Etiket arşivi: DOĞRU Parti

TÜRK TARİHİNİN KARA LEKESİ AKP

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

Türk Tarihinde bilinmeyen olay sayısı çok azdır ama ders alınmayan o kadar çok olay vardır ki!
Tarihten ders almaya almaya, cehaletiyle övünen bir ülke haline geldik.
Ülke yönetimine ne zaman cahil kadrolar gelse, buna paralel olarak bürokrasi de cahil ve yetersiz kadroların eline geçmiştir. Sonuç çöküş, toprak ve özgürlüklerin kaybı ve devletin yıkımı!

Türkler olarak 16 büyük devlet kurmakla övünürüz ama on beş devletimizin yıkılmasına sebep olan şartları görmezden geliriz.
Şimdi de emperyalist ülkelerin planladığı, taşeronu AKP olan yıkım projesinin uygulama aşamasına gelindiği zamandayız.
2007 yılından beri kendisine “Aydın” nitelemesini yakıştıran kesimleri uyarmaya çalıştık. Gün geldi telefonuna çıkılmayan, görmezden gelinen, arkasından konuşulan adam muamelesine maruz kaldık. Çok şükür ki, bizim vatan sevdamızın yanında birer cüce olarak kalan bu sözde aydınlar yeni yeni gerçekleri görmeye başladılar!

Türk Aydını, Atatürk’ün vefatından hemen sonra başlatılan “Karşı Devrimi” doğru okuyamadı. Atatürk’ten sonraki kadroların içinden bazı isimleri cımbızla çekerek karalamaya çalışan basın mensupları var! Sadece bu konuda, İnönü-Bayar dahil Atatürk’ün yolundan ayrılanlar, kırsal kültür, siyasal ümmetçilik ve de özellikle Amerikan sömürgeciliği tarafından esir alınanlar oldu.

Bu esaret bizi 2022 yılında ahlaki ve entelektüel iflasa götürdü. Türk Aydınlarının çoğunluğu bu çöküşe doğrudan katılmasalar da, izlemede kaldılar ve ahlaki çöküntüyü normal bir olgu imiş gibi seyrederek dolaylı ortak oldular…
Türk Aydınının ve Türk Sermayesinin bu davranışı yeni değildir. Varlıklarıyla, demokratik rejimi ve Cumhuriyeti savunma refleksleri ters orantılıdır.
Klasik “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” durumu!

Atatürk, Anadolu’da “Reddi İlhak Cemiyetlerini” kurup, Kurtuluş Savaşımızın alt yapısını ve halkın katılımını hazırladıktan sonra, Ankara’ya geçmek ister. Paraları kalmamıştır. Arabasının tekerleri patlaktır, benzinleri yoktur. Bir arkadaşı kürk paltosunu satıp, yemek problemini çözer. Osmanlı Bankası borç para vermez. Bölge eşrafının da desteği yeterli olmaz. Bölgedeki (AS: Sivas’taki) Amerikan Okulunun Müdiresinden, bedeli daha sonra ödenmek üzere, 6 teneke benzin ve 2 adet iç-dış lastik alınır ve Ankara’ya doğru yola çıkılır!.

Türk Aydınının ve zengininin bu tutumu Atatürk’ün mücadelesini engelledi mi? Tabii ki hayır!

DOĞRU Partinin mücadelesi yavaşlatıp, durdurulabilir mi? Elbette ki hayır…
Cumhur ve Millet İttifaklarının favori Anayasası 1921 Anayasasıdır.
Vatanseverlerin, Atatürkçülerin, Cumhuriyetçilerin ise 1961 Anayasasıdır.

  • Çift Meclisli TBMM, Kuvvetler Ayrılığı, partilerüstü Cumhurbaşkanı, Yargı Bağımsızlığı, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Devlet Planlama Teşkilatı, sendika kurma hakkı, özerk üniversite, devrim yasaları 1961 Anayasasının sağladığı haklar idi. (DOĞRU Parti programını incelemenizi öneririz)

Önce 12 Eylül 1980 ve sonrasında siyasal ümmetçi-İhvancı AKP, tüm bu kurumlarımızı ve demokratik kazanımlarımızı yok etti.

Aziz Türk Milleti;

DOĞRU Parti olarak, Atatürk İlke ve Devrimlerinin, demokratik kazanımlarımızın daha çağdaş ve daha etkin olarak Türk Devletinde yeniden etkin olarak yer alması için, çok ciddi ve yoğun bir mücadele içindeyiz.

  • AKP’yi Türk Milletinin gücüyle sandığa kilitledikten sonra tüm demokratik haklarımızı geri alacağız.

Bizi görmezden gelenlere, AKP’nin uyguladığı basın ambargosuna rağmen, her ilde binlerce insanın katılımıyla kongrelerimizi yapıp, Büyük Kongreye doğru koşuyoruz. Başaracağız!

Bu arada, AKP’nin Türk Tarihine sürdüğü İKİ KARA LEKEYİ belirtmek isterim;

-Tarihimizde ilk kez, bir Cumhurbaşkanı için, “TÜRKİYE DIŞINDA USÜLSÜZ EDİNİLMİŞ MAL- PARA VARLIĞININ BELİRLENMESİ (Soygunun diplomatik dildeki adı) için yabancı bir ülke parlamentosu tarafından araştırma komisyonu kuruldu!

Ne, üç kıtada 624 yıl hüküm sürmüş Osmanlı İmparatorluğunun 36 Padişahı, ne de Erdoğan’dan önceki 11 Cumhurbaşkanı döneminde böyle bir rezillik yaşamadık!

-T.C. Devleti AKP döneminde, “GRİ LİSTEYE” alındı.

Bu, Türk Devletinin “Teröre Finans Sağlayan Ülkeler- Kara Para ile mücadele etmeyen ülkeler- Uyuşturucu ile yeterli mücadele etmeyen ülkeler” arasına alındığını gösterir!

Atatürk, “Benim tek mirasım, akıl ve bilimsel düşüncedir” demişti.
Umarız bundan sonra bu sözün değerini daha iyi anlarız.

Kendilerini “Türk Milletinin aydını kabul eden” dostlar! Lütfen biraz cesaret…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 16 Mayıs 2022

DOKUNULMAZ ÜMMETÇİLER

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

Ey Türk Gençliği,

Birinci vazifen Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. (Mustafa Kemal Atatürk)

  • Hiçbir faaliyetin, Türk Milli menfaatlerinin, Türk Varlığının, Devleti ve Ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk Milliyetçiliği, ilke ve devrimleri ve medeniyetçiliğinin karşısında koruma göremeyeceği ve Laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamaz.
  • Bu Anayasa, Fikir-İnanç ve kararıyla anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere, Türk Milleti Tarafından, demokrasiye aşık Türk Evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur. (T.C Anayasası Başlangıç Kısmı)

Biri Türk Devletinin Kurucu Önderi, diğeri Türk Milleti tarafından kabul edilmiş ve halen yürürlükte olan Anayasası tarafından, kendisini Türk Milletinin bireyi, T.C. Devletinin bir vatandaşı olarak kabul eden herkesi bağlayan iki ulusal mesajdır!

