Aylık arşivler: Haziran 2014

Tüm Çalışanların İş Sağlığı – İş Güvenliği Eğitimi


Tüm Çalışanların İş Sağlığı – İş Güvenliği Eğitimi

Dostlar,

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası 30 Haziran 2012’de RG’de yayımlandı.
Aşamalı olarak yürürlük alıyor.

30 Haziran 2014’te hemen hemen tümüyle yürürlüğe girmiş olacak.
Bu bağlamda TÜM ÇALIŞANLARIN temel iş sağlığı – güvenliği konularında eğitilmesini zorunlu kılıyor. Bu eğitimin sürekli olmasını da..

Ankara Üniversitesi de bu bağlamda bir program kapsamında söz konusu
yasal yükümünü yerine getirmeye çabalıyor.

Binlerce çalışanını (Profesörler dahil!) eğitime aldı bir takvimle.
Bu kapsamda bize bir görev verildi ve toplam 7 ayrı kümeye 7 saat eğitim vermemiz Rektörlükçe istendi. Bunlardan 3 saatini 3 ayrı kümeye 21 Haziran 2014 günü gerçekleştirdik.

28 Haziran günü de farklı kümelere eğitim görevimiz ve çabamız sürdü.

Son hafta olarak 5 Temmuz’da görevimiz şimdilik yamamlanacak.
Daha sonra da yineleme eğitimleri..

Bu eğitimlerde kullandığımız power point sunusunu sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Büyük emek ve toplumsal maliyet yükleyen bu çalışmanın yararlı olması dileğiyle..

Dileriz daha sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamına erişiriz.

  • Temel sorunun KüreselleşTİRme = Yeni emperyalizm olduğunu
    hiç ama hiiiiç akıldan çıkarmadan..

İzlemek için lütfen tıklar mısınız??

  • Hastalıklardan Korunma İlkeleri ve Uygulanması 

Hastaliktan_Korunma_Ilkeleri_Tekniklerinin_Uygulanmasi

Sevgi ve saygı ile.
28 Haziran 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

 

 

 

 

 

TTB : Evrensel Hekimlik Değerlerine Gerici Müdahalelerin Karşısındayız


Dostlar
,

Bizimde üyesi olduğumuz Türk Tabipleri Birliği’nin (Ankara Tabip Odası)
yukarıdaki basın açıklamasını aynen paylaşıyoruz..

Meslektaşımız olmasından çok da haz duyAmadığımız Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Bay Prof. Dr. Haydar Şahinoğlu‘nu kınıyoruz.

Kendisine Anayasa’nın 24. maddesini anımsatıyor ve bir yurttaş olarak
Anayasaya sadakat borcu olduğunu, dahası bir Devlet memuru olarak da
Anayasaya uygun yönetim sergilemek zorunda olduğunu anımsatıyoruz.

AY md. 24 / son :

  • Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz. 

Ayrıca YÖK‘ün ve Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektörlüğü’nün,
Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Şahinoğlu hakkında Anayasanın başta 24 olmak üzere 2. maddesi (Değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek Devletin 6 temel niteliğinden biri olarak LAİKLİK) vd. ne aykırı davranmaktan yasal işlem yapmasını diliyoruz.

Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı‘nın oluşları veri kabul ederek kendiliğinden (res’en) bu kişi hakkında soruşturma başlatarak ceza davası açmasını istiyoruz. 

TTB yönetiminin de bu yönlerde yasal girişim başlatmasını bekliyoruz.

Yazıklar olsun…

Yaşamda en gerçek yol göstericinin akıl ve bilim (Bilimsel akılcılık!) olduğu
evrensel gerçeğini kavramaktan uzak kalmış bir Tıp Profesörü…

Oysa Batı, bu evrensel gerçeği kavrayalı birkaç yüzyıl oldu..
Bu yüzden AYDINLANMA Devrimini yaşadı.
Dinde reform yaptı, Endüstri (Sanayi) Devrimini başardı ve Dünyaya egemen oldu.
57 İslam Ülkesini de apaçık sömürgeleştirdi.
Türkiye iyi kötü yol aldı, yarı buçuk Laik rejimiyle..

Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Şahinoğlu 

hangi devirde yaşıyor? Zaman tunelinde kendisini bunca geriye savuran olgu nedir?

Dekan, zaman – mekan algısını mı yitirmiştir ki, Hipokrat’ın da gerisine savrulmuştur?

