Etiket arşivi: Dr. Ahmet Saltık www.ahmetsaltik.net

Özgecan Aslan cinayetinde kan donduran detaylar!

Özgecan Aslan cinayetinde kan donduran detaylar!

20 yaşındaki Özgecan Aslan’ın vahşice öldürülmesi Türkiye’yi yasa boğdu. Kadın cinayetlerinin son kurbanı olan genç kız Özgecan Aslan için yurdun her yerinde protesto için bir araya gelindi. Katil zanlısı DNA izini bile hesaplamış. Bakan Bozdağ açıklama yaptı. 

Özgecan Aslan cinayetinde kan donduran detaylar!

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın canice öldürülen Özgecan Aslan cinayetine ilişkin mesajları şöyle: Mersin Tarsus‘ta öldürülen Özgecan Aslan’a Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyorum. Özgecan Aslan’ın katilleri hakkındaki soruşturma ve kovuşturmanın her aşaması, Adalet Bakanlığı tarafından yakından takip edilecektir. Özgecan Aslan’ın öldürülüp yakılması, sadece canavarca bir hisle/vahşice/hunharca işlenmiş bir cinayet değil; aynı zamanda bir insanlık suçudur.-Özgecan Aslan’ı vahşice/hunharca öldüren insanlıktan çıkmış insan suretindeki bu canavarları lânetliyorum.

-Özgecan Aslan’ı hunharca öldüren insanlıktan çıkmış bu katiller, yargı önünde hesap verecekler / hak ettikleri en ağır cezayı alacaklardır.

CANİ DNA İZİNİ BİLE HESAPLAMIŞ!

Minibüste Özgecan’a tecavüze kalkışan Suphi Altındöken, genç kız biber gazı sıkıp direnince bıçaklayıp öldürdüğünü ve sonra da babası ile arkadaşını çağırıp cesedi yaktıklarını söyledi Sorgusunda ’Özgecan’ın ellerini neden kestin?’ sorusuna Altındöken, “Boğuşmada yüzüme tırnaklarını geçirdi. Tırnaklarının arasında DNA örneğim kalmasın diye kestim” yanıtını verdi
Mersin’in Tarsus İlçesi’nde bindiği minibüste tecavüze kalkışılıp bıçaklanarak öldürüldükten sonra, cesedi ormanlık alanda yakılan üniversite öğrencisi 20 yaşındaki Özgecan Aslan’a yapılanlar Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Ancak cinayet zanlısı olarak tutuklanan, minibüs şoförü Suphi Altındöken, babası Necmettin Altındöken ve arkadaşı Fatih Gökçe’nin ifadeleri ise vahşeti gözler önüne serdi.
Perşembe gününden beri kayıp olan Özgecan Aslan’ı arayan Jandarma yol soran bir minibüsten şüphelenmiş, yapılan aramada minibüsün içinde kan izlerine rastlanmıştı. Minibüste bulunan kadın şapkasının Özgecan Aslan’a ait olduğu babası tarafından teşhis edilince sorguya alınan 2 şüpheli cinayeti itiraf edip cesedi attıkları yeri göstermiş, Özgecan’ın cesedi dere yatağında yüzü ve vücudunun bir bölümü yanmış halde bulunmuştu. Cinayet şüphelisi Suphi Altındöken de polis ve jandarmanın operasyonuyla önceki gece gözaltına alınmıştı.
Biber gazı sıkınca bıçakladı

Evli ve 1 çocuk babası olan minibüs şoförü Suphi Altındöken’in olay günü minibüste son yolcu olan Özgecan’a tecavüze kalkıştığı, D-400 karayolundan Mersin’e gitmesi gerekirken güzergah değiştirerek Tarsus-Mersin otoyoluna saptığını, 3 kilometrelik bağlantı yolunun ortalarındaki sakin bir bölgede minibüsü durdurduğunu ve olayın orada gerçekleştirdiğini belirtti. Genç kız biber gazı sıkıp direnince bıçakladığını, ardından da başına minibüste bulunan bir demirle vurarak öldürdüğünü belirten Altındöken’in cinayetin ardından minibüsteki cesetle tekrar Tarsus’a döndüğünü söylediği belirtildi. Altındöken cesedi yok etmek için eski kuyumcu olan babası 50 yaşındaki Necmettin Altındöken ve arkadaşı 20 yaşındaki Fatih Gökçe’nin
yardım ettiğini, cesedi ormanlık alanda yaktıklarını söyledi. Şüphelilerin genç kıza
tecavüz edip etmediği yapılan otopsinin sonucuna göre belirleneceği kaydedildi.
O cani DNA izi kalmasın diye kesmiş

Suphi Altındöken’in Aslan’ın boğuşma sırasında yüzünü tırmalaması nedeniyle, tırnaklarının arasında DNA örneğinin kalmaması için her iki elini de bileklerinden kesip kollarından ayırdıktan sonra yaktığı ortaya çıktı. Olay yerinde yapılan incelemede Özgecan’ın cesedinin yanında bulunan iki elinin de büyük oranda yandığı belirlendi. Sorgu sırasında, ’Özgecan’ın ellerini neden kestin?’ sorusuna soğukkanlı yanıt veren Suphi Altındöken,

  • “Boğuşma sırasında yüzüme tırnaklarını geçirdi. Ben de tırnaklarının arasında DNA örneğim kalmasın diye kestim.” yanıtını verdi.

    Özgecan Aslan için Türkiye ayakta

Beyoğlu’nda, yüzlerce kadın ve erkek, Mersin’in Tarsus ilçesinde katledilen Özgecan Aslan cinayeti için protesto yürüyüşü yaptı. Kadın Cinayetlerini Önleyeceğiz Platformu’nun çağrısıyla toplanan gruba, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Melda Onur, şarkıcı Demet Akalın ile eşi Okan Kurt da destek verdi. Demet Akalın, “Cumhurbaşkanı’na, İçişleri Bakanı’na mektup yazacağım. Artık sözün bittiği yerdeyiz” dedi.
Çağ Üniversitesi öğrencisi Özgecan Aslan’ın dün Mersin’de son yolculuğuna uğurlandığı saatlerde, yüzlerce kadın ve erkek İstiklal Caddesi’nde protesto yürüyüşü gerçekleştirdi.
Kadın Cinayetlerini Önleyeceğiz Platformu’nun çağrısıyla saat 13.30’da Fransız Konsolosluğu önünde toplanan çoğunluğu kadın yüzlerce kişi, “Yeter! Özgecan’ın hesabını soracağız”
yazılı pankart açtı. “Kadın cinayetlerine son”, “Katillerden hesap sorduk. Soracağız” ve
“Kadın katilleri yargılansın” sloganları atan kadınlar bir süre sonra Galatasaray Lisesi’ne doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüşe, CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, şarkıcı Demet Akalın ile
eşi Okan Kurt da destek verdi. Galatasaray Lisesi önünde biten yürüyüşün ardından
açıklama yapan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav,“Kadınların öldürülmesi bir doğal afet değildir. Koruma kanunu uygulayın, siyasiler kadın cinayetlerini kınasınlar, ceza kanunlarında caydırıcı düzenlemeler yapın. Bunlar hiç de zor şeyler değildir. Yıllardır bu adımları atmadılar. En son geçen hafta da üst üste 2 defa meclise gidip aynılarını söyledik. Bu gül yüzlü kardeşimiz sadece evine giderken, başına dünyada gelebilecek en kötü şey geldi. Bu sanki korku filmlerindeki gibi… İnsanlar artık daha bir öfkeyle sokakta. Biz Mısır’da öldürülen Esma için de, Özgecan için de sokağa çıkıyoruz. Birileri gibi sadece Esma demiyoruz. Biz bütün kadınlar için buradayız.” dedi.