Türkiye Cumhuriyeti, ABD tarafından yurtdışındaki malları-paraları yüzünden rehin alınmış Erdoğan’ın, günlük halüsinasyonları ile 20 yıldır uğraşıyor!

– AKP yirmi yılda, her türlü kanunsuzluğu, ahlaksızlığı, soygunu yaptı.
– Cumhuriyetimizin yukarıda sayılan değerlerini bilerek ve planlayarak tahrip etti.

– Demokratik rejimin, Hukuk Devletinin, Laiklik İlkesinin üzerinde tepindi.
– Ekonomiyi soygunlarla, beceriksizlikle batırdı.
– Ortadoğu’nun ne kadar iti-uğursuzu-katili-hırsızı- sapığı-mikrop taşıyan pislikleri milyon-milyon katarlar halinde ülkemize sokulup; Türk Vatandaşlarını açlığa, sefalete, yoksulluğa attı.

AKP, sanki ülkemizin ve 86 milyon vatandaşımızın sahibi imiş gibi dilediği ihaneti yapıyor ama Türk Milletinin çoğunluğunu oluşturan “AKP Karşıtı Cephe” hiçbir eyleme geçmeden, AKP’nin bozduklarının düzeltilip düzeltilemeyeceğini tartışıyor!

  • Yıkan AKP, buna rağmen yerinde duran AKP, kendi hataları nedeniyle başkalarını suçlayan yine AKP!
  • Ceremesini çeken Türk Milleti!

AKP larvalarına kucak açan ve seyreden muhalefet! Sanki Siyasal, Ümmetçiler dokunulmaz varlıklarmış gibi!
Bu, çelişkiyi bu hakareti, bu ihaneti ve bu vurdumduymazlığı benim aklımın alması mümkün değil!
DOĞRU Parti olarak, yıllardır muhalefeti uyarmaya çalıştık. Bizi muhalefete muhalefet etmekle suçladılar. Ama dediklerimizin hepsi doğru çıktı.,

Aziz Türk Milleti;

Bir iktidar, Anayasayı kezlerce ihlal ederek, yasaları çiğneyerek, uluslararası yargı kararlarına uymayarak davranmakta ısrar ediyorsa, ona ülkede demokratik rejim varmış gibi muhalefet etmekle sonuç alamazsınız.

AKP’ye anladığı dilden konuşmak, anladığı şekilde davranmak, her türlü Anayasal ve Yasal direniş hakkımızı kullanarak, AKP’yi “Anayasal Sınırlar” içinde tutmak mümkün idi.

  • Çünkü Erdoğan sadece güçten ve paradan anlar.

Bunu en son Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı davasının, para karşılığı katillere satmalarından anlıyoruz.
Papaz Brunson, Deniz Yücel olaylarından biliyoruz. “Katil Devlet” dediği İsrail ile anlaşmasından ve Filistin davasını satmasından hatırlıyoruz.

Başını CHP ve İYİP ’in çektiği muhalefet, eğer bizi dinleselerdi, AKP ilk başlarda durdurulabilirdi. Artık mümkün değil gibi görünüyor!

AKP, ipini koparmış vahşi at gibi uçuruma doğru koşuyor!
Sırtında da Türkiye’yi uçuruma sürüklüyor!

Çare nedir diyorsanız, söyleyelim!

  • Cumhur İttifakı ve yandaşları dışında, tüm ulusal güçler biraraya gelmelidir.

İKİ konuda geniş ittifak yapılmalıdır:

– Birincisi, Türk Milletinin gönlüne sığacak CUMHURBAŞKANI ADAYI için ittifak!
– İkincisi, Sandık ve Milli İrade Hırsızlarına karşı, SEÇİM GÜVENLİĞİ ittifakı!

İki ittifak, derhal seçim sloganıyla, Anayasal çerçevede her gün büyük mitingler yapmalı ve gerçekleri Türk Milletine anlatmalıdır.

Bu, Türk Milletinin son şansıdır. Bu birliktelik için AKP Larvaları, FETÖ ve Said-i Nursi’yi önder kabul edenler ayıklanmalıdır.

  • Türk Milletinin her ferdi, Atatürk’ün ve Türk Milletinin emaneti olan Cumhuriyetimize sahip çıkmak zorundadır.

Tıpkı Genelkurmay Başkanı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, MİT Başkanı, Emniyet Genel Müdürü gibi!

Türk Milleti adına bu devlet görevlilerinin her adımlarının takipçileri olacağız…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 11 Mayıs 2022

ÇOKLU İHANET

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

Dünyanın en güçlü eşkıyası tarafından “Eşbaşkanlık” madalyası (!) Oval Ofis’te eline verilen AKP (Arapçı-Kürtçü Parti), Türkiye’yi bir defa (kez) daha Sevr öncesi “Hasta Adam” durumuna getirdi!

  • Çevremiz leş yiyicileriyle doldu, hepsi saldırmak için iyice düşmemizi bekliyor.

Cumhuriyeti korumakla görevli kurumlarımızın başındakiler ve muhalefet partileri ya AKP ile aynı düşüncede olduklarından ya korktuklarından ya da bilgisizliklerinden, ihanete ortak oluyor.

HDP Milletvekili Ermenistan Ajanı bir pislik, Kurtuluş Savaşımızı yönetmiş Gazi TBMM’ye, sözde Ermeni Soykırımının tanınması ve Türk Komutanların adlarının vatan sathından silinmesi için kanun teklifi (yasa önerisi) verebiliyor!

ABD’li tarihçi Prof. Dr. Justin McCarthy’e göre, Osmanlı-Rusya savaşı sırasında 3 milyon Türk katledildi. Savaşta, Ruslarla beraber olan Ermenilerden de 600 bin kişi öldü! 3 milyon Türk’ü katleden Ermenilere bile, Türk’ün öz benliğinde bulunan hoşgörüyü esirgemeyen Türk Milletine ve ülkemizde kardeşlerimiz olarak yaşayan Ermeni kökenli vatandaşlarımıza yapılabilecek en büyük hakareti yapmaktan çekinmiyor!

Milli Bayramlarımıza katılmamaya özen gösteren, Türk Devletinin Kurucu Önderi Atatürk’e her fırsatta hakaret eden, minberden hakaret edilmesine izin veren AKP Genel Başkanından bu pisliğe üç gündür söylenmiş tek söz yok!

Ya Türk Milliyetçiliğini Saraya paspas yapan Püskevitçi’den ses var mı?

TBMM çoğunluğu AKP-MHP ikilisinin elinde değil mi? Ekmek yediği kaba pisleyen bu Türk düşmanının dokunulmazlığını kaldırmak için ne bekleniyor?

Ya sizler, Cumhuriyetimizin Cumhuriyet Savcıları?

Türk Ordusunun Genelkurmay Başkanına “Terör Örgütü Yöneticisi” diye soruşturma açmayı, emekli Türk Komutanlarını, FETÖ’cü savcıların yarattığı yalan yanlış sahte bilgilerle zindana atmayı biliyorsunuz da, bu pisliğe neden dava açmıyorsunuz?