*****
Akıllarını – fikirlerini DİNCİLİK (Din ya da dindarlık değil!) sarmış..
İflah olmaz gibi görünüyor..

Ama Anadolu AYDINLANMASI, bu çetin cevizleri de eğitecek güç ve birikimde..
Tarihin şaşmaz diyalektiğinin buyruğu böyle, Dekanın işgüzarlığı da nafile

Sevgi ve saygı ile.
27.6.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

================================================

TTB_logo

Türk Tabipleri Birliği :

Evrensel Hekimlik Değerlerine Gerici Müdahalelerin Karşısındayız

Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Şahinoğlu‘nun tıp fakültesi mezuniyetinde öğrencilere Hipokrat Andı’nı değiştirerek okuttuğunu basındaki haber ve haberi belgeleyen videolardan öğrenmiş bulunuyoruz.

Evrensel hekimlik değerlerine bağlılık yemini olarak içilen Hipokrat Andı, hekimlerin meslek yaşamları boyunca bağlı kaldıkları etik değerler bütününün bir simgesidir. Mesleksel değerlerine sahip çıkan hekimlerin yargılandığı ülkemizde en yüksek sesle söylenmesi gereken tümce, yani

  • “Din, Milliyet, Irk, siyasi eğilim ya da toplumsal sınıf ayrımlarının
    görevimle hastam arasına girmesine izin vermeyeceğime” 

cümlesi anddan çıkarılmış ve “şerefim üzerine yemin ederim” bitiriş cümlesi
“Allah’ın huzurunda yemin ederim” diye değiştirilmiştir.

Hekimlik üzerine hem yasal düzenlemelerle hem de pratik dayatmalarla uygulanan
gerici saldırılar yoğunlaşmış, dinin hekimlik değerleri arasına girmesi için
müdahaleler ciddi boyuta ulaşmıştır.

Üzücü olan, bilim ve aydınlanmanın yuvası olarak bilinen üniversite bünyesinde de
bu saldırıların görünür olmasıdır ve hatta bizzat bir hekim tarafından yapılmasıdır.

Her ne olursa olsun hekimlik mesleği, bilimsellikten asla ödün vermeyecek,
gerici saldırılara boyun eğmeyecek, etik değerlerine her koşulda sahip çıkacaktır.

Hastalarımızı, birileri andı değiştirmeye çalışsa da, “din, millet, ırk, siyasal eğilim
ya da toplumsal sınıf ayrımlarını” gözetmeksizin eşit göreceğimize
ve öyle davranacağımıza bir kez daha şerefimiz üzerine and içeriz.

Saygılarımızla.
24.6.2014

Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi

Milletvekillerine açık mektup: Yirminci değil ilk olmak

Dostlar,

Türkiye nefesini tutmuş, 20 yürekli vekilini arıyor..
Rejimin biçimsel kuralları gereği “asıl” ın (Milletin!) eli kolu bağlı,
bir anlamda Vekiller asılı teslim almış!?

Sn. Doğu Perinçek 3 gün önce aşağıdaki yazıyı yazdı, çağrı yaptı vekillere..

Sonunda bu akşam ULUSAL KANAL‘da CHP Eskişehir Milletvekili.
bizim de yılların dostu Sn. Prof. Dr. Süheyl Batum, kozanın uğrursuz kabuğunu kırdı!
Bir Anayasa hukuku uzmanı olarak Cumhurbaşkanı adayı göstermeye partilerin yetkisinin olmadığını, bu yetkinin doğrudan milletvekillerinde olduğunu ya da
% 10 oy oranını birleşerek sağlayan TBMM dışı partilerin olduğunu belirtti..

Bu yapılanın kendilerine karşı “ayıp” olduğunu cesaretle, Mustafa Mutlu’nun
KRAL ÇIPLAK programında dile getirdi. Daha da öteye giderek, canlı yayında
TBMM Başkanlığı’na dilekçe yazarak ilk imzayı attı ve Yargıtay inceleme (tetkik) yargıçlarından Sayın Emine Ülker TARHAN‘ı aday gösterdi!

Ülkemize hayırlı olsun..
Demirel’in ünü deyimini mi anımsasak ??

* Demokrasilerde çare tükenmez… miş..

Sevgili Süheyl hoca, bu gece tatirihe geçtin o yürekli ve önder eyleminle.
Seni kutluyor, şükranlarımızı sunuyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
27.6.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

============================================

Milletvekillerine açık mektup: Yirminci değil ilk olmak

doguperincek

DOĞU PERİNÇEK
AYDINLIK
, 24 Haziran 2014

Sayın Milletvekili,

Cumartesi akşamı bir grup millî sanayici ile görüştüm. Dün Silivri Çadırı’nın önünde Mustafa Kemal’in askerleriyle birlikteydim. Gözlerimiz ve kulaklarımız ise
Soma’daki işçi yürüyüşü ve mitingindeydi.