Yürüyüşe desteğin daha fazla olması gerektiğini ifade eden Demet Akalın da “Sanatçılar olarak, hiç olmazsa kadınlar olarak böyle bir olayda daha çok olsaydık daha mutlu olurdum.
Burada daha çok sanatçı olmak zorundaydık bence. Duyuldukça yayılıyor. Daha fazla olacağımıza inanıyorum. Çünkü dünden beri benim beynim uyuşmuş durumda. Ben dün akşamdan bu yana uyuyamadım. Buraya gelmemdeki tek sebep de bu zaten. Özgecan’la
alakalı her şeye ben katılacağım. Yazacağım. Kim ne derse desin. Nereye mektuplar yazılacaksa yazılacak. Birinin ön ayak olması lazım. Cumhurbaşkanı’na da yazmayı düşünüyorum. Muhakkak onlar da çok üzülmüşlerdir. Korkunç bir şey. İnanın ensem duyduğumdan beri,
orada sanki bir şey birikti. Uyuşuğum. Ailesini düşünemiyorum. Herkesi tepkiye çağırıyorum. Bunu bir şekilde yasalar mı değişecek, ne yapılacaksa. Sözün bittiği yerdeyiz” diye konuştu.
ÜNLÜLERDEN TEPKİ YAĞDI
Özgecan Aslan’ın bıçaklanarak öldürüldükten sonra yakılması tüm ülkede infial yarattı. Üniversiteli Özgecan’a vahşeti protesto için binlerce kişi, sosyal medyadan örgütlendi.Tepki seline Mersin İdman Yurdu, Adanaspor, Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor gibi takımların taraftarları da sessiz kalmadı. Sosyal medyada örgütlenen taraftarlar, yaşanan olaya tepki göstererek tüm taraftarları duyarlılığa davet etti. Özgecan Aslan için oluşturulan

#TokaBinmeyin hastagıTwitter’ın en çok konuşulanlar listesine girerek TT oldu.

Nejat İşler, Sırrı Süreyya Önder, Gülben Ergen, Demet Akalın, Ayşe Arman, İrfan Değirmenci, Yıldız Tilbe, Buse Terim, Aslı Enver, Sarp Akkaya, Aslıhan Güner, Maral Büyüksaraç, ve Yalın başta olmak üzere çok sayıda ünlü ismin de tweet atarak sahip çıktığı Özgecan, dünya basınında da yer buldu. Sosyal paylaşım sitelerinde etkinlik oluşturarak örgütlenen Özgecan Aslan’ın arkadaşları ise otogar önünde buluşarak eylem çağrısı yaptı.ÇAĞAN IRMAK’TAN ÇAĞRI

Çektiği dram filmleri ile Türk sinemasında adından sıkça söz ettiren ünlü senarist ve yönetmen Çağan Irmak da instagram hesabından vahşete sesiz kalmadı. Irmak, hesabında paylaştığı kanlı elin ve kız çocuğu oyuncağının bulunduğu fotoğrafa, “Elimizde kan var. Masum gencecik dünyalar güzeli bir kızın kanı. Lanet olsun sizin erkekliğinize. Allah sizin belanızı versin. Erkekliğiniz kopsun, çürüsün, düşsün kökünden. Bitmeyecek mi bu ülkede kadın olmanın cezası? Hangi karanlık bu kafanızdakiler, hangi zalimlik adını bile anmaya korktuğum? Hangi yol sizi buraya getiren, düşünmeye korktuğum. Hangi cehennem fırlayıp geldiğimiz, kitaplarda bile yazmayan hangi cehennem bu” notunu ekleyerek takipçileri ile paylaştı.İstanbul, Ankara, Adana gibi bir çok kentte vatandaşlar Özgecan için sokağa dökülürken, katil zanlısı Suphi Altındöken’in Facebook hesabı da tepki olarak hacklendi.

TUNCELİ’DE KADINLAR ÖZGECAN İÇİN YÜRÜDÜ
Tunceli’de bir grup kadın, Mersin’in Tarsus ilçesinde öldürüldükten sonra cesedi yakılan üniversite öğrencisi Özgecan Aslan cinayetini protesto etti. Sanat Sokağı’nda bir araya gelen bir grup kadın, Özgecan Aslan cinayetini protesto etmek için üzerinde Özgecan’ın fotoğrafı ile ‘devlet tecavüzcüyü, katili koruma, kollama, yargıla’, ‘Özgecan’ı ve katledilen kadınları unutmayacağız’, ‘Dersimli kadınlar’ yazıları bulunan pankartlarla yürüyüş yaptı. Alkış, ıslık ve sloganlarla Cumhuriyet Caddesi’ne kadar yürüyen kadınlar, caddeyi trafiğe kapattı. Kadınların eylemine erkekler de destek verdi.
ARKADAŞI İNİNCE ÖZGECAN TEK YOLCU KALDI
Türkiye’yi ayağa kaldıran vahşetin kurbanı Özgecan Aslan toprağa verilirken, olaydaki sır perdesi de aydınlanmaya başladı. Şüphelilerin ilk ifadeleri ve elde edilen delillerden iddiaya göre olay şöyle gelişti:
Çağ Üniversitesi öğrencisi Özgecan Aslan, Mersin’deki evine gitmek için bir arkadaşıyla halen Tarsus İlçe Jandarma Komutanlığı’nda sorgulanan cinayet şüphelisi şoför Suphi Altındöken’in minibüsüne bindi. Tarsus’ta oturan arkadaşı inince Özgecan minibüste tek yolcu kaldı.
GÜZERGAH DEĞİŞTİRDİ, ÖZGECAN TEPKİ GÖSTERDİ
Şoför Suphi Altındöken, Mersin’e D-400 karayolundan gitmesi gerekirken güzergah değiştirerek Tarsus- Mersin Otoyoluna doğru saptı. Sürücünün güzergahını değiştirmesinden ‘kaçırılıp başına kötü bir şey geleceğini’ anlayınca tepki gösteren Özgecan, onunla tartıştı.
TECAVÜZE BİBER GAZIYLA KARŞI KOYDU
Yola devam edip minibüsü tenha bir yerde durduran Suphi Altındöken’ın tecavüze kalkıştığı Özgecan, yanında taşıdığı biber gazını sıkarak karşı koydu.
ÖZGECAN TIRNAKLARINI GEÇİRDİ, KATİL ZANLISI BIÇAKLADI
Boğuşma sırasında Özgecan, tecavüzcü Altındöken’in yüzüne tırnaklarını geçirip direndi.
Şoför Suphi Altındöken, bıçağını çıkarıp Özgecan’a defalarca sapladı ardından araçta bulunan demir çubukla vurarak öldürdü.
BABASI VE ARKADAŞIYLA BENZİN DÖKÜP YAKTI
Suphi Altındöken, Özgecan’ı öldürdükten sonra cesediyle birlikte Tarsus’a dönüp babası Necmettin Altındöken ve arkadaşı Fatih Gökçe’den yardım istedi. Onlar da gelince birlikte Özgecan’ın cesedi ortadan kaldırmak için benzin alıp ormanlık bölgeye götürüp,
Cin Deresi’nde yaktı.
Tarsuslu varlıklı bir aileden olan Necmettin Altındöken’in kuyumcu olduğu, işleri bozulup
iflas edince şoförlük yaptığı, kaçakçılık suçundan sabıkalı olduğu ve bir süre önce
trafik kazasına karıştığı belirtildi.
BABASININ VE ARKADAŞININ SORGULARI SÜRÜYOR
Cinayet şüphelisi evli ve 1 çocuk babası olan minibüs şoförü Suphi Altındöken ile cesedi yok etmek için kendisine yardım ettiği ileri sürülen eski kuyumcu babası 50 yaşındaki Necmettin Altındöken ve arkadaşı 20 yaşındaki Fatih Gökçe’nin sorgusu sürüyor.
Şüphelilerin genç kıza tecavüz edip etmediği yapılan otopsinin sonucuna göre belirleneceği kaydedildi.
(http://www.milliyet.com.tr/ozgecan-aslan-icin-kadinlardan-gundem-2013849/)
=================================

Dostlar,

Yürekleri dağlayan bir acı olay..

Söylenecek öyle çok şey var ki..

Ama şimdi yazabilecek durumda değiliz.
Sosyal psikolojik açıdan ve
AKP’nin kadını ötekilşetirici, 2. sınıf gören ve eve kapatmayı – çocuk makinesine dönüştürmeyi hedefleyen mide bulandıran politikaları bağlamında irdelemek gerekecek..

