Kategori arşivi: Hekim Saltık

Doktorlar neden korkuyor??

Doktorlar neden korkuyor??

Prof. Dr. Suat ÇağlayanProf. Dr. Suat Çağlayan

ODATV, 23.10.2020
https://odatv4.com/doktorlar-neden-korkuyor-23102014.html
Türk Tabipleri Birliği (TTB) –korona ile uğraşan hekimlerin katılmamasından yararlanarak– çok dar katılım ile yaptığı seçimlerle bir Merkez Konseyi (MK) seçti. Başkanlığına da Şebnem Korur Fincancı’yı getirdi.

Yapılma zamanının yanlışlığı kadar, TTB MK’nin başına getirilen Şebnem Korur Fincancı da hekimlerin büyük bir bölümünün canını sıktı. Çünkü onun başkanlığındaki TTB MK’nin, hem hekimlerin özlük hakları ile halk sağlığını yeterince koruyamayacağı, hem de ülkemizin ulusal duyarlıklarına uzak kalacağı yönünde korkuları var.

Bir başka büyük tehlike de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın TTB’ye karşı var olan olumsuz tavrının, Başkan Fincancı nedeniyle daha da sertleşmesi! Barolardan sonra hedef tahtasına hekimlerin tek örgütü olan TTB’yi oturtmuş bulunan Sayın Erdoğan’ın, hekimleri bölmek için Fincancı’nın geçmişte yaptıklarını kullanması işten bile değil.

BUNLARI NASIL SÖYLER

Şebnem Korur Fincancı’nın TTB MK Başkanı olarak seçilmesi ile birlikte, geçmişte söyledikleri yeniden ortalığa dökülmeye başladı. Söylediği iddia edilen- ve yalanlamadığı- sözler, Türkiye Cumhuriyeti’nin duyarlıklarını paylaşan hekimler tarafından kabul edilir gibi değil!

Davet edildiği bir yurtdışı toplantısında söylediği iddia edilen sözler şunlar;

“Ermeni soykırımını lanetliyoruz! Eğer bu soykırımı Ermeni anne babalarımız
kabul ediyorsa, o soykırım var demektir! Kahrolsun Faşist Türkiye Cumhuriyeti.”

Sayın Fincancı, sadece Ermeni iddialarına destek vermekle kalmamış, yazılanlara göre, Kürt halkımızı da işin içine katarak;

“Türkiye Cumhuriyeti paranoya ve histeriyle Kürt halkına soykırım yapıyor!”
iddiasında da bulunmuş.

Ayrıca, Öcalan’a Özgürlük Platformu’na da üyeliği varmış

Ancak…

HEKİMLER İKİ KORKU ARASINA SIKIŞTI

Çok sayıda hekim ve hekim örgütünün korkusu sadece Fincancı’nın oraya seçilmiş olması değil… Zaten Tabip Odalarına karşı niyeti bozuk olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Fincancı’nın kişiliğini kullanarak hekimlere ‘çoklu tabip odası’ dayatmasında bulunarak hekimleri bölmesinden de korkuluyor. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanı aradığı fırsatı bulmuş olmanın heyecanıyla bu seçeneği dile getirdi bile! İki olumsuzluk arasına sıkışan hekimlere ait 21 tabip odası ile 7 hekim platformu, hem tepkilerini hem de önerilerini dile getirmek için önemli bir ortak bildiri yayınladılar.

Bildiri şöyle;

ÇOK BÜYÜK HEKİM KİTLESİ ‘TEK ve BAĞIMSIZ’ TTB İSTİYOR

“Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Tabip Odalarının, ‘çoklu meslek örgütü’ haline getirilmesi bugün yaşadığımız sorunlara çözüm getirmez, Türk Tabipleri Birliği’nde vatanımızın ve milletimizin bölünmez bütünlüğüne karşıt kimliklerin etkin olmasını önlemez.

Türk hekimleri, meslek örgütümüzün bugün getirildiği konumdan, özellikle TTB Merkez Konseyi (MK) Başkanlığına getirilen kimlikten büyük rahatsızlık duymuştur. Bu kişinin ve destekçilerinin geçmiş etkinlikleri TTB kimliğine büyük zarar vermiştir.

Türk Hekimleri olarak mücadelemiz, 1953 yılında kurulan Türk Tabipleri Birliği’nin kurumsal kimliğine karşı değildir. Geçmişinde ulusal birlik ve beraberliğimize karşıt tutum almış bir kimliğin ve destekçilerinin TTB MK Başkanlığına ve yönetimine getirilmiş olmasına karşıdır.

Hekim haklarının ve toplum sağlığının savunulabilmesi için zorunlu olan hekimlerin birliğini sağlaması mümkün olmayan bu kişi öncelikle TTB MK Başkanlığından ayrılmalıdır.

Çoklu meslek örgütü girişimi ise bu sorunlar için bir çözüm olamaz. Çünkü;

a-   Çoklu meslek örgütü girişimi, çok sayıda Oda kurulması ve dolayısıyla Odaların siyasallaşmasının önünü açacaktır. Bugün yaşadığımız sorunu çözümsüz hale getirecektir.
b-  Odalar arası rekabet, hekim haklarının savunulması açısından hekimlerin zaman ve enerjisini tüketecektir.
c-   Hekimlerin katılımı azalacak, hekim hakları savunulamadığı gibi Türkiye Cumhuriyeti’ne kasteden azınlıklara da meydan verilecektir.

Türk Hekimleri, vatanına milletine ve asırlık geleneklerine bağlıdır. Meslek örgütümüzün adındaki “Türk” kelimesi biz Tıbbiyeliler için övünç kaynağıdır, kaldırılması kabul edilemez. Bunun adımızdan kaldırılması, kavrama düşman olanların işine yarar.

Bugün Türk Hekimleri olarak inanıyoruz ki meslek Odamızın, her zamankinden çok, tüm hekimlerimizin desteğine ihtiyacı vardır.

Bizler, TTB’nin bugün içine düşürüldüğü durumdan kurtarılabilmesi için;

1-   Bütün hekimlerin Odalara üyeliğinin ve seçimlere katılımının zorunlu hale getirilmesini…2-   Oda ve TTB seçimlerinde hekimlerin katkılarının yer alabilmesi için seçimlerin nisbi temsille yapılmasını, öneriyoruz!

Bugün, hekim hakları ile birlikte vatanımızın ve milletimizin birliğini savunacak güçlü bir meslek örgütü olabilmesi adına TTB’ye sahip çıkmak için bütün meslektaşlarımızı Tıbbiyeli Hikmet ruhuyla davranmaya davet ediyoruz. Saygılarımızla”

Bu görüşlerin tamamına katılmayabilirsiniz. Ama şu bir gerçek ki, bu hekim örgütlerinin istediği iki şey var;

1-   TTB MK Başkanının oradan ayrılması,
2-   TTB sayısını artırmadan seçim ve üyelik yöntemlerinde bazı değişiklikler yapılması!

Hekimlerin yarıdan çok daha fazlasını temsil ettiklerini söyleyen bu hekim örgütleri, açıklanan bildiride tek tek adlarını yazmışlar!

Afyonkarahisar Tabip Odası,
Aksaray Tabip Odası,
Amasya Tabip Odası,
Çorum Tabip Odası,
Denizli Tabip Odası,
Erzurum- Kars- Iğdır- Ardahan- Bayburt- Gümüşhane Tabip Odası,
Kahramanmaraş Tabip Odası,
Karaman Tabip Odası,
Kayseri Tabip Odası,
Konya Tabip Odası,
Kütahya Tabip Odası,
Malatya Tabip Odası,
Nevşehir Tabip Odası,
Niğde Tabip Odası,
Ordu Tabip Odası,
Rize Artvin Tabip Odası,
Sakarya Tabip Odası,
Sinop Tabip Odası,
Tokat Tabip Odası,
Yozgat Tabip Odası,
Ankara Tabip Odası, Hekimiz Biz Grubu,
Antalya Tabip Odası, Önce Hekim Grubu,
Balıkesir Tabip Odası Önce Hekim Grubu,
İstanbul Tabip Odası CumhuriyetçiHekimler Grubu,
İzmir Tabip Odası Hekim Güçbirliği Grubu,
14 Mart Tıbbiyeliler Derneği,
İstanbul Hekim Hakları Derneği.

BİZİM TV Programımız : 23 Ekim 2020

Dostlar,

HALK TV’nin başarılı sunucularından Sn. Lale O. Arslan, BİZİM TV adlı bir youtube kanalında yayın yapan bir çaba içinde. Sunumları çok izleniyor.. Sağolsun bizi de salgın başladıktan bu yana aşağı yukarı ayda 1 kez konuk ediyor.

Salgının geldiği kritik şamayı ve grip aşısı konusunu irdeledik yaklaşık 21 dakika..

Erişke aşağıda..

Bu kışa, öncekilerden farklı olarak çoook ağır / zor koşullarda giriyoruz.
Ekonomi olağanüstü ağır hastadır.
Fiilen %30’u aşan enflasyon sürmektedir.
İşsizlik hayal ötesi düzeylere ulaşmıştır.
Askıda ekmek” uygulaması yüz karasıdır.

  • Aileler topluca intihar etmekte,
  • iflas eden insanlar kendilerini yakmaktadır sokak ortasında.

ŞAHSIM” ise, aylığına 3 asgari ücret zamla 88 bin TL’ye çıkarabilmektedir.

Bir yandan yoklukta Müslümana “sabır – dayanç” vaazları ile masal anlatılır ve damardan “Din” şırıngalanırken.

İzlenmesi, paylaşılması ve gereğinin yapılması dileğiyle..

