CHP, HDP ve BHH 13 Şubat boykot çağrısını birlikte yapsa!


CHP, HDP ve BHH
13 Şubat boykot çağrısını birlikte yapsa!

portresi2

Necdet Saraç
necdetsarac@ilerihaber.org

1)Geçtiğimiz Pazar günü Kadıköy Meydanı’nın onbinlerce kişi tarafından dolması demokrasi güçleri adına, sol adına moral oldu, motivasyon yarattı. Alana her şeyden önce coşku egemen  oldu. Miting “laik, bilimsel ana dilde eğitim” için yapılıyordu ama alanı dolduranların tamamın aklında ve gönlünde bu talepten daha çok AKP iktidarının bir an önce çekip gitmesi yatıyordu. Kalabalık arttıkça coşkunun da artmasında bu isteğin belirleyici rolü vardı…

2) Yunanistan’da Syriza’nın, İspanya’da Podemus’un, Portekiz’de Sol Birlik’in bilinç altında yarattığı olumlu etki var mıydı, yok muydu tam bilemem ama, mitinge katılanların genelinde, hem sol, hem de Alevi hareketinin kendi içinde birliği için müthiş bir istek vardı…

3) Mitingi 3 Alevi federasyonu ve Eğitim Sen tarafından birlikte düzenlemişti ama katılımın rengi bu birlikteliği aştı. Katılımın belirleyici ağırlığını Aleviler oluşturdu ama alanda herkes vardı! Olması gerektiği gibi; Alevi, Sünni, Ermeni, Rum… Solun bütün renkleri oradaydı! CHP, HDP, BHH, Halkevleri… Beşiktaş Çarşı, Fenerbahçe Sol Açık alandaydı. Hak ettikleri ilgiyi ve alkışı da aldılar. Galatasaray’ın hiçbir taraftar grubunun alanda olmaması ise üzüntü ve utanç vericiydi…

4) Alanın coşkusu hem organizasyon hem de içerik eksikliklerin üzerini kapattı. (Eğer Alevi hareketi kurumsal sorunlar yaşamayıp, tam bir ortaklıkla mitinge “asılsalardı” mitinge katılım milyonu geçerdi…)

5) Mitingle birlikte Alevi hareketinin kendi içindeki kurumsal sorunlar
ortadan kalkmadı ama mitingin genel havası iyi olunca bunlar hissedilmedi bile…

6) TV 10 dışında öbür Alevi ve sol televizyonların canlı yayın yapmaması ise bir ayıp olarak tarihte yerini alırken, “merkez medya” son ayların bu en büyük protesto mitingini
“küçük ve sıradan olarak” görmeyi tercih etti!

7) En önemlisi polis yoktu. Polis olmayınca da gaz ve tazyikli su da yoktu!
Bunlar yoksa “olay” da yoktu!

8) Türk bayrağı ile Kürt bayrağı alanda yan yanaydı. Öcalan posterleri bir ara ciddi gerilim yarattı ama o kadar! Atatürk ile Hacı Bektaş, Pir Sultan ile Deniz Gezmiş fotoğrafları miting boyunca alanda yan yana dalgalandı durdu…

9) Güç, gözle görülür bir hal alınca, içinde olanı da, dışında olanı da etkiliyor,
moral ve motivasyon yaratıyor, çekim merkezi oluyor.