Sevgi ve saygı ile.
15.02.2015, Ankara

Dr. Ahmet Saltık

CHP, HDP ve BHH 13 Şubat boykot çağrısını birlikte yapsa!


CHP, HDP ve BHH
13 Şubat boykot çağrısını birlikte yapsa!

portresi2

Necdet Saraç
necdetsarac@ilerihaber.org

1)Geçtiğimiz Pazar günü Kadıköy Meydanı’nın onbinlerce kişi tarafından dolması demokrasi güçleri adına, sol adına moral oldu, motivasyon yarattı. Alana her şeyden önce coşku egemen  oldu. Miting “laik, bilimsel ana dilde eğitim” için yapılıyordu ama alanı dolduranların tamamın aklında ve gönlünde bu talepten daha çok AKP iktidarının bir an önce çekip gitmesi yatıyordu. Kalabalık arttıkça coşkunun da artmasında bu isteğin belirleyici rolü vardı…

2) Yunanistan’da Syriza’nın, İspanya’da Podemus’un, Portekiz’de Sol Birlik’in bilinç altında yarattığı olumlu etki var mıydı, yok muydu tam bilemem ama, mitinge katılanların genelinde, hem sol, hem de Alevi hareketinin kendi içinde birliği için müthiş bir istek vardı…

3) Mitingi 3 Alevi federasyonu ve Eğitim Sen tarafından birlikte düzenlemişti ama katılımın rengi bu birlikteliği aştı. Katılımın belirleyici ağırlığını Aleviler oluşturdu ama alanda herkes vardı! Olması gerektiği gibi; Alevi, Sünni, Ermeni, Rum… Solun bütün renkleri oradaydı! CHP, HDP, BHH, Halkevleri… Beşiktaş Çarşı, Fenerbahçe Sol Açık alandaydı. Hak ettikleri ilgiyi ve alkışı da aldılar. Galatasaray’ın hiçbir taraftar grubunun alanda olmaması ise üzüntü ve utanç vericiydi…

4) Alanın coşkusu hem organizasyon hem de içerik eksikliklerin üzerini kapattı. (Eğer Alevi hareketi kurumsal sorunlar yaşamayıp, tam bir ortaklıkla mitinge “asılsalardı” mitinge katılım milyonu geçerdi…)

5) Mitingle birlikte Alevi hareketinin kendi içindeki kurumsal sorunlar
ortadan kalkmadı ama mitingin genel havası iyi olunca bunlar hissedilmedi bile…

6) TV 10 dışında öbür Alevi ve sol televizyonların canlı yayın yapmaması ise bir ayıp olarak tarihte yerini alırken, “merkez medya” son ayların bu en büyük protesto mitingini
“küçük ve sıradan olarak” görmeyi tercih etti!

7) En önemlisi polis yoktu. Polis olmayınca da gaz ve tazyikli su da yoktu!
Bunlar yoksa “olay” da yoktu!

8) Türk bayrağı ile Kürt bayrağı alanda yan yanaydı. Öcalan posterleri bir ara ciddi gerilim yarattı ama o kadar! Atatürk ile Hacı Bektaş, Pir Sultan ile Deniz Gezmiş fotoğrafları miting boyunca alanda yan yana dalgalandı durdu…

9) Güç, gözle görülür bir hal alınca, içinde olanı da, dışında olanı da etkiliyor,
moral ve motivasyon yaratıyor, çekim merkezi oluyor.

10) Şimdi sırada 13 Şubat Cuma günü yapılacak “eğitimde uyarı boykotu” var!
8 Şubat mitinginin coşkusunun ve birlik havasının boykota yansıması gerekiyor!
Boykota katılım yüksek olursa, siyasi etkisi de büyük olabilir! O zaman boykot,
tıpkı Kadıköy mitinginde olduğu gibi “laik, bilimsel ve ana dilde eğitim” talebini aşar, doğrudan sisteme, iktidara yönelir. Haziran seçimi öncesi, sol adına yeni kapıların açmasa bile ciddi ciddi zorlar! Hiçbir şey yapmıyorsa, AKP karşıtı güçler arasında buzları eritir, sandıkta solu güçlendirir…

Bunun için başta CHP, HDP ve BHH’nin önce yan yana gelerek, kameraların karşısına geçip “laik, bilimsel eğitim için 13 Şubat Cuma günü bütün Türkiye’de uyarı boykotu yapıyoruz. Öğretmenler bir günlüğüne okula gitmesin, veliler de çocuklarını bir günlüğüne okullara göndermesin” demeleri gerekir! Üstelik İzmir Valiliği örneğinde olduğu gibi boykotu engelleme çabası da açığa çıkmışken, böyle bir hamle daha da önem kazanmış durumda!

Zor mu?

Kolay olmadığı kesin ama imkansız değil! Malum “siyasette 24 saat bile bazen çok uzun” olabiliyor! Bugün Çarşamba, yarın daha Perşembe!

=======================================

Dostlar,

Çok değerli arkadaşımız Sayın Necdet Saraç‘ın yazısı son derece yerinde, gerçekçi

“Anadilde eğitim” konusunda çekincelerimiz var…
(Doğru kavram “Anadilinde eğitim” olacak…)
08 Şubat 2015 Kadıköy mitingini sitemizde değerlendirirken yazmıştık :

http://ahmetsaltik.net/2015/02/09/bilimsel-laik-anadilde-egitim-mitingi/

Yinelemek yerinde olacak…

*****

Bu ülkenin yurttaşlarının ANA – ESAS – TEMEL – BİRİNCİL – RESMİ dili
(Main, Basic, Essential, Primary, Principal, Official) TÜRKÇE‘dir.

İnsanların Anne (mother) – doğal (native) dili başka başka diller olabilir..

Türkçe’nin bu bağlamda talihsizliği, yukarıda eşanlamlılarıyla verdiğimiz
ANA sözcüğünün 2. sırada verdiğimiz ANNE sözcüğü ile de eşanlamlı olmasıdır.

Bu ayrımı yapalım ve diyelim ki; ülkede eğitim ANADİLDE – RESMİ DİLDE.. olur.
Bu dil Türkçe’dir. Türkiye’nin Anayasasında tanımlanan resmi dili Türkçe’dir
(Anayasa md. 3)
.

Dolayısıyla kamusal alanda bu dil, ANA DİL kullanılacaktır.
Hepimizin birliğinin sigortasıdır.
Üstelik Anayasa’nın ilk 3 maddesinin değiştirilmesinin önerilmesi de Anayasanın 4. maddesi ile engellenmiştir.

Bunun dışında tüm diller – kültürler – inançlar saygıdeğerdir ve varsıllığımızdır.
Yaşanmalı ve yaşatılmalıdır.

Ayrıca insanlar pek ala “2 ana dilli” de olabilirler.
Ülkenin resmi dili ana dildir, kişinin annesinin dili de ana dili olmayabilir.

Örn. Yaşar Kemal’in ana dili Türkçe; annesinin dili Kürtçe’dir.
Bu bağlamda sitemizde yazdığımız aşağıdaki yazı okunabilir..

YAŞAR KEMAL’in ANA DİLİ ??
(http://ahmetsaltik.net/2015/01/19/29738/)

Pek çok çift anadilli yurttaşımız vardır.
“Tek resmi ANADİL” birlikte yaşam – iletişim için güvencedir.

Emperyalizmin oyunlarına gelmeyelim,
ULUS DEVLET BİRLİĞİMİZİ KORUYALIM.
7/8 Şubat 2015 gecesi Ulusal Kanal Ceviz Kabuğu programında telefonla bağlanarak
bu bağlamda düşüncelerimizi yaklaşık 11 dakika sunduk..

Sevgi ve saygı ile.
12 Şubat 2015, Antalya

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

ABD, AKP’den vazgeçti mi, geçmedi mi?

ABD, AKP’den vazgeçti mi, geçmedi mi?

portresi

 

Bülent ESİNOĞLU
bulentesinoglu@gmail.com
11.2.2015 

Bu soru, AKP siyasal iktidarı ele geçirdiği günden beri sorulur.
Sorunun bu şekilde soruluyor olması, milletimiz adına elbette zuldür.
Türkiye’de iktidarların belirlenmesinde, ABD’nin bu denli etkili olması,
bir dedikodu olmanın ötesinde, halkın gözünde bir gerçekliktir.

