Etiket arşivi: 28 Şubat

Yargı tarihinin en utanç verici infazlarından biri

Memduh Bayraktaroğlu - Sözcü Gazetesi
Memduh Bayraktaroğlu

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Hemen hepiniz biliyorsunuz ki İktidar, 2013 yılından sonra 28 Şubat 1997 MGK toplantısının bir tür “askeri darbe” olduğuna hükmetti…
Ve Yönlendirilmiş daha doğrusu talimatlı bir savcı, Emekli generaller hakkında soruşturma başlattı…

Komutanlar FETÖ’cülerin yaptığını yapmadı… Yani: Kaçmadılar
YÖK Başkanı Kemal Gürüz ise… Taaa Amerika’dan kalktı geldi…
İfade verdi… Savcılık, hukuk kuralları ve hatta kanun gereği “takipsizlik” kararı vermek gerekirken… Kovuşturma talebinde bulundu. İlgili mahkeme savcılığın talebini kabul etti. Adil olmayan bir yargılama sonunda: Emekli generaller “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren düşürmeye ve devirmeye iştirak” suçundan “Ağırlaştırılmış müebbet” cezasına çarptırıldı. Yargıtay da yerel mahkemenin kararını onayladı…

Dün gelen bir habere göre: Emekli generaller (En genci 80 yaşında) tutuklanarak… Cezaevine konulacaklar… (AS: Kondular!!!)
Bu… Bir ülkenin başına gelebilecek “en utanç verici” infaz olacak… Neden mi?.. Savcının “Bu generaller darbe yaptılar” dediği hükümetin Başbakanı Necmettin Erbakan“28 Şubat bir askeri darbe değildi” diye açıklama yaptı…  Savcının: “Bu generaller darbe yaptılar” dediği hükümetin Adalet Bakanı Şevket Kazan: “28 Şubat bir askeri darbe değildi” diye açıklama yaptı…

Savcının: “Bu generaller darbe yaptılar” dediği hükümetin Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Çiller“Askerlerin amacı darbe yapmak değil sekiz yıllık kesintisiz öğrenimi kabul ettirmekti… Batı Çalışma Grubu’ndan da tabii ki haberim vardı” dedi… Hatta… 28 Şubat 1997 MGK toplantısından sonra Kurulda alınan kararları imzalaması için… “Başbakan Necmettin Erbakan’ın arkasından koştuğunu…” Çillerin Baş Basın Danışmanı Mehmet Bican: “28 Şubat’ta Devrilmek” adlı kitabında yazdı… Generalleri mahkûm eden davalar sırasında duruşma salonunda da söyledi…

Sözün özü canlarım… Savcının ve kararı açıklayan mahkeme başkanının “Kesin delil” olarak ileri sürdüklerinin hiçbiri: Somut delil niteliğinde değil. En somut deliller ise: “Generallerin lehine” olduğu için midir nedir… “Delil olarak kabul edilmedi…”.

Öncelikle belirtmek isterim ki… Hukuk, kanun demek olmadığı gibi…Kanunların da mutlaka hukukî oldukları ileri sürülemez… Kanunlar ülkelerin yasama organları tarafından yapılır… Yasama organları tarafından değiştirilebilir… Ama Hukuk normlarının değişmesini sağlayan kurum yasama organları değil: Zamanın şartlarıdır…

Sözün özü: Hukukilikten uzak kanunlar… Sadece despotların ve… Totaliter yöneticilerin işine yarar…

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Adalet Bakanlığı
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Yargısı
Hukukilikten uzak… Kanuna aykırı bir hüküm ve Adalet yerine nefretin kullanıldığı bir yargılama sonucu: Hiçbir suçları olmayan (Kusur da mı yok?.. Var idiyse ve kusurlar da yargılanıyorsa neden darbeye iştirak suçu?)…

80 yaş üstü emekli generaller Cezaevinde ölümü beklerken, memleketi soyup soğana çevirenSiyasetçi… Bürokrat… Ve… Sözde iş insanları ise çaldıkları paraların keyfini sürecekler…