İşçisinden asker ve sanayicisine kadar Cumhuriyetin yurttaşları,
Cumhuriyet Devrimine sahip çıkacak yirmi milletvekilini arıyor.

ARANANLAR BEKLEMEDE

Aranan yirmi milletvekili ise beklemededir. Sorumluluklar erteleniyor.
Devamlı toplantılar ve “istişareler” yapılıyor. Herkes birbirine bakıyor.
“Birisi öne çıksa da, ben de onu izlesem” gibi bir tavır var. Veya karamsar bir yorumla: “Aman kimse çıkmasa da sorumluluğu onların üzerine atıp rahatımı sürdürsem.”

Ve en çok söylenen şu: “Siz 19 milletvekilini bulun, ben hazırım.”
Gazetelerin yazdığına göre, Deniz Baykal,
“Siz 15 milletvekilini bulun, biz 5 milletvekili hazırız.” diyormuş.

Oysa lider, doğru eylem için öne çıkan ve yirmi milletvekilini örgütleyendir.
Lider, doğru bir iş varsa, önce kendisini ortaya koyacaktır. 
Aritmetik açıdan bakarsak, yirmiye varmak için birden başlamak zorundayız, 19’dan değil!
Yirminci milletvekili olmaya hazır olan belki de kırk milletvekili var.
Ama başkalarına bakmadan, sorumluluğunun gereğini yapan şu ana kadar
bir milletvekili çıkmadı.
Herkes birbirinin eteğinden çekiyor, “bekle” diyor, “ertele” diyor,
“biraz daha konuşalım” diyor. Ne konuşacaklarsa!

Onlar beklerken ve ertelerken, karşıdevrimin akrep ve yelkovanı beklemiyor.
Türkiye’nin takvimi, bizi beklemiyor.

KÜÇÜK ÇIKARLARIMIZIN SAATİ VE TÜRKİYE’NİN SAATİ

Sayın Milletvekili,

Türkiye’nin saati var, Türkiye’nin takvimi var.
Bir de kendi küçük çıkarlarımızın saati var, bireysel kaygılarımızın ve
korkularımızın takvimi. Türkiye’nin saati, bize vicdanımızdan sesleniyor,
“Haydi” diyor, “Korkma” diyor, “Sönmez bu şafaklarda” diye devam ediyor.
Şimdi ilkokul bahçelerinde ellerimizi bacaklarımızın yanlarına yapıştırarak söylediğimiz o dizeyi daha iyi anlıyoruz. Demek ki, eyleme geçilirken korkuluyormuş.

BİR MEHMET AKİF ÇIKSA VE…

Sayın Milletvekili,

Sizlere bir Mehmet Akif çıkıp “Korkma” diye seslense ne iyi olur.
Cumhuriyet yurttaşının gözleri, yirmi milletvekilini ararken, o yirmi milletvekili
göz ucuyla birbirine bakıyor. Vicdanlardaki birikim, bilinçlerdeki kıvılcım,
yüreklerdeki cesaret o adımı atmaya yetmiyor mu acaba?
Bu millet için sorumluluk üstlenmek gerekince, öne çıkmak bu kadar mı zor?
Gösteri ve gösteriş olduğu zaman, bu kadar zorlanmıyoruz.
Milletvekili olmak için Parti Genel Merkezine başvurularımızı bu kadar ertelemedik,
bu kadar toplantı yapmadık, bu kadar istişarede bulunmadık.

ÖZGÜR BİREY NE KADAR GEREKLİ İMİŞ

“Birey birey” deniyor, sevmediğim bir sözcük, felsefemi bozuyor.
Ama demokratik devrimin bireyine meğerse ne kadar ihtiyacımız varmış!
Özgür birey, yürekli öncüler bir ülke için ne kadar gerekli imiş!
Özel çıkar ve özel kâr için özgür birey olmak çok kolay, örnekler ortalıkta.
Peki, kamu için özgür olmak bu kadar mı zor!
Hayır, bu toprakların altındaki kemik yığınlarını düşününce,
insanlarımızın kendilerini her şeyleriyle ne kolay verdiklerini biliyoruz.

İMZA ATMAK ÖLMEKTEN ZOR İMİŞ

Sayın Milletvekili,

Bu vatan için ölmeye hazır olan en azından yüzbinler var. Gerekince ölecek milyonlar da var. Ama karşıdevrimin Çankaya planını bozmak için imza atacak yirmi milletvekili
şu anda yok, öyle deniyor. 
Bu Cumhuriyet için imza atmak, meğerse ölmekten bile zormuş! Bir an bunlar geliyor aklıma ve hemen kovuyorum bu münasebetsiz kuruntuları.