Bu nedenle, gazeteler, siyaset bilimciler ABD’den gelen açıklamalara kulaklarını açarlar.
Olumsuz bir iki açıklama gelince, hemen başlarlar “ABD, AKP’den vazgeçti” diye
yorumlar yapmaya…

Peki, gerek yazarçizer takımını, gerek halk önderlerini bu şekilde düşünmeye sevk eden unsurlar nedir?

Soru basitmiş gibi görünmekle birlikte, yanıtlar oldukça derinlerde cereyan eder.

Bu şekilde düşünülüyor olmanın birinci nedeni; Amerika’nın kendisidir.
Onun ihtiyaçları ve planlarıdır. Amerika’nın böyle bir sicile sahip olmasıdır.

Sebebin kaynağı ABD’nin kendisidir de, ABD bunu nasıl yaşama geçirir?

İşte gerçek soru burdur

Unutulmamalıdır ki, Türkiye, 1950 yılından bu yana, zenginler kulübünün fakir üyesidir. Diplomatik dil ile söylersek; Batı ittifakının bir üyesidir.

Bu ittifakın üyesi olmak için gerek şart; dünya zenginlerinin koymuş olduğu kurallara
riayet etmek, yeter şart ise; bu ittifaka asker vermektir.

Amerika ve Avrupa’daki zenginler, hem ABD’deki düzenin belirleyicisidir.
Hem de bizim gibi (az)gelişmiş ülkelerdeki düzenin belirleyicisidir.

1980’den bu yana, dünya zenginleri, küreselleşme adı altında,
azgelişmiş ülkelere büyük bir saldırı düzenlemiştir.

Buna göre; ittifak üyelerinden uymasını istedikleri temel kuralları belirlemişlerdir.

Sermaye serbest dolaşır, hiçbir kural, lider, devlet tanımaz.
İttifaka ait tüm ülkeler, açık pazardır. Bu pazarlar, kuralları belirleyen tekelci sermayenin pazarıdır.

Her devlet, Merkez Bankalarını bu merkezi tekellere bağlı olarak (İsviçre Dengeleme Merkezi) yürütürler.

Özetle, piyasa ekonomisinden üretim ekonomisine geçiş,
Türkiye’de kurumsallaşmış kurumların ortak kararını gerektirir.
Gerektirir. Çünkü kamuoyu oluşturmayı bu kurumlar yapar.

NATO askerin elini kolunu bağlar.
OECD Ekonominin işleyişini belirler.
Dünya Bankası sosyal yaşamın belirlenmesi kredisini verir veya vermez.
Gümrük Birliği ülke pazarını tekellere gümrüksüz açar.
Amerika ile yapılan gizli istihbarat anlaşmaları siyasetin davranışını belirler.

Kendi başımıza kendi kararlarımı alacağız dediğiniz de -yani devrim yaptığınızda-,
bu kurumlar, size karşı tedbirler almaya başlarlar.
  Bu anlattığım düzenin yürürlükte kalması, ancak AKP veya benzeri bir parti tarafından yürütülürse, tekellerin onayını alabilir.
Aksi durumda; ekonomik tetikçiler ve onların içerdeki stratejik kurumlara sahip uzantıları, piyasadan parayı ve ürünü çekerler.

-Borçlanma faizleri artar.
-Döviz yükselir.
-438,1 milyar $ borcun (AS: Salt dış borç!) vadesini uzatmazlar.
-Borçları, faizleri ile birlikte istemeye başlarlar.
Bunun anlamı “sonsuz faizle” borçlanma demektir.

Yani böyle bir durumda ekonomi durur. Devlet maaşları ödeyemez, kuyruklar, karaborsa,
yağma gibi durumlar ortaya çıkar.

Eğer bu kadar çok borcumuz olmamış olsaydı, ihtimal dâhilindeki bu olumsuzluklar
akla bile gelmezdi.

Üretir ve ürettiğimizi adil paylaşarak yolumuza devam ederdik. 

Baştaki soruya tekrar dönersek, Amerikan sermaye sahipleri Türkiye’ye baktıklarında,
AKP’den daha ehven bir parti görebilirler mi?

CHP’nin mevcut yöneticileri, uluslararası tekellere mesaj verirken, “onu at beni al” diyorlar.
Ancak o tekeller, CHP’nin tabanının bu adaletsiz düzene üç gün sonra olmaz diyeceğini
bilmiyorlar mı? 

Şöyle düşünenler olabilir :
Kardeşim sen de öyle bir şey söylüyorsun ki, ABD’ye teslim olmaktan başka sanki hiç çare yok! Teslim olalım ??
Hayır.
Borçlu olan ister kişi, ister kurum, ister devlet olsun,
borç verenler parasını istedikleri zaman, borçlunun yapacağı iki davranış vardır.

-Soyacağın kadar soydun ödeme yapmıyorum.
-Veya bana müsaade et, şu üretimimi artırayım da borcumu ödeyeceğim.
Yani eski düzen. Halkımız da borçlu, onlar da borç veren (AKP)’nin dediklerini yapıyor.

Ancak hemen şunu söylemek gerek; borçlanmanın sonuna gelinmiştir.
Borcu ödeyemeyeceğimizi anlayan alacaklılar, yeni borç vermekte isteksizler.
Daha güvenceli yerlere gidiyorlar. Borç artıkça ve belirsizlikler artıkça, alacaklı borç vermiyor.

Onun için borç almanın sununa geldik.

Hayatın gerçekleri, bizi başka bir yeni düzene zorluyor.

====================================

Dostlar,

Evet, Sayın Esinoğlu taşı gediğine koyuyor :

  • Hayatın gerçekleri,
    bizi başka bir yeni düzene zorluyor.

    Adını biz açık edelim :

    Ortalık DEVRİM kokuyor... Koşulları oluşuyor..
    1807’den beri 200 yılı aşkın bir süredir demokratikleşme – özgürlük – laiklik savaşımı veren bu kadim halk elbette başaracak ve tarihin diyalektiğinin gereği yaşanacak..

    Sevgi ve saygıyla.
    11.02.2015, Antalya

    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net

2015 Ocak Ayı Aydınlanma Makalelerimiz..


2015 Ocak Ayı Aydınlanma Makalelerimiz..

Dostlar,

2015 yılı Ocak ayı içinde yazp bu sitede sizlerle paylaştığımız makaleleri topluca listelemek ve erişkeleri (linkleri) ile birlikte aşağıda paylaşmak istiyoruz.

Okurlarımızın sitemize göstedikleri destek ve ilgiye şükranlarımızı sunarız.
Geçtiğimiz ay 27 Ocak (2015) günü, 1 gün içinde sitemizde 9866 dosya
doğrudan ziyaretle okundu.
Ayrıca paylaşım ile üzüm salkımı gibi okuma rakamları büyüyüyor bilindiği gibi..
Face, tweeter, Google 1, Linkedin vd. üzerinden ve okuyucuların kendi aralarında paylaşılıyor..

