Kategori arşivi: SİZİN İÇİN SEÇTİKLERİMİZ

Bizim yazdıklarımız, oluşturduklarımız dışında değişik kaynaklardan alarak paylaşılmasını uygun bulduğumuz dosyaları içermektedir.

ABD ve İNGİLTERE’NİN KÜRDİSTAN STRATEJİSİ / Strategy of USA & UK on Kurdistan

ABD ve İNGİLTERE’NİN KÜRDİSTAN STRATEJİSİ

Prof. Dr. Nurullah AYDIN
22 Haziran 2012 ANKARA

Ajan gazeteci, ajan profesör, ajan milletvekili ajan sivil toplum temsilcisi Türkiye ve Ortadoğu’da
hareket halinde. ABD; enerji havzalarını denetim altında tutmak ve Rusya-Çin etkisinden uzak tutmak üzere,
Büyük Ortadoğu projesini hazırladı ve uygulamaya koydu. Başta Türkiye olmak üzere muhtemel tepkileri engellemek içinde eşbaşkanlık, dinlerarası diyalog, medeniyetler ittifakı gibi oluşumları kurdu
ve etkinleştirdi.
Bunun için öncelikle İslam dünyasının güçlü devletlerinde operasyonlar planlayıp uygulamaya koydu.
Irak ve Afganistan işgali ile Somali operasyonlarını NATO bağlamında yürütmek istemesine karşı,
Avrupa ülkeleri önce karşı çıkar, sınırlı destek verirler.
Öncelikle Büyük Ortadoğu projesinin gerçekleşmesi için Osmanlı hinterlandının varisi Türkiye’nin
zapturapt altına alınması gerekiyordu.
Endonezya modeli nedir? ABD, komünizmle mücadele bahanesi ile Endonezya Özel Kuvvetleri’ne
çeşitli kirli operasyonlar yaptırmıştı.
ABD, yeterli delil biriktirdikten sonra, bu operasyonları başlatır, Endonezya’daki Amerikancı basın vasıtasıyla piyasaya sürer. Endonezya Ordusunun direnci kırılır.
Endonezya’nın da bir bölücülük sorunu vardı. Doğu Timor’daki bölücüler, Endonezya’dan ayrılmak istiyorlardı.
ABD Doğu Timor bölücülerini destekler. PKK’yı desteklediği gibi.
Endonezya Ordusu’nun bölücülerle mücadele azmini kırmak için, itibarını sıfıra indirmek gerekiyordu.
Gerçekten de, itibarı sıfırlanmış olan ordu, bölücü eylemlere müdahale edemez. Nitekim 2000 yılında
Doğu Timor, bağımsızlığını ilan eder.
Şimdi aynı plan Türkiye’de uygulanmak isteniyor.
Plan; Türk Ordusunun itibarı sıfırlanarak, Doğu’da ilerde meydana gelecek olan bir isyana müdahale edemeyecek hale getirmek ve bölgeyi Kürdistan adıyla Türkiye’den ayırmaktır.
ABD, Türk Ordusu’na karşı Endonezya modelini uygulamaya koyar. Bunun içinde ABD de eğittiği
birçok asker sivil yetkili ile planlama yapar. Direnen Türk Ordusu’na ve muhalif etkin kişi, kurum
ve kuruluşlara yönelik birbiri ardına yapılan operasyonla asimetrik psikolojik savaşa girişir.
Sonrasında ise eylemli çökertme aşamasına geçer.
Akdeniz’de ki 6. Filonun bir gemisinde bastırdığı milyarlarca doları, yandaş gazeteci siyasetçi,
akademisyen, sivil toplum örgütlerine aktarır. Medya el değiştir. Propaganda araç ve gereçleri ele geçirilir.
CIA elemanlarının resmi statü kazanması için kamu güvenlik müsteşarlığını kurdular. Kuruluş yasasındaki
“yabancı uzman çalıştırır” maddesi ile resmi statü kazandırılır. FBI ajanları için ofis açar. ABD savcısını danışman adı altında Türkiye’de görevlendirir. Kamuoyunu takip için, 5 ilde irtibat ofisleri açar.
ABD ve yandaşları, Kozmik odalarda Doğu’daki muhtemel ayaklanmaya karşı ordunun ne gibi önlemler alacağına ait bilgilere ulaşmak için suikast iddiasını planlayarak belgeleri ele geçirir. Bu bilgiler ABD ve
PKK’ya ulaştırılır ve ona göre hareket ederler.
ABD’nin ana hedefi: öncelikle Kuzey Irak’ta kurulmuş olan Barzani Devleti’ni Türkiye’nin tanıması
ve fiilen himayesi altına almasıdır. Çünkü ABD Irak’tan çekildikten sonra, Irak Arapları ve İran,
Barzani Devleti’ne karşı harekete geçebilirler.
Böylece ABD hem Barzani Devletini emniyete almış olacak, hem de Irak ve İran ile karşı karşıya gelmiş olan Türkiye, ABD’ye daha fazla mahkum hale gelmiş olacaktır.
Barzani Devleti ABD için önemlidir. Çünkü Büyük Ortadoğu Projesi’nin ana hedefi olan
Büyük Kürdistan’ın başlangıç noktası Kuzey Irak’taki Barzani Devletidir. Irak saldırısının esas amacı da
zaten Barzani Devletinin kurulması idi.
Barzani Devletinin güvenliğinin ABD-İsrail tarafından emniyete alınmasıyla birlikte eş zamanlı olarak Türkiye’de Kürt Açılımı uygulanmaya konulmuştur.
ABD-İngiltere-Fransa şer/haydut devletlerinin yüzyıllık hayali olan Büyük Kürdistan, kurulacak üsler
vasıtasıyla, Orta Doğu, Kafkaslar ve Orta Asya’yı, burada kontrol edecek alan olacaktır. Büyük Ortadoğu Planı’nın amacını, yani 24 Müslüman ülkenin rejimlerini ve sınırlarını değiştirmeyi daha kolay gerçekleştirebilecektir.
Günün Sözü: Bilgili devlet adamı ile hayalci devlet adamı farkı gerçekler ortaya çıkınca anlaşılır.
www.ahmetsaltik.net

Dünyanın En Hızlı Bilgisayarı IBM’in / The Top Speed Computer from IBM

Dunyanin_En_Hizli_Bilgisayari_IBM

Prof. Ali Ercan : Batı Dev Teleskop, biz Mega-Cami Yapıyoruz.. / The West Constructing Mega-Telescope, but we mega-mosque

Dev_teleskop_ve_mega_cami

ADD’den Suriye Üzerinde Düşürülen Uçağımızla İlgili Açıklama / Press Release by Ataturk Society of Turkey on downed Turkish plane

“Suriye Üzerinde Düşürülen Uçağımızla İlgili Açıklama”

“Yurtta barış, dünyada barış” ilkesi Cumhuriyetimizin doksan yıllık dış politika ilkesidir.
Yine, Atatürk’ün sözleriyle;

“Savaş zorunlu ve yaşamsal olmalıdır. Öldüreceğiz diye yurdumuza saldıranlara karşı, ‘ölmeyeceğiz’ diye savaşa girebiliriz. Bu, nefsi müdafaadır. Milletin hayatı tehlikeye girmedikçe SAVAŞ CİNAYETTİR.”

Cumhuriyetimizin doksan yıldır titizlikle korunan bu çok önemli dış politika ilkesi, ne yazık ki son birkaç yıldır, BOP Eşbaşkanlığı çerçevesinde unutulmuş, ülke, ABD’nin Ortadoğu çıkarları doğrultusunda, maceralara sürüklenmektedir.

İki yıl öncesine kadar “sıfır sorun” ilkesi ile, karşılıklı dostluk siyaseti yürüttüğümüz komşu Suriye ile;
ABD ve İsrail’in Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında yürüttükleri, Irak sonrası, Suriye’yi yeniden yapılandırma planı dışında ülkemizi ve ulusumuzu doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilendiren ne olmuştur da, bu gün gelinen noktaya gelinmiştir?

Yaşanan olay; sürdürülen yanlış, ulusal olmaktan çok “eşbaşkanlık” gereği hatalı politikaların sonucudur.

Dileriz geç olmadan bu olaydan DERS alınmıştır:

Türkiye ulusal çıkarlarını “eşbaşkanlık” yoluyla savunamaz.

Türkiye “yurtta barış, dünyada barış” ilkesini “eşbaşkanlık” yoluyla çiğneyemez.

İktidarı; ulusal çıkarlarımızın gereğini yerine getirmeye, hatalı, yanlış, ülkeyi maceralara, hatta bölünmeye kadar götürecek politikalardan acilen vazgeçmeye,

Muhalefeti; sorunu, TBMM gündemine getirip dış politikalarımızın acilen ulusal çıkarlar doğrultusunda yeniden belirlenmesine katkı koymaya ve

Basını; artık kolaycı bir yaklaşımla TSK’yı kusurlu göstermek alışkanlığı yerine,
ulusal çıkarlarımızın gözetildiği, bir dış politikaya dönülmesine katkı sağlamaya,
gerçek görevini yapmaya,

ÇAĞIRIYORUZ !..

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi
23.6.2012, www.add.org.tr

www.ahmetsaltik.net

Gürbüz Evren : Uçağımız neden düşürülmüş? / Why Turkish Plane was shot down?