10) Şimdi sırada 13 Şubat Cuma günü yapılacak “eğitimde uyarı boykotu” var!
8 Şubat mitinginin coşkusunun ve birlik havasının boykota yansıması gerekiyor!
Boykota katılım yüksek olursa, siyasi etkisi de büyük olabilir! O zaman boykot,
tıpkı Kadıköy mitinginde olduğu gibi “laik, bilimsel ve ana dilde eğitim” talebini aşar, doğrudan sisteme, iktidara yönelir. Haziran seçimi öncesi, sol adına yeni kapıların açmasa bile ciddi ciddi zorlar! Hiçbir şey yapmıyorsa, AKP karşıtı güçler arasında buzları eritir, sandıkta solu güçlendirir…

Bunun için başta CHP, HDP ve BHH’nin önce yan yana gelerek, kameraların karşısına geçip “laik, bilimsel eğitim için 13 Şubat Cuma günü bütün Türkiye’de uyarı boykotu yapıyoruz. Öğretmenler bir günlüğüne okula gitmesin, veliler de çocuklarını bir günlüğüne okullara göndermesin” demeleri gerekir! Üstelik İzmir Valiliği örneğinde olduğu gibi boykotu engelleme çabası da açığa çıkmışken, böyle bir hamle daha da önem kazanmış durumda!

Zor mu?

Kolay olmadığı kesin ama imkansız değil! Malum “siyasette 24 saat bile bazen çok uzun” olabiliyor! Bugün Çarşamba, yarın daha Perşembe!

=======================================

Dostlar,

Çok değerli arkadaşımız Sayın Necdet Saraç‘ın yazısı son derece yerinde, gerçekçi

“Anadilde eğitim” konusunda çekincelerimiz var…
(Doğru kavram “Anadilinde eğitim” olacak…)
08 Şubat 2015 Kadıköy mitingini sitemizde değerlendirirken yazmıştık :

http://ahmetsaltik.net/2015/02/09/bilimsel-laik-anadilde-egitim-mitingi/

Yinelemek yerinde olacak…

*****

Bu ülkenin yurttaşlarının ANA – ESAS – TEMEL – BİRİNCİL – RESMİ dili
(Main, Basic, Essential, Primary, Principal, Official) TÜRKÇE‘dir.

İnsanların Anne (mother) – doğal (native) dili başka başka diller olabilir..

Türkçe’nin bu bağlamda talihsizliği, yukarıda eşanlamlılarıyla verdiğimiz
ANA sözcüğünün 2. sırada verdiğimiz ANNE sözcüğü ile de eşanlamlı olmasıdır.

Bu ayrımı yapalım ve diyelim ki; ülkede eğitim ANADİLDE – RESMİ DİLDE.. olur.
Bu dil Türkçe’dir. Türkiye’nin Anayasasında tanımlanan resmi dili Türkçe’dir
(Anayasa md. 3)
.

Dolayısıyla kamusal alanda bu dil, ANA DİL kullanılacaktır.
Hepimizin birliğinin sigortasıdır.
Üstelik Anayasa’nın ilk 3 maddesinin değiştirilmesinin önerilmesi de Anayasanın 4. maddesi ile engellenmiştir.

Bunun dışında tüm diller – kültürler – inançlar saygıdeğerdir ve varsıllığımızdır.
Yaşanmalı ve yaşatılmalıdır.

Ayrıca insanlar pek ala “2 ana dilli” de olabilirler.
Ülkenin resmi dili ana dildir, kişinin annesinin dili de ana dili olmayabilir.

Örn. Yaşar Kemal’in ana dili Türkçe; annesinin dili Kürtçe’dir.
Bu bağlamda sitemizde yazdığımız aşağıdaki yazı okunabilir..

YAŞAR KEMAL’in ANA DİLİ ??
(http://ahmetsaltik.net/2015/01/19/29738/)

Pek çok çift anadilli yurttaşımız vardır.
“Tek resmi ANADİL” birlikte yaşam – iletişim için güvencedir.

Emperyalizmin oyunlarına gelmeyelim,
ULUS DEVLET BİRLİĞİMİZİ KORUYALIM.
7/8 Şubat 2015 gecesi Ulusal Kanal Ceviz Kabuğu programında telefonla bağlanarak
bu bağlamda düşüncelerimizi yaklaşık 11 dakika sunduk..

Sevgi ve saygı ile.
12 Şubat 2015, Antalya

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir