Etiket arşivi: İhvan

ERDOĞAN SAĞLIKLI DEĞİL-2

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

Erdoğan, sağlıklı bir insanın yapmaması gereken işleri yaparak bazılarını şaşırtıyor. Haram para ile beslenen satılık kalemler, Erdoğan ve Sisi’nin el sıkışmasını “Diplomatik Başarı” olarak verdiler.
Siyasetçiler elbette ki barışmasını bilmelidir ama devlet adamları, bir terör örgütünü korumak uğruna (İhvan) dost bir Devlet Başkanına ağır hakaretlerde bulunmamalıdır.
Erdoğan’ın yaptığı, halk dilinde “tükürdüğünü yalamak” olarak anlaşılır!

Gel de şimdi rahmetli Demirel’i arama!

60’lı yıllar, Kıbrıs yüzünden İngiltere ile başımız dertte. Demirel İngiltere’ye gider. Dönüşte gazeteciler sorar; “Efendim, İngiltere Başbakanının elini neden sıktınız?”

Demirel; “Ya neresini sıkacaktım?”
***
Dünkü yazım üzerine çok sayıda telefon aldım. Biri Prof. Dr. Ahmet SALTIK idi. Sayın Saltık, üç fakülte bitirmiş, çok sayıda eser vermiş değerli Bilim Adamlarımızdandır. Pandemi  sırasında, Türk Milletine doğruları anlatan nadir hocalarımızdandır.

Saltık Hoca diyor ki                     :

  • “31 Ekim 2015’te aynı konuda yazdım. Sonra Tele-1’deki bir programımda, Erdoğan’ın bayram konuşması sırasında, canlı yayında uyuklamasını gerekçe göstererek, Erdoğan’ın sağlık durumunu mutlaka bir tıbbi kurul raporu ile ortaya koymasını istemiştim. Tepe noktalarda görev yapanların yılda bir hatta altı ayda bir sağlık denetimlerinin yapılmasının, zorunlu (rutin) bir görev olduğunu söyleyip, görünen tablonun “temporal epilepsi” olabileceğini belirttik. Ama RTÜK, TELE 1’e yüklü para cezası verdi… Halbuki Devleti yöneten bu gibi kişilerin sağlık durumları ‘kişisel veri‘ olmayıp, kamuoyunun bilgilenme hakkı ve devletin bekası için zorunlu bilgilerdir…”

***
Aziz Türk Milleti;

Hastalık, herkesin başına gelebilir ve isteyen gizler, isteyen sevdikleriyle paylaşır, kimseyi de ilgilendirmez! Ama siz devleti yönetiyorsanız, bir ülkeyi savaşa sokma gibi çok ağır sorumluluk isteyen bir görev yapıyorsanız, sizin sağlık durumunuz özel, değildir. Geneldir genel!
Bir örnek verelim;
Ülkenin Başbakanı kafayı kırsa, yani kayış sıyırsa ve şöyle bir emir verse :

  • “Şu RTÜK Başkanı denen adamı tutuklayın, bacaklarını kırın, kazığa oturtun
    ve akıl hastanesine atın!”

Biz, Ebubekir Şahin gibi birini, bir daha nasıl bulacağız? Yazık değil mi?
***
CB Erdoğan’ı anlamak mümkün değil.
Diploma diyorsunuz, “Al sana diploma” diyemiyor!
Hasta mısınız diye soruyorsunuz, “Al sana sağlık raporu, taş gibiyim” diyemiyor!

Erdoğan doktorları sevmez. Hatırlarsanız, ülkedeki sağlık sisteminin ticaret, sağlık çalışanlarının köle gibi çalıştırılmasına dayanamayan bazı üstat doktorlarımız yurt dışına gitmişlerdi.

  • Erdoğan “Giderlerse gitsinler, biz de yeni gelenlerle idare ederiz” demişti.

Ayrıca “Ülkede ölülerimizi yıkayacak gasilhane imamı yok, biz yetiştireceğiz.”

