Etiket arşivi: Prof. Dr. Halil Çivi

SEÇMENLERİN (seçenlerin) SORUMLUĞU NEDİR?

SEÇMENLERİN (seçenlerin) SORUMLUĞU NEDİR?

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...

 

Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

EY sevgili, değerli ve güzel yurttaşım sakın hiç unutma !

Gerek merkezi yönetimde ve gerekse yerel yönetimlerde oy verip iktidar yaptığın yöneticilerin her türlü siyasal, hukuksal, adli, ekonomik, sağlık, eğitim, sanat, kültür… ve yönetsel (idari) davranışlarını olabildiğince doğru ve yansız (tarafsız) kaynaklardan gözlemle ve denetle…

Şu gerçeği hiç aklından çıkarma                           :

Eğer bir toplum kendisini yöneten iktidar güçlerini denetlemez ya da denetleyebilme yolları tıkanırsa, iktidarı elinde tutanlar melek, evliya ve haşa peygamber (!) olsalar bile önünde sonunda güç zehirlenmesine uğrar ve yönettikleri topluma yabancılaşırlar. Yönetim biçimleri saltanata ve diktatörlüğe dönüşebilir. Bu durum tarihsel ve sosyolojik bir gerçekliktir.

Milli irade (AS: Ulusal istenç), yani seçim kazanmak, iktidarlara sınırsız ve sorumsuz yetki vermez. Tam tersine bu yetki bilimin, aklın özellikle de hukukun ve ahlakın (AS: Etik değerlerin) belirlediği sınırlar içinde geçerli olur…

Siyasal lider ve figürleri, söyledikleri ile değil yaptıkları yani ahlak, adalet ve hukuk ilkeleri ile hareket edip etmedikleri ile tart.

Ayrıca şunu hiç unutma                       :

  • Çağdaş toplum ve demokrasilerde devletin ve siyasal iktidarın gerçek sahibi iktidarda olanlar değil halktır, yani sensin!

İktidardakiler sana vekalet ediyorlar.

Beğenmediklerini yine aynı yöntemle, yani oy yoluyla görevden alabilirsin…

Verdiğin “vekalet” kötüye kullanılabilir.

Vekaletini kötüye kullanan siyasal iktidarların yaptıkları her tür yanlışlıklar, hukuksuzluklar, yolsuzluk ve adaletsizliklerin senin oy ve vekalet verme katkınla oluştuğunu da hiç unutma.

Vekaletine (ulusal istencine), oyuna sahip çıkmak senin ahlakının aklının ve vicdanının namusudur.
=================================

SEVGİ TEMİZLER

Düşmanlık hissini yüreğinden sök,
Vicdanın kirini sevgi temizler.
Kötü duyguları deryalara dök,
Vicdanın kirini sevgi temizler.
Xxx
Sevgi ile zenci, beyaz tekleşir,
Sevgi ile ırklar, cinsler birleşir,
Sevgi ile umutların gürleşir,
Vicdanın kirini sevgi temizler.
Xxx
Sevgi bedavadır, herkese yeter,
Ulaştığı kalpten kirleri atar,
Sevgisiz bir yaşam ölümden beter,
Vicdanın kirini sevgi temizler.
Xxx
Sevgi gönlündeki kini eritir,
Sevgi sana duygudaşlık öğretir,
Sevgi seni şen ve şakrak söyletir,
Vicdanın kirini sevgi temizler.
Xxx
Doğan çocukların özü sevgidir,
Tüten ocakların közü sevgidir,
Ailenin tadı, tuzu sevgidir,
Vicdanın kirini sevgi temizler.
Xxx
Olmak istiyorsan Yaradan’a kul,
Sevgiyle döşenir Hakka giden yol,
Gitmek istiyorsan sen de ara, bul,
Vicdanın kirini sevgi temizler.
Xxx
Öç alma duygusu dipsiz bir kuyu,
Kini ve nefreti sevgi ile yu,
Sonra yatağında rahatça uyu,
Vicdanın kirini sevgi temizler.
Xxx
Hak sevgisi seni Hakka yetirir,
İnsanlık sevgisi huzur getirir,
Sevgisizlik mutluluğu bitirir,
Vicdanın kirini sevgi temizler.
Xxx
Evren, dünya, doğa sevgi parkıdır,
Güneş, ay, yıldızlar sevgi çarkıdır,
Sevgi ile sabır aklın farkıdır,
Vicdanın kirini sevgi temizler.
Xxx
Halil Çivi; kalem sevgiyle yazar,
Nakkaş eserini sevgiyle bezer,
Sevgisiz vicdanlar hep ara bozar,
Vicdanın kirini sevgi temizler.
Xxx

03.08.2012
Prof. Dr. Halil Çivi
İsabeyli/ Nazilli / AYDIN

SİYASAL DİNCİLIĞİN GELECEĞİ NEDİR?

SİYASAL DİNCİLIĞİN GELECEĞİ NEDİR?

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Vatandaş soruyor: ” Hocam siyasal dincilik, ya da Müslüman toplumlar açısından bakılınca, SİYASAL ISLAMCILIK ne demektir. Halkın anlayabileceği şekilde çok kısa olarak özetleyebilir misiniz?”

Çok kısa ve öz olarak söylemek gerekirse; siyasal dincilik ya da siyasal İslamcılık şöyle tanımlanabilir :

  • Gelecekte siyasal iktidara tırmanabilmek ya da varolan iktidarını koruyabilmek için, İslam dinini ve onun kutsal kitabı olan Kur’anı Kerimi, insanlar ve toplumlar için, bir ilahi güzel ahlak, şaşmaz adalet ve vicdan huzuru reçetesi olmaktan çıkarıp, kardeşlik, dayanışma, adil paylaşım, koşulsuz sevgi…gibi davranış ilkelerini arka plana itip, dinsel ritüelleri (ibadetleri) aşırı şekilde görselleştirip, kutsalları profanlaştırarak (dinsel ve ilahi bağlamından kopararak) bir dünyevi, ideolojik ve siyasi gelecek ve çıkar aracına dönüştürmektir.