Sevgi ve saygı ile. 23 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

TELE1 TV PROGRAMIMIZ – 21 Ekim 2020

Dostlar,

Dün, 21 Ekim 2020 gecesi saat 21.00 – 23.20 arasında TELE1‘de Sn. Murat Taylan‘ın konuğu olduk..
Biz söze, Devrim Şehidimiz merhum Prof. Dr. Ahmet Taner KIŞLALI‘yı anarak girdik.
Tam 21 yıl önce, 21 Ekim 1999 sabahı, evinin önünde, arabasının üstüne konan bir bombanın patlaması ile kendisini yitirdik. Katillerinin bulunması yetmez; Devletin, yurttaşlarının can güvenliğini sağlama yükümünü vurguladık. Bu yüküm temeldir, vazgeçilemez ve her durumda gereği yerine getirilmelidir..

Merhum Kışlalı’nın, öldürülmesinden 4 gün önce Cumhuriyet’te yayınladığı makalesinden yandaki bölümü aktardık..

***

Gündem gene salgın idi..
Yeni boyutlarıyla, grip aşısıyla, yayından geri çekile sözde bilimsel makale… ile ilgili kapsamlı değerlendirmeler yaptık..
Yurttaşlardan gelen soruları yanıtladık.
Aşağıdaki erişkede (linkte), programda birlikte olduğumuz meslektaşımız Doç. Dr. Osman Elbek görünüyor. Programcı Murat Taylan ile 3’lü ekran görüntüsü seçememiş anlaşılan (!),
Yalın bilimsel gerçekleri ortaya koyduk ve iktidara yardımcı olmaya, yol göstermeye çabaladık.
Temel önerimiz dürüst ve saydam olunması idi..
İsviçre’den yayına katılan dostumuz Halk Sağlığı Uzmanı dostumuz, DSÖ eski uzmanlarından Dr. Ümit Kartoğlu da yayına güç verdi.
Salgın verilerinin saklanması, dahası ülke kamuoyu ile uluslararası  kurumların yanıltılmasının kabul edilemeyeceğini  ve sürdürülemeyeceğini, ülkemizin yaptırımlara uğrayabileceği uyarısını yaptık..

  • Salgın yönetiminde yalnızca ve yalnızca Epidemiyoloji bilimi ilkelerinin rehber alınması gerektiğini vurguladık..

İzlenmesi, paylaşılması ve gereğinin yapılması dileğimizdir..

Sevgi ve saygı ile. 22 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

KRT TV Programımız : 20 Ekim 2020

FAHRETTİN KATSAYISI KAÇ??

Dostlar,

Bu akşam saat 19:45 dolayında KRT TV’de Sn. Zafer ARAPKİRLİ‘nin başarıyla ve yüreklilikle sürdürdüğü haber programına konuk olduk..

Sn. Arapkirli’nin akılcı ve yerinde sorularını yanıtlamaya çalıştık. (14 dk.)

Almanya’da KOVİT-19 verilerini hükümet ya da Sağlık bakanı değil, asırlık özerk bir bilimsel kurum olan Robert Koch Enstitüsü açıklıyor..

  • Robert Koch Enstitüsü’nden Perşembe günü yapılan açıklamada, Almanya’da son 24 saatte 6638 yeni koronavirüs vakası tespit edildiği bildirilmişti. Bu rakam, salgının başlangıcından bu yana Almanya’da bir günde kaydedilen en yüksek vaka sayısı. “Hastanelere kabul edilen enfekte hasta sayısında daha şimdiden, geçtiğimiz haftaya göre iki kat artış yaşıyoruz.”
  •  “Hastanelere kabul edilen enfekte hasta sayısında daha şimdiden, geçtiğimiz haftaya göre iki kat artış yaşıyoruz” diyen Gaß, yoğun bakım ünitelerinde Covid-19 tedavisi gören hasta sayısının da önemli oranda arttığını bildirdi. Gerald Gaß, eldeki veriler ışığında, kasım ayında yoğun bakım ünitelerinde 2 bin hasta sayısına ulaşılacağından yola çıktıklarını vurguladı. Almanya’da bugün itibarıyla hastanelerin yoğun bakım servislerinde tedavi gören Covid-19 hasta sayısı, 329’u entübe hasta olmak üzere 655. (https://www.dw.com/tr/alman-hastanelerinde-koronavir%C3%BCs-alarm%C4%B1/a-55288603 15.10.2020)

Son 24 saatte 6638 yeni KOVİT-19 hastası belirleniyor Almanya’da. toplam vaka sayısı 348 bin 557’ye yükseldi.

Türkiye’de 15 Ekim 2020 verileri : Yoğun bakımda ve entübe hasta sayılarını Sağlık Bakanlığı açıklamayı kaldırdı. “Ağır vaka” nın entübe hasta olduğunu bir açıklamasında belirtti. Bu rakam aşağıdaki tabloya göre 1408.. Zatürre oranı %5.9. Bunları da yoğun bakımda ama entübe edilmeyen hastalar olarak alırsak,

Toplam olgu 342.143 – iyileşenler 299.679 = 42.464
42.464 – ölen 9.080 = 33.384 aktif hasta sayısı
33.384 x .059 = 2000 ağır hasta / yoğun bakımda ama entübe değil
2000 + 1408 (entübe) = 3408 toplam yoğun bakım hastası
3408 / 33.384= %10,2
Almanya’da yoğun bakımdaki hasta oranı aynı yöntemle hesaplandığında %1,7..
Dünya ortalaması %1…

Pekiii, Türkiye’de yoğun bakımda hasta oranı neden Dünyanın 10 katı, Almanya’nın 6 katı??

