Etiket arşivi: TARİKATLAR

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 05 Temmuz 2023

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

DİPLOMA

Ümraniye Celaleddin Ökten İH Ortaokulu’nda bir kez bile derse girmeyip tarikatta din eğitimi alan 300 öğrenciye MEB diploma verdi.

  1. Diploma sorgulanmayan ülkemizde geçerli yöntem.
  2. Öğretim Birliği Yasası”nı tarikatlar uygulayacak?..

KİNDAR

28 Şubat Davası’ndan hükümlü beş general, “kocamışlık” ve çeşitli hastalık raporlarına karşın cezaevinde tutuluyor.

Katil Hizbullahçıyı seçim öncesi affeden RTE, kalemini kıpırdatmıyor.

  • Mezara kadar kin, laik düzenden intikam…

BARIŞ

Küresel Barış Endeksi‘ne göre 36 Avrupa ülkesi içinde sondan birinci; 163 ülke içinde dünyada 147’nci sıradayız.

Kendi ile barışık olmayanların yönettiği ülkem…

BAYRAK

Antalya Kemer’de AKP ilçe başkanı Türk Bayrağı resmedilmiş haritanın üzerine bastı.

Seccade değil ya!..

SURİYELİLER

Kayseri ve İstanbul Avcılar’da Suriyeli sığınmacılar ÖSO bayrağı açarak gösteri yaptı.

Ülkelerini savunsalar da omzumuza alsak…

YETKİ

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilen 2018’de 8 milyon olan işsiz sayısı 11.5 milyona çıktı.

Ver kardeşine yetkiyi, çek çileyi…

UYUŞTURUCU

Uyuşturucu baronu Hollandalı Joseph Johannes Leijdekkers’ın sağ kolu ‘Kara Mamba’ lakaplı İsaac Bignan Türkiye’de yakalandı.

Baronlar cenneti AKP Türkiye’si…

ANA BENİ NİYE VERDİN HERİFE?

Zeki SARIHAN

(AS: Tarikatlar rezaleti gündemden düşürülmesin, düşürülmemeli!
Bizim kısa katkımız yazının altındadır..)

Bir tarikat şeyhinin 6 yaşındaki kızını, imam nikâhıyla yetişkin bir erkeğe eş olarak vermesi, aklın alamayacağı bir durumdur. Bunu yapan şeyh ailesi yalnız yasaya göre değil, insanlığa karşı da suç işlemiştir. Hiçbir anababa, çocuklarını ateşe atma hakkına sahip değildir.

Köylerimizde “Beşik kertmesi” denilen bir gelenek vardır ama bunun erken evlendirme ile ilgisi yoktur. Yalnızca aileler, çocuklarının yetişkin yaşa geldiklerinde kiminle evleneceğine karar vermiş olurlar.

Yalnız kızlar için değil, erkek çocuklar için de aynı durum söz konusudur. 1950’li yıllarda komşu köylerimizden birine davullu zurnalı bir düğüne gitmiştik. Damat diye ortaya getirilen çocuk henüz yedi yaşındaydı. Köyün ileri gelenlerinden biri olan kayınpeder olacak herif, güya evde iş görecek birine ihtiyacı varmış. Oğluna 18 yaşında bir kız alıyordu. Gelin, artık ev, tarla, bahçe işleriyle uğraşırken çocuğu da koynunda büyütecekti. Jandarma, adliye buna nasıl göz yumdular kim bilir, fakat bir imam görev almadan bu düğün yapılamazdı.

Bu tip olaylara tanıklığım bu düğünle sınırlı değil. İlkokuldan mezun olduğum 1958 yılında, aynı köy okulumuzun 4. sınıfında okuyan bir arkadaşımızın da düğününü yaptılar. 1967 yılında 5. sınıftan mezun ettiğimiz bir öğrenci de o yıl evlendi. Bu son iki örnekte damatların yaşları 14-15 dolayında olmalıdır.