SİYASAL DİNCİLİK ya da siyasal İslamcılık, tarihsel olarak, Ortaçağdaki teokratik (AS: dine dayalı) devlet yönetme anlayışından türetilmiş, uygulaması eski, fakat tanımlanması yeni bir kavramdır. Batı tipi, halk egemenliğine dayalı, modern demokrasilere alternatif (AS: seçenek) olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Siyasal İslamcılık dinsel popülizmi kullanır. Dinsel popülizm (iktidara güç ve oy devşirmek için inanç avcılığı), yani dinin, ilahi ve kutsal olanın, dünyevi gelecek için araçsallaştırılması ve çıkarlara alet edilmesi emeline dayanır.

SİYASAL dinciliğin bütün ekonomik, teknolojik, yönetsel tutum ve davranış kalıpları liberal piyasa ekonomisi ve kapitalist dünyevi Batı ülkelerinden devşirmedir. Yanı zarf İslam (!), mazruf Batı kökenlidir. Başka bir söyleyişle, görünüş dünyevileştirilmiş ve ideolojikleştirilmiş İslamcılık, içerik ve öz ise Batı taklidi liberalizm ve kapitalizmdir.

Bu açıdan bakıldığında eğreti (geçici) bir siyasal tutkudur (ad hoc). Bilimsel derinlik, sentez ve tutarlılıktan yoksundur.

Son söz: Siyaset sosyolojisi açısından şöyle bir değerlendirme yapılabilir..

  • SİYASAL DİNCILİK YA DA SİYASAL İSLAMCILİĞIN ORTA VE UZUN ERİMDE MODERN TOPLUMSAL YAPILAR İÇİNDE YERİNİN OLMAMASI GEREKİR.
    (AS: ve olmayacaktır da!)
    =====================

ŞİİR KÖŞESİ….

BİLİM TEMİZLER…

Cehaletle savaş kutsal savaştır,
Aklının kirini bilim temizler.
Cahil vicdansızdır, yüreği taştır,
Aklının kirini bilim temizler.
Xxx
Neden, niçin diye soran bilimdir,
Sebep-sonuç; köprü kuran bilimdir,
Kör inanca darbe vuran bilimdir,
Aklının kirini bilim temizler.
Xxx
Bilim aklı yıkar, bezer, arıtır,
Ayakbağı kör inancı çürütür,
Yerde, gökte cansızları yürütür,
Aklının kirini bilim temizler.
Xxx
Bilgine bilgiyi bilim vermiştir,
Doğanın sırrına bilim varmıştır,
Uygarlık harcını bilim karmıştır,
Aklının kirini bilim temizler.
Xxx
Bilim teknik olur füze uçurur,
Bilim köprü olur sudan geçirir,
Bilimden ayrılan çağı kaçırır,
Aklının kirini bilim temizler.
Xxx
Bilim ürün yapar, insanı besler,
Bilim ufuk açar, aklını süsler,
Bilimden ayrılan duvara toslar,
Aklının kirini bilim temizler.
Xxx
Bilim hukuk olur, adalet sağlar,
Hukuk kuralları herkesi bağlar,
Adalet olmazsa insanlık ağlar,
Aklının kirini bilim temizler.
Xxx
Bilim ışık olur, enerji olur,
Işımayan akıl karanlık kalır,
İnsanlık bilimle yolunu bulur,
Aklının kirini bilim temizler.
Xxx
“Oku” diye emretmişti Yaradan,
Oku, öğren, anla, aktan, karadan ,
Aydınlanan pişman olmaz sonradan,
Aklının kirini bilim temizler.
Xxx
Halil Çivi söyle, yerini bulur,
Bilimden ayrılan mürşitsiz kalır,
Bilimsiz gelecek KARANLIK olur,
Aklının kirini bilim temizler.
Xxx

Prof. Dr. Halil Çivi
01.08.2011 İsabeyli/ Nazilli/ Aydın

ÇAĞDAŞ BİR LİDERİN TEMEL NİTEKLİKLERİ NELERDİR?

ÇAĞDAŞ BİR LİDERİN TEMEL NİTEKLİKLERİ NELERDİR?

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Vatandaş soruyor; “Hocam, çağdaş bir liderin asla vazgeçilemez temel niteliklerini, halkın anlayabileceği biçimde, kısaca sayabilir misiniz?”

Denemeye çalışayım :

1- Çağdaş bir lider akıl, bilim ve teknoloji ile et ve tırnak gibi olmalı, akla ve bilime aykırı hiçbir tutum ve davranış içinde olmamalıdır. Bu konudaki bilgi birikimini sürekli geliştirmeye ve derinleştirmeye çalışmalıdır. Çünkü liderlik dinamik (AS: devingen) bir süreçtir ve liderin kendi bilimsel bilgi kapasitesini sürekli artırması gerekir.

2- Çağdaş bir lider hukuk ve adaletle et ve tırnak gibi olmalıdır. Hukuk ve adalet ilkelerini içtenlikle benimsemelidir. Hukuk ve anayasa sınırları dışına asla taşmamalıdır. Kamu görevlerinin tümünü hukuk, adalet ve liyakat ilkelerinden şaşmadan dağıtmalıdır. Verdiği hiçbir buyruk, aldığı hiçbir karar hukuka, adalete asla aykırı olmamalıdır.

3- Çağdaş bir lider ahlak ve vicdanla et ve tırnak gibi olmalıdır. Kamu yönetimi ile ilgili tüm tutum ve davranışlarında ahlak ve vicdandan asla ayrılmamalıdır. (AS: 5176 s. Kamu Görevlileri Etik Kurulu… Yasası)

4 – Çağdaş bir lider insan ve toplum sevgisi ile et ve tırnak gibi olmalıdır. Din, mezhep, ırk, soy, renk, cinsiyet…ve benzeri ayrımcılığa asla sapmamalıdır. Anayasal eşit yurttaşlık esastır. (AS: yurttaşların eşitliği!)

5 – Çağdaş bir lider mutlaka ve mutlaka en geniş katılımlı ortak aklı kullanmalı ve toplumun ortak temel gereksinimlerini ilk sıralara almalıdır. Eş, dost, aile, ahbap ve arkadaş kayırmacılığından (Nepotizmden) kaçınmalıdır.