Çoook geç tanı koyuyoruz, hastalar ağırlaşmış mı oluyor?
Ama Bakan Koca, filyasyon ekiplerinin hastaları erkenden bulduğunu ve bu yüzden hastanelerimizin çok dolmadığını belirtiyor?? (Not : Filyasyon ekibi erken hasta bulmaz, bu sürveyans ekiplerinin işidir; filyasyon ekibi, tanı konan hastanın bulaşı nerden aldığını bulur!)

Gerçekte hasta sayısı açıklananın 10-20 katı da o yüzden mi yoğun bakım hasta sayımız pek bol?
Ya da hastane yatakları dolmasın diye özellikle ağırlaşan – ağırlaşabilecek hastalar yatırılıp geri kalanlar evlerine yollanarak ülke bir açıkhava hastanesine mi dönüştürüldü?

Hangisi, hangisi??

Sahi, Avrupa ülkelerinden neyimiz iyi de onların hasta sayılarının 1/10’una sahibiz???

Bu yalan rüzgarı sürdürülemez!..
DSÖ, ilgili öbür uluslararası kurumlar, BM, Dünya Bankası, AB (E-CDC), ABD CDC.. Türkiye’yi uyararak diplomatik baskı uygulayabilirler.. Bakan Koca’ya göre görünür görünmez  Ulusal çıkarlarımız böylelikle mi korunmuş olur??

Bakan Dr. Koca, “Fahrettin katsayısı kaç??”

AKP iktidarı ve Dr. Koca; “Fahrettin katsayısı kaç??”
Kaç ile çarpalım ilan ettiğiniz olgu ve ölüm sayılarını?

Sevgi ve saygı ile. 21 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

ALMANYA BAŞBAKANI MERKELin YURTTAŞLARINA ÇAĞRISI

ALMANYA BAŞBAKANI MERKELin YURTTAŞLARINA ÇAĞRISI : 

AİLE DIŞI TEMASI AZALTIN…

Coronavirus: Germany toughens restrictions as it enters ′decisive′ phase | News | DW | 14.10.2020https://twitter.com/i/status/1317412904011005952

Sevgili vatandaşlar,

En geç bu hafta itibariyle şunu biliyorduk:

Şu anda korona pandemisinin çok ciddi bir aşamasındayız.

Yeni enfeksiyonların sayısı her gün büyük bir hızla artıyor.

Pandemi, yarım yıldan uzun bir süre önce başlangıcından daha hızlı bir şekilde yeniden yayılıyor.

Nispeten rahat bir yaz bitti, şimdi zor aylarla karşı karşıyayız.

Önümüzdeki günlerde ve haftalarda Noel’imiz gibi kışın nasıl olacağını gösterecek, ona göre kararlar verilecek.

Hepimiz buna kendi eylemlerimizle etkide etkide, katkıda bulunuyoruz.

Bunun ne anlama geldiğine inandığımı size söyleyeyim:

  • Virüsün kontrolsüz bir şekilde yayılmamasını sağlamak için şimdi elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.

Artık her gün önemli.

Bunun için, enfeksiyon zincirini kesintiye uğratmak için, enfekte olan her kişinin irtibatta bulunduğu her bir kişiyi bildirmesi gerekir.

Sağlık yetkilileri harika şeyler yapıyor, ancak enfekte insan sayısının çok yüksek olduğu yerlerde artık yetişmeleri mümkün olamayacak.

Öyleyse sorumuz, sayıların tekrar düşmesini sağlamak için her birimiz ne yapabiliriz?

Başarının büyük payı, her birimizin sürekli olarak minimum mesafeyi korumamıza, ağız ve burun koruması kullanmamıza ve hijyen kurallarına uymamıza bağlı.

Ama şimdi daha da ileri gitmemiz gerekiyor:

Bilim insanları bize açıkça söylüyor:

Virüsün yayılması doğrudan her birimizin sahip olduğu temasların ve karşılaşmaların sayısına bağlıdır.

Artık her birimiz bir süreliğine kendi ailemiz dışındaki karşılaşmalarımızı önemli ölçüde azaltırsak, daha fazla enfeksiyona yönelik eğilim durdurulabilir ve tersine çevrilebilir.

Bugün size tam da bu şekilde hitap ediyorum:

Dışarıda veya evde çok daha az insanla buluşun.

Sizlerden rica ediyorum: Gerçekten gerekli olmayan herhangi bir seyahatten, gerçekten gerekli olmayan herhangi bir kutlamadan kaçının.

Lütfen mümkün olduğunca ikamet ettiğiniz yerde evde kalın.

Söylediklerimin sadece kulağa sert gelmekle kalmayıp, bireysel durumlarda yapmanın da zor olduğunu biliyorum.

Ancak bunu yalnızca geçici olarak yapmalıyız ve sonunda kendimiz için yapıyoruz:
Kendi sağlığımız ve bir hastalığı koruyabildiğimiz herkesin sağlığı için.

