Etiket arşivi: gazi mustafa kemal atatürk

UZAY İSTASYONU ve MEKİKLER..


Dostlar
,

Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan Hocamız nefis bir sunu paylaştı..
Kendilerine teşekkür borçluyuz..

Size de sunuyoruz.

  • UZAY İSTASYONU ve MEKİKLER.. tam anlamıyla bir BİLİM harikası.

Eşlik eden müzik de öyle..

NASA; yeryüzünün en başarılı uygulamalı bilim kurumlarının başında..

İzlemelisiniz.. Erişke (link) yazımızın sonunda..

Türk Hava Kurumu, Cumhuriyet’in ilanından 16 ay sonra, 16 Şubat 1925’te Atatürk’ün emriyle “Türk Tayyare Cemiyeti” adıyla kurulmuştur. 1935’te alınan kongre kararı ile adı Türk Hava Kurumu olarak değiştirilmiştir.

Atatürk; “İstikbal göklerdedir..” demekteydi.

Hatta ilk kadın pilot olarak Sabiha Gökçen‘i de Türk kadını için bir rol modeli olarak yetiştirmişti.

NASA‘nın uzaydaki başarıları bir insan olarak kıvanç veriyor.
Ama bizim ülkemizde daha açlık, işsizlik, iç barış, adalet gibi en temel sorunlar bile çözüme ulaşmamış durumda.. Zaten bilim de böylesi kurak ortamlarda
boy salmıyor..

  • Türkiye BİLİM TOPUMU olmak durumunda.

 Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve Cumhuriyetin öbür kurucuları,
Türk modernleşmesindeki temel rolü Bilime vermişlerdir.
Bu gerçeği,
ATATÜRK’ün çeşitli gerekçelerle yaptığı konuşmalarda çok açık olarak görüyoruz. İsmet İnönü’nün de, bir bilim toplumu yaratma ülküsüne yönelik olduğu çok açık olan sözleri vardır.

ATATÜRK ve İsmet Paşa, yeni Türk toplumunun temel yöneliminde bilimi esas almakta ve toplum ve tüm yaşam için bilim ilkesine
sahip çıkmaktadırlar.

•Ülkemizde bilimde uzmanlaşma esas olarak gerek yönetsel, gerekse bilimsel bakımdan 1923-33 döneminde “10 Yılda” sağlanmıştır.
•Bu nedenle bu dönemi, bilimde uzmanlaşmanın hemen hemen bulunmadığı bir noktadan, hemen hemen gerçekleşmiş olduğu bir noktaya geçiş dönemi olarak nitelendirebiliriz.
•Uzmanlaşma eğitiminin gelişmesi ve uzmanlık statüsünün oluşmasına bağlı olarak ülkemizdeki bilimsel araştırma çabaları da gelişmiş ve hızlanmıştır.
Bunları ATATÜRK’e borçluyuz..

(http://www.tuba.gov.tr/habergoster.php?haber=bdgorus_04, 18.09.05,
Osman Bahadır)

Uzay İstasyonu ve Mekikler. æ

Sevgi ve saygı ile.
25.1.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Rus uzay aracı Soyuz Dünya’ya döndü

Uluslararası Uzay İstasyonunda (UUİ) görev yapan Amerikan, Rus ve Japon astronotları taşıyan Rus uzay aracı Soyuz, Kazakistan’a iniş yaptı.

Uluslararası Uzay İstasyonunda (UUİ)125 gün kalan Amerikalı astronot Sunita Williams, Rus kozmonot Yuri Malenchenko ve Japonya‘nın JAXA Uzay Ajansı’ndan Aki Hoshide’yi taşıyan Soyuz’un, Arkalik kentinin kuzeydoğusuna iniş yaptığı belirtildi.

Teknik bir sorun nedeniyle asıl iniş yapması gereken yere inemeyen Soyuz’daki astronotların yardımına, 8 helikopter ile bölgeye gönderilen arama kurtarma ekipleri yetişti.

Williams, Malenchenko ve Hoshide’yi taşıyan Soyuz, UUİ’den Pazar günü ayrılmıştı.