2015 Yılı  Ocak ayı A y d ı n l a n m a  Makaleleri [18 adet]

No Makalenin konusu Yayımlandığı yer(ler) Tarihi
1 “F savcıları görevden alındı” ama ?? http://ahmetsaltik.net/2015/01/01/f-savcilari-gorevden-alindi/ 01.01.2015
2 AKP İktidarının 12 Yıllık Özelleştirme Talanının
Dehşet Verici Muhasebesi
http://ahmetsaltik.net/2015/01/01/bir-yilin-degil-bir-iktidarin-ozellestirme-muhasebesi/ 01.01.2015
3 Atatürk’ün Ankara’ya Gelişinin 95. Yıl Dönümü ve Öncesi.. http://ahmetsaltik.net/2015/01/02/ataturkun-ankaraya-gelisinin-95-yil-donumu-etkinlikleri-ve/ 02.01.2015
4 ULUSAL İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ POLİTİKA BELGESİ – 2 ve 3 Üzerinde Düşünceler http://ahmetsaltik.net/2015/01/03/ulusal-is-sagligi-ve-guvenligi-politika-belgesi-ii-ve-3-uzerinde-dusunceler/ 03.01.2015
5 118. SESSİZ ÇIĞLIK EYLEMİNDE BULUŞALIM… http://ahmetsaltik.net/2015/01/03/118-sessiz-ciglik-eyleminde-bulusalim/ 03.01.2015
6 EKONOMİDE SULAR ISINIRKEN… http://ahmetsaltik.net/2015/01/08/turk-is-dunyasini-doviz-kuru-vurdu/, 08.01.2015 08.01.2015
7 CIA Türkiye İstasyon Şefi Mr. Fuller Yine Operasyonda mı? http://ahmetsaltik.net/wp-admin/post.php?post=29536&action=edit&message=1, 08.01.2015 08.01.2015
8 EĞİTİM-İŞ’ten POLİS DEVLETİ GÖRÜNTÜLERİ SERGİSİNE ÇAĞRI.. http://ahmetsaltik.net/2015/01/09/egitim-isten-polis-devleti-goruntuleri-sergisine-cagri/ 09.01.2015
9 AYM; Askeri Casusluk davasında ‘hak ihlali var..’ TPK’nin Yürüttüğü Tarihsel Savaşım… ve Türkiye Gündemi.. http://ahmetsaltik.net/2015/01/10/aym-askeri-casusluk-davasinda-hak-ihlali-var-ve-turkiye-gundemi/ 10.01.2015
10 Doğu Perinçek, AİHM’de Savunma Hakkını Kullanmalıdır! http://ahmetsaltik.net/2015/01/11/dogu-perincek-aihmde-savunma-hakkini-kullanmalidir/ 11.01.2015
11 Paris’teki kanlı irtica saldırısını kınıyoruz; ama… http://ahmetsaltik.net/2015/01/11/paristeki-kanli-irtica-saldirisini-kiniyoruz-ama/ 12.01.2015
12 Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Programı Eylem Planı Üzerine http://ahmetsaltik.net/2015/01/12/dinamik-nufus-yapisinin-korunmasi-programi-eylem-plani/ 12.01.2015
13 Doğu Perinçek’in Yurtdışına Çıkış İznini Kim – Neden Engelliyor?? http://ahmetsaltik.net/2015/01/15/dogu-perincekin-yurtdisina-cikis-iznini-kim-neden-engelliyor/ 15.01.2015
14 Başbakan Davutoğlu’nun
Cumhuriyet’e “Bedeli olur” Sözü Üzerine..
http://ahmetsaltik.net/2015/01/17/basbakan-davutoglunun-cumhuriyete-bedeli-olur-sozu-uzerine/ 17.01.2015
15 Doğu Perinçek’in Yurtdışı Yasağının AİHM Davası İçin Kaldırılması Üzerine http://ahmetsaltik.net/2015/01/20/29763/ 20.01.2015
16 TBMM’de 4 Eski Bakan’ın Aklama Oylamasının Çağrışımları http://ahmetsaltik.net/2015/01/21/tbmmde-4-eski-bakanin-aklama-oylamasinin-cagrisimlari/ 21.01.2015
17 RTE’nin TCMB’na Çatmasının Arka Yüzü ve
Ülkeye Muazzam Maliyeti
http://ahmetsaltik.net/2015/01/23/doviz-acigi-ulusal-gelirin-yarisini-asti-ve-rtenin-tcmbna-catmasinin-arka-yuzu/ 23.01.2015
18 TÜİK 2014 Sonu Nüfus Verileri  : 2014’te Nüfus
1 Milyondan Çok Arttı; Gereksiz ve Hızla Çoğalıyoruz..
http://ahmetsaltik.net/2015/01/28/tuik-nufus-verileri-2014te-nufus-1-milyondan-cok-artti-gereksiz-ve-hizla-cogaliyoruz/ 28.01.2015

Anımsanacağı üzere 2014 sonunda yıllık aydınlanma konferanslarımızın dökümünü de vermiştik..  1996 başından bu yana, kaydedebildiğimiz ölçüde,
1468 görsel konferans rakamına Ocak 2015 sonunda eriştik..

2014 Yılı Aydınlanma Konuşmalarımız :
Ulusa Hesap Verme Sorumluluğu
(http://ahmetsaltik.net/2015/01/02/2014-yili-aydinlanma-konusmalarimiz/)

Ocak 2015 içinde 2 konuşmamız oldu..

– Soğuklar ve Sağlığımızı Korumak  (Canlı TV programı, Kanal A, yakl.20 dk.)
http://youtu.be/BL6KLmmF-qs, 05.01.2015

– Türkiye’de Aydın Cinayetleri Neden Durdurulamıyor? Katiller kim?? (görsel konferans)
Ulusal Güç Birliği Girişimi – Isparta, 24.01.2015

İlgi, destek ve katkınızın sürmesi dileğiyle..

Sevgi ve saygı ile,
01.02.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Not : 02 Ocak 2015 günü topluca yayımlamıştık…

http://ahmetsaltik.net/2015/01/02/ozgecmis-ve-bilimsel-calismalar-listesi/

Halkımıza dönük AYDINLANMA makalelerimizin (tıbbi olmayan) listesi
(1996 başından bu yana 450+ adet)
 Halkımıza dönük AYDINLANMA konuşmalarımızın / konferanslarımızın listesi
(1996 başından bu yana 1465 adet)

TÜRKİYE’de AYDIN CİNAYETLERİ NEDEN DURDURULAMIYOR; KATİLLER KİM?


TÜRKİYE’de AYDIN CİNAYETLERİ
NEDEN DURDURULAMIYOR;
KATİLLER KİM?

Dostlar,

Bir Adalet ve Demokrasi Haftası daha… 22. kez..

Buruk hüzünlerle..

Neredeyse son 2 on yıldır 24 – 31 Ocak arasında 1 hafta boyunca
AYDIN CİNAYETLERİNİ ve şehit verdiğimiz öncü canlarımızı içimiz yanarak anıyoruz..

ADALET ve DEMOKRASİ istiyoruz..

Ancak bir türlü bu 2 temel masum ve temel insanlık hakkına erişemiyoruz Türkiye’de.

24 Ocak 1993 idi yiğit vatan evladı, araştırmacı – gazeteci, vurguncuların korkulu kalemi
UĞUR MUMCU‘yu alçakça havaya uçurdukları gün..

Kendisinden 3 yıl önce de, bir başka karlı Ankara gününde, 31 Ocak 1990’da,
ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) Kurucu Genel Başkanı
Prof. Dr. Muammer AKSOY 
aramızdan kalleşçe koparılmıştı.

Daha sonraları Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı‘nı kuran
Sayın Güldal Mumcu’nun önerisi ile Adalet ve Demokrasi Haftası oluşturuldu.
Yıllardır bu haftalarda hep görsel konferanslar veririz.. Yurdumuzun değişik yörelerinden
çağrı alırız, yurtseverlerimiz etkinlikler düzenlerler.. Bu bağlamda, Prof. Muammer Aksoy‘un doğum yeri olan Torosların minik ve şirin ilçesi İbradı’ya da ADD Şubesi Başkanı Sayın Aysel Korkut’un çağrılısı olarak gitmiştik :

  1. Ulusal Egemenliğin Anlamı, İlköğretim Okulu öğrencilerine; İbradı / Antalya, 18.04.2005
  2. Ulusal Egemenliğin Anlamı, Lise öğrencilerine; İbradı / Antalya, 18.04.2005

Bu kez, İsparta Ulusal Güçler Birliği çağrılısı olarak İsparta’da olacağız..
Bu Birliği 23 Nisan 2005’te, 10 yıl önce İsparta’da katıldığımız bir dizi konferansın ardından, ADD Genel Başkan Yardımcısı olarak biz kurmuştuk.. Dönemin ADD Şube Başkanı,
çok değerli dostumuz Sn. Mahmut ÖZYÜREK idi. Kuruluş ve çağrı belgesi ile
imzacıları aşağıdaki belgededir. Lütfen tıklayarak bakar mısınız?

Isparta UGB Çağrısı, 23.04.05 Isparta_UGB_Cagrisi_23.04.05

Biz bu belgeye ADD Genel Merkezi adına, Genel Başkan Yardmcısı sıfatıyla
imza koymuştuk. Sayın Mahmut Özyürek de ADD isparta Şubesi Başkanı olarak.