Sağlık sistemimizin tıkanmamasını, çocuk okullarımızın ve kreşlerimizin açık kalmasını sağlamak.

Ekonomimiz ve işlerimiz için.
Salgının ilk altı ayını karşılaştırmalı olarak bu kadar iyi atlatan nedenler neydi?

Birlikte hareket etmemiz ve kurallara uymamız, düşünceli ve sağduyulu olmamız.

Bu, şu anda da pandemiye karşı sahip olduğumuz en etkili çaredir.

Artık her zamankinden daha da gerekli.

Teşekkür ederim.
****
https://www.dw.com/tr/merkelden-%C3%A7a%C4%9Fr%C4%B1-aile-d%C4%B1%C5%9F%C4%B1-temas%C4%B1-azalt%C4%B1n/a-55309521

HALK TV Programımız : 20 Ekim 2020

Dostlar,

20 Ekim 2020 Salı, bu akşam saat 17:00’de,
HALK TV’de Sn. Fatma Nur AK‘ın konuğu olacağız..

Yeni koronavirüs salgını Türkiye ve dünya gündeminden düşmüyor, düşürülemiyor..

Özellikle Avrupa’da tam kapatmaya derece derece yaklaşan sıkılıkta önlemler alınıyor.

Sınırlamalar daha da daraltılıyor ama, geçtiğimiz hafta İstanbul’da KOVİT-19 hasta sayısının %50 artmasına karşın “ek önlem düşünülmediğini” (!?) Sağlık Bakanı açıklayabiliyor!?

Dünya Sağlık Örgütü‘ne ve uluslararası kamuoyuna meydan okunarak, salt PC(+) ve klinik belirtisi olanlar “hasta” olarak niteleniyor alaturka buluşlarımızla ve hem PCR(+) ama belirtisiz olgular / vakalar / hastalar / “cases” hem de ayrıca bildirilmesi gereken PCR(-) ama hastalık KOVİT-19 tanısı laboratuvar ve klinik bulgu ile konan OLASI OLGULAR / VAKALAR / HASTALAR / “CASES” bildirilmiyor..

Böylelikle, görünür görünmez ulusal çıkarlarımız” AKP iktidarı ve Sağlık Bakanı / Bakanlığı eliyle korunmuş oluyor!? Bu tutumun sürdürülebilir olduğunu sanmıyoruz..

  • AB ve DSÖ’den gelecek kimi yaptırımlarla karşılaşmamız olasıdır. Ulusal çıkarlar, ülkemiz insanının ve uluslararası kurumlar ve kamuoyunun aldatılması ile asla savunulamaz!Dünya alem, kuşkusuz, kendisinden gerçekler saklanan yurdum insanından çok daha iyi biliyor perişan hallerimizi..

AŞI konusu bir başka bilmece- bulmaca ve ranta açık alan olarak masada..

Tüm bunlar bile, artık ülkemizdeki ağır baskıcı rejimin demokrasiden – hukuk devletinden iyice hatta tümüyle kopan ve ekonomiyi görülmemiş derecede ağır bunalıma sokan AKP = RTE iktidarının yarattığı “ASKIDA EKMEK” sefilliğine sürüklenen tablosunu örtmeye yetmiyor..

Baroların yasaya aykırı biçimde genel kurulları genelge ve polis baskısıyla apaçık engellenirken, AKP – MHP örgütlerinin toplantıları yapılabiliyor!?…

AKP yeşiline boyanan sözde turkuvaz tablo tümüyle değersizleştiği gibi, yalın sayısal çelişkileri sürüyor..

Bunları konuşmaya çalışacağız. / KONUŞTUK.. (18 dakika)

https://youtu.be/k4VZoTkVB10

İlgi ve bilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 20 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

Şehir hastanelerinde akıl almaz hesap

Yatak başı maliyet…

CHP Balıkesir Milletvekili Dr. Fikret Şahin‘in yaptığı hesaba göre, biri kamu özel işbirliği (KÖİ) yöntemiyle özel sektör tarafından yapılıp işletilen diğeri doğrudan devletin kendi yapıp işleteceği iki ‘şehir hastanesi’ arasında 25 kata varan yatak başı maliyet farkı oluştu.

Dr. Şahin’in yaptığı hesaba göre, KÖİ modeliyle inşa edilip müteahhit firmalar tarafından işletilen 20 şehir hastanesi için 25 yıl boyunca kira ve hizmet bedeli adı altında yapılacak ödemenin tutarı 752 milyar 794 milyon lirayı bulacak.

Tamamı hizmete girdiğinde toplam 31,315 yatak kapasitesine ulaşacak olan KÖİ modelli şehir hastanelerinde ‘yatak başı maliyet’ 24 milyon 39 bin lira gibi bir seviyeye çıkacak.