Erdoğan’ın Gasilhane İmamlarını, doktorlarımıza tercih etmesi,
O’nun sağlık durumu hakkında bizi endişeye sevk etmektedir…

***
Dönemin Başbakanı, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesini ziyaret eder. Başhekim Prof. Mazhar Osman bilgi verir. Başbakan, yapılanlar karşısında şaşkına döner, tebrik eder ve şöyle der :

Yaptıkların muhteşem, normal biri bunları yapamaz, sen delisin” der.

Mazhar Osman güler ve “Siz bana deli derseniz ben yalnızca gülerim. Ama ben size deli dersem, buradan çıkamazsınız!
***
Türk Devletinin yetiştirdiği, “Hocaların Hocası” konumuna erişmiş değerli tıp insanları!

  • Lütfen yüzlerceniz biraraya gelin ve Erdoğan’ın akıl ve ruh sağlığı konusunda
    bir rapor koyun.

Uzaktan tanı koymanın etik olmadığını ben de biliyorum ama sizleri saraya almazlar ki!

Aynı konulardaki farklı davranışları, dün ak dediğine bugün kara demesi, faklı tespit ve konuşmaları, Bakanları tekme-tokat dövmesi, size tanı koymanız için yeterli olacaktır, kanısındayım.

Eğer, imzalamaktan korkuyorsanız, sizler raporunuzu yazın, altına imzayı eski Sağlık Bakanı olarak ben atarım. Sıkıntı yok!

Türk Milletinden bu kadarcık bir hizmeti lütfen esirgemeyin.

Sizleri seviyor ve güveniyoruz…

Erdoğan’ın bir daha CB Adayı olamayacağı konusu çok nettir.

Anayasal ve Yasal nedenler, malvarlığı ve Devletin güvenliğini ilgilendiren ihanetler ve kendisinin sağlık durumu, aday olmasına izin veremez.

Yetti Gari!

Sağlık ve başarı dileklerimle, 22 Kasım 2022
===============================================
Dostlar,

Önceki Sağlık Bakanlarımızdan çok değerli siyaset insanı ve yazar Rıfat Serdaroğlu’nun “ERDOĞAN SAĞLIKLI DEĞİL” başlıklı yazısını, düzenli olarak bize de göndermesi sayesinde okuduk ve sıklıkla yaptığımız gibi web sitemizde yer verdik : (2 yazı birlikte okunmalıdır)

ERDOĞAN SAĞLIKLI DEĞİL!

http://ahmetsaltik.net/2022/11/21/erdogan-saglikli-degil/

Bu yazıya ilişkin katkı – yorum yazrken, “31 Ekim 2015’te aynı konuda yazdığımız” bir yazıyı da ekledik :

İsviçreli Dr. Hakkı Açıkalın : Erdoğan epilepsi hastasıdır

http://ahmetsaltik.net/2015/10/31/isvicreli-dr-hakki-acikalin-erdogan-epilepsi-hastasidir/

Biz de bu başarılı ve yürekli yazıya çok sayıda dönüt aldık.

Sn. Serdaroğlu’na geribildirim verdik ve sağolsunlar, aramalarıyla konuştuk. Ardından, bu gün yeni yazıları ulaştı : ERDOĞAN SAĞLIKLI DEĞİL-2
***
7+ yıl önce yazdığımız yazıda ve dün şu içeriğe de yer vermiştik :

  • 3 Kasım 2002’den beri ülkeyi tek başına ve giderek artan baskı – sultan yetkisi ile yöneten ve 69. yaşındaki AKP = RTE‘nin sağlık durumunun bu görevi sürdürmesine elverir olup olmadığını öğrenmek Türkiye olarak demokratik – meşru hakkımız; kendisi ve AKP’si için ise yasal, ahlaki, etik, vicdani bir yükümlülük hatta zorunluluktur.
  • Kamuoyu, başta muhalefet partileri bu olguyu izlemelidir. 
  • AKP = RTE hiç kimseyi, hiçbir şeyi kendince “takmama” davranışını inat ve ısrarla sürdürmektedir. Bu durum demokrasilerde kabul edilemez ve sürdürülemez.

