Etiket arşivi: “açılım”

Bekir Coşkun: Bu yazı Kürtlere…


Bu yazı Kürtlere…

portresi_gulumseyen


Bekir Coşkun
SÖZCÜ,
6 Kasım 2014


2006…

“Başkan” olmak planının ilk adımıydı, anayasa değişikliği halk oyuna gidecekti… Oylama öncesi Diyarbakır’da çıktı ilk kez “Kürt sorunu” dedi…

Ekim’de silahlar sustu… Kürtler “Evet” dediler…
*

2009… Seneye (2010) referandum var…
Bu kez parti kapatmayı zorlaştırmak, askeri şurayı etkisizleştirmek,
yargıyı kucaklamak, sorgudan sualden kurtulmak lazımdı…

“Açılım” dedi… Mayıs’ta silahlar sustu…
Kürtler “evet” dediler…
*

2014… Artık cumhurbaşkanı olacaktı… Doğru Diyarbakır’a…
Adı bu kez “süreç” oldu… Silahlar sustu…
Kürtler “evet” dediler…
*

Kürt oylarına ihtiyacı olduğunda hep böyle oldu…
Ama “Kürt sorunu”, “Açılım”, ya da “Süreç”in ne olduğunu kimse öğrenemedi…
Kürtlerin bin bir derdi varken, gele gele mesele “Apo’ya villa” noktasında…
Bir yanda yalan dolan siyaset, bir yanda kanlı terör örgütü…
Her seferinde Kürtleri kandırdılar…

Sonuç ortada…
Asırlardır süren bir arada yaşamanın keyfi kaçtı…
Türkiye de, üzerinde yaşayanlar da paramparça…
*

Şimdiden söyleyeyim: Önümüzde seçim var, bu sefer “Başkan” olmak istiyor…
Ne uydururlar bilemem…
*

Sözüm Kürtlere… İnanma…
Bu kanlı oyunlara gelme… Çocuklar sokakta birlikte oynasın
Dirsek dirseğe sınıfta ders sürsün… Kulübelerde nöbet saatleri eşittir…
10 bin ortak şirket, 100 bin yuva var…
İstanbul’un içinde üç tane Diyarbakır yaşar…
Komşudan yine bir tas çorba gelsin…
Zibidiye elletme…
O bayrak hepimizin
*

İnanma… Olmadı, İlhan İrem‘in şarkısıdır: “Yine de sen bilirsin…”

=================================================

Evet Dostlar..

Kürt kardeşlerimizi biz de çoook  uyardık.

Emperyalizmin maşası olmamak başta gelen koşul..

“Biji serok Obama” hiç ama hiiiç olmadı.

Diyarbakır ve Yüksekova’daki arkadan kalleşçe sivil askerleri vurmanın
bağışlanacak hiçbir yanı yok…

HDP’nin çağrısıyla 6-7 Ekim  2014 günleri ülkeyi savaş alanına çevirerek
40’ı aşkın masum insanın ölümüne neden olmanın da hoşgörülecek yanı yok..

Yakılıp yıkılan Atatürk yontuları, indirilen bayraklar…

Haydi biri provokasyondu, beriki de..

Ardarda gelen hepsi mi provokasyon?

Mahkemesini kuran, kolluğunu kuran….. Kürt kardeşlerimiz bu provokasyonlara
hiç mi engel olamıyor? Yoksa bilinç altı husumet – düşmanlık dışa mı vuruluyor??
Provokasyon maskesi ardına saklanarak??

Bu yol çıkmaz sokaktır ve bedeli ağırdır…. Bu sözümüz herhangi bir tehdit – şantaj vb. anlam taşımıyor. Nesnel bir öngörüdür..

Bir kez daha yazmış olalım ve her tür şiddete son vererek, başkalarını da araya sokmadan eşit yurttaşlık temelinde yola devam edelim..

Bu zeminin de hızla ve ciddi düzeyde yitirildiğinin ayrımında değil misiniz?
Yeterli karşı çabanızı göremiyoruz bu kopuşu engelleme adına??!!..

Sevgi ve saygı ile.
7.11.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Türban ilköğretimde; Kılıçdaroğlu ne kadar övünse azdır!