DEVLET ELİYLE 980 BİN LİRA

Sözcü‘den Erdoğan Süzer’in haberine göre, devlet modelli bu hastaneler için de bir hesap yapan Dr. Fikret Şahin, 10 şehir hastanesinin toplamda 10 milyar 95 milyon lira harcanarak hizmete açılacağını belirledi. Şahin’in hesabına göre, toplam 10 bin 300 yatak kapasiteli bu hastanelerde “yatak başı maliyet” ise sadece 980 bin lira olacak. Dr. Şahin, bu hesapla KÖİ modelli şehir hastanelerinin devletin kendi yapacağı şehir hastanelerine göre 25 kata yakın yatak başı maliyet oluşturduğunu söyledi.

Dr. Fikret Şahin, yaptığı “yatak başı maliyet” hesabını şu şekilde açıkladı:

“Sağlık Bakanlığı 2020 yılı bütçesinde, KÖİ modeliyle yapılan 20 şehir hastanesinin tümüyle hizmete gireceği 2022 yılı için ayrılan kira ve hizmet bedeli 21 milyar 910 milyon TL’ydi. 2020 yılı Sağlık Bakanlığı bütçe görüşmeleri döneminde Dolar kuru 5,77 TL olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu miktar 3 milyar 797 milyon 237 bin dolara karşılık geliyor.

  • Şehir hastaneleri sözleşmelerine göre kira ödemeleri döviz üzerinden yapılmaktadır.

Sağlık Bakanlığı, 2022 yılı tahmini (AS: kestirilen) bütçesine göre KÖİ modeliyle yapılan 20 şehir hastanesinin kira ve hizmet bedeli için 25 yıl boyunca en az 94 milyar 930 milyon dolar ödeyecektir. Bu da bugünlerdeki yaklaşık kurla 752 milyar 794 milyon TL oluyor. 31,315 yatak kapasitesi dikkate alındığında yatak başı maliyet 24 milyon 39 bin lirayı buluyor.

Oysa 2020 yılı Cumhurbaşkanlığı yatırım programındaki resmi veriler 10 bin 300 yataklı 10 şehir hastanesinin 10 milyar 95 milyon TL’ye yapılacağını, yatak başı maliyetin 980 bin lirada kalacağını gösteriyor.”

“BUGÜNE KADAR YAPILANLAR ACİLEN KAMULAŞTIRILMALI”

Dr. Fikret Şahin, en az 25 kat daha maliyetli olan KÖİ modelinden vazgeçilmesi gerektiğini belirtirken,

  • “KÖİ modeliyle yapımı devam eden şehir hastaneleri de genel bütçeye aktarılmalı.
  • Bugüne kadar yapılan şehir hastanelerinde gerçekleştirilen tüm kamu zararları şirketlerden
    talep edilmeli ve
  • Bu hastaneler mali yıkıma dönüşmeden acilen kamulaştırılmalıdır” dedi.

Tabip odalarından manifesto: ‘Çoklu Oda’yı da Fincancı’yı da istemiyoruz!

Tabip odalarından manifesto:
‘Çoklu Oda’yı da Fincancı’yı da istemiyoruz!

Tabip Odalarının çoklu meslek örgütü haline getirilmesi hedefine ve TTB Merkez Konseyi Başkanlığı’na getirilen Fincancı’ya Türk hekimlerinden tepki geldi. 21 Tabip Odası ve hekimlerden oluşan 7 platform ortak bir açıklama yaptı. Açıklamada “Bugün, hekim hakları ile birlikte vatanımızın ve milletimizin birliğini savunacak güçlü bir meslek örgütü olabilmesi adına TTB’ye sahip çıkmak için bütün meslektaşlarımızı Tıbbiyeli Hikmet ruhuyla davranmaya çağırıyoruz.” ifadeleri kullanıldı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada “Çoklu baro sisteminde yapıldığı gibi aynı çalışmayı TTB ve diğer meslek odalarında da yapmak durumundayız” ifadelerini kullanmıştı.

21 Tabip Odası ve yedi platform Erdoğan’ın ‘çoklu meslek örgütü’ önerisine tepki gösterdi.

Açıklamada aynı zamanda Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında FETÖ’nün yanında yer alan, Türkiye’yi “soykırımcı” ilan eden ve TSK’ya karşı Hendekçileri koruyan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı‘ya tepki gösterildi.

Fincancı’nın görevden alınmasını isteyen hekimler, “Çoklu meslek örgütü girişiminin bu sorunlar için çözüm olamayacağını” vurguladı.

Açıklama metninin tamamı ise şu şekilde:

Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Tabip Odalarının çoklu meslek örgütü haline getirilmesi bugün yaşadığımız sorunlara çözüm getirmez, Türk Tabipleri Birliği’nde vatanımızın ve milletimizin bölünmez bütünlüğüne karşıt kimliklerin etkin olmasını önlemez.

Türk hekimleri, meslek örgütümüzün bugün getirildiği konumdan, özellikle TTB Merkez Konseyi (MK) Başkanlığına getirilen kimlikten büyük rahatsızlık duymuştur. Bu kişinin ve destekçilerinin geçmiş etkinlikleri TTB kimliğine büyük zarar vermiştir.