Bu düşüncemizi ve çağrımızız bir kez daha yineliyoruz.
Ülkenin ilgili kurumlarını tarihsel göreve çağırıyoruz.
TTB (Türk Tabipleri Birliği), TBB (Türkiye Barolar Birliği), TPD (Türkiye Psikiyatri Derneği) öncülük yapmak zorundadırlar.
Muhalefet gündemine almalı, namuslu medya destek vermelidir.

Uzaktan tanı koymak ve rapor vermek değil, istenecek şey şudur             :

  • Erdoğan, içinde gözlemci olarak TTB, TPD üyesi birer uzman hekimin de bulunacağı, tam donanımlı bir üniversite hastanesinden, Psikiyatrist ve Nörolog’un da yer aldığı 5 hekimden oluşan bir tıbbi kuruldan SAĞLIK RAPORU almalıdır. Bulguları ve laboratuvar verileri,
    örn. ABD Başkanlarında olduğu gibi kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
  • Bu rapor, Erdoğan’ın Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığını yürütmeye beden ve
    akıl-ruh sağlığı bakımından yetkin olup olmadığına ilişkin net bir tıbbi yargı içermelidir. 

Sevgi ve saygı ile. 22 Kasım 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik    

TERÖR DEVLETİ

Suay Karaman

Elli yılı aşkın süredir devam eden Filistin ile İsrail arasındaki çatışmada, her iki taraftan on binlerce insanın yaşamını yitirdiği, yüz binlerce insanın yaralandığı, yaklaşık bir milyon insanın da evlerinden ve yurtlarından sürüldüğü bilinmektedir. Ramazan ayıyla birlikte İsrail polisi Kudüs’teki Şam Kapısı’nda akşamları iftar düzenlenmesini engellemek için bariyerler yerleştirmişti. Filistinliler bu durumu protesto ediyor ve İsrail polisi ile çatışıyordu. 7 Mayıs Cuma akşamı İsrail, işgal altındaki Doğu Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’ya baskın düzenledi. Camide namaz kılanlara ses bombaları ve plastik mermilerle saldırdı. Gazze ve diğer kentlere de sıçrayan olaylar halen devam etmektedir. İsrail’in havadan ve karadan vurmaya devam ettiği Gazze Şeridi‘nde tablo giderek ağırlaşmaktadır.

Arap ve Yahudi grupların sert çatışmalarında birçok ölüm ve yaralanma olayı meydana gelmiştir. Geceleri sürekli iki tarafın ateşlediği roketlerin kıvılcımlarıyla İsrail ve Filistin semaları aydınlanmaktadır. Bu durumda iç savaş uyarısı yapan İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin, “Sokaklarımızda savaş patlak verdi. Çoğunluk gördüklerine inanamıyor ve şok yaşadığı için hiçbir şey söyleyemiyor” dedi.

14 Mayıs 1948 tarihinde kurulan İsrail, kurulduğundan beri sürekli Araplarla savaşmış ve her savaştan topraklarını büyüterek çıkmıştır. ABD’nin stratejik müttefiki olan hatta Ortadoğu’ daki jandarması kabul edilen İsrail’in, sürekli yeni yerleşim birimleri kurup, Filistin halkını sürmesine ve katletmesine, ABD destek olmaktadır. Çünkü emperyalizm, siyonizmin işbirlikçisidir, destekçisidir.

Son iki yılda dört seçim gören İsrail’de iç siyaset hayli karışık bir durumdadır. Hakkındaki yolsuzluk iddiaları ile gündeme gelen Başbakan Binyamin Netanyahu, bu saldırılarla kendi durumunu unutturarak, iktidarda kalabilmek için yeni ve kanlı bir oyunun peşindedir. Açıkça bir terör devleti görünümündeki İsrail, bu yaptıkları nedeniyle tüm dünyada öfke yaratmıştır ve gelen tepkilere karşın saldırılarına devam etmektedir. Ama İsrail’e yaptırım uygulamak söz konusu değildir çünkü arkasında ABD ve Batının desteği bulunmaktadır.