Bugün ikimiz de o sıfatları taşımıyoruz ama KEMALİST savaşımımız sürüyor..

Sayın Özyürek, alışık olduğumuz birtakım kumpaslara kurban edildi ama
ATATÜRKÇÜ savaşımını İsparta gibi çooook  zor bir yerde hiç kesmedi.
Halen Ulusal Eğitim Derneği İsparta Şubesi Başkanı ve yoğun çabalarıyla
İSPARTA ULUSAL GÜÇler BİRLİĞİ
10 yılını devirmek üzere.. Yaşatıyorlar sağolsunlar…

Biz de ADD’nin şimdiki Genel Başkanı emekli yüksek yargıç hanımefendiye
bir türlü kendimizi beğendiremiyoruz (!).. Eleştiri zinhar yasak… Uyumlu ve
siz bilirsiniz efendim” ci olmazsanız dışlanırsınız ve hiçbir yazınız ADD webine konmaz,
hiçbir etkinliğe çağrılmazsınız, çağrılmanıza da engel olunur, adınıza ambargo konur
ve unutturulmaya çalışılırsınız.. (Örgütümüzden çağrıların doğrudan bize ulaştırılması
rica olunur..)
Dilekçelerinize bile yanıt verilmez!? Örgüte verdiğiniz çeyrek yüzyıla yakın
emek boşa çıkarılır, en küçük bir saygı ve vefa gör(e)mezsiniz.. Tu kaka ilan edilirsiniz..
Çünkü yüksek tepelere gelenler ATATÜRKÇÜ olmuşlardır. Siz ise oralara, 2004 -2006 dönemi genel başkan yardımcılığına Atatürkçü olduğunuz için, örgütü içinden taaa tabandan adım adım gelmişsinizdir. Dağdan gelen bağdakini kovmuştur..
Ünlü yazar Cenap Şahabettin’in unutulmaz sözlerindendir, ibret doludur almasını bilene :

  • “Zirvelerde kartallar da bulunur, yılanlar da. Ancak birisi oraya süzülerek,
    diğeri ise sürünerek gelmiştir. Önemli olan nereye gelmiş olduğunuzdan çok,
    nereden ve nasıl geldiğinizdir.”

Neyse.. bu, birilerinin yerine de bizim utancımız galiba, site okurlarımızı sıkmayalım..

*****

Bu yıl 24 Ocak günü (2015) gene İsparta’da olacağız..
Belki 10. ziyaretimizi, bu kent ve ilçelerinde belki 30. görsel konferansımızı vermek üzere..
Toplantı duyurusu aşağıda.. Bu kez soruyoruz :

TÜRKİYE’de AYDIN CİNAYETLERİ NEDEN DURUDURULAMIYOR; KATİLLER KİM ?? 

Isparta_konf._24.01.2015

Toplantıya emek verenlere, katılacaklara….başta Sayın Mahmut Özyürek olmak üzere şükranlarımızı sunuyoruz.. Elbette ADD’den dostlarımızı da bekliyoruz, tüm ADD tabanını da.. Onlar, tepelerdeki anlam veremedikleri tepişmeleri görmezden gelmeyi becerirler.

AYDINLANMA DEVRİMİ ŞEHİTLERİMİZİ bir kez daha anacak ve
katillerini sorgulayacağız.. 22. Adalet ve Demokrasi Haftası‘nda…

“KATİLLER KİM ???” diye haykıracağız..

Yanıtını da vereceğiz..

24 Ocak 2015 Cumartesi, saat 14:00, Öğretmenevi, İsparta..

Sevgi ve saygı ile.
10.01.2015, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Not : 17.01 2015 günü bu konuda yeni bir yazı yazmak ve duyuruda “yer”,
bizim istemimiz dışında “konferans yeri” değişikliğini paylaşmak gerekmiştir.
O yazımıza da mutlaka bakılması dileğiyle..

(http://ahmetsaltik.net/2015/01/17/ispartada-24-ocak-2015-gunu-verecegimiz-konferansin-engellenmek-istenmesi/)

Sevgi ve saygı ile.
10.01.2015, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

EĞİTİM-İŞ’ten POLİS DEVLETİ GÖRÜNTÜLERİ SERGİSİNE ÇAĞRI..


EĞİTİM-İŞ’ten POLİS DEVLETİ GÖRÜNTÜLERİ SERGİSİNE ÇAĞRI.. 

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz EĞİTİM-İŞ bir sergi açıyor..

20 Aralık 2014 günü Ankara’da yaşanan rezaletin görüntüleri..

Tüm dehşeti ve şiddetiyle POLİS DEVLETİ ZULMÜ!

Öğretmenlere ters kelepçeler, yerlerde sürüklemeler, darplar, gözaltılar..

Kış ortasında basınçlı soğuk su ve yüzüne yüzüne doğrudan gaz sıkmalar…

Cop, kaba davranış ve sözler…
Tomalarla çevrilmiş yaklaşık iki bin kişilik emekçi öğretmen kitlesi..
Ortaya alıp olabildiğince ezmek.. Kolluk gücü bu mu? AKP adaleti bu mu??
Polisi bunca nefret ve kinle donatarak kendi ülkesinin öğretmenlerinin üzerine sürmek?
Niçin? Bunlar çok ağır suç topluma karşı.. AKP’nn vebali çoook ağırlaşıyor..

Kadınlı – erkekli..

İstek ne ? Tandoğan’dan Güven Park’a dek yürümek..
Niçin? Laik – demokratik – bilimsel eğitime sahip çıkmak..
AKP’nin hukuksuz, gerici, yobaz, akıl ve bilim dışı, toplumu irticanın kucağına itecek
ardı arkası kesilmeyen çağ dışı baskılarına yasalara uygun direnmek..

Meşru direnme hakkı yani..

Bu bir utanç sergisidir, AKP klasiğine karşı..

Cumhuriyetin laik ve demokrat Öğretmenlerinin kendilerine zulmeden Ankara polisine
ve onları bu hukuksuz eyleme zorlayan üstlerine ve de politik sorumlulara karşı
bir “orantısız zeka” eylemidir..

Uygarlık tarihinde yerini alacaktır.
Polisi yasa dışı biçimde despotça kullananlar tarihin utandıracak sayfalarına kaydedilmiştir..

ETKİNLİK DAVETİYE

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sendika üyesi arkadaşlarımıza, eğitim emekçisi dostlarımıza bir kez daha geçmiş olsun derken,
-başta EĞİTİM İŞ Genel Başkanımız sayın Veli Demir‘e- sergiye ilgi gösterilmesini dileriz..

EĞİTİM İŞ Genel Başkanı Sayın Veli Demir’in, yine polis şiddetiyle geçtiğimiz yıl birkaç kaburgası kırılmıştı! Olacak şey midir??

Bravo AKP, bravo Başbakan (?) Prof. Davutoğlu..
Bravo mülkiye mezunu İçişleri Bakanı Efgan Ala..
“Tek adam”a uyum mutlak ve tam..

*****

Tümüyle hukuk dışındasınız, artık apaçık despotiksiniz!..
Demokratik gösteri hakkını kullanan öğretmene orantısız şiddet uyguluyorsunuz..
Öyle gözünüz dönüyor ki; Can havliyle Orduevine sığınan savunmasız, darp edilmiş (dövülmüş!), ıslatılmış, gaza boğulmuş insanları bile oradan almak götürmek için
Orduevine zorla girmeye kalkıyorsunuz..

Pes doğrusu..
2 cihanda da yatacak yeriniz olmayacak..
Her şeyden kaçsanız da İlahi Adalete mutlaka hesap vereceksiniz..

Artık bu akıl – insaf – vicdan dışı zalim hallerinize bir son veriniz..
Kısır döngüye girdiniz.. Şiddet şiddeti doğuruyor ve siz gerçekte batıyorsunuz..

Biz yine de bu apaçık temel insanlık hakkı ihlalcilerinin (çiğneyicilerinin)
adalet önünde hesap vermelerini istiyoruz..

Bu sergi bir bakıma, Cumhuriyetin savcılarına ve uygar insanlık alemine suç duyurusudur..