Türk Hekimleri olarak mücadelemiz, 1953 yılında kurulan Türk Tabipleri Birliği’nin kurumsal kimliğine karşı değildir, geçmişinde ulusal birlik ve beraberliğimize karşıt tutum almış bir kimliğin ve destekçilerinin TTB MK Başkanlığına ve yönetimine getirilmiş olmasına karşıdır.

Hekim haklarının ve toplum sağlığının savunulabilmesi için zorunlu olan hekimlerin birliğini sağlaması mümkün olmayan bu kişi öncelikle TTB MK Başkanlığından ayrılmalıdır.

Çoklu meslek örgütü girişimi ise bu sorunları için bir çözüm olamaz. Çünkü:

  • Çoklu meslek örgütü girişimi, çok sayıda Oda kurulması ve dolayısıyla Odaların siyasallaşmasının önünü açacaktır. Bugün yaşadığımız sorunu çözümsüz hale getirecektir.
  • Odalar arası rekabet hekim haklarının savunulması açısından hekimlerin zaman ve enerjisini tüketecektir.
  • Hekimlerin katılımı azalacak, hekim hakları savunulamadığı gibi Türkiye Cumhuriyeti’ne kasteden azınlıklara da meydan verilecektir.

Türk hekimleri vatanına milletine ve asırlık geleneklerine bağlıdır.

Meslek örgütümüzün adındaki TÜRK kelimesi biz Tıbbiyeliler için övünç kaynağıdır, kaldırılması kabul edilemez. Bu kavramın adımızdan kaldırılması kavramın düşmanlarının işine yarar.

Bugün Türk Hekimleri olarak inanıyoruz ki meslek odamızın, her zamankinden daha çok, tüm hekimlerimizin desteğine ihtiyacı vardır.

Bizler TTB’nin bugün içine düşürüldüğü durumdan kurtarılabilmesi için;

  1. Bütün hekimlerin Odalara üyeliğinin ve seçimlere katılımının zorunlu hale getirilmesini
  2. Oda ve TTB seçimlerinde hekimlerin katkılarının yer alabilmesi için seçimlerinin nispi temsille yapılmasını öneriyoruz.

Bugün, hekim hakları ile birlikte vatanımızın ve milletimizin birliğini savunacak güçlü bir meslek örgütü olabilmesi adına TTB’ye sahip çıkmak için bütün meslektaşlarımızı Tıbbiyeli Hikmet ruhuyla davranmaya çağırıyoruz.

Saygılarımızla,

Afyonkarahisar TO
Aksaray TO
Amasya TO
Çorum TO
Denizli TO
Erzurum – Kars – Iğdır – Ardahan – Bayburt – Gümüşhane TO
Kahramanmaraş TO
Karabük TO
Karaman TO
Kayseri TO
Konya TO
Kütahya TO
Malatya TO
Nevşehir TO
Niğde TO
Ordu TO
Rize – Artvin TO
Sakarya TO
Sinop TO
Tokat TO
Yozgat TO
Ankara TO Hekimiz Biz Grubu
Antalya TO Önce Hekim Grubu
Balıkesir TO Önce Hekim Grubu
İstanbul TO Cumhuriyetçi Hekimler Grubu
İzmir TO Hekim Güçbirliği Grubu
14 Mart Tıbbiyeliler Derneği
İstanbul Hekim Hakları Derneği

Çoklu TTB: Tabuta çakılan son çivi!

Çoklu TTB: Tabuta çakılan son çivi!

Dr. Ceyhun Balcı
https://www.veryansintv.com/coklu-ttb-tabuta-cakilan-son-civi
17 Ekim 2020

MHP önderi Bahçeli’nin haftalar önceki çıkışıydı: “TTB (Türk Tabipleri Birliği) kapatılsın! Yönetcileri soruşturulsun, kovuşturulsun!”

Tek yetkili Cumhurbaşkanı bu çıkışı farklı bir yorumla tamamladı!

Çoklu TTB görüşü bir bakıma ölümü gösterip hastalığa razı etmek olarak da yorumlanabilir.

Gerçekte TTB’nin kapatılması ile Çoklu TTB arasında pek de fark olmadığının altını çizmekle başlayalım. İkincisinde “kapatmadan kapatma” söz konusudur. Çok daha kötüdür!

En yetkili ve muktedir ağızdan süreç başlatılmışken, bundan sonra bu gelişmeye karşı hekim kamuoyunun nasıl bir duruş göstereceği tartışılabilir.

TTB’yi son 25 yıldır yöneten grupçuklar koalisyonu bugün gelinen noktada hekim kamuoyunu öylesine bölüp, parçalayıp etkisizleştirmiştir ki, tabuta çakılan son çiviye eşdeğer bu düzenlemeye karşı hekim kamuoyu duruşundan kuşkuya düşmek kaçınılmazlaşmaktadır.

Bugün için 165 bin hekimin gözbebeği olması gereken ve geçmişinde sayısız şanlı sayfa olan

  • TTB dış kaynaklı etnikçiliğin yuvasına dönüştürüldüğü için

zaten uzunca süredir kendi kitlesi olan hekimlerden kopmuş bir görüntü vermekteydi. Dolayısı ile Türk kamuoyu gözünde de herhangi bir öneme ve saygınlığa sahip değildi.