  • Türk Tarihine ve Türk Milletine yapılan bu ağır hakaret, sizin onurunuza dokunmuyor mu?

Pes be arkadaş!
Her gün ve her gece bu pisliği ekranlarına çıkaran CHP’nin Halk TV’si-Tele1’i-KRT’si, aynen böyle devam edin! Ne kadar Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı varsa hepsine ekranlarınızı açın. Cumhuriyet yıkıldıktan sonra, sanki televizyonlarınız elinizde kalacak!
AKP-MHP’yi Türk Milleti artık tanıdı, ne yaparlarsa yapsınlar ikisinin oyu %30’u geçmeyecek. İnanmayan bu yazıyı saklasın, seçimden sonra görüşürüz.

  • Tamam da, Bremen mızıkacıları gibi sürekli kakofoni yapan Millet İttifakı ne yapıyor?

İngiliz Bankerlerinin adamı ve Telekom dahil Cumhuriyetin tüm eserlerinin satıcısı, Millet İttifakının ekonomik kaptanı Ali Babacan Diyarbakır’da konuştu :

“Biz kuru kardeşlik sloganları atmıyoruz. Biz, eşitlik diyoruz. EŞİT VATANDAŞLIĞIN altını kalın bir çizgi ile çiziyoruz. Eşit Vatandaşlık olsaydı, bu topraklarda konuşulan hiçbir dil yok sayılmazdı” dedi!

Aziz Türk Milleti, izninizle, PKK Narko-Terör örgütünün tüm kongrelerinde T.C. Devletinden talep ettiği ve HDP’nin sürekli kullandığı “Eşit Vatandaşlık” ne demektir ve bundan ne istenir? Açıklayalım :

“Türk Vatandaşlığından vazgeçilmesi ve halkın etnik topluluklara bölünme isteğidir. Eşit Vatandaşlık, bireyler arasında eşitlik, yurttaşların eşitliği demek değildir. İstenen, etnik toplulukların Anayasamızda kimlik olarak tanınması, etnik anadillerin ulusal ve bölgesel RESMİ DİL haline gelmesi, tüm devlet ve toplum hizmetlerinde (ÇOKLU RESMİ DİL) kullanılması, seçimlerde parlamentonun ve belediye meclislerinin etnik topluluk kotaları temelinde oluşturulmasıdır.

Bosna-Hersek’te Dayton Antlaşmasıyla kurulmuş olan “Milliyetler Sistemine” geçilsin demektir. Elbette bu talebin olmazsa olmaz şartı, Anayasamızdan Türk Vatandaşlığının silinmesidir.”
İyi de, Türkiye’de herkes zaten eşit değil mi? Anayasamızın 10’ncu maddesi; “Herkes dil, din, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” Yetmez mi?

Babacan denen şapşik bir de tweet attı:

  • “Geçmişte yaşanan acıların faili biz değiliz. Hepimiz, karşılıklı anlayış çerçevesinde, birbirinin yarasını sarmaya çalışan Anadolu insanları olmalıyız. Bu vesileyle, Ermeni halkının bugün derinden hissettiği acıyı anlıyor, 1915’te hayatını kaybeden Osmanlı Ermenilerini anıyorum.”

Şimdi sorulması gereken soru şudur :

Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Akşener; Sizler de Babacan gibi mi düşünüyorsunuz?
“Hayır, düşünmüyoruz” diyorsanız, PKK ağzı ile konuşan AKP Larvalarıyla ne işiniz var?

  • “Türkiye’ye Said-i Nursi gibi bir önder gerek” diyen Gültekin Uysal ile ne işiniz var?

Hem bizim önderimiz Atatürk’tür diyeceksiniz, hem PKK ve Tarikat artıklarıyla iş tutacaksınız! İşte bunu Türk Milleti yemez. DOĞRU Parti olarak biz buna izin vermeyiz. Açıklamanızı bekliyoruz! Yoksa hepinizi üst üste koyup, bir seferde sandığa gömeceğiz!

FOX TV’nin Sayın Yöneticileri;
Televizyonunuzun sahibi “İngiliz Sermayesi” bunu biliyoruz. Ama siz Türkiye’de yayın yapıyorsunuz. Sabah akşam Babacan ve Davutoğlu’nu çıkartıyorsunuz. Yürürlükteki Anayasamız sizi bağlamaz mı? Kendinizi Anayasamızın üstünde mi görüyorsunuz?
DOĞRU Parti, Cumhuriyete, Demokrasiye ve Atatürk’e bağlı Büyük Türk Milletiyle birlikte bu emperyalist oyunu mutlaka bozacaktır. Göreceksiniz.

Sağlık ve başarı dileklerimle, 25 Nisan 2022

HEM ARSIZ HEM HIRSIZ

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı
11.12.2021

Arsız kişi gücü eline geçirdiğinde, adalet de susturulmuşsa, haklı olan suçlu durumuna düşer!
Arsız kişi durmaz ve suç işlemeye, insanları ezmeye devam eder!
Arsız kişi, suçlarının ortaya çıkmaması, çalmaya devam edebilmesi için sürekli kavga, kargaşa ortamına ihtiyaç duyar.

Adalet yok, Polis de Arsız’dan yana ise, ne yapacaksınız da hem Arsız’dan kurtulacaksınız, hem de suç işlemeden huzura kavuşacaksınız?

Öncelikle, Arsız kişi gibi düşünüp onun nelerden çekindiğini bulacaksınız. Arsız’ın korktuğu, karşısında birlik olunması ve açıklıktır. Eğer, demokrasisi gelişmiş ülkelerdeki gibi polisin, yargının gelip görevlerini yapmalarını beklerseniz, çok beklersiniz ve çok üzülürsünüz.
İlk işiniz mahallenizdeki namuslu insanlarla biraraya gelip, güçlerinizi birleştirmektir.
Arsız kişiyi, kırmadan dökmeden etkisiz duruma getirip elindeki gücü (silahı) alacaksınız ve polise teslim edeceksiniz. Yasal protesto haklarınızı kullanıp haklarınızı ve sorumluluklarınızı bilen bireyler olarak herkese olayı duyuracaksınız, polisin ve adalet mekanizmalarının düzgün çalışmalarını sağlayacaksınız…

Bu anlatılan basit bireysel bir sorun!
Ama ülkenizi, seçimle işbaşına gelip bir organize suç örgütüne dönüşen bir parti yönetiyorsa daha organize ve dikkatli olup elinizi çabuk tutmanız gerekir.
Ülkenizde, anayasayı, hukuk devletini, laikliği, özgürlükleri askıya alan bir yönetime karşı, Danimarka’da muhalefet yapar gibi davranırsanız, hem Arsız-Hırsız takımını azdırırsınız, hem de özgürlüğünüzü kaybedersiniz.

Şu gerçeği hep aklınızda tutun:

Ortaçağ kalıntısı tarikat-cemaat-ihvan ve Muaviye kafalı yobazlar nasıl ki “Cumhuriyeti yıkıp, İran tipi bir din devleti kurmayı” kendileri için hak olarak görüyorsa, bizlerin yani vatanseverlerin-demokratların-Atatürkçülerin-hukuk devleti ve laik cumhuriyeti-kadın erkek eşitliğini savunanların da Cumhuriyeti korumak gibi çok kutsal bir hakkımız ve görevimiz vardır.

Genelkurmay Komuta Heyeti “Lozan’ı, Montrö’yü” savunan Atatürkçü Amiral ve Generalleri suçlayacak kadar ihanet içinde olabilir. Yüksek Yargı, Yüksek Seçim Kurulu, Emniyet, MİT kendi milletinin aleyhine çalışabilecek kadar Saray’a bağlı olabilir.
Tüm bu olumsuz şartlar karşısında asla umutsuzluğa kapılmayacak ve tek güç kaynağımız olan Türk Milletine gerçekleri anlatacağız. Hem de sokak-sokak, ev-ev, fert-fert gerçekleri anlatacağız.

Türk Milleti, kendi sesiyle uyumlu, namuslu siyasetçilerin sesini çok çabuk anlayacaktır. Tıpkı Kurtuluş Savaşında Atatürk’ü anladığı gibi…

Tüm Milletini ayağa kaldırdığımızda, onun gücünü yanımıza aldığımızda, tüm hırsız-katil-yobaz-emperyalist devletlerin paralı uşakları yer altına kaçacaklardır.

Sonra, Atatürk İlke ve Devrimlerinin devletimizde yeniden etkin olması sağlanacak ve hem ülkemizin yeniden imar ve inşasına milletimizle birlikte başlanacak, aynı zamanda devletimizi-milletimizi soyan Müslüman mintanı giymiş seccade şeytanlarının tümünden hukuk önünde hesap sorulacaktır.

Bunun için mutlaka ve mutlaka bir ve beraber olmamız şarttır.
Kimseyi dışarda bırakmadan sağlanacak birlik, başarının altın anahtarıdır…

DOĞRU Parti bu amaçla kurulmuş Milli bir Partidir.
Hiçbir şart koşmadan, bu birliğe katkı sağlarız.

Bu yapılmazsa ne olur?
Bu çete, herkesi tek-tek avlar. Çünkü bunların utanmaları yoktur. Tarihimizin en büyük casusluk olayı olan “Kozmik Oda” hırsızlığına izin verip yapanlar, herkesi casuslukla suçlar ve zindana atar.
Türk Devletine “Barzani-PKK/PYD” işbirliğiyle ihanet edenler, dürüst siyasetçileri bir sahtekar polis, bir tetikçi Savcı ile sahte deliller üretip zindana atar.
FETÖ denen CIA uşağı ile 11 yıl aynı yatağa giren alçaklar, Atatürkçü siyasetçileri FETÖ’cu diye damgalayıp hapsederler.

Tüm deneyimlerimle ve tüm samimiyetiyle söylüyorum ki; bu çağrımıza yanıt vermeyen küçük kafalılar, Cumhuriyetimizin yıkılmasına neden olurlar.

  • Demokratik rejim ve Cumhuriyet yıkıldıktan sonra, partiniz olsa ne olur, olmasa ne olur?

Lütfen, aklımızı başımıza alıp, hırs ve küskünlükleri geriye atıp, her birimiz birer Kuvvacı gibi el ele verelim ve ülkemize yapılmakta olan emperyalist saldırıyı birlikte defedelim.
Sonra mı? Nam da, şan da, makamlar da sizlerin olsun!
DOĞRU Parti budur ve üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirecektir…

Not: Bugün Muğla’dayız. Sesimizi duymak isteyen herkesi bekleriz…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 11 Aralık 2021

DİNLE ZALİM

14 Temmuz 2021 
Rifat Serdaroglu 
Doğru Parti Genel Başkanı

Acımasız, haksız davranmaktan, kıyıcı, can almaktan, işkence yapmaktan ve zulmetmekten zevk alanlara “Zalim” denir. Bunlarda Allah’tan korkmak, kuldan utanmak yoktur. Zalimler, başkalarının malına mülküne, namusuna, hukukuna ve özgürlüğüne saldırmaktan çekinmezler.
Bunlardan korkar, çekinir, “bana ne” derseniz, bilin ki geçen her gün derdiniz daha da artacaktır. Çünkü bunlar kendilerinden korkuldukça, onlara boyun eğildikçe daha da azgınlaşır.
Zalimlerden kurtulmanın yolu, onlarla anladıkları dilden konuşmaktır.
Zalimler hangi yoldan gelip egemen oldular ise, aynı yoldan bertaraf edilmelidirler. Zorla geldilerse, zorla. Demokratik yolla geldilerse, demokratik yolla gönderilmelidir.
Bu yüzden, demokrasi özgür ve cesur insanların rejimidir.
Kimse size “alın işte bunun adı demokrasidir” demez.
Eğer derlerse, zalimlerin Tunus-Libya-Mısır-Irak’a ve Suriye’ye getirdikleri gibi demokrasiniz olur. Ne kadar hak ediyorsanız, o kadar demokrasi alırsınız.
Zulüm karşısında susmak, sessiz kalmak zulme ortak olmak demektir.

Bugün ülkemizde, demokrasinin varlığının tek gerekçesi olarak sadece “Sandık” kalmıştır.
İktidar,
– gerek silahlı gruplar oluşturmakla,
– gerek devletin güvenlik güçlerini “sandıklara müdahale” için kullanmayı planlamakla,
gerek YSK’yı İktidarın “Seçim Kolu” gibi kullanmakla,

Türk Milletinin elinden bu hakkı da almak istemektedir.

  • Ülkede; Hukuk devleti, sandık-seçim güvencesi- basın özgürlüğü-Cumhuriyet değerleri kalmamıştır.

İnsanlarımız, yıllarca “Savcılık İddianamesi” yazılmadan cezaevlerinde tutuluyor.

  • Yargı tümüyle iktidarın silahı haline gelmiştir.

Suçlular, soyguncular, hırsızlar, gerçek FETÖ’cular serbest gezip, suç işlemeye devam ederken, suçsuz askeri öğrenciler, öğretmenler, memurlar, işçiler ya hapisteler ya da işinden-aşından oldular.

Kurmay Albay – General – Ordu Komutanı – Genelkurmay Başkanı rütbesine çıkabilecek, hapisteki vatan evlatlarına şimdiki Genelkurmay Başkanının sahip çıkması mümkün değildir. Kendi silah arkadaşlarının sahte delillerle suçlanıp hapse atılmasına engel olmayan Paşadan, cezaevinde hasta ve ölmek üzere olan silah arkadaşlarını hatırlaması beklenemez.

İş başa düşüyor..

Türk Milleti, kendi evlatlarına sahip çıkmalı ve onların ABD-Tarikat-Cemaat canavarlarının ellerinde çürütülmelerini engellemelidir.
Gözleri olup da görmeyen, kulakları olup da duymayan zalimlere sesimizi duyurmalıyız.