****

Bu arada bu duyurunun hızla EĞİTİM İŞ web sitesine konmasını bekliyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
09.01.2015, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
EĞİTİM – İŞ Ankara 1 no’lu Şube Üyesi
www.ahmetsaltik.net

AYM’den seçim barajı başvurusuna ret


AYM’den seçim barajı başvurusuna ret

Anayasa Mahkemesi, seçim barajıyla ilgili bireysel başvuruları
konu bakımından yetkisizlik nedeniyle oy çokluğuyla reddetti.

Haber görseli

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, % 10 seçim barajıyla ilgili
yapılan bireysel başvuruları birleştirerek görüştü.

Genel Kurul, başvuruları 2’ye karşı 14 üyenin oyuyla,
konu bakımından yetkisizlik nedeniyle reddetti.

HAŞİM KILIÇ TOPLANTIYA KATILMADI

Toplantıya, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın girmediği öğrenildi.

Bireysel başvurularda, usul yönünden bulunan eksiklikler nedeniyle konu bakımından yetkisizlik kararı verildiği, başvuruların esasına girilmediği belirtildi.

========================================

Dostlar,

AYM’nin tarihsel kararı yukarıda..

  • “… Bireysel başvurularda, usul yönünden bulunan eksiklikler nedeniyle konu bakımından yetkisizlik kararı verildiği, başvuruların esasına girilmediği belirtildi…”

Bilemiyoruz ama bu usul – şekil eksiklikleri bir ara karar ile tamamlatılamaz mıydı? Dosyanın mahkeme kaleminde kabulü aşamasında ilgililer bu eksiklerin giderilmesini isteyemezler miydi?
Ya da raportörler inceleme aşamasında yapamazlar mıydı bunu??

Türkiye’nin önü açabilecek çok önemli bir fırsat kaçırıldı..
Çok ama çok yazık oldu..

AKP 2003 seçimlerinde % 34 oyla TBMM’de % 66-67 oranında sandalye (Vekil!) sağlamıştı.. Üstüste kazandığı seçimlerde
bu olağanüstü adaletsiz seçim siteminin payı hep belirleyici oldu.

Biçimsel eksikliklere kurban edilmeli miydi böylesine yaşamsal
bir hak arayışı?? Görmeliydik Yüksek Mahkemenin görüşünü..
Esasa girilmeliydi. AYM bizce bilerek ve isteyerek topu saha dışına (out’a) atmıştır… AYM bile kritik sorumluluktan kaçarsa,
ülkeler bunalım dönemlerini nasıl aşarlar?? ATM’nin sayın üyelerinin vicdanlarında hiç de rahat olmadıklarını düşünüyoruz.
Bu sorunun çengeli akıllarından hiç çıkmayacaktır korkarız..

Başkan Kılıç’ın bile bildik kişi – çevrelerin hışmından,
adının “Haşim” soyadının da “Kılıç” olmasına karşın ürktüğü gözlemleniyor.. Çok yazık.. Ülkeler – halklar zor dönemlerinde kahramanlara gereksinim duyarlar.. Bu tarihsel fırsatı AYM üyeleri kullan(a)madılar..

Ama bu kadim halk, Anadolu halkı / Türk halkı önderlerini doğurmayı bilmiştir en olmadık zamanlarda bile..

Son örneği Büyük ATATÜRK idi..

Bu topraklar yeni Atatürkler,
hatta O’nu aşacaklar da çıkarmayı bilecektir!

MGK salonundan bile Yüce ATATÜRK’ün fotoğraflarını sinsi sinsi, halkın ve tarihin kutsallarıyla adeta alay ederek kaldıranların
küçük hesapları hedefine kesinlikle ulaşamayacak, bu tür niyet taşıyıcıların iyice deşifre olmasını ve tasfiye edilmelerini hızlandıracaktır..

Göreceğiz..

Sevgi ve saygı ile.
06.01.2015, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Mustafa Balbay : Boştepe’den Atatürk’ü Kaldırmak…


Boştepe’den Atatürk’ü Kaldırmak…

Mustafa Balbay

Sonunda bu da oldu;

  • Atatürk’ün resmi kaçak sarayda Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantılarının yapıldığı salondan kaldırıldı!

Şaşırdık mı? Elbette hayır.
Arama motorunda “Atatürk’ün resmi kaldırıldı” başlıklı haberler listelendiğinde onlarca sayfa tutuyor.

  • Ders kitaplarından, madalyalardan, hutbelerden Atatürk’ün resminin, adının kaldırılmasının ardından sıra MGK salonuna geldi.

Bütün dünyanın kabul ettiği, 20. yüzyıldan 21. yüzyıla taşınabilmiş çok az lider arasında
yer alan Mustafa Kemal Atatürk’ün kaçak saraydan kaldırılmasını kötüye de yormamak gerekir. O masanın arkasının boş kalması tabloyu daha iyi tamamlıyor. İki boşluk birleşmiş oluyor. Böylece kaçak saraya bir ad daha çıktığını söyleyebiliriz; bölgeye Beştepe adı verildiği için Cumhurbaşkanlığı Sarayı yerine Beştepe de denmeye başlanmıştı.

Şimdi Boştepe de denebilir.

***

Atatürk Orman Çiftliği’nin talan edilmesinde en büyük imzayı atan kaçak sarayın yapımı, başından sonuna birbirini tamamlayan sahteliklerle dolu.
Özetleyelim…
2011 yılında bölgenin 1. derece sit özelliği
3. dereceye indirildi. O gün burası için hiç de iyi şeylerin planlanmadığı anlaşılmıştı.
Ardından gecekondu semtlerinin modernleştirilmesi, yeniden planlanması için kentsel dönüşüm ve gelişim programının içine AOÇ de kondu. Düşünün; topluma biz gecekondulaşmayı kaldıracağız diyorsunuz, buna sığınıp saray kondu yapıyorsunuz!
İnşaat başlarken adı, Başbakanlık Hizmet Binası idi. Bitimine yakın Cumhurbaşkanlığı Sarayı oldu. Görünen hedef, başkanlık sarayı yapmak.
Oda sayısı bin küsur, küsur sayısı onlarca olan kaçak saraya harcanan 1.5 milyar liranın hazineden çıkış kalemi de gidişi tamamlıyor; inşaat Kalkınma Bankası bütçesinden yapıldı.
Kalkınma deyince bundan sonra neyi anlamamız gerektiğini de anlamış olduk.
Mademki yapılan resmi açıklamada olduğu gibi kaçak saray halkın;
bundan böyle kalkınma rakamlarına şunu da eklemek gerekecek:


Kişi başına düşen saray odası sayısı!

***

Bir kamu kuruluşunda başbakan olarak görev yapan Ahmet Davutoğlu’nun
bu tablodaki yeri nedir?

O koltuk boş.
O boşluğu da Boştepe’deki kaçak saray sakini dolduruyor. 5 Ocak olmadı, 19 Ocak’ta
Bakanlar Kurulu Başbakan’ın değil, Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında toplanacak.
Bu durumda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin adını da şöyle değiştirmek yakışır:


Tayyip’e Bakanlar Kurulu…


Bakanlar zaten bu adı benimsemiş, art arda yaptıkları açıklamalarla bunu ilan ediyorlar.

Cumhuriyetin kuruluş değerlerini benimsemiş, bu alandaki erozyondan büyük kaygı duyan insanların 2014’e ilişkin iyi anılarının olmadığı ortada.

Toplumun büyük kesiminde karamsarlık egemen.
Öyle ki şu görüş bile ciddi ciddi tartışılıyor:

Bunlar sandıkta düşük oy alsalar bile iktidarı vermezler…
Geçen gün Çayyolu’nda bu olasılığı soranlara şu karşılığı verdim:

Evet, bunlar iktidarı vermemek için her şeyi yaparlar, vermezler; biz alacağız.
Onlar iktidarı vermez diye bunu kabullenecek miyiz? Elbette hayır. Bu, yılbaşı diliyle söylemek gerekirse, bilet almadan, bize piyangodan para çıkar mı çıkmaz mı, diye tartışmaya benzer.
Biz, başarıya, iyiye, umuda, kazanmaya bilet alacağız.