Denebilir ki, bu böyle olmasa da her kişi ve kuruluşu “kendisileştirme” tutkusuyla yanıp tutuşan siyasi iktidar yine de benzer bir uygulamaya yönelmez miydi? Kuşkusuz bu kuşku ve öngörü de yersiz değildir.

Ancak, ikisi arasındaki fark saygınlığı ve güvenilirliği olan bir TTB’nin arkasında duracak hekim yığını ve Türk kamuoyuyla açıklanabilir. Az şey değildir.

Uzunca süredir dile getirmeye çalıştığımız kaygılarımızın da yersiz olmadığı bu önemli gelişmeyle bir kez daha doğrulanmıştır.

ŞEBNEM KORUR FİNCANCI ADIMI

Salgın ortamındaki baskın seçimlerle iktidarlarını pekiştirmek isteyen grupçuklar koalisyonu ortamdaki olumlu havayı değerlendirerek TTB Merkez Konseyi’nin başına çok daha ılımlı ve saygın bir kişiliği getirmek yerine, etnikçiliği ve Türkiye karşıtlığıyla nam salmış Şebnem Korur Fincancı’yı getirince iktidar için tabuta son çiviyi çakmak kolaylaşmış oldu! Kurumun başına adı terörle ilişkilendirilemeyecek birisini getirmek bu kadar zor muydu diye sormaktan alamıyor kendisini insan!

Öte yandan; çoklu tabip odası düzenlemesi yasalaşıp da yürürlüğe girince olacakları şimdiden söylemiş olalım!

Herkes kendi meşrebindeki Odaya üye olacaktır. Böylelikle yaşamın öbür alanlarındaki ayrıştırma ve kutuplaştırma hekimlik gibi siyaset üstü olması gereken ortama da taşınmış olacaktır. Kuşkusuz bu çoklaşmada kimi Odalar iktidara yakın olacaktır. İktidar bu oluşumları koruyup, kollayacak ve kök salmalarına yardımcı olacaktır. Hatta, sendikalarda olduğu gibi iktidarın etki ve yetki alanındaki kamu kurumlarında çalışan hekimlerin yandaş Odalara üye olmaları sağlanarak güç kazanmaları (en azından görüntüde) sağlanmış olacaktır.

Demedi demeyin! Biz bu filmi o kadar çok gördük ki…

Sencilik-bencilik Türkiye’nin hücrelerine dek işlenerek ülkeye yazık ediliyor!

Hekimin özlük haklarının, toplum sağlığının ve hekimler arası ilişkilerin iktidarcısı – muhalefetçisi olur mu?

TTB ve kimi Tabip Odalarının yönetimine egemen olan, adları anılmaya değmez kimi grupçuklar buraları öylesine siyasallaştırdılar ki; aynı tutkuyla donanmış olan siyasi iktidar arayıp da bulamadığı fırsatı önünde buldu ve değerlendirme yoluna gitti.

Olay budur!

KORONA SÜRECİNDE TÜRKİYE

Dostlar,

Bu akşam konumuz;

KORONA SÜRECİNDE TÜRKİYE..

Erişime açık.. aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklamak gerekecek..

https://m.teamlink.co/5812412727 

Bizler, “Yeni Koronavirüs Salgını” nı ulusal ve küresel bir sorun, bir afet olarak görüyor ve hızla sönümlendirilebilmesi için bilimsel akılcılığa dayalı önerilerimizi bu sitede ve kimi gazetelerde yazıyor, kimi yurtsever TV’lerde ve bilimsel toplantılarda sürgit konuşuyoruz..

Ancak salgın yönetimine iktidarın politik kaygı ve beklentileri karışıyor ve çok ciddi hatalar yapılıyor. Örneğin iktidar, anlaşılmaz bir inat ve hırsla Türk halkına ve Dünya Sağlık Örgütü’ne gerekli bilgileri vermiyor, açıkça veri saklıyor ve bunu pervasızca itiraf da ediyor!

  • Hasta ve ölüm sayılarını bile bizlerden saklıyor, eksik – yanlış bilgi veriyor AKP iktidarı.

Bu durum kabul edilemez ve sürdürülemez!

Bilimsel Danışma Kurulu göstermelik olarak tutuluyor..
Maske, dezenfektanlar, aşı…. konularında bile yolsuzluk savları ayyuka çıkmış durumda.
……………
……………….
Daha pek çok ciddi sorun alanı var..

  • Hastalıktan çok hatalı siyasal tercih ve politikalar masum insanlarımızın ölümünden ve ekonominin sürdürülemez kanamasından başlıca sorumlu.

Her şeye karşın Türk halkı olarak konuşmak – tartışmak – paylaşmak ve muhalefeti yükselterek Epidemiyoloji bilimi ekseninde çözümleri ortaya koymak zorundayız.

Bu Webinarın duyurulması, izlenmesi ve gereğinin yapılması için çabaya çağırıyoruz herkesi.

Düzenleyici meslektaşımız Dr. Şahin Özdemir ve emek verenlere şükranla.

Sevgi ve saygı ile. 17 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com