Mehmet Emin Yurdakul, “Bırakın Ben Haykırayım” adlı şiirinde bakın ne diyor :

Bırak ben haykırayım,
Susarsam sen matem et.
Unutma ki şairleri (aydınları-kahramanları) haykırmayan bir millet,
Sevenleri toprak olmuş çocuk gibidir.

Haksızlık sonucu zulme uğrayıp, ızdırap içinde olan tek bir kalpten yükselecek bir feryada, dağlar bile karşı duramaz.
Hiçbir zalim ilelebet payidar olamaz.
Tek başımıza kalsak dahi, DOĞRU Parti olarak mücadeleye devam edeceğiz.
Bu kararımızı bugün Büyük Atatürk’ün manevi huzurunda saat 14.00’de bir kez daha haykıracağız…

Sağlık ve başarı dileklerimle.

SANKİ DEVLET KÂRHANESİ GİBİLER!

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

Döngel Kârhanesi 2005 yapımı bir siyasi hiciv filmidir. Bir kasabadaki geneleve borcundan dolayı banka el koyar. Banka hortumlanıp batınca, işletmeye TMSF yani devlet el koyar. Orayı işletmek ve kâra geçirmek için bir devlet memuru gönderilir! Böylece devlet, “Döngel Kârhanesini” işletmeye başlar…

Ziraat Bankası-Vakıfbank-Halkbank isimli Kamu Bankaları, artık devlet bankası değildir. Bu üç banka adeta AKP’nin yandaşlarına karşılıksız para desteği veren, sadece AKP’lilerin girebildiği, devlet eli ile çalıştırılan “Döngel Kârhanesine” dönüşmüştür.

Sermayeleri ve varlıkları Türk Milletinin olan bu üç bankanın, AKP dönemindeki tüm Yönetim Kurulu Üyeleri ve Genel Müdürlük kadroları, önümüzdeki dönemde yargılanacaklar ve kendileri için hazırlanacak “Özel Bankacılar Cezaevine” atılacaklardır. Bu kişiler, görevlerini kötüye kullanmışlar ve kamuyu bilerek ve planlayarak zarara uğratmışlardır.

Bu üç bankanın yöneticileri, yönettikleri bankaların zarar ettiğine aldırmadan, kendilerine yasa ile verilen görev alanlarının dışına çıkarak, AKP’den gelen emirler üzerine usulsüz krediler vermişler, tahsil edememişler ve sadece AKP yandaşı gazetelere yüklü miktarda ilan ve reklam desteği vermişlerdir.

Devlet Bankaları bu haramzadelerin babalarının malı ya, canları nasıl isterse, sahipleri ne derse istedikleri gibi dağıtırlar ya!
MHP yayın organı Türkgün’e 42 milyon 102 bin TL (Satışı 32 bin),
Bağımsız Sözcü Gazetesine SIFIR TL (Satışı 210 bin).

Avni Özgürel’in Analiz Gazetesi’ne 24 milyon 904 bin TL (Satışı bilinmiyor)
Cumhuriyet Gazetesine SIFIR TL (Satışı 25 bin)

Avni Özgürel’in diğer Gazetesi Yeni Birlik’e 20 milyon 604 bin TL (Satışı yok)
Bağımsız Korkusuz Gazetesi SIFIR TL (Satışı 54 bin 818)

AKP İktidarı ve üç devlet bankasının yöneticileri, kendilerini ne zannediyorlar?

Seçim kazanmak, iktidar olmak, devlet kaynaklarını kendi yandaşlarına peşkeş çekmek mi demek? Seçim kazanmak, vatandaşlar arasında ayrım yapabilme yetkisini almak mı demek?
Seçim kazanmak kendini Anayasa ve yasaların üzerinde görmek mi demek?

Sizler, AKP yöneticileri ve devlet bankalarının sorumluları                    ;

  • Ne utanmaz, arlanmaz insanlarsınız sizler?

Türk Milletinin malı olan bankaları, iktidarın mı sanıyorsunuz?
Bu gazete bizden deyip, milletin hakkını yoza, yobaza, hak etmeyene dağıtma hakkını kimden ve nereden alıyorsunuz?

DOĞRU Parti, Türk Milletine “Devr-i Sabık” yaratıp, suçlulardan hukuk önünde hesap soracağı sözünü verdi.

Sizler, devlet bankalarını emirle talan edenler, milletin hakkını üç-beş soysuza peşkeş çekenler, sizler önceliklisiniz. Sizler öncelikle ve ivedilikle yargılanacaksınız. Sizin de yargılanmanız halka açık olacak ve televizyonlardan canlı yayınlanacak. Bugün için yüzlerine nasıl baktığınızı bilmediğimiz, çocuklarınız ve yakınlarınız seyretsin diye…

DOĞRU Parti’ye oy veren herkes şunu iyi bilmelidir;
Bundan böyle, Türk Devletine kötülük yapanlar, makamları ne olursa olsun mutlaka hukuk önünde hesap vereceklerdir. Yapanın yanına kâr kalma, devri bitecektir. Bu aziz devlete ve millete ihanet etmeyi düşünenler, başlarına ne geleceğini önceden bilecektir…

  • Ne Mutlu Türküm Diyene ve Sözünden Dönmeyene!

Sağlık ve başarı dileklerimle, 30 Haziran 2021

HIRSIZDAN ÇALMAK!

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

Silahlı hırsız çetesi bankaya baskın yapar. Çete Reisi bağırır; “Yere yatın ve kıpırdamayın. Çalacağımız para sizin değil. Başkasının parası için ölmeyin.”
Çete paraları toplar ve kaçar. Banka Müdürü, yardımcısının kulağına fısıldar; “Bana bak, akıllı ol. Hırsızlar arka odadaki kasayı görmedi, esas para orda. Polisler gelmeden, arka kapıdan kasayı boşalt!”
Ertesi gün Hırsız Çetesi Reisi televizyonda şu haberi duyar; “Hırsızlar bankayı 23 milyon lira soydular!”
Reis; “Ulan aldığımız para 3 milyon lira! Vay anasına, bizi de soydular…”

Ülkemiz artık ilkesiz, kuralsız, gerçeklerden ve ahlaktan kopmuş, bir yönetim ile onun gözleri doymayan memurları tarafından yönetiliyor!

Bu arada yukarıdaki gibi ilginç olaylar yaşıyoruz!
Adının baş harfleriyle uyumlu SBK (SABIKA) adlı kişi, ABD’yi dolandırıp ülkemize geldi. Kısa sürede, Cumhurbaşkanından – Bakanlara, Yargıtay üyelerinden – Savcılara, Emniyet Müdürlerinden -Valilere kadar çok sayıda kişi tarafından saygıyla karşılandı!

Adam tam “Ohh be şimdi kendimi garantiye aldım” dediği anda, yukarıdaki Banka Müdürü kılıklı “Yerli ve Milli” Saray akbabaları, öyle bir saldırdılar ki, SABIKA kurtuluşu yurt dışına kaçmakta buldu!