6- Çağdaş bir lider topluma her zaman doğruları ve gerçekleri söylemelidir. Toplumu asla yalan ve yanlış bilgilerle aldatmamalıdır. Halkın kandırılması er geç ortaya çıkar ve bunu yapanları büyük itibar kaybına (AS: saygınlık yitiğine) uğratır.

7- Çağdaş bir liderin özü ile sözü bir olmalıdır. Aile yaşamı, çevresi ve gündelik davranışları ile söyledikleri arasında çelişki olamamalıdır. Çünkü çağdaş lider her konuda toplumun rol modeli konumundadır.

8- Çağdaş bir liderin eğitimi, kültürü, bilgi ve deneyim birikimi, insan, toplum ve devlet yönetme kapasitesi, çağın gerekleri ve anlayışına uygun olmalıdır. Toplumu ve devleti kendi kişisel tutku, hırs ve serüven arayışlarına kurban etmemelidir. Yönetme erki. İnsana ve topluma refah (AS: gönenç) ve kamu hizmeti üretmeye odaklamalıdır…
****

Peki hocam böylesi bulunabilir mi diye soranlara şunu söylemek gerek :

Evet sürekli doğruların, gerçeklerin, hukukun, adaletin, aklın, bilimin, ahlakın ve vicdanın gereklerine göre karar verebilen toplumlar aradıkları yönetim biçimini er ya da geç mutlaka bulurlar. Çünkü her toplum kendi ürettiği ve yaraşır olduğu yönetim biçimi ile yönetilir. Eğer varolanı beğenmiyorsan önce kendi tutum ve davranışını gözden geçir ve kendini değiştir. Sen değişmeden yönetimin değişmeyeceğini asla unutma.

HER TOPLUM KENDİ ALIN YAZISINI KENDİSİ YAZAR.
UNUTMA, SENİN KARARIN ve DAVRANIŞIN DEĞİŞMEDEN SİYASAL ALIN YAZIN (toplumsal kaderin) ASLA DEĞİŞMEZ!

ÇAĞDAŞ ve DOĞRU SİYASET NEDİR?

ÇAĞDAŞ ve DOĞRU SİYASET NEDİR?

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...

Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. eski İİBF Dekanı

(AS: Yazarın bir şiiri yazının altındadır..)

Vatandaş soruyor: ” Hocam çağdaş siyaset nedir?”

Siyaset, teorik (AS: kuramsal) düşünce bazında (AS: temelinde) bir sosyal bilim dalı; yönetim bilgi ve becerileri açısından da bir yönetebilme yetisi ve sanatıdır.

Her türlü siyasi faaliyetlerin (AS: siyasal etkinliklerin) Hukuk, adalet, liyakat, iş ve meslek etiği sınırları içinde yerine getirilmesi lazımdır (AS: gereklidir). Siyaseti kesin olarak tanımlamak zordur. Ancak konunun daha iyi anlaşılabilmesi için şöyle bir tanım yapmak belki amacına daha iyi hizmet edebilir :

Doğru, bilimsel ve çağdaş siyaset;
Toplumdaki
– Farklı ırk, soy ve dil öbeklerini,
– Farklı din ve inanç kümelerini,
– Farklı ideoloji ve değer gruplarını,
– Farklı çıkar odakları,
Toplumun
– Ortak iyileri,
– Ortak çıkarları,
– Ortak beklentileri
– Ve ortak idealleri konusunda, hepsini hukuk, adalet, liyakat ve ahlak ilkelerini zedelemeden; sevgi, barış, kardeşlik ve dayanışma duyguları içinde bir arada tutabilme ve yaşatabilme sanatıdır.

Siyaset, genelde kalıcı, adil bir yöneten ve yönetilen düzeni ve ahengi (AS: uyumu) oluşturabilme anlamına gelir.

Demokratik siyaset tarzının geçmişi iyi incelendiği zaman ortaya çıkan ana tespit (AS: saptama) şudur :

Yönetenlerin yetki ve yaptırım sınırları giderek giderek daralmış, keyfi (ben öyle istiyorum) yönetim biçimi bitmiş, halkın ortak istekleri (milli irade) yani demokrartik yönetim biçimi egemen olmuştur.

İktidar gücünü kullanan siysetçılerin, bir başka söyleyişle ülkeyi yönetenlerin, attıkları her adım, aldıkları her karar, verdikleri ter talimat (AS: yönerge) anayasal ve yasal sınırlar içinde, adil, ahlaki, aleni (şeffaf) ve mutlaka denetlenebilir olmak zorundadır.

Son yıllarda Türkiye siyasetindeki durum tarihsel gelişmeler ve demokratik ülkelerin siyaset anlayışına taban tabana zıttır. Çünkü yönetenlerin güç ve yetkileri olağanüstü artmış, Meclis ve Yargı iradesi (milli irade) zayıfla(tıl)mış ve âdeta tek merkezden yönetme tekeline dönüşmüştür.

Bu durumun çağımızın demokratik siyaset eğilimleri ile bağdaşmamaktadır.

Sonuç                    :

Şu temel kural hiç unutulmamalıdır: Yönetim gücünün tekelleşmesi ve hukuksal denetim dışına kayması yönetim erkini otokrasiye ve diktatörlüğe, toplumsal ve bireysel faaliyetin kullanılmasındaki hukuku ve yasa tanımazlıklar da devlet düzenini kaosa (AS: karmaşa) ve anarşiye sürükler.

Bu dengenin çok iyi kurulması gerekir.

Denetlenemeyen güç her zaman tehlikelidir.

Dip not :

  • Türkiye’ de rektör atama tartışmaları ne zaman biter?
    • Rektörlere siyasal ve ideolojik misyonlar yerine akademik ve yönetsel misyonlar yüklendiği zaman.
      ====================================
      ECEL VE GÖNÜL

      Hiç kimse dünyaya kazık çakamaz,
      Bir gün çağırırlar gidersin gönül.
      İnsan bu yasaya karşı çıkamaz,
      Can borcu kesindir, ödersin gönül.
      Xxx
      Bilirim bu dünya tatlıdır sana,
      Ölüm derdi ağır gelir insana,
      Can alıcı melek kıyar her cana,
      Er geç bu acıyı tadarsın gönül.
      Xxx
      Bu gelenek gelir ta dip dedende,
      Bakarsın ki canın çıkmış bedende,
      Kul hakkı kesindir; kalmasın sende,
      Sonra sorgucuya ne dersin gönül.
      Xxx
      Gençliğin tükenir, kudretin biter,
      Varsa oğlun – kızın; ocağın tüter,
      Kural böyle işler, gelenler gider,
      Doğumdan ölüme kadarsın gönül.
      Xxx
      İhtiyarlık çöker, bezer gidersin,
      İşini, gücünü bozar gidersin,
      Bu kötü yazgıya kızar gidersin,
      Ecel şerbetini tadarsın gönül.
      Xxx
      Çıplak tenin giyer beyaz kefeni,
      Musalla taşına koyarlar seni,
      Dostların uğurlar cansız bedeni,
      Çıkılmaz çukura yatarsın gönül,
      Xxx
      Doğarken alnına ölüm yazılır,
      Bir gün kepek biter, mezar kazılır,
      Börtü-böcek türer; tenin çözülür,
      Toprağa karışır, tozarsın gönül.
      Xxx
      Halil Çivi söyler ibret alasın,
      Kadim devran böyle, iyi bilesin,
      Dünya bir efendi, sen bir kölesin,
      Bir gün efendinden bezersin gönül.
      Xxx
      Prof. Dr. Halil Çivi.
      7.05.2003 Malatya

Bu gün 24 Ocak

Bu gün 24 Ocak..

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. Eski İİBF Dekanı
21.01.2021. ÇİĞLİ / İZMİR

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Bu gün 24 Ocak; aklın, bilimin, laik Cumhuriyetimizin ve Kemalist ilkelerin çelik iradeli, kırılmaz kalemli ve yiğit savunucusu Sayın Uğur Mumcu‘nun hain iç ve dış şer güçler tarafından katledilişin 28. Ölüm Yıldönümü.

İnsanlar öldürülebilir; fakat fikirlere ne atom bombasının ve ne de Korona Virüsünün gücü yeter. Ne diyor Büyük Anadolu bilgesi ve erişilmez büyük ozan Yunus Emre;

  • ” Ölürse tenler ölür, canlar ölesi değil.”

Yani insanlar ölür fakat insanlık ve fikirler yaşar.

Ama ölmesi, hatta tümüyle yok olması gereken şeyler yok mudur; elbette vardır.

Bunlar kindir, nefrettir, cebirdir, şiddettir, zulümdür, kötülüktür, ahlaksızlıktır, hukuksuzluktur, vicdansızlıktır, dil-din-ırk-cinsiyet, renk ayrımcılığıdır, dışlamadır, bölücülüktür

24 Ocak 1980 Kararları, Emperyalist Batının Türkiye Ekonomisini her yönüyle denetleme ve yıkma projesidir (AS: tasarımıdır). Bu tarihten sonra gelen sağ iktidarlar da bu yıkım projesinin Batı destekli taşeronlarıdır…
***
Bu günün anısına şimdi yazmaya çalıştığım bir şiirimi sizlerin beğenisine sunuyorum.
Bütün laiklik, akılcılık, bilimsel düşünce, demokrasi ve özgürlük yolunda can ve kan verenlerin ruhları şad olsun.

Son söz: Karanlık ne denli koyu olursa olsun, Aydınlık bir güneştir ve karanlığı mutlaka kovar.
***

K Ö R  İ N A N Ç

Devlet düzenini batıran bağdır,
Akılsız ahlaksız kör inanç bağı.
Rejimi çıkmaza götüren bağdır,
Akılsız, ahlaksız kör inanç bağı.
Xxx
Dinci çete her kadroya sızmıştı,
Uğur Mumcu bu TUFAN’ı sezmişti,
Gerçekleri hiç korkmadan yazmıştı,
Akılsız, ahlaksız kör inanç bağı.
Xxx
FETÖ’cü zihniyet zehirli aktı,
Sözde ” altın nesil(!)”; HAİN KUŞAKTI,
Üst kadrosu dış düşmana uşaktı,
Akılsız, ahlaksız kör inanç bağı.
Xxx
İlahi inançla oynanan kumar,
Allah’ın sözünü mezara gömer,
Mazlumun, yoksulun kanını emer,
Akılsız, ahlaksız kör inanç bağı.
Xxx
Devletine, milletine düşmandır,
Özgürlüğün katli için fermandır,
Demokrasi için büyük tufandır,
Akılsız, ahlaksız kör inanç bağı.
Xxx
Halil Çivi der ki gaflete düşme,
Beka yollarında belalar açma,
Kemal Atataürk‘ün yolundan şaşma,
Akılsız ahlaksız, kör inanç bağı.
Xxx

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Üstteki 3 görsel de bizden…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

24 Ocak 2021, Özleminle 28. Yıl

Dr. Ahmet SALTIK

ŞİİR KÖŞESİ : HAK-HUKUK-ADALET…

ŞİİR KÖŞESİ

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...


Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. Eski İİBF Dekanı
21.01.2021. ÇİĞLİ / İZMİR

HAK-HUKUK-ADALET…

Güven bahçesinin gülleri solar,
Hak, hukuk, adalet çekip giderse…
Çaresiz kalanlar saç ve baş yollar,
Hak, hukuk, adalet çekip giderse…
Xxx
Ahlak çeşmesinin gözesi kurur,
Mazlumların malı kar gibi erir,
Güçlünün, zalimin kervanı yürür,
Hak, hukuk, adalet çekip giderse…
Xxx
Haramiler çete kurar, yol keser,
Komşu komşusuna kin, nefret kusar,
Her sokakta zulüm rüzgarı eser,
Hak, hukuk, adalet çekip giderse…
Xxx
Ahlak, vicdan hiçbir işe yaramaz,
Yargıçlar özgürce karar veremez,
Yargı, zorbalardan hesap soramaz,
Hak, hukuk, adalet çekip giderse…
Xxx
Basın, doğruları yazamaz olur,
Meclis, sorunları çözemez olur,
Hukuk, zorbalığı ezemez olur,
Hak, hukuk, adalet çekip giderse…
Xxx
Dürüstlük ağacı kökünden kurur,
Vatandaşın işi rüşvetle yürür,
Özgürlük umudu mum gibi erir,
Hak, hukuk, adalet çekip giderse…
Xxx
Doğruyu yazanın eli kırılır,
Ozanın sazının teli kırılır,
Devlet dümeninin mili kırılır,
Hak, hukuk adalet çekip giderse…
Xxx
Gönüllere korku salan çoğalır,
Suçsuzlara kara çalan çoğalır,
Zorbalıkla zengin olan çoğalır,
Hak, hukuk adalet çekip giderse…
Xxx
Cehalet, düşmanlık doruğa varır,
Yürekler taşlaşır, vicdanlar kurur,
Toplumun kardeşlik bağları çürür,
Hak, hukuk, adalet çekip giderse…
Xxx
Çetenin, mafyanın borusu öter,
Yolsuzluk, hırsızlık dünyayı tutar,
Egemen devletin hukuku biter,
Hak, hukuk, adalet çekip giderse…
Xxx
Halil Çivi diyor yollar tükenir,
Çalışıp üreten eller tükenir,
Doğruyu söyleyen diller tükenir,
Hak hukuk adalet çekip giderse…
Xxx

 

 

2021 YILINA GİRERKEN TÜRKİYE’DEKİ TEMEL SORUNLAR ÜZERİNE KISA NOTLAR

2021 YILINA GİRERKEN TÜRKİYE’DEKİ TEMEL SORUNLAR ÜZERİNE KISA NOTLAR


Prof. Dr. Halil ÇİVİ

İnönü Üniv. İİBF Önceki Dekanlarından

(AS: Yazının sonunda yazarın bir de şiiri var!)

Konuya kısa bir anımsatma ile başlayalım. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesinden önce Türkiye’de büyük bir ideolojik ve siyasal ayrışma, kutuplaşma ve parçalanma vardı. Siyasal liderler birbiri ile kavgalıydı. Ülke birtakım şer güçler, belki de derin devlet, tarafından büyük bir anarşi ve terör burgacına sürüklenmişti. Ülkede sağcı-solcu, ilerici-gerici, dinci-laik, milliyetçi-komünist, sünni-alevi…ve benzeri zıt ve birbirine düşman yapay kutuplaşmalar üretilmişti. Kentler, mahalleler, iller, üniversiteler…ve kamu kurumları bu birbirine düşmanlaştırılmış şer örgütler tarafından parsellememişti. Siyasal kimlikli örgütlerden kimisi mafya ile işbirliği yapıyorlardı. Gruplar birbirinin özerk(!) bölgelerine gidemiyorlardı. Her gün ortalama 15- 20 siyasal, ideolojik cinayet işleniyordu. İnsanlar için, her akşam sağ-salim işinden evine dönebilmek bile büyük bir başarı(!) sayılıyordu. Halkın can güvenliği askıya alınmıştı. Bu gelişmeler çok büyük dramlara, acılara… neden olmuştu. Yaşları 50’den büyük olanlar bunları anımsar.

  • 12 Eylül 1980 günü gece yarısı, ABD’nin güdümünde ve Kenan Evren liderliğindeki faşist askeri cunta, darbe yaptı.

Ülke yönetimine el koydu. Görsel ve yazılı basın kuruluşları darbecilerin güdümüne alındı. Siyasal partilerin tümü ve dernekler kapatıldı, liderleri tutuklandı. Yürürlükteki Anayasa devre dışı bırakıldı. Sendikalar kapatılıp liderleri gözaltına alındı…

12 Eylül Faşist Cuntasının hedefinde, ülkedeki anarşi ve terör hareketlerinin sorumluları olarak siyasal partiler, dernekler, sendikalar, aydınlar ve üniversiteler gösterildi…

12 Eylül 1980 Darbecileri tarafından Devlet yapısına yeni bir düzen(!) ve disiplin(!) getirmek amacıyla…

1- Askeri darbecilerin gölgesinde yeni bir anayasa yapıldı. Bu anayasa hak ve özgürlükler açısından bir tür “ANCAKLAR ANAYASASI” olarak doğdu. Bir maddede peş peşe sıralanan hak ve özgürlükler, aynı anayasa maddesinin devamındaki paragrafta “ancaklar..” koşuluna bağlanarak ya tümüyle geri alındı ya da kullanılması çok zor koşullara bağlandı.

2- Eski siyasal liderlere 10 yıl siyaset yasağı getirildi. Yeni bir siyasal parti kurmak, seçimlere girebilmek Askeri Konseyin iznine ve onayına bağlandı. Ülke insanının, toplumun siyasal düşünceler ve kurumlardan uzaklaşması, siyasetsizleştirme (depolitizasyon) hedeflendi.

3- İşçi ve emekçi sınıfının mesleksel ve ekonomik pazarlık gücü olan sendikalar yasaklandı. Yönetenlerin ve sendikaların mal varlıklarına el kondu. Sendika liderleri tutuklandı.

4- 12 Eylül 1980 faşist cuntasının bir başka hedefi de üniversiteler, bilim insanları ve ülke aydınları oldu. Birçok bilim insanı, üzerlerine atılan çoğu yapay suçlarla ya tutuklandı ya işinden kovuldu yahut yurt dışına kaçmaya zorunlu bırakıldı. Milli Güvenlik Konseyi’nin (MGK) güdümünde hazırlanan yeni üniversiteler yasası (ve YÖK) ile birlikte üniversiteler yukarıdan aşağıya kademelendirilmiş mali, bilimsel düşünce ve kendi kendini yönetme özerkliği elinden alınmış, askeri yönetime benzer emir-komuta hiyerarşisine dayalı bir yapıya dönüştürüldü.