Biz Cumhuriyet aydınları, söylevlerimizde Namık Kemalleri, Mustafa Kemalleri
örnek alırız. Şimdi eylemlerimizde örnek almanın zamanıdır.

YİRMİ MİLLETVEKİLİ VAR BİLİYORUZ

Kuşkumuz yok, o 20 milletvekilinin olduğunu biliyoruz.
Yüreklerinde Cumhuriyetin ateşi yanan milletvekillerimiz var, onlara güveniyoruz.
Şimdi onlardan öncü tavrı bekleniyor.
Tarihi halk yazar, doğrudur. Ama bir halkın öncüleri yoksa, yazık o halkın haline.
Türk milletinin öncüleri var. Devrim tarihimiz, tanığımızdır.
Öncüler ölmez! Yarattıkları gelenek kor ateşidir, zor günler gelip çatınca alevlenir.
O öncüler, Meclis’te de var.

GÖZLERİ TÜRKİYE SAATİNDE OLAN İLK MİLLETVEKİLİ

Sayın Milletvekili,

Bugün millet, ilk adımı atacak milletvekilini arıyor.
Arkasına bakmadan, gözleri Türkiye’nin saatinde, bakışları Türkiye’nin ufkunda olan
o milletvekilini arıyor bu halk. Ödüller dağıtılırken, makamlar paylaşılırken ilk olmak insanlara mutluluk ve onur kazandırmamıştır. Ama bir milletin geleceği için,
bir Cumhuriyetin ayağa kalkması için ilk adımı atmak, ömür boyu mutluluk için yeter.

Bugün yirminci değil, ilk olmanın günüdür.

AKP’nin DIŞ POLİTİKASI ve TÜRKİYE’yi BEKLEYEN TEHLİKELER..


Dostlar
,

Bizim de üyesi olduğumuz Ulusal Eğitim Derneği,
geleneksel Cumartesi Konferanslarını sürdürüyor.

Bu dönemin son konferansını 28 Haziran 2014 Cumartesi günü
CHP Hatay Milletvekili Sayın Refik ERYILMAZ verecekler.
Konu da son derece önemli ve Sn. Eryılmaz süreçlerin yakın tanığı..

AKP’nin DIŞ POLİTİKASI ve TÜRKİYE’yi BEKLEYEN TEHLİKELER..

Duyuru posteri aşağıda..
İlgi ve bilginizi bekleriz..

ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ21 Haziran 2014 günü konferansını biz sunmuştuk..

Ölümünün 4. Yılnda İlhan Selçuk ve AYDINLANMA...

Emeği geçen herkese teşekkür ederiz..

Sevgi ve saygı ile.
26 Haziran 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

 

SOMA FACİASI ÜZERİNE KAPSAMLI TIBBİ DEĞERLENDİRME


SOMA FACİASI ÜZERİNE KAPSAMLI TIBBİ DEĞERLENDİRME

Dostlar,

SOMA Faciasının üzerinden 43 gün geçti..
6 hafta ya da 1,5 ay..

  • 301 masum emekçinin derin acısı yüreğimizde..

Onlar için “bir pulsuz dilekçe – reçete” yazdık..
Uzun süre sitemizin manşetinde tuttuk.
Birkaç gün önce de “Soma’yı unutmayalım – unutturmayalım” diye yine yayımladık..

(http://ahmetsaltik.net/2014/06/21/is-cinayetlerine-kurban-verdigimiz-onbinlerce-emekci-adina-bir-pulsuz-dilekce/, 21.6.14)

Bu ay, AÜTF (Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi) son sınıftaki (6. sınıf) intörn öğrencilerimize Halk Sağlığı Stajları sırasında (1 ay) seminer konusu olarak
“SOMA‘yı; 301 masum emekçiyi kurban alan toplu kırımı” verdik.

Sağolsunlar, sevgili öğrencilerimiz emek vererek bir hazırlık yaptılar.
Biz de gözden geçirerek katkı verdik ve 102 yansıdan oluşan kapsamlı bir sunu oldu.
25.6.12 günü sabah 08:30 – 09:30 arasında sınıfta tüm arkadaşlarına sundular.

Gelenekleştirdiğimiz üzere  bu sunuyu sitemizde yayımlayarak yararlanmaya açıyoruz.

Sevgili genç meslektaşlarım – çocuklarım

İnt. Dr. E. Direnç KÜLÜNK
İnt.Dr. Y. Ezgi KÖSTEKCİ
İnt. Dr. H. Nejat KÜÇÜKDAĞ..