Boştepe’den fotoğrafı kaldırılan Atatürk ne diyor;

Zafer, zafer benimdir diyebilenindir.

Duvarlardaki değil, yüreklerdeki Atatürk’le kazanacağız.

========================================

Sağol sevgili Balbay,

Slide5

Biraz moral verdi yazınız..  ??!!

Slide6

Büyük ATATÜRK‘ün tam da yerinde sözü ile yanıt verelim :

    • “Beni inkâr edeceksiniz.
      Hatta bühtanla yad edeceksiniz.
      Hint’e, Yemen’e ve Mısır’a giden fikirlerim,
      orada filizlenerek gelip sizi boğacaktır.”


Sevgi ve saygı ile,
03.01.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Dekan Yalçın Karatepe, isyan ederek görevi bıraktı

 

Dekan Yalçın Karatepe, isyan ederek görevi bıraktı

Dekan Yalçın Karatepe,
isyan ederek görevi bıraktı

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yalçın Karatepe, bugün ilginç bir istifaya imza attı. İstifasında seçimlerin demokratik olmadığını vurguladı.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yalçın Karatepe,
bugün ilginç bir istifaya imza attı. İstifasında seçimlerin demokratik olmadığını vurguladı.

İstifası sonrası Hürriyet’e açıklama yapan Prof. Dr. Yalçın Karatepe, dekanlık süresince
hep ifade özgürlüğünü savunduğunu ama hocalardan aynı karşılığı görmediğini ve kırıldığını belirterek şunları söyledi:

“TAVRIM İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNDEN YANA OLDU AMA…”
“Ben son üç yıldır çok zor bir dönemde dekanlık yaptım, hem üniversite yönetimiyle,
hem de ülkenin içinde bulunduğu durumdan dolayı, Ben özellikle özerk üniversiteden yana
tavır aldım. Yönetim YÖK yasalarının verdiği yetkiyi sonunu dek kullanmayı tercih etti. Dekanlık sürem boyunca kadro istemlerimiz karşılık bulmadı, ben soruşturma geçirdim,
cezalar aldım. İfade özgürlüğünden yana tavır almamdan dolayı, öğrenciler için açılması istenen soruşturma istemlerini geri çevirdim. Hep ifade özgürlüğünden yana, üniversite özerkliğinden yana bir tavır içine girdik.

“SÜREM İKİ AY SONRA DOLACAKTI”
Üniversite öğrencileri ve çalışanlardan çok memnunum. Ancak, dekanlık sürem iki ay sonra dolacaktı. Fakültede bir dekanlık yoklaması yapıldı, aynı karşılığı hocalardan göremedim,
destek bulamadım ve çok kırıldım. Öğrenciler ve idari personelden, mezunlardan
çok memnunun, ama aynı desteği hocalardan görmediğim için kırıldım.
Ben hiçbir şeyi şahsım adına yapmadım ve çok kırıldım.

“GEZİ SORUŞTURMASINI REDDETTİM”

Rektörlük, hükümet ve YÖK nezdinde yapamadığımı fakülte nezdinde yaptım.
Hoca olarak fakültede çalışmaya devam edeceğim. Şimdiye kadar sergilediğim tutumu
devam ettireceğim. Bugün dekanlığa başlasam, bu zorluklara rağmen tekrar aynı şeyleri yaparım. Gezi olaylarında öğrenci gösterilerine soruşturma açılması talebine reddettim. Öğrencilerimizin kendini ifade etmelerine yönelik soruşturma taleplerini reddettim.
Hiçbir şeyden çekinmeden, doğru olan şeyleri söyledim, üniversitelerin bu kadar sessiz olduğu bir dönemde benim bunları söylüyor olmam toplumda karşılık buldu.” (Kaynak: Hürriyet)

==========================

Uğurlar olsun sevgili Prof. Dr. Yalçın Karatepe..

Yaptığınız ve yapacağınız her şey için teşekkür ederek..
Yılgınlık ve küskünlük yok..
Üretime – savaşıma devam…

Sevgi ve saygıyla.
25.12.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

OSMANLICA DAYATMASI GÜNDEM OYUNU da AKP – RTE’yi Kurtarmaya Yetmeyecek..

OSMANLICA DAYATMASI GÜNDEM OYUNU da
AKP – RTE’yi Kurtarmaya Yetmeyecek..

Dostlar,

Osmanlıca dayatması gündeme oturtuldu tam da kurgulandığı üzere..

AKP cenahı, kendi gündemini hızla ve kararlılıkla yürütürken,
kamuoyunun algı yönetimini de ne acı ki ustalıkla yürütmekte eşanlı olarak.

Kaçak AK-SARAY‘ı,
– yakıcı yaşam pahalılığı ve işsizliği,
– memur – işçi ücretleri komik zammını,
– kırk yamalı ucube ve açıklı Bütçeyi,
– yaklaşan yıl sonu verilerini (düşük büyüme ve yüksek enflasyon ve cari açık – dış ticaret açığı)
– kaçıncı kez paralı askerliği ve kanatılan kamu vicdanını
– polis devleti getiren geçen yılki düzenlemelerin tam tersini..
– Milli Eğitim Kurultayı’nda RTE’nin söylediği yenilir – yutulur olmayan sözleri ve Cumhuriyet’e  –
laikliğe cepheden saldırısını…….

Hangisini, hangisini..

Nasıl savuşturacak ve Haziran 2015’e dek soluksuz kalmadan genel seçimlere erişecek?

Bir yandan da AKP’yi iktidara getiren ve orada tutan stratejik – yaşamsal önemde % 10 barajının AYM’nce iptali olasılığı varken..

AB – ABD – Rusya ilşkiler dengesi, Güneyde Irak – Suriye ile süregenleştirilen ağır sorunlar
veee ille de AÇILIM – SAÇILIM AKP’nin başını fena halde ağrıtmakta..

İktidarlarının 13. yılında üretime dönük elle tutulur hemen hemen hiçbir yatırım yapmadılar! Borç – sıcak para ile tüketim üstünden büyüme ve sorunları hep ileriye öteleme..
Taa ki 2023 örtük ve de artıl apaçık gündemi gerçekleştirile..

Anadolu Federe İslam Devleti, Misak-ı Milli sınırları parçalanarak gerçekleştirile
ve Bay RTE Halife Sultan ola!?

Ham hayal elbete ancak ülkeye faturası ağır.
By RTE, Gezi eylemleri öncesi (31 Mayıs 2013) ülkede gerilimi tepeye sıçratan eylemlerde bulunmuştu. Atatürk ve İnönü için vicdansızca ve asılsız bir suçlama ile hakaret etmiş ve
“2 ayyaş” nitelemesini kullanmıştı!?

Ayrıca Taksim’e kışla ve cami dayatmasını son kerteye taşımıştı ve halkın sabrını taşırmıştı.. Tabii “darbe girişimi” diyerek kamuoyu yanıltılmaya çabalandı ve fatura çok kanlı oldu.. Bu faturanın bedeli daha ödenmedi.

17 – 15 Aralık devasa yolsuzluklarının yıldönümü gelirken yeni gündem oyunları gerek.. Şimdi CB makamını işgal eden Bay RTE, geçmişten hiç ders almadan, güç sarhoşluğu içinde
aynı tehlikeli oyuncağı gene eline almış görünüyor.. Aynı dayatma söylemi :

İsteseler de istemeseler de OSMANLICA öğrenilecek ve öğretilecek!

Bu davanış apaçık ve koyu bir faşizm dayatmasıdır.
Hatta insanlığa karşı suçtur!
Türk toplumu bu çirkin saldırıyı da defetmesini bilecektir ancak ateşle dansa kalkışanların
son tangoya hızla sürüklendiklerini saptamak zorundayız.

Çanlar, ülkemizin RTE – AKP kabusu için çalıyor..
Kurtuluş hiç de uzak olmasa gerektir.
Yasal hesabın sorulacağı günlerin de..
Fetret devrinin sonuna gelinmiştir.

Muhalefet muhalefet olsa ve Türkiye’yi ayağa kaldırsa, 2 sıkı sallama ile gitti gider AKP
ve sonra da RTE..

Sevgi ve saygı ile.
05:43, 14.12.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net