Böyle küçükken evlendirilen erkek çocuklarla ilgili ünlü bir türkü vardır. Gelin şöyle yakınmaktadır:

Kadifeli yastık kadifeli yorgan yer yumuşak
Emmim oğlu yanıma geldi bir uşak
Öpmesi yok sevmesi yok konuşak
Anne beni niye verdin çocuğa
Oynar oynar taş doldurur kucağa

Sabah olur pabucunu giyemez
Akşam olur yemeğini yiyemez
Karanlıkta yatağını bulamaz
Ana beni niye verdin çocuğa

Oynar oynar taş doldurur koynuna
Sabah olur çocuk gider oyuna
Oynar oynar taş doldurur koynuna
Beni verenlerin vebal boynuna
Ana beni niye verdin çocuğa
Oynar oynar taş doldurur kucağa.

Türküdeki yetişkin kız, şimdi bir çocuk gelin olarak konuşuyor. “Ana beni niye verdin herife?” diye feryat ediyor.


PİSLİĞİN FİLİZLENDİĞİ ORTAM

Kızın henüz altı yaşında evlendirilmesi kamuoyunun nefretiyle karşılansa da, çoğu kişi oy kaygısıyla bu pisliğin filizlendiği ortamın adını anmaktan çekiniyor. Oysa

  • Tarikatların bunca yayılıp topluma ve devlete musallat duruma gelmesi
    Türkiye için büyük tehlikedir.

Diyanet işleri Başkanlığının yaptığı açıklamada Medeni Kanun’un anılmaması ilginçtir. Medeni kanun kız ve erkekler için evlenme yaşını en erken 17 olarak hükme bağlamıştır. Çok zorunlu durumlarda bu yaş, yargıç kararıyla 16’ya inebilir. Diyanet İşleri, bu yaşı cinsel olgunluk yaşı olarak açıklama yolunda ısrar ediyor. Nedense kendini yasalarla sınırlamıyor.

Bu durum din kurumunun ve kimi tarikatların ülkeyi şeriat yasalarıyla yönetme arzularından doğuyor. Zaten bir süredir, parlamentodan çıkmış çağdaş yasalar bir yana atılmış, ülke tarikatlara teslim edilmiş durumdadır. Devlet bütçesi onlara ayrılmıştır. Eğitim onlara emanet edilmiştir. Bu marifetleri, yıldan yıla artarak sürüyor.

Merak ediyorum, hırsıza verilecek ceza konusunda Diyanetin düşüncesi sorulsa “Bunun şeriattaki yeri kolunun kesilmesidir” diyebilecek midir?

Bu gidişle galiba buna da sıra gelecek. Mehmet Akif, “Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı” diyordu. Heriflerde idrak yok ki, İslam’ı asrın idrakine söyletsinler. (10 Aralık 2022)
=============================================

Dostlar, 

İslam / islamcılar / siyasal islamcılar (sahi, Allah’ın dini – kitabı konusunda neden bunca parça parçalar??) bunu savunuyorsa, kendi ipini kendi çekiyor.. İslamiyet neden 40 türlü yorumlanamıyor? Tanrı, herkesin rahatlıkla anlayacağı bir metin (Kuran) indir(e)medi mi? Niye? Allah aciz mi? Müslümanlar bu sorunu nasıl çözecek??

Hıristiyanlık ve öbür dinler gibi İslamiyet de mutlaka reform yapacak ve çağa ayak uyduracaktır. İlk adım LAİK – SEKÜLER yaşam ile barışmak..

Mustafa Kemal Paşa reçeteyi verdi gerçekte :

  • “Din, bir vicdan sorunudur. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir, özgürdür. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz, din işlerini millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, amaca ve eyleme dayanan bağnaz hareketlerden sakınıyoruz ve buna asla meydan vermeyeceğiz.” (Asaf İlbay, Tan gazetesi, 13.7.1949)
  • “Özellikle bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu ölçü ile hangi şeyin bu dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa, halkın yararına uygundur; biliniz ki o, bizim dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin yararına, İslâmın yararına uygunsa kimseye sormayın; o şey dinîdir. Eğer bizim dinimiz aklın, mantığın uyduğu bir din olmasaydı mükemmel olmazdı, son din olmazdı.”
    1923 (Atatürk’ün S.D.ll, s. 127)

21. yy’da akla – bilime uygun olmayan hiçbir olgu, insanlığa din – Allah emri vs. dayatmalarıyla yutturulamaz.. Dürüst – içten dindarlar bu pislik yuvasına dönüşen iğrenç tarikatları kapatmada ve İslamda reformda öncü rol almalıdır.