Sizlere teşekkür eder, bu ay sonunda mezun olacağınız için kutlarım.
27 Haziran 2014 akşamı mezun olma töreninizde görüşeceğiz.
Belki de diplomalarınızı size ben sunacağım??

“EMEĞE SAYGININ İNSAN OLMANIN BAŞ KOŞULU” olduğunu hiç unutmamanız dileğiyle..

Sunuyu izlemek için lütfen tıklar mısınız??

Haziran 2014, SOMA

Sevgi ve saygı ile.
26.6.2014, Gölbaşı – ADIYAMAN

Adıyaman – Gölbaşı Harmanlı beldesinde yapılması tasarlanan bir termik santral ile ilgili olarak sağlık – çevre sakıncalarını panelde konuşmak üzere çağrılı olarak bu ilçedeyiz..

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

 

Prof. Dr. Rıfat OKÇABOL : Din toplumuna doğru!


Din toplumuna doğru!

portresi

 

Prof. Dr. Rıfat Okçabol
Boğaziçi Üniversitesi

 

 

 

Hemen her gün, toplumu din toplumuna dönüştürecek bir adımın daha atıldığı görülüyor.

Bir gün, okulların birinde kızlarla erkeklerin ayrı sınıflara konduğu haberi geliyor.
Ertesi gün, bir üniversitenin konferans salonunda Yasin okutuluyor.
Bir gün çocuklara imam hatibe gidip gitmeyeceği soruluyor.
Bir başka gün, alkollü hastanın ambulansa alınmadığı haber çıkıyor.

Bu tür haberler alt alta sıralandığında, dini topluma dönüştürme sürecinin görülmemiş derecede hız kazandığı anlaşılıyor. İstanbul Üsküdar’da ilkokullarda din anketi dağıtılmasıyla ilgili haber, bu sürecin giderek sistematikleşmekte olduğunu gösteriyor.

İlkokul öğrenci velisinin dolduracağı anlaşılan bu anketin giriş bölümünde,
“Bu anket öğrencilerin Türkiye’de devlet okullarındaki din derslerinde onların ahlaki
ve dini duyarlılıklarına bağlı olarak nasıl din eğitimi aldıklarını incelemeyi hedefleyen
bir araştırma çalışmasının parçasıdır.” yazıyor. Ancak ankette bu anketin kim/kimler tarafından hazırlandığı bilgisi yer almıyor.

Bu anket için Bakanlıktan izin alınıp alınmadığı gazete haberinde belirtilmiyor.
Oysa okullarda anket uygulanması için, önce Bakanlıktan izin alınması gerekiyor.
İzin alınırken Bakanlık, kimi anket sorularına izin vermeyebiliyor. Bakanlıktan
izin alınmışsa, bu ankete Bakanlığın nasıl izin verdiği, Bakanlıktan izin alınmadıysa
bu anket uygulamasının nasıl gerçekleştiği önem kazanıyor. Çünkü anket soruları, bilimsel nitelikten uzak ve yönlendirici sorularla dolu olduğu gibi, öğrenci ailesini
fişleme ve de temel kavramları çarpıtacak niteliğinde olan soruları da içeriyor,
anketi dolduracakları ister istemez dine yönlendirecek soruları da içeriyor.

Anket, ne sıklıkla ibadet yapıldığı ve hangi dine mensup olunduğuyla ilgili 3 soruyla başlıyor. Anket uygulayıcı, Müslüman olmayanların din dersini almadıklarını bildiği halde kişilere hangi dine mensup olduklarını soruyor! Bu sorudaki ana amacın, kişilerin Sünni mi Alevi mi olduğunu öğrenmek olduğu belli oluyor. Ankette, çocuğun ibadet yapıp yapmadığı, anketi dolduracak kişinin ne sıklıkta ibadet yaptığı gibi sorular yanında ailenin din temelli bir aile olup olmadığını da ortaya çıkaracak sorular soruluyor.
Üstelik anketin üzerinde dolduracak işinin ad-soyadı bölümü olmamasına karşın öğrencilerden anketleri teslim ederken üzerine bu bilgileri de yazması isteniyor!

Bu soruları, (ankette yazıldığı olduğu biçimiyle) “okullardaki din dersleri ile ilgili öğrencilerin deneyimleri, yaz Kuran kursları ile ilgili öğrencilerin deneyimleri,
evde öğrencilerin dinsel deneyimleri ve okullardaki din eğitimi müfredatı ile
Türk dini kimliği arasındaki ilişki” gibi 4 başlık altında yer alan sorular izliyor.