UUİ’de halihazırda NASA‘dan Kevin Ford‘un yanı sıra Rus kozmonotlar Oleg Novitsky ve Yevgeni Tarelkin bulunuyor. Gelecek ay ekibe NASA‘dan Tom Marshburn, Kanada Uzay Ajansı’ndan Chris Hadfield ve Rus kozmonot Roman Romanenko katılacak.

UUİ’de toplam 642 gün kalan Malenchenko, tarihteki altıncı en deneyimli uzay yolcusu olurken, 322 gününü UUİ’de geçiren Williams, 50 saat 40 dakikalık toplam uzay yürüşü süresi ile kadın astronotlar arasında yeni bir rekora imza attı.

154901

(http://www.cnnturk.com, 19.11.12)

Evet dostlar,

İstikbal göklerdedir..” demişti Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK..

  • … Bizdeki havacılık ne durumda, uçuş ve eğitim açısından pilotlarımızın durumu nedir? Atatürk’ün 1925 yılında Türkiye’de havacılık sanayisinin gelişmesini sağlamak için kurduğu THK’nin o günkü ortamı ve şartlarını düşünürseniz,
    işin ne denli  ciddi ve boyutunun nedenli büyük olduğunu anlamak olanaklı  olur. Henüz savaştan çıkmış bir ülke.. önceliği acaba havacılıkta mı olmalı, diye akıllara sorular gelir.
  • İlk on yıl içinde fabrikalar kuruluyor, kendi uçaklarımızı yapmaya çalışıyoruz.
  • Her tür uçak yapılıyor; Savaş uçağı, yolcu uçağı, eğitim uçağı, planör, ambulans uçağı.
  • Bunların hepsi Atatürk’ün sağlığında yapılıyor.

(Eski THK Genel Başkanı emekli Hava Pilot Tümgeneral Yusuf Göngör, http://www.anayurtgazetesi.com/default.asp?page=haber&id=219150, 24.11.2008)

Sevgi ve saygı ile.
20.11.12, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Gelir dağılımı ve Gini katsayısı..

Dostlar,

Yoğun rutinlerimiz nedeniyle son 2 gün sitemize yeterli yazı sunamadık.
Hoşgörünüzü dileriz..

Kaldığımız yerden devam edelim..

Prof. Dr. Ali Ercan hocamız, Milliyet yazarı Sn. Prof. Güngör Uras‘a yazdığı mektubu bizlerle paylaştı.

Gelir dağılımındaki adalet ülkemizde can yakmayı, kitleleri yoksul tutmayı, yoksullaştırmayı dürdürüyor..

30 yıl kadar önce Başbakan S. Demirel’den, gelir dağılımı eşitsizlğinin eleştirilmesi üzerine şu sözleri duyardık hep :

– Durun bakalım, ortada doğru dürüst pasta yok ki, paylaşımını adşlleştirelim. Hele bir pasta büyüsün bakalım..

Aradan 3-4 onyıl geçti..Ülkemizin ulusal gelir dağılımı giderek bozuluyor.
Demirel kitleleri bilerek oyaladı, sorunun çözümünü erteledi. Sermaye belli ellerde birikti. Ancak ülkemiz gene de temel kalkınma sorunlarını çözemedi. Kapitalist kalkınma modeli Türkiye’yi esenliğe ulaştırmadı.

Zaten doğası buna elvermez ki.. Dönemsel bunalımlarla hastalıklı yapı sürüyor. Kimi kez kaçınılmaz bunalımların içinden çıkılamıyor ve savaşa başvuruluyor.

AKP iktidar olduğunda Gini katsayısı 0,38 dolayında idi.. Bugün, TÜİK’in makyajlamaları ve yandaş politik düzeltmelerine karşın 0.40’aşkın.
10 yıldır iktidardaki partinin adına dikkat : Adalet ve Kalkınma Partisi.
Bu kadrolar Erbakan’ın çocukları ve kendilerince ciddi biçimde Müslümanlar.
Politik tercihlerine yol veren inanç dünyaları..
Ne var ki, AB-ABD güdümünde politikaların varacağı başkaca yer hayal edilebilir mi?

Türkiye, Büyük Atatürk döneminde olduğu gibi “TAM BAĞIMSIZ” politikalar izlemek zorunda. Günmüzde Atatürk’ün ekonomi politikasını Güney Amerika ülkeleri, Çin, Hindistan.. gibi ülkeler büyük benzerlikle izliyorlar. Başarıları da ortada.

