geometrik katkısı olduğu da göz ardı edilmemeli!

Yarılma!

Bu seçimin bir önemli sonucu da yarılmayı belgelemiş olmasıdır.
Din ve etnisite eksenli yarılmaya giderek derinleşen başka çatlaklar eşlik etmeye başlamıştır. Seçim sonrasında oluşan haritaya bakıldığında bu durum belirgin biçimde görülebilir.

Çok temel ve tartışılmaz bir değer yargısı olan hırsızlığa ve yolsuzluğa karşıtlık paydası bu seçimde ağır yara almıştır.

Hatta, seçimin asıl yenileni muhalefetin yanı sıra bu erdemdir demek abartı olmaz.

Yenilgi!

Komşuya saldırganlığın, dinsel ve etnik ayrıştırmanın ve az önce değinildiği gibi yolsuzluğun bunlara karşıt olanları yenilgiye uğratmış olduğundan söz edilebilir.
İç karartıcı da olsa gerçek budur!

Dik duruş, direnç ve kararlılık…

Ara başlıktaki üçlü, bugünün gereksinimlerini vurgulamaktadır!
Umutsuzluk, bezginlik ve geri çekilme kolaycılıktan öte bir anlam taşımaz.
Dahası insana yakışmayan tutumdur! İnsanlık tarihinin bu ve benzeri sayısız örnekle dolu olduğunu akıldan çıkartmayalım! Doğru söylediği için bırakın dokuz köyden kovulmayı, kent meydanlarında diri diri yakılan Giordano Bruno unutulmasın!
Buna karşın, insanlık yolunu bulabildiğine göre enseyi karartmaya gerek olmadığını söyleyebiliriz.

Yine unutmayalım! Paylaşılmış bir vatanı kurtaran Mustafa Kemal Paşa,
eşsiz eylemini boynunda idam fermanıyla yaşama geçirdi… (31.3.14)

BAKAN ÇOCUKLARI


BAKAN ÇOCUKLARI

“Erişkin bir bakan çocuğu günde 1 milyon dolar rüşvet yiyebilir!”
(Sosyal medyadan)

Bir an için gülümseten bu sözler başta sahipleri olmak üzere hepimiz için utanç gerekçesi sayılmalıdır! Çoğu zaman olduğu gibi ağlanacak halimize gülüyoruz!

Rezilleri, rezaletleriyle baş başa bırakalım!
Polis ve savcı değişimiyle kurtulacaklarına sevinedursunlar!

Biraz geriye gidip, her fırsatta ağız dolusu sövdükleri bu ülkenin kurucularına bakalım!

Dr. Yeni YÜCEL! Şair Can YÜCEL’in oğlu, gerçekten Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali YÜCEL’in torunu! Eğitimleri, öğrenimleri ve hünerleri belirsiz para saymacı, ayakkabı kutucu kestirmeciler bir yana! Cumhuriyet’i kuranların oğulları, torunları bir yana!
Dr Yeni YÜCEL Kanada’da yaşıyor. Bilgi istifçisi olmuş uzak ellerde!
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir!” sözünü rehber edindiği belli!

Resim

Patolog Dr. Yeni YÜCEL, yeni ve ileri teknoloji ürünü bir görüntüleme yöntemiyle diyabet araştırmalarında devrime eşdeğer buluşa imza atmış.

http://www.stmichaelshospital.com/research/profile.php?id=yucel& 

Cumhuriyet Bilim Teknoloji, 07 Şubat 2014, 1403.

Resim

Hasan Ali Yücel bakanken değil parasal çıkar sağlamak; oğlu Can YÜCEL’i
başkalarının önüne geçirmeyi bile aklına getirmemişti. Bu asil ve dürüst tutum,
insanlığa Gazi YAŞARGİL’i armağan etmişti. “Hayatta en çok babamı sevdim!” diyen Can YÜCEL’in oğlu Dr. Yeni YÜCEL’in bugün eriştiği noktaya şaşırmak gereksiz! Yurttaşı oldukları ülkeden alacaklı değil, tersine ona borçlu olduklarını düşünenlerin ülkesi bugün nasıl oldu da yağmacı ve talancı cennetine dönüştü!