Türban ilköğretimde; Kılıçdaroğlu ne kadar övünse azdır!

portresi

 

İSMET ÖZÇELİK
AYDINLIK, 26.9.14

 

Açıklama Bülent Arınç’tan geldi. Üniversite, kamu derken türban ortaokul ve liseye kadar indi. İlk açıklamaya göre ilkokula kadar iniyordu. Ama sonra bir düzeltme yapıldı.

Hükümet IŞİD konusunda sıkışınca, IŞİD’e verilenler sorgulanmaya başlayınca gündem değiştirme ihtiyacı ortaya çıktı. Bu karambolda türbanda son noktaya gelindi. Bir taşla iki kuş vurma denemesi yapıldı.

IŞİD’le yapılan “diplomatik” görüşmede, “Türkiye’de türbanın ortaokul ve liselerde serbest bırakılması” da var mıydı bilmiyorum ama, ortada bir “katakulli” olduğu kesin!

ZAVALLI CHP

Yolu Kılıçdaroğlu açtı. Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen üniversitede türbana destek verdi. Hatta “Üniversitede türban sorununu biz çözdük..” bile dedi.
AKP kamuda türban konusunda geri çekilmişken Kılıçdaroğlu yeniden gündeme getirdi. AKP de fırsatı kaçırmadı, atılan pası gole çevirdi. Türban kamuda da serbestleşti. Türbanlı memurlarımız, hakimlerimiz, hatta öğretmenimiz oldu.

Şimdi de ortaokul ve liselerde türban serbest. Kılıçdaroğlu’ndan hiç ses yok. Beyefendi ne kadar övünse azdır. AKP’nin elindeki bir kozu daha aldı (!)
Artık AKP’nin elinde fazla bir koz kalmadı. Kılıçdaroğlu 2015 seçimlerine hazır!

CHP’NİN YASAKLARI

Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP’nin yasakları var. Örneğin türbana karşı çıkmak yasak. Bir milletvekili bu konuda açıklama yapmaya kalkınca hemen uyarılıyor.
Anayasa Mahkemesi’nin kararı hatırlatılınca da “Ama biliyorsun partinin bu konudaki tavrı belli…” diyerek susmasını isteniyor.

Açılım” konusunda da aynı. Yasak var. Anayasaya açıkça aykırı “Yeni PKK yasası”na karşı çıkmak bile adeta suç. Yasa anayasaya aykırı. Ama CHP yönetiminin politikalarına uygun. Tabi AKP de bu durumdan memnun.

AKP kulislerinde sık sık “Allah her iktidara CHP ve MHP gibi muhalefet nasip etsin” denmesi de her şeyi açıklıyor.

MİLLETVEKİLLERİNİN HALİ

CHP milletvekillerinin durumu içler acısı. 2015 seçimlerine kilitlenmiş durumdalar. Türkiye’nin içinde bulunduğu durum onların umurunda bile değil. “Ceylan derisi koltuk” uğruna “değerlerinden”(!) vazgeçenleri ibretle izliyoruz.

Düne kadar eleştirdikleri duruma bugün sessiz kalıyorlar. PKK’nın okul yakmasına bile “Bu işlere beni karıştırmayın” diyenler bulunuyor. “Türban 10 yaşına kadar düştü, ne diyorsun?” sorusu karşısında “Acaba genel başkanla ters düşer miyim?” endişesi yaşayanlar var.

Halk CHP’den umudunu kesiyor. Ama bunlar umutlu. CHP 2011 seçimlerinde 135 milletvekili çıkarmıştı. Şimdi 70-80 milletvekilini paylaşma derdine düşmüşler.
Yakında herkes birbirine düşerse sürpriz olmayacak.

Pastanın ciddi bir şekilde küçüleceğinin farkındalar. CHP’ye verilen “mecburi” ya da “kerhen oy”un sonuna gelindiğinin bilincindeler..!

İKİ TARAFIN DA PATRONU AYNI OLUNCA!

AKP ile CHP yönetimi arasındaki uyum dikkatlerden kaçmıyor. Bütün kritik konularda aynı tavrı sergiliyorlar. ABD taleplerinin yerine getirilmesinde birbirleriyle yarışıyorlar. MHP Genel Başkanı Bahçeli için de durum aynı. “Yandaş muhalefet” deyimi ilk kez Kılıçdaroğlu ve Bahçeli döneminde gündeme geldi.