Tam bağımsızlık, ancak mali bağımsızlık ile mümkündür. Bir devletin maliyesi bağımsızlıktan yoksun olunca, o devletin bütün hayat ışıklarında bağımsızlık felç olur. (Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK)

TÜİK‘in en son verileriyle gelir dağılımı aşağıdaki gibi :

Biz buna “LANETLİ ÇEMBER” diyoruz.. Atılacakher adımın bu olağanüstü adaletsiz gelir paylaşımını düzeltici olması stratejik bir ön koşul saılmalı..

Sözünü ettiğim 2 yazı aşağıda..

Sevgi ve saygı ile.
14.10.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================================

Sayın Güngör Uras,

Bundan bir süre önce “Gini Katsayısı” üzerine Milliyet’te yayımladığınız aşağıdaki yazınızda, müsaade ederseniz, küçük bir düzeltme yapmak isterim. Yazınızda “A alanı, alanın Lorenz Çizgisi altında kalan alana (B alanına) bölünüyor. Ortaya çıkan katsayıya Gini Katsayısı deniliyor.” diyorsunuz; Oysa Gini Katsayısı A/B değil, A/(A+B) dir..

Bu vesile ile Gini katsayısının pratik hesaplanmasını bilmek isteyenlere sizin aracılığınızla çok basit bir hesaplama yöntemi önermek isterim.. “Trapez toplama” dediğimiz bu yöntem, karmaşık fit ve integral hesaplarıyla bulunan sonuçtan % 1-2 hata payıyla farklıdır. (küçüktür)

A+B=1/2 olduğundan Gini katsayısının g=1-2B olduğu kolayca görülür..
a1 a2 a3 a4 ve a5 en aşağıdan en yukarıya doğru gelir gruplarının toplam gelirdeki paylarını göstermek üzere, B yerine Lorenz eğrisi altında kalan alanın trapez toplamı yazıldığında aşağıdaki basit eşitliği elde ederiz :

g = 1 – 0,2 ( 9a1 + 7a2 +5a3 + 3a4 + a5 )

Buna göre 2009 yılı Gini Katsayısı

g = 1-0,2 (9 x 0,056 + 7 x 0,103 + 5 x 0,151 + 3 x 0,215 + 0,476) ≈ 0,380 bulunur; maksimum %2 hata payını da eklesek, en fazla 0,387 olur.. (%9’luk bir farkı kabul etmek mümkün değil) dolayısıyla 2009 yılı için Gini katsayısını 0,415 almak doğru değil ! Aynı şekilde 2010 yılı için hesapladığımızda Gini katsayısını 0,370 buluruz, (maksimum 0,377) 0,402 değil..

Başarılarınızın devamı dilerim. Saygılarımla.

Prof. Dr. rer.nat. D. Ali Ercan
10.10.12

Not : Gelir dilimlerinin ulusal gelirdeki paylarının da doğru hesaplandığından emin değilim. Ben en üst gelir diliminin ulusal gelirden %50 üzerinde pay aldığını tahmin ediyorum; Türkiye’de gelir dilimlerinin payları kabaca şöyle olsa gerek;

a1 % 3,2
a2 % 6,5
a3 %12,9
a4 %25,8
a5 %51,6 (en üst gelir grubu en alt gelir grubunun 16 katını alıyor)
%100

Buna göre g faktörü hesaplanacak olsa

g = 1 – 0,2 (9 x 0,032 + 7 x 0,065 + 5 x 0,129 + 3 x 0,258 + 0,516)
g = 0,46 bulunur ki, çok daha makul geliyor.. Gini katsayısı 0,45 olan Çin’den daha adil bir gelir dağılımımız olduğunu sanmıyorum. æ

***

Olayların içinden (Milliyet)

Güngör Uras

Türkiye’nin Gini katsayısı 2010 yılı hane halkı kullanılabilir gelir dağılımına göre 0.402 olarak açıklandı. Gini katsayısı, Lorenz eğrisine dayalı olarak hesaplanır. Ülkelerin Gini katsayısı birbirininki ile karşılaştırılarak gelir dağılımının nasıl olduğu konusunda bilgi edinilir. Sayın okuyucularıma basitleştirerek Lorenz Eğrisi ile Gini Katsayısı’nı anlatacağım.
Böylece neyin ne olduğunu daha iyi izleyebilirler.