Ucagimiz_neden_dusurulmus

Yılmaz Özdil : “ŞARAPNEL” / SHRAPNEL by Yilmaz Ozdil

ŞARAPNEL

portresi_kravatli

 

 

 

 

Yılmaz ÖZDİL
Hürriyet, 21.6.2012

Analar ağlamasın…
Bir “baba” göndermiş:

“Oğlum orada. Korkar mı? Bilmiyorum. Ateşlendiğinde başında nöbet tutardım, hasta olursa revire çıkabiliyor mu acaba? Akşam biraz gecikse, evhamlanırdık, gözümüz yollarda kalırdı. Şimdi, haftada bir telefon edebilirse, ne mutlu bize; kötü bir haber gelir mi korkusu ile… Sahi, neden telefon etmek yasak bu kadar? Vatan için ölmesi beklenen evlatlarımız casus mu? Sevdiği kız var mıydı… Bilmiyorum. Hiç söylemedi. Kimbilir, yüreğinde hangi fırtınalar esiyor oralarda… Babalar Günü’nde aradı en son… İyiyim dedi. Her şey güzel, merak etme dedi. Teselli etti. O mu evlat, ben mi, bilemedim. Bildiğim şu… Güle oynaya, seve seve gitti. Oğlumu gönderdiğim gibi canlı, sağ salim geri isterim.”

“Bedelliler evlat… Bizimkiler zayiat mı?”

“Bırakın bize insan muamelesi yapmalarını, tekerlekli sandalyemizi yürütecek kaldırım bile yapmıyorlar. Çarşıda, alışveriş merkezinde dolaşan… Dolaşabilen gazi gördünüz mü siz hiç?”

“Mücadele et dediler, mücadele ettik. Bize mücadele et diyenler, mücadele ediyor mu?”
Bir astsubay yazmış…

Her okuduğumda ve size aktarırken bile tüylerimi diken diken eden, mizahi kahrediciliğe, kahraman cesaretine dikkatinizi çekerim: “Bülent Arınç, teröristlerin silahları vardı diyor. Protezime bakarak endişeleniyorum: İster misin bana ateş etsinler!”

“Hava Kuvvetleri’nden emekli kurmay yarbayım. Eşimin babası, Kore gazisi…
Kendi toprakları için savaşmış gazilerin torunlarına bile sahip çıkıyorlar.
İki çocuğumuz var, Güney Kore firmasının gazi torunlarına verdiği bursla okuyorlar. Kore Hükümeti, Türk gazilerin torunlarını her sene yaz kampına götürüyor. Kore üniversitelerinde, burslu, master ve doktora imkânı tanıyorlar. Geçenlerde, Muharip Gaziler Derneği’ndeydim, Kore ve Kıbrıs gazileriyle sohbet ettim. KKTC büyükelçilerimiz bir kez bile gelmemiş.

Güney Kore Büyükelçisi ise, eşi ve askeri ataşesiyle birlikte sürekli ziyaret ediyor.”
“Eşim askerdeyken bileğini kırdı. Hastane odamızda, bacakları olmayan, yüzünde derin yaralar bulunan bir genç vardı; Cemil… Dokuz ay komada yatmış. Ölür demişler, uyanmış. Öylesine hayat doluydu ki, bileğimizdeki kırıktan utanıyorduk. Boşverin, vatan sağolsun diyordu. İş bulmuştu, çalışıyordu. Zaman zaman yaraları nüksediyor, açılıyormuş… Anacığına tedaviye gittiğini söylemiyor, eğitime gidiyorum diyormuş. ‘Anam yaşlı, üzülmesin, şekeri var’ diyordu.”

“Askeri hastanede nöbetçiydim. Gün ağarmak üzere, santral aradı, mayın vakası geliyor.
40 dakika mesafede, kan grubu A RH pozitif… Ameliyat ekibine haber verin, aynı kan grubuna sahip 10 kişi bulun dedim. Helikopter indi. Koşarken, bir er gördüm, çökmüş duvar dibine, hüngür hüngür ağlıyor. Arkadaşın mı oğlum? Değil komutanım, benim kanımı almıyorlar,

B miymiş neymiş benimki.”

“Bölgede, askerlerin tedavisinde çalışan bir annenin kızıyım ben… Onlarla büyüdüm. Hayatta kaldığına şükretmez, ölmediğine üzülmez, arkadaşlarıyla dağlarda olamadığına ağlar onlar.”

“Gelmeseler de olur, bayramda arasalar yeter.”
“Kafasına isabet eden kurşunla, iki defa kalbi duran, üç defa beyin ameliyatı geçiren,
111 gün komada kalan gazimiz Fırat’a, ev yaptırıyoruz. Kastamonu Tosya’da kampanya başlattık, iki senede 103 bin lira topladık. İnşaatta kullanmak üzere, manevi temsil için, 81 şehrimizden birer kavanoz toprak getirdik, nihayet temeli attık. Protokolümüz en öne kuruldu, bağışçılara teşekkür bile edilmedi.”