CHP ve MHP seçmeni de gelişmeleri tartışıyor. Özellikle “ABD koalisyonuna hemen girelim” ve “ortaokul-lisede türban serbestisi” sonrasında CHP’de yönetim daha çok sorgulanır oldu. Yapılan dost toplantılarında CHP’lilerin boynu bükük. Ama öfkeleri büyük!

İktidarın da muhalefet yönetiminin de “patronu” aynı olunca fazla söze gerek kalmıyor.

“Gizli” görüşmeler partileri ne hale getiriyor!

===========================================

Dostlar,

İçimiz acıyarak paylaşıyoruz…

Laiklik_tehlikededir_diyemem

CHP’nin bir an önce kendine gelmesi gerek!..

CHP’nin kendisine getirilmesi gerek..

CHP’ye üye olup çalışmak ve partiyi KEMALİST rotaya yeniden oturtmak gerek..

Birşeyler yapmak gerek..

Birşeyler yapmak gerek..

Sevgi ve saygı ile.
29.9.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

YAŞAMIMIZ DİZİ


YAŞAMIMIZ DİZİ

erdem_akyuz

 

Av. Erdem AKYÜZ
Hukuku Egemenliği Derneği Başkanı
erdemak@gmail.com

 

 

Yaşamımız adeta bir dizi film.

Hepimiz bu dizinin içinde figüran gibi oynuyoruz, daha doğrusu oynatılıyoruz.

Yakın geçmişte gözde olan dizi filimler “Küçük Ev” veya “Dallas” Gibi dizilerdi.

Küçük Ev”de bir çiftlikte yaşayan ve kötü insanlar arasında ailesini korumak için çalışan bir çiftçinin öyküsü anlatılmakta idi.

Dallas” dizisinde hileci ve üç kağıtcı “J. R. – Ceyar” ile kardeşinin karısı “Sue Ellen” arasında kalmıştık.

Uzay Yolu”nda “Kaptan Kirk” ve “Mr. Spark” ile uzayın derinliklerine,
Aşk Gemisi”nde okyanuslar arası aşk hilelerine dalardık.

Buruşuk, kirli pardesüsü içinde dolaşan Komiser Kolombo çok saf görünür
ama tam kapıdan çıkarken dönüp aniden sorduğu sorular ile suçluyu faka bastırırdı.

Kaçak” dizisinde karısının, tek kollu gerçek katilini ararken, komiser “Gerald” tarafından katil diye kovalanan doktor “Richard Kimble ile nefes nefese kalırdık.

“Kurtlar Vadisi”nde çoğumuz bir “Polat Alemdar” veya “Abdi Bey” idik.
Onların yediği kurşunlarla sarsılır, başarıları ile mutlu olurduk

Daha sonraları “Zengin Kız Fakir Oğlan” gibi diziler gözde oldu. Zengin iki kız kardeşten birinin nişanlısı dürüst ama şaşkın bir oğlan, diğeri ise, soyguncu bekçinin deyimi ile
üç kağıtçı ve hovarda “Zarp Bey”.

Say sayabilirsen…

Dizi uzadıkça sakalı uzayan ve nereye kadar uzayacağı belli olmayan
Muhteşem Süleyman, “Osmanlı Tokadı, Elveda Rumeli, Yalan Dünya, Galip Derviş, Boynu Bükükler, Akasya Durağı, Umutsuz Ev Kadınları, Fatih Harbiye, Huzur Sokağı,
Bu Günün Saraylısı, Bir Yusuf Masalı, Şafaktepe, Güneşi Beklerken, Seksenler, Doksanlar
” ve daha niceleri…

Daha da sonraları diziler, daha da bir yaşamın içinden yer almaya başladı.

Allah’a şükür”; yerli dizilerimiz, yerli senaryolarımız ve gerçek dizi kahramanlarımıza kavuştuk.

Yatak odalarında kasalar,
tuvaletlere kadar taşınan para sayma makineleri
,
kundura kutularına doldurulan Dolarlar – Euro’lar.

Eskiden “kundurama kum doldu, atmaya kürek ister” diye şarkılar vardı,
şimdilerde

“kundurama dolar doldu, saymaya yürek ister” diye

türküler yakılmaya başlandı.

Önceki dizi filmlerde “mubah” sayılan “dinleme, izleme, tape, CD, tutuklama,
el koyma, gizli çekim, açıktan suçlama
” gibi teknikler şimdilerde “günah” sayılıyor.

Güncel bir dizi film de “Açılım” adı ile vizyona konuldu.
Kimi kanallarda bunun adı Demokratikleşme Paketi olarak geçiyor.

İlk tanıtıcı jeneriği “Yakında iyi şeyler olacak” diye anons edilmişti.

Dizi gösterime girdi. Paket açıldı ama içinden bambaşka şeyler çıktı :

Türkçe dışında” farklı dil ve lehçede eğitim, Türkçe dışında siyasal propaganda, köylere Cumhuriyet öncesi farklı ve yabancı adların verilmesi, çok düşük oy alan siyasal partilere bile “Hazine Kapısı”nın açılması, Şapka Kanunu’nun kaldırılarak başlara
fes, takke, külah” giyme yolunun açılması.. yani kafanın içine sansür, tepesine özgürlük.

Dizilerden dizi beğen. Eh, tabii yaşamımız dizi film olunca.

Bizler de birer figüranız. Hangi rolü layık görürlerse;

O dizinin içinde, O rolü oynayacağız. Perde kapanana dek !…

Şiir : Bırak Artık Yetişir


Bırak Artık Yetişir

Bırak artık yetişir, şu dalâlet yetişir;
Vatan elden gidiyor, bunca gaflet yetişir!..
Yerin dibine batsın şu açılım zirvesi;
Güçlükleri yenmeğe milli kuvvet yetişir!

Türkiye’de yok artık demokrasi a dostlar;
Bütün güçler tek elde korku, şiddet yetişir!..
Gerçekleri gör atık, niye yumdun gözünü;
İmralı canisine etme hizmet yetişir!..

Atatürk, vatan, millet, Türk sözü eğer;
Yasalardan çıkarsa size zillet yetişir!…
Ellerini bağlatıp şanlı Türk ordusunun,
PKK ve de devlet bu pazarlıkta yetişir!..

Yeni vergi tufanı, yine sardı dört yanı;
Yeter artık millete bu eziyet yetişir!..
Ya bu “Deniz Feneri”. Söyle kimin hüneri
Bir ileri, bir geri olan niyet yetişir!..

Üç savcıyı bir anda yuttu “Deniz Feneri”
Canavar mı acaba ne bu dehşet yetişir!..
Bir köstebek bulmuşlar dosyalar arasında;
Yeter artık ortaklık, ve de şirket yetişir!..

Bir yanda aç millet, sizinkiler komprador;
Yeter artık a beyler bunca servet yetişir!..
Siyaset sahnesinde her gün, her gün rezalet;
Yetmez mi be kardeşim? Bu kıyamet yetişir!..

Şehitlerin kanları, eğer yerde kalırsa;
Buna sebep olana milli lânet yetişir!..
Her gün hain saldırı, her gün bunca felâket;
Yeter Allah aşkına, bu felâket yetişir!..

Abbas GÖKÇE

DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ

Dostlar,

“DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ BASIN TOPLANTISI” 30.9.13 sabahı yapıldı ve Başbakan RT Erdoğan gerekli açıklamayı yaptı.

RTE_basin_topl._30.9.13

Konuşma metninin tümünü aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklayarak okuyabilirsiniz.

DEMOKRATIKLESME_PAKETI_BASIN_TOPLANTISI_30.9.13

Sıkıştırılarak dolu dolu 12 sayfa olduğundan pdf olarak veriyoruz
(Kaynak : http://www.basbakanlik.gov.tr/Forms/pActuelDetail.aspx)

Önemli yerler boyanarak dikkat çekilmiştir.

Paketin adı “AÇILIM” sözcüğünü içermemektedir.

Uzuuuuuuun bir giriş yapılmaktadır.
İçerik belki birkaç sayfada özetlenebilir ama yersiz uzun bir gerekçelendirme var.
Sık sık uzatılan ve içtenlik taşımayan hitap tümceleri de öyle..
Ve de yine sıklıkla yinelenen bu paketin “son” olmadığı..

Bu tümceler, nasıl bir ruh hali içinde olunduğunu ele vermekte.

Hızla okunmasını salık veririz..

Paket ABD güdümlü, AKP-PKK Koalisyonu ürünüdür!

Paket yaşama geçirilebilirse
Türkiye daha yeşil olacak..
Seküler – laik yaşam alanları daha da daralacak..
Kamuda türban serbest.. (Asker, polis, savıcı – yargı. dışında)

İnançları yerine getirmeyi engellemeye 1-3 yıl hapis..