TÜİK (Devlet) her yıl milli gelirin hane halkı arasında (en fakirinden en zenginine) nasıl dağıldığını gösteren bilgileri yayınlıyor. 2010 yılı hane halkı gelir dağılımı tablosuna göre nüfusun ilk yüzde 20’lik dilimi (14 milyon kişi) milli gelirin yüzde 5.8 ini paylaşırken, yüzde 20’lik en zengin dilim (14 milyon kişi) milli gelirin % 46.4’üne sahip oluyor.

İşte bu gelir dağılım tablosundaki oranlara dayalı olarak Lorenz Eğrisi çiziliyor. Bir kareyi çaprazlama bir köşeden öbür köşeye bağlayan çizgiye tam gelir eşitliği çizgisi deniliyor. Eğer her %20’lik nüfus dilimi milli gelirin yüzde 20’sini almış olsa gelir dağılımı çizgisi, tam eşitlik çizgisi ile birleşecek. Halbuki birikimli olarak nüfus dilimlerinin milli gelirden aldıkları pay farklı. İşte onun için tam eşitlik çizgisi altında bir çizgi oluşuyor. Buna da Lorenz Eğrisi deniliyor. Lorenz Eğrisi tam eşitlikten ne kadar uzaklaşır ise (A alanı ne kadar büyür ise) gelir dağılımı o kadar bozuk demektir.

Tam eşitlik olsa, Lorenz Eğrisi ile tam eşitlik eğrisi birbiri üzerine binecek. 1/1 Eşitlik ortaya çıkacak. Lorenz Eğrisi tam eşitlik çizgisinden uzaklaşıyor da ne kadar uzaklaşıyor? İşte bu da Gini Katsayısı ile ölçülüyor. Eşitsizlik alanı olan A alanı, alanın Lorenz Çizgisi altında kalan alana (B alanına) bölünüyor. Ortaya çıkan katsayıya Gini Katsayısı deniliyor.
Madem ki tam eşitlik 1:1=1 idi. O halde Gini Katsayısı 1’e ne kadar yakın ise gelir dağılımı o kadar iyidir, 1’den ne kadar uzak ise o kadar kötüdür.
Bizim Gini Katsayımız 2002’de 0.44 idi. 2003’te 0.42 oldu. 2004’te 0.40 oldu. 2005’te 0.38 oldu. 2007’de 0.43 oldu. 2008’de 0.405 oldu. 2009’da 0.415 idi. 2010’da 0.402’ye geriledi.

Gini Katsayısı’nın küçülmesi, gelirde eşitsizliğin düzeldiğini gösteriyor. Gini Katsayısı ne kadar küçük ise ülkede gelir dağılımı o kadar iyi demektir.

Gini Katsayısı’nda dünya ortalaması 0.399, OECD ülkeleri ortalaması 0.310, AB ülkeleri ortalaması 0.304’tür.

Gelir dağılımı en iyi olan Kuzey Avrupa ülkelerinden İsveç’te katsayı 0.25, buna karşı İsviçre’de 0.34, Fransa’da 0.33, Almanya’da 0.28, İngiltere’de 0.34, ABD’de 0.41’dir. Görülüyor ki, kişi başı gelir rakamının yüksekliği ile gelir dağılımının bozukluğu farklı konular. ABD’de kişi başı gelir yüksek ama gelir dağılımı Türkiye’dekinden daha bozuk.

GERÇEK ve SAHTE ATATÜRKÇÜLER

GERÇEK ve SAHTE ATATÜRKÇÜLER

“Baylar ve ey millet, iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz! En doğru ve en hakîkî tarikat, medeniyet tarikatıdır.”

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

Çeşitli Atatürkçüler olduğu bilinmektedir. Atatürkçüleri, biri gerçek Atatürkçüler, diğeri sahte Atatürkçüler olmak üzere iki bölüme ayırabiliriz.