Sevgi ve saygı ile. 27 Aralık 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

TARİKATLAR

Suay Karaman 

Çağdaşlaşma yolunda ilerleyen Atatürk Türkiyesi‘nin önemli olaylarından biri de, 30 Kasım 1925’te kabul edilip, 13 Aralık 1925 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 677 sayılı yasa ile tekke, zaviye ve türbelerin kapatılmasıdır. 

17 Kasım 1947’de başlayan ve 19 gün süren CHP’nin “demokratikleşme kurultayı” olarak adlandırılan 7. Kurultay’ında yapılan tüzük değişikliklerinde laiklik ve cumhuriyetçilik ilkelerinden büyük ödünler verilmişti. İlkokullara din dersi konması, tanınmış büyüklerin türbelerinin yeniden faaliyete geçirilmesi bu kurultayda önerildi. Kurultaydan sonraki yıllarda bu öneriler yaşama geçirilmiştir. 1948’de İmam Hatip Kursları açılmış, 15 Şubat 1949’da ilkokullara din dersi konmuş, 31 Ekim 1949’da Ankara’da İlahiyat Fakültesi açılmış ve 30 Kasım 1925’ten beri kapalı olan türbeler 1 Mart 1950’de yeniden faaliyete geçmiştir. Laiklik ilkesinden verilen bütün ödünler bile CHP’yi kurtaramamış ve 14 Mayıs 1950’de Demokrat Parti iktidara gelmiştir. DP, 16 Haziran 1950’de ezanın yeniden Arapça okunmasını yasalaştırırken çok sayıda CHP’li milletvekili de olumlu oy kullanmıştır. 

30 Kasım 1925’te kabul edilen yasa maddesine karşın yılladır desteklenen tarikatlara ve cemaatlere sessiz kalınmıştır. Vakıflar aracılığı ile palazlanarak, dinsel duyguları sömüren tarikatlara göz yuman herkes suçludur ve en acısı da çocuklarımızın geleceği karartılmaktadır. Bugün tarikatlar, cemaatler Anayasaya ve Devrim Yasalarına aykırı olarak, yani yasadışı olarak etkinliklerini sürdürmektedir. O yüzden kapatılsın demek yerine yasaklansın demek gerekir.

  • Devrim Yasaları uygulanmalı ve bunların kökü kazınmalıdır.

Ne yazık ki bugün TBMM içinde tarikatlar ve cemaatler yasaklansın diyen siyasal parti yoktur. 

Bugün ülkemizde beş yüze yakın tarikat ve cemaat etkinlik yapmaktadır. AKP iktidarıyla birlikte çok büyüyen bu tarikat ve cemaatlere, son yirmi yıldır 12 milyar TL’yi aşkın yardım yapılmıştır. Kamu binaları bu tür vakıflara 49 yıllığına ve çok düşük ücretlerle kiralanmaktadır. ‘Gıda bankacılığı’ kuran vakıflara, önemli miktarda vergi bağışıklığı sağlanmaktadır. Bugün 4500 öğrenci yurdunun 3400’ü vakıf ve derneklere aittir. Tüm mal varlıklarına el konması gerekir. 

Bugüne dek tarikat ve cemaat yurtlarında kalan kız ve erkek birçok öğrenciye taciz, tecavüz olayları sıklıkla gündeme geldi. Olaylar ortaya çıkınca toplum büyük tepki verdi ama sonra her şey unutulup, eskisi gibi sürdü. 2012’de Ankara Güdül’de Süleymancıların yurdunda kalan 13 öğrenciye taciz ve cinsel istismarda bulunuldu. 2012’de Adana’da Furkan Vakfı’nda çocuklara önce işkence, ardından taciz skandalı yaşandı. 2014’te İstanbul Ümraniye’de Nakşibendî tarikatına ait Fıkıh Der Kuran kursunda yirmiden çok çocuğa cinsel istismarda bulunuldu. 2015’te Karaman’da Ensar Vakfı ve Karaman Anadolu İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği’ne ait evlerde kalan 9-10 yaşlarındaki 45 erkek çocuğa cinsel istismarda bulunulduğu ortaya çıktı.