– Öğrenci dersten çıkıp namaza gidecek,
– doktor ameliyatı erteleyecek veya ara verecek,
– asker eğitimi bırakıp ibadet arası isteyecek..

Hınk mınk edilirse de 1-3 yıl hapis..

Seçim sistemiyle sinsice oynanacak ve AKP, oyları %35’lere gerilese bile
salt çoğunlukla iktidar olacak..

Anadil dışında eğitim ise şimdilik yalnızca özel okullarda..
Ama bunun için anayasa değişikliği zorunlu.. (Prof. Süheyl Batum..)

BDP’ye göz kırpma var..
Acele etme, sabırlı ol iletisi var..
Alevilere hiçbir şey yok, başka paket bekleyin.. var..

  • Tüm yollar AKP’ye çıkıyor..
    Paket AKP’yi yerel seçime “kavuşturacak”… 

Bu paket epey konuşulacak..
BDP’li Türk : “Paket kapak gibi.. “buyurdu… Diyarbakır’da hayal kırıklığı varmış..
Onbinler yürümüş ve “AL PAKETİNİ BAŞINA ÇAL!” diye kükremişler..
Akiller de paketi beğenmemiş..

MHP ve CHP 1.10.13’te açıklama yapacaklar..
Cumhuriyet’in temel kazanımları, AKP iktidarında adım adım daha da
yıkıma uğratılacak (tahrip edilecek..)

  • Yerel seçimlerden başlayarak SEÇİM İŞBİRLİĞİ ile
    AKP’den ivedilikle kurtulmak giderek daha ivedi bir gereklilik oluyor..

Öte yandan AKP’nin RTE’sinin – RTE’nin AKP’sinin ayakları giderek dolanıyor..

Erdoğan “Demokratikleşme“ paketini kamoyu ile paylaştı.

Ulusal Kanal’dan Can Ataklı paketi yorumladı..
Yaklaşık 25 dakikalık program aşağıdaki erişkeden (linkten) izlenebilir..

http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=ubJACUTcx4U&list=UU6T0L26KS1NHMPbTwI1L4Eg

Sevgi ve saygı ile.
01.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

ADD Genel Yönetim Kurulu Toplantısı Sonuç Bildirgesi – 29.06.2013

Dostlar,

ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği), aylık olağan toplantısını bu gün yaptı ve akşam saatlerinde  bir sonuç bildirgesi yayımladı.

İçeriğini bizim de paylaştığımız bildirge aşağıda..

Sevgi ve saygı ile.
29.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
ADD Bilim – Danışma Kurulu Üyesi
Eski Genel Başkan Yardımcısı
www.ahmetsaltik.net

=========================

ADD Genel Yönetim Kurulu Toplantısı
Sonuç Bildirgesi – 29.06.2013

29.06.2013 tarihinde yapılan ADD Genel Yönetim Kurulu toplantısında örgütümüz sorunları tartışılmış, ülkemizde yaşananlar mercek altına alınarak aşağıdaki konuların kamuoyuna duyurulmasına karar verilmiştir:

Taksim Gezi Parkı‘ndaki rant çalışmaları ile başlayan, iktidarın on yıllık uygulamalarına tepki olarak tüm yurda yayılan, herhangi bir suç örgütünün parmağının bulunmadığı gençlik hareketinin masumiyetinin, Papua Yeni Gine başbakanı tarafından bile anlaşılmasına karşın, ülkemizi yönetenlerce anlaşılamaması derin bir çelişkidir.

Aynı zamanda bu gençlerin sırtlarında çantaları, ellerinde karanfiller ve su şişeleriyle başlattıkları eylemde iktidar tarafından ısrarlı bir biçimde suç unsuru yaratılmaya çalışılmış, bu gençlerin suç örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklanmaları istenmiştir. Çünkü suç örgütüne mensup olmak, ceza yasasına göre ağır bir suçtur. Oysa ortada bir suç örgütü yoktur. Eğer bir örgüte mensup olmak suçsa, siyasi partiler de demokratik kitle örgütüdür. Yani bu durumda meydanlarda miting yapan ve AKP’ye üye olan kişileri de örgüt mensubu diye tutuklanmaya sevk etmek mi gerekmektedir?

Taksim Gezi Parkı’nda, Atatürk Orman Çiftliği’nde yeşili katledenlerin, rengini şehitlerimizden alan al bayrağımızı yeşile boyama çabaları utanılacak niteliktedir.