Eski Türkiye’de babalar akşam eve gelen oğullarına “Nasıl kazandın, oğlum” derlerdi.
AKP Türkiye’sinde ise “Ne kadar kazandın” diye sorar oldular?
Yani kazan da nasıl kazanırsan kazan! Erdoğan’ın dediği gibi; “Kazan-Kazan!”

Ne ara bu hale geldik, hiç düşündünüz mü?
2002’de 10 yaşında olan bir çocuk, bugün çoluk-çocuk sahibi biri oldu.

  • 20 yıldır gençlik, Erdoğan’dan başka Başbakan-Cumhurbaşkanı görmedi.

(Huber Apo var ama fark etmez, O da aynı)

O Erdoğan, elindeki nişan yüzüğünü göstererek Türk Milletine şöyle diyordu :

  • “Şu gördüğünüz yüzük var ya, işte tüm servetim budur.
  • Eğer bir gün çok zengin olduğumu görürseniz bilin ki haram yemişim!”

Avrupa basını kezlerce yazdı;

“Erdoğan, dünyanın en zengin 8 siyasetçisinden biridir!”

  • Avrupa basını; “Binali Yıldırım’ın 26 milyar Dolar serveti var!”

Aynı Erdoğan Türk Milletine şunu söylüyordu :

  • Eyy Türk Milleti, zengin neden zengin, fakir neden fakir bilir misiniz?
  • Ben size söyleyeyim. Fakir, çalmasını bilmediği için fakirdir!”

Devam ediyordu Erdoğan;

  • “Hırsızlık evlattan babaya değil, babadan evlada geçer!”

AKP döneminde çok sayıda Başbakan, Bakan, Milletvekili çocuklarının hırsızlıklarını, dolandırıcılıklarını, mala çökmelerini gördük. Sormak hakkımız değil mi?

  • Bu Bakan – Milletvekili veletleri, hırsızlığı babalarından mı öğrendiler?

20 senedir genç insanlar, bu rezillikleri, bu ahlaksızlıkları göre göre büyüdüler.
İnsanlar izliyorlar, daha düne dek normal bir yaşam süren AKP’li komşularının, karı-koca son model ciplere bindiklerini, yalılara taşındıklarını gördüler!

İşte o andan başlayarak çürüme toplumun büyük bir kesimini sarmaya başladı.
Bunları görerek büyüyen genç; “Demek ki siyaset yol bulmak için yapılan bir iş imiş” diye düşünmeye başladı!

Bunun bir adım ötesi toplum ilk kez “Çalıyorlar ama çalışıyorlar yahu” veya
Hiç olmazsa bunlar besmele ile çalıyorlar” noktasına geldi!
Böyle çirkin duygunun topluma yayılması, taraftar bulması çok tehlikelidir.

Azizi Türk Milleti;
Siyaset, hizmet etmek demektir. Dürüstlük, mertlik ve hesap verebilmek sanatıdır.
Bu iş, dürüst namuslu, bilgili, cesur sanatkarlar tarafından yapılmalıdır.
Kimse şunu unutmamalıdır :
Haramın, helal cüzdanı olmaz. Haram yiyen sonucuna katlanacaktır. Hem pozitif hukukta, hem de ilahi hukukta!

Bugün yaşanan hırsızlıkların, soygunların, rüşvetlerin hesabı DOĞRU Parti tarafından
Devr-i Sabık yaratılarak, hukuk önünde mutlaka sorulacaktır.

Kim Türk Hazinesinden kör kuruş yediyse, hukuk yoluyla o el kırılacaktır…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 22 Haziran 2021

MAFYA MASASINDA MEZE OLMAK!

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

Binali Yıldırım ve Nükhet Hotar;
İkisi de çakma İzmirli, ikisi de AKP’li! Biri Erzincan’dan, diğeri Malatya’dan gelmişler. Hoş gelmişler ama, İzmir’e vermeye değil, İzmir’den almaya gelmişler. Milletvekili-Genel Başkan Yardımcısı-Genel Başkan-Bakan-Başbakan-TBMM Başkanı gibi çok önemli makamlarda bulundular!

Bugün ikisi de, mafya babalarının ciddi suçlamaları ile karşı karşıyalar.
Binali Bey, hesabını veremediği yurtdışı mal varlığı ve gemi filolarıyla tüm Avrupa basınının ve Hollanda Hükümetinin radarında! Sedat Peker’in iddiası ise, Binali Bey’in oğlu Erkam Yıldırım’ın, Venezuela-Kolombiya orjinli uyuşturucu trafiğini yönettiği yönünde…

Nükhet Hanım ise, yine mafya babalarından ve şu an Arjantin’de bulunan Serkan Kurtuluş tarafından suçlanıyor! İddia şu; Nükhet Hotar’ın Başkanlığında, Serkan Kurtuluş’un, İzmir Emniyet yetkililerinin, Adliye yetkililerin, AKP İL Başkan Vekili Ahmet Kurtulmuş’un (öldürüldü) olduğu grubun, İzmir ve Ege Bölgesinde “FETÖ Borsası” kurarak, insanları para karşılığı cezaevinden tahliye ettirmek!

Gördüğünüz gibi, iddialarda bulunanlar “Ağır Abiler”, suçlananlar “Çok Ağır Abi ve Ağır Abla”, suçlamalar ise çok ağır! Bu suçlamalara dokunan yanar! Ayrıca bu ikilinin, İzmir’in bazı önemli iş insanlarıyla da, tamamen duygusal ilişkileri olduğu biliniyor! Elbette ki bu iddialar araştırılacak ve gerçekler gün yüzüne çıkarılacaktır.
AKP döneminde olmazsa, genel seçimden hemen sonra yargı çalıştırılacaktır.

Yargı mensuplarına destek olmak amacıyla bazı önerilerimiz olacak;
Binali Bey’in oğlu ile ilgili iddiaların açığa çıkmasıyla ilgili olarak;
“Son BEŞ yılda, Venezuela-Kolombiya gibi uyuşturucu üreten ülkelerden gelen tüm gemileri ve sahiplerini, yüklerini, hangi limana yanaştıklarını, o limanlarda görevli emniyet ve gümrük müdürlerinin, görevli vali yardımcılarının mal varlıkları tespit edilmelidir. Çözümü kolaylaştıracaktır. İddiada bulunanlar, C. Savcıları tarafından dinlenmeli ve gerekiyorsa
“Gizli Tanık” yapılmalıdır. (Bu konuda, bilgi-belge toplama çalışmamız devam etmektedir)

Nükhet Hotar’la ilgili iddiaların doğru olup olmadığını anlamak çok daha kolay olacaktır.
Çünkü, İzmir’de ve Ege’de malına-parasına, fabrikasına-arazilerine, benzin istasyonlarına el konulan kişileri bizler biliyoruz. Hukukçu arkadaşlarımız bunlarla görüşüyor. Tek Adam dönemi bitip, yeniden Hukuk Devleti olduğumuzda bu belgeler de Türk Yargısına verilecektir…

Siyaset başlı başına zor bir iştir. Hele Türkiye’de ve dürüst olarak siyaset yapabilmek çok daha zordur. Ama, Vatanı satanlarla mücadele etmek de kişiyi ayakta tutuyor.
Bugün Sakarya Asliye Ceza Mahkemesi bizi 11 ay 20 gün hapse mahkum etti.
Gerekçe CB’na hakaret imiş! Ne demişiz?
“Siz BOP Eşbaşkanı değil misiniz? Siz bu projeyi desteklemediniz mi? Irak’ta-Suriye’de-Libya’da olan ölümlerden sorumlu değil misiniz? Binali Bey’in gemileri her yerde dolaşıyor. Ne taşıyor bunlar?”