5- Yine 12 Eylül Askeri yönetimi, Anayasanın 2. maddesinde devletin laik yapısını korunur görünürken, öbür yandan anayasaya zorunlu din dersleri eklendi. Suudi kökenli dinci RABITA Örgütü ile işbirliği yapıldı. 12 Eylül 1980 Anayasasının halk oylamasından geçebilmesi için dinci tarikat ve cemaatlere ödünler verilerek işbirliği yapıldı. ABD’nin Yeşil Kuşak Projesi desteklendi. Bu ödünlerin en somut örneği anayasadaki zorunlu din dersleridir.
***
2021 yılına birkaç gün kalmışken ben bunları, niçin yazıyorum?

1- Türkiye’de parlamenter sistem terk edildi, Parlamentonun işlevleri daraltıldı yani halkın sesi büyük oranda kısıldı. Peki şimdi “MİLLİ İRADE” nin, Meclis gücünün, neresindeyiz?

2- Acaba emekçi -işçi sınıfı sendikal, mesleksel, hukuksal, demokratik haklarına tam olarak kavuştu mu? Emekçilerin hak ve çıkarlarından uzaklaşmış, devlet ya da patron yanlısı SARI SENDİKACILIK niçin bu denli güçlendi?

3- Üniversitelerin hiyerarşik, emir – komuta biçimindeki örgütlenme biçimi sona mı erdi? Yoksa akademik düzen ve örgütlenme biçimi daha da mı kötüye gitti? Mali, bilimsel, yönetsel üniversite özerklik anlayışının neresindeyiz?

Bilim ve özgür düşünce kuruluşları olması gereken üniversiteler gerek iç ve gerek dış politika konusunda doğru kamuoyu oluşturabilmek için niçin bilimsel düşünce katkısı sunmuyor ya da sunamıyorlar?

4- Türkiye deki milli eğitim politikaları, mevcut eğitim ve öğretim sistemi 12 Eylül döneminden daha da gerilere götürülmedi mi? Anayasamızın 2. maddesindeki buyurucu ve kalıcı hükmüne karşın din ve vicdan özgürlüğünün olmazsa olmaz koşulu olan LAİKLİĞİ savunmak neden gericilik oluyor?

5- Hukuk devletinin vazgeçilmez hiyerarşik düzeni olan ANAYASA MAHKEMESİ ve AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ kararlarına niçin uyulmuyor? Örneğin AİHM kararlarının hukuksal, kesin bağlayıcılığına karşın, Alevi – Bektaşi yurttaşların dinsel özgürlükleri ve hakları konusundaki yasal düzenlemeler niçin yapıl(a)mıyor? Bu bağlayıcı ve kesin kararları reddeden yöneticiler, kurumlar ve mahkemeler neden hukuk hiyerarşisine uymuyorlar? Eğer uymayacaklarsa hâlâ HUKUK DEVLETİ sayılır mıyız?

6- Demokratik ülkelerde halkın gözü ve kulağı olan, halk adına siyasal iktidarların olumlu ya da olumsuz icraatlarını halka duyurma görevi üstlenen yazılı ve görsel basının ülkemizdeki temsilcileri ne denli özgür ve yansız olabiliyor ? Ya da medya ne denli bağımsız ve özgür?

7- 12 Eylül 1980 Darbesi yöneticilerinin darbe için gerekçe yaptıkları siyasal, ideolojik kutuplaşmalar, ırk, din, mezhep, bölge ayrımcılıkları, etnik bölünmeler, mafyatik bağlar ortadan kalktı mı? Toplumun ve devletin birlik ve bütünlüğünü bozmaya yönelik bu tür gerginlik ve dışlamaları körüklemeye, yeniden pazarlamaya, tedavüle sokmaya çalışanlar var mı?

8- Türkiye’deki istihdam, işsizlik, üretim, teknolojik geri kalmışlık, döviz kıtlığı, tasarruf açığı, enflasyon, gelir ve servet dağılımı adaletsizliği, aşırı dış ve iç borçlanma gereksinimi, eş – dost – ahbap kayırmacılığı… vb. sorunlar neden artarak sürüyor?

9- Türkiye kendine ufuk açıcı, halkın umudunu ve moralini yükseltici, doğru, gerçek verilere ve tutarlı bilimsel irdelemelere dayalı kısa, orta ve uzun vadeli (AS: erimli) ikna edici ve inandırıcı ekonomik ve sosyal program ve projeler neden üretemiyor?

10. Türkiye, iç politikada genelde ayrıştırıcı ve dışlayıcı, dış politikada ise “değerli yalnızlık” burgaçlarına mahkum olmak zorunda mı?

SON SÖZ                                           :

2021 yılına girerken Türkiye ve Türk toplumu için, yönetenlerin bireysel özlem, tutku ve isteklerden değil; toplumun ortak istek ve gereksinimlerden doğan, ekonomi yönetiminin zorunlu ilke ve yasalarını göz ardı etmeden kısa, orta ve uzun vadeli (AS: erimli), ayrıntılı, kapsayıcı ve kamuoyunca benimsenen bilimsel, gerçekçi ikna edici ve inandırıcı programlara gereksinim var. Mevcut siyasal iktidar, söz konusu sorunların bir bölümünün doğrudan üreticisi olduğu için halka çok umut veremiyor. Muhalefetin ise kendini, projelerini ve çözüm önerilerini doğru anlatmaya, halka ulaştırabilmeye ve topluma mal etmeye gereksinimi var. Ancak koşulları ve olanakları iyi kullanarak bunun bir yolunu mutlaka bulmaları gerekiyor.
***
YENİ YIL HERKESE SAĞLIK, GÜVEN, HUZUR, BARIŞ, SEVGİ, ADALET, DEMOKRASİ, SÜREKLİ İŞ VE GELİR GÜVENCESİ GETİRSİN.
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN…
=====================================

BİZİ DIŞLAMA DEVLETİM
(Sağduyu)