Vicdanı bu kadar yaralanmış bir toplum bu adaletsizliklere bakalım daha ne kadar dayanacak? Bana göre dayanmalı… 2023 yılı haziran ayında da bu defa hükmü: Halk vermeli. Bendeniz, tarihimize “28 Şubat Süreci” olarak geçen o günlerde… “Romantik bir liberal demokrat” olarak…Refahyol Hükümeti’nin yanında yer aldım. Pişman mıyım? Hem de nasıl? Hem de nasıl… Neden? Çünkü gerçekten de Demokrasiyi, Rejimi, İnsan haklarını Bireylerin: İnanç… Ve… Yaşam tarzı tercihine ilişkin özgürlüklerini koruduğumu: Zannediyordum… Oysa…

  • Devleti işgal etme hazırlığı yapan Siyasal İslam kadrolarını koruyormuşum

Oysa Siyasal İslam’ın Atatürk ilke ve inkılaplarını ve Demokratik laik hukuk rejimini yıkacağı yola: Taş döşemesine yardımcı oluyormuşum.

Evet, pişmanım… Hem de çok pişmanım. Bir ülkenin demokratik hukuk devleti olabilmesi için… Kanunların: Hukukun temel ilkelerine ve…Anayasaya uygun olması şarttır… Anayasaya ve Hukukun temel ilkelerine uymayan… Yasama organlarında… Diktacı bir çoğunluk tarafından kabul edilen kanunlar… Aynı zamanda, tamamının değilse de… Toplumun çok büyük bir kesiminin Vicdanını yaralar… 

NE TUHAF DEĞİL Mİ?..

28 Şubat döneminin Genelkurmay Başkanı Merhum Org. İsmail Hakkı Karadayı “Darbe” yapma suçundan Müebbet hapse mahkûm edildi. O günkü Özel Kalem Müdürü ise halen Milli Savunma Bakanı…
=====================================
Dostlar,

Konuya ilişkin tweet iletimiz aşağıda ve  şu adresten görülebilir :

75-80 yaş üstü komutanları hapse atmak AKP hanesine yazılan son övünç madalyası; sağolsun yüksek yargı(!) Hem gündem oyunu hem acımasız gözdağı. Sürdürülemez ve işe yaramaz, geri teper. AKP kökten sağduyusunu yitirdi, frenleyecek büyük abi kalmadı mı?! Efendiler derhal geri adim!

Em. Org. Çetin Doğan, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin ilk derece ağır ceza mahkemesinin kararını onarken, tümüyle çürütülmüş sözde kanıtlara dayandığını belirtmişti. Bu karar hukuk tarihine, uygarlık tarihine geçecek ve gereğince irdelenecektir zamanla. Ancak, özneleri açısından bu hususa önem verilmediği söylenebilir çünkü son derece tıkanmış durumda “günü kurtarma” telaşı en öne çıkmıştır.

İktidara “yepyeni” gündemler gereklidir..
İktidarın karşıt (muhalif) kamuoyuna gözdağı verme gereksinimi vardır. Çünkü son zamanlarda AKP = RTE güle güle, sepet havası ağırlık kazanmıştır. İnisiyatif ele alınmalı ve gündeme egemen olunmalıdır.

Bir eklememiz daha olacak : Ciddi biçimde azalan AKP oylarını ne pahasına olursa olsun “toparlamak” vazgeçilmez zorunluktur bu Parti için;  dolayısıyla, 2010 Anayasa halkoylaması için “ölülerin bile oy kullanması gerekir” buyuran malum ilkokul mezunu ABD konuğu / tutsağı emekli vaizin ve örgütünün oylarına gereksinim ortadadır ve bu kişiden benzer bir fetva yayınlaması için istenen diyetler mi ödenmektedir? İlahlar gazapta ve kurban mı istemektedirler??

Öyle ya, FETÖ’nün siyasal ayağı bir türlü, tüm devlet güçlerini tek başına 19+ yıldır elimde tutan bir iktidar tarafından ortaya çıkarıl(a)maktadır. TBMM 15 Temmuz Darbesi Raporu yok edilmiştir.

AKP / RTE “40 katır mı 40 satır mı” ikilemi kıskacındadır. Gelinen yerde atılan her hatalı adım için 3. seçenek yoktur; ya 40 satırdır ya da 40 adım.. Erken seçime razı olarak hiç olmazsa TBMM’de anamuhalefet olmayı da düşünmelidirler; seçimden kaçtıkça daha ağır bir seçim yenilgisiyle ANAP, DSP gibi kökten silinmek yerine..
***
AYM, bu dava ile ilgili bireysel başvurulara kararını geciktirmemelidir. Korkarız AYM bile böylesine hızlı bir infazı beklemiyordu.

Ve de umarız AİHM bu çok özel / kritik davada elini daha da çabuk tutacaktır.

UNUTULMASIN                             :

  • 28 Şubat 1997’de TSK Komuta kurulunca Cumhuriyetin korunması için İç Hizmet Yasası md. 35 uyarınca Hükümetten istenen girişimler, MGK tarafından kabul görmüş hukuksal, meşru bir resmi belge niteliğinde Devletin arşivindedir.

AKP’ye bir soru daha : Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası bu 75-80 yaş üstü insanlara “hücrede” mi çektirilecektir??

Hukuk Fakülteleri öğretim üyelerinden bir hoş sada işitebilecek miyiz??

Yargıtay C. Başsavcılığı “yasa yararına bozma” isteminde bulunmayı düşünür mü?? Bilindiği gibi yasa yararına bozma, olağanüstü bir denetim muhakemesi yoludur ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309, 310. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre, yasa yararına bozma isteminde bulunma yetkisi ilkesel olarak Adalet Bakanlığınındır. Fakat ayrıksı (istisnai) örneklerde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da  kendiliğinden yasa yararına bozma yolunu kullanabilir. Bozma nedeni hükümlünün cezasının kaldırılmasını ya da daha hafif cezaya hükmedilmesini gerektiriyorsa Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca yasa yararına bozma yoluna gidilebilir..

Anımsatmış olalım.

Sevgi, saygı ve kaygı ile. 21 Ağustos 2021

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Halk Sağlığı Uzmanı, Sağlık Hukuku Uzmanı,
Siyaset Bilimci – Kamu Yönetimci (Mülkiye)
Anayasa Hukuku PhD (Doktora) Öğrencisi
www.ahmetsaltik.net          profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

 

 

 

 

H. Ufuk Söylemez – 28 Şubat 2021

Milli Merkez Ankara Temsilcimiz Devlet Eski Bakanı Sayın Ufuk Söylemez’in Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olduğu sürede yaşanan 28 Şubat muhtırası hakkındaki önemli açıklamasını bilgilerinize sunarım.

Saygılarımla,
Haluk Dural
Milli Merkez Genel Sekreteri 
==============

28 Şubat 2021

H. Ufuk Söylemez

28 Şubatın hem muhatabı, hem de tanığıyım !

Bugün 28 Şubat. Yıllardan beri her 28 Şubat’ta, medyada yüzlerce yazı yayınlanıyor ve yine çok sayıda yorum analiz yapılıyor. Ancak bana göre, bu yazı ve yorumların çok az bir kısmı objektif, bilgiye dayalı ve sağlıklı analizleri ortaya koyabiliyor.

Büyük bölümü ise maalesef inanç ve ideolojilerin bakış açıları esas alınarak yapıldığı için, önemli eksiklikler, hatalı, yanlı ve yanlış tespit, varsayım ve tahliller içeriyor.
28 Şubat sürecinin hem muhatabı, hem de mağdurlarından birisi ve canlı tanığı olarak bu konudaki düşünce, tespit ve analizlerimi çeşitli defalarda, gazete yazıları ve TV söyleşilerinde dile getirmeme rağmen, her yıl oluşan bu gündeme ilgisiz-duyarsız ya da sessiz kalmanın, hem bir siyaset ve devlet adamı olmanın hem de okurlara doğru ve sağlıklı bilgi ve analizler yapmanın etik sorumluluğu gereği mümkün ve doğru olmadığını düşünüyorum.

Çünkü TBMM’de kurulan 28 Şubat’ı araştırmakla görevli araştırma komisyonuna davet edilmeme ve orada da düşüncelerimi ayrıntılı bir şekilde anlatmama rağmen, söylediklerimin sonuç raporunda adeta “sansüre” uğradığını da gördüm. Bu durumda susmak yerine, daha önce yazıp-konuştuklarımı bıkmadan-usanmadan bir kez daha dile getirmek kaçınılmaz bir görev benim için.

Hele iç cephede emperyalizm ve maşalarına karşı verilen mücadele esnasında birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde, yaşı 75-85 arasında olan emekli general ve askerlerin “ağırlaştırılmış müebbede” mahkûm edilmeye çalışılması karşısında daha önce defalarca yazıp-konuştuğum ama ne hikmetse sansüre uğratılan düşünce ve tespitlerimi yine-yeniden gündeme getirmeyi o dönemin Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı sıfatıyla, vicdani ve ahlaki bir ödev sayıyorum. O nedenle her yıl 28 Şubat’ta bıkmadan ve usanmadan yaşadıklarımı, gördüklerimi ve doğru bildiklerimi yazıyor ve konuşuyorum.

– 28 Şubat ne “devedir” ne de “kuş”

28 Şubat kolayca kategorize edilebilecek bir süreç değildir. Tıpkı bir madalyon gibi iki farklı yüzü vardır. Lafı uzatmadan söyleyeyim. Bana göre 12 Eylül de, 12 Mart da ve 28 Şubat da, sonuçları itibariyle ABD ve NATO’nun tam desteğini ve doğrudan ya da örtülü teşvikini alan süreçlerdir. Türkiye’de yaşanan bu süreçlerin milli ve bağımsız niteliği yoktur.

28 Şubat sürecinin laik karakteri, onun emperyalizm ve neo-liberalizm karşıtı bir süreç olduğu anlamına gelmez, gelmemelidir. Öte yandan, 28 Şubat silahlı, zor ve şiddete dayalı klasik bir darbe ya da darbe teşebbüsü de değildir kuşkusuz ki.
ABD o dönemde henüz BOP projesini açıklamamış ve hayata geçirmemişti.
Dinci radikalizm ve fundemantalizme karşı, Türkiye’de laik rejimi destekliyordu. (Hâlbuki bugün laik rejime karşı, dinci-radikal-mezhepçi ve sonuçları itibariyle fiyasko olan bir BOP siyasetini dayatıyor.)

28 Şubat sürecinde, Türkiye’deki tekelci sermaye ve kartel medyası da, cemaat görünümlü FETÖ terör örgütü de, Somali operasyonunda ABD’den takdir almış “Bir” general de, aynı çizgide nasıl olup da buluşabilmişlerdi.

Ya da; 28 Şubat sürecinde kartel medyasının Amiral gemisi olarak nitelendirilen Hürriyet gazetesinin 18 Nisan 1997 tarihli nüshasında Fettullah Gülen, Refah Yol Hükümetine “Beceremediniz artık bırakın” diye sürmanşetten nasıl olup da çağrı yapabilmişti.

– 28 Şubat özde “ekonomi politiktir”

28 Şubat 1997 tarihinde yaşananların görünürdeki sebebi RP’nin Anayasanın laiklik ilkesi karşıtı bir odak olarak faaliyette bulunmasıdır.
Türk milletinin laik-demokratik Atatürk Cumhuriyeti konusundaki haklı duyarlılığı bu süreçte öne çıkarılmış ve tahrik edilmiştir.