“Apo’yu eve çıkarmaya çalışanlar, lütfedip önce bize birer tek göz oda versinler,
Apo’nun villasını bahçesini sonra düşünsünler.”

“Eşim ve kızımla beraber, Bodrum’daki kampa gittik, emekli hekim asker arkadaşlarımızı ziyarete… Tekerlekli sandalyeyle gazileri gezdiriyorlardı. Rehabilitasyon için getirilmişlerdi. Fiziki görünümlerini anlatmama dilim varmaz ama… Bana en çok dokunan, çok istememe rağmen, onlarla iki kelime konuşamamak oldu. Konuşmuyorlardı. Günaydın’larımıza bile cevap vermiyorlardı. Onları gezdiren arkadaşları, üstelemeyin lütfen diyorlardı, bizimle bile konuşmazlar. Bir insanın, konuşmayarak bu kadar çok şey anlatabildiğini o gün, orada anladım.”

“Vatani görevimi mayın arama dedektörü kullanarak yaptım. Mayına basmadım.
Çatışmaya girmedim. Hiç yara almadım ama… Sivil hayatıma normal insan gibi devam edemediğimi söyleyebilirim. Aradan üç sene geçti. Yürürken yerinden oynayan bir kaldırım taşının, yüreğimdeki anlamını size tarif edemem.”

“Kuş sesleri, hatta sinek vızıltıları bir anda kesilir, makasın kâğıdı kestiği gibi, bir anda… Sırtüstü yapışırsın yere, uğultuların arasında mayın kelimesini ayırt edersin sadece…

Masmavi gökyüzüne bakarken bulursun kendini, arkadaşların bi şeyin yok diye bağırır,
bilirsin ki, bacağın yok… Hep o soru çınlar aklında, tekrar tekrar, neden ben,
neden ben?”

“Bastım… Bayılmışım. Helikopterde ayıldığımda dedim ki kendime,
kızıma nasıl söyleyeceğim?”

Faturayı ödeyemediği için elektriği kesilen mi ararsın, üç kuruş kredi borcundan icralık olan, eşyaları haczedilen mi?

Şarapnel gibi yağıyor mesajlar, sağanak şarapnel gibi…
Bilmiyorum artık, vicdanımızın neresine denk gelirse..

======================================================

Bizim yorumumuz-katkımız..

Dostlar,

Yılmaz Özdil’in bu yazısı bizi hüngür hüngür ağlattı..
Birkaç gün gecikme ile de olsa paylaşmak istedik.

Halkımız / Ulusumuz, PKK maşa örgütünün 1979’da Abdullah Öcalan’a emperyalistlerce kurdurulmasından 5 yıl sonra 1984 Eruh-Şemdinli baskını yaptırılarak gündeme sürüldü.

28 yılda yaklaşık 40 bin cana neden oldu. Birkaç yüz milyar dolar da yitiğe..

Orta yoğunluklu bir savaştan beter.

Halkımız-ulusumuz bağrına taş basarak sabretti; kınalı kuzular parçalanmış bedenleri ile toprağa verilirken,

Aşk olsun ki,

O anababalar “VATAN SAĞOLSUN!”

demeyi sürdürdüler.

Bu denli yüksek bir vatan sevgisi dünyanın hangi ulusunda var??

Bunlar bir iç savaşa ve dolayısıla ülkemizin-halkımızın bölünmesine yetmedi!
Emperyalizm başaramadı, halkımızın vatan sevgisine, sabrına ve sağduyusuna yenildi..

Şimdi başka provokasyonlarda sıra..

Yetmedi, şimdi Suriye’ye bizi saldırtmak istiyorlar..

Uçak düşmesi / düşürülmesi olayı böylesine iğrenç bir tezgah olabilir..

Aman dikkat..

Serinkanlılığı elden bırakmayalım, oyuna gelmeyelim..

Türk ve Kürt kardeştir..

Kürt kardeşlerimizin “kürtçülük” yapanlara destek vermediklerini, vermeyeceklerini biiyoruz..

Sormak isteriz :

1. Emperyalizm ile işbirliği yapılarak özgürlük savaşımı verilebilir mi?

2. Emperyalizmin insanlık tarihinde özgürlüğüne kavuşturduğu bir halk var mıdır?

Sevgi ve saygı ile.
23.6.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

İlhan Selçuk : ŞAŞIP KALIYORUM ! / I’m stupefied, by Ilhan Selcuk

ilhan_selcuk_sasip_kaliyorum_2006