2016’da Bitlis’te Ensar Vakfı’na ait evlerde kalan 9 kadına tecavüz edildiği ve şantaj yapıldığı ortaya çıktı. 2017’de İzmir Dikili’de Süleymancıların yurdunda çalışan temizlik görevlisi 7 öğrenciye cinsel istismarda bulunuldu. 2018’de Konya’da Faruki tarikatının şeyhi olan Süleyman Işık, aralarında çocukların da olduğu 7 erkeğe cinsel istismarda bulundu ve tutuklandı. 2019’da Denizli Çivril’de Süleymancıların yurdunda çocuklara tecavüz olayı yaşandı. 2021’de Erzurum Palandöken’de Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Bahattin Evgi Yatılı Erkek Kuran Kursu’nda 7 çocuğa tecavüz edildi. 

Tarikat ve cemaatlerde bunlardan başka daha yüzlerce iğrenç olay gördük, yaşadık, şaşırdık, üzüldük. Üstelik bunlar bir biçimde ortaya çıkan olaylar. Bu olaylar yaşanırken 2016’da dönemin aile bakanının “bir kereden bir şey olmaz” ve adalet bakanının “küçüğün rızası vardı” sözlerini unutmak olanaklı değil. Çocuk istismarının önlenmesi için TBMM’de verilen önergelerin AKP oylarıyla reddedildiği de unutulmamalıdır. Şimdiki aile bakanı ise  “çocuk istismarı, çocuğa yönelik istismar vakaları siyasetin konusu değildir” sözüyle, cahilliğini ortaya koymuştur. Her şey siyasetin konusudur; insanın yaşamı, barınması, sağlığı, eğitimi, toplum içindeki yeri siyasetin konusudur. Bunu bilmeyenlerin ülkemizde yöneticilik yapması başlı başına skandaldır. 

İsmailağa Cemaatine bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu rezil bir babanın, 6 yaşındaki kendi kızını imam nikâhı ile tarikat üyesi 29 yaşındaki sapık bir adamla evlendirmesi sonucunda ortaya çıkan pislikler insanları, insanlığından utandıracak boyutlara getirdi. Bu sapık damat, bir yıl sonra 7 yaşındaki bu küçük kıza tecavüze başladı. Bu küçük kıza 13 yaşındayken nişan, 14 yaşında ise düğün yapıldı. Düğünden sonra 17 Ağustos 2012’de, annesi kızı hastaneye götürdü. Doktorun çocuğa istismarı hemen anlaması ve polise haber vermesi üzerine savcılık soruşturma başlattı. Ancak uzun yıllar bu soruşturmanın üstü örtüldü.  Tecavüz ve işkence dolu yıllar sonunda eşinden ve ailesinden şikâyetçi (yakınmacı) olarak evi terk eden kız, tecavüzcüden boşanmış ve adalet istemek için hukuksal yollara başvurmuştur. Bunun üzerine olay 30 Kasım 2020’de yeniden yargıya taşınmıştır. Kızın suç duyurusu sonrasında savcılığın 30 Ekim 2022’de hazırladığı iddianame, dava dosyasına giren fotoğraf ve belgelerle gündeme bomba gibi düşmüştür. Bu olayın kamuoyunda gündem yaratmasında bir gazetecinin başarılı çalışmalarının da katkıları vardır. Kabul edilen iddianamede kızın kocası hakkında yaklaşık 67 yıl hapis cezası istenirken, baba ve anne hakkında da yaklaşık 22 yıl hapis cezası istendi. Önce tutuklanmayan ama oluşan kamuoyu baskısını azaltıcı bir önlem olarak baba ve damat tutuklandı. Dava için 22 Mayıs 2023 tarihinde gün verildi ancak artan baskılar nedeniyle dava 30 Ocak 2023 tarihine alındı. 

İnsana okurken “olamaz böyle bir şey” dedirten bir tecavüz olayının 6 yaşındaki bebeğin başına gelmesi, toplumu derinden sarstı. Yıllarca küçücük bedeni ve ruhu iğfal edilen, şimdinin genç kadınının itiraflarıyla ortaya çıkan bu iğrenç olay için, tarikat ve cemaatler dışında toplumun çeşitli kesimlerinden kınama mesajları yayımlandı. 

  • 6 yaşındaki çocukla evlenilebilir” diyen sapıklarla, “babanın öz kızına şehvet duyması haram değil” diye fetva çıkaran Diyanet İşleri Başkanlığıyla, bu olayların önlenmesi olanaksızdır.

Laiklik bitirildikçe, çocuk istismarının arttığını görmek gerekir.

Laikliğe sıkı sıkı sarılmamız gereken günlerde, laiklik karşıtı anayasa değişikliğine gidilmesinin önünü açanlardan da hesap sormak gerekir. Tarikatlardan oy alacağını düşünerek masum göstermeye çalışan zavallıların, siyasi iktidarın tarikatlar ve cemaatler koalisyonu olduğunu anlamayan ve “laiklik tehlikede değildir” diyen aymazların, ülkemizin getirildiği durumun farkında olmadıkları anlaşılmaktadır. (Azim ve Karar, 19 Aralık 2022)

Seçim analizlerinin kayıp halkası

Seçim atmosferi iyiden iyiye ısınıyor; ısınmak ne kelime, harlı ateş alazı, değdiği yeri yakıp geçmeye başladı bile. Cumhurbaşkanı Erdoğan iç ve dış politikadaki her adımı, artık seçimleri kerteriz alarak atıyor.

Saray bürokrasinin direktiflerine tabi işleyişi ile devlet teşkilatı da seçim için hizaya girmiş görünüyor. Denetimleri dışındaki medya platformlarına yönelik baskı ve tehditler şu sıralar madde madde TBMM’de yasa statüsüne kavuşturuluyor. Bir yandan da kontrolleri altındaki geniş medya ağı, rakip bellediklerini itibarsızlaştırmak, değersizleştirmek ve suça bulaşık göstermek için fütursuzca kullanılıyor.

Sokak ise kamu kaynaklarıyla semirilmekten coşa gelmiş dini vakıf, dernek ve tarikatlara bırakılmış görünüyor.

Bir de habitus var; her seçim döneminde olduğu gibi AKP yine himayeci ve kalkınmacı/yatırımcı postuna bürünmek için kimi adımlar atıyor, atmaya hazırlanıyor. Sosyalliği su götürür konut projeleri, kredi başlığı altında borçlandırmaya dayalı sektörel kaynak aktarımı, EYT problemine çözüm arayışları, ücret zamları gibi adımlar ve bu adımlara sarmalanan hayal tacirliği, yol alıyor.

MUHALEFETTE AKP’NİN SEÇİM İMGELEMİ

İktidarın son aylarda sıklaşan seçim adımları kadar, muhalif saflarda bu adımların nasıl yankılandığı da önem taşıyor. Medya görünürlüğü yüksek muhalif politikacılar, kamuoyu araştırmacıları, bağımsız gazeteciler ve eleştirel akademisyenler gibi geniş bir yelpazede mevcut Erdoğan ve AKP değerlendirmesi ana hatlarıyla şöyledir:

Saray rejiminin baskıcı yönetim tarzı ve zulmü, seçimler yaklaşıldıkça geniş kesimleri hedefe koyarak daha da artacak.

Mersin saldırısı da gösterdi ki tıpkı 2015’in Haziran-Kasım dönemi gibi halkı korku ve paniğe, ardından da mutlak otoritenin kollarına sevk edecek tertipler sahneye konacak.

Özellikle Ocak 2023’le birlikte millete para saçacaklar; sonrası iktisadi yıkım da olsa geçici bir iyileşme yaşatacaklar.

AKP seçim stratejisi hakkında fazlası var azı yok bu listede sıralanan eylemler sonucunda seçim analizi genellikle şu iki vurgu ile sonuçlanıyor:

  • Bu seçim kaybedilmemeli, kaybedilirse,
    tarihe son serbest seçimler olarak geçecektir.

*Seçilecek aday belirlenmelidir, risk alınmamalıdır, çözüm önerileri halkın anlayacağı dille anlatılmalıdır.

SEÇİM ANALİZLERİNİN ÖNKABULLERİ

Şekli de olsa sistematik bir şekilde özetlemeye çalıştığım seçim analizleri, birbiriyle ilişkili iki temel önkabule (şimdilerde varsayım da deniyor) yaslanıyor. İlk varsayıma göre, siyasete yön veren aktörler, siyasi partiler ve onların liderleridir. İkinci varsayım seçmenler hakkındadır; seçmen, oy davranışları yönlendirilen kütledir. Yöntembilimin terimleri ile ifade etmek gerekirse, seçim analizlerinde siyasi parti ve lideri bağımsız değişken, seçmen ise bağımlı değişken olarak kavranır.

Bu varsayımlarla işleyen seçim analizi, önümüzdeki seçimlere özgü değildir; tam tersine eskimiş bir alışkanlıktır. Parlamenter demokrasilerin yerleşiklik kazanıp seçimlerin rutinleştiği eski zamanlardan kalma bir alışkanlıktan söz ediyorum. Artık terk etmenin vaktidir. Ne siyasi parti, 20’inci yüzyıldaki gibi bir partidir; ne de seçmen, oy tercihlerinin edilgen taşıyıcısıdır. Hele de 2023 Türkiye’sinde.

Alternatif (AS: seçenek) değerlendirmeler gelecek yazıların konusu olsun.

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 16 Eylül 2020

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 16 Eylül 2020

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

ORMAN

AKP Orman Kanunu’nu 21 kez değiştirmiş.
AKP’nin Orman Kanunu yürürlükte…

SOSYOLOJİK

Eski AKP Milletvekili ve Anayasa Profesörü Burhan Kuzu tarikatların sosyolojik ihtiyaç olduğunu öne sürdü. Okul açmalarını olumlu bulduğunu söyledi.
Uyuşturucu kaçakçısına yardım, cemaate destek.
Sosyolojik yemek…

İCRAAT

Yunanistan Meis’in yanındaki Türk Karaadası’nı işgal etti.
Yunan Cumhurbaşkanı Meis’e kutlama ziyaretine geldi.
Bizimki bağırmaya devam…

TARİH

RTE, Macron’a,”Sen kendi tarihini bilmiyorsun!”
Kendileri çok bilgilidir. Örneğin sık sık “Kurtuluş Savaşı’nda CHP camileri ahır yaptı” bilgisini aktarır…

KÖTÜSÜ

Damat Bakan 2018’de dolar için “En kötüsü geride kaldı” dedi. O zaman dolar 5.98TL idi.
Şimdi de işsizlik konusunda “En kötüsü geride kaldı” diyor.
Seneye durum vahim görülüyor…

TERCİH

CHP İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu, Atatürk yerine M. Kemal demeyi tercih edermiş.
Liboş, bölücü Y-CHP tercihi…

KURTARICI

Muharrem İnce, yılbaşından sonra hareketlilik bekliyormuş.
ABD seçiminden umut arayarak vatandaşa umut olmaya çalışan CB adayı.
Çok kopyadan biri…

BİSİKLET

Ülkenin İçİşleri Bakanı, AYM Başkanına “ Madem özgür bir ülkeyiz, işe polis korumasız bisikletle git bakalım” diyerek AYM’nin aldığı kararın yanlışlığını vurguluyor.
Güvenliği sağlamaktan sorumlu kişi başarısızlığını daha nasıl anlatsın?…

BAYRAK

AKP Marmara Ereğlisi Gençlik Kolları Kurultayı’nda sandalyelere Türk bayrağı kondu ve üzerine oturuldu.
“Yerli ve milli” olan neye saygılılar?…

ÇUF ÇUF

Ulaştırma Bakanı ÇUF ÇUF adıyla yerli ve milli scooter üretimi müjdesi vermiş.
Gidişata uygun…