Laik devlet taraf tutmaz,
Bizi dışlama devletim.
Din, mezhep ayrımı yapmaz,
Bizi dışlama devletim.
X x x
Bayrağımın hayranıyım,
Vatanımın kurbanıyım,
Bu milletin insanıyım,
Bizi dışlama devletim.
X x x
Devletin gücü birliktir,
Birlik düzendir, dirliktir,
Bunu görmemek körlüktür,
Bizi dışlama devletim.
X x x
Her bir göreve koşarız,
Vatan aşkıyla coşarız,
Dün vardık, bu gün de varız.
Bizi dışlama devletim.
X x x
İnançlara şaşı bakma,
Irklara, cinslere takma,
Devlete ikilik sokma,
Bizi dışlama devletim.
X x x
Her ırktanım, her dindenim,
Herkesle eşit bir canım,
Tek nefsim var, ben insanım,
Bizi dışlama devletim.
X x x
Aynı yurdun yurttaşıyız,
Bin yıldır can yoldaşıyız,
Devletin temel taşıyız ,
Bizi dışlama devletim.
X x x
Halil Çivi der ki düşün,
Adalettir senin işin,
Eşittir her bir yurttaşın,
Bizi dışlama devletim.
X x x

Prof. Dr. Halil Çivi.

26 Aralık 2020, Çiğli/İZMİR

ORTA GELİR TUZAĞI NEDİR? NELER YANLIŞ YAPILDI?

ORTA GELİR TUZAĞI NEDİR?
NELER YANLIŞ YAPILDI?

Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF Önceki Dekanlarından

(AS: Yazının sonunda hocamızın bir de şiiri var!)

Orta gelir tuzağı, önce hızlı bir büyüme sürecine giren ülke ekonomisinin daha önce yakalamış olduğu büyüme dinamiklerini, çeşitli nedenlerle, giderek yitirmesidir. Daha sonra da, ekonominin mevcut büyüme dinamiklerinin giderek yavaşlaması, sonra da kaybolmaya yüz tutması, mevcut ekonomi çarklarının patinaja geçmesi ve işlerin tersine gitmeye başlamasıdır.

İktisatçıların yapmış oldukları saptamalara göre önce orta gelir tuzağı başlar. Sonra da giderek ulusal gelir ve kişi başına gelir değerlerinde küçülmeler; ulusal gelir yapısında ve dağılımda da bozulma sürecine girilir.

Peki orta gelir tuzağına yakalanmak bir zorunluk mudur? Hayır, böyle bir zorunluk yoktur. Orta gelir tuzağı, bilerek ya da bilmeyerek, ülke yöneticilerinin yapmış oldukları bir dizi ekonomik, hukuksal, siyasal ve sosyal yanlışların birikimli sonucu olarak kendini gösterir. Aynı yanlışlar yapılmaya devam edildikçe bozulmalar daha da hızlanır.

Bu bozulmanın başlıca temel ve tetikleyici etmenleri olarak şunlar söylenebilir.

1_ Piyasanın rekabetçi dinamik kurallarına uygun olarak, rekabetçi bir ekonomik yapı ile ulusal ve uluslararası ölçekte yaşayabilen bir özel sektör kurmak yerine; devlet destekli ve sırtını siyasal iktidarlara ve devlet fonlarına dayamış, rantçı bir özel sektörün ortaya çıkması.

2_Bankacılık başta olmak üzere, iç ve dış finansal kaynakların, yine devlet ya da siyasal iktidarlar eliyle, çok büyük bir payının, piyasada rekabetçi olamamış iktidar yanlısı verimsiz işletmenlere aktarılması.

3- Ülkenin ve toplumun geleceği hakkındaki duyarsızlıklar. Başta enerji sektörü olmak üzere, ülkedeki yeraltı ve yer üstü doğal kaynak rezervlerinin aşırı kullanılması, büyük çevre kirlenmeleri, tarım alanlarının, su kaynaklarının, ormanların ve toprağın, tarımsal arazinin amaç dışı ya da hor kullanılması.

4_ Hukuk, adalet, liyakat ve ahlak sisteminin yozlaşması. Siyasal iktidarlara mensubiyet ve yaķınlığın her alanda bir avantaja dönüşmesi. Nepotizm, yani yetenek ve liyakat gözetilmeksizin, aile, akraba, eş, dost ve yandaş kayırma konusunda ortaya çıkan toplumsal kanaat.

5_ Ülkenin giderek ekonomi ve teknoloji yapısının rekabetçi, üretken ve yüksek verimli bir düzeye ulaşamaması. Montaja yani ithal ikamesine dayalı, dışa bağımlı, yeterli döviz kazancı sağlayamayan, fakat döviz savurganlığına ve ithalatı özendiren, istihdam yaratmayan, sürekli olarak işsizliği artıran bir ekonomik yapı.

6- Toplumun tümünün enerjisini birleştirip sinerji etkisi oluşturmak; ülke içinde, kardeşçe, adil, bütüncül, kucaklayıcı hakkaniyete dayalı bir siyaset anlayışı yerine; kavgacı, ötekileştirici, dışlayıcı, hatta yer yer cezalandırıcı RÖVANŞİST görünümlü bir siyaset ve yönetim biçimi.

7_ Yabancı sermaye ve dış borçlanma ile ilgili hatalı politikalar. Ülkenin uluslarası sermaye ve risk priminin aşırı yüksek olmasına bağlı olarak, üretken fiziksel yabancı yatırımların ürkekliği. Dış borçlanma maliyetinin olağandan fazla olması. Bu iki etmene bağlı olarak, ülkeden dışarıyla aktarılan kâr ve faiz transferlerinin yabancı sermayenin ülkeye yapmış olduğu reel ekonomik katkıdan daha yüksek olması.

8- Eğitim sisteminin yaz-boz tahtasına dönmesi. Yükseköğretim kurumları da dahil, ülkedeki eğitim ve öğretim politikalarının ekonomik ve toplumsal refah (AS: gönenç) düzeyini daha yukarılara çekmek yerine, giderek ideolojik amaçlar ya da hedeflere göre düzenlenir olmaya başlaması…

Eğer Türkiye‘nin toplam Ulusal Geliri yaklaşık 980 Milyar Dolardan 760 Milyar Dolara, kişi başına Ulusal Geliri de yine yaklaşık 10.000 Dolardan 7500 dolara gerilemişse, yani topyekun yılda 2500 dolar (20.000 TL), yoksullaşmıs isek (AS: yoksullaşTIRILMIŞ isek), gelir dağılımı bozulmuş, inşaat ve ithalat sektörü dışında, başta tarım sektörü olmak üzere, öbür tüm sektörler çok ümitvar görünmüyorsa; ekonomi ve ekonomi politikaları üzerinde iyice kafa yormak gerekir.
================
Sayın hocamız Prof. Çivi, bir de şiir eklemiş sağolsun…..