Peki ama, herkesin Atatürkçü göründüğü bir ortamda gerçek ve sahte Atatürkçüleri birbirinden nasıl ayıracağız.? Gerçek Atatürkçülüğün ölçüsü, belirleyici nitelikleri nelerdir? Kanımca, gerçek Atatürkçülüğün ölçüsü, Atatürk’ü içtenlikle sevmek, Atatürk ilkelerine inançla bağlanmak, bu ilkelerin uygulanması için çalışmak ve Atatürk devrimlerinin bekçiliğini her dönemde yapmaktır.

Gerçek Atatürkçüler, tam bağımsızlıktan yanadırlar ve emperyalizmin her türüne karşıdırlar. Amerikan emperyalizmine karşı oldukları gibi, Sovyet, Kızıl Çin, İngiliz, Fransız, Alman, kısacası her çeşit emperyalizme, yabancı bir devletin güdümüne karşıdırlar. Tüm dünya devletleriyle eşitliğe, dostluğa, karşılıklı güvene dayanan bir dış politika izlenmesini savunurlar.

Sahte Atatürkçüler, tam bağımsızlığa karşıdırlar.

Onlara göre, yabancı bir devletin himayesi, güdümü olmadan yaşanmaz. Tam bağımsızlıktan söz edilince “Biz Amerikasız yapamayız. Amerika’nın kucağından kalkıp Rusya’nın kucağına mı oturalım?” derler. Atatürk’ün, Türkiye’yi Amerika’nın da, Rusya’nın da, bir başka devletin de dümen suyunda gitmeden, tam bağımsız bir dış politika ile yönettiğini unuturlar. Tam bağımsızlığa modası geçmiş gözüyle bakarlar. Sahte Atatürkçüler, köle, uşak ruhludurlar.

Gerçek Atatürkçüler, egemenliğin kayıtsız ve koşulsuz ulusta, halkta olmasını isterler, cumhuriyet yönetiminden yanadırlar.

Sahte Atatürkçüler, cumhuriyetçiliğe karşıdırlar, padişahlığı, halifeliği savunurlar. Sahte Atatürkçüler, Atatürk’ü hiç sevmezler ve O’nun aleyhinde demediklerini bırakmazlar. Zalim Padişah II. Abdülhamit ile Padişah Vahdettin’e övgüler düzerler.

Gerçek Atatürkçüler, şeriatçılığa karşıdırlar, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını, laiklik ilkesinin tam olarak uygulanmasını, vicdan, inanç ve ibadet özgürlüğünü savunurlar.
Sahte Atatürkçüler, şeriatçılıktan yanadırlar, devletin İslam dini kurallarına göre yönetilmesini ve devletin yurttaşların dini inançlarına karışmasını isterler. Laikliğin yeminli düşmanıdırlar.

Gerçek Atatürkçüler, birleştirici, bütünleştirici, kaynaştırıcı, insalcıl ve çağdaş bir milliyetçilikten, Atatürk milliyetçiliğinden yanadırlar.

Sahte Atatürkçüler, ümmetçi, gerici, ırkçı, kafatasçı, Turancı, şoven, saldırgan, bölücü ve yıkıcı bir milliyetçiliği savunurlar.

Gerçek Atatürkçüler, halkın halk tarafından halk yararına yönetildiği, toplumun her kesiminin düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün tanındığı gerçek bir demokrasiden yanadırlar. Halkın yönetime en geniş ve en etkin bir biçimde katılmasını isterler. Halk içindeki ayrıcalıklı kişi, zümre ve sınıflara karşıdırlar.

Sahte Atatürkçüler, yalnızca sermaye sınıfına, para babalarına ve onların temsilcilerine düşünce ve örgütlenme özgürlüğü tanıyan göstermelik bir demokrasiden, daha doğrusu demokrasi maskesi faşist bir rejimden yanadırlar. Halk içinde ayrıcalıklı kişi, zümre ve sınıfların bulunmasını savunurlar.

Gerçek Atatürkçüler, devrimcidirler, toplumun sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel yapısının demokratik devrimlerle değişmesini, toplumun sürekli olarak ileri gitmesini isterler.

Sahte Atatürkçüler, toplumsal değişmelere, demokratik devrimlere, yeniliklere karşıdırlar, bağnazdırlar, tutucudurlar.