Açıklama bölümünde, okullardaki din dersleriyle ilgili olduğu belirtilen ankette,
anlaşılmaz bir biçimde 15 sorunun yaz Kuran kurslarıyla ilgili sorular olduğu görülüyor. Bu sorularla bir yandan da velilere yaz Kuran kursu propagandası yapılmış oluyor.

Anketteki pek çok soruda, var olan din dersleri sanki laik derslermiş gibi,
“okullardaki laik din dersi müfredatı” ifadesine yer veriliyor. Ankette birkaç soruda “Türk dini kimliği” gibi bir ifade kullanılıp yeni bir kimlik üretilmeye ve dayatılmaya çalışılıyor. Anketi dolduracak kişilere, “okullardaki laik din dersi müfredatı dini kimliğin gelişiminde olumsuz etkiler yaratmaktadır”, “laik din dersi müfredatı Türk dini kimliğiyle çatışmaktadır”, “çocuğum laik din eğitimini aldıktan sonra ibadetlerini değiştirdi”, “okullardaki din dersinde öğrenciler laik din dersi müfredatı yüzünden günümüz manevi ve ahlaki meseleleri eleştirel olarak değerlendirme fırsatı bulamamaktadır” gibi ifadelere katılıp katılmadıkları soruluyor. Bu tür sorular da, anketi hazırlayanların okullardaki
din dersini bile yetersiz bulduklarını gösteriyor.

Bu anket, bilimsel niteliğiyle değil de toplumu dini topluma dönüştürme hedefi açısından çok hesaplı biçimde hazırlanmış bir anket olarak göze çarpıyor.

Toplumu din toplumuna dönüştürmeye yönelik bu tür bilinçli ve planlı uygulamalara karşın, ne yazık ki, laik, demokratik ve sosyal hukuk devletini korumakla görevli olan yetkililerin aymazlığı ise anlaşılmaz biçimde sürüyor.

SONAR’ın son anketi: İhsanoğlu; Tayyip’e ilk turda kazandırıyor

SONAR’ın son anketi: İhsanoğlu; Tayyip’e ilk turda kazandırıyor

(AYDINLIK portalı, Salı, 24 Haziran 2014 04:44)

sonaranketekmel

Erdoğan’ı yenmek için yeni aday şart

Aydınlık’a açıklama yapan Hakan Bayrakçı,

  • Tayyip Erdoğan ilk turda seçimi kazanabilir. Kazanmasa bile %50’nin biraz altında kaçırır. Bu durumda 2. turda Cumhurbaşkanı seçilmesi mukadderdir.”

SONAR Araştırma Şirketi’nin 10 Ağustos’ta yapılacak olan Cumhurbaşkanı seçimlerine yönelik yaptığı ankette; iki adayla girilmesi durumunda Tayyip Erdoğan’ın ilk turda seçimleri kazanma ihtimali ortaya çıktı.

Partilerin ve adayların oy oranlarını saptamak amacıyla yapılan ankette “Cumhurbaşkanı seçiminde hangi partinin adayına oy vereceksiniz?” sorusuna %46’sı “Tayyip Erdoğan” yanıtı verirken, “İhsanoğlu’na oy vereceğim” diyenler %35.3’te kaldı. Katılanların %6.2 si BDP/HDP’nin adayına oy verdi. Kararsızlar orantısal olarak dağıtıldığında Erdoğan %52.6 İhsanoğlu 40.3 oy alıyor. Türkiye genelinde farklı
sosyo-ekonomik ve sosyo-demografik gruba mensup kişilerden, yaş, cinsiyetten
26 ilden 2.800 kişi ile görüşülerek gerçekleştirilen anketin sonuçları şöyle:

Anket sonuçlarını büyütmek için üzerine tıklayın

sonar1sonar2

sonar3sonar4

ÖNCEKİ ANKETTE AKP %34.2 ÇIKMIŞTI

Sonar’ın Cumhurbaşkanı seçimleri için Haziran ayı araştırma sonuçlarında
AKP’nin çıkaracağı adaya oy vereceklerin oranı %32.4 çıkmıştı

Sonar’ın yüz yüze anket yöntemi kullanarak yaptığı araştırma 2850 kişiyle görüşülerek gerçekleştirildi. 26 il ve 30 köyde gerçekleştirilen anketin %20’si kır özelliği taşıyan ilçe ve köy merkezlerinde yapıldı. Ankete katılanlara, Cumhurbaşkanı adayı için ad belli olmadan hangi partinin adayına oy vermeyi düşündükleri soruldu. Ankete katılanların %34.2’si AKP derken, %13.5 CHP, %10.2 MHP, %1.4 ise diğerlerini tercih etti.
Ankete katılanların %18.8’i muhalefetin ortak aday çıkarması halinde o adaya
oy vereceğini belirtirken, %15.1’i adaylara bakarak oy vereceğini, % 6.8’i ise
kararsız olduğunu kaydetti.