  • Gerçek gerekçe ise ekonomik olarak RP / DYP koalisyonunun milletin çıkarlarını merkeze alan, milli karakterli ekonomi politikalarına karşı, IMF-ABD ve içerideki çıkar gruplarının rahatsızlığıdır.

Ayrıca, Kıbrıs’ta, Milli Kahramanımız Rauf Denktaş’ın arkasında duruluyor, Ermeni meselesinde milli duruş sergileniyordu. PKK’yla, K. Irak’ın içlerine, Kandil’e kadar sınır ötesi operasyonlarla etkili, amansız kararlı bir mücadele sürdürülüyordu.
Bu durum, uluslararası para tacirlerinin, onların içerideki uzantılarının ve Türkiye’yi sıcak para-IMF programı ile kontrol etmek isteyen dış güçlerin hiç de hoşuna gitmiyordu.

19 Ocak 1997 tarihindeki Milliyet gazetesinin manşeti aynen şöyle atılmıştı;

“IMF’den kriz uyarısı”

Hâlbuki Türkiye’de ekonomi büyüyor, çiftçiye, esnafa destek veriliyor, KOBİ’ler destekleniyor, gerçekçi kur uygulanıyor, ödemeler dengesinde problem bulunmuyordu.

Bu manşetin dayanağı olan IMF Başkanının beyanlarını “Washington’dan” gönderen kişi, Yasemin Çongar’dı! Hani şu Taraf gazetesinde Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında askerlerimize ve milli aydınlarımıza yargısız infaz biçiminde yayın yapan ve yaptıran meşhur Yasemin Çongar…

Bu manşetlerle koalisyonu yıkamayan ve ekonomik bir kriz ya da çalkantı çıkaramayan çevreler, bu kez RP’nin aşırı ve benim de hiç katılmadığım ve karşı çıktığım birtakım ideolojik-dinci söylemlerini öne çıkararak, laiklik-demokrasi-Cumhuriyet hassasiyetindeki halkı ve kuruluşları (bu arada TSK’yı da) bu yönde manüple ettiler.

Sonuç malum RP / DYP koalisyonu istifa etmek zorunda kaldı.

RP’den türeyen, Hocanın eski talebeleri, hem mağduriyet edebiyatı yaptılar, hem de “biz milli görüş gömleğini” çıkardık diye tornistan ettiler.
Hocalarını terk edip, dış güçlerin dümen suyunda iktidara geldiler.

– 1997’de tehlikede olan, bugün güvencede mi? –

Şimdi, 28 Şubat 1997 tarihinde laik Cumhuriyet tehlikedeydi de, 28 Şubat 2021’de kurtuldu denilebilir mi?

Neticede, benim görevlerim ve mesleğim açısından; ekonomide sermayeyi tabana yayan, gerçekçi kur uygulayan, IMF’den bir dolar borç almadan ekonomiyi %7,5 büyüterek, esnaf ve KOBİ’lere dost olan Ekonomi Bakanı Ufuk Söylemez’in, Bakanlık görevini ve koltuğunu, milleten oy ve yetki almayan, IMF ve ABD’nin has adamı, kumarhane kapitalizminin ve gayrı milli ekonomi politikalarının dayatıcısı Rahmetli Bülent Ecevit’in bilahare “hayattaki en büyük pişmanlığım” dediği Kemal Derviş devraldı.

Kartel medyasının, tekelci sermayenin, ABD’nin ve F. Gülen’in tam desteğini alan 28 Şubat, bugün TSK “günah keçisi” ilan edilerek anlaşılamaz ve anlatılamaz. İşte bu nedenlerle 28 Şubat bana göre, ne “deve”, ne “kuştan” başka bir şey değildir.

Bir yandan 28 Şubat’ın kartel medyası patronlarıyla bugün kol kola gireceksiniz, öte yandan, 80 yaşını aşmış emekli komutanları ağırlaştırılmış müebbetle yargılayacaksınız.