Gerçek Atatürkçüler, ülke ekonomisinin geniş halk kitlelerinin çıkarlarının birinci planda tutularak yönetilmesinden yanadırlar. Ekonomisinin yabancılar tarafından, örneğin, IMF (Uluslararası Para Fonu) ve diğer kuruluşları tarafından yönlendirilmesine karşıdırlar.

Sahte Atatürkçüler, ülke ekonomisinin kapitalistlerin, işadamlarının, holdinglerin çıkarlarına göre yönetilmesini, onların çıkarlarının halkın ve devletin çıkarlarından üstün tutulmasını isterler. Yurt ekonomisinin yabancılar tarafından, örneğin, IMF ve diğer finans kuruluşları tarafından yönlendirilmesini isterler.

Gerçek Atatürkçüler, Batının bilimini, tekniğini, çağdaş kurumlarını, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü, çok partili parlementer rejimini benimserler, ancak Batılılaşmayı, Batı uyduculuğu, kuyrukçuluğu, öykünmeciliği olarak anlamazlar, Batı uyduculuğuna karşıdırlar.

Sahte Atatürkçüler, Batılılaşmayı, Batı uyduculuğu ve öykünmeciliği olarak kabul ederler.

Gerçek Atatürkçüler, hoşgörüden, barıştan, akılcı ve bilimsel düşünceden yanadırlar.

Sahte Atatürkçüler, bağnazdırlar, fanatiktirler, önyargılıdırlar, barışa, akılcı ve bilimsel düşünceye karşıdırlar, düşmandırlar.

Gerçek Atatürkçüler, Atatürk’ü ve Atatürkçülüğü her dönemde (sivil ve askeri hükümetler döneminde, normal ve olağanüstü dönemlerde) savunurlar. Atatürk ilke ve devrimlerinin, her zaman, her dönemde, inançlı bekçiliğini yaparlar.

Sahte Atatürkçüler, her dönemde değil, bazı dönemlerde kendilerini en büyük Atatürkçü sayan hükümetler döneminde Atatürkçü görünürler. Böyle zamanlarda herkesten fazla Atatürkçü geçinirler.

Gerçek Atatürkçüler, Atatürk’ü sadece bir yönüyle değil, çeşitli yönleriyle ele alırlar. Örneğin, Atatürk’ü yalnızca bir asker, komutan olarak görmezler. O’nu yurt kurtarıcısı, devlet kurucusu, anti-emperyalist ve devrimci yönleriyle de ele alırlar.

Sahte Atatürkçüler, Atatürk’ün yalnızca asker yönünü ele alırlar ve Atatürk’e sadece Kurtuluş Savaşına katılmış bir asker gözüyle bakarlar. Onlara göre, Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşına Padişah Vahdettin’in isteğiyle katılmış bir Osmanlı paşasıdır. Atatürk düşmanları, Atatürk’ün yurt kurtarıcılığını, devlet kuruculuğunu, anti-emperyalist ve devrimci niteliğini inkar ederler.

Gerçek Atatürkçüler, dil devriminden, dilimizin özleştirilmesinden yanadırlar. Arapça, Farsça ve Türkçeden oluşan ve yapay bir dil olan Osmanlıca’yı değil, öz Türkçe’yi savunurlar.

Sahte Atatürkçüler, dil devrimine karşıdırlar, öz Türkçeyi değil, Osmanlıcayı savunurlar.

Gerçek Atatürkçüler, Atatürkçülüğü bir bütün olarak ele alırlar ve Atatürkçülüğün bilimsel bir biçimde incelenmesinden yanadırlar. Atatürkçülüğün tabulaştırılmasına, dogmalaştırılmasına ve dondurulmasına karşıdırlar.

Sahte Atatürkçüler, Atatürkçülüğün tabulaştırılmasını, dogmalaştırılmasını, belli kalıplar içinde dondurulmasını isterler. Atatürkçülüğü içeriğinden soyutlayarak yozlaştırmaya çalışırlar.

Gerçek Atatürkçüler, Atatürk ilkelerinin uygulanması ve Atatürk devrimlerinden ödün verilmemesi için çalışırlar. Gerçek Atatürkçüler, Atatürkçü olduklarını sözleriyle değil, işleriyle, eserleriyle, davranışlarıyla, eylemleriyle gösterir, kanıtlarlar.