Deniz Yıldırım
Son Güncelleme: Salı, 24 Haziran 2014 04:50

CHP Parti Meclisi’nde İhsanoğlu’na itiraz

CHP Parti Meclisi’nde İhsanoğlu’na itiraz

(Salı, 24 Haziran 2014 03:47, AYDINLIK Gazetesi portalı)

pmchp

CHP, PM üyeleri Birgül Ayman Güler, Adnan Keskin, Umut Oran, Gökhan Günaydın, Bihlun Tamaylıgil ve Ercan Karakaş ise Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığına karşı çıkanlar arasındaydı

CHP Parti Meclisi toplantısına, İhsanoğlu’ndan duyulan rahatsızlık damgasını vurdu.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Ekmeleddin İhsanoğlu’na karşı çıkanların eleştirilerine yanıt vererek ‘ikinci bir aday ihtimali yok’ dedi.

  • PM üyeleri Birgül Ayman Güler, Adnan Keskin, Umut Oran, Gökhan Günaydın, Bihlun Tamaylıgil ve Ercan Karakaş ise İhsanoğlu’nun adaylığına karşı çıktılar.

PM toplantısında en sert eleştiriyi Birgül Ayman Güler yaptı. Güler, adaydan duyduğu rahatsızlığını kayda geçirmek için daha önce oy birliği ile kabul edilen MYK raporuna
ret oyu kullandı. Güler, yaptığı konuşmada şunları söyledi:

  • “Bu benim adayım değildir, bu sizin bireysel adayınızdır.
    Bu, partinin adayı da değildir.
    Bu isim, bu kişi ümmetçi bir kişidir.
    Bizim felsefemize, bizim siyasal anlayışımıza, bizim kimliğimize uygun birisi değildir.
    Partinin tüm yetkili kurulları devre dışı bırakılmıştır.
    Yalnızca genel başkan tarafından verilmiş bir karar
    Partinin kararı olamaz. Parti yönetimi bu süreçte despotik bir tarz belirlemiştir.”

PM üyesi Adnan Keskin ise, “Partinin yetkili kurullarının yetkilerinin kullanımı engellenmiştir. Ortaya çıkan aday, cumhuriyet değerlerine felsefesine uygun bir isim, uygun bir aday değildir.” dedi. Keskin şöyle devam etti.

  • “Parti hukuku yok sayılmıştır. CHP kimliği yetkili kurulların görüşü
    dikkate alınmadan zedelenmiştir. Bu yaklaşım, skora endekslenerek
    neticeye gitmedir. Başarı skora dayanan yaklaşımlarla değil, partinin temelindeki ideolojik ve felsefi tercihlerini, sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini
    hayata geçirmekle elde edilir.”

“Aday belirlemede doğru bir yöntem benimsendi, ancak yanlış bir noktaya varıldı.” diyen Umut Oran, “CHP ve MHP genel başkanları düzeyindeki bu büyük uzlaşma
CHP tabanında, organlarında ve PM’de gerçekleşmemiştir. Keşke CHP kimliğine, Atatürk ilkelerine, 6 Ok ideolojisine tartışmasız sahip olan bir aday gösterebilseydik.” ifadelerini kullandı.

PM üyesi Günaydın da şöyle konuştu:

“AKP’ye oy veren milyonlarca işçinin köylünün oyunu alabilmek için, hepimizin hayatını sömüren, mahveden dinci faşizmin çarpık kapitalist uygulamalarına karşı çıkan bir adaylaştırma sürecini peşinde olmamız gerekirdi.”

Zihni Erdem / Ankara

Son Güncelleme: Salı, 24 Haziran 2014 03:49

Partiler araçtır; sadakat millete olur!

 

  • Partiler ülkeye hizmet için araçtır, amaç değil. 
    Vatana ve millete sadakat olur; Partiye ve lidere değil!E. Tuğa. Türker ERTÜRK

Partiler_aractir_24.6.14

 

 

Biz de “yorumsuz” olarak paylaşıyoruz…

Sevgi ve saygı ile.
25.6.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Feyzioğlu : ANAYASA MAHKEMESİNİN KARARI SON DERECE YERİNDEDİR

Feyzioğlu : ANAYASA MAHKEMESİNİN KARARI SON DERECE YERİNDEDİR

portresi2

 

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu,  Aksaray Barosu’nca bir otelde kuruluşunun
25. yıl dönümü etkinlikleri kapsamında düzenlenen baloya katıldı. Feyzioğlu, baloda açıklamalarda bulundu.