YUH BORUSU ÇALMAK GEREK.

Cehalet karanlığına,
Güneş gibi doğmak gerek.
Toplumun gidiş yolunu,
Aydınlığa boğmak gerek.
X x x
Döşeyip bilim taşını,
Çoğaltıp halkın aşını,
Mağrurların dik başını,
Akıl ile eğmek gerek.
X x x
Halkını küçük göreni,
Düşmanca gönül kıranı,
Birliğe balta vuranı,
Gönüllerden kovmak gerek.
X x x
Irkı, cinsi ayıranın,
Zorbaları kayıranın,
Çeteleri doyuranın,
Zekåsına gülmek gerek.
X x x
Din ayırıp can yakanı,
Hemcinsine hor bakanı,
Adalete kör bakanı,
Adalete vermek gerek .
X x x
Milletini sevmeyene,
Düşmanlığı kovmayana,
Haram aşa doymayana,
Yuh borusu çalmak gerek.
X x x
Gerçek diyerek yalanı,
Meşru gösterip talanı,
Devlet malını çalanı,
Defterlerden silmek gerek.
X x x
Vicdanları kuruyanın,
Gözünü kin bürüyenin,
Mal hırsıyla eriyenin,
Servetine bakmak gerek.
X x x
Temiz, duru akmayanı,
Hukuk, yasa takmayası,
Şer işlerden bıkmayanı,
Hapislere tıkmak gerek.
X x x
Halil Çivi işin özü,
Esirgeme hakça sözü,
Açılsın milletin gözü,
Gerçekleri bilmek gerek.
X x x

Prof. Dr. Halil Çivi.

20 Aralık / 2020/ Çiğli İZMİR.

 

ŞİİR KÖŞESİ… B İ L S E  G E R E K

ŞİİR KÖŞESİ…

B İ L S E  G E R E K

Hak ile hak olmak için,
Can kendini bilse gerek.
Toplumda pak olmak için,
Can kendini bilse gerek.
X x x
Eliyle helal yemeye,
Diliyle doğru demeye,
Helaliyle yaşamaya,
Can kendini bilse gerek.
X x x
Olgun bir insan olmaya,
Kendi nefsini bilmeye,
Daha ölmeden ölmeye,
Can kendini bilse gerek.
X x x
Ayrımcılık yapmamaya,
Hurafeye sapmamaya,
Adaletten kopmamaya,
Can kendini bilse gerek.
X x x
Kini içinden atmaya,
Yoksul elinden tutmaya,
Birlik tadını tatmaya,
Can kendini bilse gerek.
X x x
Irkçılığa sapmamaya,
Ayrımcılık yapmamaya,
İnsanlıktan kopmamaya,
Can kendini bilse gerek.
X x x
Her nefsi eşit bilmeye,
Yetim yaşını silmeye,
Erdemli insan olmaya,
Can kendini bilse gerek.
X x x
Emekçiyle bir olmaya,
Açlığa çare bulmaya,
Sosyal devleti bilmeye,
Can kendini bilse gerek.
X x x
Aklın sözünü tutmaya,
Bilim yolunda gitmeye,
Cehaleti terk etmeye,
Can kendini bilse gerek.
X x x
Halil Çivi hak demeye,
Haktan öte yok demeye,
Kardeşce bölüp yemeye,
Can kendini bilmek gerek.
X x x

 

Prof. Dr. Halil Çivi
14 Aralık 2020/ Çiğli / İZMİR

ŞİR KÖŞESİ : Çözemedim

ŞİİR KÖŞESİ…

Ç Ö Z E M E D İ M
( Özünü sorgulama )

Akıl mısın, içgüdü mü, ahlak mı;
Deli gönül çözemedim ben seni.
Bilge misin, cahil misin, salak mı;
Deli gönül çözemedim ben seni .
X x x
Bazan çok cimrisin, bazan cömertsin,
Bazan dost uğruna ölen bir mertsin,
Bazan vicdansızsın, çelikten sertsin,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Bazan kalkar tekke, türbe gezersin,
Beş vaktini kılmayana kızarsın,
Bazı akşam meyhanede sızarsın,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Siyaset yurdunda mevzi tutarsın,
Cahillere ahlak nutku atarsın,
Haram aşı besmeleyle yutarsın,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Bazan doğru, bazan eğri yürürsün,
Vicdan olur mazlumları korursun,
Avcı olur masum canlar vurursun,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Çoğu işe pusulasız çıkarsın,
Ağrımaz başını derde sokarsın,
Ayran gönüllüsün, çabuk bıkarsın,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Bazan coşar, kahkahalar atarsın,
Bazan somurtursun, sirke satarsın,
Sebepsizce sağa, sola çatarsın,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Bazan hayallerin fezaya koşar,
Duyguların kaynar, kabından taşar,
Kin, kibir dolarsın, egon çok şişer,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Bazan bulut olur göğe çıkarsın,
Sel olursun, yatağını yıkarsın,
Düz ovaya iner dingin akarsın,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Aşık olur, ateşlere yanarsın,
Maşuk olur, tatlı dile kanarsın,
Bazan çok harlanır, bazan sönersin,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Bazan alim gibi ahkâm kesersin,
Bazan korkar, dilsizleşir, susarsın,
Kapris yapar, eşe dosta küsersin,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Halil Çivi der ki bu nasıl haldır,
Gel bu çelişkiyi özünden kaldır,
Akıl, bilim, ahlak tek doğru yoldur,
Deli gönül çözemedim ben seni.
X x x
Prof. Dr. Halil Çivi
11 Aralık 2020, Çiğli / İZMİR