Sahte Atatürkçüler, Atatürk ilkelerinin uygulanmaması ve devrimlerin yozlaştırılması için tüm güçleriyle çalışırlar. Sahte Atatürkçülerin Atatürkçülükleri sadece sözde kalmaktadır.

Sahte Atatürkçüler, Atatürk’ü sevmedikleri ve Atatürkçülüğe inanmadıkları halde gerçek amaçlarına ulaşmak için Atatürk’ü seviyor ve Atatürkçülüğe inanıyor görünürler. Atatürk ve Atatürkçülük, sahte Atatürkçüler için, amaca ulaşmada, sadece bir maskedir, bir kalkandır, bir paravandır, bir araçtır.

Sahte Atatürkçüler, gerçek amaçlarına ulaşmak için her yolu denerler. Onlara göre amaca ulaşmak için her yol mubahtır. Sahte Atatürkçüler, gerçek Atatürkçüleri gerçek dışı ihbarlarla, iftiralarla sindirmeye, korkutmaya, onları komünistlikle suçlayıp susturmaya ve böylelikle meydanın kendilerine kalmasına çalışırlar.

Gerçek Atatürkçü olmak, Atatürk ilkelerini her dönemde savunmak, Atatürk devrimlerinin bekçiliğini her dönemde yapmak, Atatürkçülüğün yozlaştırılmasına her dönemde karşı çıkmak ve bunun için her türlü tehlikeyi göze almak gerçekten çok zor, ama o derece onurlu bir iştir.

Gerçek Atatürkçülere, her zaman, her dönemde çok büyük görevler düşmektedir.

Gerçek Atatürkçüler, Atatürk ilke ve devrimlerini her dönemde yılmadan, usanmadan, bıkmadan savunacaklar ve Sahte Atatürkçülerin oyunlarını boşa çıkaracaklardır.

Yurdumuz, sahte Atatürkçüler yüzünden çok çekmiş, çok şey kaybetmiştir ve hala kaybetmektedir.

Gerçek Atatürkçüler, sahte Atatürkçülerin yüzlerindeki Atatürkçülük maskesini indirmeli ve onları halka gerçek kimlikleriyle tanıtmalıdırlar.

Sahte Atatürkçüler, ne yaparlarsa yapsınlar, istedikleri kadar Atatürk, Atatürkçülük, Atatürk ilke ve inkılapları üzerine söylev çeksinler, istedikleri kadar yüzlerine Atatürkçülük maskesi takıp Atatürkçü görünsünler, gerçek Atatürkçüler, onları, yani sahte Atatürkçüleri çok iyi tanıyorlar artık.

Sahte Atatürkçüler, meydanın boş olduğunu ve amaçlarına ulaşacaklarını sanıyorlar, ama yanılıyorlar.

Gerçek Atatürkçüler, dün olduğu gibi, bugün de, yarın da sahte Atatürkçülerin oyunlarını bozacaklar, boşa çıkaracaklardır.

Kaynak : Asım ASLAN, Sömürülen Atatürk ve Atatürkçülük, 60. basım,
Ankara 2003, s. 162-163-164-165-166-167.
Baskı : Uzman Matbaacılık Ltd. Şti.
Yazışma Adresi : P.K. 34 Yenişehir/ANKARA

Kamer Genç’ten RT Erdoğan’a Ciddi Laiklik Uyarısı..

CHP Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’e teşekkür ve desteğimizle..

* “Laiklik asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle savaşma kapısı açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi olanağını sağlamıştır.
Laikliği dinsizlikle karıştırmak isteyenler, ilerleme ve canlılığın düşmanları ile gözlerinden perde kalkmamış Doğu kavimlerinin fanatiklerinden başka kimse olamaz.”

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK (1930)

600 üncü dosya :Kapitalizme ağır eleştiri.. Chris Hedges..

Dostlar,

600üncü dosyamızı sizlere sunuyoruz..

29 Nisan 2012 akşamı (bir süre aradan sonra yeniden) başladığımız web yayıncılığımızda, 100. günde toplam 600 dosyayı sizlere sunduk.