Ülkemiz başbakanının Gezi Parkı eylemlerinde yaşanmamış çirkinlikleri, ısrarla ve miting meydanlarında dile getirmesi, ortamı giderek germesinin ekonomiye çıkan
ağır faturasının da göz önüne alınması karşısında gerçek suçlunun ülkemiz başbakanının olduğunu ayrıca açıklamaya gerek yoktur.

Bir yandan 1990’lı yılların gençliği, karşısında yine aynı yılların emniyet güçleri karşı karşıya getirilmiş, “destan yazdıkları” gazıyla masum gençler öldürülmüş, yaralanmışlardır. Şimdi de destan yazan bu polislere ulufe dağıtırcasına ikramiye verilmesi garabeti ortaya çıkmıştır.

Sürekli gündem değiştiren hükümetin karanfil atan gençlere bomba ve plastik mermi attıkları, bu arada Güneydoğu’da yaşananları görmezden geldikleri, oralarda göstericiler tarafından taşınan terörist başının posterleri ile terör örgütü PKK’nın paçavralarını
suç saymadıklarını
, hatta bu kentlerdeki TOMA’ları İstanbul’a, Ankara’ya göndererek emniyet güçlerini zayıflattıkları, sonucunda komutanları taşıyan bir helikopterin kurşunlandığı ve karakolların basıldığı düşünüldüğünde; oluşturulan “bizden-onlardan” ayrımını ısrarla dile getirdikleri, böylece olayların durmayacağını,
hatta giderek tırmanacağını tahmin etmek önbilicilik (kehanet) sayılmamalıdır.

Üzerlerindeki psikolojik baskıya, özel yaşamlarına karışılmasına karşı forum düzenleyen gençlere çivili sopalarla, bıçaklarla saldıranların kimden olduğu bilinmektedir.
Ülkenin başbakanının yalnızca kendisine oy verenlerin başbakanıymış gibi
“onları evlerinde zor zapt ettikleri” söylemi de çok vahimdir.
O zaman bizlerin aklına şu soru gelmektedir:
Acaba gençlere saldıran bu eşkıya takımı, başbakanın evde zapt ettiği
kesime mi mensuptur?

Plastik mermiyle şehit edilen gencimizin polis kurşunuyla öldürüldüğünün otopsi sonucu saptamasına karşın, suçsuz kahramanlarımızı gerekçesiz tutuklayan, Silivri’de Hasdal’da ve Sincan’da tutsak eden düşünce sahibi kişilerce gencin katili polisin serbest bırakılması, şehit gencimiz hakkında O’nu kötüleyici dedikodular yayılması, tanıkların gözaltına alınarak, birinin tutuklanması yurtta demokrasi ve hukukun da katledildiğinin açık göstergeleridir. 2 Temmuz’da 20. yılını yaşayacağımız Sivas katliamı sanıklarının da bu zihniyetle yargılandıkları bilinmelidir.

Cizre‘de yaşananlar ve Diyarbakır’daki “kongre”, hükümet tarafından “açılım” sürecine gölge düşürülmemesi gerekçesiyle görmezden gelinmekte, bu vb. hükümet eylem
ve söylemlerinden cesaret alan terör örgütü ve uzantılarının isteklerini giderek yükselttikleri, başbakanın 63 akil adamının hazırladığı sonuç raporundaki istekleriyle, terörist başının bile önüne geçtikleri korkutucu bir biçimde görülmektedir.

Doğru olmadığını kendileri de bilen kişiler tarafından başlatılan, siyasi davalarda
karar aşaması, hükümetin terör örgütüyle birlikte yürüttüğü açılım sürecine uygun bir seyir izlemektedir.

ADD olarak, 15 Temmuz’da Yargıtay’da ve 5 Ağustos’ta Silivri’de, kamuoyunda Ergenekon ve Balyoz olarak bilinen davaların duruşmalarına seyirci kalmayacağımızın, etkin biçimde demokratik tepkilerimizi dile getireceğimizin herkes tarafından
bilinmesi gerekir.

Bu bağlamda, Taksim Gezi Parkı eylemleri sırasında şehit olan polis ve gençlerimiz ile
2 Temmuz’da Sivas katliamında öldürülen şehitlerimizi de saygıyla anıyoruz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur. 29.06.2013

ADD Genel Yönetim Kurulu