Sonuç, 11 ay 20 gün hapis!

Eyy Türk Yargısı! Adaletinle bin yaşa iyi mi?
Devleti soyanlar dışarda, Laik Cumhuriyeti yıkanlar dışarda, mafya babalarının masasında meze olmuş Bakanlar-Genel Başkan Yardımcıları dışarda, ATATÜRK’e hakaret edenler soruşturulmuyor bile, El-Kaideye silah gönderenler, insanlarımızı öldürenler dışarda, Serdaroğlu’na hapis!
Vız gelir, tırıs gider. Tüm bu hukuksuzlukların hesabını mutlaka gram-gram soracağız.

Bademler ve onların yargıdaki tetikçileri şunu iyi bilsinler;
Bizler çığ gibiyiz, düşerken büyürüz. Hainler kartopu gibiler. Güneş DOĞRU yerden doğduğunda eriyip gidecekler…

Ne Mutlu Türküm, Atatürkçüyüm Diyene ve Sözünden Dönmeyene…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 02 Haziran 2021

ŞİMDİ YANDIN SOYLU!

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

CB Erdoğan ömrü hayatında iki satır yazı yazmamış, yeterince okumamış biridir. Gerek konuşmalarından, gerekse tavırlarından net olarak anlaşılır bu durum. Fakat CB Erdoğan ve konuşmalarını yazanlar, her araya bir dörtlük yerleştirmeye bayılırlar! Son Grup toplantısında da, bir dörtlük okudu;

Beden ölür, çürür, cana bakın siz
Kim kiminle yürür, ona bakın siz,
Bırakın dönsün dolaplar
Haktan, hakikatten yana bakın siz!

Haydi o zaman hakikate beraberce bakalım; AKP’yi 4 kişi kurdu, Erdoğan-Gül-Şener-Arınç. Erdoğan, bunlar benim kader arkadaşlarım dedi ve hepsinin yanında duracağını söyledi! Erdoğan, kurucu 3 arkadaşını “yanlarında durarak” terk etti!

Erdoğan 11 yıl, CIA elemanı FETÖ ile devleti birlikte yönetti. FETÖ’yu “Gök ne verdi de, yer kabul etmedi” diyerek ulu bir kişi imiş gibi yüceltti. Ne zaman ki paylaşımda anlaşamayınca, kavga başladı. FETÖ, Haşhaşin-Katil-Hırsız-Vatan Haini ilan edildi. Ortağı Erdoğan, devletin tepesine çıktı!

Erdoğan, “Çözüm Süreci” dediği ihanet sürecinde “Mandela” rolüne soyunup Nobel Ödülü kazanmak istedi. PKK Lideri Apo’yu Türk Devletinin muhatabı haline getirdi. Habur rezaletini yaşattı. Valilere, “PKK’lı katillere dokunmayın” emrini vererek, şehirlerimizde hendek açma, tünel kazma, kendi mahkemelerini kurma, yol keser, haraç alır, şehitlik (!) açar hale getirdi ve çok sayıda can kaybına sebep oldu! Sonunda Erdoğan, ayakları altına aldığını söylediği milliyetçiliğe sarıldı.

Reza Zarrab denen İranlı dolandırıcı, Erdoğan’ın Bakanlarını dolar-avro manyağı yaptı. Devlet Bankası suça itildi. Bankanın bağlı olduğu Babacan ve Erdoğan bu olayları nedense göremediler! Zencani’nin “Reza Zarrab eliyle

  • Türkiye’de 8,5 milyar Dolar rüşvet dağıttım”

dediği paranın 500 milyon dolarının Bakanlara gittiği, 8 milyar Doların ise nereye gittiği bulunamadı! Rüşvetçi dolandırıcı Zarrab, haram para ile satın alınmış Aile televizyonuna çıkartıldı. Vatansever, Hayırsever (!), Cari açığımızın %15’ini kapatan kahraman ilan edildi. Karun Numan bu dolandırıcıya plaket verdi. Reza, FETÖ gibi ABD’ye sığındı. ABD’nin dostları arasına yazıldı. Erdoğan ise, rüşvetçi Bakanlarını hapisten çıkarttı, çöp torbası gibi kapının önüne koydu ve BOP Eşbaşkanlığı görevine devam etti, hala da ediyor!

AKP-FETÖ-CIA organizasyonu ile, Deniz Baykal ve MHP Genel Başkan Yardımcılarının kasetleri yayınlandı. Baykal görevini bıraktı, hastalandı. MHP’liler görevlerinden istifa etti. Bu yapılan özel hayata saldırıdır diyenlere Erdoğan şöyle bağırdı; “Ne özeli yahu, genel bunlar genel…” Erdoğan yükselmeye devam etti. Daha da yükseğe çıksın diye MHP Genel Başkanı kumpasa uğrayan arkadaşlarını unutarak, Erdoğan’ı omuzlarına aldı!

Anladığımız kadarıyla, Yunan Gazetelerine düşmüş bir skandalın gerçeği de yakında açıklanacak. O zaman Türk Milleti, “Ne özeli yahu, genel bu genel” diyebilecek mi?

Anladın mı Soylu Süleyman? Çok yakında seni de kapının önüne koyup, Peker-Çakıcı-Sarallar önüne bırakacaklar! İnsanın ederi, kendine verdiği değer kadardır Süleyman! Çok kısa bir zaman önce ağır hakaret ettiğin en aşağılık cürümlerle suçladığın kişiler şimdi seni yapayalnız bırakacaklar. Ama endişelenme! DOĞRU Parti seni Türk Yargısına emanet edip, yalnızlığına “Medrese-i Yusufiye’de son verecektir!

Değerli Okurlar;

Bugün izledikleriniz, hayretler içinde dinlediğiniz olayları ve AKP gerçeklerini yıllardır Türk Kamuoyuna anlatmaya çalıştım. Bırakın inandırmayı, en yakın dostlarım bile “Yahu Serdaroğlu, sen de çok ağır yazıyorsun. Bak mahkemelerde sürünüyorsun. Yazma artık, bak bizler para kazanıyoruz, istikrar var, dur artık” diye akıl vermeye kalktılar.

  • Yıllardır AKP’nin bir organize suç örgütü gibi çalıştığını yazdım, kimse inanmadı.

Alın şimdi o istikrarı, kazanın bakalım paraları, kazanabiliyorsanız! Ağrıma giden şey bize inanmayanların, öldürdüğü kişilerin sayısını dahi bilmediğini kendi söyleyen bir suç makinasına itibar edilmesidir. Bugün, çok insanın bildikleri tekrar ediliyor. Biz DOĞRU Partiyi kurarken, boşuna “Bu partiye Çiller-Ağar-Soylu gibiler asla giremez” demedik. Şimdi başta muhalefet partileri ve halkımız, dizi seyreder gibi ne kadar çürüdüğümüzü seyrediyor.