Buna ne adalet denir, ne de vicdan…

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 06.12.2017

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 06.12.2017

Naci BEŞTEPE

VEKİL
AKP Ordu mv. Metin GÜNDOĞDU, protokol tribününe çocuklarını sokmaması için uyarıda bulunan görevliyi darp etti.
AKP’li vekildir, ne yapsa yeridir…

BOŞ
Diyanet sitesinde “boşadım, boş ol” ifadelerinin boşanma için yeterli olduğu yazıldı.
Diyanet böyle, kadın köle…

KADINLARIMIZ
CB Başdanışmanı Av. Özlem ZENGİN, Erdoğan’ın başbakanlığından başlayarak
kadınlarımız için hukuk alanında fevkalade iyileştirmeler yapıldığını söyledi.
Ne demezsin; erken yaşta evliliğe ceza azaltılması, müftü nikahı, türban özgürlüğü…
Say say bitmez…

TRT
Kılıçdaroğlu, ”kutuyu açıyorum” deyince TRT yayını kesti.
Açtırma kutuyu, gösterme kötüyü!…

ÖRGÜT
AB, FETÖ’yü terör örgütü olarak kabul etmediklerini ve etmeyeceklerini açıkladı.

Bekle kapısını, besle yılanı…

KAÇIRMAK
AKP’li Mustafa ŞENTOP, “Zarrab’ın gidişine seyirci kalmak ihanettir.”
Zarrab’la işbirliği yapıp rüşvet yemek vatana hizmettir!…

SAHTE
Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı belgelerle ilgili soruşturma açılması
TBMM’de AKP ve MHP ‘lilerce engellendi.
Reza’nın Bakanları da bu Meclis’te aklanmıştı. Hiç yanıltmazlar…

AVUKAT
Halk Bankası parasıyla tutulan avukatlar, genel müdür S. ASLAN’ın rüşvet aldığını itiraf etti.
ABD komplosuna yardım için tutulmuşlar!…

SAVCILIK
Ankara Cumhuriyet Başsavcısı CHP’den belgeleri istedi.
Belgeleri onaylatacak Noter zor bulundu.
Savcı ne yapar? Papatya falına başlayın…

BORÇLU
Kişi başına borç 18 bin TL’yi geçmiş.
Dayanın yiğitler kamçıya!…

ŞEREF
Ali Ağaoğlu, ”Zarrab’a şeref madalyası takmalıydık” demiş.
Şerefsiz/e?…

FEDAKAR
Çalışma Bakanı asgari ücretliden fedakarlık istedi.
Rüşvetten fedakarlık edilse nasıl olur?…

HAYIRSEVER
Bahçeli’nin “şarlatan” dediği Zarrab’ı savcılık da “casus” ilan etti.
Beyler dikkat, hayırsever iş adamıdır kendisi…

ATASÖZÜ
ABD’li yargıç Türk atasözü öğrenmiş.
Gıda ihracatı (sıfır ihraç olduğunu itiraf etti) ödüllü Zarrab’a Türk diline hizmetten de
ödül verilebilir…

MAŞALLAH
RTE, ”Son bir hafta içinde bin teröristi etkisiz hale getirdik”
Dünya genelinde mi?…

DALGA
Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Casusluk, 28 Şubat, FETÖ derken Zarrab tutuklama dalgaları başladı.
Dalgalan Türkiyem dalgalan…

YAHU
Yolsuzluk şüphesi ile polis Netenyahu’nun evini bastı. Onbinlerce İsrailli başbakanı protesto etti.
İsrail’in milli sorunları yok galiba…

Türk vatandaşı Naci BEŞTEPE

ÇARŞAMBA İĞNELERİ : DOKUNMA!


ÇARŞAMBA İĞNELERİ : DOKUNMA!

Naci_Bestepe_portresi


Naci BAŞTEPE

AKP’lilere göre RTE’ye dokunmak ibadet,

Bize göre RTE birine dokunursa felaket!