Feyzioğlu burada yaptığı açıklamada;

Balyoz davasıyla ilgili bizim tavrımız yıllardır belli. Bizler davanın esasıyla ilgili
hiç konuşmadık. Sürekli adil yargılanmalardan bahsettik. Hukukun üstünlüğü dedik.
Usül hükümlerine uyulmadan, savunma hakkı hiçe sayılarak sap samandan ayrılamaz dedik. Ancak özel görevli mahkemelerde hukukun üstünlüğü değil, üstün olanın hukuku geçerliydi. Anayasa Mahkemesi’nin kararı son derece yerinde bir karardır.” dedi.

Aksaray Barosunun 25′nci yıl kutlamalarına katılan Türkiye Barolar Birliği Başkanı
Metin Feyzioğlu, Balyoz olarak bilinen davada sahte deliller öne sürüldüğünü ve savunmanın ısrarla dinlenmediğini belirterek şunları söyledi:

“Türkiye Barolar Birliği’nin yürüttüğü çalışmalar sonucunda, özel görevli mahkemeler ortadan kaldırıldı. Sanırım bu en önemli dönemeçlerden birisi oldu. Ardından da
Anayasa Mahkemesi ‘Ergenekon’ diye bilinen davalarda tutuklulukların hukuka aykırılığı noktasında ihlal kararı verdi. ‘Balyoz‘ olarak bilinen davada ise sahte delilerden tutun da en önemli savunma tanıklarının, savunmanın ısrarla dinlenmemesinden söz ederek, anayasal savunma hakkı ihlaline, yeniden yargılanmaya karar verildi.
Ancak Anayasa Mahkemesi son derece yerinde bir karar vermiştir.” dedi.

ANAYASA MAHKEMESİNİN KARARI SON DERECE YERİNDEDİR

TÜBİTAK’ın davanın seyrini değiştiren 5 no’lu hard diskle ilgili çok önemli bir rapor verdiğini belirten Metin Feyzioğlu şunları söyledi:

“Son yapılan çalışmalarda TÜBİTAK son derece önemli bir rapor verdi.
5 no’lu hard diskin sahte olduğunu tespit etti. Çok önemli bir rapor bu.
Bu 5 no’lu hard diskin sahteliği, birilerinin özellikle mahkumiyet için çaba harcadığı,
delil ürettiği ve dosyaya yerleştirildiği görülüyor. Demek ki bir senaryo hazırlandı.
Bu senaryo sahte delillerle beslendi. Şeklen ise bir mahkumiyet verildi.

  • Anayasa Mahkemesi’nin kararı son derece yerindedir.
  • Anayasa Mahkemesi Türkiye’nin önünü açan kararlar vermektedir.

Ben verilen kararların faydalı olduğunu düşünüyorum. Herkesi bir kez daha kutluyorum.”

*****

İHSANOĞLU HAKKINDA DEĞERLENDİRME YAPMAYI DOĞRU BULMAM

CHP ve MHP çatı adayı olarak Cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerinde uzlaşmaya vardığı Ekmeleddin İhsanoğlu hakkında da konuşan Metin Feyzioğlu,

“Çatı aday konusunda duruşumuz çok önemlidir. Bunu tabi ki Barolar Birliği olarak değil kişisel düşüncem olarak dile getiriyorum; Sayın İhsanoğu hakkında hiçbir değerlendirme yapmayı doğru bulmam. Beyfendi bir insandır. İnsanların anne ve babalarıyla isimleriyle birtakım spekülasyonlar yapılmasını hep yanlış bulmuşumdur. İnsanların kişilikleri hedef alınarak, aileleri hedef alınarak cümle kurulması yakışıksızdır. İsim konusunda herhangi bir yorum yapmam. Türkiye Barolar Birliği Başkanı sıfatı taşıdığım sürece bu söz konusu da değildir. Yarışacak bütün adaylara başarılar dilerim. Daha önce de dile getirmiştim. Türkiye belediye başkanı seçimlerine girmiyor. Cumhurbaşkanı seçmeye gidiyoruz. Cumhurbaşkanı seçimlerinde partilerin adaylarının düşman ve hain gibi gösterilmesi büyük kırgınlıklara yol açar. Çünkü seçilen Cumhurbaşkanı 76 milyonu kucaklayacağını unutmayalım.” diye konuştu. (DHA, 21.6.14)

Sevgi ve saygı ile.
24 Haziran 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net