Çare gösteren var mı? “Ben bu soysuz düzeni bitiririm. Devri sabık yaratıp, hesap sorarım” diyen var mı? Sadece DOĞRU Parti var. AKP’liler bu rezilliklerden, kasetlerden utanmaz.

  • CB Erdoğan, parti liderlerini açıkça tehdit etmekten utanmıyor, utanmaz!

Nasıl ki adi bir hırsız çalmaktan utanmazsa, AKP’liler de yolsuzluklarının ortaya çıkmasından utanmaz. Olaylar konuşulur, sonra unutulur gider. Ne gibi? 17/25 gibi. 17/25 Aralık’ta, duvar saatini 17’yi 25 geçe durduran çakma milliyetçilerin koşarak saraya gittiklerinin unutulduğu gibi. Ah Püskevitçi ah!

Sözün özü şudur :
Biz, bu suç örgütünün köküne hukuk yoluyla kibrit suyu dökeceğiz. Kimse destek vermese bile, bunu başaracağız. Biraz zaman alacak. Destek verin, katılın Kuvayı Milliyeci vatanseverlerin arasına, daha çabuk gönderelim, bu seccademize dadanmış şeytanları…

27 Mayıs 1960!
61 yıl önce rahmetli babamızı götürmüşlerdi, 6 yıl sonra kavuşmuştuk. El verin, tüm anti-demokratik uygulamaları, bölünmüşlüğü, fakirliği berberce, kadınlarınız ve gençlerimizle ortadan kaldıralım. Birlikte Atamızın huzuruna başımız dik gidelim. Takdir sizindir.

DOĞRU Partililer olarak; Sadece Allah’a kulluk etmeye, Kalu Belâ’da ikrarımız var. Üç günlük ömür için bu dünyada, kula kulluk etmemek kararımız var.

Ne Mutlu Türküm Diyene ve Sözünden Dönmeyenlere…
(Kalu Belâ =  Kıyamet gününde ruhların Allah ile buluştukları an)

Sağlık ve başarı dileklerimle, 27 Mayıs 2021

AKP’NİN SAHTE GENELGELERİ

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

Son bir yıldır ülkede “Fiili Yasaklama Rejimi” uygulanmaktadır.
Genelge adı verilen geçersiz evraklarla insanlarımızın hakları çiğneniyor.
Genelge yasaklarının arkasında kanun-CB Kararnamesi-CB Kararı-Yönetmelik yoktur.

  • Ancak bir mafya düzeninde olabilecek, keyfi yasaklamalar getirilmektedir.

Anayasa md 13                        :
Temel Hak ve Hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak KANUNLA sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın özüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz…

Sağlık personeline istifa yasağı / alkollü İçkilerin satılmaması / görevini ifa eden polislerin fotoğraflarının çekilmemesi / sokağa çıkma gibi yasakların uygulanması, Anayasamızın 13’ncü maddesine göre ancak yasayla yapılabilir.

Bu yasakların hangisi için bir kanun çıkarılmıştır? Hiçbiri için!
Hangisi için bir CB Kararnamesi yayınlanmıştır? Hiçbiri için!
Hangisi için bir CB Kararı mevcuttur? Hiçbiri için!
Hangisi için bir Yönetmelik yayınlanmıştır? Hiçbiri için!
Bu yasakların hangisi Resmi Gazetede yayınlanmıştır? Hiçbiri yayınlanmamıştır!

İp gerilince kendini yay, kamış ses verince kendini NEY sanırmış!
Ne Anayasamızda, ne yasalarımızda, ne CB Kararnamelerinde “CB Kabinesi” diye bir organ bulunmamaktadır. Olmayan bir kurulun aldığı kararlar da yok hükmündedir.

O zaman CB Kabinesi denen namevcut kurul, T.C. Devletini dingonun ahırı mı zannetmektedir?
Sizler kendinizi ne sanıyorsunuz ki, anayasaya, yasalara uymuyorsunuz?
Siz aklınızı mı kaçırdınız? Bundan sonraki ömrünüzün tamamının mahkemelerde ve hapishanelerde mi geçmesini istiyorsunuz?

Genelge, özellikle Bakanların astlarına, onların uygulamakla yükümlü oldukları yasa hükümlerinin yorumlanması ve uygulanması konusunda verdikleri emir ve talimatlardır. Genelge ile yeni bir kural konulamaz.
Genelge, bir Bakanın kendi personeline verdiği emirdir.
Yani Genelge ile vatandaşa emir verilemez, yasak konulamaz.

Bir örnek verelim :
Emniyet Genel Müdürlüğü 27 Nisan 2021’de bir Genelge yayınladı ve Polisten “görüntüleri kayıt yapan kişileri engellemelerini” istedi! İyi de nasıl engelleyecek? Kişilerin telefonuna, fotoğraf makinelerine el mi koyacak?
Hangi yetkiyle? Polis, bu emri yerine getirirken, vatandaşı darp ederse, telefonunu kırarsa, vatandaş yargıya başvurduğunda, yargı karşısında o Polisi kim koruyacak?
Em. Gen. Md.ü o genelge ile ancak kendi personeline emir verebilir, vatandaşa yasak koyamaz.

Bir de herkes dijital oldu ya!
CB, 4 Haziran 2020’de İçişleri Bakanının koyduğu yasağı twitter yolu ile kaldırdı!
Sayın CB, eğer yasal yetkiniz varsa ve Bakanınızın koyduğu bir yasağı kaldıracaksanız, bunu Resmi Gazetede yayınlatarak yapacaksınız. Herkes, hiçbir yasal geçerliliği olmayan twitter hesabınızı mı takip edecek?

CB olarak siz hukukun şekli (AS: biçimsel) ilkesine uymazsanız, hukuk çöker.
Hukukta şekil, esastan önce gelir. Şekle uyulması, yöneticileri keyfilikten uzaklaştırır, vatandaşın özgürlüklerini, yöneticilere karşı korur.

İyi de kardeşim, nereden çıktı bu “şekil“, diyebilirsiniz!
Ama bir sabah uyandığınızda, arsanızın veya evinizin bir genelge ile elinizden alındığını görürseniz şaşırmayın. Hukuk herkese gerekli!

Kafasındaki eksik tahtalardan, bir masa iki sandalye yapılacak birilerini, yönetici diye seçerseniz, kafanızı vuracak duvar arasınız!

Not           :
Sayın Prof. Dr. Kemal Gözler, değerli hocam! İyi ki varsınız ve iyi ki yazıyorsunuz. Yararlanıyoruz. Vatan ve demokrasi sevginiz inşallah diğer hocalarımıza da geçer. Belki bu sayede dilleri açılır. Emeğinize, beyninize, yüreğinize sağlık…

Sağlık ve başarı dileklerimle 16 Mayıs 2021