Resim

Erişkin bir bakan torunu bugün rüşvet yemek yerine insanlığa hizmet ediyor!
İşte Cumhuriyet’in eşsiz kazanımlarından birisi! Dr Yeni YÜCEL’in ülkesinde değil de uzaklarda oluşu, insanlığa hizmeti oralarda sürdürüyor oluşu
ayrıca üzerinde durulmaya değer bir durum!

Bugüne dönecek olursak; vatansever ve insancıl bir kuşağın yerini ilkel, yağmacı ve yiyici bir güruha bırakmış olması yazının başında değindiğimiz utancın önemli kaynaklarından birine dönüşmüş durumdadır.

 “Erişkin bir bakan torunu insanlığa hizmet edebilir!” 

Dr. Ceyhun BALCI, 08.02.2014

HALET ÇAMBEL’i Yitirdik…

Dostlar,

İzmir’den meslektaşımız, duyarlı insan Dr. Ceyhun Balcı, önceki gün yitirdiğimiz değer HALET ÇAMBEL‘i Türkiye’nin bu kıyamet gündemi içinde unutmadan değerlendirmiş.

Sağolsun..

Rahmetli Çambel ailesine bu ülke çok ama çok borçlu..

Toprakları bol olsun..

Kültür (ve de Turizm!) Bakanlığı üzerine düşen ne yapıyor, ne yapacak acaba??

İstanbul Üniversitesi ve kurucusu olduğu Prehistorya (Tarihöncesi) bilim dalı??

Sevgi ve saygı ile.
14 Ocak 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net 

=====================================

HALET ÇAMBEL ÜZERİNE

Image

Halet Çambel’i yitirdik..

Defne BENOL

Osmaniye’nin Kadirli ilçesindeki Karatepe’de bulunan Hitit yerleşmesinde 50 yılı aşkındır süren arkeolojik kazıları “kesintisiz” yöneten Halet Çambel, 1983 Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü alan Nail Çakırhan’ın da hayat yoldaşı…

1916 doğumlu Halet Hanım,

Atatürk’ün yakın arkadaşlarından Hasan Cemil Çambel ile Berlin Büyükelçisi’nin kızı Remziye Hanım’ın kızları… yüksek öğrenim yaşlarına geldiğinde Ulu Önder’in isteği üzerine arkeoloji eğitimi için yurt dışına gidiyor ve Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’ndeyken başladığı eskrim sporunda yine Atatürk’ün isteğiyle Olimpiyatlara katılarak Cumhuriyetin “ilk Türk kadın sporcusu” olarak Türkiye’yi temsil ediyor o yıllarda!

Hitler’in resmi tanışma davetini de “Cumhurbaşkanımız Atatürk’ün böyle bir talimatı yok” diyerek geri çeviren Çambel, ilerleyen yıllarda da Hollanda Kraliyeti Prens Claus Ödülünü (2005), Truva Kültür Sanat Özel Ödülünü (2003), Osmaniye Valiliği Üstün Hizmet Ödülünü (2003), Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür-Sanat Büyük Ödülünü (2010) ve 2 kez Adana Rotary Kulübü Hizmet Ödülü’nü, alıyor… Berlin’deki Alman Arkeoloji Enstitüsü Asil Üyesi ve yine Alman Tübingen Üniversitesi Şeref Doktorası (2004) sahibi.

***

Almanya’daki öğretim üyeliğinden yurda döndüğünde, 1950’lerde Karatepe kazılarında Hititlerin peşine düşen Halet Çambel’e mimar Turgut Cansever bir açık hava müzesi projesi çizince, yapımı da ancak Nail Çakırhan’ın “alaylı mimarlık yeteneği”yle mümkün olabilmiş; çünkü, Cansever’in “kolonsuz açıklıklar”ını dağın başında inşa etmek, her ustanın becerebileceği bir iş değil… böylece Tan Gazetesi’nin solcu ve devrimci yazarı Nail Çakırhan’la tanışmış.

İşte o başlangıcın günümüzdeki sonucu, Gökova Körfezi’nin ucunda, Karadeniz’den Akdeniz’e kadar tüm Anadolu kıyılarında, betonlaşmaya karşı doğasını ve yöresel mimarî kimliğini koruyabilen “Çakırhan evleri”yle bezenmiş “tek” yerleşme, Akyaka..

İsa Küçük’ün yazdığı ve teatral bir müzikli-şiirli gösteri olarak da sunulan  “Halet Abla Destanı”nda da şöyle geçiyor bu hayat yoldaşlığı:

“Ateş ve su / Kaynaştılar

Ateş sönmedi / Su yanmadı

Halet’e Nail oldu / Nail, Halet’e uydu

Bir sevgi doğdu…”

Destanda, yüzyılın “dayanışma kararı” da şöyle alınıyor:

“Kafamda ışıklı bir dünya var

Dedi Nail

O dünya ikimize de yeter

Dedi Halet…”

(Arkeoloji ve Sanat Yayınları: 0212 249 9226-www.arkeopera)

öylesi efsanevi bir birliktelik ki onlarınki Oktay Ekinci de 22 ağustos 2007’deki ÇED Köşesinde “tarihsel buluşma” olarak nitelendiriyor ve “birbirlerini birlikte var eden dayanışmaları”ndan ve “bu ülkeye beraber kazandırdıkları tüm değerler”den, “aynı dayanışmayı adeta bütünleşmiş bir yaşama dönüştüren efsanevi sevgileri”nden bahsederek öneriyor: “mimarlık ustası Nail Çakırhan ile arkeolojinin anası Halet Çambel’in heykelini ‘birlikte’ dikmeliyiz…”

Nail Çakırhan‘ın 1947-1950 yıllarında Sultanahmet ve Aydın cezaevlerinden
Çambel’e yazdığı mektuplar, “Canım Halet’im” hitabıyla kitaplaşmıştı..

***

50 yıldır kazıları yönettiği “Hierapolis-Kastabala” antik kentine çimento fabrikası kurulmasına ilk tepkiyi gösteren ve başlattığı “sivil direniş” çağrısıyla Osmaniye ve Adana’daki demokratik kuruluşları harekete geçirerek “Kastabala’yı kurtarma platformu”nun kuruluşunu sağlayarak oluşan kamuoyu baskısıyla fabrikaya antik kentten uzak yeni bir yer belirlenmesine neden olan da..

İstanbul Üniversitesi’ndeki “Prehistorya” bölümünü ülkeye armağan eden de..

92 yaşındayken “çalışmalar”ı sırasında kırılan kalçasındaki pilatin femurun filmini  ziyaretçilerine “artık bununla yaşayacağım” diyerek gösterirken bir yandan da “AKM kurtuluyormuş, doğru mu?” diye soran da…

“prehistorya kraliçesi” ve Osmaniye ilinde Hitit kazılarını yönettiği Karatepe yöresindeki tüm köylülerin, herkesin “abla”sı Halet Çambel..

Nazım Hikmet’le “1+1=1” adlı ortak şiir kitabı olan Nail Çakırhan’ın, ülkesinden kaçmak için değil, sosyalizmi öğrenmek için gittiği Sovyetler Birliği’nde tanıştığı Bayan Taisa hamileyken 1937’de Türkiye’ye döndüğünden hiç göremediği çocuğuyla ancak yıllar sonra buluşması için ısrarlı çabalar gösteren de..

“Boğaziçi’nde, yalnızca tarihsel yalıların değil, ‘gözden ırak’ eski ahşap evlerin de yaşatılması için ‘bir şeyler yapmalıyız’ dediği için Türkan Saylan’ı Oktay Ekinci’yle 80’lerin ortalarında sevgi yoldaşlıklarına tanıklık eden Arnavutköy’deki evleri
“Kırmızı Yalı”da .. tanıştıran da..

‘Prof. Dr. Halet Çambel İlköğretim Okulu’nun adı çok uzun olduğu için yöre insanının söylediği şekliyle ‘Halet Abla’ denilmesini isteyen de..

Akyaka’daki “Çakırhan Konutu”nun ulu ağaçlarla kaplı bahçesinde beldenin sanat yaşamına armağan olarak bir sergi mekânı var.. adı Nail Çakırhan-Halet Çambel Sanatevi..

Huzurla uyusunlar..

METİN FEYZİOĞLU GİRİŞİMİ!

Dostlar,

İzmir’den meslektaşımız Dr. Ceyhun Balcı‘nın değerli yazılarına bu sitede
sıklıkla yer veriyoruz ve sizlerden gelen geridönütlerde de, eksik olmayın,
beğeni algımız var..

Aşağıdaki yazı da sanırız bunlardan biri..

Biz de bu konuyu sitemizde işledik..

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ’NDEN DEVLET KRİZİNE ÇÖZÜM FORMÜLÜ..

başlığıyla..

  • TBB ve başarılı, pırıl pırıl Ceza Hukuku Profesörü Metin Feyzioğlu‘nu,
    çalışma arkadaşlarını gönülden kutlarız.

tümcelerine yer vermiştik.. Aşağıdaki erişkeden (linkten) okunabilir..

http://ahmetsaltik.net/2014/01/05/turkiye-barolar-birliginden-devlet-krizine-cozum-formulu/, 5.1.14

Yine bu yazımızda şu dizelerin altını çizmiştik :

Sevgili Ceyhun’un yazısının içeriğini paylaşıyoruz..

Bu arada, çooooook deneyimli Yargıtay Onursal (Eski) Cumhuriyet Başsavcısı,
şimdi Türk Hukuk Kurumu Başkanı Sayın Sabih Kanadoğlu‘nun
yerinde gördüğümüz önerilerinin de mutlaka dikkate alınması gerektiğini,
bir takım çalışmasının yerinde olacağını düşünüyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
7.1.14, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

==============================================

METİN FEYZİOĞLU’nun GİRİŞİMİ!

Görsel

METİN FEYZİOĞLU

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin FEYZİOĞLU’nun yaşam öyküsü
ilginç ve bir o denli de dokunaklı! Yılmaz ÖZDİL’in son yazısı okunmalı!

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25513430.asp

Özel Yetkili Mahkemeler aracılığıyla yaşama geçirilen hukuk kisveli tertiple ilgili
son girişimi ses getirmiş durumda. Silivri’dekilerle görüşüp onların onayını almış olması, işini sağlama bağladığının kanıtı!

Bu girişime muhalefet kaynaklı tepkiler ilginç! Ana muhalefet önderi ve uluslararası yargıç sıfatlı milletvekilinin sözleri irdelenmeye değer!

Metin FEYZİOĞLU’nu uyarıyorlar! Aman, yolsuzluk güme gitmesin!
Hükümet kendisini temize çıkartmasın.. demekteler.
Sormak gerek! Siz, hiçbir gününüzü bile hem de haksız yere mahpus olarak geçirdiniz mi?

Hem Metin FEYZİOĞLU hem de içerideki yurtseverler sapla samanı ayırt edecek yetenekteler!

  • Kuşkusuz iktidar sıkışmış durumdadır!

Bundan birkaç ay önce Başbakan’ın görüşmeyi bile düşünmeyeceği Metin FEYZİOĞLU ile bir araya gelmesi ve birlikte çalışmayı kabullenmesi anlamlıdır.
En azından çok önemli bir kazanımdır!

  • Silivri’nin, Hasdal’ın, Maltepe’nin, Hadımköy’ün ve Şirinyer’in kapılarının açılması ivedi bir gerekliliktir.

Bu doğrultudaki girişimi hükümeti aklamakla özdeşleştirmek doğru bir tutum değildir.

Hükümetin yolsuzluklarına ilişkin savaşım görevi herkesle birlikte siyasilere ve
doğallıkla da muhalefete düşmektedir.

Yurtseverlere yönelik tertibe öteden beri uzak duranların, kendi milletvekillerinin kurtuluşundan sonra konudan iyice uzak durmaları anlamlıdır!

Muhalefete çağrımdır!

  • Bu işlere uzak durmayın!
  • Yurtseverlerin kapatıldığı zindanların kapılarının açılması
    öncelikli görev alanınızdadır.
  • Ayrıca, o kapıların açılışı sizler için de yararlı sonuçlar doğuracaktır.
    Onların özgürlüğü sizlerin savaşımınıza da olumlu katkı koyacaktır!

“Öküz altında uzağı aramak!” size yakışan davranış olamaz!

Metin FEYZİOĞLU’nun bu çok önemli girişimine omuz vermektir size düşen!
Gölge etmek değil!

Dr. Ceyhun BALCI
İzmir, 07.01.2014

Ceyhun_Balci_portresi