 

GÜLLER

Arınç,” Abdullah Gül Bey hiçbir zaman Sarıgül değil ki, başımızın tacı”

Sarısı kırmızısı, gülün de cazibesi kalmadı…

ÖZEL

Konya Tapu Kadastro Müdürlüğü’nde namaz kılmayan, oruç tutmayanlar sürgün ediliyor.

“Özel hayata karışmayız” diye takiye yaparlar,

Tuvalete, yatak odasına bile burun sokarlar…

GÜNDEM

RTE ve Arınç, “Ana dilde eğitim gündemde yok” dediler.

Ana dilde eğitim geliyor…

YUMRUK

Bavulcu Baransu, RTE’nin kınalı eniştesi Suat Kılıç’ı tokatladığını yazdı.

Çanta da taşıtır, tokat da atar,

Başbakandır, ister keser ister asar…

İDDİA

Davutoğlu,Türkiye’nin hiçbir zaman bölgede dış bir askeri müdahaleye
davetiye çıkarmadığını iddia etti.

İddia …

HESAP

Davutoğlu, “Masum insanların kaybına yol açan suçlular yargılanmalı”

Bravo! Gezi olaylarının hesabını soracak…

KAPTAN

Eski AKP’li Yaşar Yakış, “Dünya artık bizimLe aynı teknede değil” dedi.

Bizim teknenin kaptanını gören yabancı biner mi, enayi mi?..

HASSAS

İçişleri Bakanı Güler, “Orantılı müdahaleyi hassasiyetle uyguluyoruz”

Belli, şimdilik yedi ölü…

SORUN

Uluslararası Af Örgütü, Türk polisine silah satışının durdurulmasını talep etti.

Bizi kim öldürecek?..

TAK-ŞAK

RTE, “28 Şubat’ta sermaye, yazılı ve görsel medyanın katkısı yok muydu?
Niye hala yargılanmıyorlar diye merak ediyorum.”

Meraklanma sultanım,

Tarafsız basınınız ve bağımsız yargınız TAK-ŞAK durumunda…

ŞOK

Polisimize elektro-şok cihazı alınıyor.

Elektrosuna ne gerek, 11 yıldır doğal şoktayız…

CİLA

Medyada soru; Bila, Gül’e cila mı?

Uydu…

MAZERET

Polis “Eylülde Gel” e de müdahale etti.

Mazerete gelirler…

KIŞLA

Gazeteci Merdan Yanardağ adliyeye kelepçeli götürüldü.

Gazeteler kışlamız, kalemler süngümüz…

BEYİN

Egemen Bağış’a göre; Suriye’de ölen yüz binle kıyaslandığında gezi direnişinde ölenlerin sayısı devede kulak.

Devede kulak,

Kuşta beyin…

ÖZGÜR

Ankara’da, gezi tutukluları davasında, özgürlük hakimi kararı önceden yazdığı
flaş bellekten kopyaladı.

Kes-kopyala özgürlüğünü kullanmış…

BİLİR

Ali Korkmaz’ın ölüm olayındaki bilirkişinin görüntüleri iki kez sildiği belirlendi.

Bilirkişi,

Sahtekarlık yapmasını bilen kişi…

25

Veliler, en az üç çocuk isteyen başbakana, “Bir çocuğun okul masrafını bile karşılayamıyoruz, üç çocuğu nasıl okutacağız” diye soruyor.

Kolay. 25 yaz,Remzi Ağabey’e gönder…

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

==============================================

Dostlar,

Sayın Naci Beştepe dostumuzun ince mizah – nükte zekasını hürmetle selamlayarak
bu haftaki (18.9.13) “Çarşamba İğneleri” yazısını da paylaşalım…

Dudaklarımızda acı bir tebessümle ama derin derin düşünerek okuyalım;
halimize çare bulalım..

Sevgi ve saygı ile.
19.9.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net