9 Ağustos 2012 günü okunan dosya sayısı 600’e, ziyaretçi sayısı ise ortalama
300’e erişti.

Desteğiniz için şükran borçluyuz.

AYDINLANMA için okumak ve okutmak durumundayız..

Bu gün, 10 Ağustos 1920’de son Osmanlı Padişahı, Atatürk’ün pek haklı olarak suçladığı üzere hain ve alçak 6. Mehmet Vahdettin, SEVR Anlaşması’na imza koyarak,
öz yurt Anadolu’nun bile işgal edilmesine ve parçalanmasına onay vermişti.

Ankara’daki TBMM ise bu Anlaşmayı tanımamış ve imza koyanları hain ilan etmişti.

Dün Atatürk ve arkadaşlarının İstiklal savaşı verdikleri emperyalistler, günümüzde yaşamı neredeyse tüm dünyada zehir eden kapitalistler birbirinin uzantısı..

Bir ABD yurttaşının ülkesinde kapitalizmin tüm temel kurumları nasıl mahvettiğini
bu 600üncü dosyada acı acı paylaşıyoruz..

Büyük Atatürk’ün ünlü sözüdür :

“.. Bizi mahvetmek isteyen emperyalizm ve bizi yutmak isteyen kapitalizm ile savaşımı MESELEK edinmeliyiz…”

Hepimize kolay gelsin..

Emperyalizm ve kapitalizm ile savaş için hattı müdafa yok, sathı müdafa var.. O satıh tüm vatandır, tüm elverişli mekanlardır ve tüm meşru araçlardır..

AYDINLANMA kazanacak elbette..

Sevgi ve saygı ile.
10.8.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=============================================

Chris Hedges’i kritik ve son derece yerinde, sistematik-kurumsal eleştirisinin Türkçesi aşağıda..

Biz şimdi öyle bir millet içinde (ABD’de)yaşıyoruz ki;

– Doktorlar sağlığı bozuyor. (Tahrip ediyor, mahvediyor)
– Avukatlar adaleti bozuyor. (Tahrip ediyor, mahvediyor)
– Üniversiteler bilgiyi bozuyor. (Tahrip ediyor, mahvediyor)
– Hükümetler özgürlüğü bozuyor. (Tahrip ediyor, mahvediyor)
– Basın bilgi edinmeyi bozuyor. (Tahrip ediyor, mahvediyor)
– Din, moral değerleri bozuyor. (Tahrip ediyor, mahvediyor)
– Ve bankalarımız ekonomiyi bozuyor.. (Tahrip ediyor, mahvediyor)
– Ve Türkiye ABD’nin peşinde kendisini mahvediyor..
(Son tümce Ahmet Saltık’ın eklemesidir..)

Özetle, kokuşmuş kapitalizmin tüm temel kurumları artık yapıcı değil yıkıcı işlev görüyor..

Ya da, başka bir deyişle; KAPİTALİZM, ABD toplumunun tüm temel kurumlarını çürüttü.. Doğalıkla böylesi bir toplumun sonu kaçınılmaz olarak çöküştür..

Hazin olanı, Türkiye’nin bu ülke ile “stratejik müttefik” olma masalına kendisini inandırmış olarak, bir yanılsama (illüzyon, hezeyan) içinde kendisini tahrip etmesi..

Chris Hedges’in uyarılarına ekleyelim, yukarıda ekledik..

– Ve Türkiye ABD’nin peşinde kendisini mahvediyor..

AMA;

* “Sömürgecilik ve yayılmacılık (emperyalizm) yeryüzünden yok olacak ve yerlerine uluslararasında hiçbir renk, din ve ırk ayrıcalığı gözetmeyen yeni bir işbirliği ve uyum çağı egemen olacaktır.”

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

Sevgi ve saygı ile.
9.8.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Arşivimizden : Benazir Butto Cinayeti ve Anglo-Sakson Emperyalizmi / Assassination of Pakistani Primeminister Benazir Bhutto and Anglo-Saxon Imperialism

27 Aralık 2007’de (yazımızın tarihi) katledilen Pakistan Başbakanı Bayan
Benazir Butto’ya saygı ile..

Benazir_Butto_ve_Anglo-Sakson_Emperyalizmi