Türkiye’de, siyasi iktidarın desteğiyle Filistinlilerin yaşadıkları karşısında Ankara, İstanbul, Adana, Kayseri başta olmak üzere bazı kentlerde mitingler düzenlendi. Küresel salgın nedeniyle sokağa çıkmanın yasak olduğu günlerde “tekbir” getirerek sokaklara dökülen tarikat artıklarının organizasyonu ilginçtir. Bunlar bir araya toplanırken güvenlik güçleri ne yapmıştır, hatta nerededir gibi sorular da yanıtsızdır. İstanbul’da binlerce kişi Türk ve Filistin bayraklarıyla Beşiktaş’taki İsrail Başkonsolosluğu önünde sloganlar atarak İsrail’e tepkilerini gösterdi. Vatan Caddesi’nde bir araya gelen vatandaşlar, Türk ve Filistin bayrakları asılı araçlarıyla konvoy yaparak İsrail’i protesto etti. “Kahrolsun İsrail” diye sloganlar atılarak, İsrail’in kahrolmadığı bilinmesine karşılık, sadece kendi bindirilmiş kıtaları alanlara çıktı. Ama bu bindirilmiş kıtalar Uygur Türklerine yapılanlara tepki vermedi. Bu bindirilmiş kıtaların, Yunanistan’ın işgal ettiği Ege adalarımız konusunda hiçbir tepki ve eylemi olmadığı gibi söylemi bile yoktur.

  • Siyasi iktidarın ülkemizin sorunlarını unutturmak için Filistin konusunda, küresel salgına karşın bindirilmiş kıtalarını sokaklara döktüğü anlaşılmaktadır.

12 Mayıs Çarşamba günü Suudi Arabistan ziyareti sonrasında Dışişleri Bakanının yaptığı açıklama şöyledir:

  • “Hep böyle kınıyoruz ama ümmet adım atmamızı bekliyor. Artık bu tür saldırıların durması gerekiyor. Elbette uluslararası hukuk çerçevesinde Filistinlilerin haklarını korumamız lazım.“

Ümmet sözcüğü ile ne anlatılmak istenmektedir; hangi ümmet nasıl bir adım atmamızı bekliyor? Müslüman Kardeşler mi, Taliban mı, Hizbullah mı, IŞİD mi, HAMAS mı? İsrail’e karşı ümmeti göreve çağırma girişimleri boşunadır, sonuç vermeyeceği bellidir. Ümmet değil ama Türk Milleti bu sorunu barış ile çözmelidir. Eşsiz önderimiz Atatürk’ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesi her zaman geçerliliğini korumaktadır. Günümüzde büyük bir insanlık dramı haline gelen Filistin sorunu, iki devletli şekilde çözülmelidir. Ancak ne yazık ki İsrail’in saldırgan tutumuna karşı şimdilik kısa vadede bir çözüm görünmemektedir.

Ülkemizin ovalarını, barajlarını İsrail’e peş keş çekerseniz, tohumlarınızı İsrail’den alırsanız, savaş uçaklarının teknolojik sistemleri İsrail tarafından yapılırsa, özelleştirme adı altında birçok şirketinizi İsrail’e satarsanız, İsrail ile ticari ilişkileriniz büyük boyutlara ulaşmışken İsrail’e karşı yalnızca kınama yaparsınız. Bu yüzden İsrail ile ilişkilerinizi donduramazsınız, büyükelçinizi çekemezsiniz çünkü elinizi vermişsiniz, kolunuz onlarda. Üstelik Tayyip Erdoğan’ın 29 Ocak 2004 tarihinde Yahudi Üstün Cesaret Madalyası aldığı düşünülünce, İsrail’e salt içi boş kınamalar yapılacağı bilinmelidir. İsrail’in yoğun saldırıları karşısında, 14 Mayıs Cuma günü Mescid-i Aksa’da toplanan kalabalığın “Biz buradayız, sen neredesin Erdoğan” sloganı atarak, protesto gösterilerinde bulunduğu da gözlerden kaçmamıştır. 

Azim ve Karar, 17 Mayıs 2021